Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 01-03-2015, 23:32
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart Kabe ve Satürnün Kara Küpü







Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 03-03-2015, 00:29
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart

Dialectics´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İnsan, gerçek olmasına pek ihtimal vermediği şeylere dair muhtelif sayıda farklı kaynakta benzer hikayelere göndermeler görünce ve eğer bu göndermeler arasında bir tutarlılık da var ise ister istemez bir "acaba" sorusu beliriveriyor...

Aşağıda 2009 yılında kendisini "Hidden Hand" olarak tanıtan ve bir Illuminati üyesi olduğunu söyleyen bir şahsa ait bir söyleşi var. Okumanızı tavsiye ederim, ilginç şeylerden bahsediyor.

http://www.illuminati-news.com/00363.html


Asıl bu konuya dair dikkat çekici olan ise Sayın Obi wan'ın ifade ettiği ve benim de koyulaştırdığım kısımdaki iddianın biraz daha masalsı bir şekilde bu kişi tarafından da ifade edilmiş olması.


Hidden Hand bu söyleşisinde insanın yaratılışına dair özetle şunu söylüyor: "Önceleri dünya tamamen YHWH'in kontrolünde olan toz pembe bir yerdi. YHWH'ın yaratıkları hiç onun sözünden çıkmıyor ve her dediğini yapıyorlardı. (Yani bir çeşit cennet) Ancak bu şekilde YHWH'in gezegenindeki ruhlar tekamül edememişti, çok geri kalmışlardı. Bunun üzerine YHWH, Saturn'deki yaşlılar konseyine, başvurdu. Konsey inceleme için bizi dünyaya gönderdi ve biz yaptığımız inceleme neticesinde YHWH'in gezegenindeki ruhların çok geri kaldığını, tekamüllerini hızlandırmanın tek yolunun da onlara "özgür irade" vermemiz gerektiği şeklinde bir rapor verdik. YHWH en başta buna karşı çıktı, işe yaramayacağını söyledi ama başka şansı da olmadığı için kabul etti. Biz tekrar geldik ve insanlara "özgür irade"yi verdik, ve ilk test olarak da şu meşhur "bilgi ağacı"nı (tree of knowledge) yaptık. İnsan, özgür iradenin kaçınılmaz sonucu olarak gitti ve "bilgi ağacından" yedi. YHWH buna çok sinirlendi; Nuh Tufanı dahil pek çok öfke tepkisi, o kitaplarında tehdit etmeler, kibirlenmeler vb. bunu hazmedemeyişinin göstergesidir."

Yani Obi wan'ın değindiği "dual hayat" algısı ile bu Hidden Hand'in bahsettiği "özgür irade" kavramları birbirini çağrıştırıyor.

Bir diğer dikkatimi çeken detay da Yıldızlararası filmindeki solucan deliğinin de hemen Saturn gezegenin yanında belirmiş olmasaydı... Yine aynı sembolizme benziyor...

Peki bu sembolizmler gerçekten bir takım bilgileri mi koruyor, yoksa bu Gnostiklerin kendi hayal güçlerine göre uydurdukları ve sonra da inandıkları bir takım gerçek olmayan dini inanışlardan başka bir şey değil mi?

Örneğin Gnostiszm başlığı altındaki bir mesajda sanırım firatb84 Gnostiklerin inandığı yaratılış hikayesini paylaşmıştı ve aslında okuduğunuzda ilk farkettiğiniz şey oldukça karmaşık bir hikaye olduğu. Yani İbrahimi dinlerin yaratılış hikayelerine kıyasla ve hele hele Gnostikliğin de Hristiyanlıkla yaşıt olduğunu düşündüğümüzde dikkat çekecek kadar karmaşık bir yaratılış hikayesi.. Öyle olunca da insan "yalan olamayacak kadar karmaşık bu hikaye" gibi bir algıya da ihtimal vermiyor değil...
Tevrat ta Yehova hep ayırma işlemi yapar yaratılışta,Işığı karanlıktan mesela.Kuranda da aynidir.

