Tekil Mesaj gösterimi
  #28  
Alt 20-04-2024, 06:55
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

İlk mesajımda uzayın boş olmadığını düşünüyorum demiştim, bu halde;
Bu doğrulanmış mıdır? Evet.

Uzayın boş olarak düşünülemeyeceği ile neyle ne düzeyde nasıl sorusunu açıklamaz, bu soruya, önceki sorudan geliriz, ancak önceki sorunun cevabı, inceki sorunun cevabıdır, bu sorunun değil.Benim görüşüm; elbette 1.) madde ve 2.) çok çeşitli etkileşimler, titreşimler, bunlardan anlam kazanan dalgalanmalar vb. ile dolu, ancak ikinci şık, birinci şıkka bağlı olarak düşünülmeli. Buraya kadar geldikten sonra ifade ve izahlar da veya varsayımlarda farklı görüş, düşüncelerimiz olabilir.

Buradaki boş olmama durumu, enerji dalgalanmaları, titreşimler vb. ifadelerle dile getirilebilir-ki ifade edilmiştir, ancak bu yaklaşımı yeterli bulmadığım gibi eksik de buluyorum. yani nasıl sorusuna cevaplayabilmek için, çok daha derin gözlemlere sahip olabilmek gerekir. Yine de en nihayetinde, enerji ifadesi de maddeye bağlı anlam kazandığı için, temel zeminde uzayı maddeden ayrı ve bağımsız düşünemeyiz.

İşin bir kısmı, uzayın boş olmadı konusuyla ilgili, diğer kısmı ise neyle sorusunun yanıtının aranmasıyla ilgili, birinci yaklaşlım açısından(boş mu değil mi) şu şöyle demiş, dememiş burada görüş ve düşüncelerim açısından beni bağlamıyor...
Bilim ve Teknik, Aralık 2015 Diyor ki
Einstein o zamana değin bir dalga olarak nitelenen ışığın yapılan bir 120 deneyle bükülmesi ile parçacık gibi davranması sonucu ışığın da bir madde olduğu kanıtlanmıştır
Bazı anlatılarda amaç izah etmektir, sayfalarca izah, ifade için, çok çeşitli soyutlamalar, ölçü birim ve kavramları, yeri gelir benzetmeler vb. kullanırız. Onlarca, yüzlerce sayfanın aralarında ise yeri gelir yargılar, varsayımlar, çıkarımlar bulunur.

Benim temel daha doğrusu ifade biçimi zemininde ayrıştığım nokta, boşluk dalgalanmaları yönündeki yaklaşımları ret ediyor olmamdır, bir gözlemde herhangi bir parçacık görünememesi, orada parçacık olmadığı anlamına gelmez, anlık görünüp, anlık görünmemesini ise, parçacıkları görebilmemiz için, ilgili parçacıkların bir iş ortaya koyması, açığa çıkartması, haliyle bu durumda bir enerji salınımı(işin gerçekleşmesi), dalgası gerekir. Aksi taktirde görüntü elde etmek nasıl mümkün olacak? Burada görüntü, ancak ve ancak bir biçimde alıcıların tetiklenmesi veya girişim yüzeylerinde oluşan emareleri gözlemleyebiliriz....

Kısaca ilk mesajımda başından da ifade ettiğim gibi, uzay boş değildir, hiçlik kavramı, nesnel zeminde bir anlam ifade etmemektedir, bu halde uzay boş değilse neyle daha doğrusu nelerle doludur? Öncelikle maddeyle doludur, ardından ise maddeden mütevellit açığa çıkan çok çeşitli ilişkiler ve bağıl etkileşimler(iş), haliyle etkielşimelrle anlam kazanan çok çeşitli tireşimler, yayılımları, dalgalanmalarla doludur.

İşte tam da burada ben bir enerji ve dalgalanmasından söz edilecekse neyin enerjisi sorusunu sormaktayım, yani bir adım daha ileri atmaya çalışmaktayım. Güncel cevap "boşluk" olmaktadır, ben buna katılmıyorum, zira eğer bir çeşit etkileşimden boş olmadığı sonucuna varıyorsak, bu halde etkileşimleri yok saydığımzıda geriye boşluk kalır söylemi tutarlı değildir. Bunun da açıklamasını yukarıda yaptım. Zifiri karanlıkta saniyede 1 yanıp sönen bir ampul olduğunu ve ortamda da bir nesne olduğunu düşünelim, bizim nesneyi tespit etmemizin yolu eğer görme faktörü ise, ampül yandığında nesneyi görecek, ama söndüğünde göremeyeceğizdir. işte tamda bu noktada diyorum ki, biz bir çeşit çıakrımsal gözlemlerde salınım aralıklarına bağlı isek, bu halde her bir salınım aralğının, bir dolu, bir boş veri sunması kaçınılmaz olur..

