Odyssey´isimli üyeden Alıntı
Herşeyin sadece hiçbir zekası bulunmayan maddeler tarafından oluşturulduğu, teorisinde de, bir miktar hayal faktörü vardır.
|
Oluşum şey değil nitelik düzeyidir. Yani aslında şey bağlamında "oluşmak" diye bir kavrama sahip değiliz bu kavram bu zeminden daha üst bir zeminle ilgili, yani nitelik.
Odyssey´isimli üyeden Alıntı
Nonteistlerin büyük çoğunluğu, evrenin başlangıcında bir bilinç olabilitesinden bahsediyor. ve bence bu insanlığın ufkunu geliştiren bir düşünce.
Bu durumda, evrende ulaşılması gereken daha fazla bilgi var demektir.
|
Evrende ulaşılacak bir bilgi olduğunu sanmıyorum. Zira bilgi aslında özne ile nesnenin ilişkisiyle ilgili, aslında yorumlamak daha anlamlı bir yaklaşım gibi.. Aslında ilk ifadenle, evrenin başlangıcında bir
bilinç çerçvesine göre yorumluyorumü, özne-nesne ilişkisi olmadan bilinç olmuyor o nedenle evrenin oluşumunda bir bilinç dendiği anda bunun özne-nesne düzeyininde açıklığa kavuşturulması gerekir. Aksi taktirde bu ifade hem eksik hem de afaki oluyor.
Bilimin gelişmesinde motor güç felsefedir yani elbette öğrenme isteği.
Odyssey´isimli üyeden Alıntı
Bu görüşte birçok saygıdeğer bilim insanı da var.
Ve bu düşüncenin, dine dayanmıyor oluşu bir tarafa, felsefeyi tümüyle ele aldığımızda, teizm için bir temel oluşturması da mümkün değil.
|
Geçmiş dönem mahalle baskısı ve devlet, hakim ideoloji baskılarından dolayı bilim insanalrının kişisel hayatı gibi inanç konusu da aslında kişiye has bir durum sergileyebiliyor. Yani bilim insanı inanmadığı halde inanıyormuş gibi davranabiliyor... Keza akademiler ne yazık ki hakim ideoloji karşısında daha henüz tam anlamıyla bağımsız ve özgür sayılamaz, bu bağımsızlık maddi olduğu kadar manevi alanı da kapsıyor.
Örneğin ticari işlerimden ötürü bazı sosyal ağlarda bir çok konuya girmiyorum çünkü o ağda çok çeşitli inanç ve görüşte insanlar var. Kişisel platformlarda ise dilediğimle dilediğim gibi tartışabilirim... Benzer sorunlar ne yazık ki akademi dünyasında da mevcut...
Mesela insanlar yerçekimi konusunda ardında bir bilinç olduğunu düşünebilir. kabul bu bir itenek görevi görür, lakin bundan daha etkili olanı zaten neden, nasıl sorularıdır. Yani bilimin gelişmesinde çıplak felsefi itenekten daha fazla etkin-etken değil diye düşünüyorum. Bilimin gelişimine baktığımızda zaten bu açıkca kendisini belli ediyor, bilim genelde hakim görüş ve ideolojilerle çatışarak ilerlemiş... Bu gün mü? Ne yazık ki bu durum, bu günde geçerli ve bir çok bilim insanı mesele kendi özelleri olduğunda açık sözlü olamazlar. Günümüz insanı ise insanalrı hala çeşitli etiketlerle değerlendirdiği için(yani safsata mantığı-kültürü) de ne yazık ki açık sözlülük 2 yönden zarar verici, birisi kişilerin kendisine, ikincisi emeklerinin amacına ulaşmasına(kitlelerden-iletişimden kopma kaygısı)....