Tekil Mesaj gösterimi
  #429  
Alt 17-02-2015, 15:16
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Nana Buluku´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Burada ahd alma anladığım kadarıyla haram aylarda savaşmamakla ilgili. Bu ayet( Tevbe 1)
tüm müşrikleri kapsıyor. Bu dört aylık sürede iki tarafta birbirine saldıramıyor. Dört aylık ateşkes oluyor bu sanırım.

Bu ayette de haram aylar bittikten sonra anlaşmaya uyan müşriklerin( din konusunda müslümanlarla savaşmayanlar ) durumu anlatılıyor. Bu müşrikler aynı zamanda anlaşmaya devam etmek isteyenler.

Süre bitince ne olacağı bellidir.

Bu müşrikler isterlerse anlaşmanın süresini uzatmak için talepte bulunurlar. Bu durumda iki tarafta birbirine saldırmaz.

İsterlerse diğer müşriklerin yanında savaşa katılırlar.

Garintisi Kuran'da açıkça belirtilmiş.Mümtehine 8
Yukarıda da belirttiğim gibi ateşkes anlaşmları uzatılabilir. Ateşkes uzatılmasa bile müşrikler saldırmadıkça Mümtehine 8 e göre Müslümanlar saldırı yapmazlar.

Tekrar belirtelim Tevbe 1 de tüm müşriklere hitap ediliyor. Tevbe 4 de anlaşmaya uyan müşriklere hitap ediliyor.
Neye göre "sanıyor" veya "anlıyor"sunuz ?
Tevbe: 7'yi dikkate alırsanız; Mescid-i Haram yakınlarında anlaşma yapılanlar istisnâ edilmiş. Fakat bu İstisnâ da Tevbe: 4'te belirtildiği gibi "süre bitinceye kadar" Daha sonra andlaşmaya devam etmek Muhammed'in insâfına kalmıştır. Andlaşma olmayan müşriklere saldırmak için bir engel yok zâten Kur'an'a göre.

Mümtehine:8'i sâdece cümledeki lafaza bakarak ve çağdaş algının zorlamasıyla kafanıza göre eğip-bükemezsiniz. Muhammed'e savaş açmamış olanlar kimler olabilir ? Evvelâ bunu açığa çıkarmak gerek.

Muhammed Mekkede iken kendisine inanmayan ve fakat herhangi bir kötülükte/saldırıda bulunmayan kimselerdir. Bunlar sayıca az ve münferit unsurlar olarak görülmelidir. Bunlar ordu değil ki savaşılsın. İkincisi ise Muhammed ile andlaşma yapan ve bu andlaşmaya sâdık kalan Huza kabilesi olmalı. Yine ilgili aayetteki matık şudur:

"Onlar andlaşmaya uyduğu sürece müslümanlar da uyacak."

Peki süre ?

Bakın Tevbe: 29 da Allah'a ve Muhammed'e inanmayan, yani kendi dinlerini terk edip müslüman olmayan müşriklerle savaşma emri var. Üstelik ayetin içindeki mantığa bakıldığında ehl-i kitap için genel hüküm verilmiş. Seçenekleri de şunlar:

- Müslüman olacaklar.
- Cizye verecekler.
- Ölecekler.

Niye bu örneği verdim ?

Âl-i İmran: 61 Necran Hristiyanları ile ilgilidir. Necran Hristiyanları hiç bir zaman Muhammed'e cephe almamış, düşmanlarına yardım etmemiştir. Fakat Muhammed yine de onları cizye ödemeye mecbur bırakır. Bir tür haraç alır. Mümtehine: 8'deki "Allah adâlet ile davrananları sever" hükümü de havada kalır.

Siz belki hadislere "rivâyet" gözüyle bakıp dikkate almayacaksınız. Fakat ben, konuyla olan bağlamı nedeniyle bunu vermek durumundayım.

“Yahudilerle hristiyanları Arap yarımadasından mutlaka çıkaracağım; Öyle ki (orada) Müslümandan başka kimseyi bırakmayacağım.”

Müslim, H. No: 1767, K. Cihad ve siyer, babı

Muhammed ile yaptıkları andlaşmalara harfiyyen uyan Necran Hristiyanları işte bu rivayet nedeniyle II. Halife Ömer döneminde - Bu hadis gerekçe yapılmak sûretiyle - zorla yurtlarından çıkarıldılar. Bu günki Irak topraklarında bir bölgeye sürüldüler. Bu bilgi "rivâyet" değildir. Tarihsel veridir/gerçektir.

