Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #121  
Alt 12-08-2011, 17:56
xcan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
xcan xcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 18 Apr 2011
Mesajlar: 3.011
Standart

Kan pıhtısı evresinede diğer anılan evrelerede bilimde yer yoktur
Alıntı ile Cevapla
  #122  
Alt 12-08-2011, 20:58
Dark_Prince - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dark_Prince Dark_Prince isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 18 Aug 2010
Mesajlar: 2.389
Standart

bursali68´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba,

Sn.xcan , öncelikle tartıştığımız konunun mihenk noktası olan " kan pıhtısı " anlamının yanlığı konusunda hem fikir miyiz...? Bunu anlamak istiyorum...Embriyonun evrelerini tartışmıyorum...Önce konunun tartışmamızda en azından benim baz aldığım kısmını çözelim...Sonra da embriyo kısmına bakarız,ne dersiniz,daha derli toplu olmaz mı...

Sağlıcakla kalınız...
Sevgili Dostum;

Kelimenin tek anlamı ''kan pıhtısı''dır.Bunu ister yapışkan madde olarak al ister ilk anlam olan kanpıhtısı olarak al sonuç değişmez.Dediğim gibi herkes kendisini avutabileceği inançlara bağlanabilir fakat bu gerçeği değiştirmez.

Sevgilerimle...

Tanrı'nın Adımlarını İzle Ama Asla Takip Etme!

Blog Facebook
Alıntı ile Cevapla
  #123  
Alt 17-08-2011, 11:46
KozmikSakaci KozmikSakaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2010
Bulunduğu yer: Kocaeli
Mesajlar: 177
Standart Müslümanlara 12 Sorum var

1 - Allah isminin kökeni nedir ? Allah ismi özel bir isim midir ? Özel bir isimse ve her topluma peygamber gelmişse niçin Aborjinlerde,pigmelerde,kızılderililerde,Türklerde ,Eskimolarda vesaire her toplumda Allah benzeri bir tek tanrı ismi ile karşılaşmıyoruz ?

2 - Tevrat,İncil ve Kuranın Sümerdeki kökeni ile ilgili iddialara ne cevap verebilirsiniz ?

3 - Allah niçin insanı yaratmak için 13.7 milyar yıl beklemiştir ?

4 - Muhammed'in 6 yaşında bir kızla evlenip 9 yaşında onunla zifaf etmesi ne derece ahlakidir ?

5 - 4 kutsal kitap niçin ortadoğu , özellikle filistin bölgesinde ortaya çıkmıştır ?

6 - Binlerce yıldır size göre bozuk bir inançla yaşayan ve medeniyet görmemiş insanların durumu ne olacaktır ?

7 - Adem ve Havva'dan sonra , zenci,pigme,sarışın,kumral,esmer,çekik gözlü,beyaz tenli insanlar nasıl ortaya çıktı ? Haplogruplar da niçin bu kadar farklılık vardır ?

8 - Tahmini 300 milyar galaksi içinde 300 milyar x 200 milyar yıldız (yanlışsam düzeltin) bulunduran ve sayamayacağımız çoklukta gezegen bulunduran bu evren var.Bu muazzamlıkta bir evren yaratıp, sonra din gönderen ve gönderdiği dinlerin birçoğu bozulan , gönderdiği kitapta peygamberinin cinsel ilişkilerinden bahseden bir tanrı anlayışı ne kadar mantıklıdır ?

9 - Kabir azabından bahseden islam dini , cesetleri yakılan , bombalanıp tuz buz olan kişiler için ne demektedir ?

10 - Allah'ın tahta kurulup oturduğu "arş" neresidir ? Nerededir ?

11 - Nuh tufanını, sümerdeki tufan miti ve kahramanı utnapiştim ile nasıl açıklarsınız ?

12 - Kabe tahminen M.Ö 800 lerde yapılmıştır.Bundan öncekilere de namaz emredildiğine göre namazlarını nereye göre kılıyorlardı?

Şimdilik sorular bunlar. Müslümanlardan cevap bekliyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #124  
Alt 17-08-2011, 14:32
ilim ilim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Aug 2011
Mesajlar: 284
Standart

1 - Allah isminin kökeni nedir ? Allah ismi özel bir isim midir ? Özel bir isimse ve her topluma peygamber gelmişse niçin Aborjinlerde,pigmelerde,kızılderililerde,Türklerde ,Eskimolarda vesaire her toplumda Allah benzeri bir tek tanrı ismi ile karşılaşmıyoruz ?
Allah lafzı diğer bütün esma-i hüsnayı içine alan bir kelimedir ve arapçadır. Tarihte çoğu kavme peygamber gönderilmesine rağmen, gönderilmeyen de vardır. Bazı peygamberlerin ümmeti bir kaç kişiden ibaret kalmış, hatta bazılarına da hiç iman eden olmamış. Binlerce sene olan ve böyle bir kaç kişinin iman ettiği bir hadise zamanımıza ulaşmamış, ulaşsa bile tahrif edilmiştir. Ayrıca, Allah arapça bir kelime olmasına rağmen özellikle Kur'an ile beraber bu kainat sahibine alem ve özel isim olmuştur. Bu sebeple diğer kavimlere gelen isimler kendi dilleri ile gelmiş olabilir.

2 - Tevrat,İncil ve Kuranın Sümerdeki kökeni ile ilgili iddialara ne cevap verebilirsiniz ?
Bu konu hakkında bilgim yok..fakat internetten araştırdığımda sümerlerde de bazı inanışlar ve adetler benzerlik gösterdiği idda ediliyor. Benim şahsi kanaati, böyle bir şey varsa, sümerler de hak dinden etkilendiğini söyleyebiliriz.

3 - Allah niçin insanı yaratmak için 13.7 milyar yıl beklemiştir ?
insan, kainatın en mükemmel meyvesi ve neticesidir. Fakat, tek meyvesi değildir. İnsan ile birlikte melekler, cinler gibi şuurlu mahluklar da vardır. Bunların vazifesi de insanlar gibi bu kainat kitabını mütalaa edip, Allahın sanatını müşahede edip, Allahın azamet ve kibriyasına karşı ibadet etmektir.

Ayrıca, Allah hakim, mürebbi, müdebbir gibi isimlerin iktizasıyla bir bebeği 9 ayda anne karnında yarattığı ve herşeyi belirli bir zamanda yarattığı gibi bu kainatı da 6 günde yaratmıştır. Bu 6 gün kainatın yaratılmasının başlangıcından kıyamete kadar olan zamandır. Öyle ise, bu milyarlarca yılda, daha dünya insanın yaşamasına hazır edilmemişti. Yani, mesela cenab-ı hak dünyayı mağma halinde tutuyordu ve daha sonra bu mağmadan sonra dünyayı taş ve toprak haline getirdi ve daha sonra yağmurları yağdırıp, nehirleri akıtıp, atmosferi yaratıp, insanların hizmetçileri olan bitki ve hayvanları yarattıktan sonra insanlar için dünyayı hazır etmiştir.

Son olarak, zaman bizim için geçerlidir. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir.

4 - Muhammed'in 6 yaşında bir kızla evlenip 9 yaşında onunla zifaf etmesi ne derece ahlakidir ?
Evet, gençliğinin en hararetli ve şehvetinin doruk noktada olduğu 50 yaşına kadar tam bir iffet ile ihtiyare tek bir kadınla iktifa eden birinin 50 den sonra, yani gençlik hevesatının ve şehvetin durakladığı ve azaldığı zamanlarda evlenmesi, elbette nefsi ve şehevani olmadığını ve dah yüksek ve ulvi hikmetler için olduğunu zerre kadar vicdanı olana delil olur.

O hikmetlerden en büyüğü Allahın resülunun konuşması ve sözleri gibi, halleri, tavırları, fiilleri de dinin ve şeriatın ve hükümlerin menbaıdır. Zahiri ve toplum hayatındaki kısmına binlerce sahabe hamele olduğu gibi, aile hayatındaki gizli ve mahrem hallerin ravileri de temiz hanımlardır ve bilfiil bu vazifeyi ifa etmişlerdir. Dinin hemen yarısı onlardan rivayet edilmiştir. Demek bu vazife için değişik fıtratta hanımlar gerekiyor.

Elhasıl, Hz Ayşe radıyallahü anha da o temiz zevcelerden biridir. Elbette bir peygamberin yanında ve terbiyesinde küçük yaştan itibaren safi yetişen biridir. o da bu vazifeyi yapmıştır.

5 - 4 kutsal kitap niçin ortadoğu , özellikle filistin bölgesinde ortaya çıkmıştır
Bu kitaplara muhatap olacak kabiliyetteki insanlar orada yaşadıkları ve diğer insanlar buralara göre daha ilkel olduğu için(bir hikmeti)

6 - Binlerce yıldır size göre bozuk bir inançla yaşayan ve medeniyet görmemiş insanların durumu ne olacaktır ?
Onlar hatalarından sorumlu değillerdir. Allah peygamber göndermediği kavimlere azap etmeyeceğini söylüyor.

7 - Adem ve Havva'dan sonra , zenci,pigme,sarışın,kumral,esmer,çekik gözlü,beyaz tenli insanlar nasıl ortaya çıktı ? Haplogruplar da niçin bu kadar farklılık vardır ?
Öncelikle, her insanda esas azalarda, (yani göz, kulak burun gibi)..ittifak olması, onların bir tek zatın kudreti ile yaratıldıklarına delildir. Fakat, simalardaki farklılıklar ise, Allahın fail-i muhtar olduğunun delilidir. Allah kudreti ile insanları farklı farklı yaratmıştır.

İkinci olarak, Allahın insanları kavim kavim, kabile yaratmasının hikmeti, birbirlerini tanıması içindir.

8 - Tahmini 300 milyar galaksi içinde 300 milyar x 200 milyar yıldız (yanlışsam düzeltin) bulunduran ve sayamayacağımız çoklukta gezegen bulunduran bu evren var.Bu muazzamlıkta bir evren yaratıp, sonra din gönderen ve gönderdiği dinlerin birçoğu bozulan , gönderdiği kitapta peygamberinin cinsel ilişkilerinden bahseden bir tanrı anlayışı ne kadar mantıklıdır ?
Nasıl ki, biz bir çocukla konuşurken onun seviyesine inerek çat pat konuşuruz. Eğer kendi seviyemizde konuşsaydık, çocuk bizi anlayamayacaktı. Öyle de, Allah Kur'anda biz insanların seviyesine tenezzül etmeseydi, biz Kur'anı kendimize rehber edemeyecektik.

Madem Allah Kur'anda bizim seviyemize tenezzül ediyor öyle ise habibini insanların toplum ve şahsi hayatı için bir model ve imam yapan Allah, elbette insanların en fazla yaptığı işlerden cinsel ilişki ve hanımlarla muamele hakkında da bildirilecektir. Ve Hz Muhammedin şahsında diğer insanlara da bu hükümleri bildirecektir.

9 - Kabir azabından bahseden islam dini , cesetleri yakılan , bombalanıp tuz buz olan kişiler için ne demektedir ?
İnsan cesedi ruh ile ayakta durur. Ve azap çeken ise ruhtur. Yoksa cesed, çürüyüp gidecek ve ancak kıyametten sonra tekrar yaratılacaktır.

10 - Allah'ın tahta kurulup oturduğu "arş" neresidir ? Nerededir ?
Mesela, bir damla su, güneşe arş ve ayna olur. Yani, ısısını ve ışığını ve 7 rengini verir. Fakat, ben de deniz gibi bir arşım ve aynayım diyemez. Öyle de, herşey ve bütün canlılar Allaha bir nevi arştır. Yani, Allahın ve sıfatları herşeyde mertebesine göre tecelli ediyor. Fakat, arş-ı azamda Allahın bütün isimleri en azam bir şekilde tecelli ediyor. Yani, Allahın arşa oturması bir mecazdır. Allahın zerreden yıldızlara kadar herşeyin Allahın kudreti ile idare edildiğini, yani bir padişahın ülkeyi yönetmesi gibi, Allah da kudreti ile bu kainat ülkesini yönetiyor demektir. Yoksa, Allah zamandan ve mekandan münezzehtir.

11 - Nuh tufanını, sümerdeki tufan miti ve kahramanı utnapiştim ile nasıl açıklarsınız ?
bir bilgim yok.

12 - Kabe tahminen M.Ö 800 lerde yapılmıştır.Bundan öncekilere de namaz emredildiğine göre namazlarını nereye göre kılıyorlardı?
Şimdiki namaz ile o zamanki namaz esas olarak aynı olduğu halde, teferruatta aynı değildir.

Ölüm seni uyandırmadan önce uyan
Alıntı ile Cevapla
  #125  
Alt 17-08-2011, 15:29
ironrose ironrose isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Jan 2010
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 266
Standart

ilim´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah lafzı diğer bütün esma-i hüsnayı içine alan bir kelimedir ve arapçadır. Tarihte çoğu kavme peygamber gönderilmesine rağmen, gönderilmeyen de vardır. Bazı peygamberlerin ümmeti bir kaç kişiden ibaret kalmış, hatta bazılarına da hiç iman eden olmamış. Binlerce sene olan ve böyle bir kaç kişinin iman ettiği bir hadise zamanımıza ulaşmamış, ulaşsa bile tahrif edilmiştir. Ayrıca, Allah arapça bir kelime olmasına rağmen özellikle Kur'an ile beraber bu kainat sahibine alem ve özel isim olmuştur. Bu sebeple diğer kavimlere gelen isimler kendi dilleri ile gelmiş olabilir.
Herşey tahrif edilmiş kolay yolu bu di mi. Herşeyi kaydeden mısırlılar, çinliler, antik yunan uygarlıkları, sümerliler hepsi gelen dini tahrif etmiş.


Bu konu hakkında bilgim yok..fakat internetten araştırdığımda sümerlerde de bazı inanışlar ve adetler benzerlik gösterdiği idda ediliyor. Benim şahsi kanaati, böyle bir şey varsa, sümerler de hak dinden etkilendiğini söyleyebiliriz.
Siz inanırların mantığı tamamen tersyüz çalışıyor. Hak din diyorsun ama bir önceki cevabından anlaşılacağı gibi bir hak din geldiğine dair kanıtın yok.
Eğer bir millet senin o peygamberinin geldiği toplumdan önce yaşamışsa ve inançları arasında benzerlik varsa mantık olarak Arap inancı SÜMER inancından etkilenmiştir DENİR. Tersini söyleyebilmek senin gibi cahil cesaretine sahip kişilere özgüdür.


insan, kainatın en mükemmel meyvesi ve neticesidir. Fakat, tek meyvesi değildir. İnsan ile birlikte melekler, cinler gibi şuurlu mahluklar da vardır. Bunların vazifesi de insanlar gibi bu kainat kitabını mütalaa edip, Allahın sanatını müşahede edip, Allahın azamet ve kibriyasına karşı ibadet etmektir.

Ayrıca, Allah hakim, mürebbi, müdebbir gibi isimlerin iktizasıyla bir bebeği 9 ayda anne karnında yarattığı ve herşeyi belirli bir zamanda yarattığı gibi bu kainatı da 6 günde yaratmıştır. Bu 6 gün kainatın yaratılmasının başlangıcından kıyamete kadar olan zamandır. Öyle ise, bu milyarlarca yılda, daha dünya insanın yaşamasına hazır edilmemişti. Yani, mesela cenab-ı hak dünyayı mağma halinde tutuyordu ve daha sonra bu mağmadan sonra dünyayı taş ve toprak haline getirdi ve daha sonra yağmurları yağdırıp, nehirleri akıtıp, atmosferi yaratıp, insanların hizmetçileri olan bitki ve hayvanları yarattıktan sonra insanlar için dünyayı hazır etmiştir.

Son olarak, zaman bizim için geçerlidir. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir.
Evet melekler ve cinler kesin olarak vardır ve hemen komşu yıldızımızın gezegeninde yaşamaktadırlar. Geç bunları ..



Evet, gençliğinin en hararetli ve şehvetinin doruk noktada olduğu 50 yaşına kadar tam bir iffet ile ihtiyare tek bir kadınla iktifa eden birinin 50 den sonra, yani gençlik hevesatının ve şehvetin durakladığı ve azaldığı zamanlarda evlenmesi, elbette nefsi ve şehevani olmadığını ve dah yüksek ve ulvi hikmetler için olduğunu zerre kadar vicdanı olana delil olur.

