Çok fazla takılmamak gerekir diye düşünüyorum(elbette negatiftir, ama büyütmemek)... Yani cümleyi anlayabiliyorsak, biçimi, öz ve içerikten daha önemliymiş gibi görmemek gerekir, elbette bu ifade açısından bazı şeyler vardır ki, biçim de çok önemli olur, bazı şeyler de ise, özü perdeleyecek veya tamamen etki edecek düzeyde bir önem arzetmez...
Bir zaman Fars, bir zaman Arap kültürü etkisinde bir dil, ne yapacağını şaşırmış... Yine de beynimiz, harflere takılmaz, yorum, bütünlük esası taşır. Gerçi günümüz araçlarının, pragmatist ve içerik yoksunu kullanımları da, bu konuda ciddi zararlar vermekte. Öyle ki, artık bir çok insan, cümle ve anlam, yorum ve bütüne değil de, cümle içinde tek bir kelimeye bakarak, binbir çeşit yargı üretebilir bir konuma geldi. Hatta meziyet haline geldi
Bir zamanlar ben de önemserdim, ama sonradan farkettim ki, bu sorun insanları anlamama engel oluşturmuyor, bu takıntım, insanlarla iletişimi bitiriyor, tamamen alakasız önyargılara yol açıyor, kaş yaparken, göz çıkartmak gibi bir hal alıyor...
Örneğin bazı sorular soruluyor, neden İngilizceyi öğrenemiyoruz, pes ediyoruz? Bunun sebeplerinden bir tanesi ise, kelimeleri yanlış telaffuz etme korkusu olduğu görülüyor. O düzeyde ki, yüz kızartıcı bir durum olarak dahi görmekteyiz, çekiniyoruz. Fakat ısrarla söylenen ise, yabancıların, bir kelimeyi yanlış seslendirme, telaffuz etmemize takıntılı olmadıkları... Oysa biz, kişi yabancı ve konusunun uzmanı dahi olsa, Türkçe kelimeleri seslendirirken kaba bir dil kullanıyorsa, otomatikman cahil olduğunu düşünüyoruz. Neden böyle olduğunu düşündüğümde, altında yatan önemli faktörlerden birisinin, kulandığımız dilin geçirdiği evreler olduğunu düşünmüştüm, çorba gibi. Arapça var, Farsça var, o dillerin kuralları var, telaffuzu var, böyle olunca da sorunlarımız, takıntılara dönüşmüş, düzeltme çabaları da, kaçınılmaz takıntıları, tepkileri beraberinde getirmiş. Örneğin ortaçağda Farsça yazmayan birisi, alim de olsa cahil görülürdü