"Kur'anda bir yığın saçma hikâye" olduğunu kabul ve iddia ederken, bu noktada nasıl olup da "mantık" aramaya çabalıyorsunuz; anlaşılır iş değil doğrusu. Bizimle "zihin jimnastiği" yapmıyorsunuzdur umarım.

Aşağıda Mümtehine: 8'in tefsirini veriyorum.
Okumanızı tavsiye ederim.

"Sizinle, din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara, iyilik yapıp; onlara adaletle muamele etmekten Allah sizi menetmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlara dostluk etmenizi meneder. Kim onları dost edinirse, işte bunlar zalimlerin tâ kendileridir" (Mümtehıne, 6-9).[30]

Nüzul Sebebi

Alimler, buradaki "savaşmamış olanlar" ifâdesi ile kimlerin kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ekserî alimler bunların, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, savaşmama, onun düşmanlarına destek olmama hususunda anlaşan kimseler olduğu görüşündedirler. Bunlar, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, ona karşı savaşmamaya söz verip anlaşan Huza'a kabilesidir. Böylece Allah, Hz. Peygamber (s.a.s)'e, bu anlaşmanın zamanı doluncaya kadar, onlara iyi davranmayı, bu anlaşmaya vefa gösterilmesini emretmiştir ki bu, Ibn Abbas, Mukâtil ve Kelbî'nin görüşüdür. Mücâhid ise, ayette bahsedilenlerin, Mekke'de iman edip de, hicret etmeyen kimseler olduğunu söylemiştir. Bunların, küffann kadınları ve çocukları olduğu da söylenmiştir.

Abdullah b. Zübeyr den bu ayetin, Hz. Ebû Bekir (r.a)'in kızı Esma hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir. Buna göre, Esmâ'ntn müşrik olan annesi Kuteyle, bir takım hediyeler getirdi, ama o, annesini kabul etmedi ve girmesine müsaade etmedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), Esma (r.a)'ya, annesini içeri almasını ve onu kabul edip, iyi davranmasını, ihsanda bulunmasını emretti.

İbn Abbas (r,a)'dan, ayette bahsedilenlerin, Haşimoğuilarından bir gurub kimsenin olduğu, babası Abbas'ın bunlardan olduğu ve Bedir günü, diğer müşriklerce zorla savaşa çıkarılmış kimseler olduğu rivayet edilmiştir.

Hasan el-Basrî'den de şu rivayet edilmiştir: Müslümanlar, Hz. Peygamber (s.a.s)'den, müşrik akrabalarını ziyaret etmek, sıla-i rahimde bulunmak için müsaade istediler de bunun üzerine, Allah Teâlâ işte bu ayeti indirdi. Ayetin bütün müşrikler hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Katâde, bu ayeti, kıtal ayetinin neshettiğini söylemiştir.

Ayetteki, kısmı kısmından bedeldir. Aynen bunun gibi, ifâdesi de ifâdesinden bedeldir. Buna göre mana, "Allah sizi, bunlara iyilik etmekten değil, onları dost edinmekten nehyetmiştir" şeklinde olur ki düşmanlıkla çok ileri oldukları gözönünde bulundurulursa bunun, onlar hakkında bir rahmet olduğu anlaşılır.

Müfessirler: "Bu ayet, müşriklerle müslümanlar arasında, her nekadar birbirlerine dost edinmeleri yasaklanmış ise de, birbirlerine karşı iyi davranabileceklerine delâlet eder" demişlerdir.

Ayetteki, "Onlara adaletle muamele etmeniz..." ifadesi hakkında, İbn Abbas (r.a), "Cenâb-ı Hakk bununla, sıla-i rahmi ve benzeri şeyleri kasdetmiştir. "Çünkü Allah muksitleri (adalet yapanları) sever" ifadesi ile de, "İşte böyle yapanları kastetmiştir" demiştir. Mukâtil ise, bu ayete, "Onlarla yaptığınız anlaşmalara vefa gösteriniz ve âdil olunuz" manasını vermiştir.

Daha sonra Hak Teâlâ, mü'minleri, kendileriyle ilgi kurmalarını yasakladığı kimselerden de bahsederek, "Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder" buyurmuştur. Burada bir incelik vardır. Bu da, bu ifadenin, daha önce geçen, "Sizinle, din hususunda savaşmamış olanlardan... menetmez" ifadesini te'kid etmesidir.

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/441-442

Konu Vefik Sami tarafından (17-02-2015 Saat 15:24 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla