Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #2311  
Alt 25-02-2014, 20:05
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

İmam gazali gazeli daha önce okunmuştu bu konuda.Okursanız başlarda bulursunuz.

Dişe dokunur bir şey sunamayacağınızı bildiğimden ben size gazalinin görüşünü söyleyeyimde uzamasın bu masal.


Gazali kitabında bir paragrafta kurandaki bu hatayı farkeder ve beynin depolama işlevi görüğünü sadece, beynin kontrol eden, düşünen, duyguların merkezi olmadığını, uzuvların hareketini kontrol etmediğini, bu kalbin hayali bir kalp olduğunu(?) iddia eder ve ruhla işi hiç olmaz açıklamasında, yani ruhla ilişkilendirmez.

Yani bir yanlışı koca bir sanal kalp ile kurtarmaya çalışır. Tabi buna ayetlerle yada bilimsel hiç bir referans surmaz.

Olmayan kalptir gazalinin gazelinin teoriside.

Beyni yine hiç kaale almaması zaten hoşluğudur.

Sıkıldık, başka uydurma açıklamalar var mı? Yoksa hala okumak yerine aynı bayat iddiaları ısıtmaya devam mı?

Gazali beynin bir şeylere yaradığını sezen bir kaç kişiden biri. Ancak bu depodur görüşü dahi uzun süre kanıtsızlıktan kabul görmemiştir. 17 .yüzyıl diyoruz, hücrenin keşfi diyoruz, beynin ilk kapsamlı incelenmesi diyoruz, niye diyoruz? Çünkü beynin net olarak bu kalp yanılgısından ayrılma ve işlevleriyle ortaya koyulma sürecinin bilimsel ispatlı dönemidir bu dönem.

MÖ 500 yılarında dahi beynin düşünme organı olduğunu söyleyen, iddia eden düşünürler var, gel görki ipleyen yok. Yaygın görüş kalp. Din kitaplarının hepsinde ve her dilde aynı yanlış ,kalple düşünülür.

Anlayana konu okunmayı bekliyor, içinde hepsi işlendi.

Tanrınız ne demişse ortada, yalan yanlış bilgisini, yine yalan yanlış savunmalarla kurtarmaya çalışmak işi daha batırmakta.
Şimdilik saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...

Konu aliyarasfal tarafından (25-02-2014 Saat 20:19 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2312  
Alt 25-02-2014, 20:44
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

Bu arada 83/4

Ordaki kelime pas değil örtmek, kaplamak karartmak anlamları içeren bir kelime.

Hayır, bilâkis kazanmış oldukları şeyler, onların kalplerinin üzerini kararttı. Bu anlama en ugun çeviri.

Koy beyni oraya gör gerçeği.

Ayrıca hala deomogoji üretiyorsunuz. Siz tanrıdan bahsedip beynin tüm işlevlerini olmayan bir hayale montelemekte iken tanrınız insan oğlunun sizce beyni bildiğini iddia edip aynı mantıksızlıkla tanrınızın beyinden sözetmemesini sanki bu görüşler geçerlide yaygında gibi (beynin bilinmesi) lanse etme gayretindesiniz.

Yok öyle bir kabul.

Açarsın tüm kültürlere bakarsın, gayet net, eski çağlarda bir kaç filozof ve istisna dışında beyinle ilgili gerçeği kabul etmiş kültür yoktur.

Dillerdeki tüm kalple ilgili yaygınlık ve kullanımda bundan günümüze kalmıştır.

Bir adet dil sununki kalbe beyin muamelesi çekmemiş deyimler içersin.

Yok, çünkü ortak ve yaygın yanlış bilgi, ortak hata aynen istisnasız yayılıp gelmiş.

Arabın bilgiside en yakın uygarlıklar mısır , yukarıda mezapotamya ve uzak doğu hint uygarlıklarından ç/alıntı olunca hepsinin dillerine aynen yansımış o devre ait her eserki çoğu dinsel metinler aynen kalp beyin, kalp düşünür ve allahınızda muhammed kadar bilgili. Yani ne biliniyorsa o çağda o kadar bildiği.

Ne ruhi ne sanal kalp, ne şu ne bu.

Gayet açık olan bu ortak hatayı (ki nerden bilsin) aynen aktarmış doğal olarak.

Sonuç ; kalbiyle düşünülür sanan tanrı(lar)dan hatıra kocaman bilimsel hata.

Bu ortak dil hataları ancak ortak yanlış bilginin ürünüdür, yani o yüzyıllarda gayet net yaygın bilgi kalp düşünür, beyin ne işe yararı bilen yok. Ki yazdık defalarca beynin ne işe yaradığı ancak 17 yüzyıl sonrası bilimsel çalışmalarla kanıtlanıp kabul gördü.

Öncesi sadece istisnai düşünsel kişilerin sezgileri ki onlarda kabul görmüyor.

Kalple ilgili tüm mecaz ve deyimler bu yanlış bilginin kullanıldığı çaplarda asla ve aslamecaz veya benzetme değil, işlevinin beyin yerine koyulmasının sonucu.

Beyin devreye girince kalp ile ilgili her kullanım otomatik mecaz ve deyim olarak kalmış oldu.

Ancak bir dil öyle kolay değişmiyor, oturmuş ve her dildende hadi beyin koyalım demekle o sözcükle ilgili binlerce yıllık yanlış kullanım çıkartılamaz.


Bu basit konuyu çarpıtıp diller ve evrimlerini ve içerdikleri ortak hatayı yokmuş sanmanız veya mecaz olduğunu sabnmanız sizin şu anda kalbin ve beynin işlevini bilmeniz ama ulan ne alaka ? diye sormak yerine derleme inancınızı kurtarma telaşınızdan kaynaklı.

Konuya ilişkin hatırlatma ve içerik tekrarı yapalım.

Kurana göre insan kalbiyle anlar, algılar , düşünür vesaire...

Beyindende hiç haber yok hali ile



Araf 179: "Kalpleri vardır, onunla kavrayıp anlayamazlar; gözleri vardır, onunla göremezler, kulakları vardır onunla işitemezler
Tevbe 87: Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp anlayamazlar.
Mücadele 22: Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onların kalplerine imanı yazmış ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir.
Nahl 22: Ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcıdır ve kendileri de böbürlenen kimselerdir."
Nahl 108: "Onlar (kâfirler), Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.
Tevbe 64: Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerine inmesinden çekiniyorlar.
Feth 4: Müminlerin kalplerine; imanlarına iman katıp arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren O'dur.
Şuara 194: "Onu, Ruh'ul Emin senin kalbine indirdi ki, uyarıcılardan olasın.
Şuara 89: O gün, ne mal fayda verir ne de evlat; ancak Allah'a selim (sağlıklı) bir kalple gelenler başka
Kaf 38: Hiç şüphesiz bunda, kalbi olan veya hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
Bakara 10: Kalplerinde hastalık vardır; Allah da hastalıklarını artırmıştır
Ahzab 12: Hani; münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü bize aldanıştan başka bir şey vaad etmedi, diyorlardı


Bunların hepsindede kalp kelimesidir kullanılan.

Kalp yerine beyin kelimesi kullanalım,

Araf 179: "Beyinleri vardır, onunla kavrayıp anlayamazlar; gözleri vardır, onunla göremezler, kulakları vardır onunla işitemezler
Tevbe 87: Onların beyinleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp anlayamazlar.
Mücadele 22: Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onların beyinlerine imanı yazmış ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir.
Nahl 22: Ahirete inanmayanlar var ya, onların beyinleri inkârcıdır ve kendileri de böbürlenen kimselerdir."
Nahl 108: "Onlar (kâfirler), Allah'ın, beyinlerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.
Tevbe 64: Münafıklar, beyinlerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerine inmesinden çekiniyorlar.
Feth 4: Müminlerin beyinlerine; imanlarına iman katıp arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren O'dur.
Şuara 194: "Onu, Ruh'ul Emin senin beynine indirdi ki, uyarıcılardan olasın.
Şuara 89: O gün, ne mal fayda verir ne de evlat; ancak Allah'a selim (sağlıklı) bir beyinle gelenler başka
Kaf 38: Hiç şüphesiz bunda, beyni olan veya hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
Bakara 10: beyinlerinde hastalık vardır; Allah da hastalıklarını artırmıştır
Ahzab 12: Hani; münafık olanlar ve beyinlerinde hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü bize aldanıştan başka bir şey vaad etmedi, diyorlardı


Cuk oturdu, ilginç.

Birde nedense sine(göğüs) kısmına atıflar buluruz bol bol.

Neml 74
Oysaki, Rabbin onların sineleri ne gizliyor ve ne açıklıyorlarsa hepsini mutlaka biliyor.

Ankebut 49

Fakat o (Kur'an) kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde parıldayan parlak ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder.

Lokman 23
Kim de inkar ederse, artık onun inkarı seni üzmesin! Onlar dönüp Bize gelecekler, o zaman Biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz. Muhakkak Allah bütün sinelerin neler sakladığını bilir.

Mülk 13
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.

Nas 5
(Şeytan) ki, insanların sinelerine vesvese verir durur.



Konuya dahil olmadan mümkünse zaman ayırıp okuyup inceleyin konuyu, çünkü aynı tekrarlardan bir hayli şişmiş durumda.


Şimdilik saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...
Alıntı ile Cevapla
  #2313  
Alt 25-02-2014, 23:41
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

Fahruddin Er Razi'den alıntı:


Bilginin Yeri Kalbdir


Alimler ayetteki "Onların kalbleri vardır, bunlarla idrak edemezler" ifadesini, ilmin (bilmenin) mahallinin kalb olduğuna delil getirdiler. Çunku Allah Teâla burada, zemmetme (kınama) sadedinde, onların kalblerinde anlayış ve idrak olmadığını bildirmiştir. Bu zemm, ancak anlayış ve idrakin mahalli, kalb olduğu takdirde doğru olur. Allah en iyi bilendir.
Cenâb-ı Hak "Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hatta daha sapıktırlar" buyurmuştur. Bunun izahı şöyledir: İnsan ve diğer hayvanlar, tabiî bakımdan, gıda, üreme ve çoğalma bakımından aynıdırlar. Yine canlılar, bâtını ve zahirî beş duyunun sağladığı menfaatlar ile, hayal etme, tefekkür etme ve hatırlama bakamlarından da müşterektirler. İnsan ile diğer hayvanlar arasındaki fark, ancak zâtı gereği, hakkı ve kendisiyle amel etmek için, hayrı öğrenmeye sevkeden akıl ve fikir kuvveti bakımındandır. Binâenaleyh kâfirler, akıl ile fikrin hallerini düşünmekten ve hakkı bilme ile hayrı yapmaktan yüz çevirince, âdeta hayvan gibi olmuşlardır.


Mesela M.Ö. 500' lerde platon'a da konu olan,
Krotōnlu Alkmaiōn 'un düşüncenin merkezi organı olarak beyni gördüğünü söylemiştik. Tabi kanıtsız, ama belli gözlemlere dayalı bu düşüncelerin, özellikle bilgiye ulaşmakta sıkıntı duyan toplumlarda geçerliliği olmamıştır.

Mesela, islam yayılmacı politika izlediği zaman, özellikle cizyeye tabi tuttuğu uygarlıkların kütüphanelerinde yunan felsefi düşünceleri altında nice kitap ile yoğrulmuş sonradan müslümanlaşmış islamın altın çağı diye lanse edilen bilgi akışına eriştiğinde de, bu eşsiz düşüncelerin etkileşimine kuran'dan bağımsız dalmıştır. Bu bağlamda yunan+fars+hint öğretilerinin akli gerekliliklerini kabul edenler, ayetleri de buna uygun farklı yorumlara götürme ihtiyacı duymuşlar.

Tabi özellikle merkezi otoriter Mekke tabanlı arap yayılmacılığı, özgür düşüncenin önüne geçince; tanrının tek otorite olması ve sözlerinin değişmez kanunsallığı üzerinden bu tarz girişimlerin sapkınlığa eşdeğer görülmesi ve önünün kesilmesi ile yine düşünce kitapsal karanlığa gömülmüş. (tarih bize bunu anlatıyor.)

Evet şimdi biraz mantık oyunlarına girişelim.

Neye istinaden beyin ile akıl arasında bir ilişki üretebiliyor kimileri? Tanrının hiç dillendiremediği, sürekli hatalı olarak gösterdiği merkezden bağımsız bu kanıya nasıl varabiliyorlar?

Deneysel mi? Gözlemsel mi? Hipotez bazında, kafa yaralanmaları, geçici hafıza kaybı ve travmalar sonucu kalbin fonksiyonel devamlılığında dahi akılda tutulmalara şahit olabiliyorlarsa bundan doğal ne olabilir ki?

Çok fazla üzerinde kafa patlatmadan, kalbi duran ölür, heyecanlanınca kalp hızla çarpar gibi değişiklikler ile nasıl kalbi düşüncenin merkezine yerleştirmeyi düşünebiliyor ve kabulleniyorlarsa(kutsal kitaplardaki inanç sisteminin ana dayanağı) daha derin düşünenler spesifik durumları da masaya yatırıp, kalpten bağımsız işleyen duruma ulaşabiliyor.

Fikir yürütenlerin dünyası böyle işlemiş, o yüzden eski filozoflarnın insanlığın düşünce sınırlarında oldukça önemli bir yeri vardır. Yeri gelir dinlerin sabit öğretilerini bile değiştirmenize yol açarlar.

Devam edelim bakalım;

Şimdi nedir bu kalp ile düşünme sanatı? Mecazi değil ruhani kalp? farklı kriterlerde farklı değerlerde kavrama sanatını yine kalp ve fonksiyonları ile eşleştirme, ikincil kalp bakış açısı?

Peki ama diyelim ki 2. kalp vakasını kabul ettik. Modern bilim eskiçağların oldukça ilerisinde, hali ile beyine gönderilen ufak bir kimyasal ile düşünce potansiyelinizi allak bullak edebiliyorlar. Kısacası gerçekten de düşüncenize kalbinize hiç mühür vurmadan blok koyabiliyorlar.

Ciddi bir kaza da beyin fiziki zarar gördüğünde, uğradığı deformasyon ve bölgeye göre, tüm düşünce gücünüz ortadan kalkabiliyor, ya da komut verme özelliklerini kaybettiğinden dolayı felç, ölüm gibi durumlar ile karşılaşabiliyorsunuz.

Yapay kalp zaten bildiğimiz kalp üzerinden düşünceyi tamamen ortadan kaldırırken (kalp naklide aynı şekilde) 2. kalp görülmez kalp ve ruh gibi kavramları da beyne etki eden tüm kimyasallar ve beyne gelen darbeler sonrası gerçekleşen olaylar ortadan kaldırıyor.

Peki mrdragon Fahruddin Razi ve bahsettiği alimleri neden verdi?

O ve alimleri okudukları kitaba ve o andaki bilgilerine göre yorum yapıyorlar. En azından yunan felsefesi ve benzeri düşüncelerden etkilenmediği gözlenebilir.

Aynı Fahruddin Er Razi, güneşin dünyadan kat ve kat büyük olduğunun delil ile sabit olduğunu dillendirip, Kehf suresinde zulkareyn hikayesine zaruriyetten şu andaki sizler gibi farklı yorum katıyor. Aklı kocaman bir güneşin dünyadaki bir gözeye batacağına yatmıyor hali ile. Beyin hakkında da bilgi sahibi olsaydı emin olun orada da aynı şekilde nasıl kıvırırım üzerinde düşünce patlatacaktı.


Finale gelelim. Ortada bir kitap mevcut ve bu kitabın insanları hatalı yönlendirdiği gerçeği açığa çıkıyor.

Kısacası öğretmen, çocuklara hatalı bilgi veriyor ama çocuklar başkalarından aldığı b ilgiler eşliğinde kitaptaki hatalı olan kısımları ya görmezden geliyorlar, ya da öğrendiklerine yontmak göbek atıyorlar.

Yoksa, M.Ö. 500'de alkmainon'un söylediği ve günümüze kadar gelen beyin ve düşünce denklemini, sevgili arapların tanrısının göremeyip, hiç kafaya işaret edemeden, sürekli yakın çevre mısır bilgisi ve diğer semavi kitapların hatasına ortak olması üzerinden yorumlayamazsınız.

Yine de merak ediyorsanız, Kuran okumamış ve bunların ayet olduğunu bilmeyen bir denek gurubuna, bu ayetleri okuyun ve şunu sorun.

Bu satırların yazarı sizce düşünceyi hangi organ ile ilişkilendirmiştir? (tabi satırların yazarına God, Tanrı, Yehowah, Allah, Rab gibi kimlik yüklemeden..)




Alıntı ile Cevapla
  #2314  
Alt 26-02-2014, 00:38
knowledgetowisdom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
knowledgetowisdom knowledgetowisdom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2014
Mesajlar: 649
Standart

Takdir etmelisin ki ben 200 küsur sayfayı tek tek okuyamam. Bir çoğuna göz gezdirdim. Şu da var ki mecburen forumlarda bu tür tekrarlar oluyor.

Fakat bu konudan en az senin kadar ben de sıkıldım. Çünkü bu konuda anlaşmamız mümkün değil. Senin ve benim bu konuyu tartışmamızı ve bir sonuca ulaşmamızı engelleyen ön kabullerimiz var.

O zaman bu son yazım olsun bu konuda. Kapatalım gitsin. Bu konuda bundan sonra yazılan tüm yazılara bu sadece bu yazıyı link göstererek cevap vermiş olacağım.


Bulgularımı ve savlarımı tekrar yazıp özetleyeyim, ne kadarı tekrar ne kadarı değil bundan sonra okuyanlar karar versin.


1- Eski insanlar organ olan kalbi düşünme organı zannedermiş; Kuran da eski bir kitap o halde Kur'an da kalbi düşünme organı zanneder önermeniz baştanbaşa yanlıştır. Kendinden menkuldür başka hiç bir ispat içermez. Bu denklemin üstüne sistem kuramazsınız. Kanıtınız ne kalp kelimesinden hemen sonra akletmek kullanıldıysa "kalp= düşünme organı" olduğuna?

2- Kuran'da "beyin" kelimesi geçmez.

3- Kur'an'da geçen "kalp" kelimesi organ olan kalp değildir.

4- Kuranda "kalp" kelimesinin nasıl anlamlarda kullanılmış olduğunu incelemek isteyenler kalp ile benzer anlamada kullanılan ve kalp ile birlikte kullanılan diğer tüm kelimeleri de iyice inceleyim üzerinde düşünmelidirler.

Buna bir örnek olarak:

Nahl 108: İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.


Bu ayette kulakların mühürlenmesinden kastın "işitme organı olan kulak" olmadığını, gözlerin mühürlenmesinden kastın "görme organı olan gözün" olmadığını anlayabilirler. Peki o halde kalp neden organ olan kalp olsun?

Ayrıca ayette geçen "kalp" kelimesi diyelim o zaman -yine diyelim- bilinmeyen beyin; koyun ayette geçen kalp yerine beyin kelimesini ve tekrar düşünün...

İşte onlar Allah'ın, beyinlerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir..

Şimdi göz görme organı mı oldu, kulak işitme organı mı?



Bu maddeleri uzatabilirim. Ama tekrarlara düşmemek adına uzatmıyorum. Zaten spekülasyona oldukça müsait hale geliyor uzattıkça her iki taraf adına da....


Diyorsunuz ki "kuranda geçen kalp kelimesinin organ olan kalp olmadığını ispatlayın"

Bunun için nasıl bir şeyin sizin için ispat olacağını bilemiyorum.

Ancak Araf 179 gayet güzel bir mantık veriyor bize..


Şöyle ki:

İnsanlardan ve cinlerden çok sayıda kişiyi cehenneme mahkum ettik. Kalpleri var, fakat kavrayamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler.


Şimdi ayeti anlamak adına bir problem oluşturalım:


"A ile B .............................'leri/ları ile algılarlar." diye bir cümlemiz var diyelim...

Ve A'nın bir robot olduğunu biliyoruz. B hakkındaki tek bilgimiz ise onun bir robot olmadığı...

Bu cümlede boşluğa gelecek kelime için iki şey söyleyebiliriz:

1- A ve B'nin algılama organları aynı ise bu boşluğa rahatlıkla o kelimeyi yazabiliriz.

A bir robot.. B ise değil ama ona yakın bir şey.. Diyelim ki bir güvenlik kamerası veya benzeri elektronik bir şey..

O zaman bu cümleyi "A ile B sensörleri ile algılarlar" diye tamamlarsak bir sıkıntı çıkmaz. ( Robot ve elektronik aygıtın her ikisinin de sensör ile algıladığını anlarız bu cümleden)

2- Ancak B her şey olabilir. Bitki, ağaç, hayvan, insan... Ama algılayan bir şey olduğu cümleye göre kesin...

Yani B'nin ne olduğunu bilmiyoruz. Peki o zaman bu cümleyi nasıl anlamlı halde tutacağız?

Boşluktaki yerde hem A'nın hem de B'nin algılama kabiliyetini sekteye uğratmayacak başka bir kavram kullanabiliriz.


Mesela "A ile B sistemleri ile algılarlar" diye cümleyi kurarsak cümle anlamsız hale gelmekten kurtulur. Burada A'nın sistemi sensör; B'nin sistemi her ne ise o'dur.

Her ikisinin de algılayan birer varlık oldukları gerçeği değişmemiş; aynı zamanda algılama organları için de yanlış bir bilgi verilmemiştir.


Araf 179 işte bize tam da bu mantığı veriyor.

İnsan algılar,görür,işitir
Cin algılar,görür,işitir ( Cin, insan değil, bildiğimiz tek şey nasıllığını bilmiyoruz)

İnsanların ve cinlerin ............... var fakat onunla kavrayamazlar....

Buraya gelecek kelime de "kavramsal" olmak zorundadır. buraya "beyin" de yazsak mantıklı olmuyor.

Öte yandan ayetin devamındaki "gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler" kısmı zaten başlı başına aynı mantığı taşıyor. Gözleri var derken görme organı olan gözden bahsetmediği; işitmezler derken işitme organından bahsetmediği aşikar. "Görmezler" ve "işitmezler" edimlerini "fiziken görme ve işitme engelli" olarak anlamakta ısrar etmezseniz yukarıdaki mantıkla birebir uyumlu olduğunu idrak edeceksiniz...


Neyse.... Söylediğim gibi bu konudaki son yazım... Elbette daha bir çok delilim var ama konuyu uzatmamak adına içlerinden bir tanesini seçtim.

Umarım özellikle şu son kısma mantıklı cevaplar verirsiniz zira bundan sonra bu konuda cevap yazmayacağım söylediğim gibi bu yazıyı link edip referans göstereceğim..

Herkes istediğini düşünmekte serbest... Ayetler ortada...

"Âdemoğlunun bildiği her şeyin bilmek istediğinden ibaret oluşu yüzünden biz insanlar birbirimize yardım edemiyoruz."
Alıntı ile Cevapla
  #2315  
Alt 26-02-2014, 01:04
gordion gordion isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 02 Feb 2014
Mesajlar: 363
Standart

ya hocam delinin biri kuyuya taş atmış sende çıkarmaya çalışıyorsun..ne uğraşıyorsun günlerdir açıklayacağım diye.. bırak boşver, ateistler artık nerden ne çıkaracağını şaşırmışlar.
Kuran kalp'i düşünme organı sanıyormuşmuş... günümüzde bile kalp birçok anlama geliyor ki Kuran arapça gibi dünyanın en zengin dillerinden biriyle inmiş..
kalp; vicdan, kişilik,, gönül, sevgi gibi birçok anlama geldiği halde ateisler Kuran'ı sadece kendi düşünme çaplarına sığdıradursunlar biz de onlara açıklama yapmak için çırpınalım.

samimi söylüyorum uğraşmaya değmez hocam, boşuna kıymetli zamanını harcama, kalpleriyle mi beyinleriyle mi başka yerleriyle mi nereleriyle düşünürlerse düşünsünler.
Alıntı ile Cevapla
  #2316  
Alt 26-02-2014, 01:30
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster


1- Eski insanlar organ olan kalbi düşünme organı zannedermiş; Kuran da eski bir kitap o halde Kur'an da kalbi düşünme organı zanneder önermeniz baştanbaşa yanlıştır. Kendinden menkuldür başka hiç bir ispat içermez. Bu denklemin üstüne sistem kuramazsınız. Kanıtınız ne kalp kelimesinden hemen sonra akletmek kullanıldıysa "kalp= düşünme organı" olduğuna?
Bunu anlamak zor değil elbette, tek tük fani bazı düşünürler, kalp yerine beyin kullanmışlar ama genel kabul görmemiş. Yani spesifik önermeler sunan garibim insanlarımız var. Buna karşın kudret sahibi tanrı, herşeyin sırrına ve ilmine talip olan evrenin yaratıcısı, tamamen hatalı algılanan kalp ile eşdeğer cümleyi ister farklı ister aynı kitabında kullanmış. Bir yunanlı düşünür kadar olmayı başaramayan tanrı adına üzücü olsa gerek.

Tekrar ediyorum, beyine işaret etmeyi başaramayan, buna karşın nice islam aliminde kalbi düşünce organı olarak algılatan bir tanrıya iman ediyorsunuz. Asırlar boyunca bu hatalı algılama dilimize de işlemiş ve kalp ile düşünceleri birleştiren deyimlere sahip olmuşuz. Şimdilerde biz mecazi anlamlar ile o deyimleri anıyoruz.

knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
2- Kuran'da "beyin" kelimesi geçmez.
Evet geçmiyor, beyin olabilecek her yerde kalp geçiyor. İlle de beyin geçsin diyen yok ama, özellikle akletme işini beyine yollasaydı, insanların cehaletinden sıyrılan bilge tanrı rolüne kısa sürede soyunabilirdi.

23 yılda bir ciltlik kitap yazıp araplara kafayı takan tanrı adına, tarih boyuna sürekli dillerde hapsolup erkek peygamber yollama sevdasına düşmüşse ama, beyin denilen riskli organı işaret etmesini beklemek pekte akıllıca olmaz. hali ile o tanrı anca kalplerde yaşar. Ölmedin kalbimizdesin modu.


knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
3- Kur'an'da geçen "kalp" kelimesi organ olan kalp değildir.
Sonuç itibari ile akletmek ile eşleştirilmiştir. bildiğimiz organ olmasa da, beyin olmadığı da aşikar. Ne yazık ki, beyinsel fonksiyonlarınıza dışarıdan müdehale ettiğimiz anda muzu dahi tanrı sanabiliyor insanlık. Anında leyla moduna geçebiliyor. Belli ki, tanrının bahsettiği kalpte beynin kontrolü altında....

4- Kuranda "kalp" kelimesinin nasıl anlamlarda kullanılmış olduğunu incelemek isteyenler kalp ile benzer anlamada kullanılan ve kalp ile birlikte kullanılan diğer tüm kelimeleri de iyice inceleyim üzerinde düşünmelidirler.

Buna bir örnek olarak:

Nahl 108: İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.


Bu ayette kulakların mühürlenmesinden kastın "işitme organı olan kulak" olmadığını, gözlerin mühürlenmesinden kastın "görme organı olan gözün" olmadığını anlayabilirler. Peki o halde kalp neden organ olan kalp olsun?

Ayrıca ayette geçen "kalp" kelimesi diyelim o zaman -yine diyelim- bilinmeyen beyin; koyun ayette geçen kalp yerine beyin kelimesini ve tekrar düşünün...

İşte onlar Allah'ın, beyinlerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir..

Şimdi göz görme organı mı oldu, kulak işitme organı mı?

Pardon ama bu kadar açık bir ayette, enteresan bir soru olmuyor mu bu?


Elbetteki göz görme organı, kulak işitme organı, kalpte düşünce organı.

Diğer tüm ayetler ile uyumlu bir ayet paylaşıyorsunuz. Kafirlere sesleniyor, onlara hidayet vermemesinden bahsediyor ve neden hidayet alamayacaklarını da gayet net izah ediyor verdiğiniz ayet ile;

Çünkü, her insan gibi kulakları var ama kulakları onca delili duyduğu halde, o ayetlerin hiçbir etkisi olmaz onlara,

Gözleri var ama; gözleri yeryüzünde olan onca olaya şahit olduğu halde, gerçekleri göremezler.

Kalpleri vardır ama; sevimli akletme organları, kulak ve gözün getirdiği verileri yorumlamaktan acizdir ve düşünme görevini akletme görevini yerine getirmez....

Bakın, kitap sonuçta bir göreve soyunmuş ve sürekli çevresindek insanlar ile etkileşimde olan birinin dilinden dökülüyor. Etkisiz kaldığı yerlerde, bu tarz betimlemeler ile karşıdaki insanı ayrıştırıyor. Sözel savaş, ve koşula göre söz söyleme sanatı her satırına işlemiş.

knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Diyorsunuz ki "kuranda geçen kalp kelimesinin organ olan kalp olmadığını ispatlayın"

Bunun için nasıl bir şeyin sizin için ispat olacağını bilemiyorum.

Ancak Araf 179 gayet güzel bir mantık veriyor bize..


Şöyle ki:

İnsanlardan ve cinlerden çok sayıda kişiyi cehenneme mahkum ettik. Kalpleri var, fakat kavrayamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler.


Şimdi ayeti anlamak adına bir problem oluşturalım:


"A ile B .............................'leri/ları ile algılarlar." diye bir cümlemiz var diyelim...

Ve A'nın bir robot olduğunu biliyoruz. B hakkındaki tek bilgimiz ise onun bir robot olmadığı...

Bu cümlede boşluğa gelecek kelime için iki şey söyleyebiliriz:

1- A ve B'nin algılama organları aynı ise bu boşluğa rahatlıkla o kelimeyi yazabiliriz.

A bir robot.. B ise değil ama ona yakın bir şey.. Diyelim ki bir güvenlik kamerası veya benzeri elektronik bir şey..

O zaman bu cümleyi "A ile B sensörleri ile algılarlar" diye tamamlarsak bir sıkıntı çıkmaz. ( Robot ve elektronik aygıtın her ikisinin de sensör ile algıladığını anlarız bu cümleden)

2- Ancak B her şey olabilir. Bitki, ağaç, hayvan, insan... Ama algılayan bir şey olduğu cümleye göre kesin...

Yani B'nin ne olduğunu bilmiyoruz. Peki o zaman bu cümleyi nasıl anlamlı halde tutacağız?

Boşluktaki yerde hem A'nın hem de B'nin algılama kabiliyetini sekteye uğratmayacak başka bir kavram kullanabiliriz.


Mesela "A ile B sistemleri ile algılarlar" diye cümleyi kurarsak cümle anlamsız hale gelmekten kurtulur. Burada A'nın sistemi sensör; B'nin sistemi her ne ise o'dur.

Her ikisinin de algılayan birer varlık oldukları gerçeği değişmemiş; aynı zamanda algılama organları için de yanlış bir bilgi verilmemiştir.


Araf 179 işte bize tam da bu mantığı veriyor.

İnsan algılar,görür,işitir
Cin algılar,görür,işitir ( Cin, insan değil, bildiğimiz tek şey nasıllığını bilmiyoruz)

İnsanların ve cinlerin ............... var fakat onunla kavrayamazlar....

Buraya gelecek kelime de "kavramsal" olmak zorundadır. buraya "beyin" de yazsak mantıklı olmuyor.

Öte yandan ayetin devamındaki "gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler" kısmı zaten başlı başına aynı mantığı taşıyor. Gözleri var derken görme organı olan gözden bahsetmediği; işitmezler derken işitme organından bahsetmediği aşikar. "Görmezler" ve "işitmezler" edimlerini "fiziken görme ve işitme engelli" olarak anlamakta ısrar etmezseniz yukarıdaki mantıkla birebir uyumlu olduğunu idrak edeceksiniz...


Gelelim araf 179'a;

Bakın daha önce de söyledim. İnsana en yakın olarak gösterilen hayvan nedir ve neden öyle gösterilir? (genetik açıdan sormuyorum)

Gözleri, kulakları, kalbi ve beyni ne işe yarıyor bu hayvanın? Araştırın bulgularınızı paylaşın.

İyi de cin ile maymunları nasıl bir tutuyorsun mrdragon dediniz muhtemelen. Dünya üzerinde insan gibi düşünebilen bir canlı biliyor musunuz?

Peki, cinler görüyorlar mı evet. cinler duyuyorlar mı evet. Hepsinden öte cinlerin de tıpkı insanlar gibi imanları, düşünce güçleri var mı? Kuran'ı bile dinleyip öğüt aldıklarını varsayıyorsunuz. Darısı şempanzelere..

Peki fizyolojik olarak insana benzemeyen bu canlı davranış sistematiği olarak birebir insan ile örtüşürken, cehennemlik ortakçınızken, gözleri vardır görmezler denildiğinde aklınıza ne gelir?

Tıpkı sizin gibi iki çift gözleri olacağı mı? Valla benim aklıma sadece görebildikleri geldi. (iyi de bende kavram olarak farklı birşey demiyorum der gibi oldunuz ama yanıldınız.)

Bu cinler, diler 40 gözlü diler tek gözlü, dilerse kıçlarından gözlü olsunlar. Tanrı sizin görme organınız üzerinden gönderimde bulunuyor.

Yok kavramsal yaklaşmak istiyorsanız illa ki; Onlar ne işitirler, ne görürler ne de kavrarlar denilirdi. Bu eylemleri yapacak materyallere işaret etmesi gerekmezdi.

Kısacası yöntem belli; Sen sendeki görmenin, duymanın ve kavramanın nerede olduğunu biliyorsun. Bil ki, onlarda da bu eylemleri yapacak oluşumlar var. Sendeki kalp onda monga olsun ne fark eder. Yeterince açık anlayacağın dilden izahta bulunuyor sevgili tanrı.

Harbiden de anlatım dili olarak açıktır kuran ama zaman ile bilimsel bulgular ağır basıp içinize işlediğinden, açık olan kaynağı iyice kıvırıyorsunuz. Bulmaca kitabına çevirip iyice saptırıyorsunuz.

Sonuç olarak; sevgili tanrıyı anaokuluna öğretmen diye koysanız, çocuklarımızın hali ne olurdu değil mi ama?

Derdini anlat minik kuş derdiniz, çocuk konuştuktan sonra; anne su içirirken, baba sudan keserdi elemanı...
Alıntı ile Cevapla
  #2317  
Alt 26-02-2014, 02:55
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

Hiç uzatmadan mantığını çürütelim ki sevgili mrdragon uzun uzun yormuş kendini,

"A ile B .............................'leri/ları ile algılarlar.

Olay nedir? Algılamak.

Neyleri ile?

Sensörleri ile?

A robot ancak bir vatandaş ki robotun yapımcısı olduğu iddiasına sahip. Bu robot yağ pompasıyla algılıyor. Kastikurtakutakilarda robotlarda yağ pompasıyla algılar ki onuda ben yaptım diyor.

Kime diyor?
Sensörleriyle algılayan robotlara? Robotlar bilmiyor ve biz yağ pompamızla algılarızı kabulleniyor.Binlerce yıl yağ pompamla düşünüyorum sanrısından sonra

Bir gün bir robot, ulan o yağ pompası, algılamayla işi olmaz, sensörlerle algılıyoruz. Sonra başka bir robot, görmüyormusun Kastikurtakutakilarda yağ pompasıyla algılıyor, demekki orda kast ettiği yağ pompası değil diyor.O nedir? Bilmem varmış öle bir varlık amma onları cıvadan yapmış.

Sensör dememiş yerine yağ pompası demiş oda değilmiymiş . E neymiş? Bizi çalıştırmak için elektrik vermiş, odur algılayan , yağ pompasından kastı odur.Yani tanrının canı sıkılmış, sensör dememiş, elektrik dememiş, oturmuş kalp pompası demiş. Biz onu yağ pompası anlamamalıyız. Niye? Bu hava biz cıva, aynı şeyle algılayamazki. Kim diyor? Ben, yeni uydurdum,

Robot olsan bu kadar saçmalardın robot kardeşim.


Biliyoruz robotu ,robotun sensörünü.Yani Somut bilgiye sahibiz. Yani uydurma hayali varlıkların bu eylemlerde ortaklığı görmenin ,duymanın düşünmenin ortaklığını aşıp, somut göze,kulağa kalbe adıyla hitapken size ne düşer söylemeyelim.

Kavramın ötesi, tanrınızın cehalet boyutundayız.Muhammedin cehaleti= tanrıya maloluyor.

Sensör dışında algılama hikayesinden bu masalla sıyıramadığınız kesin.Kedidir kedi.

Ne kadar destekten yoksun iddialarla gelirseniz o kadar saçma bir hal alıyor inancınızın düştüğü durum.

Şimdilik saygımla gittim...

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...
Alıntı ile Cevapla
  #2318  
Alt 26-02-2014, 11:59
knowledgetowisdom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
knowledgetowisdom knowledgetowisdom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2014
Mesajlar: 649
Standart

Söylediğim gibi... Bu noktadan sonra cevap yazmayacağım.. Bundan bir önceki yazım son cevaptır...

Ancak eğer objektif iseniz şu soruyu bağlamına değinmeden herkese sorunuz..

A bir robottur.

A algılar.

B bir robot değildir.

B algılar..



Yukarıdaki bilgilere göre aşağıdaki cümlede boşluk kısmına gelebilecek kelimenin kullanımı için aşağıdakilerden hangisi ya da hangileri kesin doğrudur? (sorunun birden fala doğru cevabı olabilir)



"A ile B .............................'leri/ları ile algılarlar."







I- B'nin ne olduğundan kesin emin olmalıyız.

II- A'nın ve B'nin algılama organlarının ne olduğunu bilmeliyiz.

III- A'nın algılama organının ne olduğunu bilmeliyiz.

IV- Boşluktaki yerde hem A'nın hem de B'nin algılama kabiliyetini sekteye uğratmayacak başka bir kavram kullanabiliriz.

V- A ve B'nin algılama organları aynı ise boşluğa yazılabilir.

"Âdemoğlunun bildiği her şeyin bilmek istediğinden ibaret oluşu yüzünden biz insanlar birbirimize yardım edemiyoruz."
Alıntı ile Cevapla
  #2319  
Alt 26-02-2014, 13:12
aliyarasfal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aliyarasfal aliyarasfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 May 2010
Mesajlar: 2.935
Standart

"A ile B .............................'leri/ları ile algılarlar."



Şimdi ben maddeleyeyim.

Sende kendine sor dürüstçe.Biz sormayı bırak üstüne defalarcada cevapladık, net ve ortada.

1-A nın tüm özelliklerini biliyoruz. B nin tüm özelliklerini bilmek zorunda değiliz. O sizin zorlamanız.Çünkü A ve Bnin tüm özelliklerini bildiği iddiası olan ve her ikisinide kendinin yarattığını iddia eden biri var.Bizede bildiğimiz A yı baz alarak sesleniyor.

2- Anın özelliklerini B ile beraber sıralamaya başlıyor.Görürler, duyarlar, kavrarlar.

Otomatik olarak hiç bilmesekte anlıyoruz, görme eylemi, ışığı algı, duyma eylemi, sesi dalgalarını algı, kavrama eylemi düşünme ve karar verme.Ortak eylemler. Çağrışımları düşünmeye başlayın.ortaklığını anlamak için deha gerekmiyor.

3- A ve B nin kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler kalpleri var anlamazlar. Ee ne anladın? desem kızar mısın dostum. Daha ne örneği ne anlamasıdır bu direttiğiniz?

Ayrıca sadece A ya yönelik yine aynı eylemlerin dillenmesi ve organlarla ilişkilendirilmesi var defalarca.

4-Sorun bakalım B nin ne olduğunun önemi kalmış mı? B nin duyduğu, gördüğü organların adıda göz, kulak ve algılama organı kalp olmuş değil mi? başka bir şekli olsa ne çıkar, gayet net? Gözü dörtgen olsada göz işi görmek, , kulakları kuşlar gibi delikten ibaret yada zar gibi eline yapışık olsa ne çıkar, adı kulak işi duymak, algılama işini yapanda kalpmiş, oda diğerlerinden farksız ,çünkü karşılaştırmalı anlatımındaki referans biziz. Kalbe beyin muamelesi çektiğine göre, B ninde şansı yok, kalbiyle düşünür ki sen git cin bul sor, kalbnizlemi düşünüyonuz yoksa dimağınızlamı?


Bir yapan kişi düşünün iki farklı materyallerden biri sırf plastik ve biri sırf metaldenmiş ; yazıcı yapıyor ve ikisinede ortak işlev gören parçalar koyuyor. Elimizde biri var ve başlıyor, tarayıcıları var resim tararlar, yazıcıları var çıktı verir, kartuşuna basarsan çalışmaya başlar diyor.

Başlatma düğmesi olmasın o? Yok kartuş diyor resmen ve bizbiliyoruzki kartuşa basarak yazıcı çalışmaz. Adam ısrarlı kartuşa bascan.

Biride savunuyor, kartuşun anlamını bilmiyor kimse ya, bak diğer makinanın neresi nasıl bilmiyonuz, kartuşa basmak ile kastettiği bildiğiniz kartuş deel. Ortak kavram olsun diye laf ola beri gele kartuşu sallama söylüyo.

Başlat düğmesinden haberi yok ama yaptığını iddia edip kartuşa bacanız diyene toz kondurmamak adına, yaptığı meçhul diğer yazıcı üzerinden demogojiye devam. Onu plastikten yapmadıki, onun kartuşunu görmek gerek, yazıcısını, tarayıcısını diyerek açma kapa düğmesinin yerini bile bilmeyen bir yaratıcının kartuşlarla başı belaya girmiş olur.
Şimdilik saygımla gittim...

Biz gayet
iyi anlıyoruz.

Anlamayanların örneğe ihtiyaç duymasınıda anlıyoruz.

Sorular sormuyorsan ya ölüsün ya da köle...

Konu aliyarasfal tarafından (26-02-2014 Saat 13:24 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2320  
Alt 26-02-2014, 13:15
Bilge Engin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bilge Engin Bilge Engin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 08 Jul 2010
Bulunduğu yer: Siteye ulaşabildiğim herhangi bir yer
Mesajlar: 536
Standart

Merhaba arkadaşlar

Öncelikli tüm eski dostlara selamlarımı iletirim. Eskiye nazaran çok ender giriyor sadece başlıkları bir inceleyip bir şey yazmadan çıkıyorum. islama yönelik artık uzun araştırmalar, litaratür kayıtlarını bulup paylaşma, ya da bu konuda artık kafa yormaktan vazgeçtim.

Bu başlığın ilk açıldığı zamanı hatırlıyorum. O zaman ciddi manada tartışılmış ve bir cok islami teist tabiri yerinde ise kuyruklarını kıstırarak uzaklaşmıştı.

Şöyle ifade edebilirim, Ey islam inanışına sahip kişi; bu başlığın altına yorum yazmadan önce oku, çünkü öne sürebileceğin her türlü fikir, takiye, saptırma daha önce yapıldı ve her birine platin kapaklar hediye edildi.

Bu vesile ile Yasasımbilim'e tekrar sevgilerimi iletirim.

Saygılarımla...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kur-an'da sevgiye yer yoktur! YasasinBilim İslam 136 05-04-2015 00:56
ayetlerde neden kalpten bahsedilir? hak geldi İslam 47 27-07-2010 21:18

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:11 .