Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Turan Dursun > Turan Dursun

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 10-01-2014, 22:31
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

YAKIŞIKLI DELİKANLI YUSUF VE EFENDİSİNİN GÜZEL KARISI (ZELİHA)

Yusuf'un Tevrat'taki öyküsü, çok az ve önemsiz ayrıntıların dışında, olduğu gibi Kur'an'da geçmiştir. Kur'an'da 111 ayetli "Yusuf Suresi"nde anlatılır bu öykü. Hem de ilgi çekici bir "roman" niteliğinde... Tabii bu romanın içinde "aşk"da vardır. Efendisinin güzel karısının Yusuf'a olan aşkı... Bu kitaptaki konumuz dolayısıyla bizi ilgilendiren de, romanın bu kesimidir. Tevrat'tan izleyelim:

"Ve Yusuf Mısır'a indirildi. Firavun'un bir memuru, muhafız asker komutanı Mısırlı Potifar, onu oraya indirmiş olan İsmaililerin elinden satın aldı. (...) Yusuf onun hizmetinde bulunuyordu ve efendisi onu, evin üzerine tayin etti ve kendisinin olan her şeyi onun (Yusuf'un) eline verdi. (...)

Ve bu şeylerden sonra vaki oldu ki efendisinin karısı Yusuf'a göz atıp: '-Benimle yat!' dedi. Fakat Yusuf, reddedip efendisinin karısına dedi: Efendim, benimle evde ne olduğunu bilmez. Ve kendinin olan her şeyini elime vermiştir. Bu evde o kendini benden büyük görmez. Ve senden başka hiçbir şeyi benden esirgemez. Seni esirger çünkü sen karısısın. Ve ben nasıl bu büyük kötülüğü yapayım ve Allah'a karşı suç işleyeyim? Ve (kadın) her gün Yusuf'a söylediği halde Yusuf onunla yatma ya da birlikte olma yolundaki isteğini kabul etmezdi. Ve vaki oldu ki, günlerin birinde Yusuf, işini yapmak için eve girdi ve orada ev halkından (uşaklardan) kimse yoktu. Ve (kadın) '-Benimle yat!' diyerek onu (Yusuf'u) elbisesinden yakaladı. Ve Yusuf elbisesini onun elinde bırakıp kaçtı, dışarı çıktı. Ve vaki oldu ki (kadın Yusuf'un) elbisesini bırakıp dışarı kaçtığını görünce evinin adamlarını çağırdı. Ve onlara dedi: '-Bakın benimle eğlenmek, benimle yatmak için bu İbrani adamı bana geldi...'"
(69)

Öykünün bundan sonrası şöyle:

Yusuf'un efendisinin karısı (Zeliha), Yusuf'a isteğini kabul ettiremeyince "iftira"ya yönelir. Çünkü kadının "şehvet çılgınlığı", kine, nefrete dönüşmüştür artık. Kendisine saldırdığını söyleyerek zindana attırır Yusuf'u. Öldürtme olanağı olduğu halde bunu yapmaz. İçerler ama ne de olsa sevdiği, "aşık" olduğu erkektir o.

Zeliha Yusuf'a tutulurken Yusuf ilgisiz mi kalmıştı bu güzel ve şehvetli kadına?

Tevrat'ın bu konuda açıklaması yok. Bu konuda Kur'an'da açıklama var: Yusuf Suresi'nin 24. ayetinde şöyle denir: "And olsun ki, kadın Yusuf'a istekle yönelmişti. Yusuf da ona ilgiyle yönelmişti. Eğer Yusuf, Rabbinin burhanını (işaretini) görmeseydi olacak olurdu..."

Denir ki: "Tevrat'ı yazanların, bu öyküyü, M.Ö. 13. yüzyılda çok yaygın olan 'iki kardeş' adlı Mısır öyküsünden almış olmaları mümkün."(70)

Yusuf-Zeliha öyküsünün, kutsal kitaplara, çok eski efsanelerden geçmiş olduğuna kuşku yok. Ama hangi efsaneden geçmiştir? Bu kesin değil. İleride bu konuya yeniden dönülecek ve bazı karşılaştırmalar yapılacaktır.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.42-43

_______________________
(69) Tevrat, Tekvin, Bap:39, ayet:1, 4, 7-17
(70) EROS, c.II, s.800

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 11-01-2014, 01:44
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

YASAK AŞK VE YASAK CİNSEL BİRLEŞME

"Sizden hiçbiri, kendi yakın akrabasından birine onun çıplaklığını açmak için yaklaşmayacaktır. Ben Rabb'im. Kendi babanın çıplaklığını ve ananın çıplaklığını açmayacaksın, o senin babanın çıplaklığıdır. Kendi kızkardeşinin, babanın kızının, yahut ananın kızının çıplaklığını, evde doğmuş olsun yahut dışarıda, onların çıplaklığını açmayacaksın. Senin oğlunun kızının, yahut kendi kızının çıplaklığını, onların çıplaklığını açmayacaksın. Çünkü onların çıplaklığı seninkidir. Babanın karısının kızının çıplaklığını açmayacaksın, o, babandan olan senin kızkardeşindir. Babanın kızkardeşinin çıplaklığını açmayacaksın, o senin babanın yakın akrabasıdır. Annenin kızkardeşinin çıplaklığını açmayacaksın, çünkü o senin ananın yakın akrabasıdır. Babanın kardeşinin çıplaklığını açmayacaksın, onun karısına yaklaşmayacaksın, senin yengendir. Kendi gelininin çıplaklığını açmayacaksın, oğlunun karısıdır. Kardeşinin karısının çıplaklığını açmayacaksın, kardeşinin çıplaklığıdır. Bir kadınla onun kızının çıplaklığını açmayacaksın, onun oğlunun kızını, yahut kızının kızını, çıplaklığını açmak için almayacaksın, onlar yakın akrabadır. Bir kadını kendi kızkardeşi üzerine, onu kıskandırmak, o hayatta iken kendi yanında çıplaklığını açmak için almayacaksın."(71)

Burada kimlerin kimlerle evlenmeyecekleri ve cinsel birleşmede bulunamayacakları anlatılıyor. Tevrat'taki bu hükümler, küçük farklarla Kur'an'a da geçmiştir.(72) Dolayısıyla İslam hukukunda yer almıştır.(73)

Yakın akrabaların evlenmeleri ve cinsel birleşmelerinin yasaklarıyla ilgili, Tevrat'ta yer alan ve oradan Kur'an'a ve İslam Hukukuna geçen hükümlerin çoğunun, Tevrat'tan yüz yıllarca önce kaleme alınmış olan "Hammurabi Kanunları"nda bulunduğunu görüyoruz. "Hammurabi Kanunları"nın birkaç maddesi şöyledir:

"Eğer bir adam kızı ile yatarsa, o adamı şehirden çıkartacaklardır.
Eğer bir adam, oğluna bir gelin seçer, oğlu onunla yatarsa ve sonra kendisi (kayınpeder) kadının koynunda yatarken yakalanırsa, o adamı bağlıyacaklar ve suya atacaklardır.
Eğer bir adam, babasından (ölümünden) sonra annesinin koynunda yatarsa, her ikisini de yakalayacaklardır.
Eğer bir adam, babasının ölümünden sonra çocuk dünyaya getirmiş olan analığının koynunda yakalanırsa, o adam babasının evinden uzaklaştırılacaktır."
(74)

Tevrat'a dönelim:

"Babasının karısıyla yatan, babasının çıplaklığını açmıştır, ikisi de mutlaka öldürüleceklerdir; kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam geliniyle yatarsa mutlaka ikisi de öldürülecektir; rezalet ettiler, kanları kendi üzerlerinde olacaktır. (...) Ve bir adam, bir kadınla birlikte anasını alırsa alçaklıktır; aranızda alçaklık olmasın diye kendisi ve kadınlar ateşle yakılacaktır. (...) Ve bir adam, kızkardeşini, babasının kızını, yahut anasının kızını alır ve onun çıplaklığını görürse, kadın da onun çıplaklığını görürse, utançtır ve kavimlerinin oğullarının gözleri önünde atılacaklardır, kızkardeşinin çıplaklığını açmıştır, günahını taşıyacaktır..."(75)

Yakın akrabalarla evlenme ve birleşmelere ilişkin hükümler böyle sürüp gider Tevrat'ta.

İnsan, Tevrat'taki bir bu hükümleri düşünüyor, bir de "Lut Peygamber'in kızlarıyla cinsel ilişkide bulunduğu"na ilişkin yine Tevrat'ta anlatılanları göz önüne getiriyor; "ne büyük bir çelişki!" demekten alamıyor kendini. Bu çelişkiyi, "Tevrat'ın değişmiş olmasından ileri gelmiştir" diyerek açıklayanlar var. Ama çağımızda ortaya çıkan gerçekler karşısında bu tür açıklamaların "ciddi" hiçbir yanı kalmamıştır. Tevrat'taki çelişki, onun sonradan değiştirildiğini değil, ilkel toplum gelenekleri ve geleneklere ilişkin anlatımları içerdiğini gösterir. EROS Cinsel Bilim Ansiklopedisi'nde şunları okuyoruz:

"Yakın akrabalar arasındaki evlenmelerle ilgili yasaklara, en eski tarihlerden beri hemen hemen tüm toplumlarda raslanmıştır. (...) Çocukların ana babaları ile cinsel ilişki kurmalarını yasaklayan kanunlara, özellikle daha sık raslanır. (...) Bununla birlikte kızılderili İnca toplumunda ve eski Mısırlılarda kardeşlerin birbirleriyle evlendikleri bilinmektedir. Ayrıca bir takım Afrika kabilelerinde, kabile şefinin, kızları ile cinsel birleşmede bulunması zorunludur. Ama her iki durumda da, bu işlemleri yapma hakkına sahip olan kimseler ya toplumun başı, ya da önderleridir. Ve böylelikle yasaların üstünde kalmaktadırlar. Aynı hak hiçbir zaman geniş halk kitlelerine tanınmamıştır."(76)

Sedat Veyis Örnek'in "Etnoloji Sözlüğü"nde "Fücur" açıklanırken şunlar yazılı:

"Fücur, dar anlamda aile üyeleri arasındaki, geniş anlamda da yakın kardeş ya da hısım ve akrabalar arasındaki cinsel ilişkidir. Fücur, hemen hemen her yerde sıkı kurallarla yasaklanmasına rağmen, çeşitli biçimlerde istisnalarına da raslanmaktadır. Hatta bu durum, toplum tarafından kabul edildiği gibi, yeğlenmektedir de."(77) Örnek, "akraba evlilikleri"nin "ekonomik, ideoloji ve kültürel gerekçelerle" yeğlendiğini yazar.

Demek ki bu konuda Tevrat'ta görülen çelişki, onun sonradan "değişikliğe uğradığı"nı göstermez, ilkel toplum geleneklerindeki özelliği, bu geleneklerde "fücur" alanında bazı "istisna"lar bulunduğunu gösterir. Babalarına "şarap içirip sarhoş eden ve sonra da onunla yatıp cinsel ilişkide bulunan" Lut'un kızları, belki de -babalarının önder olmasından dolayı- bu hakkı kendilerinde görmüşlerdi de onun için bu yola gitmişlerdi. Belki de kaldıkları Tsoar'daki mağaradan önce içinde yaşadıkları toplumda, "kabile şefleri"ne, Lut gibi önderlere, "kızlarıyla cinsel ilişki kurma hakkı" verilmişti, belki de böyle bir hak kendisine verildiği halde Lut bu hakkı kullanmak istememişti, ancak "şarapla sarhoş edildikten" sonra kullanmıştı. Yani belki de toplum geleneği buna elveriyordu o zamanlar.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.44-47

___________________________
(71) Tevrat, Levililer, Bap:18, ayet:6-18
(72) Bkz: Kur'an, Nisa Suresi, ayet:23
(73) Bkz: (Bilgi için) Mecmau'l-Enhür, c.1, Kitabu'n-Nikah, Babu'l-Muharremat, İst. 1309, s.263-6
(74) Prof. Dr. Mebrure Tosun-Doç. Dr. Kadriye Yalvaç, Sumer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şadura Fermanı, s.200-201, no:154, 155, 157, 158. Ankara, 1975, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
(75) Tevrat, Levililer, Bap:20, ayet:11-12, 14, 17
(76) EROS, c.1, s.18
(77) Ankara, 1971, s.92

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 11-01-2014, 16:45
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

"ZİNA"

"Zina etmeyeceksin!"(78)

Tevrat'ta daha çok kadının durumu önemlidir zinada. Kadının durumuna göre ayrı ayrı hükümler yer alır:

Evli kadınla zina:

"Ve başka birinin karısıyla zina eden, komşunun karısıyla zina eden adam, hem o, hem kadın, mutlaka öldürüleceklerdir."(79) "Eğer bir adam, başka bir adamın karısı olan bir kadınla yatmakta olarak bulunursa, o zaman kadınla yatan adam ve kadın, onların ikisi de öleceklerdir."(80)

Evli ve nişanlı olmayan kadınla (kızla) cinsel ilişki kurulmuşsa:

"Ve eğer bir adam, nişanlı olmayan bir kızı aldatır ve onunla yatarsa, kendi karısı olmak üzere mutlaka onun için ağırlık verecektir. Eğer babası, ona kızı hiç vermek istemezse kızlara verilen ağırlığa göre para verecektir."(81)

Başkasına nişanlı olan bir kızla köyde-kentte cinsel ilişki kurulmuşsa:

"Eğer kız olan bir genç kadın bir adama nişanlıysa ve bir adam onu şehirde bulup onunla yatarsa, o zaman onların ikisini de şehrin kapısına çıkartacaksınız ve -şehirde olduğu halde bağırmadığı için- kadını ve -komşusunun karısını alçalttığı için- erkeği taşla taşlayacaksınız. Ve ölecekler ve kötülüğü aranızdan kaldıracaksınız."(82)

Başkasına nişanlı olan bir kızla kırda cinsel ilişki kurulmuşsa:

"Fakat adam nişanlı genç kadını kırda bulursa ve onu yakalayıp kendisiyle yatarsa, o zaman yalnız onunla yatmış olan adam ölecektir. Ama genç kadına bir şey yapmayacaksın. Genç kadında ölümü hak ettiren bir suç yoktur. Çünkü bir adam komşusuna karşı nasıl kalkar ve onu öldürürse, bu şey de öyledir. Çünkü onu kırda buldu, nişanlı genç kadın bağırmıştır ve onu kurtaran olmamıştır."(83)

Kız olarak alınan fakat sonradan kız olmadığı anlaşılan kadının durumu:

"Genç kadında kızlık nişanları bulunmadığı gerçekse, o zaman genç kadını babasının evinin kapısına çıkaracaklar ve kentin adamları onu taşla taşlayacaklar ve ölecek. Çünkü babasının evinde zina etmiş olmakla İsrail'de alçaklık etmiştir ve aranızdan kötülüğü kaldıracaksınız."(84)

"Zina" edenlere verilen "taşlanarak öldürülmelidirler!" hükmü, bu ilkel ve acımasız hüküm, İslam hukukuna da geçmiştir. Bugün İslam dünyasında tek "Kur'an" diye bilinen, oysa "mevcut" 5-6 ayrı Kur'an'dan ("mushaf"dan) sadece biri olan ve Zeyd İbni Sabit tarafından derlenmiş bulunan Kur'an'da böyle bir hüküm yoktur.(*) Bu Kur'an'da sadece "bekar" olarak "zina" edenler için; "yüz değnek vurun!" hükmü vardır.(85) "Taşlayarak öldürün!" hükmü, "evli" zina edenler içindir ve Zeyd'in derlediği Kur'an'da bulunmayan bir ayette yer almıştır. Ayetin anlamı şöyledir:

"Evli erkek ve evli kadın(**) zina ederlerse, onları kesinlikle taşlayarak öldürün! Tanrı'dan verilmiş bir ceza olarak taşlayın ikisini de. Tanrı güçlüdür, hikmetlidir."(86)(***) İşte sözkonusu acımasız hüküm bu ayete dayandırılmış ve Peygamber döneminde de uygulanmıştır.(87)(****)

Buhari ve Müslim'in kitaplarında da yer alan bir hadis, "zinadan dolayı" taşlayarak öldürmeye ilişkin hükmün "Tevrat"tan alındığını açıkça gösteriyor:

Abdullah İbni Ömer'in anlattığına göre: Medine'de Yahudilerden birileri gelip, Peygambere "bir kadınla bir erkeğin zina ettiklerini" haber verirler. Peygamber sorar onlara: "Zina suçundan dolayı taşlayarak öldürmeye ilişkin Tevrat'ta bir hüküm bulunduğunu biliyor musunuz? Bu konuda bilginiz nedir?"

Yahudiler bu soruya şu karşılığı verirler: "Biz (Tevrat'a göre) zina edenleri herkesin önüne çıkarırız ve zina edenler değnekle dövülürler."

O sırada orada bulunan Abdullah İbni Selam, Yahudilerin bu karşılığına: "Yalan söylüyorsunuz!" der ve şöyle konuşur: "Tevrat'ta 'recim' (zina suçundan dolayı taşlayarak öldürme hükmü) vardır."

Bunun üzerine Tevrat'ı getirirler, açıp bakarlar. 'Recim' ayetiyle karşılaşılınca Yahudilerden biri, elini ayetin üzerine koyar ve bu ayetten öncekiyle sonraki ayetleri okumaya başlar. Yani 'recim' ayetini göstermek istemez. O zaman Abdullah İbni Selam: "Çek elini ayetin üzerinden!" deyince, Yahudi elini kaldırır ve böylece 'recim' ayeti ortaya çıkar. Ve bunun üzerine Peygamber emir verir, "zina" etmiş olanları, "taşlayarak öldürürler."(88)

"Zina" kuşkusunu ortadan kaldırmak için başvurulacak yol: "LANET!"

"...Ve lanet getiren acılık suyu kahinin elinde olacak. Ve kahin, kadına ant içirecek ve ona diyecek: Eğer seninle adam yatmadıysa (yani biriyle zina etmedinse) ve eğer kocanın nikahı altında bulunurken murdarlığa sapmadınsa, lanet getiren bu acılık suyundan beri ol! Fakat kocanın nikahı altında bulunurken saptın ve murdar oldunsa ve kocandan başka bir adam seninle yattıysa (...) Rab, senin kalçanı düşürüp karnını şişirmekle kavminin ortasında seni lanet ve ant için ibret kılsın! Ve lanet getiren bu su, senin karnını şişirmek ve kalçalarını düşürmek için barsaklarına girsin! Ve kadın: Amin, amin! diyecek."(89)

Konuyla ilgili bundan sonraki ayetlere göre: "Kahin lanetleri yazacak", yazılanları "acılık suyu içinde silecek" ve bu suyu, kuşku duyulan kadına içirecek. "Eğer kadın murdarsa" ve kocasını aldatmışsa "kadının karnı şişecek ve kalçası düşecek"! O zaman kadın "kavminin arasında bir lanet olacaktır"! O suyu içen kadın "eğer murdar değilse, temizse (kocasını aldatmamışsa) o zaman arınmış olacak ve çocuklar doğuracaktır."(90)

"Zina" kuşkusundan dolayı "lanet"i anarak ant-içme ve ant içirme Kur'an'da da vardır. Ama Kur'an'daki hükme göre, kadınla birlikte, kadına "zina" suçu "isnat" eden kocanın da ant içmesi gerekir.(91) Bu ant içme karşılıklı olduğu ve ant içilirken "lanet" de anıldığı için bu işe "lanetleşme" (lian=mulaane) diye ad verilir İslam fıkhında.(92) Bu konudaki ilkel geleneğin Tevrat'a oradan da ortam ve koşullara göre biraz değiştirilerek Kur'an'a ve İslam hukukuna geçtiği anlaşılıyor.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.48-52

_____________________
(78) Tevrat, Çıkış, Bap:20, ayet:14
(79) Tevrat, Levililer, Bap:20, ayet:10
(80) Tevrat, Tesniye, Bap:22, ayet:22
(81) Tevrat, Çıkış, Bap:22, ayet:16
(82) Tevrat, Tesniye, Bap:22, ayet:23,24
(83) Tevrat, Tesniye, Bap:22, ayet:25
(84) Tevrat, Tesniye, Bap:22, ayet:20,21
(*) İslam dünyasında inanırlar arasında genellikle "tek Kur'an" (tek Mushaf) vardır diye bilinir. Oysa "Tek Kur'an" diye bilinen, sadece Zeydi'bni-Sabit'in derlediği Kur'an'dır. Bu Kur'an'ın dışında daha başka "mashaflar" da vardır ve bu "Mushaf"lar, birbirinden oldukça farklıdırlar. Sözgelimi: Herkesin genellikle "Tek Kur'an" diye bildiği ve Hz. Osman döneminde "resmileştirilen" Zeydi'bni Sabit'in "Mushaf"ı 114 sure olduğu halde, İbni Mes'ud'un "Mushaf"ı 112, Übeyyi'bni Ka'b'ın "Mushaf"ı ise 116 suredir. Bkz: Celaluddin Abdurrahman E's-Suyuti, El İtkan Fi Ulumi'l-Kur'an, Beyrut, 1973, El Mektebetu's-Sekafiyye, c.1, s.65. Ayrıca "Mushaflar"daki ayet sayısı da değişiktir. Peygamberin hanımlarından Aişe'nin şu sözü çok ilginçtir: "Ahzab Suresi, Peygamber zamanında 200 ayet olarak okunurdu. Ne zaman ki Osman "Mushafları" yazdırdı, Ahzab Suresi'ndeki ayet sayısı, şu anda gördüğümüz kadar kaldı." Aişe, Osman'ın "Mushaflar"ı "tağyir ettiği"ni, yani değiştirdiğini söylüyor ayrıca. Bkz: Celaluddin Abdurrahman E's-Suyuti, aynı kitap, c.2, c.25
(85) Kur'an, Nur Suresi, ayet:2
(**) Burada, ayetin metninde 'şeyh ve şeyha' yani 'yaşlı erkek ve yaşlı kadın deyimi var. Ama bu deyim, Peygamber ve İslam yorumcularınca 'evli erkek ve evli kadın' anlamında yorumlanmıştır.
(86) Bkz: Celaluddin Abdurrahman E's-Suyuti, El İtkan Fi Ulumi'l-Kur'an, Beyrut, 1973, c.2, c.25,26
(***) Ömer şöyle diyor: "Bir gerçektir ki Tanrı Peygambere kitabı (Kur'an'ı) indirdiğinde, ondaki ayetler içinde 'recim (zinadan dolayı taşlayarak öldürme)' ayeti de vardı." Bkz: Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, 2176. hadis.
(87) Bkz: "Fıkıh" kitapları, "Kitabu'l-Hudud."
(****) Buhari ve Müslim'in de "Sahih"lerine aldıkları hadislere göre "zinadan dolayı taşlayarak öldürme hükmünü", Peygamber birkaç kez uygulamıştır. Bkz: Tecrid-i Sarih, 1162,1482; Hadisler ve Sahihu'l-Müslim, 1955; Daru İhyai't-Turasi'l-Arabi, c.3; Kitabu'l-Hudud, hadis:16-29.
(88) Bkz: Tecrid-i Sarih, 1482. Hadis. Ve bkz: Sahihu'l-Müslim, Kitabu'l-Hudud, hadis: 26-29.
(89) Tevrat, Sayılar, Bap:5, ayet:18-22
(90) Bkz: Tevrat, Sayılar, Bap:5, ayet: 23-28
(91) Bkz: Kur'an, Nur Suresi, ayet:6-9
(92) Bkz: Fıkıh kitapları, Kitabu't-Talak, Babu'l-Lian. Akrıca bkz: Tecrid-i Sarih, 1716. ve 1717. hadisler ve Sahihu'l-Müslim, Kitabu'l-Lian, hadis:1-11.

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 11-01-2014, 19:59
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

"FUHUŞ"

"Kızını fahişe ederek onu murdar etme, ta ki diyar zina etmesin. Ve diyar alçaklıkla dolmasın."(93)

"Ve Rab Musa'ya dedi: Harun oğullarına ve kahinlere söyle: (...) Fahişe ve bozuk kadın almayacaklar. (...) Ve bir kahinin kızı fahişelik ederek kendini bozarsa, babasını bozmuş olur, ateşte yakılacaktır."(94)

"İsrail kızlarından ve İsrail oğullarından kendilerini fuhşa vermiş kimseler olmayacaktır. Kadın fuhşunun kazancını, yahut erkek fuhşunun ücretini, herhangi bir adak için Allah'ın Rabbin mabedine getirmeyeceksin. Çünkü bunların ikisi de Allah'ın Rabbe mekruh şeylerdir."(95)

Jean Gabriel Mancini, "Fahişelik ve Kadın Ticareti" diye dilimize çevrilen kitabında şunları yazar:

"İlk insanlarda fuhuş, konukseverlikle birlikte yürümüştür. Daha yakın zamanlara dek eskimolarda da bu, böyleydi. Aile ya da klan için az da olsa bir yarar aranmış olsa gerek... Konuklarla fuhuş yapmaya Kalde'de raslanır: Denizci ya da yolcuya bir çeşit toplumsal hizmet, bir yardımdır bu. İleride dinsel nitelikteki bir zorunlulukta birleşerek "kutsal" denen fuhuş durumunu alacaktır.

Bu gelenek Hindistan'la Mısır'da da vardı. Herodot'a göre Krallar bile kızlarını isteyene sunuyorlardı."
(96)

Evet, ilk çağlarda "krallar bile kızlarını isteyene sunuyorlardı." Peygamber Lut bile kızlarını "Sodom"lulara sunmamış mıydı? Lut kızlarını sunmuştu, ama gerek Tevrat'a ve gerek Kur'an'a göre, onlar Lut'un "kızları"nı değil, Lut'a gelen konukları istemişlerdir. Sodomlular, "kızlar"la değil, ancak konuklarla cinsel isteklerini doyurabileceklerini söylemişlerdi Lut'a. Yukarıda bunun öyküsünü aktarmıştık.

Jean-Gabriel Mancini'nin dediği gibi "Fuhuş" bir zamanlar "dinsel" bir nitelik bile almış ve bir "kutsal fuhuş"un bile sözü edilmişti. Richard Lewinshon, kitabında bu konuya ilişkin olarak şu bilgileri verir:

"M.Ö. üçbin yıllarında, insanın o güne dek eriştiği en ileri uygarlıkların beşiği olan doğu imparatorluklarında almış yürümüştü (fuhuş). Her yerde bir kamu kuruluşu olarak tapınağa bağlıydı, tapınaklar, gelirlerinin bir bölümünü böyle sağlarlardı. Her yerde bu ticarete kadın da katılıyordu, erkek de. Fahişelerin, Tanrıların hizmetkarları olarak iş görmeleri ve çağlarındaki yazıların onlara 'kutsal' demesi, yaptıkları işin gerçek niteliğini değiştirmez."(97)

"Cinsel iktisadın bu kolu konusundaki kaynakların, bütün doğu devletlerinin en pratik zihniyetlisi olan Babil'de özellikle çok oluşu"nun "hiç de tesadüfi" olmadığını da yazdıktan sonra yazar, açıklamalarını şöyle sürdürüyor:

"Tapınakta fuhşun, bir zamanlar Sami ırktan gelen halk topluluklarının bir özelliği olduğuna inanılıyordu. Bununla birlikte, tarihin yazdığı en eski tapınak genelevi, Sami ırktan olmayan bir ulusun, Sümer Devletinin, Uruk'taki baş tanrı Anu tapınağındaydı. Fahişeler, Anu'nun şehvetli kızı İştar'a adamışlardı kendilerini."(98)

Bir zamanlar "rahiplerce bir tapınış biçimi" kazandırılmış fuhşa.(99) "Fuhuş" çıkar için "kutsallaştırılmıştı". Ama daha sonra yasaklandı.

İşte Tevrat'taki "fuhşu yasaklayıcı" ayetler, bu dönemdeki durumu dile getiriyor. Yani "Fuhuş" denen şeyin, dinsel yönden artık kötü görüldüğü dönemdeki durumu... Tevrat'ın bu dönemi yansıtan ayetlerindeki yasaklayıcı hükümler, Kur'an ayetlerine ve İslam Peygamberinin sözlerine de geçmiştir.(100) Ancak Kur'an'da "...Eğer iffetli olmak istiyorlarsa cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." biçiminde esnek bir anlatım yer alıyor.(101) İleride bu konu üzerinde genişlemesine durmaya çalışacağız.

Jean-Gabriel Mancini diyor ki: "Musa Peygamber fuhşu yasaklamıştı. (...) Fakat Süleyman (Peygamber) tapınağı, yine de bir 'fuhuş pazarı' halindeydi. Çünkü yasaklama, ilke olarak yalnızca İbranilere uygulanıyor, yabancı kadınlarsa bu alışverişe (fuhşa) konu olabiliyorlardı".(102)

"Fuhuş" nedir?

Konunun anlaşılması için bu soruya da karşılık vermek gerekir:

Fuhuş, genel anlamda, "kadının para karşılığında kendini vermesi olayıdır" diye düşünülür.(103) Ancak "kendini para karşılığında veren" kadın olabileceği gibi, "erkek" de olabilir. Çünkü "erkek fuhşu" da vardır.(104) Kaldı ki bu tanım, başka yönlerden de eksiktir. Sözgelimi: "Fuhuş" olayının gerçekleşmiş olabilmesi için, "bilinçli ve iradi bir rıza"nın da varolması şarttır.(105) Sonra cinsel birleşme işinde bedenini satan kimsenin, ille de "para" karşılığında satması gerekmez. Başka türlü maddi çıkarlar karşılığında da bu yola gidebilir.

Hatta "cinsel doyum" amacı bile güdülmeyebilir. Örneğin: İlkellerde görülen fuhuş. Çünkü bu fuhşu "salt cinsel doyum ve para kazanma açısından değerlendirmek yanlıştır. İster metres tutma, ister çok kadınla evlilik dışı ilişki, ister erginlik ve erginlik sonrası yıllardaki serbest cinsel yaşama biçiminde olsun; bunların çoğu, toplum tarafından desteklenmekte, temelinde toplumsal ve ritüel gerekçeler yatmaktadır. Hatta bir takım törenler ve ayinler sırasında yapılan fuhuş, kutsal olarak nitelenmektedir. Parayı bilmeyen ve sınıf farkları bulunmayan toplumlarda çeşitli yan evlilikler adı altında ve bayramlarda fuhuş yapılmaktadır. Bu tür fuhşun ritüel (ayin yöntemine ve töresine ilişkin) bir niteliği vardır."(106)

İlk çağlarda "kadın fuhşu" kadar, "erkek fuhşu" da önemli olduğu için(107) Tevrat, kadın fuhşuyla birlikte "erkek fuhşu"na da değiniyor ve "kadın fuhşunun kazancını, yahut erkek fuhşunun ücretini, her hangi bir adak için Allah'ın Rabbine getirmeyeceksin" diyor. Sonra "çünkü bunların ikisi de Allah'ın Rabbe mekruh şeylerdir" diyerek Tanrı'nın fuhşun bu iki türünden de "hoşnut olmadığı"nı anlatıyor.(108) Yukarıda açıklandığı gibi Tevrat'ta "oğlancılık" da yasaklanıyor ve "bir adam, kadınla yatar gibi erkekle yatarsa, ikisi de nefret edilesi şey yapmışlardır, mutlaka öldürüleceklerdir" deniyor.(109)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.53-56

___________________
(93) Tevrat, Levililer, Bap:19, ayet:29
(94) Tevrat, Levililer, Bap:21, ayet:7-9
(95) Tevrat, Tesniye, Bap:23, ayet: 17-18
(96) Jean Gabriel Mancini, Fahişelik ve Kadın Ticareti, Çev. Semih Tiryakioğlu, Varlık, 1973, s.20-21
(97) Richard Lewinshon, Cinsi Adetler Tarihi, Çev. Ender Gürol, Varlık, s.25
(98) Richard Lewinshon, Cinsi Adetler Tarihi, Çev. Ender Gürol, Varlık, s.25
(99) Jean Gabriel Mancini, a.g.e., s.21
(100) Bkz: En'am Suresi, ayet:151; A'raf Suresi, ayet:33, Nur Suresi, ayet:33 ve bkz: Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, 1022. hadis.
(101) Nur Suresi, ayet:33
(102) Jean-Gabriel Mancini, a.g.e., s.23
(103) Jean-Gabriel Mancini, a.g.e., s.16
(104) Bkz: Tevrat, Tesniye, Bap:23, ayet:18
(105) Bkz: Jean-Gabriel Mancini, a.g.e., s.19
(106) Doç. Dr. Seda Veyis Örnek, Etnoloji Sözlüğü, Ankara, 1971, s.92
(107) Bkz: Richard Lewinshon, Cinsel Adetler Tarihi, İst. 1966, s.51-53; EROS, c.II, Oğlan Genelevi maddesi.
(108) Bkz: Tevrat, Tesniye, Bap:23, ayet:18
(109) Bkz: Tevrat, Levililer, Bap:20, ayet:13

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 11-01-2014, 21:40
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

HAYVANLARLA CİNSEL İLİŞKİ

"Hayvanla her yatan, mutlaka öldürülecektir."(110)

"Ve bir hayvanla yatan adam mutlaka öldürülecektir. Hayvanı da öldüreceksiniz. Ve bir kadın, bir hayvana yaklaşmak üzere onun yanına giderse, kadın ve hayvanı öldüreceksiniz. Ve kanları kendi üzerlerinde olacaktır."(111)

Hayvanlarla cinsel birleşme yoluna neden gidilir?

EROS Cinsel Bilim Ansiklopedisi'nde şu bilgi veriliyor:

"Hayvanlarla cinsel birleşmede bulunanlar bunu merak dolayısıyla yapmış olabilirler. Ama bunu alışkanlık haline getirenler de vardır. Cinsel sapıklıklar konusunda araştırma yapmış olan ünlü hekim Krafft-Ebing, kadınlar karşısındaki erksiz (güçsüz) olan bazı ruh hastalarının, hayvanlarla cinsel birleşmede bulunmayı, bir alışkanlık haline getirmiş olduklarını söyler. Günümüzde de bu davranış cinsel sapıklık sayılmaktadır.

Ancak tarihin en eski devirlerinde ve ilkel toplumlarda, hayvanlarla birleşmenin dinsel bir anlamı vardır. Bilindiği gibi, ilkel toplumlarda hayvan, kendisine tapılan, kutsal sayılan bir yaratıktır. Hayvanlarda doğaüstü güçler ve özellikler bulunduğuna inanan bu insanlar, bir yandan hayvanlara taparken, bir yandan da çeşitli yollardan onlara yaklaşmak, hatta bu yaklaşmayı gerçek birleşmeler haline getirme çareleri aramışlardır. Tanrı ile, daha doğrusu onun hayvan biçimindeki sembolü ile cinsel birleşmede bulunan rahipler, böylelikle onun gücünden bir bölümünü elde ettiklerine inanmışlardır. Eski Mısır'ın Osiris rahipleri de Tanrı'ya adanan köpeklerle birleşmeyi, dinsel bir görev saymaktaydılar."
(112)

Demek ki "hayvanlarla cinsel birleşme"nin, kimi toplum ve geleneklerde "dinsel" bir anlamı vardır. Bu gelenek ve inanış, "çok tanrı"ya inananlar için geçerlidir. Tevrat'ın, "hayvanlarla cinsel birleşme"ye karşı çıkması da bundandır; dinsel bir anlam taşıdığı, ya da böyle bir anlamı akla getirdiği içindir. Cinsel ilişkide bulunan hayvan, daha önceki inançlarda "Tanrı'nın sembolü" diye görüldüğü, bu da "Tektanrıcılığa" aykırı olduğu içindir. Yani konunun, böyle bir yorumu yapılabilir.

"Hayvanlarla cinsel birleşme"yi yasaklayan Tevrat ayetlerindeki hükümlerin bir bölümü İslam "fıkıh" kitaplarına da geçmiştir. Gerçi, "hayvanla cinsel ilişki kuran" kimsenin "öldürülmesi" gerektiğinden sözedilmiyor. Ama cinsel ilişki kurulan hayvanın öldürülmesi istenir.(113)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.57-58

________________________
(110) Tevrat, Çıkış, Bap:22, ayet:19
(111) Tevrat, Levililer, Bap:20, ayet:15-16
(112) EROS, c.II, s.329
(113) Bu dipnot numarası boş bırakılmış (Yayıncının notu).

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 11-01-2014, 22:09
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ŞİMŞON VE KADIN YÜZÜNDEN BAŞINA GELENLER

"Şimşon", kimi kitaplarda "Samson" biçiminde yazılır. İslam "va'z" ve "tefsir" kitaplarında ise "Şem'un" ve "Şem'unu'l-Gazi" diye geçer.

Orhan Hançerlioğlu, "Samson (Şimşon)" için şunları yazar:

"Mitolojik Yahudi kahramanı... Gerçekte İ.Ö. XII. yüzyılda yaşamış bir İsrail yargıcı olan Samson'un kişiliği efsaneleşmiş ve kutsal kitapta (Tevrat'ta) da bu niteliğiyle yer almıştır. Yunanlıların Herakles'i, Romalıların Herkül'ü, İranlıların Rüstem'i gibi olağanüstü bir gücü olduğuna inanılır. Filistin yerlilerinin baskısı altında ezilen göçmen İsraillilerin direnişini simgeler."(114)

Tevrat'ın anlattığına göre "Şimşon"un annesi "kısırdı". "Rabbin meleği, kadına görünüp dedi: '-Sen kısırsın ve doğurmuyorsun, fakat gebe kalacaksın ve bir oğul doğuracaksın. Rica ederim, sakın şarap içme ve hiçbir murdar bir şey yeme, çünkü işte sen gebe kalacaksın, oğul doğuracaksın. Onun başına ustura değmeyecek, çünkü ana rahminden Allah'a adak olacak ve İsrail'i Filistinlilerin elinden kurtarmaya başlayacak."(115) Kadın olayı kocasına şöyle anlattı: "Bana bir Allah adamı geldi ve onun görünüşü, Allah'ın meleğinin görünüşü gibi çok heybetliydi. Nereli olduğunu kendisinden sormadım ve bana adını da bildirmedi. Fakat bana dedi: Sen gebe kalacaksın ve bir oğul doğuracaksın..."(116)

Kadının çocuk doğurmaması belki kocasındandı, yani "kısırlık" kadında değil, kocadaydı belki de. Onun için de, kadının "melek" sandığı, ya da kocasına öyle anlattığı "Allah adamı" çocuk doğurmasını sağladı. Tohumunu vererek tabii. Tevrat'ta böyle, kadınlara "çocuk" doğurtan "melek"lerin, "Allah adamları"nın sık sık sözleri edilir.

Neyse... Anlaşılan Şimşon'u kadının dölyatağına düşüren "Allah adamı", oldukça iriyarı bir adamdı. Onun için kadın onun "çok heybetli" olduğunu söylüyor. O, çok heybetli olduğu için Şimşon da çok "heybetli" ve güçlü olmuştu, yani o "Allah'ın adamı"na benzemişti diye düşünülebilir.

Evet, Şimşon çok güçlü, iri yapılı bir delikanlı olmuştu büyüyünce. "Tanrısal" bir güce sahip olmuştu.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.59-60

_____________________
(114) Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, İstanbul, 1975, Remzi K., s.555
(115) Tevrat, Hakimler, Bap:13, ayet:3-5
(116) Tevrat, Hakimler, Bap:13, ayet:6-7

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 12-01-2014, 01:57
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ŞİMŞON VE FİLİSTİNLİ KIZ

Filistinliler, Şimşon'un toplumuna, İsraillilere düşmandılar. Bu iki toplum birbirlerine pek kız alıp vermezlerdi.

Ne var ki Şimşon bir Filistinli kızı görünce sevdi. "Aşk sınır tanımaz" derler ya, onun aşkı da sınır tanımadı: "Ve Şimşon (...), çıktı, babasıyla anasına bildirip dedi: Timna'da Filistinlilerin kızlarından bir kadın gördüm, onu şimdi kadın olarak bana alın. Babası ve anası ona dediler ki: Kardeşlerinin kızları arasında ya da toplumunun içinde bir kadın yok mu ki, sünnetsiz Filistinlilerden kadın almaya kalkıyorsun? Şimşon babasına dedi: Onu bana al, çünkü gözüme hoş (güzel) görünüyor. (Seviyorum onu)."(117)

Tevrat'ın anlattığına göre, Şimşon'un gönlünün kıza yakılması "Rabb"dendi. Annesi ve babasıysa bu durumu bilmiyorlardı.(118)

"Ve Şimşon, babası ve anasıyla birlikte Timna'ya indi. Timna bağlarına geldiler ve işte genç bir aslan. Aslan gümbürdeyip Şimşon'un karşısına çıktı. Rabbin ruhu kuvvetle Şimşon'un üzerine geldi ve Şimşon, bir oğlağı iki parça eder gibi aslanı ikiye böldü."(119)

Şimşon bir "mucize" göstermişti. Koskoca aslanı yenmiş, parçalayıp bırakmıştı. Böylece kendinde Tanrı'nın gücü olduğunu ortaya koymuştu. Bu arada Filistinli kızla ilgisini de "ihmal" etmemişti: Fırsat bulunca gidip buluştu kızla. "Kadınla (kızla) söyleşti. Kadın, Şimşon'un gözüne hoş (güzel) görünmüştü bir kez. Ve bir zaman sonra kadını almak için döndü, aslanın leşini görmek için de yoldan saptı."(120)

Tevrat yazarı, burada bir mucize daha meydana geldiğini yazıyor:

"Ve işte aslanın leşinde bir arı sürüsüyle bal vardı. Şimşon balı avuçlarına aldı ve yiyerek gitti. Babasıyla anasının yanına geldi, onlara da verdi. Ve yediler. Şimşon, balı aslanın leşinden almış olduğunu onlara bildirmedi."(121)

Ayetlerde bundan sonra anlatılanlara göre, Şimşon ne yapıp ederek, Filistinli kızı "karı olarak" aldı. O dönemin ve o yörenin geleneklerine göre, gençleri topladı, büyük bir "ziyafet" verdi onlara. Ziyafetteki gençlere bir de "bilmece" sordu:

"Şimdi sizlere bir bilmece söyleyeyim. Ziyafetin yedi gününde onu bulup bana bildirirseniz size otuz keten esvap (elbise) vereceğim. Ama bana bildiremezseniz, o zaman siz bana otuz yedek esvap vereceksiniz. '-Bilmeceni söyle de onu işitelim!' dediler. Şimşon onlara bilmeceyi açıkladı: 'Yiyenden yiyecek, kuvvetliden tatlı çıktı.'"(122)

Öykünün bundan sonrası şöyle:

Filistinli gençler, Şimşon'un sorduğu bilmeceyi yedinci güne dek bilemezler. Kendilerine yardımcı olması için Şimşon'un sevgili karısına başvururlar. Yani Filistinlilerden aldığı kadına... "Kocanı kandır da bize bilmeceyi bildirsin, yoksa seni ve babanın evini yıkarız..."(123) derler. Kadın da çaresiz kabul eder. Ağlayarak şöyle der kocasına: "Şimşon, sen beni sevmiyorsun, toplumunun oğullarına bilmece söyledin, bana bildirmedin. (Oysa karınım, beni seviyorsan bana bilmecenin çözümünü söylemelisin)."(124) Şimşon'sa "Baban ve anama da bildirmedim. Onun için sana da bildiremem."(125) karşılığını verir. Ne var ki kadın Şimşon'u bırakmaz, çok sıkıştırır ve ondan, bilmecenin çözümünü öğrenir. Tabii öğrendikten sonra da soydaşlarına, Filistinli gençlere söyler. Gençler, yedinci gün, güneş batmadan Şimşon'a gelirler ve bilmecenin, "yiyenden yiyecek ve kuvvetliden tatlı çıktı" sözünün anlamının ne olduğunu söylerler: "Baldan tatlı ne vardır? Ve aslandan kuvvetli ne olabilir? (Yani, yenen ve kuvvetli olan aslandır. Yiyenden çıkan yiyecek ve tatlı da baldır)."(126)

Şimşon, Filistinli gençlerin bilmeceyi karısının yardımıyla öğrendiklerini kavrayınca şöyle konuşur: "Eğer genç ineğimle çift sürmüş olmasaydınız, bilmecemi bulamazdınız."(127)

Şimşon böyle der ama yine de onlara "30 kişilik esvap (elbise)" bulup verme gereğini duyar. Bunun için 30 kişi öldürür ve bunların elbiselerini alıp onlara verir.(128)

Şimşon'un Filistinli karısı, Filistinli gençlere yardım ettikten sonra, kadının babası kadını alır, bir başkasına, Şimşon'un arkadaşına verir. Yani kadın Şimşon'a "yar" olmaz.

Şimşon Filistinlilerle birkaç kez çarpışır: Birinde, "300 çakal" tutar, bunların kuyruklarına "meş'ale"ler bağlayıp çakalları Filistinlilerin ekinlerine, zeytinliklerine salar ve bu yolla tümünü ateşe verip yakar.(129) Bir başka kez de bir "eşek çene kemiği"yle "bin kişi"yi öldürür.(130) (Burada sözkonusu edilen 'eşek çene kemiği', İslam va'z ve tefsir kitaplarına 'deve çene kemiği' diye geçmiştir.)

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.61-63

____________________
(117) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:2-3
(118) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:4
(119) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:5-6
(120) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:7-8
(121) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:9
(122) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:12-14
(123) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:15
(124) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:16
(125) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:16
(126) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:18
(127) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:18
(128) Tevrat, Hakimler, Bap:14, ayet:19
(129) Tevrat, Hakimler, Bap:15, ayet:4 ve ötekiler.
(130) Tevrat, Hakimler, Bap:15, ayet:15

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 12-01-2014, 02:21
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ŞİMŞON VE FAHİŞE KADIN

"Ve Şimşon, gazaya gitti, orada bir fahişe kadın görüp yanına girdi."(131)

Şimşon başının derde girmesine aldırmadan ilişki kurabileceği kadınla kuruyor ilişkisini. Bu kez de "fahişe" bir kadınla ilişki kuruyor ve tabii yine başı derde giriyor. "Kutsal ve Tanrı tarafından desteklenen bir kişi nasıl olur da 'fahişe' kadınlarla düşüp kalkar!" diyeceksiniz. Kutsal kitap, kutsal saydığı kişilerin bu tür ilişkilerinde sakınca görmüyor. "Fahişe", yani bedenini satan ya da keyif için kim önüne çıkarsa, kimi dilerse onunla yatan kadın bile olsa, "kutsal" kişiler için sakıncasızdır. Kutsal kitabın anlattıklarından bu anlaşılıyor. "Çapkınlık", kutsal kişilere ve ileride örnekleri görüleceği gibi Peygamberlere yasak değildir!

Şimşon, "fahişe" kadınla ilişki kurarken bulunduğu kalenin çevresini düşmanları çevirir ve yakalayıp öldürmek isterler. Ama o olağanüstü gücüyle bu tehlikeyi de atlatır. Kanatlı kapıyı söker atar, sonra kapıları, "sürgüsü ve söveleri"yle birlikte omuzlarına alır, bir dağın tepesine çıkar.(132) Böylece kurtulmuş olur.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.64

__________________
(131) Tevrat, Hakimler, Bap:16, ayet:1
(132) Tevrat, Hakimler, Bap:16, ayet:2-3

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 12-01-2014, 15:50
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ŞİMŞON VE DELİLA

"Ve ondan sonra vaki oldu ki Şimşon Sorek vadisinde bir kadın sevdi. Ve o kadının adı Delila idi.

Filistinlilerin beyleri kadının yanına çıkıp ona dediler: Şimşon'u kandır ve bak onun büyük gücü nerededir? Ve onu bağlayıp alçaltmak (altetmek) için ne ile güçyetirebiliriz?"
(133)

Şimşon-Delila öyküsüne böyle başlanıyor Tevrat'ta. Ve sonra öykü uzun uzadıya anlatılıyor. Özeti şu:

Delila, Şimşon'un gücünün neye dayandığını ("sırrı"nı) öğrenmek için büyük çaba gösterir. Tüm dişiliğini kullanır. "Beni seviyorsan gücünün sırrını söylersin" der, yalvarır-yakarır. Şimşon dayanamaz, hiç değilse gerçeği söylemeden kadını bu tutumundan vazgeçirme yoluna gider, ilgisi olmayan şeyler söyler kadına: "Beni, kurumuş yedi taze kirişle bağlarlarsa gücüm gider" der. "Filistin beyleri kadına yedi taze kirişi getirip verirler." Bu yol denenir, ama sonuç alınamaz. Çünkü Şimşon, bağlandığı kirişleri kütür kütür kırar. Olaydan sonra Şimşon, yakasını bırakmayan kadına bu kez başka şey söyler: "Kullanılmamış yeni iplerle beni bağlarlarsa, gücüm elimden alınmış olur" der. Bu yol da denenir, yine sonuç alınamaz. Şimşon, kendini bağladıkları iplerin tümünü kırıp atar. Kadın Şimşon'un sırrını öğrenmek için direnince Şimşon üçüncü kez yalan uydurur: "Eğer saçımın yedi örgüsünü bir araya getirip dokursan, artık olağanüstü gücüm kalmaz" diye konuşur. Bu yol da denenir ve yine sonuç alınamaz.

Delila işin arkasını bırakmaz. Dişiliğinin tüm numaralarını gösterir. Ve ne yapar eder, Şimşon'a gerçeği söylettirir: "Başıma ustura değmemiştir. Beni traş ederlerse, saçlarım kesilirse, herhangi bir insandan farkım kalmaz" der. O zaman neler olduğu ayetlerde şöyle anlatılır:

"Ve Delila, Şimşon'un, bütün yüreğini kendisine açtığını görünce haber gönderdi ve Filistin beyleri kadının yanına çıktılar. (...) Ve kadın dizlerinde onu uyuttu ve bir adam çağırıp başının yedi örgülü saçını tıraş ettirdi ve onu (Şimşon'u) alçaltmaya başladı. Ve Şimşon'un üzerinden gücü gitti. Ve kadın dedi: '-Filistinliler senin üzerine geldi Şimşon!' Ve Şimşon uykusundan uyandı, 'başka defalar olduğu gibi yine silkinir çıkarım (kurtulurum)' dedi. Fakat, Rabbin kendisinden ayrılmış olduğunu bilmiyordu. Ve Filistinliler yakalayıp onun gözlerini çıkardılar. Ve onu Gaza'ya indirdiler ve tunç zincirlerle bağladılar. Ve Şimşon, hapishanede değirmen çeviriyordu..."(134)

Filistinliler, Şimşon'un gücünün elinden gitmesini, Tanrıları Dagon'dan bilirler. Düşmanlarının gücünü kırdığı için Dagon'a "şükür" ederler, kurbanlar keserler, şenlikler düzenlerler. Bu arada, düzenledikleri şenliklere, Şimşon'un da getirilip kendilerini eğlendirmesi istenir.

Hapishaneden çıkarılarak getirilir, şenlik yapılan yerde oynamaya zorlanır. Şimşon herkesin önünde oynar ister istemez. Bir yandan da "Rabb"e yakarır, eski gücüne yeniden kavuşturmasını ister. "Rabb", Şimşon'un yakarışını kabul eder, ona eski gücünü kazandırır. Şenlik yapılan yer, "3 bin" insanın sığabildiği büyüklükte çok büyük bir "ev"dir (Tapınak). Şimşon, evin temel direklerini yerinden söküp evin yıkılmasını sağlar. Ne var ki, Filistinlilerle birlikte kendisi de yıkıntılar altında kalarak ölür.(135)

Kur'an'da "Kadir Suresi" diye bir sure vardır. Bu surenin bir ayetinde "Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır" denir.(136) İşte bu ayet dolayısıyla "Şimşon", İslam kaynaklarında da yer almıştır. "Şem'un" ve "Şemunu'l-Gazi" adıyla... Va'z kitaplarında ve Kur'an yorumlarında "Şem'unu'l-Gazi"nin "deve çenesi"ni silah olarak kullandığı, "bin ay" Tanrı yolunda savaştığı, "sayısız kafir" öldürdüğü, bir "hadis"e dayandırılarak anlatılır. Hadiste "Şimşon"un Tevrat'ta yer alan efsanesi, İslami havaya göre biraz değiştirilerek bir "öğüt" olarak sunulur inanırlara. "Hadis"e göre: "Şem'unu'l-Gazi"nin "bin ay", yani 83 yıl 4 ay yaptığı "dinsel anlamlı savaş"tan elde ettiği "sevap" kadar, "Kadir gecesini ihya eden"e sevap verilir. Hadiste şu da anlatılır: "Peygamber, Şem'unu'l-Gazi'nin Tanrı yolunda bin ay savaştığını söyleyince, Peygamberin arkadaşları Şem'un'un tutumuna ve kazandığı sevaba imrendiler. Kendilerinin de öyle sevapları olsun istediler. Bunun üzerine Cebrail geldi Hazreti Muhammed'e. Ümmeti'nin 'ömrünün kısa' olmasından dolayı 'kısa zamanda' Şem'un'un kazandığı sevap gibi sevap kazanmaları için ümmetine Tanrı'nın 'kadir gecesi'ni armağan ettiğini söyledi." Yine hadise göre, "Kadir Suresi"nin "inmesi"nin nedeni de işte bu olaydır.(137)

Kur'an "tefsir"lerinin hemen hepsinde bu olaya değinen hadis yer almıştır. Kimi tefsirlerde "Şem'un"un adı anılmadan, olaya kısaca değinen hadis ya da hadisler yer alır.(138) Kimindeyse "Şem'un"un adından bile söz edilir.(139)

Kısacası, Tevrat'taki çapkın "Şimşon" efsanesi, Kur'an'da yer alan bir surenin "iniş" nedeni olarak gösterilir kimi hadislerde. Ve bu, Kur'an yorumlarına geçer.

İlginçtir ki, Müslüman vaizler, özellikle de "Süleymancı" vaizler, Tevrat'taki "Şimşon"dan, yani çapkın "Şimşon"dan, tabii Tevrat'ta sözü edildiği biçimdeki çapkınlığını bilmeden "büyük bir din kahramanı" diye söz ederler. Her yıl "kadir gecesi"nde söz ederler Şimşon'dan. "Şem'unu'l-Gazi", bir "deve çene kemiği"yle, "bin ay" (83 yıl 4 ay) sayısız "kafir"i nasıl öldürdü, nasıl "kahramanca cihad etti" diye başlarlar; onun "susadığı zaman çene kemiğinden çıkan tatlı su"yu içtiğini, acıktığı zaman da yine aynı "çene kemiğinden oluşan et"i yiyip besin aldığını, karısının "kafir"lerle birleşerek ona tuzak kurduğunu ve "duası" sonucunda "Allah"ın ona nasıl yardım ettiğini ballandıra ballandıra anlatırlar. "Müslüman cemaat" de "dinsel bir hava" içinde dinler bu efsaneyi.

Aslında bu efsanenin Tevrat yazarları tarafından uydurulup Tevrat'a sokuluşunun nedeni var: Bir yandan "İsrail"lilerin "Filistin"liler karşı "mücadele"lerini, bir yandan da "kadının şeytanlığını, hileciliğini" anlatmak. Amaç budur ve Tevrat'ta bu işleniyor. Bu efsanenin, Müslüman vaizlerin kadir gecesi dolayısıyla "cemaat"lerine anlatırken estirdikleri "İslami hava"yla hiçbir ilgisi yok. Gerçi bu efsaneyi anlatırken Müslüman vaizler de "kadın milleti"nin "şeytanlığı"ndan ve "kadınlar"a "güvenilmemesi" gerektiğinden sözetmiyor değiller. Üstelik konunun bu yanı üzerinde de önemle duruyorlar. "Erkek"lerin dikkatlerini çekiyorlar olabildiğince. "İslamiyet"in neden kadınları "kapalı tuttuğu"nu, neden "dört duvar" arasında bulundurup erkeklerden uzaklaştırmak istediğini özenle anlatıyorlar. Ancak efsanenin kökenini, Tevrat'ta yer aldığını ve nasıl yer aldığını bilmeden "İslamlaştırırlar" anlattıklarını.

Kitabımızın konusu yönünden, efsanede bizi en çok ilgilendiren "kadının fettanlığı"dır. Onun için efsanenin bu yönü üzerinde biraz durmak gerekiyor:

Dikkat edilirse, kolayca anlaşılır ki, Şimşon'un başına gelenlerin, daha çok "kadın" yüzünden geldiğini işliyor Tevrat. Bu yüzden Şimşon'un başına birçok kez dert açıldığı anlatılmak isteniyor. Tevrat'ın anlattıklarına göre, Şimşon'un başına en büyük derdi açan da Delila adındaki sevgilisiydi. Delila yüzünden "esrarlı" saçları kesiliyor, Delila yüzünden gücünü yitiriyor ve Delila yüzünden yakalanıp gözleri oyuluyor...

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.65-69

____________________
(133) Tevrat, Hakimler, Bap:16, ayet:4-5
(134) Tevrat, Hakimler, Bap:16, ayet:18-21
(135) Bkz: Tevrat, Hakimler, Bap:16, ayet:23-31
(136) Kadir Suresi, ayet:3
(137) Bkz: "Dürretu'n-Nasihin", "Mecalis-i Sinaniyye", "Mecalis-i İrşadiyye..." Bu "va'z" kitaplarının hepsinde, "Kadir Gecesi"ni anlatan "Kadr Suresi"yle ilgili bölümde Şem'un efsanesi vardır.
(138) Bkz: Tefsiri Taberi, Hazin, Beğavi, Tefsiru İbni Kesir, Hamd Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili. Bu ve bunlardan başka tüm tefsirlerin "kadr suresi"ni tefsir eden bölümlerinde konuyla ilgili hadisler yer almıştır.
(139) Bkz: İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu'l-Beyan, İst., 1928, Osman Bey Mat., c.10, s.483

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 12-01-2014, 17:37
Erdem Alaca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Erdem Alaca Erdem Alaca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Jun 2013
Bulunduğu yer: Anadolu
Mesajlar: 1.496
Standart

ÇAPKIN ŞİMŞON'UN SEVGİLİSİ FETTAN DELİLA VE ŞEYTANSI İLK DİŞİ İNSAN PANDORA

"Pandora", Yunan mitolojisinde yer alır. Ama Azra Erhat'ın da yazdığına göre, Pandora ve Pandora efsanesi, "Ortadoğu ve özellikle Sami kaynaklı" olsa gerek.(140) Tevrat'ta zaman zaman yer verilip işlenen Delila gibi "şeytansı" kadınların, daha başka deyişle "kadın şeytanlıkları"nın "önemle" anlatılışı, "Ortadoğu ve Sami kaynaklı" metinlerde "kadın"a nasıl bakıldığını gösterir. Tevrat'ta "ilk kadın"ın, eşi "Adem"in yasak meyveyi yemesine nasıl yol açtığı anlatılmıyor mu? "Havva"nın "aldatıcılığı" olmasaydı "Adem baba", yasak meyveyi yiyip de cennetten kovulacak mıydı? Azra Erhat diyor ki: "'Pandora efsanesi' (...), Adem'le Havva efsanesinin Yunan mythos'una aktarılmış bir kopyasına benzer. Kadını her türlü kötülüğün, her dert ve belanın başlangıcında görmek, Yunan görüşlerine pek uymaz. Nitekim, Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen pek olmamıştır."(141)

Pandora, Yunan mitolojisinin "Havva"sı niteliğindedir. Efsaneye göre: Pandora, erkeklere "bela" olsun diye yaratılmıştır. Tanrılar tanrısı Zeus'un buyruğuyla su ve topraktan heykeli yapıldıktan sonra canlandırılmıştır. Sözcük olarak "tüm armağan" anlamındadır. Çünkü ona, Aphrodite güzelliğini, Minerva çekiciliğini, Hermes kurnazlığını ve yalancılığını armağan etmiştir. Böylece kadın, ilk yaratılışta bir tüm tanrı niteliğini almıştır. Artık ona hiçbir güç karşı koyamayacaktır. Erkekler onun önünde dize gelecekler ve o, Tanrılardan aldığı niteliklerle istediğini başarabilecektir. Tanrılarda da bulunmayan "akıl"dan başka her şeye sahiptir. Tanrılar gibi bencil ve duygusuzdur. İsteklerinin önüne çıkan her türlü engeli gözünü kırpmadan yıkabilecektir. Üstelik akılsız olduğundan tanrılara bağlanacak ve tanrılar onun yönetiminde bütün insanları yönetecektir. Tanrılar ayrıca, Pandora'ya bir de "kapalı kutu" vermişlerdir. Tanrıca bencillik niteliğinden ötürü, birgün dayanamayıp bu kutuyu açacağını bilmektedirler. Nitekim Pandora birgün kutunun kapağını açacak ve bütün kötülükler, acılar insanların arasına yayılacak. "Kapalı kutu"da sadece "umut" kalacaktır. Kardeşi Prometheus'un yasaklamasına rağmen, Pandora'nın çekiciliğine ve güzelliğine dayanamayıp onunla evlenen "Titan Epimetheus", çevresine yayılmış bulunan bütük kötülüklerin ve acıların ortasında, bu umudu da kullanmayı ve kendisinden türeyecek kuşaklara kullandırmayı bilecektir. Pandora'yla Epimetheus'un birleşmesinden birçok kızlar doğmuştur... Orhan Hançerlioğlu böyle anlatıyor Pandora'yı ve efsanesini.(142)

Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü'nde de sözkonusu efsaneyle ilgili şu anlatımlara yer veriliyor:

"Kızdı bulut devşiren Zeus. (...)
(...)
Namlı şanlı Hephaistos'u çağırdı hemen,
Bir parça toprak al, suyla karıştır, dedi.
İçine insan sesi koy, insan gücü koy,
Bir varlık yap ki yüzü ölümsüz Tanrıçalara benzesin,
Bedeni de güzelim genç kızlara.
Athena, sen de ona elişlerini öğret, dedi,
Renk renk kumaşlar dokumasını öğret.
Nur topu Aphrodite, sen de büyülerinle kuşat onu,
İstekler, arzularla tutuştur gönlünü.
Yüz gözlü devi öldüren Hermeisas, sen de
Bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy içine.
Böyle dedi Zeus, onlar da yaptılar dediğini.
(...)
Tanrıların babası kurunca bu düzeni,
Epimetheus'a gönderdi Pandora'yı kılavuz Tanrı Hermeias'la.
Epimetheus unuttu Prometheus'un dediğini:
Zeus'tan armağan alma demişti ona Prometheus,
Alırsan ölümlüleri derde sokarsın demişti.
Epimetheus armağanı aldı ve alınca anladı başına bela aldığını.
Eskiden insanoğulları bu dünyada
Dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
Bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Pandora açınca kutunun kapağını,
Dağıttı insanlara acıları, dertleri.
Bir tek, umut kaldı dışarı çıkmadık kapağı açılan dert kutusundan.
Umut tam çıkacakken, Pandora kapamıştı kapağı,
Böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus.
O gün bu gündür insanların başı dertte:
Toprak bela doludur, deniz bela dolu,
Geceler dert doludur, gündüzler dert dolu.
Belalar başıboş dolaşır sessizce,
Ölümlülerin çevresinde,
Derin düşünceli Zeus ses vermedi onlara,
Sessizce gelişlerini duymasın diye insanlar,
Görüyorsun ya Zeus'un dilediğine karşı konmaz."(143)

Pandora efsanesinde kadın böyle anlatılıyor işte. Kısacası; bu efsaneye göre: İlk kadın Pandora olmasaydı, insanlar "acı-sıkıntı" nedir bilmeyeceklerdi. Erkeklere "ceza" vermek için yaratılmış bu kadın. "Kadın" güzelliği ve çekiciliğiyle erkeklerin akıllarını başından alsın, onları "beladan belaya" uğratsın diye...

Delila Pandora'yı ne denli anımsatıyor değil mi?

Şimşon'un sevgilisi Delila ve benzeri kadınları anlatırken Tevrat'ın vermek istediği anlayış, Pandora efsanesinde verilmek istenen anlayıştan başka değildir. Amaç: "Kadın, güvenilir bir yaratık değildir. Kadın, erkeğin başının belasıdır. Kadın şeytandır" anlayışını yerleştirmektir tümüyle. "Va'z", "tefsir" ve benzeri alanlardaki kitaplara bakılırsa, bu ilkel anlayışın İslam kaynaklarına da geçtiği görülür. Çoğu İslam kaynaklarında, özellikle hadislerde "kadın" güvenilmemesi gereken bir yaratık olarak işlenir. "Kadın fettandır, şeytandır." İleride bu konu üzerinde ayrıca duracağız.

Turan Dursun, Din ve Seks, Berfin Yayınları: 100, 3.basım, Haziran 2010, ISBN: 978-975-6680-01-8, s.70-73

_____________________
(140) Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İst., 1972, RK., s.302, Pandora maddesi.
(141) Azra Erhat, aynı kitap, aynı sayfa.
(142) Bkz: Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, İstanbul, 1975, Remzi Kitabevi, s.491-492, Pandora maddesi.
(143) Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Pandora maddesi.

1930'lar: Uçak ihraç ediyoruz, 2010'lar: Saman ithal ediyoruz...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Turan Dursun-Din ve Seks kitabı hatac Konu-dışı 4 07-08-2012 18:53
Doğa'da Seks cinsan Konu-dışı 2 06-11-2011 23:59
100 milyon yıldır seks yok İslam 6 30-10-2008 23:22

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 04:43 .