O hikmetlerden en büyüğü Allahın resülunun konuşması ve sözleri gibi, halleri, tavırları, fiilleri de dinin ve şeriatın ve hükümlerin menbaıdır. Zahiri ve toplum hayatındaki kısmına binlerce sahabe hamele olduğu gibi, aile hayatındaki gizli ve mahrem hallerin ravileri de temiz hanımlardır ve bilfiil bu vazifeyi ifa etmişlerdir. Dinin hemen yarısı onlardan rivayet edilmiştir. Demek bu vazife için değişik fıtratta hanımlar gerekiyor.

Elhasıl, Hz Ayşe radıyallahü anha da o temiz zevcelerden biridir. Elbette bir peygamberin yanında ve terbiyesinde küçük yaştan itibaren safi yetişen biridir. o da bu vazifeyi yapmıştır.
Evet o devirde 25 yaşına kadar evlenememiş olması ayrı bir inceleme konusudur. 50 yaşındaki kadınlar evlenip onunla beraberken başkasıyla evlenmemesi ve o ölünce çoşması korku ve azgınlık ile açıklanabilir.
Bak sana ne kadar mantıklı bir çıkarsama :
Gariban biri 25 yaşına kadar evlenmemiş ,
Sonra zengin bir dulla evlenmiş ,
o zengin dulla ( ve güçlü ) evli iken başka biri ile evlenmeye maçası yememiş.
O ölünce hem güç hem para sahibi ikende gemleri azıya almış.



Bu kitaplara muhatap olacak kabiliyetteki insanlar orada yaşadıkları ve diğer insanlar buralara göre daha ilkel olduğu için(bir hikmeti)
Evet ya o dönemde Roma uygarlığı gibi İLKEL bir topluma gelemezdi Kuran denilen O harika kitap.


Onlar hatalarından sorumlu değillerdir. Allah peygamber göndermediği kavimlere azap etmeyeceğini söylüyor.
Bizim suçumuz ne 1500 sene evvelinden gelen ve sesli harf bile içermeyen İLKEL ötesi bir arap toplumuna gelen kitap dolayısı ile sınava tabi oluyoruz?


Öncelikle, her insanda esas azalarda, (yani göz, kulak burun gibi)..ittifak olması, onların bir tek zatın kudreti ile yaratıldıklarına delildir.
Fakat, simalardaki farklılıklar ise, Allahın fail-i muhtar olduğunun delilidir. Allah kudreti ile insanları farklı farklı yaratmıştır.

İkinci olarak, Allahın insanları kavim kavim, kabile yaratmasının hikmeti, birbirlerini tanıması içindir.
Peki allahın bir kolu kısa, kuyruklu veya kıllı insanları ne hikmetle yaratmıştır?
Ya da yapışık ikizeri aynı kudretle mi yaratmıştır?



Nasıl ki, biz bir çocukla konuşurken onun seviyesine inerek çat pat konuşuruz. Eğer kendi seviyemizde konuşsaydık, çocuk bizi anlayamayacaktı.
Öyle de, Allah Kur'anda biz insanların seviyesine tenezzül etmeseydi, biz Kur'anı kendimize rehber edemeyecektik.

Madem Allah Kur'anda bizim seviyemize tenezzül ediyor öyle ise habibini insanların toplum ve şahsi hayatı için bir model ve imam yapan Allah,
elbette insanların en fazla yaptığı işlerden cinsel ilişki ve hanımlarla muamele hakkında da bildirilecektir.
Ve Hz Muhammedin şahsında diğer insanlara da bu hükümleri bildirecektir.
Hala kızları konusuda böyle di mi ?

İnsan cesedi ruh ile ayakta durur. Ve azap çeken ise ruhtur. Yoksa cesed, çürüyüp gidecek ve ancak kıyametten sonra tekrar yaratılacaktır.
Ruh varlığına delilin nedir ? İnsanın kişiliğini oluşturan RUH mudur?


Mesela, bir damla su, güneşe arş ve ayna olur. Yani, ısısını ve ışığını ve 7 rengini verir.
Fakat, ben de deniz gibi bir arşım ve aynayım diyemez.
Öyle de, herşey ve bütün canlılar Allaha bir nevi arştır. Yani, Allahın ve sıfatları herşeyde mertebesine göre tecelli ediyor.
Fakat, arş-ı azamda Allahın bütün isimleri en azam bir şekilde tecelli ediyor.
Yani, Allahın arşa oturması bir mecazdır. Allahın zerreden yıldızlara kadar herşeyin Allahın kudreti ile idare edildiğini, yani bir padişahın ülkeyi yönetmesi gibi, Allah da kudreti ile bu kainat ülkesini yönetiyor demektir. Yoksa, Allah zamandan ve mekandan münezzehtir.
Arş mecazmış.Hadi ordan. Peki Su üstünde olmasının o büyük manasını söylermisin madem ."Eğer kendi seviyemizde konuşsaydık, çocuk bizi anlayamayacaktı." diyerek a önce kıvırdın ya aha şimdi duvara tosladın.
O arş mecazının etrafını melekler kuşatırmış.
ZÜMER 75 - Meleklerin de arşın etrafını kuşatarak, Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Artık halk arasında hak ile hüküm icra edilip "âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun" denilmektedir.
O mecaz arşı taşıyanlar varmış
MÜ'MİN 7 - Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."
HAKKA 17 - Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.
Su üstüne mecazını da bir açarsan sevinirim ben geri zekalıyım herhalde allahın benim anlayacağım dilde anlatamamış.
HUD 7 - O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. Arşı da su üstündeydi. Onlara "öldükten sonra tekrar dirileceksiniz" dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: " Bu apaçık bir sihirden başka birşey değildir." diyecekler.

bir bilgim yok.
Boş geçelim


Şimdiki namaz ile o zamanki namaz esas olarak aynı olduğu halde, teferruatta aynı değildir.
El Kanıt?
Alıntı ile Cevapla
  #126  
Alt 17-08-2011, 16:04
KozmikSakaci KozmikSakaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2010
Bulunduğu yer: Kocaeli
Mesajlar: 177
Standart

@ilim

cevapların cok vasat.beni hiç tatmin etmedi.daha dogrusu ben siz müslümanların bu sorular hakkındaki bilgi düzeyini ve görüşlerini öğrenmek istedim.ve istedigimi aldım tesekkürler.

not : cümlelerinizin tamamını türkçe yazarsanız daha iyi olur.aralara arapça ve farsca sözcükler sıkıştırıyorsunuz olmuyor.
Alıntı ile Cevapla
  #127  
Alt 18-08-2011, 03:44
KozmikSakaci KozmikSakaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2010
Bulunduğu yer: Kocaeli
Mesajlar: 177
Standart

Tatmin edici cevap verecek müslüman yok mu ?
Alıntı ile Cevapla
  #128  
Alt 18-08-2011, 06:49
barudi barudi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 24 Jun 2009
Mesajlar: 1.459
Standart

KozmikSakaci´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tatmin edici cevap verecek müslüman yok mu ?
tatmin olacak ateist var mı?
Alıntı ile Cevapla
  #129  
Alt 18-08-2011, 08:23
KozmikSakaci KozmikSakaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2010
Bulunduğu yer: Kocaeli
Mesajlar: 177
Standart

ben olucam hadi cevap ver.
Alıntı ile Cevapla
  #130  
Alt 18-08-2011, 08:41
ilim ilim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Denetimdeki Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Aug 2011
Mesajlar: 284
Standart

Siz inanırların mantığı tamamen tersyüz çalışıyor. Hak din diyorsun ama bir önceki cevabından anlaşılacağı gibi bir hak din geldiğine dair kanıtın yok.
Eğer bir millet senin o peygamberinin geldiği toplumdan önce yaşamışsa ve inançları arasında benzerlik varsa mantık olarak Arap inancı SÜMER inancından etkilenmiştir DENİR. Tersini söyleyebilmek senin gibi cahil cesaretine sahip kişilere özgüdür.
MÖ 3500-2000 yılları arasında yaşamış(yani yaklaşık 5000 yıl önce) bir kavim hakkında çok kesin konuşuyorsun. Onlar hakkında söylenen her şeye inanıyorsun. Fakat, daha 1400 yıl önce yaşamış bir kişi hakkında rivayet edilen ve bir ordu ve cemaat huzurunda meydana gelen şu hadiselere niçin inanmıyorsun bana izah edebilir misin?

Birinci Misal: Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha Hazret-i Enes'ten nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki: Hazret-i Enes diyor: Zevra nam mahalde, üçyüz kişi kadar, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraberdik. İkindi namazı için abdest almayı emretti. Su bulunmadı. Yalnız bir parça su emretti, getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra bütün maiyetindeki üçyüz adam geldiler, umumu abdest alıp içtiler. İşte şu misali Hazret-i Enes, üçyüz kişiyi temsil ederek haber veriyor. Mümkün müdür ki, o üçyüz kişi, şu habere manen iştirak etmesinler; hem iştirak etmedikleri halde, tekzib etmesinler.

İkinci Misal: Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: Hazret-i Câbir İbn-i Abdullah-il Ensarî beyan ediyor: Biz bin beşyüz kişi, Gazve-i Hudeybiye'de susadık. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kırba denilen deriden bir kap sudan abdest aldı, sonra elini içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Bin beşyüz kişi içip, kaplarını o kırbadan doldurdular. Sâlim İbn-i Ebi-l Ca'de, Câbir'den sormuş: "Kaç kişi idiniz?" Câbir demiş ki: "Yüzbin kişi de olsaydı, yine kâfi gelirdi. Fakat biz, onbeş yüz (yani bin beşyüz) idik." İşte şu mu'cize-i bahirenin râvileri, manen bin beşyüz kadardırlar. Çünki fıtrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sıdk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vâlidelerini ve kavim ve kabîlelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai oldukları halde; hem "Benden bilerek yalan birşey haber veren, Cehennem ateşinden yerini hazırlasın!" mealindeki hadîs-i şerifin tehdidine karşı, yalana mukabil sükût etmeleri mümkün değildir. Madem sükût ettiler; o haberi kabul ettiler, manen iştirak edip tasdik ediyorlar demektir.

Evet melekler ve cinler kesin olarak vardır ve hemen komşu yıldızımızın gezegeninde yaşamaktadırlar. Geç bunları ..
Elbette yıldızlar ve gezegenler meleklerle doludur. Meleklerin varlığını kabul etmeyenin misaline şu temsil ile bak:

İki adam; biri bedevi, vahşi; biri medenî, aklı başında olarak arkadaş olup İstanbul gibi haşmetli bir şehre gidiyorlar. O medenî muhteşem şehrin uzak bir köşesinde pis, perişan, küçük bir haneye, bir fabrikaya rastgeliyorlar. Görüyorlar ki, o hane; amele, sefil, miskin adamlarla doludur. Acib bir fabrika içinde çalışıyorlar. O hanenin etrafı da canlılarla doludur. Fakat onların herbirinin kendine ait bir maişetleri ve hususî hayat şartları vardır ki, onların bir kısmı âkil-ün nebattır(otobur), yalnız nebatat ile yaşıyorlar. Diğer bir kısmı balık yerler, balıktan başka bir şey yemiyorlar. O iki adam, bu hali görüyorlar. Sonra bakıyorlar ki, uzakta binlerce süslü saraylar, yüksek saraylar görünüyor. O sarayların ortalarında geniş tezgâhlar ve geniş meydanlar vardır. O iki adam, uzaklık sebebiyle veyahut göz zaîfliğiyle veya o sarayın sekenelerinin gizlenmesi sebebiyle; o sarayın sekeneleri, o iki adama görünmüyorlar. Hem şu perişan hanedeki hayat şartları, o saraylarda bulunmuyor. O vahşi bedevi, hiç şehir görmemiş adam, sebeplere binaen görünmediklerinden ve buradaki hayat şartları orada bulunmadığından der: "O saraylarda yaşayan kimse yoktur, hâlîdir, boştur, canlı içinde yoktur." der, vahşetin en ahmakça bir hezeyanını yapar. İkinci adam der ki: "Ey bedbaht, şu hakir, küçük haneyi görüyorsun ki, canlılar ile, amelelerle doldurulmuş ve biri var ki, bunları her vakit tazelendiriyor, istihdam ediyor. Bak, bu hane etrafında boş bir yer yoktur. hayat ve ruh sahipleri ile doldurulmuştur. Acaba hiç mümkün müdür ki: Şu uzakta bize görünen şu muntazam şehrin, şu hikmetli tezyinatın, şu san'atlı sarayların onlara münasib yaşayanları bulunmasın? Elbette o saraylar, umumen doludur ve onlarda yaşayanlara göre başka hayat şartları var. Evet, ot yerine belki börek yerler; balık yerine baklava yiyebilirler. Uzaklık sebebiyle veyahut gözünün kabiliyetsizliği veya onların gizlenmekliği ile sana görünmemeleri, onların olmamalarına hiçbir vakit delil olamaz.Görünmemek, olmamağa delil olamaz.