Neyse; kısaca ilk mesajımda dile getirdiğim gibi, eğer ifadelerimle tutumlu olacaksam, uzay saf maddeyle doludur, bir çeşit madde deryası gibi ve bu madde, çeşitli biçimlerle formların oluşumunu, daha büyük parçacıkların açığa çıkışını da, temel materyali, muhtevası olmasını da sağlamakta, bununla birlikte bu görece büyük parçalar-yapılar, ilgili madde deryasında yüzer bir hale kavuşmaktadır. gerek temeldeki maddi etkileşim, titreşim ve dalgalanmalar, kısaca etki-tepki düzeyi, gerekse de büyük parçaların etki tepki düzeyi, bir çeşit harmoni oluşturmaktadır. Dolayısıla uzay stabil değil, dinamik bir yapı sergiler, bu gal, tireşimler, etkileşimler, çeşitli dalgalanmalar halini de temsil eder... örneğin elektron ve pozitron çiftleri foton etkileşimleriyle anlam kazanır(elbette bu durum için de olağanüstü koşullar vardır), foton önemli bir yer tutar, başından da ifade ettiğim gibi, maddenin saf hali kütlesiz olmak zorundadır ve eğer bu fotonsa, foton maddenin saf halidir denebilir, elbette denemeyebilir de, ancak şu an edindiğim veri fotondan daha alta inebilmeme müsade etmiyor, sonuç olarak bir biçimde form-yapıların oluşması gerekir.

Kütle çekimi konusunda da, uzayın bu halinin belirleyici olduğunu düşünüyorum, kimilerinin öne sürdüğü gibi ve günümüzde bilhassa Big Bang teorisiyile gittikçe belirgenleşen subjektif oldurmacılık, illa bu teoriyi doğru çıkartacak yaklaşımlardan hareketle, her bir eylemden sorumlu özel bir parça-cık anlayış ve arayışını doğru bulmuyorum... Zira kütle çekiminin de, tüm kuvvet eksenli çeşitli tanımlarımızın da kaynağında, etki-tepki bunun da kermaeti kendinden menkul, mustakil bir varlık biçimi olmayacağını, yani etki-tepkinin birvarlık değil, ancak bir varlığın gösterdiği davranışa bağlı soyutlanabilir olduğunu düşünüyorum....

Çok çeşitli çıkarımlar dahi, davranış eksenli olarak 1 deneyle kanıtlanabilir, yani deney, çıkarımlar birbiriyle çelişse, farklı da olsa destekleyebilir. Çünkü bu deney, davranış üzre yapılmış ve bu davranışa neyin yol açtığı konusunda çok çeşitli görüşler öne sürülebilir, işte o deney açısından bu soru, ilgili davranış ve sonular namına sebek zeminidir ki bu zemin daha alt bir zemin olmakla çok daha alt düzeyde ve çeşitli çıkarım, öngörüler, görüşler ve yeni deneylere gebedir.Bu düzeyde gözlemler ve deneylerin yapılabilirliği konusu ise o an için bir muammadır, dolayısıyla ilk deneyden elde edilen çıkarımlar(yani kaynağı ne soruusna arana yanıtlar) çeşitlilik arzedebilir. Bu sorun netleşene kadar bu konuda ben uzayın öncelikle boş olmadığı, maddeyle dolu olduğunu düşünüyorum, tüm diğer söylemler, ikincildir, yani ancak maddeye bağlı anlam kazanan kavramlarımızdır.

Örneğin elektrikle ilgili ifadelerim vardır, elektrik tellerinden geçen elektronun hızı telin kalınlığı, malzemesi, akıma vb. göre değişmekle birlikte, saniyede 0,024 cm iken, elektrik hızı saniyede 299.000.000 km'ye dahi çıkabilir. Bu nasıl mümkün oldu? Sisteme elektron dahil edilirse, sistemden de elektron çıkmaktadır, yani burada bir etki-tepki durumu söz konusu, yani sisteme giren elektron, diğer elektron üzerine bir etki oluşturmaktadır, diğeri, diğeri, bir diğerinin..., bir nevi burada,hız bakımından gerçekleşen, elektronun yol alması değil, etkinin aldığı yoldur.... Yani elektrik hızı, bu etki-tepki sayesinde anlam kazanıyor. Bilgisayar ağ sistemi vasıtasıyla, Türkiye'den, ABD'ye ping atılırsa, gidiş, yönüş, sunucu yükü, ara istasyonlar, hat trafiği, isteklerin filrelenmesi vs. ile değişmekle birlikte, 100-200ms(1 saniye=1000ms) olmaktadır. Kısaca bizim bilgisayarımızdan sisteme dahil ettiğimiz elektron ABD'ye gidiyor ve dönüyor değil, giden bir etki yayılımı, aktı gerçekleşiyor ve sonunda bir çıktıya yol açıyor. Daha önce verdiğim top örneği veya çubuk örneği gibi düşünülebilir. Bir ipe sıralı biçimde 100 top dizersek, ilk topa vurduğumuzda son topun sistemin dışına çıktığını görürüz... Kısaca elektrik hızı böyle anlam kazanmaktadır, sonuç olarak aslında bu da bir kuvvettir ve yine temelde yatan etki-tepkidir. Bir plastik malzemeyi-örn:tarak, bir kumaşa, saçımıza sürter ve yerde bulunan kağıt parçalarına doğru yaklaştırırsak, kağıt parçalarını kendisine doğru çektiğini görebiliriz, bu da bir kuvvettir ve tarak ile kağıt parçalarının arası boş değildir -yukarıdaki örnekte olduğu gibi, bu aktı, bir tel içinden geçmemektedir, bu noktada manyetik alan üzerine yoğunlaşmak zorunda kalırız -işte tam da burada o manyetik alanın etki alanı çerçevesinde, bir hokus-pokus değil, parçacık etkileşimi temelinde anlam kazandığını düşünüyorum -zaten evren öncelikle saf madde ile doludur ve bu halde bu durum tetiklenmeye -etki- hazır elektrik alan -iş- kapasitesi(enerji) taşır-...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla