Aleph´isimli üyeden Alıntı
Anlıyorum abi neyi elestirdiğini Kişinin doğumuyla ölümü arasında geçirdiği fiziksel, zihinsel, çevresel tüm hal değişimlerini integre ederseniz kişinin yaşamını elde edersiniz. Bu hal değişimlerinin her biri sıvı-buhar karışımı örneğinde olduğu gibi ters yönde gerçekleşebilir ve bu da kişiyi yaşamında geriye döndürebilir. Şimdi sizin bu safsataya karşı argümanınız felsefi değil bilimsel olmalıdır. Sanırım bu konuda uzlaşamayacağız sizinle. Ben ikna olmaktan hoşlanan birisiyim, yeter ki karşı argümanlar ikna edici olsun. Olmaz öyle şey, bunlar safsata demek bir şeyi açıklamıyor..
|
Sevgili Aleph, kişiyi zombi hale getirmek geçmişe dönmek değil ki. Bir suyun buz olması ve tekrar erimesi geçmişe filan dönmek değildir-HAL DEĞİŞİMİDİR!-, zaten
verili koşulda-anda niteliği yansıtır o kadar. Ne eriyen su, erimekle buz önceki sudur ne de buz hali bir öncekidir, o an ne ise odur, onu temsil eder, yansıtır, ne geçmişten ne de gelecek sanalından, metafiziğinden bir şeyi temsil etmez, sadece hal değişimidir, durum değişimidir, nitel değişimdir
.
Masanın üzerinde yere düşüp dağılan, paramparça olan bir fincan, entropi ile oynayarak tekrar, masaya çıkıp, tam takır birleşmiş fincan olmaz, dahi nesnel ve fiziksellik arzetmeyen,
metafizik olan geçmişe(bardak düşmeden önceki zamana) filan dönülmez. Öyle idealist, akıl, düşünce, hayal gücüyle fizik(iradeden bağımsız!!) üzerinde oynanamaz, fizik ne ise odur. Metafizikden bahsedip bilimden bahsetmek abes olmaz mı? Koşul ve ortam ve ortam değişkenleri var. Bardak yere düştü dağıldı, entropiyle oynamakla o dağınık her bir parça üzerinde etki eder -tekrar birleştirip, bardağın yere düştüğü zamana -metafiziğe!- geri dönmek filan, idealist kurgudur, masaldır- o kadar. Kısaca safsata saftadadır. İdealizmn yöntemi zaten metafiziktir, fizik değildir o nedenle günümüz idealizminin metafizk yöntemli ürettiği
sözdebilimdir, gırtlağımıza kadar çıkartılan kirdir, birilerinin maddi, manevi gelir kapısıdır.
Kısaca entropiye böyle şeyler yüklemek safsatanın dik alası. Deney yapma şansı var değil mi, hem zaten gerek yok...
Bir diğeride uzay yönden bağımsızdır yani öyle geçmiş, gelecek diye bir yöne sahip değiliz. Yön bir öznenin ancak kendisini-konumunu- ve kendi konumuna göre başka nesneleri referans almasıyla ilgili, bir çerçeve, dar açı olayıdır, neden buna mecbur kalır, zorlanır, çünkü uzay yönden bağımsızdır ama özne konumu gereği yön tayin etmek durumundadır(yani yön nesnel değil özneldir, öznenin benmerkezli belirlediği bir boyut-çerçeveleme işidir). Rölatiftir(göreceli) kime göre ileri, kime göre geri durumu taşır. Fizik açısından ise bu öznel soyutlamalar bağlayıcı değil. İlk yazımda da söyledim bu tür
kavramlar üzerinden yola çıkıp entropiyi amuda kaldırmak safsata olur..
Kısaca entropideki değişimler, nesnelerde değişime sebep olur dersen kabul, ama gidip insanın ölmüş annesini diriltip, karnına geri döneceği yönlü mahşer edebiyatına bilimsel dersen ben değil, bilimsel olup-olamdığını senin göstermen gerekir-zaten safsatalar bilimel değil ki-. Deney yapma şansı var. Kim böylesi safsatalar, idealist kurgular için deney yapar orasıda malum, astrologlar olabilir belki de kahinler, büyücüler filan
Entropi konsunda tartışmalarda 2 açı dile getirilir, birisi Buddha, diğeri Tao öngörüsü(ben Tao öngörüsünü benimserim mesela). Buddha açısından her şey çözülür-dağılır ve tekrar bir araya gelmez, Tao açısından ise her şey çözülür-dağılır (çökme) ve tekrar birleşir(buna da Tao denir), lakin her çözülme kendi özgülünü içerir, her birleşmede kendi
özgülündedir, hiç bir birleşme, bir önceki değildir ve temsil etmez,
farklıdır... Kısaca fiziki hiç bir şeyle oynayarak mezarlardaki ölüleri normal hayatlarına devam edercesine diriltemezsiniz, bu teolojik mahşer edebiyatı sadece saplantı.
Kısaca entropik değişimler mezarlardaki annelerin kalan kemikleri varsa etki ederse eder, nesnel gerçek olan budur, gerisi sanaldır, o kadar. Et giydirip, mezardan çıkartıp, çocuklarını da karnına filan yerleştirmez
...
Ha bunlar benim görüşüm, tartışmamızın nedeni de bu ifadelerime göre değilde, benle entropiyi tartışmaya yöneldiğin çerçevede oluyor(oysa ben entropiye dair bir eleştiride bulunmadım ki). Lakin bakış açımda bu tarza -sözdebiim, safsata- yer yok-kimin iddia ettiğide bağlamaz, kimin iddia ettiğine bakarak yargıya varmakda zaten safsatadır-, bilimsel olsun, olmasın hangi konu olursa olsun, safsata mantığı içermemeli,
kriteri, disiplini, metodolojisi, objektif dayanak ve bağı-İLGİSİ-ALAKASI olmalı, yoksa vaktimi harcamam-değmez. Bu açıdan fikir-görüş beyan ediyorum, bariz safsata diyorum ve beni bağlar, dileyen dilediği masala-kurguya inansın, yıldırımın varlığından Zeus üfürmek zor değil ki, entropi, kuantum lafzından da zaten aynı ayarda üfürümeler yapılıyor, ortak noktaları üfürük olmaları. üfürük olmalarının nedeni ise yukarıda kriter bazlı dile getirdim, o kriterleri ve disiplini taşımadıkları için. Mesela yıldırımın varlığı Zeus'u olumlar mı? Hayır, olumlar demek safsatadır, işte basit bir kriter örneği, entropi ve düzen, düzensizlik konusundan yola çıkarak üfürülen mahşer edebiyatı olumlanır mı? Hayır, mesela M teorisyenleri(edebiyatçıalrı) vardır, kimin savunup, savunamdığı beni bağlamaz, daha ilk anda yanlışa düşerler, boyut kavramının ancak bir özne-nesne ilişkisinde öznece öngörülen-varsayılan ya da referanslanan bir şey olduğunu unutturmakla, yerine boyut kavramını sanki nesnel, kendiliğinden bir kavrammış gibi bir sır perdesine atmakla çoktan safsataya düşmüşlerdir(sıkıştıkça hasbelkader üfürülen, ne idüğü belirsiz 24 boyut ne demek yahu, boyut ancak öznenin gözlemleyip, kıyaslayıp, ölçüp, biçip, referansladığı şeye denir, bu yoksa boyuttan da söz etmek abestir, yani ne idüğü belirsiz boyuttan söz etmek bir noktadan sonra abestir). Kısaca
itiraz etmek değil ki maksadım,
neden katılmadığımı dile getirmek, nedenleriyle açıklamak, yoksa dediğim gibi dileyen dilediği gibi düşünür, dilediğine inanır, kendisini bağlar. İdealist, teolojik dünya görüşü sadece dün değil ki, bu günde hakim-egemen olan görüş. mesela Pisagor döneminde ya da aynı ekolüğn temsilcisi Newton döneminde olduğu gibi abuk subuk, düzenli ise, işine geliyorsa alıp, düzensz, kaos olarak gördüğünü
görmezden gelen,
hesaba kitaba uymazsa yok sayan görüş bu günde hakim -ki gerçekler matematiğe uymaz, matematik
çerçevesi belirlenmiş-yalıtık öngörülen ortam-atmosfer ortamında yapılan bir hesaplama, ölçme, ifade, mantık-anlama aracıdır özünde-. Evren insanın dar ve yalıtık ortamlara göre formüllediği şeylere göre değildir, ama insan küçücük benmerkezciliğiyle evrene de don giydirip,kendi yalıtık(!) ve bir çok şeyi görmezden gelmiş seçiciliği ile reçete-formül üretir sonra da Evren'in kendi ürettiği reçete ve formüllere göre
hareket ettiğini düşünmeye başlar. Matematiki(insan mantığına! dayalı) arızalarla evrene dil, irade, mantık vb yükleme hastalığı bile bu gün de hakimdir. Kısaca
atış serbest(nede olsa idealizmin dünyası, kurgula, senaryo üret, varsay olsun) ve ipini kopartan bazı maddi, manevi umutlarla atıp tutabiliyor