bayraktaro";p="´isimli üyeden Alıntı
Bu resim tamamıyla düzmece;
Resmin renkli olması, yakın tarihte çekildiğinin göstergesidir. Bu yakın devirde, teknolojiden bi haber bir topluluk yoktur. Yerli şeklinde yaşamalar sadece gösterilerde kalmıştır bu dönemde.
Bu resimde asıl amaç; ilkel bir kabilenin (biraz ilerlemişler, çünkü ateşi bulmuşlar), kendi gözlemleri ve tasvirleriyle kendilerin daha hızlı giden bir Atı, gökte gördükleri ve ulaşamadıkları kuşların özelliklerini düşünüp, kendi imajlarına göre bunun birleşiminden bir Tanrı imajı oturtulmaya çalışılmıştır. Orada bir Tanrıyı izleme vardır. Amaç tabiki dinleri kötülemek amacıyla yapılmış bir resim gibi, hani Adem herşeyi biliyordu. Hani, herkese peygamber gelmişti. İşte görün gerçekleri der gibi.
Hangi kurum olursa olsun. Yapılan her düzmeceyi nefretle kınıyorum. Hiç hoş değil
|
Sevgili bayraktaro olay düzmece değil. İzleyen mesajlarda soro cevabı kısmen vermiş. Beyaz adam yeni gine ve diğer pasifik adalarına ulaştığında ortaya ilginç bir durum çıkmış. Sosyologlarca "Kargo Kültü" olarak adlandırlılır ve kimilerine göre, dinlerin nasıl kısa zamanda
yayılabileceğinin ve çıkış noktasından nasıl farklılaşabileceğinin neredeyse labaratuar ortamında
izlenmesidir.
Resimdeki insanlar mesih John Frum'u bekliyorlar. Bu ilginç kültle ilgili bilgileri *"genç" David Attenborough aktarmış. David Attenborough 1950 yılında yanına bir kameraman alarak bu kültün izlerini sürmek amacıyla pasifik adalarına ulaşmış. *
Ada halkı beyaz adamın hiç yararlı bir şey yapmadığını, çalışmadığını (avlanmadığını, yiyecek kökler toplamadığını) , hatta bozulan şeyleri bile onarmadığını gözlemlemiş. Hiç 'yararlı' bir şey yapmayan bu insanların (yerlilere yeşil elbiseler giydirip uygun adım yürütmeleri daha da tuhafmış)
herşeylerinin, kurdukları garip tapınma yerlerinde (havaalanı), yaptıkları dinsel tapınmalara (masada oturmak, bazı kağıtları karıştırmak, kulaklarına garip aletler takmak) karşı bilinmeyen bir yerden kargo olarak geldiğini farketmişler.
Bu durumda beyaz insanın taklit edilmesi ile kargoların yerliler için de gelebileceğini düşünmüşler. Sazlık alanlar düzeltilip havaalanları yapılmaya, yanlarında derme çatma kontrol kuleleri oluşturulmaya başlanmış.
20.YYılın başlarından itibaren bu kült birbirinden görece bağımsız adalarda ortaya çıkmış. Ve hızla yayılımış. Bunlardan en ilginç olanı ise John Frum adında bir mesihe aitmiş. Kayıtlara göre 1941 yılına kadar izlenebilen John Frum kısa boylu,"parlak düğmelerle süslü bir palto" giyen birisi imiş. Attenborough'un yerlilerle görüşmesinden 19 yıl önce ortadan kaybolan mesih bir gün üm yerlilerin ihtiyaçlarını karşılayacak kargo ile geri gelecekmiş. Attenborough bu inancın saygın rahiplerinden Nambas ile yaptığı görüşmeyi anlatır. Nambas John Frum'la irtibat halindedir. Bunu bir radyo aracılığı ile yapmaktadır. Radyo ise beyaz adamın attığı tellerle sarılmış anlaşılmaz sözler söyleyen yaşlı bir kadınmış. John Frum "dağların düzeleceği vadilerin dolacağı"* bir gün gelecektir ve tüm yerlilerin ihtiyaçlarını giderecektir. O vaktin geleceği güne hazırlık olması için de yaptıkları havaalanını uçaklar hatta kule görevlilerinin kulaklıklarına varıncaya kadar ayrıntılı biçimde süslüyorlarmış.
En güzeli de Attenborough'un "iyi de 19 yıldır bekliyorsunuz hala gelmedi, geleceğini nerden biliyorsunuza Nambas'ın verdiği cevap;
"Siz binlerce yıldır İsa'nın gelmesini bekliyorsunuz, biz de 19 sene daha bekleyebiliriz."
* Bu ifade de ve Nambas'ın verdiği tarihi cevapta, Hristiyan misyonerliğin "müjde"yi yerli halka
ezberletme çabasının izleri var.