Belli bir seviyeye kadar en azından yaratılış sembolizmi,dünyanın insanlardan saklanılan spirituel kadim tarihi ile ilgili sonradan uydurulmuş demiyorum kendi adıma.Ama bundan sonrası bana kanıtsız geliyor.

Kadim gizli bilgiler(bizlerden saklaniliyor) yaşatılıyor.Filmlerde,oyunlarda bilincaltimiza sokuluyor.

İnançlara artik sembolik bakmanın vakti geldi,kutsal kitaplar ve dinler bu sembolleri tabaka tabaka somutla işlediğinden çoğu kimse fark edemiyor altında yatan sembolizmi.Hac rituelinin de bir okult,ezoterik anlamı olmalı ama bilmiyorum.

Actigim konuya gelebilirsin:
http://www.turandursun.com/forumlar/...122#post541122
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-03-2015, 18:43
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Dialectics´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hidden Hand bu söyleşisinde insanın yaratılışına dair özetle şunu söylüyor: "Önceleri dünya tamamen YHWH'in kontrolünde olan toz pembe bir yerdi. YHWH'ın yaratıkları hiç onun sözünden çıkmıyor ve her dediğini yapıyorlardı. (Yani bir çeşit cennet) Ancak bu şekilde YHWH'in gezegenindeki ruhlar tekamül edememişti, çok geri kalmışlardı. Bunun üzerine YHWH, Saturn'deki yaşlılar konseyine, başvurdu. Konsey inceleme için bizi dünyaya gönderdi ve biz yaptığımız inceleme neticesinde YHWH'in gezegenindeki ruhların çok geri kaldığını, tekamüllerini hızlandırmanın tek yolunun da onlara "özgür irade" vermemiz gerektiği şeklinde bir rapor verdik. YHWH en başta buna karşı çıktı, işe yaramayacağını söyledi ama başka şansı da olmadığı için kabul etti. Biz tekrar geldik ve insanlara "özgür irade"yi verdik, ve ilk test olarak da şu meşhur "bilgi ağacı"nı (tree of knowledge) yaptık. İnsan, özgür iradenin kaçınılmaz sonucu olarak gitti ve "bilgi ağacından" yedi. YHWH buna çok sinirlendi; Nuh Tufanı dahil pek çok öfke tepkisi, o kitaplarında tehdit etmeler, kibirlenmeler vb. bunu hazmedemeyişinin göstergesidir."
Bu hikaye banada çok afaki gelmiyor.
Afrikanın bir köyünde köyün yaşlı yerlisine spiker "tam tamları niye çalıyorsunuz?" diye sormuştu.
Yaşlı yerlide, "Tanrı ilk insanı yarattığında büyük bir şölen düzenlemiş, her yerde davullar çaldırmış, bizde o günün anısına çalıyoruz" demişti.

Diğer yandan Dünya yaratılış hikayelerinde de bir tuhaflık var, Aborjinler dünyanın dümdüz olduğunu, Altay yaratış efsanesinde sularla kaplı olduğunu söylüyorlar.
Daha araştırılsa eminim farklı şeylerde çıkar.
Durumdan anlaşılan o ki bunlar Dünya diye, geldikleri kıtalardan bahsediyorlar.
Dolayısıyla her kıtanın veya yörenin yaratılış efsanesi farklı olmuş oluyor.
Yani dünya diye bahsettikleri yerler aslında kıtalar.

Afrikaya gelince, diğer yöre yerlileriyle kıyaslanınca hakikaten daha vahşiler, doğa ve çevre ve insan bilinçleri çok daha az, kabile savaşlarında filan bir birlerini öldürdükleri yetmediği gibi, hayvanlarıda aynı şekilde öldürüyorlar.
Hutular'la Tutsiler belgeselini izlemiştimde, doğal parklardaki hayvanlarıda bile keyfi yere yok etmişlerdi.
Zaten öyle su, hava, orman vs. doğal hayata kutsal bir bakışlarıda fazla yok göründüğü kadarıyla.
Amerika, Asya ve Pasifik o taraftaki yerlilerde doğa uyumu ve saygısı daha üst düzeyde.

Özetle dünya üzerinde eğer tek bir yaratılış değilde, çoklu bir yaratılış varsa, ilk insan hayalleri de çöpe gider, tarihte yeniden yazılmak zorunda kalır gibi duruyor.
Gerçi insanoğlu değişimlere ilk başta itiraz etsede, sonunda uymuştur, bu çokta problem olmaz.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 06-03-2015, 20:47
Nana Buluku Nana Buluku isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 21 Oct 2014
Mesajlar: 1.030
Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Afrikaya gelince, diğer yöre yerlileriyle kıyaslanınca hakikaten daha vahşiler, doğa ve çevre ve insan bilinçleri çok daha az, kabile savaşlarında filan bir birlerini öldürdükleri yetmediği gibi, hayvanlarıda aynı şekilde öldürüyorlar.
Hutular'la Tutsiler belgeselini izlemiştimde, doğal parklardaki hayvanlarıda bile keyfi yere yok etmişlerdi.
Zaten öyle su, hava, orman vs. doğal hayata kutsal bir bakışlarıda fazla yok göründüğü kadarıyla.
Amerika, Asya ve Pasifik o taraftaki yerlilerde doğa uyumu ve saygısı daha üst düzeyde.
Pasifikteki Paskalya adasında yaşayan yerlilerin doğaya pek saygılı olduğu söylenemez. Moai yapmak için adada ki ekolojik dengeyi bozdular. Bedelini de canlarıyla ödediler. Amerika ve Asya'da ki yerliler en saygılı olanlar sanırım.

İnsana saygı konusunda ise bana göre hepsi eşit. Azteklerin insan kurban etme ayinleri, Avustronezyalıların, Endenozyalıları katliamı, Polinezyalıların kendi aralarında ki savaşları, Maorilerin, Moriorileri katliamı, Asya'da ki yerli kabilelerin ne kadar savaşçı olduğunu anlatmaya bile gerek yok.

Konu Nana Buluku tarafından (06-03-2015 Saat 20:57 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 06-03-2015, 22:37
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Nana Buluku´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Pasifikteki Paskalya adasında yaşayan yerlilerin doğaya pek saygılı olduğu söylenemez. Moai yapmak için adada ki ekolojik dengeyi bozdular. Bedelini de canlarıyla ödediler. Amerika ve Asya'da ki yerliler en saygılı olanlar sanırım.
Kesinlikle Amerika ve Asya derim bende,
Şamanik kültürün ağır bastığı yerlerde, bu daha bariz belli oluyor.

İşin içine Tanrılar, Tapınaklar, Mabetler girdikçe, orada ne insan nede doğa kalıyor ki sanırım pek çok katliamın altında da bu yatıyor.
Zira insanlar için en kutsal şey Tanrı, yerde Mabet olunca, gözlerini kan daha çabuk bürüyebiliyor.

Nehri kirletmemek adına elini yüzünü bile yıkamayan biri, kolayca insan öldürmez herhalde, veya Şamanının dediği yerin haricinde av yapamayan biride, veya sadece şu hayvana izin var dediğinde, bir doğa katliamın sergileyemez olsa gerek.

Dinler böyle değil tabi, kutsanmak adına milyonlarca insan Ganj nehrine aynı anda girebiliyorlar.
Veya milyonlarca kurban bir günde kesilebiliyorlar.
Geçmişte buzhaneler filan yokken, hac kurbanları kuyulara doldurulmuş, şurada belki 30-40 senedir kuyulara gömmüyorlar.

Bu bile bir katliam aslıda, madem kesiyorsunuz o kadar kurbanı bir günde kesmeyin, günlere yayın filan öyle kesin.
Ama tabi bu ince düşünüş yok, Tanrı ve Tapınma olaylarında...

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 06-03-2015, 22:43
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Diğer yandan Dünya yaratılış hikayelerinde de bir tuhaflık var, Aborjinler dünyanın dümdüz olduğunu, Altay yaratış efsanesinde sularla kaplı olduğunu söylüyorlar.
Daha araştırılsa eminim farklı şeylerde çıkar.
Durumdan anlaşılan o ki bunlar Dünya diye, geldikleri kıtalardan bahsediyorlar.
Dolayısıyla her kıtanın veya yörenin yaratılış efsanesi farklı olmuş oluyor.
Yani dünya diye bahsettikleri yerler aslında kıtalar.
Evet, diğer bir deyişle, UFUK/BİLİNÇ çerçevesi ile ilgili denebilir. Yani kıtalardan da dar coğrafik hayat, bakış ufku ne kadar genişlediyse, masal ve destanlarda ölçeği genişledi, zira yürüme ile ne kadar yol gidebilirsiniz? ya da öyle anları düşünün ki, hepi topu bir avuç kabile olan bir geniş aile, kıtadan kıtaya yürümeyi ne yapsın, belirli coğrafik bir alandadırlar ve bu alan seçimide tecrübeyle oluşuyor(yiyeceğin, içeceğin görece daha uygun olduğu mekan, yani yürümek mekan aramaktan fazlası değil bir zamanlar...
Tabi bir de özlemler var, yaşam biçimleri, yaratılış masalalrında bunlarda hayli etken olmalı. Kimisi özlemini öne çıkartır belki(denizlere özlemi), kimisi bereketi toprağı, kimisi korkuyu ateşi vs...
Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Afrikaya gelince, diğer yöre yerlileriyle kıyaslanınca hakikaten daha vahşiler, doğa ve çevre ve insan bilinçleri çok daha az, kabile savaşlarında filan bir birlerini öldürdükleri yetmediği gibi, hayvanlarıda aynı şekilde öldürüyorlar.
Evet sanki daha bir ilkel format
Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Zaten öyle su, hava, orman vs. doğal hayata kutsal bir bakışlarıda fazla yok göründüğü kadarıyla.
Amerika, Asya ve Pasifik o taraftaki yerlilerde doğa uyumu ve saygısı daha üst düzeyde.
Adamlar hala avcı/toplayıcı(paleolitik) kafasında, doğal hayata, toprağa kutsallık atfetmeleri sonraki(neolotik) bir süreçle olmalı, ama o süreci, içkinleştirecek düzeyde yaşamışlar mı, ya da bu süreç gereksinim/zorunluluk haline gelmiş mi? pek söylenemez, huraa, huluhulululululuuuu av kültürü. Ama eminim onlar içinde GÜÇ kutsallıktır, tanrısallıktır, ortalarına kendilerinden güçlü, anlam veremedikleri bir kaç nesne atın ...
Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Özetle dünya üzerinde eğer tek bir yaratılış değilde, çoklu bir yaratılış varsa, ilk insan hayalleri de çöpe gider, tarihte yeniden yazılmak zorunda kalır gibi duruyor.
Gerçi insanoğlu değişimlere ilk başta itiraz etsede, sonunda uymuştur, bu çokta problem olmaz.
Tek bir masal da olsaydı, süreğen revize olmalıydı, bu halde de bir masal yine olurdu binbir türlü masal tarih yeniden yazılmak zorunda kalmaz kanımca, zira buna gerek yok, sadece bu masallar, yaşam biçimleri tüm ötekiler gibi tarihte yerini alır denebilir(aslında hepside tarihte yerini almış, miadı çoktan geçmiş şeyler ama neyse, bizim insanımız da hala Afrika yerlileri gibi, tarihte yer edinmeyi pek zor başarıyorlar, illa tarih olmuşluğu, güncelliklerinde inatla, bir kambur, bu ne yaman çelişki olarak sürdürecekler )

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 06-03-2015, 23:51
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet, diğer bir deyişle, UFUK/BİLİNÇ çerçevesi ile ilgili denebilir. Yani kıtalardan da dar coğrafik hayat, bakış ufku ne kadar genişlediyse, masal ve destanlarda ölçeği genişledi, zira yürüme ile ne kadar yol gidebilirsiniz? ya da öyle anları düşünün ki, hepi topu bir avuç kabile olan bir geniş aile, kıtadan kıtaya yürümeyi ne yapsın, belirli coğrafik bir alandadırlar ve bu alan seçimide tecrübeyle oluşuyor(yiyeceğin, içeceğin görece daha uygun olduğu mekan, yani yürümek mekan aramaktan fazlası değil bir zamanlar...
Yani bencede, öyle kıtalar arası devasa göçler filan yapabileceklerine aklım kesmiyor, anca kendi çevrelerinde dağlardan ovalara filan küçük göçler yapıyor olmalılar.
Birde alıştıkları bir çevre var, ataları orada ölmüş filan kolay kolay terk edeceklerini sanmıyorum.
Atın insanlık kullanımına girişi MÖ2500 lerden daha eski değilmiş, hal böyleyken büyük göçler kolay değil.

Tabi filmlerde geçtiği gibi dev Mamutlarla filan göç etmiyorlarsa o başka

1492 Cennetin Keşfi filmide Columb okyanusa açılmak ve geçmek istediğini filan söylediğinde bunun imkansız olduğunu, zira okyanus sonsuzluktur nasıl geçebileceksin filan deniyor, öyleki bu sonsuzluğun hesabı kitabı yapılmış, bu yüzden imkansızmış o devre göre.

Bundan çok önceleri büyük bir gölün kenarına gelen biri, dünya suyla kaplı dese, şaşırmamak gerek.
veya çöle geldiğinde dünya sadece toprakla kaplıydı demeside aynı.
Dediğiniz gibi bu UFUK/BİLİNÇ çerçevesi işi değiştiriyor.
Bedenen imkanları kısıtlı, bu hayal imkanlarınıda illaki kısıtlar.
spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tabi bir de özlemler var, yaşam biçimleri, yaratılış masalalrında bunlarda hayli etken olmalı. Kimisi özlemini öne çıkartır belki(denizlere özlemi), kimisi bereketi toprağı, kimisi korkuyu ateşi vs...
Birde coğrafyalarda büyük değişimlerde olmuş, denizler yer değiştirmiş, arazi farklılaşmış, bir zamanlar bolluk olan yerler çöl olmuş filan, derken aynı yerde yaşayan insanlar ÖZLEM olayı illaki olmuştur.
spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet sanki daha bir ilkel format
Kesinlikle.
Sümerlerin yaratılış destanı Afrikada geçiyordu, birde bu YHWH çıktı, bakalım ne olacak.
spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Adamlar hala avcı/toplayıcı(paleolitik) kafasında, doğal hayata, toprağa kutsallık atfetmeleri sonraki(neolotik) bir süreçle olmalı, ama o süreci, içkinleştirecek düzeyde yaşamışlar mı, ya da bu süreç gereksinim/zorunluluk haline gelmiş mi? pek söylenemez, huraa, huluhulululululuuuu av kültürü. Ama eminim onlar içinde GÜÇ kutsallıktır, tanrısallıktır, ortalarına kendilerinden güçlü, anlam veremedikleri bir kaç nesne atın ...
Bu evrimden dolayı gelen doğal bir ilkellikse, bir şeylere kutsallık katamamaları benim mantığıma daha çok yatıyor.
Neticede hayvanlarda da bu tip bir kutsallık yok, insan hadi daha ileri bir seviye diyelim, zamanla pek çok şey öğrendi, bunuda böyle zamanla şeş-kaza öğrendi diyelim ama hiç gözlemi olmamış bir şeyi, helede bu kutsal denilen soyut bir şeyse nasıl öğrenecekler, bu bana zor gibi geldi.
Helede kullanımı olmayan bu şey soyutsa

Lakin işin içine Sümerler, YHWH ciler dedikleri gibi girdilerse, ayarlarında oynama yapmış olabilirler.
Ama ne kadar oynama yaparlarsa yapsınlar, top-yekün değişim zor görünüyor, zaten dedikleri gibiyse böylede olmamış, top-yekün değişmemişler.
Pek düzeltememişler bu kara derili adamları.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tek bir masal da olsaydı, süreğen revize olmalıydı, bu halde de bir masal yine olurdu binbir türlü masal tarih yeniden yazılmak zorunda kalmaz kanımca, zira buna gerek yok, sadece bu masallar, yaşam biçimleri tüm ötekiler gibi tarihte yerini alır denebilir
Yani yeniden yazılır derken sadece söylem olarak söylemek istemiştim, daha doğrusu anlayış değişmesi yaşanırdı desem daha doğru olacakmış.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(aslında hepside tarihte yerini almış, miadı çoktan geçmiş şeyler ama neyse, bizim insanımız da hala Afrika yerlileri gibi, tarihte yer edinmeyi pek zor başarıyorlar, illa tarih olmuşluğu, güncelliklerinde inatla, bir kambur, bu ne yaman çelişki olarak sürdürecekler )
Eheh, geç anlama gibi doğal bir kabiliyet olunca, böyle bir şey bile olsa, anlamak için 200 yıl geçmesi gerekir en azından=))

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 07-03-2015, 05:49
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Eheh, geç anlama gibi doğal bir kabiliyet olunca, böyle bir şey bile olsa, anlamak için 200 yıl geçmesi gerekir en azından=))
Şu anki halimizle malum ortadoğu etkisi, 200 yıl ifadesi bir hayli iyimser gibi Ben 500 yıl diyeyim, bunca şeyin içinde düşünün ki, adam çıkıp dünya dönmüyor dönse Çin bize yaklaşırdı diyor, kim diyor ALİM diyor efendim, alim )

Bu Sümer, YHWH, daha doğrusu işin önce kozmik, sonra spiritüel(!), sonra ezoterik yanları, yönleride aslında biz kadim diyoruz ama pek bir anlamı yok gibi, dünkü çocuklar yani

İşin kozmikten, ezoteriğe, görünmezlik bilinmezliğe olan evrimi, gidişatı, insanlığın sosyo/kültürel, sosyo/politik/ekonomik değişimleriyle de ilgili anlam kazanıyor. Mısırı, o korkunç köleci sistemi gözünüzün önüne getirin, köle olmaktan kurtulmuş birde ruhban sınıfını! Birde tepedeki efendileri, aradaki asker sınıfını. Her koyun bacağından asılır misali, kalıcılık, işe yararlık, ötesi dalkavuklukla statükosunu korumak, saklan baba saklanalım, sakladıkça haklanalım(yemlenelim) diye alıp başını giden bir karmaşık süreçler silsilesi. Bu günde öyle değil mi? Misal AKP nin seçimi kaybedeceği bilinse, şimdi AKP 40 parçaya bölünmüş olurdu, birbirlerini yerlerdi!, ama ne biliyorlar, AKP ile girmek/gitmek çıkarların en iyisi, çünkü en çok oy hala onun! herkesin bildiği basit şeyler üzre ruhban sınıfı inşa edilemez, işin sırlarından biriside burada, ne kadar ortadasın o kadar gereksizleşirsin, herkesin bildiği olsa kimin ayrıcalığı kalırdı

Yerleşik hayat, sanat ve teknolojide dönemsel ilerlemeler, heleki şehir hayatı, mülkiyet, beraberinde gelen bir dolu kural, kaide, yol, yöntem, terziliğin bile gerektirdiği ustalık, bilginin-ustalığın getirdiği o muazzam ayrıcalık ve sakınmacılık(!), bir yanda hüküm sahibi yöneten, öte yanda topu köle, vatandaş sayılmayan, ama bir tükürse beri yandakileri altına ettirecek olan kitleler, hadi gör cenneti kur dengeyi nasıl kurabilirsen? e yolu yordamı bulunmuş işte, iktidar, devlet, hukuk, çeşitli kurumsal merkezler, din, bunların ara sınıfları(ruhban, asker, memur), sokakta komşuluğa değin bir dolu hukuksal çerçeve.... Girmiş mi o Afrika örneğindeki insan hayatına girmiş, hayli sancılı olmuş bir dönemleri ve aslında spiritüelin, ezoteriğin peydahlanması da tüm bu dönemsel kargaşalar, gelişim sonrası, M.Ö 600 lerde aslında serpilip gelişme, öncesi M.Ö 2000 lere doğru hayli kaba bir hale geliyor... Yoksa işte örnekte görülen ilkel kabile yaşamı ne yapacak bu tür şeyleri, ihtiyaç edinmesi gereken bir sistem/düzene sahip değil ki? Ama bir Romanın her türden alavereye ihtiyacı vardı

Ama yine de söylüyorum, O afrikalı kara derilinin vahşiliğine, Romanın uygarlığı milyon kez kurban olsun, hiç bir şey aslında sandığımız gibi değil. İnsan kurban etmek o da yine nsanın çarpık düzenleri sonucu, tümünde temelde yatan sömürü/dalkavukluk, yine de ilkellerin vahşiliği, vahşilik konusunda sözde uygarların vahşiliğinin yanına bile yanaşamaz. 100 yılda öldürdüğü insan ile bir Roma, o ilkel vahşilerin 2.000 yılda üretebileceği vahşiliğe 5 basar. birisi 2000 yılda kaç kişi kurban etmişse(ki insan kurbanlı inaç dönemli vahşileri kastediyorum), beriki olanca uygarlığı ile o rakamları 10-20 yıl gibi sürelerde sağlayabilmektedir ki aha buda bir başka yaman çelişki böylece

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (07-03-2015 Saat 05:56 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 07-03-2015, 08:10
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Deep´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Kadim gizli bilgiler(bizlerden saklaniliyor) yaşatılıyor.Filmlerde,oyunlarda bilincaltimiza sokuluyor.
Niye bizden saklanir ki sizce? Geometri hayatimizin her alaninda cesitli sekillerde karsimizda iken, kullaniliyorken, bilincaltimiza sokulacak nesi var anlayamadim dogrusu??

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu hikaye banada çok afaki gelmiyor.
Bana da gelmedi dogrusu, alti ustu gecmis donem Sabii'leri, bir tapinaktan(tekke mi deseydim acaba?) digerine adam yollamislar.

Konu Neva tarafından (08-03-2015 Saat 07:33 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 07-03-2015, 11:29
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu Sümer, YHWH, daha doğrusu işin önce kozmik, sonra spiritüel(!), sonra ezoterik yanları, yönleride aslında biz kadim diyoruz ama pek bir anlamı yok gibi, dünkü çocuklar yani
Kesinlikle.
Sümer olsun YHWH ler olsun, (birde Tibet efsanelerinde dünyanın bahçevanları var, onlarda benzer şekildeler) insan hayatına veya doğa hayatına müdahale hakkını size kim veriyor?
Helede onları ilkel görüp, güya medenileştirmek adına kim bilir ne yollara başvurdunuz.? hiç bunları söylemiyorlar.

Bırakın doğa, doğa gibi kalsın, içindekilerde önce nasıl yaşıyorsa, sonrada öyle ÖZGÜRCE yaşasın.
Bir aslanı aslından kopartıp uysal bir kedi yapınca, onu saraylarda besleyince ne olacak?
Bir insanı medeni yapınca ego tavan yapacaksa-ki yapar-yapmasa daha iyi değil mi?

Aslında imzamdaki yazıyıda sırf bu sebepler yüzden yazdım, bir yaşamın başka bir yaşama hiç bir şekilde müdahale hakkı olamaz, öldür yok et ama müdahale etme, onu değiştirme.

Neymiş efendim, gelmişler insanları terbiye etmişler.
Çok iş yapmışsınız, önce kendinizi terbiye ettiniz mi?

Sprit alem bana ne küfürler ediyordur kim bilir?

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
... Ama bir Romanın her türden alavereye ihtiyacı vardı

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ama yine de söylüyorum, O afrikalı kara derilinin vahşiliğine, Romanın uygarlığı milyon kez kurban olsun, hiç bir şey aslında sandığımız gibi değil. İnsan kurban etmek o da yine nsanın çarpık düzenleri sonucu, tümünde temelde yatan sömürü/dalkavukluk, yine de ilkellerin vahşiliği, vahşilik konusunda sözde uygarların vahşiliğinin yanına bile yanaşamaz. 100 yılda öldürdüğü insan ile bir Roma, o ilkel vahşilerin 2.000 yılda üretebileceği vahşiliğe 5 basar. birisi 2000 yılda kaç kişi kurban etmişse(ki insan kurbanlı inaç dönemli vahşileri kastediyorum), beriki olanca uygarlığı ile o rakamları 10-20 yıl gibi sürelerde sağlayabilmektedir ki aha buda bir başka yaman çelişki böylece
Şehirler kutsallaştığı sürece, bu kutsallığın içindekiler, cam bir fanustan yaşar gibi, kendi Yabaniliklerini kendilerinden yansıdığını göremeyecekler, görene selam olsun...


Yıl 2000 'in başlarıydı, bu şehirlerin göründüğü gibi medeni yerler olmadığı, insanlarında göründüklerinden dahi vahşi oldukları, şehir denen yerin bir halüsunasyondan ibaret olduğu düşüncelerinin, beynimde açılımı olmuştu.
Hatta bazı şiirlerimde
İlkellik sazlar kamışlar değildir.
Yalın ayak dolaşıp danslar değildir.
diye değinmiştim...

Ben bu tip şeyleri düşünürken, bu olaydan 1 hafta sonra aynı emsal bir arkadaşım.
Kendisi bu tip dinler, felsefe vb. mevzularda bende daha fazlada bilgili biriydi diyebilirim.
Arkadaş bu gece hiç uyumadım dedi..
N'oldu dedim.
24 gibi yattım ama yatar yatmaz, bir "tam tam" sesi gelmeye başladı ki hiç kesilmedi.
Baktım olmadı kalktım, evde gezdim, balkona çıktım, ne ettim ne yaptıysam, ses beynimin içindeydi hiç kesilmedi.. ses aynı tempoda saatlerce devam etti durdu.
Dedim herhalde iyice kafayı yedim diye düşünürken, en nihayet sabah yaklaştı, ezanlar okunurken ses kesildi dedi.

Ben tabi güldüm, niye gülüyorsun dedi.
Şu şehre bak dedim (H.bayramda oturuyoruz, oranın yüksek bir konumu vardır)
Ne görüyorsun?
Yüksek yüksek binalar, yollar, köprüler, pahalı pahalı arabalar, lüks içinde yaşayan, şık giyimli insanlar, yani kısaca medeniyeti görüyorsun değil mi dedim.
Evet dedi.
İşte bu medeniyet değil dedim, bu bir betondan orman aslında, o evlerde adeta sazlar misali yapılar, insanlar desen yarı çıplak vahşiler dedim.
Hasılı bu sanal bir görüntü, halüsinasyon, gerçekte şehirler gelişir gibi görünsede insan hiç gelişmedi, anca ilkelliğini geliştirdi vs. dedim, biraz daha bir şeyler anlattım konu bitti.

Tabi arkadaşım bu meseleden bir şey anlamadı, zira sonradan hiç lafını bile yapmadı bir daha.
Ama ben bu konuyu sonradan da çok irdeledim, çok kafa patlattım...

Elbette Yaban vahşiliği kötü olarak ele almıyorum bir aslanı vahşi diye yargılamayacağıma göre, İlkel bir insana da bir şey diyemem.
O, neyse o ama ya şehirliler.
İnsanı öldürür bunlar
Kendi vahşiliğini görmeyipte, ele kulp takması çok ilginç...
Helede kendini kutsal sanması, harkulâde, hiç olmayacak bir şey ama olduruyorlar işte.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Akıl Küpü, pardon "Zehir Küpü" Erdem Alaca Politika 0 13-10-2013 00:56
Kara Sesli Karanlık ALKA Turan Dursun 0 10-11-2012 07:21
Kara carsaf ve feminizm Soup-anglais Kadın & İslam 11 21-09-2008 00:38
Kara Harekatı dilaver Politika 21 19-03-2008 20:59

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:44 .