Freddie Highmore (August Rush) , Keri Russell (Lyla Novacek) , Jonathan Rhys Meyers (Louis Connelly) , Robin Williams (Maxwell 'Sihirbaz' Wallace) Lyla Novacek çok yetenekli bir viyolonselisttir. New York'taki bir konser çıkışında Washington Square'deki bir partiye katılır. Orada İrlandalı gitarist Louis Connelly ile tanışır. Müzik aşkını paylaşırlarken birbirlerine de aşık olurlar ve o gece birlikte olurlar.
Bir daha birbirlerini hiç görememiş olan bu ikilinin, o gecenin meyvesi olan çocukları August Rush ise yıllar sonra müziğin yardımıyla ailesini bulabileceğine inanır.
Hem müziğe hem de güzel bir öyküye doyabileceğimiz, keyifli bir film
Örümcek,işini dokumacıya benzer şekilde gördügü gibi arı da petegini yapmada pek çok mimarı utandırır.Ne varki; en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey mimarın yapısını gerçekte kurmadan ,önce onu imgesinde kurabilmesidir.
Robin Williams (Reverend Frank) , Mandy Moore (Sadie Jones) , John Krasinski (Ben Murphy) , Eric Christian Olsen (Carlisle) , Christine Taylor (Lindsey Jones) , Josh Flitter (Choir Boy) , DeRay Davis (Joel) , Peter Strauss (Mr. Jones) Ben ve Sadie sonsuza dek mutlu yaşayacaklarına dair birbirlerine söz vermek için sabırlanan bir çifttir. Evlenmek için herşeyleri hazırdır. Aşk, aile desteği, maddi koşullar, kısacası herşey mükemmel görünse de hiç hesaba katmadıkları bir sorunla karşılaşırlar.
Sadie'nin aile kilisesinin baş rahibi olan Peder Frank, evlilik kurumunun kutsallığını korumak için evlendireceği her çifti bir sınavdan geçirmeden nikahlarını kıymayı kabul etmemektedir. Peder Frank'a ait olan "Sağlam Evliliğe Hazırlık Kursu"nu geçmedikleri takdirde, çifte evlilik yasağı gelir.
Bir takım mahremiyet ihlalleri de içeren ders programını geçmekten başka çareleri olmadığını gören Ben ve Sadie, evlenmeden evvel hayatlarının macerasını yaşayacaklardır.
Örümcek,işini dokumacıya benzer şekilde gördügü gibi arı da petegini yapmada pek çok mimarı utandırır.Ne varki; en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey mimarın yapısını gerçekte kurmadan ,önce onu imgesinde kurabilmesidir.
Bir anne ve oniki yaşındaki kızı da Taliban başa geçtikten sonra işsiz kalırlar ve anne kocasıyla erkek kardeşini savaşta kaybeder. Kendisi ve çocuğunu hayatta tutabilmek için annenin yapabileceği tek birşey vardır. Kızını erkek kılığına sokmak... Artık her dakikaları Taliban askerleri tarafından farkedilme ve öldürülme korkusuyla geçmeye başlar. Hayat artık zorlu bir yolculuğun ucundadır.
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan Osama, Afgan yönetmen Siddiq Barmak'tan bir başyapıt ve Taliban başa geçtiğinden beri yapılmış ilk Afgan filmi. Cannes Film Festivali'nde En İyi Yabancı Film seçilen Osama'nın en ilginç özelliklerinde biri de filmdeki hiçbir başrol oyuncusunun profesyonel olmaması. Barmak tüm oyuncuları günlerce Afganistan sokaklarında dolaşarak seçmiş
Bosna’lı Jasmina Zbanic’in yazıp yönettiği, binlerce dramatik hikâyenin yaşandığı Bosna savaşında 20.000’den fazla kadının sistematik bir şekilde tecavüz edilmesinin 15 yıl sonraki izlerini ortaya koyuyor.
Saraybosna’nın Grbavica semtinde 12 yaşındaki kızı ile yaşayan Esma, 90’lardaki savaşın ardından kendilerine yeni bir hayat kurmak istemektedirler. Bir gece kulübünde garsonluk yaparak kızına bakmaya çalışan Esma, uzun ve yorucu iş saatleri yüzünden kızı Sara ile yeterince ilgilenememektedir. Babasının savaş şehidi olduğu söylenen Sara, bir gün kendisinden yıllardır gizlenen bir gerçeği öğrenir. Anne kız ortaya çıkan korkunç sırrın ardından ilişkilerinde yeni bir döneme gireceklerdir.
2005 yılında son anda katıldığı Berlin Film Festivali’ndne büyük ödül olan “Altın Ayı” dâhil, üç büyük ödülle dönen, bir savaş sonrası draması “Grbavica”. Savaşların her zaman en çok acısını çeken kadınların ve çocukların acısı üzerine söyleyecek sözleri olan bir film…
Avrupa sinemasının örneklerinden bir tanesi olan bu film, başrolündeki Mirjina Karanoviç’inde sergilediği muhteşem performans ile izlemeye değer bir yapım. “Grbavica”
Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerdendi. Herkese tavsiye ederim.
Filmden kısaca bahsedeyim: kutsal değerlerle örtüşmediği gerekçesiyle derste evrim teorisini işleyen biyoloji öğretmenine dava açılıyor. Film, mahkeme salonunda ve duruşmalarla devam ediyor. Biyoloji öğretmenini savunan avukatın elindeki tüm kaynaklar mahkeme tarafından alınırken,eline tek bir şey veriliyor "incil"...
Evrim teorisi okullarda okutulsun mu okutulmasın mı diye tartışılırken şu günlerde (hala tartışılırken ne yazık ki) film ayrı bir önem kazanıyor. Felsefi-düşünsel yönü ağır basan ve bağnazlığa eleştri getiren bir film.
1944 yılı İspanya'sında, sivil savaş kargaşası sona ermiş görünse de, Navarra'nın kuzeyindeki dağlık bölgelerde çatışmalar sürmektedir. Kendi hayal dünyasında yaşayan 10 yaşındaki Ofelia, hamile annesi Carmen'le birlikte, Navarra'ya, üvey babası Yüzbaşı Vidal'in yanına gider.
Yüzbaşı Vidal, faşist Franco yönetimi emrinde çalışan ve sınırları devrimcilerden temizlemekle görevli bir memurdur. Sert mizacı ve otoriter tavrı nedeniyle üvey babasıyla en ufak bir yakınlık kuramayan Ofelia, bir gün arka bahçelerinde, esrarengiz bir labirent keşfeder. Bu labirentin içinde tanıştığı, gövdesinin yarısı insan yarısı yaratık olan Pan'la yaşayacakları, Ofelia'nın bütün yaşamını değiştirecektir.
Del Toro’nun merakla beklenen filmi Labirent, İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçen fantastik bir yolculuğun hikâyesi.
Yönetmen bizleri küçük bir kızın hayal dünyasının içine sokarak kurduğu olağanüstü fantastik dünyanın penceresinden faşizmin yıkıcılığı ve yok ediciliğiyle yüzleştiriyor.
Gerçi sağolsun yönetmenimiz Del Toro, bu filmin sonunda devrimcileri yenilgiye uğratmamış
Filmin Fragmanı:
Konu sinner tarafından (31-05-2009 Saat 12:33 ) değiştirilmiştir.
1944 yılı İspanya'sında, sivil savaş kargaşası sona ermiş görünse de, Navarra'nın kuzeyindeki dağlık bölgelerde çatışmalar sürmektedir. Kendi hayal dünyasında yaşayan 10 yaşındaki Ofelia, hamile annesi Carmen'le birlikte, Navarra'ya, üvey babası Yüzbaşı Vidal'in yanına gider.
Yüzbaşı Vidal, faşist Franco yönetimi emrinde çalışan ve sınırları devrimcilerden temizlemekle görevli bir memurdur. Sert mizacı ve otoriter tavrı nedeniyle üvey babasıyla en ufak bir yakınlık kuramayan Ofelia, bir gün arka bahçelerinde, esrarengiz bir labirent keşfeder. Bu labirentin içinde tanıştığı, gövdesinin yarısı insan yarısı yaratık olan Pan'la yaşayacakları, Ofelia'nın bütün yaşamını değiştirecektir.
Del Toro’nun merakla beklenen filmi Labirent, İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçen fantastik bir yolculuğun hikâyesi.
Yönetmen bizleri küçük bir kızın hayal dünyasının içine sokarak kurduğu olağanüstü fantastik dünyanın penceresinden faşizmin yıkıcılığı ve yok ediciliğiyle yüzleştiriyor.
Gerçi sağolsun yönetmenimiz Del Toro, bu filmin sonunda devrimcileri yenilgiye uğratmamış
Filmin Fragmanı:
Gerçekten çok güzel bir film. Ben de tavsiye ederim.
When You Kill A Man, You're A Murderer
Kill Many And You're A Conqueror
Kill Them All And You're A God!