Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 26-08-2005, 00:24
Cem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Cem Cem isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2004
Mesajlar: 2.478

Başarı Ödülü Başarı Ödülü Başarı Ödülü Onur Üyeliği 

Standart Kölelik ve İslam

İslam dinine yönelik en önemli eleştirlerden biri bu dinin kölelik sistemine karşı olmayışıdır. Gerçi Muhammed zaman zaman köle azad etmiş ve köleleri azad etmenin sevaplarından bahsetmiştir ancak bir bütün olarak kölelik sitemine hiç bir zaman karşı gelmemiştir. Köle sahip olmanın önüne hiç bir engel koymamıştır. Durum böyle olunca örneğin köleleri olan bir zengin yılda 1 kölesini sevap uğruna azad ederken 2 köle satın alıp, kölelerini arttırabilir.
Muhammedin köleliğe karşı olduğu iddia edilemez çünkü kendisinin çok sayıda erkek ve kadın kölesi (cariye) vardır. Muhammed öldüğünde sayısında tam bir mutabakat olmasa da 20 civarında kölesi olduğu tahmin edilmektedir. En gözde kölelerinden biri Marya adlı ve kendisinden yaklaşık 35 yaş küçük genç kızdır. Mısır mukavkısının Muhammede hediye ettiği 4 köleden biridir Marya.

Muhammed köleliğe neden tam anlamıyla karşı çıkmamış veya çıkamamıştır? Çünkü sırtını tanrısına değil, çeşitli kabile şeflerine, güç ve prestij sahibi insanlara dayamak zorunda idi. Bu insanlar ise ya köle sahibi idiler ya da Muhammed ile beraber girdiği savaşlarda mal ile birlikte köle sahibi olmak istemekte idiler. Muhammedin köleliğe tam karşı çıkması bu şeflerin hoşuna gitmeyecek idi. Muhammed bunu göze alamaz idi. Zaferlerini tanrı değil bu şeflerin katkısı sağlıyordu.
Kölelik sistemi aynı zamanda önemli bir gelir kaynağı idi müslümanlar için. Örneğin Beni Kureyza gazası sonrası ele geçirilen yüzlerce kadın ve çocuk, köle olarak çeşitli çevre ülkelerde, özellikle Şam tarafında Muhammedin emriyle satılmış ve böylece gelir elde edilmiştir.

Kölelik sistemi Muhammed döneminde dünyanın en önemli kötülüklerinden, en önemli geriliklerinden biri idi. İnsanlığa iyilik getirme iddiasında olan bir kitapda böylesine öncelikli olması gereken mesele üzerine hükümler bulunmazken, evlere kapıyı tıklatmadan girmemek, üvey oğlunun karısısıyla evlenebilmek gibi çok tali meselelerde net hükümler verilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 28-08-2005, 02:08
Russell - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Russell Russell isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Nov 2004
Bulunduğu yer: Çukurova
Mesajlar: 736
Standart

BAKARA SURESİ: 178 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.


BAKARA SURESİ: 221 Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.


Gördüğünüz gibi allah,köleliği doğal bir şeymiş gibi karşılıyor. Muhammed köleliği islam ahlakına aykırı bulmuş olsaydı, onu yasaklardı.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 29-08-2005, 17:07
haci haci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Nov 2004
Mesajlar: 830
Standart

Kölelik kurumunu biraz daha değişik bir perspektiften incelemek gerekiyor. Muhammed sayesinde kölelik İslam'da kurumlaşmıştır.

ABD'de bile kölelik ancak 1860'da lağvedilmiştir. Güney pamuk tarlalarında çalıştıracağı ucuz iş gücünden fedakarlık yapmak istememiştir.....

Köleliğin bütün amacı budur. Ucuz iş gücü... Bu gücü satarak da ondan ekonomik bir çıkar sağlayabilirsiniz, onu kullanarak da..

Kölelik, insan hakları kavramı gelişmeye başlayıncaya kadar, vazgeçilmez bir kurum olarak varlığını sürdürmüştür. Her toplumda bu kavram vardır.

İslam dininin evrensel olmadığının kanıtlarından biri de köleliği kurumlaştırmasıdır. Köle azat etmek, birisine sadaka vermek gibi birşeydir. Yani yardım etmektir. Kölenin mal olarak bir değeri vardır.

İslam'ın temel ekonomik politikası çapulculuk ve yağmacılıktır. İslam fetihlerle yayılmış ve büyümüştür. Köle ticareti Arap'lara ve diğer Müslüman ülkelere büyük gelirler getirmiştir.

Bazı Müslüman ülkelerinde kölelik halen mevcuttur. Sudan da örneğin...


HACI
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 30-08-2005, 18:48
Aliminyum Aliminyum isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2005
Mesajlar: 661
Standart

Kölelik mevzusu sadece ekonomik olarak değerlendirilemez. Evet köle aynı zamanda ekonomik bir araçtır da ucuz bir işgücüdür ama bu Kölelik kavramının sadece bir yüzüdür hepsi değildir.

Öncelikle Kölelik müessesesine karşı tiksinmemizin bazı sebepleri var. Bunların başında Tarihi Materyalizmin insan zihnini bulandıran görüşleri geliyor. İnsan ekonomik bir hayvandır. Ekonomik çıkarları için yaşar, ekonomik çıkarları için savaşır devletler kurar sistemler inşa eder düşünceler ortaya atar böyle yaşar ve böyle ölür. Tarihi materyalizmin bu anlayışı ile değerlendirildiğinde köleliğin sadece ekonomik bir kurum olarak algılanması doğaldır ama yanlış ve eksiktir.

Tarihin eski dönemlerinden beri kölelere karşı reva görülen insanlık dışı muameleler, eziyetler, işkenceler kafamızda öyle bir köle imajı geliştiriyor ki köleleri, ehramlara güneş altında çıplak sırtlarıyla taş taşırken kamçılanan zavallılar, arenalarda vahşi hayvanlarla dövüştürülerek insanlara eğlence olan, boynu tasmalı, elleri ayakları zincirli, sırtı kamçı izlerinden oyuk oyuk yara bere içinde diye telakki ediyoruz. Bu telakki, köleler hakkındaki bu tasavvurumuz genel itibariyle doğrudur da.

Son olarak da yakın zamanlara kadar hatta şu zamanlarda bile savaş esirlerine karşı yapılan aşağılık muameleler, işkenceler, eziyetler vs. bizi kölelik, esaret gibi mevzulara karşı duyarlı hale getirir.

Herşeyden önce şunu tespit etmek lazımdır ki Kölelik, bir müessese olarak İslam'dan önce var idi. İslam, köleliğin yerleşik olduğu bir ortamda ortaya çıkmış bir dindir.

Bu itibarla İslam köleliği bir Vak'a olarak ele almıştır. Yani kölelik vardır, toplumda yerleşiktir, kurumsallaşmıştır ve bir şekilde yüzyıllardır bu kurum işlemektedir. Bu yüzden köleliği bir anda kaldırmak, köleleri aniden azat edivermek ve bu kurumu toplum hayatından silmek pek de gerçekçi olmayacaktır. Çünkü bu kurumu bir anda kaldırmak o zamanın yerleşik siyasi,ekonomik, toplumsal dengelerini alt üst edecektir.

İslam, develere, hayvanlara, kurtlara kuşlara ağaçlara bile hak tanıyan bir din olarak kölelerin salt ticaret ve eğlence araçları olmadığını hatırlattı. Şu hadislere bakın;

"Kim kölesini öldürürse onu öldürürüz, kim onu hapseder veya gıdasını keserse onu hapseder ve gıdasını keseriz, kim onu hadım yaparsa onu hadım yaparız.” ( Ebû Dâvud Tirmizî, el-Hâkim, el-Müstedrek )

Başınızdaki kimse gözü kör, ayağı topal, rengi siyah bir köle de olsa, sizi Allah’ın Kitabı’na göre sevk ve idare ettiği sürece onun sözünü dinleyip emirlerine itaat edin.” (Buharî, Müslim, Nesaî)

"Hizmetçi ve köleleriniz kardeşlerinizdir. Kardeşi, elinin altında bulunan her fert, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onların yapamayacakları işleri emredip onlara yüklemesin. Eğer zor işler teklif ederseniz, behemehal onlara yardım ediniz.”(Müslim, Müsned )

“Sizden hiçbiriniz, ‘Bu kölemdir, bu câriyemdir.’ demesin. Kızım veya oğlum, yahut kardeşim desin.” (Muslim, Müsned )

Bir iki örnek verelim. Hz. Ömer... Bu adam o zamanki İslam toplumunun imamıdır, Müminlerin emiridir, yani devletin başkanıdır. Hakim'in Müstedrekinde ifade ettiği bir tarihi olay şu şekilde gerçekleşir: Kudus fethedilir, Kudüs'ü teslim almak için Hz. Ömer kölesiyle birlikte yola çıkar, binekleri 1 tane devedir. Deveye ortaklaşa binerler. Hz. Ömer devedeyken köle deveyi çeker, köle devedeyken deveyi Hz. Ömer çeker. Kudüs şehrine gelinip şehir kapısından içeri girileceğinde deveye binme sırası kölededir. Yani deveye devlet başkanı Hz. Ömer'in kölesi binecek ve Hz. Ömer de deveyi yularından çekerek şehrin içine gireceklerdir. Aynen öyle olur, hiçbir kompleks, hiçbir karizma telaşı göstermez Halife Ömer ve devesine kölesini bindirir, devesinin de yularından tutarak sanki devlet başkanı köleymiş Ömer de onun kölesiymiş gibi şehre girerler. Ömer'i bu şekilde davranmaya iten İslam'ın insan hukukuna gsterdiği hassasiyettir.

Ebu Zer de takım elbisesinin bir parçasını hizmetçisine giydirir diğer parçasını da kendisi giyerdi.

Hz. Bilal-i Habeşi'nin de Habeşli bir köle iken Müslüman toplum içinde köle olup olmadığına bakılmaksızın ne derece baştacı edildiğini bilmeyenimiz yoktur.

Peygamber Efendimiz'in azatlı kölesi olan Zeyd hazretlerinin azat olmasına rağmen ailesinin yanına gitmeyi reddetip Efendimizin yanında kalmasını tercih ettiği de bilinen hadiselerdendir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Böylece yüzyıllardır yerleşik olan köle anlayışı köleleri itilip kakılan, ticaret ve eğlence araçları olmaktan çıkarıp onlara da herşeyden önce KUL olma gerçeklerini iade ediyordu. Böylece birinci merhale tamamlanmıştır.

İkinci merhale köleleri hürriyetlerine kavuşturma merhalesidir ki o güne kadar hiçbir sistem İslamın getirdiği sisteme kıyasla böyle birşey gerçekleştirememiştir.

İslamda köle azat etmeye dair o kadar çok teşvik var ki bunu siz de kabul ediyorsunuz.

Burada denilebilir ki; Kölelerin hürriyete kavuşturulması ve onlara insanca muamele yapılmasında, ne kadar ileriye gidilirse gidilsin; hatta isterse hepsi birden hürriyete kavuşturulsun, yine de köleliğin kabul edildiğini, hükümlerinin buna göre getirilmiş olduğunu ve fıkıh kitaplarında da ahkâmın bu yönde işlediğini görüyoruz ki, bu da köleliği kabullenmekten başka bir şey değildir. İnsanlığın dem ve damarına işlemiş pek çok fena huy ve âdetleri, bir hamlede kaldıran İslâm’ın, köleliği kaldıramaması düşünülemez. Kaldırabilirken kaldırmaması, onu tahkir etme mânâsına gelmez mi?

Herşeyden şu bilinmeli ki yukarıda da deik. Köleliği icat eden İslam değildir. İslam, kölelik diye birşeyi ortaya çıkarmamıştır. Kölelik kurumunun sebebi İslam değildir. Kölelik, yüzyıllardır insanlık tarihinde iyice yerleşmiş olan bir kurumdur.

Kölelik, devletlerin birbirleriyle savaşmaları yoluyla kurumsallaşmış bir unsur. Yani köleliğin temelinde savaşlar vadır. Böyle olduğuna göre yani kölelik savaşlardan elde edilen esirlerden oluştuğuna göre ortaya çıkacak sorun şudur: Esirlere karşı yapılacak Muamele ne olmalıdır?

- Hepsini kılıçtan geçirebilirsiniz,
- Esir kamplarında bakımlarını üstlenip hayatlarının devamını sağlarsınız,
- Memleketlerine geri gönderirsiniz,
- Onları alırsınız, savaşa katılan Müslümanlara dağıtırsınız, ganimetten bir parça sayarsınız.

İslamın ilk ikisini yapmadığı, yapılmasını da yasakladığı malum. Üçüncüsü olan savaş esirlerini affedip memleketlerine geri göndermek ise o kadar basit değil. Belki insani bir davranış olarak görülüyor ama ya karşı taraf bizim esirlerimizi öldürüyor bize iade etm,iyorsa bizim onların esirlerini iade etmemiz kendi insanımıza vefasızlık olmayacak mıdır? Üstelik iade edileler bizden birtakım malumatlarla karşı tarafa döndüklerinde bizi güçsüz hale getirecek birşeydir bu.Düşmanı cesaretlendirir başka işe yaramaz. O halde en iyi yol esirlerin karşılıklı takasıdır ki yaygın olan uygulama da budur.

Gelelim İslamın uyguladığı sisteme. Yani İslam esirleri kılıçtan geçirmiyor, onları toplama kamplarında tutmuyor, onları karşılıksız olarak tabiri caizse enayi gibi geri de iade etmiyor.

Esirleri alıyor, ganimet parçası sayarak Müslümanlar arasında dağıtıyor.

Uygulamanın aslı şudur; Her Müslüman bir savaş esirini evine alıyor. Ona doğruyu güzeli Hakkı Hakikati anlatıyor, kendi yaşayışıyla bizzat gösteriyor
Köle, gördüğü insani davranış karşısında gerçeği görüyor. Gönlü fethediliyor. Sonra azad edilip İslam toplumunda diğer Müslümanlarla aynı ve eşit haklara sahip birer birey haline geliyor.

Bu usulle pek çok Müslüman yetişmiştir. İmam Mâlik’in şeyhi Nâfî, Tâvus bin Keysan ve Mesruk gibi pek çok tabiîn imamı bu şekilde yetişmiştir ki bu yöntemle yetiştirilenlere ayrı bir isim verilmiştir: MEVALİ TOPLULUĞU.

Müslümanların kölelik kurumunu toptan kaldırmayıp iyi yönde de olsa işlettiği bir gerçektir. Bunu inkar edemeyiz. Ancak bunun iki önemli sebebi var. Bunlardan biri efendilerle diğerleri kölelerle alakalıdır.

Efendi, kölesine insanca davranışla emrolunmuştur. Köle azat etmenin ecrine özendirilmiştir.

Köle ise, siyasi,askeri, toplumsal ve en önemlisi de dinsel sebeplerden pat diye azledilmemiş, köleye hak ve hakikat öğretilmiş, iade edilmeyerek düşmana güç kazandırılmamıştır.

Özetle denebilir ki:

İslam köleliği icat etmedi, emretmedi. Bilakis köleliği rayına oturttu. Kölelik kurumunu kurutma yollarını gösterdi. Köleleri zulüm altında inlemekten kurtarmış, onlara neredeyse efendileriyle eşit şekilde haklar tanımış, kölelik kurumunu da mutlak hayra ve mutlak güzele kanalize etmişt. İslamın başlattığı, kişisel köleliği kaldırma hamlesiyle bugün, bu cins kölelik artık kurutulduğu gibi, devlet ve milletlerin köleliklerinin de sona ermesi duası ile...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 30-08-2005, 20:56
kani kani isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 Jun 2005
Mesajlar: 106
Standart

Kuranda Allah köleliği kabul etmiş ve teşvik etmiştir ama kuranda kendisi ile çelişen yerler de vardır.
mesela
[I]Yunus 19) Bir kervan geldi.Sucularını gönderdiler:sucu kovasını kuyuya saldı müjde işte bir oğlan dedi.Yusufu alıp onu ticari bir mal olarak sakladılar.Oyasa Allah yaptıklarını bilir.[/I]
Burada Yunusu köle yapanlar tu kaka ama kölelik olağan ,
Bu ne perhiz.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 30-08-2005, 23:41
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alüminyum,
Gözündeki iman perdesi gerçekleri görmeni engelliyor ve tehlikeli şekilde gerçekleri çarpıtıyorsun. Muhammed'e Mısır piskoposunun dört genç kız köle hediye ettiği islami kaynaklara göre de çok iyi biliniyor. Muhammedin bu köleleri kabul etmesi şart mı idi? Mısır piskoposuna "Bu köleleri dostluk amacıyla bana hediye ettiğine inanıyorum ama dinimize göre kölelik uygun bir şey değildir, kabul edemem" diyemez mi idi? İllaki bir hediye kabul etmesi gerekiyorsa başka tür hediye kabul edebildiğini bir şekilde ifade edemez mi idi? Hayır, Muhammed köleliğe karşı değil idi. Sadece zaman zaman onlara acımıştır belliki. Kadın köleler İslamda sadece iş kölesi değil sex kölesi de olmuştur.
Köleliği İslam getirmiştir diyen yok burada. Ancak İslam köleliği devam ettirmiş, pekiştirmiştir diyoruz. Şurası çok önemli ki İslamın köleliği fiilen kaldırmaması bir yana kölelik sisteminin kötü olduğuna dair sözler de yoktur. Daha önce de değindiğimiz gibi bireysel bazda köle azadı ile sınırlı kalmıştır.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 31-08-2005, 02:13
Russell - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Russell Russell isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Nov 2004
Bulunduğu yer: Çukurova
Mesajlar: 736
Standart

İlhan Arsel bu konuyla ilgili bir yazısını asmak istiyorum.

Kur'ân'a göre kölelik dogal bir kurulus

Muhammed'in söylemesine göre Tanri, köleligi dogal bir kurulus olarak benimsemis ve Kur'ân hükümleriyle o sekilde düzenlemistir. Gerçekten de Nahl ve Rûm sûrelerinde, "rizki bol ve hür" kisilerle, bu kisilerin satin alip sahib bulunduklari kölelerden söz edilmekte, bunlarin birbirlerine esit bulunmadiklari belirtilmektedir. Nahl Sûresinde söyle yazili:

"Allah, hiçbir seye gücü yetmeyen, baskasinin mali olmus bir köle ile, katimizdan kendisine verdigimiz güzel riziktan gizli ve açik olarak harcayan (hür) bir kimseyi örnek verir. Bunlar hiç esit olurlar mi?..." (K. 16 Nahl 75)

Ayni Sûre'de bir de su var:

"Allah kiminize kiminizden daha bol rizik verdi. Bol rizik verilenler, sag ellerinin satin alip sahip olduklari kölelerine riziklarini verirlerken kendilerini rizik alaninda onlara esit saymazlar..." (K. 16 Nahl 71).

Her ne kadar bazi gayretkesler bu âyetlerde sözü geçen "köle" deyimi ile "put"larin ya da "kâfirlerin" kastedildigini öne sürerlerse de yalandir. Çünkü burada, esas itibariyle anlatilmak istenen sey "köle" ile "köle olmiyan" (yâni "hür" sayilan) kimselerdir. Nitekim bunun böyle oldugunu Rûm Sûresindeki su âyet biraz daha vurgulamakta:

"Tanri size kendinizden bir misâl vermektedir. Size verdigimiz riziklarda, (sag elinizle satin alip sahip oldugunuz) kölelerinizin de esit sûrette hak sahibi olmalarina râzi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz ki, bizzat yaptigimiz islerde bize ortaklar kosulmasina râzi olasiniz?..." (K. 30 Rûm 28) 1

Bu âyet'in bir baska çevirisi söyle:"Tanri, kendinizden size bir örnek vermekte: Size verdigimiz riziklarda , sag elinizle satin alip sahip oldugunuz kölelerinizden kendinize esit olarak ortak yaptiklariniz ve kendiniz gibi sayip önem verdikleriniz var midir (ki mülkünde olan putlari, tanrilikta Tanri'ya ortak yapilmasi dogru olabilsin)?..." (K. 30 Rûm 28)

Yâni güyâ Tanri, putlarin kendisine ortak kilinmasini istemedigi için kullarina söyle demekte: "Nasil ki siz, sag elinizle satin aldiginiz kölelerinizi kendinize denk görmek istemez iseniz, ve nasil ki size vermis oldugumuz riziklarda, kölelerinizin de esit sûrette hak sahibi olmalarina razi olmaz iseniz, putlari da Tanri'ya ortak kosmaniz dogru olmaz" 2 .

Öte yandan biraz yukarda örnek verdigimiz Nahl sûresiinin 71.âyetiinde Tanriinin, “rizik” alaninda “Kiminize kiminizden daha bol rizik verdigi” diye konustugu yazili. Yâni Tanri, bazi kimselere (köle sahiplerine), sahip bulunduklari kölelere nazaran daha bol rizik verdigini bildirmekle

Daha baska bir deyimle Tanri, köleligi dogal bir sey imis gibi kabul etmekte, ve sirf kendisine ortak kosulmasin diye, köle sahibi ile köle arasindaki iliskilerde esitsizlige yer vermekte.

Görülüyor ki Muhammed'in tanimladigi Tanri, "güzel bir sekilde riziklandirdigi" kullari ile bu kullarin sahip bulunduklari köleler arasinda esitlik olamayacagini bildirmekte, ve bununla âdeta övünmektedir.

Öte yandan Tanri, yine Muhammed'in söylemesine göre, köle ile efendisi arasinda esitlik saglamanin aleyhindedir; saglamak isteyenlerin de karsisindadir. Çünkü köleyi efendisi ile esit kilmanin, Tanri'ya sirk kosmak (putlari Tanri'ya ortak yapmak) gibi bir sey olabilecegini anlatmaktadir . Rûm Sûresindeki âyeti tekrar okuyalim:

"Tanri size kendinizden bir misâl vermektedir. Size verdigimiz riziklarda, (sag elinizle satin alip sahip oldugunuz) kölelerinizin de esit sûrette hak sahibi olmalarina râzi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz ki, bizzat yaptigimiz islerde bize ortaklar kosulmasina râzi olasiniz?..." (K. 30 Rûm 28)

Bu âyet'in anlatmak istedigi sey su: Nasil ki Tanri, Yüce niteliklere sahip olarak üstün ise ve nasil ki O'na ortak kosmak günah sayilir ise, köle sahiplerinin de, birbirlerini saydiklari sekilde, kölelerini saymalari ve onlari kendilerine ortak yapmalari uygunsuzdur. Daha baska bir deyimle efendi'nin kölesini kendisine es degerde tutup ortak kilmaga matuf her davranisi, Tanri'ya sirk kosmak gibi günah bir seydir.

Öte yandan Tanri, yine Muhammediin söylemesine göre, kölelik kurulusunu getirmek yaninda, kulilarina köleler vermekle övünür. Basta Muhammed olmak uzere sevgili kullarına ganimet olarak köleler ve cariyeler verir. Bunun böyle oldugu Kuranin'da söyle belirtiliyor: “ Ey Muhammed!... Allahiin sana ganimet olarak verdigi ve elinin altinda bulunan cariyeleri... sana helâl kildik...” (K. 33 Ahzâb 50)

1 Diyânet Vakfi cevirisinden.

2 Bu konuda daha genis bilgi için bkz. Turan Dursun, Kur'ân Ansiklopedisi, (Kaynak yayinlari, Istanbul 1994, Cilt VII, sh. 202 ve d.)



Prof. Dr. İlhan Arsel
Şeriat ve Kölelik
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 31-08-2005, 12:57
Aliminyum Aliminyum isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2005
Mesajlar: 661
Standart

Allahtan gözümüzde bir iman perdesi var da olayları ve olguları sadece yüzeysel değerlendirmiyoruz. Halbuki siz materyalistler (Her ne kadar ateist olduğunuzu iddia etseniz de) olay ve olguları her zaman göründüğü şekliyle değerlendirmeye mahkum bir zihin yapısına sahipsiniz. Herşeyi maddede görenlerin akılları gözlerindedir göz ise maneviyatta kördür.

Herneyse mevzumuza dönelim.

Toplum içinde yerleşik bir kurumu aniden ortadan kaldıramazsınız. Azıcık sosyoloji bilgisi olan herkes bunu kabul eder.

Evet İslam, ortaya çıktığı dönemde yerleşik bir kurum olarak karşılaştığı köleliği kesin ve radikal kararlarla ortadan kaldırma yoluna gitmedi. (İçkinin yasaklanması gibi sıradan bir hadise dahi bir anda olmamıştır. İslam kişisel ve toplumsal dengeleri, hassasiyetleri gözetir. İçkiyi bile aşama aşama yasaklayan bir dinin kölelik gibi bir kurumu aniden ortadan kaldırması gerçekçi olmazdı) Peki öyle yapmadı da ne yaptı? Köleliğin kaynağını genel olarak savaş haline bağladı. Savaş sonrasında alınan esirlerin ne olacağı konusunda yukarıda bazı alternatifler sunmuştuk. İslam bu esirleri öldürmedi, toplama kamplarında heba etmedi, savaştığı düşmana da aynen iade etmek gibi bir enayiliği de yapmadı. O esirleri aldı, köle haline getirdi, yetiştirdi, tabiri caizse asıl özgürlüklerine kavuşturdu. Maddi anlamdaki özgürlüklerine ise köle azat etmeye dair yüzlerce özendirme ayet, hadis ve sahabe uygulamalarıyla yol verdi.

Merak ediyorum. Köle azat etmeye dair ayetler, hadisler ve yüzlerce sahabe uygulaması, kölelik kurumunu belli bir süreç içinde tasfiye etmek değildir de nedir? Böyle bir uygulama köleliği aniden kaldırmaktan daha gerçekçi değil de nedir?

Diğer yandan o dönemlerde köleliğin tek yanlı olarak kaldırılması Müslümanların aleyhine sonuçlar vereceği gün gibi aşikar. Böyle bir tutum İslam toplumunu düşman karşısında zayıflatacaktır.

Bir de İslam savaş sonrasında elde ettiği esirlerden oluşan kölelik kurumunu neden kaldırsın? Savaş esirlerine ve savaş esirlerinden oluşan esirlere işkence yok, insanlık dışı muamele yok. Birkaç kişisel sapkınlık yüzünden koca bir dinin ve bütün İslam toplumunun ayıplanması doğru olmaz.

Savaş sonrasındaki esirlere uygulanacak muameleler konusundaki Şu hükümlere dikkat edin.

1) ÖLDÜRME: Esirler ancak savaş devam ederken öldürülebilir, savaştan sonra müslüman olmayan esir öldürülmez. Buna delil ise "Onlar sizinle savaşırlarsa onları öldürünüz" (el-Bakara, 2/191) ayetidir. Savaş bittiğinde öldürmeye gerek yoktur. Esir olmadan önce Müslüman olan düşman ise ne öldürülür ne de köle edinilebilir. Sadece tedbir olarak tutuklu kalır. (İlla kaynak istiyorsanız El-Cassasın Ahkamül Kuranına bakın. 3. ciltte)

2) KÖLE EDİNME: Savaş esirlerinin köle edinilmesi veya zımmi statüsünde teba haline getirilmesi caiz görülmüştür. ebu Hanife ve İmam Malik bu yönde içtihat ederler. (Gene Cassas)

3) FİDYEYLE SALIVERME: Sabuni nin tefsirinde Bedir savaşındaki müşrik esirlerin pekçoğunun fidyeyle serbest bırakıldığı, fidye ödeyecek durumda olmayanların ise Medineli çocuklara okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakıldığı nakledilir.

4) MÜBADELE: Esir değişimi yoluyla serbest bırakmak. Bu zaman zaman uygulanmıştır.

5) KARŞILIKSIZ SALIVERME: Meccanen yani karşılık salıvermek İslam fıkıhçılarının çoğuna göre Caiz değildir. Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusunda belirtildiğine göre böyle bir tavır düşmanın güçlenmesine yol açacaktır ve hayatlarını ortaya koyarak bunları esir eden Mücahitlerine hakkına tecavüz olacaktır. Sadece İmam Şafii bazı özel durumlarda Meccanen salmaya yumuşak bakmıştır o da şahsi ve özel durumlardadır.

Köleliğin ikinci kaynağı ise DOĞUŞTAN KÖLELİK durumudur. İslam fıkhında köle annenin statüsüne tabidir. Ancak babası hür ise çocuk da hür sayılır, KÖLELEŞTİRİLEMEZ.

İslam hukukunda köleliğin başka kaynağı yoktur.

Kölelerin Hukuki statüsü de içinde yerleşik olarak bulunduğu toplumsal kuralların İslamın rengiyle boyanmasına göredir ki bu da köleler için açıkça bir RAHMETTİR. Evet, İslam kölelere de hak tanımış, onlara insanca muamelede bulunmayı emretmiş, eziyeti,işkenceyi yasaklamış, HARAM kılmış, köleleri azat etmek için Müslümanları özendirmiş, kölelik kurumunu kökünden kaldırmayı ise gerçekçi bir davranış görmemiştir.

İslam dini, köleliği kökünden kaldırmamış diye kötülenemez. Tam aksine toplumsal formlara uygun davrandığı için takdis bile edilmelidir.

Cariyelerin seks kölesi olarak kullanılması iddiası ise tamamen bir teori. Empirik olarak bunu ispat etmeniz mümkün değil çünkü tarihteki bütün cariyelerin cinsel maceralarını en ince ayrıntılarına kadar tespit etmek zorundasınız. Bu ise mümkün değil. Yani tarihte kaç tane cariyenin efendisiyle nikahsız olarak seks yaptığına dair elinizde ne kadar tarihsel belge olabilir ki?

Evet cariye ile nikahsız olarak cinsel münasebete girilebilir ancak bu da gene İslam fıkıhçılarınca sınırlandırılmıştır. Herşeyden önce cariyelerin seks köleleri olarak kullanılmaları,cariyelerle münasebetin sadece seks üzerine kurgulanması, cariyelere cinse zevkten başka hiçbir hak tanınması onlara karşı insanca muamele emrine aykırı olduğu için HARAMDIR. Cariyelerine karşı bu şekilde davrananlar ise kişisel olarak suçlanabilir, o tip sapıklardan yola çıkılarak İslam Dinini kötülemek akla ve mantığa uymaz. Üstüne üstlük cariyelerine karşı cinsel suçlar işleyen (Evet yanlış görmediniz İslam Hukukunda da cinsel suçlar diye bir olgu vardır) kişiler CEZALANDIRILIR. Bu konuda Vehbe Zuhaylinin eserlerine, Reddül Muhtara, Fetavayı Hindiyyeye müracaat edebilirsiniz.

Hal böyle iken kalkıp da 'İslam dini köleliği kaldırmamış, o zaman püh ona" gibi bir tavır takınmak akıllıca bir iş değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 31-08-2005, 18:02
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alüminyum,
Muhammed' in, Mısır mukavkısından (piskopos) dört adet genç cariye hediyeyi neden kabul ettiğine dair görüşünü bildirmemişsin. Köleliğe karşı olan bir peygamber, kölelik sistemini birdenbire kaldıramasa bile bireysel olarak kendisine hediye edilen köleleri red edebilir idi. önceki yazımda dediğim gibi Mısır mukavkısına "Ben bir peygamberim, köleleri hediye olarak kabul edemem" diyebilir idi. Ve çok güzel bir davranış olurdu bu. Sistem olarak köleliği kaldıramasa bile bireysel olarak köleleri kabul etmediğini göstererek ümmetine örnek olabilirdi Muhammed. Oysa o hepsini de kabul etmiştir. İçlerinden en beğendiği cariye olan Marya'dan bir erkek çocuğu da olmuştur. Demekki bir köleyi seks ihtiyaçları için kullanabiliyor. Taberi'nin aktardığına göre Muhammed, karılarından Hafsa'nın odasında Marya ile cinsel ilişki içindeyken Hafsa tarafından basılmıştır. Yani islam dünyasının sahih kaynaklarına göre Muhammedin kölesiyle cinsel ilişkisi vardır.

Eğer teslim olmuş düşmanı idam etmek dediğin gibi günah ise Muhammed çok büyük günahlara girmiştir. Çünkü Beni Kureyza kuşatması sonrası teslim olan yahudi erkeklerinden idam edilenlerin sayısı 800 ile 900 arasında değişiyor (Nesefi, Taberi, Alusi, İbni Kesir) . En düşük rakamı veren İslamcı yazarlara göre (Begavi, Suyuti, İbn’il Cezvi) ise 400 ila 600 arasında Yahudi idam edilmiştir.

Aynı kabilenin kadın ve çocuklarının çoğunluğu da çevre ülkelerde ve bilhassa Şam'da köle olarak satılmış, bunun geliriyle silah vs. alınmıştır.
Müslümanlardan Muhammed bin Mesleme, “Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” diyor. (Kaynak: Diyarbekiri, Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)

Demekki köleler eğitilip, özgürlüğe kavuşturulmadan sırf gelir amacıyla satılabiliyor. Esirlerin satıldığı Şam şehrine de dikkat çekmek istiyorum. o dönemde Şam müslüman değil idi. Bilhassa hırisitiyanlar çoğunlukta idi Şamda. Müslümanlar kölelerin çoğunluğunu orada sattığına göre amaçları onları islama ve doğruluğa kazanmak değil idi.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 31-08-2005, 20:50
Aliminyum Aliminyum isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2005
Mesajlar: 661
Standart

Maria validemiz vasıtasıyla Mısırlılar ile İslam toplumu arasında akrabalık bağı oluşmuştur. Yani ortada sadece cinsel ilişkiden ibaret bir evlilik yok. Siyasi bir amaç da güdülmüştür ki dahiyane bir siyasi stratejidir. (Şimdi siz burada da fitne fesat arayın ve deyin ki "Aaa bak Muhammed politik amaçları uğruna kadınları kullanıyor Dersiniz siz yok musunuz siz.)

"Benden sonra Mısır fethedilecektir. Mısır insanı hakkında hayırhah olun ve yumuşak davranın, zira onlarla sizin aranızda hem bir akrabalık hem de zimmet var." (Taberi) bu sözler Efendimizin Maria validemiz ile evlenmesinden sonradır.

Ancak beyefendilerin tek dikkat ettikleri nokta ne? Peygamber Mısır reisinin gönderdiği cariyeyi kabul ediyor ve onunla cinsel ilişkiye giriyor. Tek odaklandığınız nokta bu. Ötesi yok.

Peygamber niye reddetsin Mısır reisinin gönderdiği hediyeyi. Reddetse ne olacak? Kölelik kurumu senin dediğin şekilde kalkmaz ki. Peygamber senin dediğin gibi davranmış olsaydı etraftakiler "Vay be ne insancıl adam bak köleyi reddetti" demeyeceklerdi muhtemelen. Ümmete örneklik de o şekilde olmaz. üdülen siyasi ve islami amacın neticesine bak ondan sonra örnek olmaktan bahset. Peygamber o şekilde davranarak ümmetine mükemmel bir siyaset dersi vermiştir. Senin dediğin gibi davransaydı devrin şartları içinde polyannacılık oynamaktan öteye giden bir davranış olmazdı. Köleleri iade etse ne olacak?O gönderilenler gene İslam ülkelerinde karşılaştıkları güzelliklerle karşılaşamadan hayatlarını köle olarak bitirip gidecekler. Halbuki Maria validemiz cariyelikten,kölelikten Müminlerin annesi olma şerefine yükselmiş bir kadın. Tabi siz ısrarla gene Maria'yı cariye statüsünde görecek ve seks kölesi addedeceksiniz.

mesele tarihsel gerçekler değil tarihsel gerçekleri değerlendirme biçiminden kaynaklanıyor. evet peygamber efendimiz Maria validemiz ile cinsel ilişkiye girmiştir. Bunda anormal olan ne var? Peygamber insan, Maria insan, birbirleri ile o şekilde bir ilişki caiz.

Efendimizin Maria ile cinsel ilişkideyken Hafsa validemiz tarafından basıldığı (Tabire bak) nerde geçiyor. Bana tam kaynak göster gideyim bakayım. Belki ıskaladığım biryerler vardır ama zannetmiyorum bu da muhtemelen hadisleri ve tarihsel olayları çarpıtmanızın bir ürünüdür. Bu konuda sizden sabıkalısı yok.

Beni ureyza kabilesi hakkında Turan Dursun'un anlattıklarını her okuyuşta gülerim. Bazen sinirlenirim bu kadar da yalancılık olmaz diye en sonunda da acırım. Nesefi, Taberi, Alusi, bni kesir, bni Hişam vesaire vesaire hepsinin ortak tavrı bu konuda KATL değil SÜRGÜN olduğu gerçeğidir. Öldürülenler varsa bu Peygamberin emri ile değil yahudilerin kendi şeriatlarında geçen hüküm nedeniyledir. Hele de 900 lere varan katledilen kurbanlar sayısı abartmadan başka hiçbirşey değil. Bu konuya sazan gibi atlayıp mal bulmuş mağribi gibi sık sık bağırmaktan vazgeçin çünkü işin aslını bilen tarihçiler size gülüyor. Biraz ciddiyet bu kadar da çarpıtma olmaz yani. Beni Kureyza hakkında sizin zırvalarınızı cahillere yutturun. Muhammed Bin Meslemenin Beni Kureyza gazasına katılıp katılmadığı bile bni işamda tartışma konusu yapılıyor. Nereden kalmış ona 3-5 tane cariye?
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:22 .