Tekil Mesaj gösterimi
  #9  
Alt 04-06-2006, 20:54
soro soro isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Apr 2006
Mesajlar: 1.882
soro - MSN üzeri Mesaj gönder soro - YAHOO üzeri Mesaj gönder
Standart Re: HIRSIZIN ELININ KESILMESI

samanist ,el kesme sartlarinda bulug hirsiz icin gerekli sartlardan biridir.dolayisiyla cocuklarin doger butun sartlar saglansa bile hirsizliktan dolayi eli kesilmez.zaten mal sahibi malini geri alinca ve belki biraz da tazminat alirsa kimsenin elini kestirmez.ben 2001 de hacca gittim.dedigin seylerle ilgili birsey gormedim duymadim.sizi yaniltmislar galiba.



pante,islam hukukunun kaynagi sadece kur'an ve hadis degildir.bu konuda sihhati kabul edilmis omer nasuhi bilmen'in hukuk-u islamiye ve istilahat-i fikhiye kamusu'nda sunlar ozetle yazilidir.ilk yazim da zaten bu eserdendi:
"206 - Fıkıh, ibadata, muamelâta, ukubata ait bütün şer'î meseleleri ihtiva eden, islâm hukukunu Vücude getiren malûmatın heyeti mec¬muasıdır. Bunun mübtena aleyhi, istinatgâhı, yegane kaynağı da edillei erbaa denilen kitabullah ile sünneti nebeviyeden ve icmaı ümmet ile kı¬yası fukahadan ibarettir. İşte bu dört esas, fıkhın usulunü teşkil etmek¬tedir.
Maamafih ilmi usul, tefsir,hadis, fıkıh, belâgat, lisaniyat, ilmi âdâb gibi birçok ilimler ile de alâkadardır, bu ilimIerden de istimdat eder, bu cihetle gayet geniş mevzuları dairei tetkikine alır.
207 - Hükmü şer’î, bizim gibi kulların fiillerine mütealiik olup şarii mübinin hitabile sabit olan farziyet, vücub, nedb, ibaha, hıll, kera¬hat, hürmet, sıhhat, fesat, butlan gibi şeylerden herhangi biridir.
Mesela: mükellef bir insanın yaptığı bir ibadetin farz veya vacib ve¬ya sünnet oldıuğuna ve akd eylediği bir muamelenin sahih, nâfiz veya fâsid, gayri nâfiz bulunduğuna ancak şarii hakimin o husustaki beyanile muttali oluruz.
208 - Delili şer'î, kendisine sahih surette nazar edilmesi, bilinmesi, matlup olan bir hükme insanı kavuşturan nazmı Kur’ânîden veya Sünneti Nebeviyeden veya icma' ile kıyastan herhangi biridir.
Mesela: (...................)= kadınlardan size halâl olanlar ile ev¬leniniz.) nazmı şerifi, bir şer'î delildir. Buna nazar edince izdivacın meş¬rû, halâl bir muamelede olduğunu anlamış oluruz.
209 - Kitap ile, yani: Kur'anı Mübin ile Sünneti Nebeviyyenin ihti¬va ettiği delillere «edilleisemiyye» denir ki, bunlar, şarii mübinden sü¬butları ve birer hükmü şer'iye delaletleri itibarile şöylece dört kısımdır. Bu cihetle matlubu ispat bakımından kuvvetleri de mütefavittir.
(1) : Sübutu da, delâleti de kat'îdir. Bütün âyâtı Kur'aniyenin sü¬butu kat'îdir. Çünkü en muazzam, mükemmel bir tevatür, ile Resulü Ek¬rem'den kelâmı İlâhî olmak üzere menkuldür. Bunlardan müfesser ve muhkem denilen ayetlerin ise sübutları kat'î olduğu gibi delâletleri de kat'îdir.
(2) : Sübutu kat'î, delâleti zannîdir. Müevvel denilen ayetler ile tevatüren menkul olup elfazı müevvel bulunan hadisler gibi ki bunların sübutları tevatür ile olduğu cihetle kat'îdir. Fakat lâfızları müteaddit mânâlara şâmil olduğundan bunlardan hangi birine delâletleri zannîdir.
(3) : Sübutu zannî, delâleti kat'îdir. Haberi ahad kabilinden olup elfazı, müfesser veya muhkem olan ahadisi şerife gibi.
(4) : Sübutu da delâleti de zannîdir. Haberi ahaddan olup elfazı müteaddit manalar arasında müşterek olan ahadisi şerife gibi.

USULÜ FIKHIN MEZUU VE GAYESİ

210 - Usulü fıkh ilminin mevzuu, şer'î hükümleri ispata vasıta olmaları itibarile Şer'î delillerdir. Bu ilimde bütün edillei şer'îyenin ah¬valinden bahsolunur. Kitabullah ile sünnetin ve icma' ile kıyasın, husu¬si ve müşterek vasıflarından bahsetmek bu ilme aittir. Şöyle ki: Kur'anı Mübinin nazmı celîlile ahadisi şerifenin elfazı mübarekesi; hass, âmm, müşterek, müevvel, hakikat, mecaz gibi kısımlara ayrılır. Kezalik: aha¬disi şerife; mütevatir, meşhur, haberi ahad kısımlarına münkasım olur ve bunlar; emirleri, nehiyleri ihtiva eder. İşte bütün bunların ahvalin¬den bahsetmek bu usul ilminin salahiyeti cümlesindendir.


(Kıyası fukaha) : Bir şeyde sabit olan hükmün, mislini -o hükmün illeti içtihadiyesini haiz olduğu cihetle- diğer bir şeyde de bir rey ve içtihat neticesi olarak izhar etmektir.
Bu halde (ahkamı şer'iye) denilince bundan kanunu İlâhî hükümleri mana¬sını anlamak lâzımdır ve bununla asıl Kur'ana, hadise, icmaa sarahaten müste¬nit olan hükümler kasdedilmiş olur. İslâm Müçtehitlerinin kıyas ve içtihat tari¬kile istinbat ettikleri hükümler ise (ahkamı fıkhiye), (mesaili fer'iyei ameliye) namile yad olunur. Şu kadar var ki bunlara da şer'î esaslara istinat ettikleri ci¬hetle ahkâmı şer'iye ıtlak olunmaktadır.
Demek ki, ahkamı fıkhiye, mesaili fıkhiye, esasen füruata ait, içtihada müs¬tenid hükümlerden,meselelerden ibaret ise de bu tabirIer, hem nass ve icmaa müstenit şer'î ahkâm ve mesaile, hem de içtihat ve kıyasa müstenit hükümlere; meselelere şamil, umumî bir unvan olarak istimal edilmektedir.


Delilin cem'i: edilledir. De¬liller, edillei şer'iye ve edillei akliye kısımlarına ayrılır. Edillei erbea, kitap ile sünnetten ve icmaı ümmet ile kıyası fukahadan ibarettir.

(İcma) : Lugatte ittifak, kasd, manasınadır: Istalahta: «Bir asırda bulunan İslâm müçtehitlerinin bir hükmü şer'î üzerine ittifak etmeleridir. Buna «İcmaı ümmet denir. Bir hükmi aklî üzerine ittifaka ve bilinmesi yalnız sarih nakle müstenit olan şeyler hakkındaki ittifaka icma adı verilmez. Âlemin hudu¬suna, kıyametin vukuuna ait ittifaklar gibi. Avamı nasın bir şey hakkındaki ittifakları da icma sayılmaz."
Alıntı ile Cevapla