Arkadaşlar, size bu mesajımda Hasan Akçay tarafından şurada dile getirilen "
Ebrehe Kitabesi"nin sonuçları hakkında bilgi vermek istiyorum.
Sözkonusu Güney Arabistan'ın Yemen şehrindeki bir kaya üzerinde keşfedilen bu kitabede şunlar yazılıdır:
"Tanrı'nın izniyle O’nun ulu Hristiyan kralı Ebrehe ki Sebe’nin, Zuridan’ın, Hadrmaut’un, Yemen’in ve sahillerle dağlardaki bütün aşiretlerin kralıdır, yazdı bu dizeleri Ma’ad aşiretiyle Nisan ayında yaptığı el-Rabiya savaşı konusunda. Ve bütün Beni A’amir aşiretleriyle savaşıp Kinda ve Al’a Ebi Cabar’ı; Sa’ad, Murad ve Hadrmaut’a da Bişar bin Hasan’ı yönetici atadı. Kinda’nın Beni Amir’ine karşı ordunun önünde. Ve Turban’a doğru Zu Markh vadisinde Al'a karşı ve Manha vadisinde Murad ve Sa’ad’a karşı. Ve Kralı yakaladı ve öldürdü ve bol bol ganimet ele geçirdi. Ve Halban’da Ma’ad’a yetişerek savaşıp ganimet ve tutsaklar ele geçirdi. Ve sonra Omro bin el-Munzir’i ele geçirdi; onun oğlunu yönetici atadı ve 662'nin Zu A’allan ayında Rahman’ın gücü ile Halban’dan döndü."
Buradan çıkan sonuçlar şunlardır:
1. Kral Ebrehe (Abraha) Sebe’nin, Zuridan’ın, Hadrmaut’un, Yemen’in ve sahillerle dağlardaki bütün aşiretlerin kralıdır ve aynı zamanda Hristiyan Kral'dır. Hani, "Akrep Kral" gibi.
2. Yazıtta geçen "Dhu al Thabithan (Nisan)" ve "Zu A’allan" ayları Sebe takvimine yani Ay takvimine göre yazılmıştır. Bu nedenle yazıttaki 662 yılını Miladi (Güneş) takvime çevirmemiz gerekiyor.
Meto çevrimine göre bu,
(19/235)x12x662=642.2808511 YIL
demektir. Eğer bu sonucu yıl olarak okursak, Kitabe'nin yazıldığı yılı M.S. 642 olarak buluruz ki (şurada Phill'in
552 olarak bulduğu çevirisi yanlıştır) bu, Muhammed peygamberin ölümünden 10 yıl sonrasına denk gelir.
İslami kaynaklara göre, Resulullah (a.s.), Hicri 9 yılında Hz. Ali (r.a.)'yi halkını İslâm'a davet etmesi için Yemen'e gönderdi. Hz. Ali (r.a.)'nin daveti etkili oldu ve Yemen halkı kitleler halinde İslâm'a girdi. Resulullah (a.s.)'ın sağlığında Yemen'de Abhele el-Esved el-Ansi adlı bir kişi peygamberlik iddiasında bulundu ve kendi kabilesini etrafına toplamayı başardı. Etrafına topladığı insanlarla Yemen'in önemli bir kısmını işgal etti...
Oysa bu tarihte (M.S. 631) Yemen'in büyük bir bölümü Hristiyan idi. Çünkü kitabe bundan 11 yıl sonra yazılmıştı ama Ebrehe'nin anlatıklarına göre Yemen'de devamlı surette savaş yaşanıyormuş.
İkinci olarak, Yemen'de ve Güney Arabistan'daki Arapça dili Kuran'daki Arapça'dan farklıdır. Bildiğiniz gibi, Yemen'deki ilk Kuran yazımı M.S. 705'te I. Melik zamanında "Sana Mushafı" ile yapılmıştır. Bu mushaf şimdi kullandığımız Kahire metninin kopyası gibi görünür ama tam bir kopyası değildir.
Ben merak ediyorum; Yemenliler 63 yılda dil devrimi mi yapmışlar ki Kuran'ı Kuzey Arapça ile yazmaya çalışmışlar?
Hasan Akçay'ın bir diğer bulgusu şu idi:
"Salih nebi Semud halkını şöyle uyarıyordu (Şu’ârâ 149, Â’râf 74): Dağlara ustaca evler yontuyorsunuz"
Bu ayette geçen Ad kavminin nerede olduğu bilinememektedir. Tarihsel anlamda bir paraleli bilinmemekte, herhangi bir millet ile kesin bir biçimde ilişkilendirilememektedir. Âd kavminin yaşadığı yer "Ahkâf" olarak bilinir. Âd kavminden Kur'an'da yüksek binalar inşa eden, her yüksek konuma anıtlar diken ve bu yaptıkları işin kendilerini ölümsüz kılacağını zanneden bir kavim olarak bahsedilir. Kur'an'a göre yaratılmış en güzel şehir, Âd kavminin yaptığı İrem şehridir. İrem şehri için "sahte cennet" tabiri de kullanılır.
Bazı müfessirler, Yemen ile Umman arasındaki geniş bir beldenin bu isimle anıldığını kaydederler. Kur'an'da:
“Âd (kavmi)ne gelince: Onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve “Kuvvetçe bizden daha güçlü kimmiş!..” dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah’ı -ki o, bunlardan pek kuvvetlidir- hiç düşünmediler mi? Onlar bizim mucizelerimizi bilerek inkâr ediyorlardı”
şeklinde geçmektedir. Hadramevt denilen Yemen'in doğusunda "Ahkaf" diye anılan bir yerdedir ve bu kesindir. Bu yerin haritada gösterimi ise Ptolemy'nin dünya haritasında gösterilmektedir.
Nebatiler'in başkenti Petra da böyle bir yerdir. Örneğin Petra'da başyapıt olarak anılan manastır tam da Kuran'da söylendiği gibi koca bir dağın içi oyularak yapılmıştır.
Şu belgesel sizi bu konuda tam olarak aydınlatır:
Bir ikinci belgesel olarak, "
Yahuda Müjdesi"nin "İsa Tapınak Hayali'nin Mecazi Yorumunu Sunuyor" bölümünde buralarda yaşayan insanlar şu şekilde tanımlanırlar:
İsa onlara dedi ki, "Sunakta adakları kabul edenleri görenleriniz- bu sizlersiniz. Bu hizmet ettiğiniz tanrı, ve siz gördüğünüz 12 kişisiniz. Sunakta kurban sunan insanlar da sizin önderliğinizdeki (40) yolundan çıkmışlardır. (...) ayağa kalkacaklar ve ismimi bu yolda kullanacaklar, ve dindar nesiller o'na sadık kalacaklar. O kişiden sonra; zina edenlerden (eşlerini aldatan) bir insan ayağa kalkacak; ve çocukları katleden başka biri ayağa kalkacak, ve erkeklerle yatan başka biri ayağa kalkacak, ve çekinenler, ve diğer kirlilik, kanunsuzluk ve hata içerisindeki diğer insanlar, ve "Biz melek gibiyiz" diyenler; onlar herşeyi bir sonuca getiren yıldızlardır. İnsan nesilleri için denildi ki, "Bak, Tanrı kurbanınızı bir rahip aracılığı ile aldı" - halbuki, o hatanın elçisidir. Ama Efendimiz, kainatın Efendisi, emreder; "En son günde utanç içinde bırakılacaklar" (41)
Yani buraların Sodom ve Gomarrah'tan pek bir farkı yokmuş. Demek ki buralarda her türlü zina yapılıyormuş. Buralarda icat edilen Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet işte asıl bunun önünü kesmek için peydahlanmıştır.
Bakalım, Dana ne diyor Petra hakkında?