Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Turan Dursun > İlhan Arsel & Arif Tekin Makaleleri

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 21-11-2012, 00:37
ALKA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ALKA ALKA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990

Başarı Ödülü 

Standart Muhammed'in Çocukları Var Mıydı?

BÖLÜM 7 - HZ. MUHAMMED'İN ÇOCUKLARI VAR MIYDI?



Söz Fatma-Ali ve kızları Ümmü Gülsüm'den açılmışken, en az bunlar kadar zorluk çeken ve güya Muhammed'in çocukları sayılan diğerleri hakkında da bazı bilgiler vermek isterim. Bunlarda da bir o kadar bilinmeyenler vardır.

Bu başlığa bakılınca ilk etapta basit görülebilir; ancak o kadar da değil. Nedense bu konu bile İslam tarihçileri tarafından çarpıtılmış ve gerçek dışı bir şekilde bilgi verilmiştir. Yediden yetmişe hangi Müslüman bu konuda konuşsa Hz. Muhammed'in erkek ve kızlarının isimlerini bülbül gibi anlatır; ama ne yazık ki bu isimler Muhammed'in çocukları değildir. Nasıl mı? Bu başlık altında anlatacağım.

Hz. Muhammed ve diğer suikastlarla bu olayın ne ilgisi var, niye bu kitapta bu konu işleniyor, denilebilir. Sebebi şu: İslami kesim bu basit konuda bile işi ne kadar farklı boyutlara çekmiş, bunu okurla paylaşmak istedim. Yani bu basit örnekten ibret almak için bunu da buraya aldım. Ayrıca önemli bilgiler de var; faydalı olacağı kanısındayım.

Bilinsin ki İslam tarihinde bu çok önemsiz konuda yapılan çarpıtmalar, aslında önemli konularda ne kadar gerçek dışı şeylerin yazıldığının bir göstergesi ve kanıtıdır.

Burada Muhammed'in kız çocukları hakkında her yönüyle bilgi vermeye çalışmıyorum; ancak önemli gördüğüm ve gözlerden hep uzak tutulan bir konuya açıklık getirmeye çalışıyorum. Her nedense bugüne kadar bir İslam düşünürü konuya ilişkin var olan bu çok açık çelişkiler hakkında bir yorum yapmamıştır.

Bu anlattıklarımdan şimdilik bir şey anlaşılmayabilir. O yüzden fazla uzatmadan konu nedir, ne değildir hemen anlatmaya geçeyim.

Bilindiği gibi, İslam kültüründe meşhur olan şu: İslam lideri Muhammed'in ilk eşi Hatice'den Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatma adlarında dört kız, Kasım ve Abdullah adlarında da iki erkek çocuk dünyaya gelir. Bu kızların üçü ile iki oğlan Muhammed'den önce vefat eder; ancak Fatma babasından sonra birkaç ay daha yaşar.

İlk önce konuya ilişkin bir durum tespiti yapmam lazım. İslami kaynaklarda yaygın olan görüş şu.- Muhammed 25 yaşında iken, daha önce de iki erkekle (1- Ebu Hale Temimi (Hind), 2- Atik b. Abid/ya da Atik b. Aiz Mahzumi ile) evlenip sonra dul kalan 40 yaşlarındaki Hatice ile evlenir. Muhammed-Hatice çiftinden de yukarıda isimleri sunulan çocuklar dünyaya gelir; bir de Muhammed'in, Marya adındaki cariyesinden İbrahim isminde bir erkek çocuğu olur ve yaklaşık 16 aylık iken o da vefat eder. Zaten tüm çocukları da ondan önce ölmüş; ancak az önce de belirttiğim gibi Fatma ondan sonra birkaç ay daha yaşamıştır.

İslami kaynaklarda yaygın olan bilgi bu; ancak kimi İslam tarihçilerine göre Hatice ile Muhammed'den sekiz çocuk dünyaya gelmiş, kimilerine göre dokuz çocuk, hatta 11 diyenler de var ve şöyle sıralarlar: Kasım, Abdullah, Abdülmenaf, Tayyip, Mütayyip, Tahir, Mütahhir adlarında 7 erkek çocuk, Zeyrep, Rukiye, Fatma ve Ümmü Gülsüm adlarında da dört kıt çocuk (hepsi Muhammed-Hatice'den). Bunlardan Tayyip ile Mütayyip ikiz, ayrıca Tahir ile Mütahhir'in de ikiz olarak dünyaya geldiklerini, yani daha önce genç iken evlendiği o iki eşten pek çocuk sahibi olamayan bir Hatice, kırkından sonra Muhammed'le evlenince maşallah iki kez çift doğurur. (321)

Bu çocukların doğumlarıyla ilgili İslami eserlerde farklı bilgiler var; bunu kısaca belirteyim.

Kaynaklarda genel kanı, Muhammed'in kızlarının peygamberlikten önce doğmuş olmalarıdır, ancak bazı ünlü İslam düşünürleri farklı yönde bilgi vermişler. Onlardan bir özet vermek istiyorum.

Heysemi bir rivayetinde, Kasım, Zeynep dışında diğerleri Muhammed, peygamber olduktan sonra dünyaya gelmişler diyor. D. Bekiri bu konuda çok net konuşuyor, Rukiye-Osman evliliği İslam'dan önce olmuştur diyor. Yine Kastalani, kimi rivayetlere göre Muhammed-Hatice'den 12 çocuk doğduğunu bunlardan A. Menaf dışında hepsinin de Muhammed peygamber olduktan sonra dünyaya geldiklerini aktarıyor.

Yine A. Menaf dışında hepsinin peygamberlikten sonra doğduğuna ilişkin Makdisi'nin de rivayetleri var: Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukiye, Fatma, Ümmü Gülsüm bunların hepsi İslamiyet'ten sonra doğmuşlardır diye yazıyor... İbni Kesir Bidaye-Nihaye'de Zübeyir b. Bekâr'dan alıntı yaparak, Abdullah, Ümmü Gülsüm, Fatma ve Rukiye'nin peygamberlikten sonra doğduklarını ifade ediyor.

Yine meşhur tarihçi İbni Asakir, İbni Abbas'tan aktararak şunu diyor. Muhammed'in çocuğu ölünce kimileri kendisine, 'Kısır adam' lakabını takıyorlar. Bu yüzden Kevser suresinin son ayeti iniyor ki, "Seni kıskanan ancak kendisi kısırdır" diyor ve bundan sonra artık diğer çocuklar doğmaya başlıyorlar diye bir hadis aktarıyor, tabii ki bu yazarlar farklı rivayetler de yazmışlar, ancak bunlar arasında bu kızların İslamiyet'ten sonra doğdukları görüşü de var. İşte bu görüşe göre şu demek oluyor ki, Muhammed kırk yaşını, Hatice de elli beş yaşını geçtikten sonra ancak bu çocuklar doğmaya başlamışlar. Hatice 55'te başlamışsa, menopoz bir yana; bir kere kalan ömür (7 yıl) bu çocukları doğurmaya nasıl yetmiş; merak konusu! Çünkü bu görüşe göre hepsi Hatice'nin 55'inden sonra doğmuşlar. Hele tümünü de bir seferde doğurmadığına göre, gerçekten büyük yalan. (322) Bu farklı görüşü belirttikten sonra şimdi de bu kızlar hakkındaki bilginin detaylarına geçeyim.

a) Zeynep

Muhammed'in kızlarından Zeynep, teyzesinin oğlu Ebü-l As/Lakit ile evlenir. Bu evlilik, Muhammed henüz peygamber olmadan gerçekleşir. Prof. Dr. Rıza Savaş bunu kaynağında anlatırken şöyle der: İslam'dan önce bazı ailelerde, anneler kız çocuklarını evlendirirdi. Mesela; henüz Muhammed peygamber olmadan, Hatice'nin kendi kızı Zeynep'i kız kardeşinin oğlu Ebu'l As ile evlendirmesi ve Muhammed'in buna ses çıkarmaması örnek gösterilebilir diyor. Ama aynı Rıza Savaş gibi ilahiyat akademisyenleri şunu görmüyorlar: Madem Muhammed 25 yaşında evlendi ve ondan sonra bu kız dünyaya geldi; kırk yaşında da peygamber olduğuna göre, peki bu kızcağız peygamberlikten önce evlenirken kaç yaşlarındaydı diye hiç sorgulamıyorlar! Maalesef hiçbir İslam mütefekkiri bu çelişkilere değinmemiştir. Bunun da nedeni, ya evlenen bir kadında yaşın küçük olmasına bakmayıp bunu normal karşılamak, ya da yorum yapmaktan kaçınmak.

Yine konuya ilişkin Diyanet işleri başkanlığınca terceme edilen Tecrid-i Sarih'te şu var: Henüz Muhammed'e peygamberlik gelmeden Hatice bir gün Zeynep'i kendi kız kardeşinin oğluna teklif eder. Muhammed de buna ses çıkarmaz/onay verir ve bunlar evlenir şeklinde bir bilgi veriliyor. Burada da diğer kaynaklarda olduğu gibi kızın evlendiği tarih, peygamberlikten önce; yalnız yaşı konusunda bir açıklık yok. (323)

Daha önemlisi, birçok İslami kaynakta, bunların doğum tarihleri bile yazılmış. Mesela; Muhammed 30 yaşında iken Zeynep, 33 yaşında iken Rukiye, bundan sonra Ümmü Gülsüm ve yine Muhammed 35 yaşında iken Fatma dünyaya gelmiştir şeklinde çok net açıklamalar var. Hatta İbni Hacer Askalani, "Zeynep peygamberlikten çok az bir süre önce doğmuş; ancak bu sürenin 10 yıl önce olduğunu söyleyenler de vardır" diyor. Zehebi, Zeynep'in hicri sekizinci yılında vefat ederken 30 yaşında olduğunu yazmış, tabii ki bu durumda, Muhammed 13 yıl Mekke'de peygamberlik yapmış, 8 yıl da Medine'de yapınca bu kadın ölüyor. Demek ki Muhammed peygamber olduğu sırada kadın 9 yaşlarında ve sayısız kitaplarda geçiyor ki, İslam'dan önce de evlenmiş. (324)

Muhammed peygamber olup Medine'ye geçtiği zaman, Zeynep-Ebü'l As ikilisinin evliliği Mekke'de yine devam ediyordu. Zeynep'in eşi, Mekke'nin ileri gelenlerinden, güvenilir bir kişi, maddi bakımdan zengin ve tüccardı. O yüzden etrafındaki insanlar ona, "Zeynep'i boşa, sana istediğin kızı getiririz. Çünkü hem maddi, hem de manevi olarak önemli birisin. Dolayısıyla birçok kız seni ister" diyorlar. Buna rağmen adam onlara olumsuz yanıt veriyor ve evlilikleri devam ediyor. Hatta tarihçi-müfessir Taberi ve İbni Hacer Askalani, "Peygambere rağmen bunlar birbirlerinden ayrılmadılar, seviyorlardı birbirlerini" diyorlar. (325)

Burada aşırı sevgilerine somut bir örnek vereyim: Hicri ikinci yılında meydana gelen Bedir savaşında, Zeynep'in eşi müşrikler safında yer alır ve sonuçta Müslümanlara esir düşer. Zeynep onun esaret haberini alınca Hatice'nin, evlilik esnasında kendisine hediye olarak verdiği gerdanlığını çıkarıp Muhammed'e ve Müslümanlara fidye olarak gönderir ki, eşini serbest bıraksınlar. Muhammed bunu duyunca kocasını karşılıksız olarak bırakır ve güya ona, "Sen de git kızımı gönder" der ve adam da buna söz verir, gerekeni yaparım der. (326)

Muhammed böyle bir torpili başka bir savaşta sütkardeşi için de yapmış. Esir alınanlar arasında onun sütkardeşi bir kadın da bulununca, onları affetmiş! İşte bu olaydan sonra Hz. Muhammed'in kızı Zeynep'le eşi birbirlerinden ayrılmak zorunda kalırlar. Çünkü az önce de belirttiğim gibi, adam esaretten kurtulunca Zeynep'i Medine'ye göndermeye söz vermişti. Mekke'ye gelince Zeynep'i birilerine teslim edip gönderir. Böylece Zeynep babasının yanına Medine'ye gitmek için yola koyulur.

Ancak Zeynep'in bu şekilde, eşinin Muhammed'e esir düşmesi sonucu yapılan pazarlıklar yüzünden gitmesi ve giderken de gündüz, herkesin gözünün önünde yola çıkması, tabii ki Mekke müşriklerinin zoruna gitmiştir: Hani hem savaşta bizi mağlup etti, esirlerimizden fidye aldı, hem de namusumuzu bizden alacak diye düşünerek Zeynep'in gitmesini istememişlerdir. Normalde Ebü-l As'a, "Eşini boşa" diyorlardı; ancak burada ayrılık nedeni farklı olunca zorlarına gitti. O yüzden Zeynep yola çıkınca, Hebbar b. Esved adında bir kişi ona baskın düzenledi ve yere düşen kadının kaburgası kırıldı. Eski eşinden hamileydi ve çocuğunu da düşürmüştü. Zeynep aldığı darbeler ve kan kaybı sonucu gitgide ağırlaştı. Bu olay onun vefatına neden olmuştur. (327)

Kadın henüz hayatta iken yaklaşık 170 kişilik bir Müslüman grubu onun eski eşinin de içinde bulunduğu bir Mekkeli ticaret kafilesinin yolunu kesti. Eşi kurtulmayı başardı ve kaçıp Medine'ye gitti, bir gece gizlice eşine sığındı; Zeynep, Muhammed'e bile danışmadan yüksek sesle, eski eşinin geldiğini, kendisine sığındığını ve onu affettiğini halka ilan etti. Haberiniz olsun, ona kimse dokunmasın dedi. Muhammed buru duyunca sevindi, güya Zeynep'in eşi de artık o andan itibaren Müslüman olmuştu ve Medine'de yaşamlarını sürdürdüler.

Bu ikiliden Ümame adında bir kız, Ali adında da bir erkek çocuk dünyaya geldi. Oğlan küçük yaşta vefat etti; ancak kız büyüdü ve teyzesi Hz. Fatma'nın vefatından sonra Hz. Ali ile evlendi. (328) Bu kızcağız da Hz. Ali ile evlenirken kaç yaşlarındaydı, yaşı evlilik için uygun muydu diye kimse düşünmemiş, bunun üzerinde durmamıştır. Ben de detaylı olarak üzerinde durmayacağım. Ancak şu var ki, Ümame ile Hz. Ali arasında yaş farkı çoktu. Küçük bir ipucu verip geçeyim. En başta Diyanet'in terceme ettiği Tecrid-i Sarih no: 313'te şu var: Muhammed namaz kılarken bu kız öylesine küçüktü ki, bazen namaz kılarken Muhammed'in sırtına tırmanırdı. Ayrıca bu açıklama en başta Buhari ve Müslim olmak üzere diğer hadis kaynaklarında geçmektedir. (329)

Şu hatırlatmayı yapmakta yarar var: Namaz, henüz Muhammed Medine'ye hicret etmeden yaklaşık bir buçuk yıl önce, onun Mirac'a çıkmasıyla farz kılındı. Fatma da hicri 11. yılı vefat ettiğine göre, kızcağızın hangi yaşta evlendiği tahmin edilebilir.

Ali ile evlendikten sonra zaman içinde bir gün Ali ona, "Korkarım ki ben ölünce Ebu Süfyan oğlu Muaviye sana talip çıksın! Bu durumda beni dinlersen Nevfel oğlu Mugire ile evlen" dedi. Daha sonra Hz. Ali öldürülünce kadın Mugire ile evlendi. Evet; bu açıklama Diyanet'in tercemesinden ve tabii ki aynı zamanda diğer birçok İslami kaynaktan. Demek ki kocanın kendi ölümünden sonra hanımına eş bulması onlara göre normal bir öneriymiş! (330) Muhammed ise hanımlarına, ben ölsem bile artık size evlilik yok demiştir! (331)

b) Rukiye ve Ümmü Gülsüm

Muhammed'in kızlarından Rukiye, babası henüz peygamber olmadan (yani 40 yaşın altında iken), Ebu Leheb'in oğlu 'Utbe' ile evlendirilir. Kızlarından Ümmü Gülsüm de peygamberlikten önce Ebu Leheb'in bir diğer oğlu Uteybe ile evlendirilir. Yani iki kardeş bacanak olur. Yaygın olan kanaat, Muhammed peygamber olunca yine bu evlilik devam eder; ta ki Ebu Leheb hakkında Kur'an'daki Tebbet suresi oluşuncaya kadar. İşte bu sure inince, Ebu Leheb ve hanımı Ümmü Cemil kendi oğullarına, "Muhammed'in kızlarını boşayın" derler. Bu surenin anlamı şu: "Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu (1). Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı (2). O, bir alevli ateşe girecektir (3), Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu halde sırtında odun taşıyarak karısı da o ateşe girecektir. (4-5) Bu Tebbet suresi, iniş sıralamasında Kur'an'ın 114 suresi içinde altıncı sırada. Yani peygamberliğin hemen ilk yıllarında oluşan bir sure.

Tekrar ediyorum, bu sure ininceye kadar, Muhammed'in kızlarıyla Ebu Leheb'in oğulları arasındaki evlilik devam etmiştir; tıpkı Zeynep'le eşininki gibi. Ancak bu sure inince; artık Ebu Leheb ve eşi Ümmü Cemil'in canına tak eder/dayanmazlar oğullarına, "Bu adamın kızlarını boşayın" derler. Ayrıca Mekkeliler de Ebu Leheb'in bir oğluna, "Muhammed'in kızını boşa" diye teklifte bulununca o, "Eban bin Sait bir As'm kızını bana getirirseniz ben kabul ederim" yanıtını verir. Sonuçta onlar da şartını kabul ederler ve zaten anne-babanın da bu konuda teklifleri vardı; bu yüzden Rukiye ile Ümmü Gülsüm'ü boşarlar.

Burada İbni Hacer, "Rukiye peygamberlikten önce Ebu Leheb'in oğluyla evlendirilir, İslamiyet gelince ayrılırlar ve bu kez de Osman'la evlendirilir" diyor. Hatta farklı rivayetler de var Rukiyenin Ebu Leheb'in oğluyla evliliği konusunda. O da şu: Rukiye Utbe ile evlendirildikten sonra bu evlilik devam ede", ta ki kocası ölene kadar. Daha sonra da Osman'la evlendirilir. Kimi rivayetlere göre Osman bu kadını döver ve burdan dolayı o genç yaşta vefat eder. (332)

Burada ilginç bir durum daha var. Dulabi gibi bazı siyer/tarih yazarları Osman, Rukiye ile evlenince Muhammed henüz peygamber değildi, diyorlar. Bu durumda bu kızların Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlenmeleri ancak hayal olur veya bunlar Osman'dan önce Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlenmişse, o zaman bunların ayrılma nedeni din değil; başka bir şey olmalı. Ancak bu kızların Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlilikleri konusunda İslami kaynaklarda hemen hemen fikir birliği var ve Tebbet suresinin onların boşanmalarına neden olduğu görüşü yaygın. Ki bu durumda artık peygamberlik vardı. O yüzden Osman'ın da peygamberlikten önce bununla evlendiği fikri, dengeleri altüst eder.

D. Bekiri, Dulabi gibileri ya bu kızların Ebu Leheb'in çocuklarıyla evliliklerini inkâr etmeli -ki bu inkâr edilemez- veya başka neden göstermeleri gerek. Çünkü bunlara göre eğer Ebu Leheb'in çocuklarıyla olan evliliklerini de kabul edip İslam'dan önce gerçekleştiği görüşü benimseniyorsa, o zaman bu kızların İslam'dan önce iki kez evlendikleri söz konusu ve doğum tarihleri de belli: Rukiye, peygamberlikten 7 yıl önce dünyaya gelmiş, Ümmü Gülsüm de ondan sonra doğmuş. İşte bu 5-6 yıllık ömürle nasıl iki kez evlenmişlerdir; bu imkânsız bir şey. İşte görüldüğü gibi öyle kötü-beceriksiz bir tarih hazırlamışlar ki, insan ne yapacağına, nasıl doğruyu bulacağına şaşıyor. (333)

Görüldüğü gibi konu çelişkilerle dolu; zaten ben de bu anormal durumları tespit etmeseydim, böyle bir kitap yazmam söz konusu olmazdı.

Muhammed daha Mekke'de iken Müslümanlar bir-iki kez Habeşistan'a hicret eder. Birincisi Muhammed 45 yaşında iken gerçekleşir, diğeri de 46 yaşlarında iken. Her iki seferde de halife Osman'la eşi ve aynı zamanda Muhammed'in kızı diye iddia edilen Rukiye de vardı. Bu kadın hamileydi ve yolda gemiyle giderken çocuk düşürmüştür veya çocuğu doğurduktan sonra bir horoz çocuğun gözüne vurmuş, gözünü çıkarmış ve çocuk ölmüştür. Rukiye, daha sonra Medine'ye geçti ve hicretin ikinci yılında orada vefat etti. Kimi kaynaklarda Osman'ın onu dövmesi sonucu vefat ettiği iddia ediliyor. Bunu az önce de belirttim. (334)

Rukiye'nin ölümü üzerine Osman dul kaldı, bu kez halife Ömer kendi kızı Hafsa'yı ona teklif etti; ancak Osman cesaret edemedi. Çünkü Muhammed'in de Hafsa'ya talip olduğunu öğrenmişti. Muhammed haberi duyunca çözümü buldu: Hafsa benim olsun, Osman'a da ikinci bir kızımı (Ümmü Gülsüm'ü) vereceğim dedi ve bu şekilde anlaştılar: Hafsa Muhammed'e, Ümmü Gülsüm de Osman'a... Bu evlilik Medine'de, Bedir harbinden sonra gerçekleşti. Çünkü o tarihe kadar Rukiye yaşıyordu, onun ölümünden sonra bu ikinci evlilik gerçekleşti.

Yalnız burada bilinmeyen bir şey var: Fatma, Rukiye ve Zeynep'in ne zaman, nasıl Mekke'den Medine'ye hicret ettikleri İslami kaynaklarda anlatılıyor; ama Ümmü Gülsüm'le ilgili bu konuda herhangi bir bilgiye rastlamadım: Acaba ne zaman ve kimle Medine'ye gitmiş? Yalnız şöyle bir bilgi var; ancak bu da muğlâk: Hz. Ali, Muhammed'den mektup alınca -Siz de Medine'ye gelin diye- o, yanına Fatma'ları ve Ümmü Eymen adındaki kadınla Ebu Vakıd Leysi adında bir erkeği alıp yola çıkar. Fatma'lar da Hz. Fatma, Esed b. Hişam kızı Fatma, Zübeyir b. Abdülmuttalib kızı Fatma ve Muhammed'in amcası Hamza'nın kızı Fatma'dır. Ayrıca Müslümanlardan fakir-fukara, zayıf olanlar Ali ile beraber yolculuk yaparlar. Demek istediğim, burada Ümmü Gülsüm için biraz şüphe var: Acaba o da bunlarla mı gitmiş diye. Fakat burada da hiçbir işaret yok. Yabancı olan Fatma'lar bile sayılıyor; ama bu kızcağız yok. Neyse bu o kadar önemli değil; yalnız konuyu karıştırınca herkesin nasıl hicret ettiğini gördüm; sadece bundan söz edilmemiş, o yüzden açıklama yapmak zorunda kaldım. Bu kadın hicretin dokuzuncu yılında Medine'de vefat etmiştir. (335)

Muhammed bu kızları Osman'la evlendirirken de çok enteresan açıklamalar yapmıştır. Bunlardan birkaçını sunayım.

İlkin Rukiye'yi Osman'a verirken şunu söylüyor: Cebrail bana Allah'tan vahiy getirdi ki Allah demiş kızını Osman'a ver, ben de buna dayanarak veriyorum. Daha sonra Rukiye ölünce bu kez aynı vahiy olayını ikinci kızı Ümmü Gülsüm için kullanır, burada da ben Allah'tan aldığım vahiyle kızımı Osman'a veriyorum der. Zamanla bu da vefat edince, bu sefer şuna benzer açıklamalar yapar: Üçüncü bir kızım olsaydı onu da Allah'ın vahyiyle Osman'a verirdim. Diğer bir sözünde, on kızım olsaydı hepsini Osman'a verirdim: Biri öldü mü diğerine başlardım, ta ki hepsi bitene kadar. Başka bir sözünde, kırk kızım olsaydı hepsini Osman'a verirdim. Diğer bir hadisinde, yüz (100) kızım olsaydı yine Allah'ın emriyle Osman'a verirdim demiştir. (336)

Demek ki Muhammed'in yaşındaki Osman'da çok maharetler, kerametler varmış ki, onun Allah'ı bu kadar sıklıkta Cebrail'i göndermiş olmalı!

Konuyla ilgili şöyle bir olay aklıma geldi, onu da buraya alayım. Muhammed'in çocuğu olmayınca, inanmayanlardan As b. Vail onun hakında, "Kısır adam" diye bir cümle kullanıyor. Muhammed'in canı sıkılıyor. Hemen Kevser suresinde şöyle bir ayet indiriyor (oluşturuyor): "Ey Muhammed! Kuşkun olmasın ki, soyu kesik/kısır olan, seni kötüleyenin ta kendisidir." Bu konuda tüm tefsirlere, sebeb-i nüzul kaynaklarına bakılabilir. Bu konuda İslam'ı kaynaklarda çok ilginç bilgiler var. Mesela Taberani, D. Bekiri, Kastalani, Dulabi, Heysemi, İbni Abdi'l Ber, Makdisi gibi tarihçiler şu farklı rivayetleri de aktarmışlardır: Muhammed'in tüm kızları peygamber olduktan sonra (yani 40 yaşından sonra) doğmuşlardır... Bunu daha önce de belirttim. (337)

Ama daha önce de açıkladım, birçok kaynakta, çocukların bırakın peygamberlikten sonra doğmasını; peygamberlikten önce bu çocukların evlendiklerine dair açıklamalar bile var. Evet; birbirlerinden 180 derece farklı aktarımlar. (338) Çocukların hepsi kırk yaşından sonra doğmuşsa, Hatice 55 yaşını geçtikten sonra doğuma başlamış demektir. Her ne kadar adı geçen tarihçiler, bu kızlar peygamberlikten sonra doğmuşlar demişlerse de, bu görüş zayıftır; güçlü olanı, bunların peygamberlikten önce doğmaları ve aynı zamanda peygamberlikten önce evlenmiş olmalarıdır. Çünkü çoğunluğun ibresi bu yöndedir ve Hatice'nin ilerlemiş yaşında doğum yapması da olası değildir. Çünkü Muhammed ilk peygamberlik iddiasında bulunduğunda, kendisi 40, Hatice de 55 yaşlarındaydı. Hatice 63 yaşında vefat etti. 55'ten sonra bu çocukları doğurmuşsa, bünyesi müsait miydi sorusuna yanıt vermek gerekiyor ama ondan önce bu kadar çocuğu doğuracak zamanı var mıydı diye de sormak gerekiyor.

Şimdi de verdiğim bilgileri somutlaştırmaya çalışayım. Gerçi bazı şeyler belli oluyor artık ama yine de kolay anlaşılabilir bir özet haline getireyim.

1- Farz edelim ki Zeynep, babası 30 yaşında iken doğdu ve peygamberlik yaşı olan 40'tan önce de teyzesinin oğluyla evlendi. Arada 10 senelik bir ömür var ve hemen onuncu yılda evlenmiş diye bir bilgi de yok. Kim bilir belki daha erken evlenmiştir. Peki, bu yaşta kocaya verilmesi nasıl açıklanabilir? Üstelik Zeynep'in, babası 30 yaşında iken doğduğu açıklaması, başta Diyanet'in terceme ettiği Tecrid-i Sarih olmak üzere birçok İslami kaynakta geçmektedir. (339)

2- Peki nasıl olur da Muhammed 33 yaşında iken Rukiye dünyaya gelir ve henüz peygamberlik gelmeden (40'tan önce) onu Ebu Leheb'in oğluyla evlendirir? Tam kırkıncı yılda evlendirildiğini düşünsek bile kız o zaman ancak 7 yaşında oluyor. Ve nasıl oluyor da din nedeniyle eski eşinden ayrılan bu Rukiye'yi yine peygamber olmadan (40'tan önce) Osman'a veriyor ve peygamberliğin beşinci yılında (yani kız 12 yaşında iken) Osman'la birlikte Habeşistan'a hicret ediyor ve bu sırada Osman'dan hamile iken de yolda çocuk düşürüyor? Halife Osman ile Muhammed hemen hemen yaşıttılar, aralarında 1-5 yaş fark vardı. Kızcağız hicri ikinci yılında vefat ederken, İslam tarihindeki verilere göre 21 yaşındaydı. Kabul edelim ki bu kızla Osman'ın evliliği peygamberlikten sonra olsun; peki bu kadar yaş farkına ne diyeceğiz! Şunu hep vurguluyorum: Osman, Muhammed'in yaşıtıydı ve bu kızla kardeşi Ümmü Gülsüm de Osman'ın kadınlarıydı ve doğum tarihleri de bellidir! İşte İslam'a gönül veren müçtehitler, akademisyenler bu yaşı doğal karşılıyorlar. Niye? Çünkü İslam'da bunun somut örnekleri var: Muhammed'in 9 yaşındaki Ayşe'yi alması ve 55-60 yaşlarında iken aldığı gencecik Safiye, Cüveyriyye, Marya, Hafsa gibi. O yüzden İslami kesim bunu sorun olarak görmüyor.

3- Rukiye ölünce, Muhammed, bu defa onun bir küçüğü olan Ümmü Gülsüm'ü Osman'la (dede Osman'la) evlendiriyor ve bunu yaparken de Tanrı bana bu konuda vahiy gönderdi diyor. Kaldı ki, o da ablası Rukiye gibi daha önce Ebu Leheb'in bir diğer oğlu Uteybe ile evlendirilmişti ve din engeli yüzünden boşanmıştı. Bu kızlar Muhammed'indir desek (zaten İslami kaynaklarda böyle yazılıyor), o zaman bu işin içinden nasıl çıkılır?

Dikkat edilirse ben bunların yaşlarıyla ilgili en yüksek olanı temel alıp değerlendirme yapıyorum. Daha önce de belirtildiği gibi bunların peygamberlikten sonra doğduklarını yazan önemli İslam tarihçileri de var. Yineliyorum: Bu yoruma göre tüm bu çocukları, Hatice 55 yaşından sonra doğurmuştur, hem de iki sefer ikiz doğurmak suretiyle diyen birçok İslam tarihçisi var. (340) Bu menopoz (Menopause) döneminde Hatice'nin bunları nasıl doğurduğunu, bunu aktaran ve safça inanan tarihçilerden sormak lazım. Daha önce de belirtildi: Hatice Muhammed'den evvel iki sefer evlenmişti diye. Peki, genç yaşta neden o kadar çocuğu evlendiği kişiler için de yapmadı; 55 yaşına gelince mi harekete geçti! Biliyorum; yanıt hemen hazırdır: O Allah'ın peygamberidir, bu yaşta Hatice'ye değil ikiz; üçüz de, dördüz de ve daha fazlasını da Allah doğurtabilir demeleri gayet mümkün ve nitekim de bunu rahatlıkla söylüyorlar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 21-11-2012, 00:38
ALKA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ALKA ALKA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990

Başarı Ödülü 

Standart

Bu son görüşü (peygamberlikten sonra doğdular diye) dikkate alsaydım zaten işin içinden çıkılmazdı; o bakımdan en yüksek yaşı seçtim. Buna rağmen ortada inanılmaz bir manzara var.

4- Hz. Fatma henüz Hz. Ali ile evlenmemiş iken hem Ebubekir, hem de Ömer onu kendileri için Muhammed'den isterler; ama o vermez. Gerekçe de şu: Kızım küçük, aranızda yaş farkı var der ve sonuçta Hz. Ali'ye verir. Peki, aynı Muhammed neden bu yaş farkını diğer kızları için de göz önüne almadı, onlara da yazık değil miydi? Göz önüne almadı... Çünkü çocuklar onun değildi...

5- Yukarıda belirttim, bir görüşe göre bu kızlar İslamiyet geldikten sonra doğmuşlardır. Bu durumda kızların halife Osman ve Ebu Leheb'in oğullarıyla evlenmeleri mümkün değildir. Hâlbuki yüzlerce kaynak gösteriyor ki, bu evlilikler gerçekleşmiştir. Demek ki bu görüşün ciddiye alınacak bir tarafı yoktur.

6- Eğer bu kızlar da Muhammed'in ise, neden onlarla ilgili İslam literatüründe önemli bir kayıt yok! Kaldı ki, erken de ölmemişler. Rukiye hicri ikinci yılında, Zeynep sekizinci, Ümmü Gülsüm de dokuzuncu yılında vefat etmiş. Muhammed de hicri on birinci yılında öldürülmüş. Ama Hz. Fatma hakkında sayılmayacak kadar hadis var; bunlar hakkında ise hiçbir şey yok: Yetim oldukları belli. Nasıl mı? Anlatacağım.

Aslında İslami kaynaklarda var olan bilgilere bakılınca, Hz. Fatma dışında Muhammed'in çocuğunun olmadığı fikri ağır basıyor. Çünkü Muhammed vefat edince ondan birçok genç kadın dul kaldı. Örneğin Ayşe 18 yaşında dul kaldı, Cüveyriye, Safiye, Hafsa, Ümmü Habibe, Ümmü Seleme, Zeynep b. Cahş... Hep 20-35 yaşlarında kadınlardı. Peki, neden bunlardan hiçbiri Muhammed'den hamile kalmadı da (görüldüğü gibi yaşları uygun ve henüz menopoz devresi de onlar için söz konusu değildi) Hatice o yaşta bu kadar çocuk doğurdu hem de iki kez ikiz doğurmak suretiyle!

Burada şu söylenebilir: Marya da Muhammed'den hamile kalarak İbrahim adında bir erkek çocuk doğurmuş. Hayır; Marya'nın doğurduğu çocuk (İbrahim) Muhammed'den değildi. Nitekim Muhammed Hz. Ali'yi görevlendirmiş, git hem Maryayı, hem de onunla cinsel ilişkide bulunan kişiyi öldür demişti. Daha sonra farklı bir formül bulunmuş, ikisi de infaz edilmekten kurtulmuştu. Ben bu olayı kanıtlarıyla birlikte başka bir kaynağımda anlattığım için burada detayına girmiyorum. (341) Bunu gündeme getirmekle, bu çocuğun Muhammed'den olmadığını belirtmek istedim.

Fatma, Muhammed'in kızıdır diyorum. Çünkü İslami kaynaklarda ona çok yer verilmiştir, Fatma hakkında Muhammed'in hadisleri de çok fazladır. Mesela; "Fatma benden bir parçadır. Kim ona eziyet ediyorsa bana etmiş olur" gibi onu öven çok farklı hadisler var; (342) ancak benzer açıklamalar, diğer kızları hakkında yok. Hâlbuki onlar da uzun yaşadılar, ikisi Muhammed'den bir-iki yıl önce vefat etti.

Okuyucu haklı olarak merak edip şunu sorabilir: Peki bu hengâmenin, olup bitenlerin sonucu ne oldu?

Ben de soruyorum acaba sonuç ne oldu? Aslında konumuz şu bulmacaya benziyor: Ortada üç deve var. Biri insanları, diğeri develeri, üçüncüsü de semereleri yiyor. Gel de bunları sıraya diz! Zor bir iş değil mi! Ama ben yine konumuzu bir sonuca bağlamaya çalışayım.

Biraz önce de belirttim, Hz. Fatma dışında kalan bu kızlar (Zeynep, Rukiye ve Ümmü Gülsüm) Muhammed'le Hatice'nin çocukları değildi. Hatice'nin Hale adında bir kız kardeşi vardı. Bu kadın daha önce biriyle evlenmişti; evlendiği kişinin de bir başka hanımından kız çocukları vardı. Babaları ölünce bunlar üvey annede (Hatice'nin kız kardeşinde) kaldılar. O da vefat edince kızlar ortada sahipsiz kaldı. Hatice'nin maddi durumu müsaitti ve bu çocukları yanına aldı. Hatice zengindi ve kızlar ona yardım da ediyorlardı. Hatice, Muhammed'le evlenince, Muhammed bir bakıma bu kızlara üvey baba olmuştu. (343) Araplarda o zamanlar üvey baba önemliydi. Nitekim Muhammed de bunu Kur'an'ına ekleyerek meşru hale getirdi, Tanrı buyruğu saydı. Nisa suresi 23. ayete göre, bir erkek bir kadınla evlenmiş ve cinsel ilişki yaşamışsa, artık o kadının başka kocadan kızlarıyla (varsa eğer) evlenemezdi. Bunlar üvey evlat sayılırdı ve İslam terminolojisine göre bu durumda olan bir kıza 'Rebibe' adı verilirdi, işte Hatice'nin kız kardeşi Hale'den olan kızları Hatice'nin evinde oldukları için böyle değerlendirilmiştir.

Dolayısıyla halk arasında o zaman bunlara Muhammed çocukları denirdi ve o günkü kültüre, inanca göre de bu gayet normaldi, bu durumda olan başka insanlar için de durum aynıydı. Bunu anlatan kaynaklar çok; ancak kızları Muhammed'den alan İslam tarihçileri yok: Hep onun kızlarıdır diye yazmışlar.

İslam aktörleri bu yabancı çocukları neden zorla Muhammed'e yazmışlar; doğrusu bunu anlamak zor. Evet; İslam'ın en eski tarihçileri bile Muhammed'den en az bir asır sonra ortaya çıkmıştır. Mesela; Vakıdi, İbni İshak, ibni Hişam, İbni Sad, Taberi vs. Bunlar toparladıkları bilgilerde, Muhammed'in üvey kızları durumundaki kızlar "Muhammed'in çocukları" diye tanımlandığı için; bunları gerçek kızları sanıp bu şekilde kayıtlara geçirmişlerdir. Bu iş yanlışlıkla oldu diye düşünelim; ama kızlara yükledikleri anormal doğum tarihleri neden, bunları nerden çıkardılar?

Sonuç şu:

a) Ya çoğunluğun iddia ettiği gibi bu kızlar Muhammed-Hatice'nindir ve Muhammed henüz peygamber olmadan bunlar doğmuş ve yine daha peygamber olmadan bunlar 5-7 yaşlarında iken evlendirilmişlerdir. Ben şahsen buna ihtimal vermiyorum.

b) Ya da bunlar peygamberlikten önce doğmuş, ancak İslamiyet'ten sonra evlenmişlerdir. Buna da ihtimal vermiyorum. Çünkü daha önce de iki kez evlenen Hatice'nin yaşı geçmiştir, bu kadar çocuk (kimilerine göre 12 çocuk) doğurması tıbben mümkün değildir. Şunu da belirtmek lazım ki Muhammed, Hatice zengin olduğu için onunla evlenmeyi kabul etmiştir; normalde o yaşta ve o günkü koşullarda kimse bunu yapmazdı.

c) Bir diğer sonuç da, kızlar Muhammed'in peygamberliğinden sonra doğmuştur ve adı geçen şahıslarla evlendirilmişlerdir. Bilgiler arasında bu davar. Malum damatlardan biri de halife Osman'dır ve hicri beşinci yılında bu kızlardan Rukiye ile evliyken ve Rukiye hamileyken Habeşistan'a hicret ediyor. Bu durumda da Muhammed'in 40 yaşından sonra bu kızların doğduğu ve bunlardan birinin Muhammed 45 yaşında iken hamile olduğu iddia edilmektedir. Evet; bir görüş de bu.

d) Ya da az önce belirttiğim gibi bunlar başkalarının çocuklarıydı ve yetim kalmışlardı, Muhammed-Hatice onları evlendirmişlerdir.

Burada olaylardan şu sonucu çıkarmak lazım: Bu kadar insan, bu kızların peygamberlikten önce mi, sonra mı doğduklarını veya onların Muhammed-Hatice'nin çocukları olup olmadığını bilmiyorsa, İslami kaynaklar da tartışmalıysa, Muhammed'in hadisleridir diye ortalıkta dolaşan bu kadar yazı ne kadar sağlıklıdır? Bu kadar önemli insanın ne zaman yaşadığını, kimden doğduğunu iyi tespit etmeyen bir sistem, hiç şüphesiz ki Muhammed'in cümlelerini, sözlerini kontrol edememiştir. Bu önemli bir göstergedir.

Kızların Muhammed'in olmadığına ilişkin İslam tarihinde bir kaynağa rastlamadım. Burada söz ettiklerim eski tarihçilerdir tabii ki. Hep söylüyorum; İslam tarihi resmi tarihtir, sansürlü tarihtir ama profesyonelce yazmamışlar. İşte, durum ortada.

Yalnız yaklaşık bin yıl önce yaşayan bir yazarın bu konuda bir şeyler yazdığı kaynaklarda geçiyor. Adı İbni Şehraşub (h.588.ö) Onun verdiği bilgiler, İslam'da var olanlarla ters düştüğü için, İslam otoriterlerince pek dikkate alınmamış/nerdeyse unutulmuş. Yine Ebü'l Kasım Ali b. Ahmet Kufi (h.352.ö) ‘el-İstigase’ adlı yapıtında benzer şeylerden söz ediyor. Ki çocuklar Muhammed-Hatice'nin değildir diye.

Aynı zamanda Mamekani (1351-h), 'Tenkih'ül Makal...' adlı yapıtında, bu kızlar Muhammed'in olmayabilir şeklinde kanaat belirtmiş. (344) Diyelim ki bunlar Müslüman ama Hz. Ali taraftarı veya Mutezile veya İslam'ın başka bir ekolün sempatizanları; ama bu konunun taraftarlıkla alakası yok ki. Olay, direkt Muhammed ve çocuklarıyla ilgili. Burada Muhammed'e bir eleştiri gelirse, Şia da, Sünni de, tüm İslami cemaatler de rahatsız olur.

Yine Sünni kesimin tarihçilerinden Moğultay'ın siyerinde: Hatice, Muhammed'den önce ikinci eşi olan Ebu Hale Nebbaş b. Zerare'den Hind, Hars ve Zeynep adında üç çocuk doğurmuş şeklinde bir açıklama var. Bu durumda muhtemeldir ki Zeynep, Hatice'nin bir önceki eşinden olan kızıdır. Yine önemli olmamakla birlikte bu konuda şöyle bir hadis var: Zeynep'in eşi Ebü'l As bir gün Muhammed'e hediye olarak bir şey getirir. Bunu anlatan ravi, Hatice'nin damadı Muhammed'e bir şey getirdi şeklinde aktarır. Burada denilebilir ki, madem Muhammed'in de damadıydı niye Hatice'nin damadı şeklinde söylenmiş? Ama aynı metin içinde Zeynep'in Muhammed'in kızı olduğu da söyleniyor, tabii ki burada Muhammed'in kızıdır diye yazılmışsa da bundan kasıt üvey kızıdır demek mümkündür. Dolayısıyla bu şekilde söylenmesi normaldir demek de mümkündür. Aslında bu kızların Muhammed'den olma ihtimali bu kadar zayıfken, benzer hadislere ihtiyaç olmamalıdır. Yalnız hadis denkleminde böyle bir açıklama var. (345)

Buhari'de, konuya uyan şöyle bir hadis de var: İki kişi, meşhur sahabi İbni Ömer'den bir şeyler sormuşlar. Bunlar arasında, "Sen Hz. Ali ve Osman hakkında ne dersin?" şeklinde bir soru da var. İbni Ömer, "Osman, umarım Allah onu bağışlamış; ama siz bundan hoşlanmazsınız biliyorum. Ali'ye gelince, o hem Muhammed'in amcaoğlu, hem de damadıdır." (346) diye yanıt vermiş.

Burada açık bir şey var: Eğer Osman da gerçekten damat olsaydı, İbni Ömer, Hz. Ali hakkında, onun Osman'dan farkı, Muhammed'in damadıdır demezdi. Çünkü o kızlar Muhammed'in olsaydı, Osman damatlık konusunda Ali'yi geçmiş olmalıydı. Çünkü bu durumda o iki kızını almış oluyordu. Şu halde bunlar Muhammed'in kızları değildi sonucuna varmak söz konusudur, tabii ki yine de böylesine ikincil gerekçelere ihtiyaç yok. Çünkü kızların onların olmadıkları yönünde var olan kanıtlar güçlüdür. Yine Muhammed bir ara Hz. Ali'ye, "Üç şey sende var, onlar kimseye nasip olmadı. Benim gibi biri senin kayınpederindir, kızım Fatma gibi bir hanımın var ve sizden de Hasan-Hüseyin gibi iki torunum var" diyor.

İşte bu söz anlamlı aslında. Çünkü eğer halife Osman ve Ebü-l As da onun gerçek damatları olsaydı o zaman bu ifadelerin bir anlamı kalmazdı.

Rukiye'nin çok güzel bir kız olduğunu İslam tarihçileri de yazmışlar, ancak burada İbni Şehraşub farklı bir şey ekliyor: Bir gün halife Osman Ebubekir'e (ki bu ikilinin araları çok iyiydi), "Muhammed'e söyle eğer Rukiye'yi bana verirse ben de ona iman ederim/inanırım" diye teklif sunar. Ebubekir bunu aktarır ve Muhammed de kabul eder. Bu rivayete göre kızın veriliş nedeni ve halife Osman'ın niçin Müslüman olduğu konusu farklı bir boyut kazanır. (347)

İslami kesim akıldan ziyade rivayete önem verdiği için Hz. Fatma dışında da Muhammed'in kız çocukları bulunduğuna dair şu ayeti de kanıt olarak gösterebilirler: Ahzab suresi 59. ayette özetle, ey Muhammed; kadınlarına, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle başlarını örtsünler. İşte burada denilebilir ki, eğer Fatma dışında kızları olmasaydı ayet çoğul olarak (kızlarına) oluşmazdı. Hâlbuki buna yanıt vermek çok kolay. Çünkü baştan beri anlattığım gibi, o günkü örf-âdete göre bu üvey kızlar da artık hürmeten üvey babanın kızları sayılırdı. Kaldı ki, cümle cümle açıklama getirme yerine, baştan beri anlatılan bu trajedilere yanıt bulmak daha önemlidir; ama bunu yapamıyorlar.

Enteresandır ki, İbni Hacer Askalani gibi bir İslam düşünürü bile bunları anlatırken yaş hesabına hiç değinmemiştir. Şunu diyor: Rukiye, Ebu Leheb'in oğluyla evliydi; peygamberlik gelince din yüzünden boşandı. Yani bu evlilik İslam'dan önce gerçekleşmişti diyor. Peki, madem Muhammed 25 yaşında, Hatice de 40 yaşında iken evlendiklerini, Muhammed'in 40 yaşında iken peygamber olduğunu biliyorsun, o zaman insan, bu kız kaç yaşlarında iken evlendirildi diye merak etmez mi? (348)

Burada konuyu şöyle bağlamak isterim: Eğer bu kızlar Muhammed'inse, kendisinin kalkıp bunları kendi yaşıtı olan Osman'a vermesi nasıl izah edilebilir?

Ayrıca Hatice'nin ileri yaşta bu kadar doğum yapması nasıl açıklanabilir? Evet, istisnalar var; ama daha önce iki kez evlenip bu kadar doğum yapmayan Hatice, nasıl oluyor da kırkından sonra bu kadar doğum yapıyor?

Şu önemli nokta hep gözden kaçmıştır: Peki, ne oldu da bu kızlar küçük yaşlarda vefat etti? Diyelim Fatma, Ömer tarafından katledildi, bu farklı; peki ya Rukiye ve Ümmü Gülsüm'e ne oldu? Evet, insan her yaşta ölebilir; ancak benim olaylardan çıkardığım, şu ihtimal de göz önünde tutulmalı: O küçük çocukları o küçük yaşta cinselliğe zorlayınca ve düşük de olsa bunlar doğum da yapınca, bünyeleri bunu kaldıramamış, bunun sonucu olarak vefat etmiş olabilirler. Bu, büyük bir ihtimaldir. Çünkü ifade edildiği gibi yaşları aşırı derecede küçüktü.

Burada, "Bu çocuklar Muhammed'in olsun veya başkasından olsun bize ne, bu gibi konuları işlemenin ne yararı var?" gibi bir soru sorulabilir. Aslında böyle bakmamak lazım. Çünkü nerdeyse bir düzine kadar insan var ortada ve onlarla ilgili sorulacak bazı sorulara verilecek cevaplar kolay olmalıydı: Doğdukları gün, ay ve yıl; peygamberlikten önce mi yoksa sonra mı doğmuşlardır, Hatice 55 yaşına geldikten sonra mı yoksa daha erken mi doğmuşlardır, ne zaman evlenmişlerdir gibi... Ama bir cemaat kadar olan bu insanların peygamberlikten önce mi, yoksa sonra mı doğdukları bilinmiyorsa, bugün kitaplara geçmiş bir sözün/hadisin ne kadar sağlıklı bir şekilde yazılıp yazılmadığını tahmin etmek zor değildir. Veya Muhammed'den sonra yazılan Kur'an cümlelerinin ne kadar sağlıklı olup olmadığını...



Dipnot:

321) a-Tarih-ul Hamis, 1/272-275.
b- İbni Asakir, Tarih'ü Medinet'ü Dımaşk, 3/132.
c- İbni Kesir, Bidaye-Nihaye, 5/330.

322) a- Makdisi, el-Bed'ü ve Tarih, 4/139 ve 5/16.
b- Kastalani, Mevahib... 1/39.
c- Tarih-i Hamiş, 1 /272 ve sonrası.
d- İbni Kesir, Bidaye-Nihaye, 5/329. Muhammed'in çocukları bölümünde.
e- Heysemi, M. Zevaid, 9/217, no: 15244.
f- İbni Asakir, Muhtasar'ü Tarih-i Dımaşk, Evlad-i Nebi kısmında, 2/263-264.

323) a- Prof. Dr. Rıza Savaş, Hz. Muhammed devrinde Kadın. s. 35. Burada Taberi tarihinden alıntı yapar.
b- Dulabi tarafından el-Zürrüyyet'üI Tahire adlı yapıtında da geçiyor. 1/5.
c- Diyanet, Tecrid-i Sarih Diyanet tercemesi, no: 313 ve 625.

324) a- İstiab, Zeynep, no: 3360, Rukiye no: 3343 ve Ümmü Gülsüm no: 4201.
b- Üsd'ül Gabe, Zeynep kısmında
c- Tarih-ul Hamiş, 1/273-75. Burada İbni Ishak'ın da, Muhammed 30 yaşında iken Zeynep doğmuş rivayetini alır.
d- Askalani, isabe, Zeynep md. No: 11354.
e- Nihayet'ül Ereb, 18/212.
f- Zehebi, Siyer-I A'lam, 1/334 ve sonrası.

325) a- Taberi Tarih-i, 2/468 Bedir harbi kısmında,
b- Askalani, isabe, Zeynep md. No: 11354.

326) Tecrid-i Sarih, Diyanet tercemesi, no: 313 hadisin açıklama kısmında. Ayrıca tabakat kitaplarında sıkça işlenir.

327) a- Tarih-ul Hamiş, 1/274.
b- İstiab, Zeynep kısmı, no: 3360.
c- İbni Kesir, Bidaye-Nihaye, 5/330.
d- Askalani, İsabe Zeynep md. No: 1 1217.
e- Dulabi, Zürrüyyet-i Tahire, 1/59-65.
f- Mas'ab Zübeyri. Neseb'ü Kureyşin. s. 21 ve soırası.
g- İbni Hişam, Sire, 2/293 ve sonrası, Bedir kısrrında.
h- Belazuri Ensab'ül Eşraf, 2/23 ve devamında.
i- D.bekıri, Tarih-i Hamiş, 1/274.

328) a- Tabakat, 7/258 vedv. no: 4086.
b- D.bekiri, Tarih-i Hamiş, 1/273.
c- Mas'ab Zübeyri, Nsseb'ü Kureyşin, s. 158 ve 219.
d- İsabe, no: 11354.

329) a- Buhari, Edeb 18. bab. Müslim, Mesacid, 42. bab. Ebudavud, Namaz, 165. bab. Nesai, Mesacid, imame ve Sehiv kısımlannda.
b- İsabe, Zeynep kısmında, no: 11354.

330) Tecrid-i Sarih, no: 313,cilt 2/453. isabe, no: 11354. Zeynep md. 10954, Ümame md.

331) Ahzab, öve 53.

332) a- Tabakat, 7. cilt, no: 4087-4088.
b- Dulabi, El-Zürrüyet'ül tahire, s.1/56 vd.
c- Taberi Tarih, 2/418.
d- D.bekiri, Tarihü flamis, 1/273.
e- Belazuri, Ensab, 1/23 vd.
f- İbni Hacer, lsabe.no: 11354. ve 11318 Rukiye md.
g- Tarih'ü Ehli'l Beyi s. 92

333) a-Dulabi, el-Zürrüyet'l Tahire, 1/72. no: 63 Rukiye kısmında.
b- Tarih-i Hamiş, 1/406. Ayrıca Moğultay'm da bunu söylediğini yazıyor yazar: 1/275.
c- Muhibbüddin Taberi, Zehair-ül Ukba, 162

334) a- Üsd, Rukiye nd.
b- ibni Asakir, Ta-ih'ü Medinetüi Dımaşk, 3/127.
c- El-Makdisî' (c355)el-Bed u ve'l-Tarih, 5/17.
d- Tehzib'ü Taribi Dımaşk, 1 /298.
e- MuhibbüddinTaberi, Zehairü'l Ukba. 163.
f- Nüveyri,Nihayet’ul Ereb, 18/212.
g- Askalani, Isats, no: 11181 Rukiye md.
h- İbni Abdil Be, Istiab, Rukiye md. No: 3343.

335) a- İbni Abdi'l Ber, Istiab, no: 4201 Ümmü Gülsüm md.
b- Dulabi, el-Zürriyyetü'l Tahire, s. 1/88
c- İbni Esir, Üsd, Ümmü Gülsüm md.

336) a- İbni Asakir, Tarih u Medinet-i Dımaşk, 3/127 ve 39/40-45.
b- Kastalani, Mevahib-i Ledüni, 1/394.
c- Taberani Mucem-i Kebir, 6/ 176, 17/184 ve 22/436.
d- İbni Kesir, Bidaye-Nihaye: 5/530.
e- Hindi, Kenz'ül Ummal. Osman kısmı. no: 36199-36208 ve 36246.
f- Heysemi, Mecme-ü Zevaid, no: 14509-14512

337) a- D.bekiri, Tarih'il Hamiş, 1/272.
b- Kastalani, Mevahib'i Ledüni, 1/391.
c- Dulabi, El-Zürıiyyetü'l Tahire, 1/46.
d- Istiab, Hatice kısmı 4/1818, no: 3311.
e- Taberani, 22/455.
f- Mecme'ü Zeveid, 9/253.
g- Makdisi, Med-Tarih 4/139 ve 5/16.

338) a- Tarih-i Hamiş, 1/406. Ayrıca Moğultay'ın da bunu söylediğini yazıyor yazar: 1/275.
b- Muhibbüddin Taberi, Zehair-ül Ukba, 162.
c- Dulabi, el-Zürriyyet'ül Tahire, 1/72.
d- Suyuti, Traih'ül Hulefa, s. 165.

339) Tecrid-i Sarih, Diyanet tercemesi, no: 625/cilt 4/319 hadisin açıklama kısmında.

340) a- Kastalani, Mevahib-i Ledüni, 1/391.
b- İbni Kesir, El-Bidaye ve'l Nihaye 11. hicri yılı olayları 5/330.
c- Makdisi, el-Bed'ü ve'l Tarih, 4/139 ve 5/16 Aynı şeyi Taberani de alır.

341) Kur'an'ın Kökeni, s. 213. üçüncü baskı.

342) Buhari-Müslüm, Fadail-i Fatma.

343) a- Menakıb'ü Ali Ebi Talip 1/59-162.
b- Ebülkasım Kufi, 'Istigase' 1/68.

344) a- Tenkih'ül Mekal fi İlmi Rical. 3/79 Zeynep konusunda. Aynı zamanda Tusteri, bunun şerhi olan Kamusi Rical'da bunu işlemiştir,
b- istiğase, s. 89.
c- ibni Şehraşub, Menakıb-i Al-i Ebitalib, 1/159-163. Burada başta Belazuri olmak üzere birkaç kaynaktan söz eder.
d- Amili, Benat-ü Nebi, s. 83 ve sonrası.

345) a- Moğultay, Siyer, s. 12.
b- Abdurrazzak, Musannaf, 5/224, no: 9441.

346) Buhari, Tefsir bölümü, Bakara suresi 193. ayeti kısmında.

347) Menakib-ü Al-i Ebi Talib'den naklen Amili, 'Benat'u Nebi ve Rebaibuhu s. 1/83-95.

348) Isabe, no: 11318 Rukiyye md.

Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz.Muhammed’in Ölümü, s.265-289

Hazırlayan: ArapŞükrü
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 04-12-2018, 23:35
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

Ayşenin yaşını büyütmekten başka işleri olmayan müslümanların sözkonusu Muhammedin kızları ve evlilikleri-evlilik yaşları olunca ortaya çıktığını görmeniz mümkün değil.


Şimdilik saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 19-07-2019, 03:06
Alibey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alibey Alibey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2014
Mesajlar: 846
Standart

Bunkonuyu yıllar önce burada muhammed kısırmıydı diye yazmıştım. Sitede arayıp bulabilirsiniz.
Bu işler hiç anlatıldığı gibi değildir. Muhammed gerçekten kısırdır. Kevser suresine bakınız. Fatmada kızı değildir köle zeyd in kızıdır.
HolyOne´isimli üyeden Alıntı
Merhaba AliBey

Muhammed ve Hatice'den olma, Ümmü Gülsüm, Kasım, Rukiye, Zeynep, Fatıma ve Abdullah isimlerinde çocuklarının olduğu bahsedilir.

Bu hikayeye devam kısmında Zeyd'ten intikam alma sebebi olan çocuk hangisi. Ve bu çocukların doğum yıllarını araştırdınız mı? Şayet araştırmışsanız bu tarihleri yazar mısınız?

Asıl kafama takılan şey 1400 yıldır; Fatıma anamız yalan mı oldu
Maalesef öyle Fatıma anamız köle zeyd in kızı.

olayı sıralarsak
1. Hatice en yakınına kaça mal olursa olsun bana genç kültürlü bilirini satın talimatı vermiştir. Özel olarak satın aldırmıştır. Kendisi için.
2. Zeyd den hamile kalınca ayıp olacağı kaygısıyla yine akrabaları ile damat arayışına girmiştir. Bu günde böyledir zengin bir kız kaçak hamile kalırsa acil olarak damat aranır ve damat iş güveysi olarak alınır. Hatice'de temiz saf görünen Muhammed i gözüne kestirmiş ve iş güveyliğine evine almıştır. Muhammed de önceden Halasının kızı Zeynep'i istemiş halası fakir ve kimsesiz olduğu için buna razı olmuştur. 40 yaşındaki Hatice ye fit olmuştur.
3. Güya Hatice'den 40 dan sonra 5*6 çocuğu olmuştur. Fatıma'dan gayrısı ölmüştür. Burada bir hata yapılmaktadır. Fatıma'dan gayrı çocuklar Hatice'nin ilk eşinden olanlardır. Bunlar Muhammedîn üvey kızlarıdır. Hatta bunlarsan ikisini amcası Ebu Lehep in oğullarına vermiştir. Bu çocukları arızalı olduklarından boşamıştır. Zaten onlarda genç yaşta ölmüşlerdir. Bunun hikayesi için Tebbet suresine bakınız. Muhammet Amcasına kızgısından Ellerin Kurusun Lehep demiş ce Lehep i cehennemlik ilan etmiştir. Lehep Muhammed'e sahtekar demiştir. Yalancı ilan etmiştir.
3. Bu arada Muhammed Hatice'nin kervanında yöneticilik sahiplik yapmış Arabistan Suriye'de kervan yönetmiş gittiği yerlerden aylaca gelmemiştir.. Amma Zeyd her zaman Hatice'nin yanında hazır ve nazırdır. . .
4. Muhammed 40 yaşına gelince bana Allahtan Vahiy geldi ben peygamber oldum dedi. Koyu bir Hristiyan olan Hatice'de ticarete kafası çalıştığından bu işte ekmek var diye oda doğrudur sokağa çıkmıştır. Yani evlendikten sonra 15 yıl kervanlarda çalışmış çok ülkeye gitmiş uzun yolculuklarda pek eskilere ait menkıbeleri dinlemiş başka dinden insanlarla tanışmış ufkunu genişletince peygamberim diye ortaya çıkmıştır.
5. Haiticenin esas adı Tahire dir. Kureyş kabilesindendir . 619 yılında 64 yaşında iken ölmüştür. 64-40 yani 24 yıl beraber yaşamışlardır Şimdi Muhammet 25 ninde evlendiğine göre 25+24 49 yaşında dır hatice öldüğünde.
6. Hatice ölünce köle zeyd Muhammed'e kalır. Zeyd in babası Zeyd in izini bulur ve Muhammedîn yanına geilr . Paparasını ödeyip oğlunu alıp gitmek ister. Bunun üzerine Muhammed zeyd i kölelikten Azad eder ve evlat edinir. Derki :Benim malım senin senin malın benim olsun der. Çünkü Zeyd çok sayıda dil bilmekte Muhammedin dış işleri bakanlığını yapmaktadır. İtibarı çok çok iyidir. . Dış devletlerle muhaberatı ürütmektedir. Bu durumu zeyd de sorarlar oda babası yerine Muhammedîn yayanında kalmaya razı olur.
7. Zeyd Muhammedin oğlu olunca halk Muhammed in oğlu Zeyd demeye başlar. Ve bu arada Muhammed kendisine verilmeyen halasının kızını Zeyd e verir. Aman yanında tut buna iyi bak der.
İşte bu ayet Ahzap 37 . Dananın kuyruğunun koptuğu yer.
Diyanet Meali :
33.37 - Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir


Yani kısaca hani azat ettiğin iyilik yaptığın Zeyd de eşini yayanında tut hiç boşama diyordun.

Buraya anlaşılan o ki Zeynep'i Ona Muhammet vermiş. Yani oğlunu evermiş

8. Muhammet'te bu arada işi azıtmış eş üzer
ne eş alamaya başlamış. İlk önce günlük işleri görsün diye yaşlı sevde yi almış. Yani cinsellik için değil diye anlasınlar diye tabii Ayıp olmasın da var işin ucunda. . Sonra kırkında sonra azanlar gibi kendisine genç kızları toplama ya başlamış. Hepsi genç ve güzel kızlar. Ama hiç birinden çocuk olmamış. sadece Ayşe 9 yaşında kız oğlan kız gerisi hep dul ve önceki eşlerinden çokları var ve kısır değiller.
9. Evliliklerinin Zaman Çizelgesi



Uzun olunca ikiye böldüm kusura bakmayın. Yukarda aldığı kadınlar var bunlara cariyeler dahil değil.
10. 630 yılında Muhammed'e iki Kıpti kadın gelir. Mariye el Kıbtiyye yi kendine alır diğerini de bir yakınına verir. Mariyeye nikah kıydıktan sonra hemen bir çocuğu olr. Erkektir adını ibrahim koyar . Çok sevinir . Ve hemen Kevser suresi gelir. Allah müjde eder güya. İşte sana erkek evlat soy kevseri verdim. Esas sana dölsüz soyu kesik giyenler kısırdır. Soyu kesiktir. demektedir.
Hadi bu ayetide vereyim . bilmeyenlere.

Bu ayetin ana konusu:
Peygamberimizin nesli kesik olmakla suçlanması. Hepsi üç adettir.
Diyanet Meali :
108.1 - Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik.

Ali Fikri Yavuz Meali :
108.2 - O halde, (buna şükür olarak) namaz kıl ve kurban kesiver.

Hasan Basri Çantay Meali :
108.3 - Sana buğzeden (yok mu? İşte asıl) zürriyetsiz olan şübhesiz Odur.

Ali Bulaç Meali :
108.3 - Doğrusu, asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.

Celal Yıldırım Meali :
108.3 - Asıl soyu kesilen, ismi unutulan, sana kin besleyip düşmanlık eden kimsedir.


Neticede diyor ki. Esas soyu kesik zürriyetsiz olanlar onlardır. Demek ki halk ne demiş Muhammet zürriyetsizdir

Halk arasında dedi kodu başlamış . Bu Mariye den olan çocukta Muhammet'ten değildir diye. Buna Muhammed hemen damadı aliyi olayı tahkikle görevlendirir. Fakat Muhammedin karnına kurt düşer acaba doğrumu diye.

Kaynaklarda bu hikatte aşağıdaki gibi anlatıyor.
alıntı:

Mâriye (r.anha) dolayısıyla Mısırlılar'ı kendine hısım kabul eden Rasûl-i Ekrem, ileride Mısır fethedildiği zaman halkına iyi davranılmasını tavsiye etmiş ve bu tavsiyesi yerine getirilmiştir.
Hâtıb b. Ebû Beltea'nın Medine'ye dönerken yanındakilere İslamiyet'i anlattığı, Mâriye ve Sîrîn'in Müslüman olduğu, Me'bûr'un ise daha sonra Rasûl-i Ekrem hayattayken İslamiyet'i kabul ettiği veya Mâriye ve Sîrîn'in Medine'de Hz. Peygamber'in tebliği üzerine İslam'a girdiği zikredilmektedir (İbn Sa'd, I, 134; Zübeyr b. Bekkâr, s. 56). Rasûlullah (sav) Mâriye'yi kendine cariye olarak aldı, Sîrîn'i de şair Hassan b. Sâbit'e hediye etti. Mâriye bir müddet Ümmü Süleym bint Milhân'ın (bazı kaynaklara göre Hârise b. Nu'mân) evinde misafir edildi, ardından Medine'nin Avâlî (Âliye) semtindeki Kuf bölgesinde bulunan bir eve yerleştirildi.
Bazı kötü niyetli kimselerin Mâriye (r.anha) ile onun hizmetinde bulunan Kibtî veya Mısır'dan birlikte geldikleri hadım köle hakkında dedikodu çıkarması üzerine Rasûlullah (sav) bu iddiayı araştırmak için Hz. Ali (ra)'yi görevlendirdi; Kibtî'nin de hadım olduğu ortaya çıkınca dedikodu kapandı. Hz. Hatice dışında hiçbir hanımından çocuğu olmayan Rasûl-i Ekrem'in 8 yılının Zilhicce ayında (Nisan 630) Mâriye (r.anha)'den bir erkek çocuğu dünyaya gelince Mâriye "ümmüveled" statüsüne geçerek hürriyetine kavuştu.

Damat ali nin görevlendirdiği anlatılıyor. Ali de hadım demiş üstünden atmış Nerden o çağda hadım olduğunu bildin organını mı muayene ettin. Laboratuvarda sperm inimi saydın. .
11. Muhammed kısır olduğunu anlamıştır. Hatice'nin en yakınandaki Zeyd den şüphelenmiş Evlatlık filan ne demek diye ayetler uydurmuştur.


Diyanet Meali :
33.4 - Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.

Diyanet Meali :
33.5 - Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir

Diyanet Meali :
33.40 -Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.



İşte bu ayetle Zeyd i evlatlıktan sildi ve karısına yani gelinine yani halasının kızına Yukardaki Ahzap 37 anlatıldığı gibi el koydu. Ahzap.37 yukarda var.

Bazı Müslüman geçinen gavatların buna karşı savunmalarına bakınız. Bunlar Mengene mezhepliler.

alıntı:
c. Hz. Muhammed (a.s.m)'in Hz. Zeyneb'le evlenmesi -bize göre- başlı başına bir mucizedir. Arapların soyluluğa çok önem verdiği, kölelere hiç değer vermediği bilinmektedir. Hz. Peygamber (a.s.m)'in çok yakın akrabası; halasının kızı olan Hz. Zeynep kendisi istemediği halde, sırf Hz. Peygamber (a.s.m)'i kıramadığı için, onun azatlı kölesi Zeyd'le evlenmiştir. Eğer Hz. Muhammed (a.s.m) isteseydi, Zeynep dünden razıydı. Azatlı kölesi olan Zeyd'in boşamasından sonra kendisinin onunla evlenmesi, özellikle "evlatlık alınan kimsenin, evlatlık alanın çocuğu olarak telakki edildiği" bir bölgede bunu yapması, başlı başına bir mucizedir.

Yalanlar. boşanma yalan kadının çocuğu var zeyd den. Zeyd artık köle değil bir dış işleri bakanı . utanılacak biri değil. Kendi köyünün asillerinden. örnek olsun muş evlatlığın karısını almakta zorluk olmasın. Vay deyyuslar var.

İnsanlar kimsesiz kalmış çocukları İslamiyet'ten çok öncede evlatlık edinirlerdi . Ne kötülük var ki bunda . Kimsesiz kalmışı korumak nesi kötü Kimsenin babası değilim diyor. İtiraf ediyor. Fatıma'nın da bası olmadığını

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir

Biraz daha dinlenelim. Hayırlı geceler.
HolyOne´isimli üyeden Alıntı
Alibey keşke zahmet edip tekrar geçmeseydiniz, ki ben en başından hepsini okudum. Ama özet geçmeniz konuyu sonradan takip edenler için faydalı olabilir.

Şu sorum tarih bilgileri ışığında ispatlanabiliyor mu?

" Fatıma'dan önceki çocukların doğum yılları Hatice'nin 40 yaşından önceki tarihlere denk gelir mi ? "

Bunu yazarken bir araştırayım dedim ve şu sonuçlar ortaya çıktı:

Doğum 606 (Sünni inanışına göre), 614 (ŞîÊ¿a'ya göre) Mekke
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Fat%C4%B1ma

ve

Sünni alimlere göre Hz Fatıma, Bi'set'ten beş yıl önce doğmuştur. Taberi "Zehairul-Ukba" adlı eserinde şöyle rivayet ediyor;

" Fatıma, Kureyş'in Kabe evini yapmakla meşgul oldukları yılda dünyaya geldi ve o vakit Resulüllah (S.a.v) 35 yaşındaydı.

Her halükarda evlilikleri üzerinden bu tarih bilgileri ışığında 10 sene geçmiştir.
Uyarın için teşekkür ederim.
Evvela doğumumdan debilde ölümünden başlayalım Fatıma nın .
Muhammet adamlarını toplar bir gece yarısı Bu gün işid in kullandığı siyah bayrağı çekerler .. Bu bayrağın Ayşe nin donu olduğu da söylenir. Gidelen yer Hayber kalesidir. Kale önünde toplanırlar kaleyi muhasaraya alırlar. Kaledeki Yahudiler durumu görünce teslim olurlar . Şİa Bunu ali kahramanlıklarına çok hikâyeler düzmüştür. . kapıyı tek başına sökmesi filan. Neticede burada yakalan 400 erkek bizzat Damat Ali tarafında boğazlanarak öldürülür. Muhammet ölümü seyreder.
Neticede kadınlar cariye yapılır toplanıp bölüşülür. Kale komutanın güzel karısı nın adı değiştire safiye yapılar . ve dönüş yolunda zorla nikâhlanarak ırzına bizzat Muhammet tarafından geçilir. Bu arada bu Yahudi halkına ait Fedek adında Muazzam "o güne gere " bir hurmalığı vardır. Önada Muhammet bizzat kendi adına el koyar. Muhammet ölünce Fatma Bu hurmalığın babasından kendisine kaldığını söyleyerek ster. Muhammedin yerine geçen kayın pederi Ayşe'nin babası Ebu bekir Fedek i vermez. Ayşe zeden damat Ali den hoşlanmazdı . Neticede kavga çıkar . Araya ömer ve osman ı sokar mama netice alamaz . Ayşe üzüntüsünden ölür. Böylece Ali ve Ayşe tarafları hizipleşirler. Bu iş Fatıma'nın ölümü ile kalmaz Ayşe Mervan ile anlaşıp hep beraber ali yi ve oğulları Hasan Hüseyin'i de öldürürler. Böylece din bölünür Şia ve Sünnilik ortaya çıkar. Fatma'nın ölümü böyledir.
Gelelim doğumuna. Hatice 555 yılında doğmuş 619 yılında 64 yaşında ölmüştür. Muhammet'le 40 yaşında evlendiğine göre 555+40 yıl 595 yılına tekabül eder. zaten yukardaki evlikleri zaman çizelgesinde bunu göstermektedir. Yaklaşık olarak ilk çocuklarının olma ihtimal yolu 595 ten sonraki yıldır. yani 596 yılıdır. Genç delikanlı Zeyd in gelişi de bunan bir yıl kadar öncedir zaten. Ama ilk çocuk hangisidir belli değildir. Çünkü Hatice köleden hamiledir acilen bir eş bulunmalıdır. Ve köyün kimsesi garibi de Muhammet'tir Zaten oda Hatice'nin kervanında çakışmaktadır Hatice onu da iyi tanımaktadır. Yakınlarını görevlendirip Muhammedi içgüvey ligine razı ettirmiştir.
Fatıma'nın 624 evlendiği 632 de öldüğü yazılmaktadır. Doğumunun ise 614 veya 606 gibi zikredilmektedir. Muhammed'in evliği 595 olduğuna göre 614-595 Fatıma 19 yaşında evlenmiştir. diğer tarihe göre ise 606-595 11yaşında evlenmiştir. Benim okuduğum diğer kaynaklarda ise 11 yaşını doğrulamaktadır. O halde ilk çocukta Fatıma'dır. Diğer bahsedilenler Hatice'nin ilk eşinden olanlardır Onlar Muhammedin üvey çocuklarıdır. Onların iki kızını Amcacısı Lehep in oğullarına vermiştir. Lehep te bunları boşatmış ve onlarda hemen sonrasında ölmüşlerdir
Muhammet erkek çocuk delirmektedir. Onun için bu kadar çok kadınla evlenmiştir Dul akmıştır yanı kısır olmayanını seçmiştir. Kadınlar beraber yatmayı kanuna göre sıraya bindirmişlerdir. Muhammet bunun Erkek doğuracak kadın bulması için adam bile tutmuştur. Turan dursun yazılarında vardır. Hatta bu adam öldüğü gün bile birini getirmiştir. Tüm hayali iktidarı devam ettirecek bir erkek çocuktur.
Netice tekrar edersek.
Fatıma'nın evlenme yılı ya 614 yada 606 yılıdır
Muhammedin evlenme yılı 595 dir Hatice 40 Muhammet 25 yaşındadır.
şimdi:
614-595=19
606-595=11 Fatıma'nın evliğinin 11 yaşında olduğunu hadislerde okumuştum.
Bu durumda ve diğer durumlarda o kadar kısır OLMAYAN kadınla yatmış ama bir çocuk olmamıştır. Bu durumda Muhammet kısırdır. Fatıma Tokmakçı köle zeyd den dir.

Bu diyaramda Muhammet ile evlenen kadınların durumu anlatılmaktadır.




Buna göre Evlenen kadınlar içinde Kız oğlan kız olan sadece Ayşedir. Gerisi hep dul daha önce evlennmiş ve eşine çocuk vermiş kadınşlar. Muhammedin bunlarala yattığı Kuranda anlatılmaktır. O halde bu onlarca kadından neden çocuk olmamıştır. Herkes Muhammede soyu kesik diye alaya alırken Muhammet yana yakıla erkek çocuk ararken neden.
Bunlardan sadece ikisi doğurduğu söylenmektedir.

Hatice için 6 kadar çocuk doğurduğu söylenmektedir. 40 yaşındaki kadının 6 çocuk doğurması için en az 55 yaşına kadar doğurmuş olması gerekir. Bu da mümkün değil. Haticenin ilk eşlerinden olan çocukları da Muhammet üzerine yazmaktalar. Haticwnin bir çovcuğu varrdır Muahmmette sanılan. Oda Fatımadır.

alıntı: işte anlattığım gerçeğin bir benzeri de burada. .

Mariye kıptının hikayesi .

Onda herkes itiraz etmiş bu muhammetten değil diye. okuyun bakalım.

Peygamberin cariyesi Mariye binti Şem'un el-Kıptiye el-Mısriyye

Hicretin 7. yılında Mısır'ın İskenderiye kralı Mukavkıs'a İslam'a davet için elçi gönderilir. Mukavkıs, Mariya ve Sirin isimli iki güzel kadın, Mebur ya da Cureyh adında bir harem oğlanı, bin miskal yani yaklaşık olarak 5 kg. altın, 20 takım elbiselik Mısır kumaşı, Düldül adında bir katır, Afir adında bir merkep, bir miktar bal, çeşitli misk ve esanslar hediye eder.
Mariya aslen Habeşistanlı olup rum asıllı bir hristiyandır. 20 yaşlarında genç ve güzel bir kadındır. Sirin ile kardeştir. Onları getiren elçi Hatîb bin Ebî Belteâ ya da kafiledeki Safvan bin Muttalib yolda Sirin'le cinsel ilişkiye girer.
Bu yüzden Hz Muhammed, Sirin'i arkadaşı şair Hasan'a verir, Mariya'yı kendisine alır.

Muhammed, zaman zaman Mariya ile de ilişkiye girer. Hatta bu ilişkilerinden birinde eşlerinden Ömer'in kızı Hafsa'ya yakalanır. İşin kötüsü, evde olmadığını fırsat bilerek Hafsa'nın yatağını kullanmıştır ve Hafsa'nın asıl kızgınlığı da bunadır. Hafsa'yı teskin etmeye çalışır. Bu olaydan kimseye bahsetmemesi için ona vaatlerde bulunur. Tefsircilere göre bu vaatlerden biri Mariya ile bir daha yatmayacağına dair yemin etmesidir. Mariya ile ilgili bu yemin, Tahrim suresinin yazılış sebebine gösterilen ihtimal olaylar arasında görülür.
(Taberi: Camiu'l Beyan, 28/102; Fahruddin Razi: 30/41 ve 43; Muhammed Ali Sabuni: Safvetu't-Tefasir 3/406-407)

Fasıl: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu: Tahrim Suresi
Kaynak: Nesai, İşretu'n-Nisa, 4, (7, 71)
Ravi(r.a): Enes
Hadis: Resulullah (sav)'ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (ra) (cariyeye temasını önlemek için) peşini bırakmadılar. Sonunda Resulullah (sav) bu cariyeyi nefsine haram etti. Bunun üzerine: "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?..." diye başlayan Tahrim süresi nazil oldu."
Kayıt no 840

Sonunda Mariya peygamberin doğacak oğlu ibrahime hamile kalır.

Bu arada şunuda belirtelim..
Muhammed hazretlerinin ilk eşi Hatice'den 6 çocuğu olduğu söylenir. Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fatma, Abdullah ve Kasım. İki erkek çocuk yaşamaz. Üç kızı kendi sağlığında genç yaşta, Fatma da ölümünden 6 ay sonra vefat eder.
Hatice'nin ölümünden ve hicretten sonra Muhammed çok sayıda evlilik yapar. Eşleri arasında genç ve doğurgan kadınlar da olmasına rağmen hiç çocuğu olmaz. Ki bu kadınların bazılarının önceki eşlerinden çocukları olmuştur. Bu kadar kadının kısır olması mümkün değildir. Bu durumda Muhammed'in kısır olduğu düşünülür.
Ama Hicretin 8. yılında 60 yaşındayken Muhammed'in cariyesi Mariya bir çocuk doğurur. Çocuğun ondan olup olmadığı konusu İslam'da geniş yer bulur ve tartışma konusu olur. Noktayı Cebrail'in koyar ve Muhammed'e "Ey İbrahim'in babası!" diye seslenerek çocuğun kendisinden olduğunu teyit ettiği rivayet edilir.
"Bu cariye Muhammed'e hediye edildiği zaman, Muhammed'in yanında 16 yaşında Ayşe, 17 yaşında Safiye, 22 yaşında Cüveyriye, 24 yaşında Hafsa, 30 Yaşında Ümmü Habibe, 37 yaşında Zeynep binti Cahş, 32 yaşında Ümmü Seleme, 39 yaşında Meymune ve ayrıca Reyhane ile Sevde adlarında eşleri vardı, diğer cariyeleri ve eşleri hariç.. Peki, bütün bu gencecik hanımlar kısır mıydı ki, hiçbiri Muhammed'den hamile kalmadı da , 60 yaşındaki Muhammed'e Mariya hemen hamile kalıyor ve İbrahim adında bir çocuk doğuruyor?

Daha Mariya hamileyken dedikodular başlar.Hz Muhammet cinsel yaşamına çok titizlik gösterir.Her hanımına eşit vakit ayırır,cemaate ,cünüp (yani cenabet)olduğunu unutarak namaz kıldırmaya kalkışacak kadar cinsi münasebete önem verir.

Bakınız ilgili hadis.

Fasıl: KİTÂBÜ'L-GUSL
Konu: Gusül
Başlık: RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NASIL GUSLETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ravi (r.a.): Ebû Hüreyre
Hadis: Şöyle demiştir: (Bir def'a) namaz ikâme edildi. (Herkes) ayakta iken saflar düzeldi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (hücresinden) yanımıza geldi. Namazgâhında durunca cünüb olduğunu hatırladı. Bize: "Yerinizde durun." (diye işâret buyurdu. Sonra dönüp yıkandı. Başı damlaya damlaya yanımıza çıktı. Tekbîr aldı. Biz de birlikte namazı kıldık.
Kayıt No.: 195

Eşleri içinde bir tek Hz sevde yaşlı ve yeterince güzel olmadığı için onu boşamak istemiş, ama kadınlara ayrılan zaman içinde Sevdeye düşen zamanı Sevde Aişeye devrettiği için onu boşamamıştır.

KADIN GÜNÜNÜ KUMASINA VEREBİLİR
6569 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, zevce-i pakleri Safiyye Bintu Huyey radıyallahu anha'ya bir sebeple kızmışlardı. Safiyye bana:
"Ey Aişe! "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı benden razı edecek bir çaren var mı? Böyle bir çare bulursan ben Resulullah'ın bana uğrama sırası olan bugünü sana vereceğim!" dedi. Ben de: "Evet var!" dedim. Zaferanla boyalı olan başörtümü aldım, (nefis) kokusunu neşretmesi için üzerine su çiledim. Sonra (bunu üzerime alarak) gidip Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına oturdum. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Aişe! Benden uzak dur, bugün senin günün değil!" buyurdular. Ben de: "Bu Allah'ın lütfudur, dilediğine verir" dedim ve (Safiyye ile aramızda) olup biteni anlattım. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam, Safiyye'den razı oldu."
Kütübü Sitte Buhari.

Fasıl: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu: Nisa suresi
Kaynak: Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3043)
Ravi(r.a): İbnu Abbas
Hadis: Şevde validemiz (ra) Resulullah (sav)'nın kendisini boşayacağından korkarak: "Beni boşama, nikahın altında tut, benim sıramı Aişe alsın" dedi. Resulullah (sav) da öyle yaptı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır..." (Nisa, 128). "Her ne üzerine anlaşılırsa o caizdir"
Kayıt no 582

Konuya tekrar dönersek.Hal böyle iken peygamberin hiçbir kadından çocuğu olmuyor ama Mariyadan oluyor.Bu nedenle dedikodular yayılmaya başlıyor..
Bu konuda Taberi, Mariya'nın Muhammed'e çocuğun başkasından olduğunu söylediği rivayetine yer verir. (Taberi, Milletler ve hükümdarlar Tarihi, MEB tercemesi 5/854)

Mariye binti Şem'un el-Kıptiye el-Mısriyye...Oğlu İbrahimin annesi.Mariye, Rasûlullah'a bir erkek çocuk doğurdu. Rasûlullah, ona İbrahim adını verdi. Doğumunun yedinci günü akika kurbanı olarak ona bir koyun kesti. Saçını tıraş etti. Saçının ağırlığınca gümüşü düşkünlere sadaka olarak verdi. Saçının yere gömülmesini emretti. Ona, İbrahim adını verdi. Ebesi, Rasûlullah'm azadlısı Selma idi. Selma, İbrahim doğar doğmaz kocası Ebu Ran'in yanma gitti ve Mariye'nin bir erkek çocuk doğurduğu haberini verdi. Ebu Rafi de Rasûlullah'a gelip müjdeyi verdi. Rasûlullah, ona bir gerdanlık bağışladı. Diğer kadınları bu durumu kıskandılar. Mariye'den bir oğlunun dünyaya gelmesi diğer kadınların çok ağrına gitti.»

Ebu Nuaym, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rum kumandanlarından Mukavkis, hükümdar kızlarından Ma-riye adındaki kipti cariyeyi ve beraberinde genç amcası oğlunu Rasûlullah'a hediye etti. Rasûlullah (s.a.v.), günlerden bir gün Mariye'nin yanma girip halvette bulundu. Onunla cinsel ilişki kurdu ve Mariye İbrahim'e hamile kaldı. Doğum yapınca kadın bundan rahatsız oldu. Rasûlullah (s.a.v.), ses çıkarmadı. Çünkü Mariye'nin sütü yoktu. Rasûlullah, ona bir koyun aldı. Çocuğu, o koyunun sütü ile besledi. Vücudu gelişti. Rengi güzelleşti. Parlak oldu. Günün birinde Rasûlullah, onu omuzuna alıp getirdi ve bana:
- Ey Aişe! Nasıl, bu çocuk bana benziyor mu? diye sordu. Ben ve benden başka kadınlar:
- Bunun sana benzediğini sanmıyoruz, dedik. Bunun üzerine Rasûlullah:
- Benim gibi etli değil mi? diye sordu. Ben de dedim ki:
- Hayatıma yemin ederim ki, koyun sütü ile beslenen çocuk elbetteki etlenecek ve güzelleşecektir.»

Taberanî, Enes'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Mariye, İbrahim'i doğurunca Rasûlullah (s.a.v.), ondan şüphelenir gibi oldu. Nihayet Cebrail (a.s.) inip yanına geldi ve ona:
- Selam sana ey İbrahim'in babası! dedi.»

Yunus b. Bükeyr, Muhammed b. İshak kanalı ile Ali b. Ebi Talib'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«İbrahim'in annesi Mariye'nin yanma ziyarete sık sık gelen amcası oğlu hakkında epey dedikodu yapıldı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bana şu buyruğu verdi:
- Şu kılıcı al ve git. Eğer onu orada (Mariye'nin yanında) bulursan öldür.
Dedim ki:
- Ya Rasûlallah! Senin emrinde olurum. Sen beni gönderdiğin za¬man kızdırılmış sikke gibi olurum. Hiçbir şey beni engellemez. Niha¬yet bana emrettiğin şeyi yerine getiririm. Gözüyle gören kişi, gaibte bulunan kimsenin göremediğini görür mü?
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
- Evet, gözüyle gören kişi gaibtekinin görmediğini görür.
: Ben de kılıcımı çekip gittim. Adamı Mariye'nin yanında gördüm.
Kılıcımı çektim. Beni görünce onu öldürmek istediğimi anladı. Bir hurma ağacına yönelip gitti. Ağaca çıktı. Sonra tepesi üzerine kendi¬ni yere bıraktı. Sonra ayakları havaya dikildi. İğdiş edilmiş olduğunu gördüm. Erkeklerdeki şeyden onda ne az ne çok hiçbir şey görmedim. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)'m yanma gidip durumu anlattım. O da şöyle dedi:
- Ehl-i Beyt'in dedikodusunu bizden uzaklaştıran Allah'a hamd olsun.»
Kaynak İbni Kesir cilt 5 bölüm 9.


"El-Tabakat ul-Kubra" kitabının yazarı; Enes b. Malik'ten şöyle nakletmiştir: "İbrahim'in annesi ve Peygamber'in (s.a.a) cariyesi olan ( Mariya); kendi evinde yaşıyordu. Kıpti onun yanına geliyor; ona su ve odun getiriyordu. Halk onlar hakkında şöyle dedi: Onlar beraber oluyorlar. Bu söylenti Peygamber'e (s.a.a) ulaştı. Hz. Ali'yi (a.s) Kıpti'nin peşine gönderdi. Hz. Ali (s.a) onu hurma ağacının üstünde gördü. Kıpti Hz. Ali'nin (s.a) kılıcını görünce durakladı ve üstündeki elbiseyi yukarı kaldırdı. Onun erkeklik cinsi organı olmadığı ortaya çıktı. Hz. Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) yanına geri döndü. Peygamber'e (s.a.a) şöyle dedi: Ey Allah'ın Resulü (s.a.a) bizlerden birine bir işi emrettiğiniz zaman; o işin tersiyle karşılaşırsak size geri dönüp haber verelim mi? Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Evet." Hz. Ali (s.a) gördüklerini anlattı. Sonra Mariya İbrahim'i dünyaya getirdi. Cebrail (s.a) Peygamber'in (s.a.a) yanına gelerek dedi ki: "Selam olsun sana ey İbrahim'in babası Resulullah (s.a.a)". Bu sözle rahatladı."
El-Tabakat ul-Kubra C:6, S:160 ve Sahih-i Müslim C:17-18, S:123, 59. hadis ve El-Mustedrek ala El-Sahiheyn C:4 , S:39

İmam Rıza ise, bu dedikodular yüzünden Ebubekirin,ve Ömerin peygamberin huzuruna gelerek şöyle dediklerinden bahsediyor.. Ya Resulullah, sizin hakkınızda belli olan bir hıyaneti saklamak bize caiz değildir.
Resulullah dedi: Siz ikiniz ne diyorsunuz?
Şöyle dediler: Ya Resulullah Cureyh ve Mariya büyük bir günah işlediler.
Mariya'nın hamileliği Cureyh'ten dir, senden değil.
Resulullah'ın yüzünde sinirlilik belirdi, rengi değişti. O ikisinin dediğinden dolayı Resulullah'ta durgunluk oluştu. Sonra şöyle dedi:
Vay olsun ikinize; neler söylüyorsunuz? İkisi: Ya Resulullah biz Cureyh'i Mariya'nın yanında gördük. Şakalaşıp, oynaşıyorlardı. Mariya'dan erkeklerin kadınlardan istediğini istiyordu. Cureyh'in peşine birisini gönder. Onu bu halde bulacaksın.
Onun için Allah'ın hükmünü uygula. Peygamber Hz. Ali'ye yöneldi ve şöyle dedi:
Ey Hasan'ın babası zülfikarı da alıp kalk; Mariya'nın bahçesine git.
Eğer onları bu ikisinin dediği gibi bulursan; öldür.

Sonucunda her ne kadar Hz Ali öldürmesede ,hiçbir suçu olmayan bir insanın ölümüne sebep oluyor.Peygamberin bu durumda söylediği söz ise "- Ehl-i Beyt'in dedikodusunu bizden uzaklaştıran Allah'a hamd olsun."


Mariya'nın hicretin on altıncı senesinde, yani Muhammed'in ölümünden 6 yıl sonra takriben 30 yaşında öldüğü rivayet edilir. (Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 745 vd)


Yüzlerce İslam kaynağının tamamına yakınında Hatice'nin evlendiğinde 40 yaşında olduğu belirtilir.
Sadece Muhammed Hamidullah 28 yaş ihtimalini dikkate alır. Dayanağı da İbn Habib'in "Muhabber" isimli kitabı (s. 79) ve Belâzuri'nin "Ensab I" adlı kitabıdır. (S.177)
Fakat sahih kabul edilen kitapların yanında bunlar çok zayıf kabul edilir.
Hatice'nin 40 yaşında evlendiği, 41 yaşında Kasım'ı, 45 yaşında Zeyneb'i, 48 yaşında Rukiyye'yi, 49-50 yaşında Ümmü Gülsüm'ü, 52-53 yaşında da Fatma'yı dünyaya getirdiği yazılır.
Şia'ya göre Fatma'nın doğum tarihi 614′dür ve Ali ile evlilik tarihi 623′tür. Yani 9 yaşında evlenmiştir ve Ayşe ile aynı yaştadır.
Bunu doğru kabul ettiğimizde Hatice'nin Fatma'yı doğurduğu yaşı 58 olur.
Bir kadının 40 yaşından sonra 6 çocuk yapması olanaklar dahilinde görülebilir mi?
Üstelik de son çocuğunu 53 ya da 58 yaşında doğurmuş olması normal görülemez.
Kevser süresini de dikkate aldığımızda Muhammed'in kısırlığı çok güçlü hale gelmektedir. Bu surenin tefsirinde müşriklerin peygamberi soyu kesik, güdük, kısır, kuyruğu kesik anlamlarına gelen "ebter" sözüyle alaya aldıkları, asıl soyu devam etmeyecek olanların onlar olacağı belirtilir. Yani, çocuğu olup da çokluğa sahip olmanın önemsizliği vurgulanır. Bu suçlama



Buradaki en mühüm olaydan biri evlatlığı Zeyd in karısı gelini Zeynep e el koyması.
Ve aynı zamanda İnsanların evlatlık edinmesini yasaklaması.

FAKAT BAKIN NASIL EVLAT EDİNDİ ÖNCE ONU GÖRELİM. İslami sitelerde anlatılan budur.
alıntı: http://www.resulullah.org/peygamber-...yi-azad-etmesi

Nebiyy-i Ekrem, "Oğlunuz kimdir?" diye sordu.
"Zeyd b. Hârise..." dediler.
Pey*gam*be*ri*miz, "Bundan başka bir istediğiniz var mı?" dedi.
Onlar, "Hayır, başka isteğimiz yok" cevabını verdiler.
Bunun üzerine, Resûl-i Kibriya Efendimiz, "Zeyd'i çağırın! Dilediğini yap*makta serbest bırakın! Eğer, sizi tercih ederse fidye-i necat almaksızın o sizin*dir, alın götürün; yok, eğer be*ni tercih ederse vallahi ben, beni tercih edene, kimseyi tercih et*mem!"[4]diye konuştu.
Harise ve kardeşi, Efendimizin bu konuşmasından memnun oldular ve "Sen" dediler. "Bize karşı çok insaflı davrandın!"
Huzura gelen Zeyd'e Efendimiz, "Şunları tanıyor musun?" diye sordu.
Zeyd, "Evet, tanıyorum" dedi.
Pey*gam*be*ri*miz tekrar, "Kimdir onlar?" dedi.
Zeyd, "Bu babamdır, şu da amcamdır" cevabını verdi.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Zeyd'e, "Sen, benim kim olduğumu öğrendin. Sana olan şefkat ve sevgimi de gördün. O halde ya beni tercih et, ya*nımda kal; ya onları tercih et, git" diyerek, onu tercihinde serbest bıraktı.
Zeyd'in cevabı şu oldu:
"Ben hiçbir kimseyi sana tercih etmem! Sen, benim için an*ne ve baba ma*kamındasın!"
Oğlunun bu cevabı karşısında şaşıran ve sarsılan baba Harise hiddetle, "Ya*zık*lar olsun sana!" dedi. "Demek ki sen kö*leliği; hürriyete, anne babana, amca*na ve ev halkına tercih edi*yorsun!"
Fakat Zeyd, babasıyla aynı kanaatte değildi. "Babacığım!" dedi. "Ben, bu zât*tan öyle şeyler gördüm ki kendisine hiçbir zaman bir kimseyi tercih ede*mem!"[5]
Küçük Zeyd böylece Resûl-i Ekrem Efendimize olan sa*dâkat ve bağlılığını is*patlamıştı. Kader, ona nurlu ve parlak bir istikbâl hazırlıyordu. Bu hali, onun ilk müjdesiydi.
Efendimizin, Zeyd'i Evlat Edinmesi!

Peygamber Efendimiz, Zeyd'e bu eşsiz bağlılığın mükâfatını ver*mede ge*cikmedi. Hemen elinden tutarak, onu Ku*reyş'in oturduğu Hıcır mahalline gö*türdü ve halka şöyle hitap etti:
"Ey hazır bulunanlar! Şahit olunuz ki bundan böyle Zeyd, benim oğlum*dur. Ben ona vârisim, o da bana vâristir."
Mekkeliler, birini evlat edinmek istedikleri zaman böyle yaparlardı. Efen*dimiz de onların bu âdetlerine uyarak, Zeyd'i böylece ken*disine evlat edinmiş oldu.



************************************************** *******

Ne demiştir: Ben ona vârisim, o da bana vâristir

Sonra dön Karın Hatice nin tokmakçısı Fatıma nın babası olduğunu öğrenince çılgınca bir iş yap. Evlatlık almayı yasakla. ve git dosdoğru Zeyd in karası Zeynep e el koydu. Osuruktan tayyare bir cevapla.
İşte ayet denilen : Utanıyorum bir şey demeye.
Diyanet Meali :
33.37 - Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince , onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.

Ne diyor ayet:

evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın.

TUH Allah belanı versin . Olur mu istiyorsan bir yeni bir ayet yaz. Elin karısına neye el koydun ve buna utanmadan Allah'ı alet ettin.

Devamla.

Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.

Güya" Tanrı emir vermiş git gelini ni al diye.

Zaten her pislik işine Tanrıyı da alet ettin ya. Not. Çocuk Karısı Ayşe nin lafı.
Utanmazlığın son kertesi.





Peki aşağıdaki yazıya göre Muhammet gerek Ayşe gerekse Bu mariya tarafından boynuzlanmış mı oluyor

Kevser süresini de dikkate aldığımızda Muhammed'in kısırlığı çok güçlü hale gelmektedir. Bu surenin tefsirinde müşriklerin peygamberi soyu kesik, güdük, kısır, kuyruğu kesik anlamlarına gelen "ebter" sözüyle alaya aldıkları, asıl soyu devam etmeyecek olanların onlar olacağı belirtilir. Yani, çocuğu olup da çokluğa sahip olmanın önemsizliği vurgulanır. Bu suçlama kısuırlık olasılığını öne çıkarır.

Alıntı:
Hicretin 7. yılında Mısır'ın İskenderiye kralı Mukavkıs'a İslam'a davet için elçi gönderilir. Mukavkıs, Mariya ve Sirin isimli iki cariye, Mebur ya da Cureyh adında bir köle, bin miskal yani yaklaşık olarak 5 kg. altın, 20 takım elbiselik Mısır kumaşı, Düldül adında bir katır, Afir adında bir merkep, bir miktar bal, çeşitli misk ve esanslar hediye ediyor.
Mariya aslen Habeşistanlı olup Rum asıllı bir Hristiyandır. 20 yaşlarında genç ve güzel bir kadındır. Sirin ile kardeştir. Onları getiren elçi Hatîb bin Ebî Belteâ ya da kafiledeki Safvan bin Muttalib yolda Sirin'le cinsel ilişkiye girer.
Bu yüzden Muhammed, Sirin'i arkadaşı şair Hasan'a verir, Mariya'yı kendisine alır.

ZAVALLI MARİYA ve İBRAHİM


Yarın muhammed dirilip deseki ben yalan söyledim bunlar muhammedin kafasını keserler .

Kayıtlı
Size şah damarından yakınım diyen tanrıya şunu diyorum "Bize bu kadar çok yakınsan neden elçi gönderiyorsun ?
Clarence Darrow

Zeyd Hatice nin akrabasına satın aldırdığı delikanlı kölesidir. Hatice zeyd den hamile kalınca alelacele Muhammed'i iş güveysi olarak alarak evlenmiştir. Hatice ölünce zeyd Muhammed'e kalmış oda oğlu olmadığı için onu evlatlığa almıştır. Senin malın benim, benim malım senin demiştir.

Muhammet o kadar genç ve doğurgan kadınla evlenmesine rağmen hiç birinden çocuğu olmayınca ayılmış ve kısır olduğunu anlamıştır. ve Fatıma'nın Zeyd in çocuğu olduğunu anlayınca Zeyd in elinden karısı Zeynep'i zorla bir ayet numarası, Allah nikahımızı kıydı deyip ile almıştır.

Sonradan da Zeyd i öldürmek için en olmayacak savaşlara göndermiş tir. Bak: Zeyd in katıldığı savaşlar.
Zeyd i Mute savaşına Bizans üzerine göndermiştir . Zeyd in ordusu 3.000 kişi iken Bizans ordusu otuz katı yani 90.000 kişidir. El insaf resmen ölüme göndermiştir. 3.000 kişinin diğerleri de Muhammedîn istemediği kişilerdir


ZEYD İN SATIN ALINMASI :

Zeyd b. Hârise b. Şurâhîl el-Kelbî. Üsâme'nin babası. Ashâbın ileri gelenlerinden olup, Resûlullah (s.a.s)'ın en çok sevdiği arkadaşlarındandır. Bu yüzden sahâbe arasında "el-hubb" diye anılırdı.

Tam künyesi: Zeyd b. Hârise b. Şurâhîl (ibn ishak'a göre, Şurahbîl) b. Kâ'b b. Abdiluzza b. Imriülkays b. Âmir b. Abdivüdd b. Avf b. Kinâne b. Bekr b. Uzre b. Zeyd el-Lât b. Rufayde b. Sevr b. Kelb b. Vebre b. Tağlib b. Hulvân b. imrân b. Luhaf b. Kuzâa'dır (ibn Hişâm, es-Sîretü'n Nebeviyye", I, 247; ibn Sa'd, et-Tabakâtıt'l-Kilbrâ, III, 40; ibnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe fı Ma'rifeti's Sahâbe, II, 281).

Kaynakların ifadesine göre; cahiliyye döneminde, Zeyd'in annesi Su'dâ, yanında oğlu olduğu halde akrabalarını ziyarete gider. Bu sırada Benî el-Kayn b. Cisr'e mensup bazı atlılar, Su'dâ'nın akrabaları olan Benî Ma'n evlerine baskın yaparlar. Zeyd'i de bu arada beraberlerinde alıp götürürler. Zeyd, bu sırada temyiz çağında bir çocuktur. Onu, Ukaz Panayırına götürüp satışa arzederler. Hz. Hatice'nin yeğeni Hakîm b. Huzâm b. Huveylid de o esnada panayıra uğrayıp Mekke'ye götürmek üzere birkaç köle satın alır. Zeyd b. Hârise de bu köleler arasında bulunmaktadır. Hakîm, Mekke'ye döndüğünde, halası Hz. Hatice kendisini ziyarete gider. O da halasına köleleri göstererek, dilediği köleyi seçip götürebileceğini söyler. Hz. Hatice de Zeyd b. Hârise'yi seçer. Daha sonra O'nu, Resûlullah (s.a.s)'e bağışlar.

Yani görğlfdğüğü gibi çocuk değilir. rüşt durumundadır.

Zeyd Bin Harise (575-629)
Kur'an-ı Kerim'de adı geçen tek Sahabedir. Peygamber Efendimizin (asm) azatlı kölesidir. Küçük yaşta annesinin yanından kaçırılmış ve Mekke'de köle olarak satılmıştır. Hz. Hatice (ra) tarafından Peygamber Efendimize hediye edilmiştir. Anne ve babasının gösterdiği muhabbet ve sevgiden çok daha fazlasını görmüş, ailesi kendisini bulup almak için izin aldıkları halde, Peygamber Efendimizin yanından ayrılmamıştır. İslam ile müşerref olan ilk dört kişi arasında yer almıştır. Biri hariç, Peygamber Efendimizin katıldığı tüm savaşlara katılmıştır. Ordu komutanı olarak katıldığı Mute Savaşında şehit olmuştur.

Yani Zeyd in doğumu 575 yılındadır. Hatice ise Muhammet le 595 yılında evlenmiştir. Bu durumda Zeyd Hatice Muhammet ile evlendiğinde 595-575=20 yaşında delikanlıdır.

8 yaşında çocuktu diye yalan söyleyenler. Yalanları ile baş başa kalsınlar. Zaten her şeyi örterler.

Hatice zeyd i satın aldıktan sonra hiç iş işletmemiş evde boğa gibi beslemiştir. 20 yaşında delikanlı dul bir kadının dizi dibinde ne arar. Karar sizin.


Bir arkadaş bana bir mesaj atmış. Görmemişim özür dilerim bu gün gördüm .
Şöyle diyor.
muhammet eşlerine öldükten sonra evlenme yasağı koymuş. Bunun gerekçesi Muhammedin kısırlığının meydana çıkacak olmasımıdır. ,

ayşe muhammet öldüğünde 18 yaşındadır. Tabii muhammetten sonra evlense bir düzine çocuk olacak ve Muhammedin kısırlık ispatlanmış olacak . İşte aşağıdaki ayette benim eşlerim sizin analarınız dır diye yasak koyduğu ayet. Tabii ana ile evlenilmez ya. Uyanık seni.

Diyanet Meali :
33.6 - Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü'minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah'ın Kitab'ına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü'minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap'ta yazılıdır.

Birikeri de bu konuyu şöyle tartışmışlar.



sonuç olarak şunu diyorum ki:

ahzab 53 deki peygamberden sonra onun karıları ile evlenmeyi yasaklayan ayetin nüzul sebebine ilişkin kaynaklar Talha b. Ubeydullah'ın sarf ettiği sözleri gösteriyor.

"Allah'ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır

KISMININ NUZUL NEDENİ

Muhammed zamanında Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olan sahabe Talha Bin Ubeydullah "Muhammed öldükten sonra onun hanımlarından Aişe'yi ben kendime alacağım" der.Kimi kaynaklarda böyle konuşan başka erkeklerinde olduğu yazmaktadır.muhammed ölünce falanca hanımı ben alacağım, filanca hanımı ben alacağım dedikoduları Muhammedin kulağına kadar gider.Muhammed çok üzülür.Bunun üzerine muhammed ayetin son kısmını okuyarak sahabelerin heveslerini kursaklarında bırakır.

Kaynaklar : Tecrid-i sarih diyanet terc. 1772 nolu hadisin şerhi,birçok müfessir ahzab 53. ayetinin değerlendirmesinde bu hikayeyi anlatırlar

yani Talha "Muhammed herkesin dul kalan karısı ile evleniyor. and olsun ben de Muhammed ölünce onun karısı Aişe ile evleneceğim" dediği için bu ayet inmiştir.

daha açık söylüyorum sivaslı. Hz Muhammed islam yolunda ilk müslümanlardan olan yoldaşı Talha'nın bu sözüne kızmış ama yüzüne birşey demediği/diyemediği için bu ayeti yazmış ve kuranın içine koymuştur. Koskoca Allah'ın başka işi yok da Talha'nın bu sözü üzerine ayet gönderecek öyle mi?

Ne demek Allahın başka ne işi var. işi gücü muhammedin karıları.

Diyanet Meali :
33.53 - Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber'in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber'i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah'ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.


Muhammet eve kadınları doldurunca olacağı budur. Başkaları ,muhammedin arkadaşları karılarına göz koynaya başlayınca takas edelim diyenlere veya muhammet ölünce karısı ayşeyi ben alacağım lafları duyulmaya Başlayınca hemen allahına müracatla yeni ayet yazdırmış ve muhammedin karılarına yaklaşmayın ada ben ölünce kimse karılarıma taşip olmasın diye yukardaki ayeti ilan ettirmiştir. Zavallı muhammet kısırlık bu kadar kadına bir çocuk doğurtamamış ele güne rezil ayetler icat ettirmiştir.
Önüne gelen kadınla evlenmek istemiştir. Tek derdi soyunu devam ettirecek bir erkek evlattır. Tek kızı fatımanında ilk karısı haticeden onunda kölesi zeyd in kızı oldugunu anlayınca palas pandıras gelini olan zeydin karı zeynebe el koyması zorla nikahına alması komikliğin rezaletin daniskası olmuştur.



.

Aklı başında hiçbir insan kendi özgür aklını bir dine ya da ideolojiye teslim etmez
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 19-07-2019, 03:11
Alibey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alibey Alibey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2014
Mesajlar: 846
Standart

Zavallı ZEYD
KADERİ KÖTÜ İMİŞ. Yada muhammed kötü kader yazmış.
Zeyd
Şimdi işin aslı farklı.
Hatice 3. Kocasıda ölünce akrabasına bana genç bir köle satın al diyor. Akrabasıda 500 dirheme yemenli çok dil bilen yakışıklı 17-18 yaşlarında bir genç köle buluyor. Haticeye kocalarından çok mal kalmış kervanları olan bir kadın. Neyse kölesine iş verip çalıştırmıyor yanında koruma gİbi gezdiriyor. Durum böyle olunca hatice bu genç zeyd den hamile kalıyor. Hetice bu arada 40 lı yaşlarda. Köleden hamile kaldı diye dedikodudan çekiniyor. Arkadaşı bir kadına bana derhal bir iş güveysi bulun diyor. Arkadaşı da garip evlenememiş kimsesiz muhammedi buluyorlar. Ve muhammedi iş güveyliğine alıyor hatice. Tabii bu arada hatice bir kız doğuruyor. Kız da fatıma muhammedin üstüne kalıyor? Bir zaman sonra hatice ölüyor. Muhammed bana baksın diye yaşlı sevde isminde bir kadınla evleniyor. Sonra işi azıtıyor çocuk yaşta olmak olmak üzere bir çok kadınla evleniyor. Muhammed birde bu arada erkek evlat arıyorki nesli devam etsin. Fakat bir türlü bu kadar genç kadından hatta eski eşlerinden çocuk sahibi olmuş doğurgan kadınlardan bile çocuk olmayor hatta gebe bile kalmıyor , düşük bile yapmıyorlar. Yalnız mısır valisisin hediye ettiği maria altlı çingene bir kadın hamile kalıyor erkek çocuk oluyor ama uzun yaşamıyor.. Bu arada halk çocuk muhammede hiç benzemediğinden çocuk muhammedden değil diyor. Muhammed hatta damadı aliyi hakem tayin ediyor. Neyse bu kadın yolda gelirken yanındakilerden gebe kaldığı anlaşılıyor.
Muhammedde halk kevser suresinde söylendiği gibi kısır soyu kesik demeye başlıyor. Muhammedin kafası atıyor o halde fatıma kimden diye araştırınca zeyd den olduğunu anlıyor ve alel acele zeydin karısı zeynebe yani gelinine Allah senin nikahını bana kıydı işte ayeti deyip resmen el koyuyor. Zeyd ve zeynep zeyd le bizim çocuğumuz var desede itiraz etsede dinlemiyor ve bu arada ikisine tehdit ayetleri geliyor. Ahzap surelerinde varlar. Neticede muhammet öldükten sonra fatıma ve alinin sülalesi resmen kazınıyor. Ali fatıma hasan hüsen hepsi öldürülüyor. Bu ölümlerde ali düşmanı ayşenin eli var. Ayşe muaviye ve oğlu yezitle iş birliği tapıyor.
Neticede herkes ortalıktan çekilince yemende Zeyd i tarikatı ortaya çıkıyor. Fatma zeydin çocuğu idi diye yönetimde halifelikte mallarda hak iddia ediyorlar. Bu zeydi tarikatı yemende halen var. İnternette ara bulursun.

Aklı başında hiçbir insan kendi özgür aklını bir dine ya da ideolojiye teslim etmez
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 19-07-2019, 03:18
Alibey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alibey Alibey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2014
Mesajlar: 846
Standart

Ayşe evlilik
Fasil : İSRÂ` VE Mİ`RÂC HADÎSİ

Konu : Hz. Peygamber`in Hz. Âişe ile evlenmesi

Ravi : Ümmü`l-mü`minîn Âişe

Baslik : PEYGAMBERİMİZİN HAZRET-İ ÂİŞE İLE NİŞANLANMASI
Hadis : Rivâyete göre şöyle demiştir: Ben altı yaşında bir kız iken Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem beni akd ve nikâh eylemişti. (Üç sene sonra) biz Medîne`ye hicret ettik. Hâris İbn-i Hazrec oğullarının menziline indik. Müteâkıben ben, sıtmaya tutuldum. Bu cihetle saçım döküldü. (Hastalıktan kurtulduktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlarıma döküldü. Bir kere ben, arkadaşlarımla berâber salıncakta oynarken annem Ümmü Rumân bana doğru geldi ve beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Beni ne edeceğini bilmiyordum. Annem elimi tuttu. Tâ evin kapısı önün (e geldiğimizde ora) da beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihâyet soluğum biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü, başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu. Evde Ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunyordu. Bunlar bana: - Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdi! di(ye alkışla) dılar. Annem beni bu kadınlara teslîm etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve Resûlullah`a teslîm ettiler. Beni hiçbir şey sıkmadı. Ancak Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`i habersiz görünce sıkıldım. (Resûlullah bir sedir üzerine oturmuştu. Yanında Ensâr erkeklerinden, kadınlarından oturanlar vardı. Beni Resûlullah yanına oturttu). Ensâr kadınları beni Resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım.
HadisNo : 1553


��

Aklı başında hiçbir insan kendi özgür aklını bir dine ya da ideolojiye teslim etmez
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
arif tekin, arif tekin makaleleri


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hz. muhammed hatasız mıydı? Deistic Thought İslam 71 29-03-2020 09:55
Hz Muhammed'in Çocukları tewderi İslam 18 03-09-2012 11:46
muhammedin çocukları En el hak İslam 16 04-04-2011 21:36
AKP çocukları kuşatıyor sodomo-- Politika 2 26-05-2007 16:47

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:59 .