Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Kadın & İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 17-06-2006, 02:19
K.C. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
K.C. K.C. isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Fasil : İDDET VE İSTİBRA BÖLÜMÜ
Konu : Sükna Ve Nafaka
Ravi : Fatıma Bintu Kays
Hadis : Anlattığına göre, kocası kendisini talak-ı bette ile boşamıştır. Kocası ortalıkta olmadığı halde, vekilini (bir miktar) arpa ile Fatıma`ya göndermiş, Fatıma da bunu pek az bulmuştu. (Veya vekile kızmıştı.) Vekil: "Vallahi bizim üzerimizde (nafaka hakkı olarak) bir şeyin yok!" demiştir. Fatıma da Resulullah (sav)`a gelerek durumu anlatmış. Aleyhissalatu vesselam da : "Senin onun üzerinde nafakan yok" buyurmuş ve Ümmü Şerik el-Ensariyye (ra)`nin yanında iddetini geçirmesini emretmiştir. Sonra, Fatıma`ya: "Bu kadın, ashabımın çokça uğradıkları birisidir. Sen iddetini İbnu Ümmi Mektum`un yanında geçir. Zira o, ama birisidir, örtünü de (onun yanında) çıkarabilirsin. (İddetin bitip) helal oldun mu bana haber ver!" buyurdu. (Fatıma der ki): "Helal hale geldiğim zaman, Resulullah (sav)`a gelip Muaviye İbnu Ebi Süfyan ve Ebu Cehm (ra)`in benimle evlenmek istediklerini haber verdim. Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki "Ebu Cehm, sopasını omuzundan indirmez. Muaviye ise fakirdir, parası yoktur. Sen Üsame İbnu Zeyd (ra) ile evlen!" Üsame hoşuma gitmedi. (Resulullah (sav) bunu seçmiş olacak ki tekrar): "Sen Üsame`yle evlen!" buyurdu. Ben de onunla evlendim. Allah Teala Hazretleri onu bana hayırlı kıldı. Onunla mes`ud oldum.
HadisNo : 4203

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Nisa Suresi
Ravi : Aişe
Hadis : Cenab-ı Hakk`ın şu ayette: "Ey Muhammed! Kadınlar hakkında senden fetva isterler, de ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor: Bu fetva kendilerine yazılan şeyi vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlara ve bir de zavallı çocuklara ve yetimlere doğrulukla bakmanız hususunda Kitab`ta size okunandır..." (Nisa, 127) ayetinde atıfta bulunan bahis. Önceki ayettir ki orada şöyle denmektedir: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz." Hz. Aişe (ra) devamla şunu söyledi: "Sonraki ayette yani, "... kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlara..." (Nisa, 127) ifadesinin geçtiği ayette, Cenab-ı Hakk`ın mevzubahis ettiği arzu, kişinin terbiyesi altında bulunan yetimenin malı ve güzelliği az olması halindeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir.
HadisNo : 537
şimdi bu son cümleye ne denebilir ki: çirkin ve fakirse yetimlerle evlenme git ötekilerden 2, 3, 4 al. Hadis (özrü) ayetten (kabahatinden) büyük.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 18-06-2006, 11:51
ŞİA ŞİA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 May 2006
Mesajlar: 73
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Sayın Liop, sizin bahsetmiş olduğunuz hüküm, yani nasıl ki günümüzde hakimler kadın kocayı boşuyorsa, Şiada da şer'i Hakim (Müçtehid) kadın ve kocayı boşar.İster kadın müracaat etsin, ister erkek.Yeter ki kadın, geçerli bir mazeret öne sürsün.

Sayın Hira mustanın dediği gibi, bin defa da erkek kadına boşol desin boşayamaz.Nasıl evlenirken bu şahıslar nikah ahti okutmak mecburiyetinde iseler, aynı şekilde, boşanırken de ahit okumaları gerekmektedir.


Şu hususu lütfen gözönünde bulundurun ve insaflı olun.Erkek ve kadın anlaşırlarsa, kadının da erkeği boşama hakkı vardır.Bu Şia ve sünni fıkhında da böyledir.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 19-06-2006, 09:35
liopleurodon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
liopleurodon liopleurodon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Feb 2006
Mesajlar: 1.372
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Şia, hala boş laf üzeridnesin. Ben sana bugün çeşitli islam ülkelerinde uygulananı değil, islam dininde, kuranda, hadiste tarif edileni soruyorum. İslam dininde hakim diye bir mevki yoktur. Böyle bir mevki hukuki zeminini asla dinden almaz. Ve erkeğin boş ol demesiyle kadın boş düşer. Ötesi yoktur.

Evlenirken nikah akti okutmak mecburiyeti filan da yoktur.

Bu dediklerin, Şia ve Sünni fıkhında böyledir, doğru ama o fıkıhlar islam fıkhı değildir. Ve dahası Sünni'ler Şia'yı bozuk mezhep, şıiler sünnileri bozuk mezhep ilan ederler. Ve hatta birbrilerini katli vacip olarak görüp boyuna öldürürler. İstersen haritada biraz aşağılara bak, Şia ve Sünnilerin nasıl birbirini doğradığını bizzat görürsün..


Kuranda ve hadislerde, erkeğin karısını boşamasına tahdit koyna hiç bir hüküm, hakim gibi bir merci, mevki, kadının erkeği boşamasına dair herhangi bir açık kapı yoktur. Bu gibi hususlar, içtihat ile ilkel bedevi adetlerinin yeterli olmaması üzerine, içtihat vs. gibi müesselerle ortaya konan bidatlerdir. Aksini iddia ediyorsan, bir tek ayet getir, bir hadis getirde görelim.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 19-06-2006, 10:10
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Bu konuyla ilgili ortak kanaatlere sahip olduğumuz bir link veriyorum;

http://www.kurandasevgi.gen.tr/kkadin/index.htm
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 22-06-2006, 00:01
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Kadının boşanma talep edebileceğiyle ilgili bir ayet daha!
Bir boşama iki defa [geri alınabilir], ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir.

Ve kadınlarınıza verdiklerinizden herhangi bir şeyi geri almanız, her iki [taraf]ın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için helal değildir: O halde, ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğe kavuşması için [kocasına] bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yoktur.(dipnot 218)

Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır; onları ihlal etmeyiniz: Zira kim Allah'ın koyduğu sınırları ihlal ederse, işte onlar zalimlerdir! (Bakara 229)

Dipnot:218 Bütün otoriteler, bu ayetin, kadının kocasından kayıtsız şartsız boşanmasını isteme hakkı ile ilgili olduğunda mutabıktırlar; bu şekilde kadının isteği ile evliliğin sona erdirilmesine hul‘ adı verilir. Sıhhat derecesi yüksek birçok Hadis'e göre, Sâbit b. Kays'ın karısı Cemîle Hz. Peygamber'e gelerek, kocasının kusursuz karakterine ve davranış tarzına rağmen “İslam'ı kabul ettikten sonra yeniden küfre düşmekten ne kadar nefret ediyorsa, kocasından da o kadar nefret ettiği”ni beyan ederek boşanmasını talep etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Cemîle'ye, kocasının evlendikleri zaman kendisine mehir olarak verdiği bahçeyi ona iade etmesini emretti ve evliliğin bittiğini ilan etti. (Bu Hadis'in birçok değişik şekli, İbni ‘Abbâs'dan rivayetle Buhârî, Neseî, Tirmizî, İbni Mâce ve Beyhakî'de kaydedilmiştir.) Benzer Hadisler, Hubeyde Binti Sehl adlı kadınla ilgili olarak, İmâm Mâlik'in Muvatta’ında, İmâm Ahmed'in Müsned'inde, Neseî ve Ebû Davûd mecmualarında Hz. Ayşe'den rivayetle nakledilmiştir (aradaki tek fark, son kaynakta kadının ismi Hafsa Binti Sehl olarak anılmıştır). Bu Rivayetlere istinaden İslam Hukuku, kocanın evliliğe ilişkin yükümlülüklerini herhangi bir şekilde ihlal etmemiş olması şartıyla, sadece kadının isteği üzerine evlilik sona erdirilirse, kadının akdi bozan taraf olacağını ve bu nedenle, nikah sırasında kocasından almış olduğu mehri iade etmek zorunda kalacağını hükme bağlamıştır; ve bu durumda, kadının kendi hür iradesiyle vazgeçmiş olduğu mehri kocanın geri almasında “her iki taraf için de hiçbir günah yoktur”. Bütün bu rivayetlerin ve hukukî sonuçlarının etraflı bir tartışması, Neylu'l-Evtâr'da (VII, 34-41) görülebilir. İslam Hukuku'nun çeşitli ekollerinin bu konu ile ilgili görüşlerinin bir özeti için bkz. Bidâyetu'l-Müctehid II, 54-57.

Bu da ilgili hadis:6598 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Habibe Bintu Sehl, Sabit İbnu Kays, İbni Şemmas radıyallahu anhüma'nın nikahı altında idi. Sabit ise kısa boylu çirkin bir adamdı. Habibe, Aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi, Allah'tan korkmasam, kocam yanıma girince suratına tüküreceğim (o kadar nefret ediyorum)" der.Aleyhissalatu vesselam: "(Mehir olarak aldığın) bahçeyi geri verir misin?" dedi. Kadın "evet!" dedi.
Ravi der ki: "Kadın bahçeyi Sabit'e iade etti. Resulullah aleyhissalatu vesselam da onları ayırdı." (demekki Peygamber boşayabiliyormuş)

[color=] [/color]
Kadının boşanma talep edebilmesiyle ilgili bulabildiğim diğer hadisler:

4053 - Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hangi kadın, (çok ciddi) bir gerek yokken kocasına boşanma talebinde bulunursa, bilsin ki, cennetin kokusu kendisine haramdır."
Ebu Davud, Talak 18, (2226); Tirmizi, Talak 11, (1187); İbnu Mace, Talak 21, (2055).
6597 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mazur bir sebep yokken kocasından boşanma talep eden kadın cennetin kokusunu bile bulamaz. Halbuki cennetin kokusu kırk yıllık yürüme mesafesinden duyulur."
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 22-06-2006, 09:52
liopleurodon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
liopleurodon liopleurodon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Feb 2006
Mesajlar: 1.372
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Hiramusta, bu boşama mevzusu, devrin ilkel bedevi töresi için doğal, normal bir vakadır. Ama takip eden dönemde sorun yumağı oluşturmuştur. Hoş hemen her mevzu böyledir. Malum miras mevzusu mesela.. Bu durumda da birileri çıkmış tefsir vs. diyerek böyle günü kurtarmaya çalışmıştır.

Bu anlattıklarından bariz bir şekilde kadının kocasını boşama hakkının olmadığı görülüyor. Erkek karısını boşar, dilediği zaman, sorgusuz sualsiz. Ama kadın bunu yapamaz. Ancak böyle peygambere gider filan. Ama dikkat edin, islamda bir yargı, yürütme vs. mercii tanımlı değildir. Yani bu konuda kimin hüküm vereceği tanımsızdır. Peygamberin mevta olmasıyla bunlar külliyeten ortada kalmıştır.

Sen ise hala debeleniyorsun, insaf et kendine biraz. Açıkca, kadınların kocalarını boşayamadıklarını gösteren hadisleri, ayetleri filan getirip koyuyorsun, sonra da ahanda bakın, kadın kocasını boşayabiliyor diyorsun. Hayır biraderim, kadın kocasını boşayamıyor. Ancak araya hatırlı kişileri sokmak, onlarla yüz göz olmak durumunda kalıyor. Ama erkek, boş ol diyor, iddet müddetini bekliyor ve iş bitiyor.. Bu hadislerde bu gerçeği gayet bariz şekilde ortaya çıkarıyor.

Diğer hadislere de bak bakalım. Hangi erkek gelip muhammede bizi boşa demiş?

Ayette bahsedilen husus, kadının mehrinden vazgeçmesi hususudur. Hul mevzusu olarak bilinir. Ama bu ayetler filan tefsir edilirken büyük bir sümen altı vakası yapılır. İslamda bir yetkili merci tanımı yoktur. Kimdir, kime gidecektir kadın beni boşayın diyerek? Böyle bir müessese yoktur. Dahası, kadın böyle kendine merci ararken, erkek kapıyı göstermekle işi bitirebilmektedir. Bu nasıl adaletdir? Bu nasıl perhizdir?
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 22-06-2006, 10:09
ŞİA ŞİA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 May 2006
Mesajlar: 73
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Liop Allah'tan kork diyeceğim.Ama Allah'ın yok.Niçin bile bile iftira ediyorsun veya kimi memnun etmek için kendini bu şekilde gülünç duruma düşürüyorsun anlamıyorum.Kadın anlaştığı taktirde kocasını boşayabilir.Veya taklidi mercie gider, taklidi merci kocaya mühlet verir, bu mühlet içerisinde koca kendini düzeltmesse, kadını boşayabilir.Bu islam'ın yasasıdır.Müçtehid bu ruhsatı İslam'dan alır.Ben müçtehid değilim.Türkiye'de yim.Dolayısıyla hangi hadisden bu hükmü çıkardığını bulma gibi bir imkana sahip değilim.Kaynaklarımızda henüz türkçeye çevrilmiş durumda değil ki sana bunu izah edeyim.
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 22-06-2006, 11:01
liopleurodon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
liopleurodon liopleurodon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Feb 2006
Mesajlar: 1.372
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

ŞİA, beni geç ama sen biraz Allahtan kork önce. Çarpılan alimallah, böyle ayeti filan kendince eğip bükerken..

Bak, kadın kocasını ikna etmek zorundadır boşanmak için. Bu amaçla da tek ekonomik güvencesi olan mehrinden vazgeçebilir (Hul vakası). Ayetler bunu açıkca gösterir.

Ama erkek karısını boşayacağında hiç bir kayda, rızaya filan tabi değildir. Boşamanın nedeni değil, yöntemi ortadadır. Boş ol dersin, canının istiyor olması yeterlidir. Bu anda kadın boş düşer ve mehir, iddet müddetince bekleme, bu müdddette rızkının temini gibi hakları doğar. Ama hiç bir şekilde "Beni boşayamazsın" filan diyemez. Bu niyetlede hiç kimseye başvuramaz. Boşanmanın kefaretini ödeyen herkes, gönlünce karısını boşayabilir.

Ama kadın kocayı boşayamaz. Koca diyelim kadını dövüyor boyuna. Buna hakkı var, ayet bunu farz kılmış. Kadının tek yapabileceği çaresiz oturmaktır. Kocasından kendini boşamasını arz etmektir. Kocası onu boşamazsa hiç bir şey yapamaz. Sen diyorsun ki, taklidi merciye başvurur. Kimdir bu merci? Bu merci, bu kararı vermek üzere gücünü nereden alır? Bu mercinin seçilmesi vs. neye göredir? İslamda böyle bir merci tayin edilmemiştir. Alakalı ayetlere bakarsanız, iki şahit bir merci eder ama onlar boşanıp boşanmadığına değil, mesela mehrin doğru yerine getirilip getirilmediğine bakarlar. Dahası, adam çıkıp, vermiyorum mehir filan ayağı yüzünden boşamıyorum diyebilir. Buna karşı hiç bir yaptırım yoktur.

Ama kızlarda insan evladıdır. Ve insanlar evlatlarını gözü gibi kollar. Adamın kızı bu hale düşerse, düşmesi kaygısı varsa, bunu haksızlık, dirayetsizlik olur görür. Başlarım böyle dine filan der gider. Bu da dinin bir numaralı esprisi olan otoriteye isyanla sonuçlanır. Bu yüzden de ilerleyen zaman içinde bu ve benzeri durumlar, tefsir filan denerek biraz daha hakkaniyetli olacak şekilde törpülenmiş, sosyal hayata monte edilmiştir. Ama bunların hepsi bidattan ibarettir. Yani dine sonradan sokulmuş mevzulardır.

Evet, açıkca soruyorum. Bu bahsettiğin merci, bu mercinin hukuki dayanağı, usulleri, yanlış hüküm kaygısı halinde nereye başvurulacağı (temyiz) vs. nerdedir, islama göre? Bu mercinin dayanağı olan hangi ayet vardır?

Kadın neden boşanmak için bir merciye başvurmak zorunda iken, erkek kafasına göre takılabilmektedir?
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 22-06-2006, 11:18
K.C. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
K.C. K.C. isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Aslında o ayet ve hadislerden kadının da boşanma hakkı olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak liop'un dediği gibi erkeğin boşanmasında aranmayan şartlar kadının boşanma talebinde aranıyor. Hadiste kadın peygambere baş vuruyor. Bu hadis kadının bir merci huzurunda boşanması gerektiğine tek başına delil teşkil eder mi tartışılır. İlerleyen hadislere baktığımızda parantez içi ilavede (önemli bir sebep)ten bahsediliyor. Parantez içlerini hiç sevmem. Dine sonradan yapılan yorumlardır onlar. Yine de var sayalım ki İslamiyet'in muradı da o, yine de erkeğe getirilmemiş bir şart var ortada.
Bir diğer husus kadın boşanmak istediğinde mehrini erkeğe geri veriyor. Bu da kadın ile erkek boşanma talepleri arasındaki en önemli ve adaletsiz fark bence. Çünkü erkek boşanmayı talep ettiğinde kadının mehrini isteyemezken kadın ancak bu mehirden vazgeçtiği taktirde boşanabiliyor. Bu durumda geçerli bir sebebin var olduğunu düşünelim, diyelim ki kocası kadına kötü davranmakta, kadın bu davranışlardan kurtulmak için üstüne üstlük haksız olan tarafa tazminat ödüyor. Bu apaçık bir ADALETSİZLİKTİR. Erkek hem kusurlu hem karda.
Hadislere baktığımızda kadının cennet kokusundan uzak olduğunu görüyoruz. Bir kadının boşanması için bundan daha CAYDIRICI bir yaptırım olamaz. Boşanmayla ilgili bir hadis daha okumuştum orada da boşanan kadının MÜNAFIK gibi olacağı rivayet ediliyordu.
Cennete girememek ve münafıklıkla tehdit edilmiş bir kadının boşanmaya cüret edebileceğini zannetmiyorum. Geçerli, önemli bir sebebin taktiri kime verilmiş? Hadiste kadın kocasından nefret ettiği için boşanmış. Nefret etmek geçerli bir sebep mi?
Geçerli sebebin varlığında dahi kadın niçin eşine tazminat öder?
Geçerli sebep şartı niçin erkek için yoktur, iki dudağı arasından çıkacak birkaç söze bakar?
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 22-06-2006, 11:39
ŞİA ŞİA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 May 2006
Mesajlar: 73
Standart Re: üç kere boş ol.(talak)

Liop ben ayet *yorumlamadım.Merciinin kim olduğunu sormuşsun.İslam dininde her zamanda bir müçtehidin bulunması farz-ı kifayedir.Taklidi mercii makamı Şiada şu anda das vardır.Ama dediğin gibi, sünniler içerisinde bu makam şu anda yoktur.Fakat yok olmaması, İslam'da böyle bir makamın olmaması anlamına gelmez.Sünniler içerisinde birileri çıkmış, içtihat kapısı kapanmıştır diye uydurma, dende yeri olmayan bir söz söylemiştir.Bu söze yine sünni alimleri karşı çıkmışlardır.



İmam Malik: İmam Malik bu konuda şöyle buyuruyor.Ben bir insanım. *Hem doğru *hem de yanlış yapabilirim. *Benim sözlerimi kitap Kuran ve Sünnet’le *karşılaştırınız (Yani onlara uygun olmayanı atınız)

İmam Şafii: İmam Şafii de şöyle *buyurmuştur.Eğer benim sözlerimin aksine *doğru bir hadis bulursanız *benim sözümü *duvara çarpınız.(El Mezahib ül Erbaa cl *s 217)

İmam *Azam: imam *Azam buyuruyorki *Bu benim reyimdir.hatta benim en iyi reyimdir.Herkim bundan gayrısını getirip ispat ederse ben onu kabul ederim.

* * * * * Benim verdiğim fetvanın delillerini bilmeden,benim sözüm üzerinden fetva veren kimseye fetva haramdır.

İmam Hanbel: Halk ilim sermayesinin azlığından başkalarına tabi olurlar,dini başkalarına tabi kılma! çünkü onlarda yanlışlıktan ve yanılmaktan korunmuş değillerdir.

İmam Şarani: Geçmişlerden hiçbir *sahabe ve tabiinden İslam *dininde herhangi *muayyen bir meshebe *uymaya *dair *bir emir *bize gelmemiştir. Eğer *böyle bir şey *söylemiş *olsalardı *günaha girmiş olurlardı . Çünkü *bu taktirde *o müctehidin *Peygamber’in (sav) bazı hadisleri *görmemesi üzerine *o hadislere *amel edilmeyebilirdi.

* * *İslam şeriatı, Muayyen bir müctehedin bilgisi ve anlayışı olamaz belki bütün *müctehitlerin bilgilerinin *tümü *olabilir Müslümanların muayyen bir mezhebe tabi olmaları nasıl vacib edildiği belli değildir.Halbuki müctehitler kendilerine tabi olunmaktan sakınmışlar.Peygamber (sav) den sahih hadis gördüğünüz taktirde ona uyun ve bizim fetvalarımızı atın diye halka tavsiyede bulunmuşlardır.

Abdulazim:Ehl-i Sünnet’in en büyüklerinden olan Abdülazim şöyle diyor: Biliniz *ki Allah Teala kimseyi Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli olun diye mükellef kılmamış ancak İslam Peygamberinin (sav) getirdiklerine iman etmeyi vacip etmiştir. Risalet-il Kavl-il sadid s3

Hanefi ibni Cevzi Cemal –üddin ;Ehli Sünnet’in meşhur alimlerinden olan *Hanefi ibni Cevzi Cemal –üddin’in bu hususta üzerinde durulmaya değer kıymetli sözü var Diyorki:bir meshebe tabi olmak aklın kaidesini iptal etmek demektir.Halbuki Allah (cc) aklı düşünmek doğru yolu bulmak için *yaratmıştır.Bir *insanın elinde bulunan ışığı *sürdürmesi, karanlıkla yürümesi yanlış iştir.Mezheblere uyanlar bu şahsa *taazim ediyorlar o mezhebin imamına itakatta *bulunuyorlar onların sözlerine ve *fetvalarını düşünmeden kabul ediyorlar.Bu zelalettir.Çünkü söze dikkat etmek gerekir söyleyene değil. Teblis-i iblis ibni Cevzi *s 81

Abdül Muteal: Mısırlı alimlerden Ezher üniversitesi mensuplarından bulunan Abdül Muteal diyorki:Ben diyebilirimki içtihat etmeye mani olmak zulüme, zorbalığa,dünya malına temah etmeye sebebiyet vermiştir.Eğer bu vesileler bizim *kabul ettiğimiz dört mezhepten gayrileri hakkında da tahakuk etseydi muhakkak bir cemaatte o mesheplere tabi olurlardı ve bizde onları kabul ederdik;ama o mesheplerde *o güç ve kuvvet olmadığından kabul etmiyoruz.

* * * * * * * Biz şimdi bizleri dört mezhebe bağlayan bu vesilelerin meydana getirdiği zincirlerini çözebiliriz ve İslam’daki içtihat serbestisine dönebiliriz.Çünkü kahır ve galebe(zor ve baskı) içtihat serbestine *mani olmuştur. Müslümanların *umumi reyi değil Meydan-il İçtihat *s 14


İbni Abidin:Ehl-i Sünnet’in büyüklerinden olan ibni Abidin şöyle *söyler: Bir insanın muayyen bir mezhebe bağlı kalması caiz değildir.Her kim içtihadı, birkaç kişiye *mahsus *sonrakileri öncekilere taki vemukallidi ve şeriatın anlaşılmasını sabıklara ait bilirse Allah’ı ve *onun dinini tahkir etmiş sayılır.Halbuki *bu şeriat bütün insanların idrakine göre gönderilmiştir.

Eğer *söylenirse ki ,sonrakiler Allah’ın kitabında Peygamber’in (sav)sünnetinde *içtihat etme *kabiliyetini *haiz değillerdir.illa da sabık müçtehitlere tabi olmamalıdırlar Bu ve boş batıl sözlerine *ne delil getirebileceklerdir?Acaba bu sözlerin manası Allah’ın (cc) hükümlerini ortadan kaldırmaktan *başka bir şey midir? Cila’ül Ayneyn s 107

Şati:Ehl-i Sünnet alimlerinden *Şati,bu hususta derki: İmamların mezhebine tabi olan kimseler *zannederlerki,imamların mezhepleridir.Birde derecedeki kendi imamından gayri bir müctehide fazilet kail olunursa onu *inkar eder *ve İslam yolundan çıkmış sanır,halbuki bu hususta *elinde herhangi bir delil bulunamaz.

Dr Abdül Daim: İslam’ın siyasi felsefesinin *müellifi Dr Abdül Daim kitabının 21 sayfasında *şöyle yazıyor:Müslümanların geri kalmasının sebebi,içtihadın yasaklanması ve ictihat kapısının *kapanması zamanından başlar.Dünya ne kadar ileri gittiyse müslümanlarda *o kadar geri kaldılar. Geçmişlerin *siyasi itibarları bakımından koydukları binaları kimse sonradan değiştiremedi Padişahlar,valiler kendi siyasi makamlarını korumak için düşüncenin ve içtihadın önünü aldılar.Böylelikle kendilerine karşı itirazda bulunabileceklerinden *asude hatır oldular. Her vakit ıslahatçı ve hür düşünceli bir şahıs çıkıp zamanında hükümdarından korkmadan bir şey söylemek isterse bile sözlerini dinleyen olmuyordu.İçtihat kapısı kapanmıştır.kimse açamaz diyorlardı.

Cemal-eddin Efgani;Sultan Abdülhamid zamanında *bir müddet İstanbul’da bulunan tesirli hitabeleri ile reşit türk milletini uyandırmaya ve onları sanayiye ve medeni teşkilata teşvik eden meşhur Cemal-eddin efgani,kendi hatıra kitabının 177’inci sayfasında şöyle yazar:

* * * * * Şüphesiz eğer imam Azam’ın, Malik’in, Şafii ,Ahmed’i Hanbel’in *ömürleri şimdiye kadar ecel aman verip devam etseydi,bugünkü *türlü içtimai mesele üzerinde Kuran’dan ve hadisten ahkam çıkarıp daha fazla düşünselerdi daha dakik olarak ilahi ahkamdan istifade ederlerdi.

* * * * * *Evet onlar imamlar ve müctehidler idiler zahmetler çektiler ve dinin esaslarını kurdular Allah onlara iyi mükafatlar ihsan buyursun ama imamların Kuran’ın bütün esrarını anlayarak hepsini kitaplarında yazarak bize bıraktıklarına inanmamak gerekir.

Muhammed Vecdi;Dairet’ul Mearif adlı eserinin 3 cildinde şöyle yazar:”Toplumun yeni duyduğu ihtiyaçların gerektirdiği kadarıyla,hükümler içtihatla ispatlanır.Hükümleri içtihat edebilecek müçtehitlere her asırda ihtiyaç vardır.İslamın birinci asrından ,üçüncü asrına kadar müçtehitler içtihat ediyor ,İslamın ilk öğretileriyle yeni çıkan olayları birleştirmede görüşlerinin birbirine ters düşmesinden hiç çekinmiyorlardı.Ancak toplumsal gevşekliklerin meydana geldiği ve İslam’ın esrarını anlayamadıkları sonraki dönemlerde ,kusurlarının üzerini örtmek için içtihat kapısının kapandığını bahane ederek mazeret getirdiler.Oysa Kuran’ın net ifadesine göre sahih hadisler göre içtihat kapısı kıyamete kadar açıktır...

Kadı Behlül Behçet efendi;Muhammedoğulları Tarihinde Teşrih ve Muhakeme adlı eserinde bu hususta şöyle demiştir:”İçtihat,Kuran-ı Kerim ve Resulullah’ın (sav)sahihi hadisleriyle ispat olmuş ,İslam dininin ileri gelenleri bunu sürekli uygulamışlardır.Hicretten üçyüz yıl sonra zalim hükümetlere uyan Dünya perest ulema ve fakihler ,kendilerinde İslam hükümlerinde içtihat etme liyakatı göremeyince ,zamanlarının sultanları,halifeleri,zalim yöneticilerinin isteklerinin aksine bir işe girişmeleri ,onların yanında makamlarının düşmesine ,dünyevi zararlarına ,dirhem ve dinarlarının azalmasına sebeb olacağından “içtihat kapısı bağlanmıştır”gibi zalimane bir söz uyguladılar.
* * * * * * Onlardan sonra gelen müslümanlarda ,akla ve nakle dayalı olmayan “içtihat kapısı kapanmıştır”sözünü şer’i bir söz kabul edip susmuş ve buna karşı ses çıkarmamışlardır.”



Sayın K.C., İslam'dan önce kadının mehir hakkı yoktur.Mehir zaten arkek tarafından kadına verilen bir paradır.Kadın erkeğe bu parayı daha önceden borç olarak vermemiş ki, bu kadına yapılan bir haksızlık olsun.Ayrıca dövme gibi olaylarda, kadın merciiye bildirir, mercide o kadanı boşar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:34 .