Tekil Mesaj gösterimi
  #4  
Alt 23-05-2011, 09:28
Psiko Psiko isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
Standart

Ali İmran 81 : Allah Nebilerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan kitapları doğrulayıcı bir Resul geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz!
Bunu kabul ettiniz mi?
Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti.
Onlar: "Kabul ettik" dediler.
(Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım"

"Yanınızda bulunan kitabı"
İster ele alınan diğer ayetler,
ister bu ayete,
ve
ölü deniz tomarları için bilimin ortaya koyduğu tespitlere ,
Kur'anda da diğer kitaplar için "Tahrif" olduğu sözlerine baktığımızda ortaya çıkan tablo için iki şey söylenebilir.
1-)Kur'anda dolayısı ile Tanrı da çelişki var.
2-)Kur'anı okuyanlar "Tahrif"ten kastın ne olduğu konusunda yanlış bir bakış ve anlayış üzereler.

İkinci şıkkın geçerli olduğunu düşündüren karinelerden birisi Elmalılı Hamdi Yazır'ın maide suresi 13.ayetin tefsirinde ortaya koyduğu,
ki,
İmam Gazalinin de görüşü budur.

"Şu halde başka bir sebeple değil, ancak sözleşmelerini bozduklarından dolayıdır ki biz de onları lanetledik
Bu lanetin tefsirinde üç şekil zikredilmiştir:
Ata'nın açıklamasına göre, rahmetimizden kovduk ve uzaklaştırdık demektir ki, asıl mefhumu ve detaylı mânâsıdır.
Hasen ve Mukatil: "çevirdik, şekillerini maymunlara ve domuzlara çevirdik" demek olduğunu söylemişler.
İbnü Abbas hazretleri de: "Rezil ettik, üzerlerine cizyeleri, ağır vergileri bastırdık" diye tefsir etmiştir ki, misal ile açıklamaktır.

Özetle sırf sözleşmeyi bozmak yüzündendir ki, başlarına felaketler yağdırdık.
ve kalplerini kasvet içerisinde bıraktık, ne söylense duymaz, hak ve adalet tanımaz, haksızlık ve zulümden kaçınmaz, Allah'dan korkmaz, ümitsizlikten kurtulmaz bir hale getirdik.
Hamze ve Kisaî kırâetlerinde "ya"nın şeddesiyle ve "elif"siz olarak okunur ki, kalp veya hileli akçe (para) demektir.
Yani kalblerini kalp para gibi bozuk ve düşkün bir hale getirdik.
Bunun için kelimeleri yerlerinden değiştirerek bozarlar.
Kelimeleri şuraya buraya çekerek kelâmı (sözü) değiştirirler.
Bu onların öyle bir âdeti olmuştur ki, diğerleri bir yana, Allah'ın kelâmını ve arzularına uymayan ilâhî hükümleri bozar ve değiştirirler.
Nitekim Tevrat'taki "recm" âyetini reisler hakkında "tahmim" yani "kömürle yüz karalamak" diye yorumlamaya kalkışmışlardı. ***
Fırsat bulunca kelimeleri de başkalaştırırlar.
Fakat çoğunlukla buna imkan bulamadıklarından dolayı bozgunculuklarını, kötü yorum ile yaparlar.
Allah'ın kelâmını bozmaktan daha büyük bir kalb katılığı da düşünülmez.
(Nisâ sûresindeki "Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar" (Nisâ, 4/46 âyetine bak.)
http://www.kuranikerim.com/telmalili/maide.htm

Bir diğeri de
*** : Sahih-i Müslüm Hudud bölümü 26 ve 28 nolu hadislerdir.
Bu Hadislerde zina yapmış Yahudiler geldiğinde sorulan soru
"Siz bu suçun cezası olarak Tevratta ne bulursunuz ?"
Soruyu soran ise bugün vivident ve benzerlerinin "Elhamdilüllah" demesine sebeb olan Muhammeddir.
Yahudiler ise tıpkı Elmalılının tefsirinde olduğu gibi "Yüzlerini kömürle boyamak,dövmek ve yüzleri birbirine gelecek şekilde eşeğe ters bindirmek" vb gibi Tevratta OLMAYAN cezalardan bahsedince,
"Yanlarında bulunan Tevrat'ın" getirilmesi istenmiş,
hem de kim tarafından ?
Muhammed dendiğinde vivident ve benzerlerinin sağ ellerini kalplerinin üzerine götürerek "S.A.V" dedikleri İlahi Elçi tarafından.
Nitekim ölüdeniz tomarları konusunda bilimin de ifade ettiği gibi metinlerde başkalaşım yoktur.
Ama bugün İslam toplumunda da yapıldığı apaçık gözlenen,
geçmişteki toplumların yapmış olduğu,
yorumla anlamı değiştirme işlemi vardır.
Ayetler orada durmakta ama yaşamla mutabakatlarına gelince,
keyfi yorumlarla (Eğip,bükme denilen şey.)istendiği yere çekilip heva ve hevesleri besleyen bir meta haline getirilmesi işlemidir.
Buna da Kur'anın tahrif demesinde bir çelişki yoktur.
Çelişki o kitaplarda matbaasal tahrif aranması komedisindedir.
Bir kitabın aslını görmemiş ve bilmeyenlerin o kitabın matbaasal değişikliğe uğradığını iddia etmesi,
hele hele de "Amentü" deyip dururken,
gerçekten de trajikomik bir durumdur.

Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
Alıntı ile Cevapla