Diyanet 'Bilim Kurulu'na da göz dikti! 'Temsilci olsun'
Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Koronavirüs Bilim Kurulu'nda Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan temsilci olmasını talep etti.
Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal “Koronavirüs ile mücadele için oluşturulan Bilim Kurulu’na Diyanet’ten de temsilci olması için, konuyu Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'ya yazılı olarak ilettik" açıklamasını yaptı.
Ünal , “Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca; 03 Nisan 2020 tarihinde yaptığı açıklamada 'Önümüzdeki günlerde daha çok vakaların konuşulduğu bir dönemden farklı olarak psikolojik yönü, sosyolojik yönü, istatistiki boyutlarıyla, din sosyolojisi boyutuyla farklı bir ekibin, grubun oluşacağı hazırlık içindeyiz.' dedi. Koronavirüs ile mücadelede elbette en önde olanlar, sağlık çalışanlarımız ve bilim insanlarımızdır. Sağlık çalışanlarımızın her birine ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah yardımcıları olsun. Bu küresel mücadelenin çok boyutları olduğu da muhakkaktır. Başta sağlık olmak üzere, ekonomik, sosyolojik, emniyet, ulaşım, yardımlaşma, iletişim vs. hayatın her alanını ilgilendirdiği gibi, insanların manevi anlamda da teskin edilmesi hususu önem arz etmektedir." ifadesini kullandı.
Ünal açıklamasında şunları kaydetti:
Canla başla, gece gündüz demeden hizmet eden sağlık çalışanlarımızın ve vatandaşlarımızın manevi anlamda desteklenmesi de önemlidir.
Bu itibarla, mevcut veya yeni oluşturulacak bilim kurullarında, din konusunda doğru bilginin ortaya konulması açısından, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyelerinden bir kişinin görev alması yerinde olacağını düşünmekteyiz ve talep ediyoruz.
Yüce Allah bir an önce, milletimizi ve bütün insanlığı bu virüs salgınından ve bütün kötülüklerden korusun ve kurtarsın."
|
Diyanet'in bu hareketi Hristiyanvaridir. Çünkü bu tip girişimler ancak Hristiyan ülkelerde, özellikle Amerika'da görülmektedir.
O zaman şunun adını koyalım: Siyasal İslam Hristiyanlığı taklit ettiğine göre, İslam gerçekte Hristiyanlığın devamı bir mezheptir; ayrı bir din değil.
Bu konuda Allah adının İslamiyet'ten önce "Al İlah" olarak ayrı ayrı yazıldığını Kuzey Arabistan'daki arkeolojik kazılardan görmüştük. Bunu yazanlar da Arap Hristiyan idiler. Yani daha ortada İslamiyet adı yokken Allah adı, Hac ve daha bilemediğimiz pek çok ibadet bu Hristiyan Araplar tarafından zaten yapılıyordu. Ama ne zaman ki Emevi Hanedanlığı Kuran adlı bir kitapla birlikte ortaya çıktı, işte o saat İslamiyet adı altında bir milat ilan edildi ve Hristiyanlardan farklı olduklarını, dolayısıyla ayrı bir din kurduklarını söylediler. Oysa Kuzey Arabistan'daki Hristiyan Araplar zaten bunları yapıyorlardı.
Özetle önerimiz şudur: İslamiyet Hristiyanlığı bir mezhebi olduğuna göre, Diyanet'in, bu büyük birleşme (!) için adım atması ve kimseyi kandırmamasıdır!