Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 25-06-2023, 18:16
Muhyiddin Arabi Muhyiddin Arabi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 13 Mar 2023
Mesajlar: 87
Standart Kur'an'ın versiyonları var mı? Sana'a El Yazmaları Bize Kuran Hakkında Ne Söylüyor?

Bu videoda Sana'a El Yazmaları'nı ve bunların Kuran'ın erken dönem tarihi hakkında sağladığı görüşleri ele alacağız. Ben de dahil olmak üzere Müslümanlar Kur'an'ı Allah'ın kelimesi kelimesine sözü olarak görürken, tarihçiler için Kuran; İslam'ın oldukça gizemli kökenlerini inceleme fırsatı sunuyor. Yakın zamana kadar, üzerinde çalışabilecekleri tek bir Kuran'ları vardı ancak 1970'lerde bu durum ünlü Sana'a el yazmalarıyla değişti. Şimdi Sana'a el yazmalarının, bize ne öğreteceklerine bir göz atalım.


1972 yılında, Sana'a Ulu Camii'nin restorasyon projesi sırasında, işçiler caminin tavan arasında çok sayıda parşömen belgeye rastladılar.





Neye rastladıklarının farkına varmadılar ve yaklaşık 12.000 parşömen belgeyi yirmi kadar patates çuvalına doldurup bir kenara koydular.





Yemen Eski Eserler Kurumu'nun o dönemki başkanı Kadi İsmail el-Akva olmasaydı, bu eserlerin unutulmuş olması muhtemeldi. Bu bulgunun potansiyelini fark etti ve işe dahil oldu.



1979'da, parçaları inceleme ve koruma projesiyle ilgilenen misafir bir Alman akademisyen bulmayı başardı.







1981 yılında Almanya'daki Saarland Üniversitesi'nden Gerd Puin, parçaların ne olduğunu belirlemek için onları derinlemesine inceleyen ilk kişi oldu.





Parçaların Kur'an'ın bir versiyonunu içerdiği ve bazılarının İslam'ın ilk yüzyılına ait olduğu kısa sürede tespit edildi. Dolayısıyla, o dönemde bunlar Kur'an'ın bilinen en eski nüshaları arasındaydı. Birkaç yıl sonra Puin'in meslektaşı Von Bothmer, şu anda el yazmalarını incelemek için kullanılan parçaların yaklaşık 35.000 mikrofilm fotoğrafını çekti. Sana'da bulunan parçalar arasında Kur'an'dan bir dizi parça da bulunmaktadır.




İlk bakışta, Miladi belki yedinci yüzyıl sonları veya sekizinci yüzyıl başlarına tarihlenen normal bir Kur'an gibi görünmektedir.


Yeniden yazılmış parşömen

Ancak daha yakından incelendiğinde, belgenin bir Palimpsest olduğu, yani daha önce yazılmış bir metnin üzerine yazıldığı ortaya çıktı.
Bu nedenle, daha yeni olan üst katman ve daha eski olan ve üst katmanla değiştirilen alt katman olmak üzere iki metin katmanı içerir. Farklı taramalarla, akademisyenler alt metni bir araya getirebildiler ve bunun bugün sahip olduğumuz Kuran versiyonu olmadığını, farklı bir versiyon olduğunu keşfettiler. Daha sonra yazılmış olan üst katman ise bugün elimizde bulunan standart Kuran'dır. Öyleyse, Kur'an'ın farklı versiyonları var mı?



İslami geleneğe göre Kur'an, Arapça'da Cibril olarak bilinen melek Cebrail tarafından Muhammed Peygamber'e vahyedilmiştir.



Peygamber daha sonra Kur'an metnini ashabına yazdırmış, bazıları da metinlerin bazılarını parşömenlere, yapraklara, taşlara vs. yazmıştır.
Kur'an'ın birincil deposu sahabelerin zihinleri olmasına rağmen, peygamberin hayatı boyunca bir kitap formunda derlenmemiştir.




Ondan sonra, Kuran'ı ezberleyen bu sahabeler vefat etmeye başladı ve Kuran kaybolma riskiyle karşı karşıyadı, bu yüzden Muhammed'in halefleri olan Halifeler onu yazılı bir biçimde bir araya getirmeye başladılar.




