"Sizinle, din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara, iyilik yapıp; onlara adaletle muamele etmekten Allah sizi menetmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlara dostluk etmenizi meneder. Kim onları dost edinirse, işte bunlar zalimlerin tâ kendileridir" (Mümtehıne, 6-9).[30]
Nüzul Sebebi
Alimler, buradaki "savaşmamış olanlar" ifâdesi ile kimlerin kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ekserî alimler bunların, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, savaşmama, onun düşmanlarına destek olmama hususunda anlaşan kimseler olduğu görüşündedirler. Bunlar, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, ona karşı savaşmamaya söz verip anlaşan Huza'a kabilesidir. Böylece Allah, Hz. Peygamber (s.a.s)'e, bu anlaşmanın zamanı doluncaya kadar, onlara iyi davranmayı, bu anlaşmaya vefa gösterilmesini emretmiştir ki bu, Ibn Abbas, Mukâtil ve Kelbî'nin görüşüdür. Mücâhid ise, ayette bahsedilenlerin, Mekke'de iman edip de, hicret etmeyen kimseler olduğunu söylemiştir. Bunların, küffann kadınları ve çocukları olduğu da söylenmiştir.
Abdullah b. Zübeyr den bu ayetin, Hz. Ebû Bekir (r.a)'in kızı Esma hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir. Buna göre, Esmâ'ntn müşrik olan annesi Kuteyle, bir takım hediyeler getirdi, ama o, annesini kabul etmedi ve girmesine müsaade etmedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), Esma (r.a)'ya, annesini içeri almasını ve onu kabul edip, iyi davranmasını, ihsanda bulunmasını emretti.
İbn Abbas (r,a)'dan, ayette bahsedilenlerin, Haşimoğuilarından bir gurub kimsenin olduğu, babası Abbas'ın bunlardan olduğu ve Bedir günü, diğer müşriklerce zorla savaşa çıkarılmış kimseler olduğu rivayet edilmiştir.
Hasan el-Basrî'den de şu rivayet edilmiştir: Müslümanlar, Hz. Peygamber (s.a.s)'den, müşrik akrabalarını ziyaret etmek, sıla-i rahimde bulunmak için müsaade istediler de bunun üzerine, Allah Teâlâ işte bu ayeti indirdi. Ayetin bütün müşrikler hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Katâde, bu ayeti, kıtal ayetinin neshettiğini söylemiştir.
Ayetteki, kısmı kısmından bedeldir. Aynen bunun gibi, ifâdesi de ifâdesinden bedeldir. Buna göre mana, "Allah sizi, bunlara iyilik etmekten değil, onları dost edinmekten nehyetmiştir" şeklinde olur ki düşmanlıkla çok ileri oldukları gözönünde bulundurulursa bunun, onlar hakkında bir rahmet olduğu anlaşılır.
Müfessirler: "Bu ayet, müşriklerle müslümanlar arasında, her nekadar birbirlerine dost edinmeleri yasaklanmış ise de, birbirlerine karşı iyi davranabileceklerine delâlet eder" demişlerdir.
Ayetteki, "Onlara adaletle muamele etmeniz..." ifadesi hakkında, İbn Abbas (r.a), "Cenâb-ı Hakk bununla, sıla-i rahmi ve benzeri şeyleri kasdetmiştir. "Çünkü Allah muksitleri (adalet yapanları) sever" ifadesi ile de, "İşte böyle yapanları kastetmiştir" demiştir. Mukâtil ise, bu ayete, "Onlarla yaptığınız anlaşmalara vefa gösteriniz ve âdil olunuz" manasını vermiştir.
Daha sonra Hak Teâlâ, mü'minleri, kendileriyle ilgi kurmalarını yasakladığı kimselerden de bahsederek, "Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder" buyurmuştur. Burada bir incelik vardır. Bu da, bu ifadenin, daha önce geçen, "Sizinle, din hususunda savaşmamış olanlardan... menetmez" ifadesini te'kid etmesidir.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/441-442
|