Tekil Mesaj gösterimi
  #6  
Alt 08-02-2020, 20:37
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.633
Standart

Sevgili Enketum,
Enketum´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sorum: Mistik dusunce kalipli bir beyin ogrenme ile bu kalibin disina tamamen cikmayi basarabilir mi?

Dogustan gelen, genlerimizin belirledigi bedensel ozelliklerimizin dusunme sureclerimize de yansidigini kabul ederim. Beynin noronal yapisi, sayisi ve sinapslari, bunlara destek olan cevrelerindeki dokunun vasiflari hareket ve duyu ile lgili sistemleri etkiledigi gibi, bilissel fonksiyonlari da direkt olarak etkileyecektir. Dogumda noron sayimiz bellidir, yaslandikca azalir. Sinaps (noronlar arasi olan kastedilmektedir) sayilari ve yeni olusumlari ihtiyaca gore degiskenlik gosterebilir.

Iki cesit insan vardir: iyi olanlar ve kotuler. Bu siniflamada oldugu ben de insanlari iki sinifa ayiririm: mistik olanlar ve olmayanlar. Bastaki sorum ile bagintili olarak alt sorularim sunlar:

a- Mistik dusunce yapisi dogumsal midir?
b- Sonradan degisebilir mi cevresel etkilere maruz kalarak?
İnsan olarak doğduğumuz andan ergenliğe kadar geçen süreçte bakıma muhtaç yaşamak zorunda olan bir türüz. Her ne kadar düşünsel özelliklerimiz diğer türlerden açıkça üstün olsa da, bakıma muhtaç olarak geçirilen süre içinde alienin-toplumun-devletin bizim düşünce sistemimize müdahale ederek şekillendirmesinden kaçınma şansımız olmuyor. Çoğumuz bu şekillendirmeyi kıramıyor, onların istediği gibi-onların çıkarına uygun olduğu gibi yaşıyor, haracını veriyor, ölüp gidiyor. Çok azımız perdeyi biraz aralayabiliyor, gördüklerini diğerlerine anlatmaya çalışıyor, ama sistemin efendileri kölelerini çoktan çatlak seslere karşı şerbetlemiş, böyleleri hemen terörist ilan ediliyor, vurun kahpeye diye şu veya bu şekilde sesi kesiliyor.

Bu tür toplumsal şartlandırmalarda din-ırk-milliyet-devlet-ahlak patternleri çok işe yarıyor. Bilgiye dayanan mantıksal dayanaklar, yerini toplumda geçerli kılınan hamasi-hayali dayanaklara bırakıyor. Böylece gerçekte saçma sapan olan gelenekler, ahlak kuralları bile yüzyıllarca toplumdaki yerini koruyabiliyor.

Bu şartlandırmalarla büyüyen bir insan türünün beyni, gerek bilgiyi depoladığı nöron gerekse bilgiler arasındaki ilişkiyi kurduğu sinaps üretiminde olumsuz etkileniyor. Kişinin karar mekanizmasında etkili olan dayanaklar bilgiye göre değil geleneklere göre oluştuğu için kararlarını geleneklere uygun olacak şekilde, yani ona öğretildiği şekilde veriyor.

Bu tam da iktidarı elinde tutan güç merkezlerinin istediği bir şey, öyle değil mi?

Kişinin bu şartlandırmayı üzerinden atması gerçekten çok zor. Çünkü onun doğru-yanlış kavramlarının dayanakları bilerek-isteyerek taammüden yanlış oluşturulmuş. Bu da yetmemiş, geriye ket vurma da var, aksini söyleyenin düşman-vatan haini-kafir-din düşmanı-ırz düşmanı-Israil dölü olduğu belletilmiş.

--/--

Peki bu şartlandırmaları kıranlar tüm şartlandırmalardan kendilerini sıyırabilir mi?
Sıyıramayabilir. Ancak herhangi bir ahlak-etik-hukuk-gelenek maddesi üzerinde yeterince düşünürse bunun şartlandırma olup olmadığını anlayabilir.

Sevgiler

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)

Konu Şüpheci Dinsiz tarafından (08-02-2020 Saat 22:28 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla