Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 12-02-2009, 15:21
imhotep - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
imhotep imhotep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Dec 2007
Mesajlar: 1.257
Standart Ahlak İçin Din Şart mı?

Ahlak için din şart mı?

Ahlaki değerler içgüdüsel midir, yoksa dini inançların yönlendirmesiyle mi oluşmuştur? Ahlaklı olmak için dine gerek var mıdır? Gerek yok ise, tüm kültürlerde niçin din var? Ve din ne işe yarıyor? New Scientist dergisi 1 Eylül sayısında ahlak ve din arasındaki ilişkiyi masaya yatırıyor.

Dawkins, dini, ahlaki değerlerin kaynağı olarak gören geleneksel görüşe karşı çıkan çok sayıdaki düşünürlerden yalnızca biri. Bu kişilere göre din, ahlaksız davranışları mazur göstermeye yarayan bir araç.

Dinin ahlakın veya ahlaksızlığın kaynağı olarak değerlendirilmesi yerine, bazı bilim adamları ahlakın ve dinin insan doğasının bir özelliği olduğuna inanmayı tercih ediyor.


Tüm dünyada din çok çelişkili bir konumda. Dini inanışlar her zamanki gibi güçlü ancak Aydınlanma hareketi ve bilimsel gelişmeler, din kavramına ile hiç olmadığı kadar şiddetle karşı çıkıyor. Richard Dawkins gibi dini sorgulayan bilim adamları, bizleri dinin bir hayal olduğuna ve aynı zamanda tehlikeli de olduğuna inandırmak istiyor. Dawkins, dini, ahlaki değerlerin kaynağı olarak gören geleneksel görüşe karşı çıkan çok sayıdaki düşünürlerden yalnızca biri. Bu kişilere göre din, ahlaksız davranışları mazur göstermeye yarayan bir araç.

Bu görüş, son günlerde giderek daha fazla destek buluyor, zira son bilimsel çalışmalar ahlakın beynimizin derinliklerine kazındığını, başka bir deyişle içgüdüsel kaynaklı olduğunu gösteriyor. Bu da, hepimizin doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneği ile doğduğumuz ve dini öğretilerin bu çok temel ahlaki içgüdüleri değiştiremeyeceği anlamına geliyor.

Ne var ki bu radikal görüş pek çok biyoloğu ikna etmeye yetmiyor. Son yıllarda dinin insan davranışları üzerindeki etkileri konusunda çok sayıda araştırma yapılmış ve halen de yapılıyor. Bu, üzerinde bilimsel araştırmalar yapmak için çok kaypak bir konu. Bilim adamları bu konuyu şimdi dinin nasıl evrilmiş olabileceğine, hangi amaca hizmet ettiğine ve insanları daha ahlaklı -veya daha ahlaksız- yapıp yapmadığına bakarak irdeleme yolunu tercih ediyor.

Bu çalışmaların sonucunda, din ve ahlak arasındaki ilişki konusunda hâlihazırdaki basite indirgenmiş fikirlere meydan okuyan yeni bir görüş oluşmaya başladı. Dinin ahlakın veya ahlaksızlığın kaynağı olarak değerlendirilmesi yerine, bazı bilim adamları ahlakın ve dinin insan doğasının bir özelliği olduğuna inanmayı tercih ediyor. Bu bağlamda ahlaklı bir yaşam sürmek için aslında insanların dine ihtiyacı yoktur; ama din olmadan ahlakın evrimleşme şansı olamazdı. Böyle bir yaklaşım, dini inanışlar ve ahlaklı davranışlar arasındaki karmaşık ve çelişkili ilişkiyi açıklayabilir. Bu düşünce şekli ayrıca, dinin kalıcı gücünün altında yatan etmenleri ortaya çıkarttığı gibi, inanmışları akıl yolu ile inançlarından vazgeçirmeye çalışmalarının ne kadar faydasız olduğunu da gösteriyor.

DİN İYİLİĞE ÖZENDİRİYOR!

Dinin iyiliğe özendiren bir güç olduğunu gösteren çok sayıda kanıt var. 1970'li yılların sonlarında 1980'lerde Seattle'daki Washington Üniversitesi'nden sosyolog Rodney Stark ve William Sims Bainbridge, dini inançlar ile ahlaklı davranışlar arasında bir ilişki olduğu yolundaki görüşü tartışmaya açtılar. Bu ikilinin araştırmaları, ibadet etme alışkanlığının, ahlaki normların toplu olarak daha iyi anlaşılmasına ve insanların daha az suç işlemesine yol açtığını ortaya çıkarttı. Daha sonra yapılan çalışmalar ise aşırıya kaçmayan dindarların daha mutlu, daha şefkatli, daha adaletli ve daha eli açık olduklarını gösteriyor. Bir diğer çalışmaya göre ise sigara, uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklardan din yardımı ile daha kolay vazgeçiliyor. Din, bunların yanı sıra insanları cinsel yönden de daha ahlaklı olmaya özendiriyor. ABD'de RAND Health adında, kâr amacı gütmeyen araştırma grubunun yürüttüğü bir araştırmaya göre, dini inançlara sahip HIV'li hastalar, inançsız HIV'li hastalara göre daha az sayıda eş değiştirmiş (Journal of Sex Research, vol 44, p 49).

DİNİ İNANÇ YETERLİ DEĞİL

Ancak dini inanç tek başına doğruya ve iyiye yönlendirmekte yetersiz kalıyor. Bu inananlar için de geçerli. RAND çalışmasından elde edilen bir başka bulguya göre AIDS hastalığına yakalanmış Katolikler, kiliselerinin doğum kontrolünü yasaklamasına karşın, diğer gruplara göre daha fazla kondom kullanıyor. "Katolikler ahlakın kaynağının kendi vicdanları olduğuna inanma eğilimi içinde" diye konuşan RAND çalışanlarından David Kanouse , "Bu çalışma ahlaki değerlerin içgüdüsel olduğu görüşünü inkar etmiyor; yalnızca dinin doğru ve yanlış ile ilgili iç sesimizi yorumlamakta bize yol gösterdiğini ileri sürüyor" diyor.

Bu görüş, dinin kötü insanları ve kötü toplumları "hizaya sokmak" için varolduğu düşüncesi ile nasıl bağdaşıyor? Dawkins ve diğerleri, nefretin ve savaşların yol açtığı olumsuzluklara gerekçe oluşturmak için dinden yararlanıldığına ilişkin çok sayıda örneğin olduğunu söylüyorlar Bu kişiler ayrıca dini kitaplarda kınanması gereken davranışların nasıl değişikliğe uğratıldığına dikkat çekiyorlar. Bunlara örnek olarak zina yapanların, dinini reddedenlerin, eşcinsellerin taşlanması, söz dinlemeyen çocukların dövülmesi, köleliğin kabul görmesi, bir babanın kendi çocuklarını fuhşa zorlaması gösterilebilir. Dawkins, dinin yalnızca diğer bilişsel süreçlerin bir yan ürünü olduğunu, insanların doğuştan sahip olduğu ahlak anlayışı ile bir ilgisinin olmadığını savunuyor. Kaldı ki pek çok ateist, tanrı inancı olmadan da iyi bir insan olmayı beceriyor. Öte yandan inananların, kendi ahlaki kurallarını uyguladıkları zaman inanmayanlardan daha iyi bir insan haline geldikleri de görülmüş değil. Boston'daki Tufts Üniversitesi'nden filozof Dan Dennett, hapishanelerdeki mahkumların -en azından ABD'de- dindarlık açısından toplumun diğer kesimlerinden daha farklı bir yapıda olmadığına dikkat çekiyor. Ayrıca Hıristiyan nüfus içindeki boşanma oranının dindar olmayan Amerikalılardan farklı olmadığı belirtiliyor.

DİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ

2005 yılında Maryland, Baltimore'dan bağımsız bir araştırmacı olan Greg Paul, dinin olumsuz etkilerine ilişkin bir rapor hazırladı (Journal of Religion and Society, vol 7 p1) Bu çalışmada Paul, 18 sanayileşmiş ülkede dindarlık düzeyi ile toplumsal bozukluk göstergelerini karşılaştırdı. Çalışmanın sonucunda, inanç düzeyinin yüksek, ibadetin yoğun olduğu ülkelerde cinayet, çocuklarda ve gençlerde görülen ölümler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ergenlerde hamilelik ve çocuk aldırmanın daha sık görüldüğü ortaya çıktı. Bugün ahlakın dinden değil, toplumda hissedilen güvensizlikten kaynakladığına inanan Paul, "Kitlesel olarak Tanrı inancını, korku ve yetersiz mali koşulların yarattığı endişenin oluşturur. Dolayısıyla Tanrı inancının altında derin bir biyolojik, genetik ve başka bir köken aramak gereksizdir" diyor.

Bu çalışmanın sert eleştirilere hedef olması kaçınılmazdı. Bazı araştırmacılar Paul'un ülke ve ahlaki gösterge seçiminde yanlı davrandığını ileri sürdüler. Daha kapsamlı bir test için Tennessee'deki Vanderbilt Üniversitesi'nden sosyolog Gary Jensen, Paul'un göstergelerinden biri olan cinayet verilerini alarak, farklı dini inançlar ile karşılaştırdı. Jensen'in çalışmasında da cinayet oranlarının inanç düzeyi ile ilişkili olduğu ortaya çıktı. Cinayetler, özellikle Tanrı ve Şeytan inancının geçerli olduğu dualist dinlerde daha fazlaydı. Cinayet oranı ABD'de -nüfusun %96'si Tanrı'ya, %76'sı Şeytan'a inandığını belirtiyor- Filipinler'de, Dominik Cumhuriyeti'nde ve Güney Afrika'da yüksek çıktı. Bu ilişki, yalnızca Tanrı inancının yaygın olduğu, ancak Şeytan inancının az olduğu İsveç gibi ülkelerde -nüfusun yalnızca %18'i bu ikisine inandığını belirtiyor- daha düşüktü. (Journal of Religion and Society, vol 8, p 1)

DİNDARLIĞIN KATEGORİLERİ

Dinin rolü, Tanrı'nın gücü olarak ele alındığında ortaya buna benzer, karmaşık bir tablo çıkıyor. Kansas Üniversitesi'nden sosyal psikolog Daniel Batson dinin rolünü iki kategoride ele alıyor. Biri, Tanrı'ya inanç ve ibadeti çıkar gözetmeden yapma güdüsünü içeren "İçselleşmiş Dindarlık" tır. İkincisi ibadetin bir sosyal etkinlik olarak yapıldığı ve kişisel çıkarların gözetildiği "Göstermelik Dindarlık" kategorisidir. Batson'a göre içselleşmiş dindarlık ile merhamet veya önyargıların azalması arasında yakın bir ilişki var. Oysa, bunun tam tersi, göstermelik dindarlıkta önyargılar derinleşmiş, merhamet hissi azalmış ve yardımlaşmada bile karşılık beklentisi öne çıkmıştır.

Batson üçüncü kategori olarak "Arayış Dindarlığı"nı öne sürüyor. Bu kategoriyi oluşturan insanlar dinselliği sorgulama alışkanlığına sahiptir. Bu grubu araştıran Batson, bunların diğer gruplara göre en hoşgörülü ve en yardımsever insanlardan oluştuğunu ileri sürüyor.

Bu çalışmalar dinin ahlaki davranışları etkilediği fikrini desteklemekle birlikte etkinin kapsamı konusunda yeterli bilgi vermiyor. Başka bir deyişle, bu etki inanan kişinin sosyal grubu ile sınırlı mı kalıyor, yoksa evrensel bir merhamet ve vericilik duygusuna mı yol açıyor? Davis'teki Kaliforniya Üniversitesi'nden kültürel evrim uzmanları Peter Richerson ve Brian Paciotti bu soruyu yanıtlamak için ekonomi oyunlarından yararlandılar. Bunlardan biri insanların vericilik ve adalet duygularını ölçen Diktatör Oyunu'ydu. Richerson ve Paciotti bu oyunu üniversite öğrencilerinden ve dindar kişilerden oluşan iki farklı gruba oynattılar. Richerson sonuçları şöyle değerlendiriyor: "Din ahlaklı bir insan olmak için gerekli olmadığı gibi her zaman olumsuz etki yaratmaz. Bu sonuçlar insanların doğuştan ahlaki değerlere sahip olduğu fikrini destekliyor. Bu arada din, ahlaki davranışların doğasını ve kapsama alanını belirliyor ve kimlerle işbirliği yapacağımız konusunda bize yol gösteriyor."

GÖZETLENME DUYGUSU

İngiltere, Belfast'taki Queen's Üniversity'deki Bilişim ve Kültür Enstitüsü'nden Jesse Bering , hem dinin hem de ahlakın evrimsel uyumun bir sonucu olduğunu şu sözleriyle açıklıyor: "Ahlak dinden kaynaklanmaz. Ancak sosyal ortamdaki benzer güçlere tepki olarak ortaya çıkmakla birlikte, din ve ahlak ayrı ayrı evrimleşmişlerdir. Atalarımız dil geliştirip, başkalarının ne düşündüğünü anlama yetisine sahip oldukları anda, bireysel haberler kendi gruplarının dışına taşmaya başladı. Topluluklarının onaylayacağı şekilde davranma eğiliminde olan insanlar bundan yarar sağladılar. Ahlaklı davranışlar bu aşamada başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğüne bağlı olarak şekillenmeye başladı. Böylece ahlak uyum sağlama özelliğine kavuştu."

Ahlakın evrilmesiyle aynı anda dini inanç kapasitesi doğdu. Başkalarının haklarında ne düşündüğü kaygısına kapılan atalarımız, gözetlendikleri ve yargılandıkları duygusuna kapılmış olabilirler. Bering, atalarımızın bu rahatsız edici duyguyu doğaüstü güçlere atfettiklerini ileri sürüyor, çünkü başkalarının düşüncelerini okuma becerisinin altında yatan bilişsel sistem her şeyde anlam ve niyet arama eğilimindedir. Böylece ahlakın evrimleşmesini sağlayan uyum yeteneği dinin de evrimleşmesini sağlamış olabilir.

GRUBA BAĞLILIK

State University of New York'tan evrim biyoloğu David Sloan Wilson, grup içi bağlılığı sağladığı için ibadetin önemine değiniyor ve ibadetin grup seçiminde önemli bir rol oynadığını söylüyor. İnsanlar son 100.000 yıl içinde giderek sosyalleştikçe ve son 10.000 yıl içinde tarımsal faaliyetler kapsamlı bir iş bölümüne yol açtıkça, din ve ahlak birlikte evrilerek sosyal birlik ve beraberliği pekiştirir bir nitelik kazandı.

Kültürel ve teknolojik gelişmelerin yaşam şeklimizi değiştirdiğine dikkat çeken Virginia Üniversitesi'nden psikolog Jonathan Haid t, buna bağlı olarak Batılı liberal toplumların ahlak ve din arasındaki ilişkiyi anlamamız için iyi bir model oluşturmadığını ve atalarımıza göre bizlerin daha bireysel olduğumuzu söylüyor. "Teknoloji yaşantımızı kökünden değiştirdi. Böylece din olmadan da ahlaklı olma şansımız doğdu, çünkü artık sosyal kontrol için başka araçlarımız var" diye konuşan Haidt, bunlara örnek olarak sivil yasaları, emniyet güçlerini ve kapalı devre televizyonları gösteriyor.

DİNİN BİREYSEL ETKİSİ

Dinin, tüm toplumlarda bireyleri harekete geçirici bir güce sahiptir. Pennsylvania Üniversitesi'nden Andrew Newberg'in gerçekleştirdiği görüntüleme deneylerin,de ibadet eden veya meditasyon yapan kişilerin beyin görüntülerinde beyin faaliyetlerinde geçici bir azalma olduğu tespit edildi. Bu bölgeler insanın kendi farkındalığı ile ilgilidir. İnsan faaliyetlerinin pek çoğunda -müzik festivallerinden askerlik hizmetlerine dek- gruba dahil olma arzularımız tatmin edilir. Heidt'e göre insanlarda, bireysel çıkarlarının üzerine çıkma arzusu çok yüksektir. İbadet sırasında birey, kendi fiziksel varlığının dışına çıkarak benliksiz bir düzleme geçer.

Heidt bu yükselme duygusunda oksitosin adı verilen hormonun çok önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Oksitosin kendimizden hoşnut olma, barışık olma duygusunun kaynağıdır. Benliğin üzerine yükselme duygusu çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Saygın bir amacın peşinde koşarken, birilerine iyilik ettiğimiz zaman, güzel bir şiir okuduğumuz zaman, yetenekli birinin performansını izlerken, kendini iyi hisseden biriyle empati kurduğumuz zaman bu yükselme duygusunu yaşarız. Yine de dindar insanların bütün bunlardan farklı, daha fazla bir yükselme, bireysellikten kopma duygusuna sahip oldukları ileri sürülüyor.

Pek çok insanın, sosyal ilişki sağlaması veya doğru yolu göstermesi açısından dine ihtiyacı yoktur. Bu kişiler için ateizm en akılcı yoldur. Ancak dinin evrim tarihimizde kilit bir rol oynadığını da unutmamak gerekiyor. Ahlaki değerleri güçlendirmek ve içsel ahlak duygumuzu şekillendirmekte de etkin bir rol oynayan din, bizim inançlarımızı kabullenmeyen kişilere yönelttiğimiz ahlaksız davranışları da mazur gösterir.


Reyhan Oksay

Cumhuriyet
Bilim Teknik

28.09.2007
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:11 .