Bu sürecin üçüncü halife Osman döneminde 650 yılı civarında tamamlandığı söylenmektedir. Bu nedenle, Kur'an'ın standart versiyonu genellikle Osmani Rasm (Uthmani Rasm) (Rasm: Sesli harfleri (teşkîl) işaretleyen ve sessiz harfleri (i'câm) ayıran Arap aksanları olmaksızın 18 harften oluşan temel metin anlamına gelir.) veya Osman Geleneği (Uthmanic Tradition) olarak adlandırılır.






Bu kitap herkes tarafından okunmak için yazılmadı. Yazılı Kuran, okuyucunun oldukça fazla ön bilgiye sahip olduğunu varsayar, bu nedenle öğrenilmek için değil, daha çok bilginlerin Kuran'ı hatırlamasına yardımcı olan bir araç olarak hizmet etmesi amaçlanmıştır. Örneğin, sesli harf işaretleri yoktu, bu yüzden bir kelimenin ne olduğunu sadece okuyarak değil, bağlamdan bilmeniz gerekirdi. Osman'ın Kuran'ın derlenmesini tamamladığı dönemde, İslami geleneğe göre Kuran'ın çeşitli versiyonları ortalıkta dolaşıyordu. En meşhurlarından ikisi Peygamber'in iki sahabesi Abdullah ibn Mesud ve Übey ibn Ka'b'a aittir. Ayrıca, görünüşe göre, farklı şehirlerde Kuran'ın farklı versiyonları vardı. Osman tüm bu alternatif Kuran'ları geri çağırdı ve onları yok etti. Ardından, standartlaştırdığı Kuran'ı ana nüsha olarak kullanılmak üzere tüm büyük şehirlere gönderdi. Bu standardizasyon çok hızlı bir şekilde yürürlüğe girdi. Bugüne kadar, Sana'da bulunan dışında Kuran'ın Osman'a ait olmayan hiçbir versiyonu bulunamamıştır. İbn Mesud ve İbn Ka'b'ın el yazmalarından farklı geleneklerde bahsedilir ve alıntılar yapılır, ancak bunlar tam olarak günümüze ulaşmamıştır, bu nedenle şimdiye kadar bulunan Osman'a ait olmayan tek Kur'an Sana'a el yazmasıdır. Aslında bazı akademisyenler bu sahifelerin var olmadığına, sadece Kuran'ın alternatif yorumlarını haklı çıkarmak için uydurulduğuna inanıyordu. Yani Sana'a El Yazması bu hipotezin yanlış olduğunu kanıtlamıştır. Şimdi, 'Kur'an versiyonları' dediğimde, farklı hikayeler anlatan, belki de İnciller gibi farklı kitaplarmış gibi görünebilir ama öyle değillerdi. Aradaki farklar, din adamım olmayan kimseler için küçük farklar olabilir. Bazı kelimeler farklı şekillerde yazılır, bazı kelimeler aynı kökten gelen benzer bir kelimeyle değiştirilebilir, bazen bir fiilin şekli değiştirilebilir ve bazen farklı satırlar farklı noktalarda bitebilir.


Kur'an'ı incelediyseniz, görünüşte hiçbir neden yokken sık sık cümleleri böldüğünü ve cümleler boyunca aynı şeyden bahsetmeye devam ettiğini fark etmişsinizdir. Kur'an'ın farklı versiyonları cümleleri farklı kısımlarda kesmiştir, belki bir versiyon iki satırı birleştirirken diğeri birleştirmemiştir. Bunun nedeni çoğunlukla Kur'an'ın sözlü olarak aktarılmış olması, dolayısıyla satır sonlarının her zaman net olmamasıdır. Bu farklılıklara daha sonra döneceğiz. Şimdilik Sana'a El Yazması ile devam edelim. Peki, Sana'a El Yazması bu alternatif Kuranlardan biri mi?


Evet, öyle ama İbn Mesud veya İbn Ka'b'a ait olanlar gibi bildiklerimiz arasında görünmüyor. Bu, herhangi bir gelenekte tasdik edilmemiş gibi duruyor. Akademisyenler buna C-1 ya da Sahabe-1 Kodeksi adını vermişlerdir çünkü neredeyse kesinlikle peygamberin bir sahabesine aitti ama kim olduğunu bilmiyoruz. Bu varsayımı yapabiliyoruz çünkü parşömen Radyokarbon tarihleme yoluyla MS 578 ile MS 669 yılları arasına tarihlendirilmiştir.




MS 614 ile MS 656 yılları arasındaki dönemde üretilmiş olma ihtimali %68'dir.




MS 646'dan daha eski olma olasılığı %75'tir, bu nedenle genel olarak, peygamberin ölümünün etrafındaki otuz yıllık dönemde, yani kabaca MS 617'den MS 647 arasında üretildiğini varsayabiliriz.






Söz konusu istatistiği biraz fazla basitleştiriyorum. Ortalama sonuçlarım bir önyargının sonucu bile olabilir.



Şimdi, bu parşömenin tarihi, peki ya alt katmandaki metin? Parşömenin daha sonra kullanılacağı amaç için özel olarak üretildiği varsayımını yapabiliriz. Gerçekten de, parşömenin üretildiği dönemde, Batı Arabistan'da üretilen, karşılaştırılabilir boyutta ve aynı Hicazi yazısını kullanan istisnasız tüm belgeler Kur'anlar'dı. Daha sonra kullanılmak üzere bu boyutta çok sayıda kullanılmamış yaprak bulunamayacağından, parşömenin bu amaç için özel olarak üretildiğini ve alttaki metnin de aynı tarihlerde yazıldığını varsaymak doğru olacaktır. Özetlemek gerekirse, birisi 617 ile 647 yılları arasında parşömen parçalarına Kur'an'ın alternatif bir versiyonunu yazdı. Bundan bir süre sonra, birisi eski metnin üzerine Kuran'ın standartlaştırılmış versiyonunu yazdı. Eski versiyonu silmiş olmaları mümkün olduğu gibi, daha az olası olmakla birlikte, eski metnin birkaç on yıl sonra kaybolup gitmesi ve yerini yeni metne bırakması da mümkündür.



İslam dünyasının farklı şehirleri Kuran'ı yazmak için farklı stiller geliştirdi. Bu farklılıklar arasında imla, boşluk, yazı varyasyonları vb. yer almaktadır. Bunlar akademisyenler tarafından Kuran'ın bir kopyasının nerede yazılmış olabileceğine dair bir tahmin elde etmek için kullanılır. Bu yöntemi kullanarak, El Yazması'nın üst metninin muhtemelen Mekke, Medine veya Yemen'de bir yerde yazıldığı anlaşılmaktadır. Kesinlikle Şam'da, Kufe'de ya da Basra'da yazılmamıştır. Alttaki metin kesinlikle Mekke veya Medine'dendir çünkü eski bir Hicazi yazısı kullanmaktadır. Peki, neden en başta Kur'an'ın alternatif versiyonları vardı?



Bu iş dikte etmeye dayanmaktadır. Çoğu akademisyen bu versiyonların Kuran'dan farklı hikayeler anlatması gerektiğine ya da bu farklılıkların kasıtlı olduğuna inanmamaktadır. Aksine, bu hatalar dikte ve kopyalamadaki sorunlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Matbaadan önce kitaplar elle çoğaltılırdı ve insan doğası gereği orada burada küçük hatalar yapılırdı ve bunlar zamanla birikerek neredeyse aynı kitabın farklı versiyonlarının (branch) oluşmasına sebep olurdu.
Peygamber'in zamanında, bazı bölümleri oraya buraya yazılmış olarak hafızada bulunan orijinal bir Kuran olduğu kesindir. Daha sonra, büyük ölçüde sözlü olan bu Kuran çeşitli kişiler tarafından yazıya geçirilerek İbn Mesud, ibn Ka'b ve C1'in alternatif kodeksleri oluşturuldu.




Günümüzde standart versiyon olan Osmani Kur'an'ın doğrudan orijinal Kur'an'dan mı yoksa bu kodekslerin birinden veya birçoğundan mı geldiği konusunda bazı anlaşmazlıklar vardır. Orijinal Kur'an'ın doğrudan kendisinden mi geliyor yoksa orijinal Kur'an'ın çeşitli varyasyonlarının bir karışımı mı?








Kaynak:

Konu Muhyiddin Arabi tarafından (25-06-2023 Saat 19:04 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 25-06-2023, 19:12
Muhyiddin Arabi Muhyiddin Arabi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 13 Mar 2023
Mesajlar: 87
Standart

Bunu belirlemek için akademisyenler elimizdeki farklı kodeksleri analiz etmiş ve bunlar arasında ne tür değişiklikler olduğunu belirlemişlerdir. Hadi onlara bir göz atalım.

İlk olarak küçük unsurlarda değişiklikler var.







Daha sonra, büyük ölçüde sözlü olan bu Kur'an çeşitli kişiler tarafından yazıya geçirilerek İbn Mesud, İbn Ka'b ve C-1'in alternatif kodeksleri (Kodeks: El yazması kitap, özellikle Kutsal Kitap veya klasik eserlerin el yazması nüshası) oluşturulmuştur.





Bugün standart versiyon olan Osman'ın Kur'anı'nın doğrudan orijinal Kur'an'dan mı yoksa bu kodekslerin birinden veya birçoğundan mı geldiği konusunda bazı anlaşmazlıklar vardır. Bu durumu belirlemek için akademisyenler elimizdeki farklı kodeksleri analiz etmiş ve bunlar arasında var olan değişiklik türlerini belirlemişlerdir. Şimdi onlara bir göz atalım.





İlk olarak küçük unsurlarda değişiklikler var. Küçük unsurlar bir dilin en yaygın unsurlarını ifade eder. İngilizcedeki of, on, at şeklindeki terimler gibi. Bunlar en az akılda kalan terimlerdir ve genellikle bunların anlamlarını ezberlemek yerine, dilbilgisi kurallarına dair anlayışımıza dayanarak yeniden yapılandırırız.





Osman'ın Kur'an'ı ile karşılaştırıldığında C-1'de 35 eksiklik ve minör unsurların yer değiştirmesi vardır. Minör unsurlar, bir dilin en yaygın unsurlarını ifade eder. İngilizcedeki 'of', 'on', 'at' gibi terimler. Bunlar en az akılda kalan terimlerdir ve bunları hafızamıza kaydetmek yerine genellikle dilbilgisi kurallarına ilişkin anlayışımızdan yola çıkarak oluştururuz. (cümle içinde nasıl kullanılacağına karar vermeden bahsetmiş.) Osman'ın Kur'an'ı ile karşılaştırıldığında, C-1'de minör unsurlara dair; 35 eksiklik ve ikame durumu (bir kelimenin yerine başka bir kelime kullanma) vardır. Bu da metnin çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. En değişken öğeler wa- ve fa-'dır ve çoğu durumda cümlenin anlamını değiştirmezler. Daha sonra majör unsurlar gelir. Majör unsurlar, yaygın olmayan şeylere atıfta bulunur. Örneğin, özel isimler, fiiller vb. C-1'de 25 adet majör unsurların ikamesi (bir kelimenin yerine başka bir kelime kullanma) vakası vardır ve bunların 18'i kulağa benzer gelen kelimelerle yapılmıştır, dolayısıyla bunlar büyük ölçüde insan hatası olarak açıklanabilir.






Bir kelimenin çıkarılması veya değiştirilmesi, eklenmesinden çok daha olasıdır. Bir kelimenin çıkarılması veya değiştirilmesi, eklenmesinden çok daha olasıdır. Yani, ezberden konuşurken bir kelimeyi atlama veya başka bir kelimeyle değiştirme olasılığımız daha yüksektir.


Sıfırdan yeni bir kelime ekleme olasılığımız çok daha düşüktür, bu nedenle C-1'de bir yere yeni bir kelime eklenirse, bir kelimenin çıkarılmasından daha ciddi bir değişiklik olarak kabul edilir.



Paralel Ayetlerin Benzeşimi


Minör düzeydeki kelime çıkarmaların veya ikamelerin (bir kelimenin yerine başka bir kelime kullanma) genellikle açıklanması gerekmez, bunlar kopyalama sürecinin doğal bir parçası olarak ortaya çıkar. Metinle ilgili önemli bilgileri ortaya çıkaran genellikle majör ikameler ve kelime çıkarmalardır. Kur'an son derece kendine benzerdir. Ayetler Kur'an boyunca benzer ifadelerle tekrarlanır ve bu nedenle bir kâtibin bunları karıştırması kolaydır.



C-1'in kâtibinin 2:193'teki ifadeyi 8:39 ile karıştırmış olması mümkündür. Buna Paralel Ayetlerin Benzeşimi denir.


Kur'an'ın başka bir yerinde, benzer bir ayette önemli bir ekleme bulunabiliyorsa, genellikle bunun paralel bir ayetin benzeşimi olduğu kabul edilir.


Ancak, önemli bir ekleme Kur'an'daki benzer başka bir ayetle açıklanamıyorsa, o zaman mesele değişir. Kâtibin bu terimi nereden aldığını sormak gerekir. Diyelim ki tüm kodekslerde bir ayet var ama C-1 ve İbn Mesud'un kodeksinde Osman'ın Kur'an'ında olmayan bir ek terim var.



Burada hem C1 hem de Ubeyy İbn Ka'b 'Beni İsrail' diye yazarken Osman sadece 'onlar' diye yazmıştır.



Bu noktada, Osman'ın kâtibinin söz konusu terimi (Beni İsrail) not etmediğini varsaymak, hem C-1 hem de İbn Mesud'un kâtiplerinin aynı terimi eklediğini varsaymaktan daha kolaydır. Bu durumda, C-1 ve İbn Mesud orijinal kaynağa Osman'dan daha yakın olacaktır.



Şimdi, gerçekte, bu nadir bir örnektir. Osman'ın Kur'an'ında toplam 26 ekleme varken, C-1'de sadece 14 ekleme vardır. C-1'in neredeyse tüm önemli eklemeleri paralel bir ayetin asimilasyonu olarak açıklanabilir, bu nedenle çoğu durumda Osman Kur'an'ı açıklanamayan eklemelere sahiptir, bu nedenle orijinal Kur'an'a C-1 veya İbn Mesud'dan daha yakın olduğunu varsaymak doğrudur. İbn Mesud'un kodeksinin veya C-1'in tam versiyonuna sahip olmadığımızı unutmayın. Üçünü karşılaştırmak için, akademisyenlerin her üç kodeksten de elimizde bulunan Kuran'ın bir bölümünü incelemeleri gerekir. Dolayısıyla, veriler çok sınırlıdır ve akademisyenlerin şu anda ulaştıkları sonuçlar yeni verilerle değişebilir.




Burada Osman hem 'cinsel ilişkiden kaçınmaktan' hem de 'temizlenene kadar gitmemekten' bahsetmektedir. (Adet döneminde kadınlarla cinsel ilişkiden kaçının ve temizlenene kadar onlara gitmeyin)

İbn Mesud ve Enes (başka bir sahabi) ikisinin sırasını (temizlenene kadar adet dönemindeki kadınlara gitmeyin) ve 'yathurna' şeklini İbn Mesud'un yaptığı gibi değiştirir. Dolayısıyla, C-1'in kâtibi ile İbn Mesud'un aynı kaynaklara sahip olması, ancak C-1'in 'cinsel ilişki'yi not etmemiş olması muhtemeldir.



C-1 ve Osman mushafı arasındaki bu tür farklılık örneklerine bakmak isterseniz Behnam Sedeghi ve Uwe Berghman'ın The Codex of a Companion of the Prophet and the Quran of the Prophet adlı kitabına bakmanızı tavsiye ederim. (Kitap internette pdf olarak mevcut. İngilizcesi olan arkadaşlar bakabilir.) Kitabın eklerinde her iki Kur'an'daki eklemeler ve değiştirmeler için birçok örnek ve açıklama bulunmaktadır. Aşağıdaki makale aynı şeyleri söylemektedir.


Her halükarda, metin eleştirisi, standart versiyonun, bilinen kodeksler arasında, Peygamber tarafından okunan Kuran'ın en yanlışsız temsili olduğunu göstermektedir. Bu ilk bakışta tuhaf bir tesadüf gibi görünse de, ikinci kez düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir: güvenilir bir versiyonun seçilmesini sağlayacak kaynaklara sahip biri olsaydı, bu kişi halife (Osman) olurdu; ve bu işi eline yüzüne bulaştırarak kaybedecek daha çok şeyi olan biri olsaydı, yine bu kişi, siyasi mirası ve halife olarak etkinliği tamamen Peygamber'in diğer seçkin arkadaşlarının iyi niyetine bağlı olan Osman olurdu. Osman'ın şehirlere gönderdiği nüshalar arasındaki anlamsal farklılıkların dikkat çekici derecede az ve küçük olması, standartlaştırma sürecine gösterilen özenin bir başka göstergesidir.


Sana'a el yazmasından öğrendiğimiz bir başka ilginç şey de Kur'an'ın bazı temel özelliklerinin zaman çizelgesidir. Örneğin, Kur'an şu anki süre adı verilen bölümlerine ne zaman ayrılmıştır?






Müslüman ve gayrimüslim akademisyenler arasında en yaygın görüş, peygamberin Kur'an'ı derleme konusunda fazla bir şey yapmadığı yönündedir. O, sadece Tanrı'nın sözlerini takipçilerine yazdırdı. Ancak, şimdi durumun böyle olmadığı görülüyor. Tüm yardımcı kodeksler, C-1 ve Osman Kur'anı, süreler içinde genellikle aynı paragraf dizilimine sahiptir. Sadece bu da değil, C-1 sürelerin isimlerini de içeriyor ve en ilginci de aynı sıralamayı koruyor. Her zaman değil ama çoğunlukla süreler aynı paragraflardan, aynı isimlerden ve aynı sıralamadan oluşur. Bu üçü arasında, kodeksler arasında en çok değişiklik gösteren sıralamadır. Bazılarınız Kur'an-ı Kerim'deki tüm surelerin Bismillah, yani "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" ifadesiyle başladığını biliyor olabilir. Tevbe adlı 9. süre dışında tüm süreler bununla başlar. Bu süre sadece Osman'ın Kur'an'ında değil, aynı zamanda C-1'de de eksiktir, bu nedenle bu konunun MS 650'den önce, büyük olasılıkla peygamberin zamanında çözüldüğü anlaşılmaktadır.



Tamam, şimdi herkesin videolarımın en sevdiği bölümüne, kendi görüşlerime sıra geldi. Bana göre, Sana'a el yazmaları sıradan bir Müslüman için radikal bir şey kanıtlamıyor. Aslında, İslami gelenekten birkaç noktayı kanıtlıyorlar, örneğin sahabe kodekslerinin varlığı ve sürelerin isimlendirilmesi gibi. Üzerinde çalışıldığı kadarıyla, İslam dünyasını temelinden sarsacak herhangi bir şey ortaya koymadılar. Gerd Puin, buluntuların potansiyeli hakkında yorum yapan önde gelen akademisyenler arasında yer alıyor. Bunun Kuran'ın bir tarihi olduğunu ve gökten zembille inmediğini kanıtladığını savunuyor. Ancak, bu nokta da Puin'den önceki akademisyenler tarafından savunulmuştur, dolayısıyla burada da radikal bir şey yoktur, elbette seküler tarihçiler Kuran'ın bir tarihi olduğuna inanmaktadır. Sana'a El Yazmaları'na gelince, bunların çoğu Yemen hükümetinde bulunuyor ve büyük ölçüde akademisyenlerin erişimine açık. Puin dışındaki çoğu akademisyen, Yemen hükümetinin yapılan araştırmaları desteklediğini söylemiştir. Ne yazık ki Yemen şu anda korkunç bir durumda ve bu inanılmaz buluntuyla ilgili araştırmalar durdurulmuş durumda. Üzerlerinde tekrar çalışılmasını ve içlerinde hangi sırları sakladıklarını görmeyi dört gözle bekliyorum.

Not: Diamond Tema'dan işte bu kalitede videolar bekliyoruz. İslamcılar bile size saygı duyacaktır.

Konu Muhyiddin Arabi tarafından (25-06-2023 Saat 20:39 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:06 .