İşte şu temsil gibi, yıldızlar ve gezegenler içinde dünyanın küçüklüğü ve kesafeti ile beraber bu kadar hadsiz ruh ve şuur sahibi canlıları vatanı olması ve en pis ve en kokuşmuş maddeleri dahi, birer hayat menbaı kesilmesi, birer canlılar mahşeri olması, zaruretle ve bedahetle ve kesin olarak, şehadet eyler, ilân eder ki: Şu nihayetsiz alem fezası ve şu muhteşem semavat, burçlarıyla, yıldızlarıyla şuur, hayat ve ruh sahipleri ile doludur. Nârdan, nurdan, ateşten, ışıktan, zulmetten, havadan, savttan(seslerden), rayihadan(kokulardan), kelimattan(kelimelerden), esîrden ve hattâ elektrikten vs. yaratılan o hayat sahibi, ruh sahibi ve şuur sahibi canlılara, Şeriat-ı Garra-yı Muhammediye (Aleyhissalâtü Vesselâm), Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan, "Melaike ve cinler ve ruhaniyattır" diye isim verir..
Sözler ( 508 )

Evet o devirde 25 yaşına kadar evlenememiş olması ayrı bir inceleme konusudur. 50 yaşındaki kadınlar evlenip onunla beraberken başkasıyla evlenmemesi ve o ölünce çoşması korku ve azgınlık ile açıklanabilir.
Bak sana ne kadar mantıklı bir çıkarsama :
Gariban biri 25 yaşına kadar evlenmemiş ,
Sonra zengin bir dulla evlenmiş ,
o zengin dulla ( ve güçlü ) evli iken başka biri ile evlenmeye maçası yememiş.
O ölünce hem güç hem para sahibi ikende gemleri azıya almış
.

Küfür insana bu kadar saçma şeyleri kabul ettiriyor işte..Söylediklerine kendi bile inanmıyor. Evet, 40 yaşından sonra tek başına meydana çıkıp, bütün dünyayı karşısına alıp, ve o kadar sıkıntıya ve vatanından hicrete mecbur olup, hayatını tehlikeye atan ve doğruluk ve sıdk için hayatını feda edecek zatlar yetiştiren bir zatın, haşa..50 sinden sonra birden fazla kadınla evlenmek için bütün bu tehlikelere ve sıkıntılara katlandığına ve bütün haysiyetini ayaklar altına alıp, insanları ve yakınlarını aldattığına ve Allah adına yalan söylediğine ancak senin gibi bir dinsiz inanabilir. Şeytan başka birini kandıramaz.

Madem, bu zat dünya menfaati için bütün bunları yaptı..Hz Muhammed aleyhisselamın hayatı en ince ayrıntısına kadar meydanda...Bu zat, nasıl bir evde yaşıyordu..ve nasıl elbiseler giyiyordu..ve sofrasında hangi yemekler vardı? Evet, İronrose bunları araştır ve bizi bu konuda aydınlat bakalım. Çünkü, bu kadar serveti olan ve maksadı dünya olanın evine, giyinmesine ve yemesine de dikkat etmemiz lazım değil mi..

Evet ya o dönemde Roma uygarlığı gibi İLKEL bir topluma gelemezdi Kuran denilen O harika kitap.
Belağat ve icaz ve mananın camiiyeti yönünden o zamanda Araplardan daha üstün bir millet yoktu. Kur'anın da en büyük mucizellik yönü zaten bunlar. Yani, hiç bir dil arapçanın camiiyetine yetişemez. . Arap yarımadası ahalisinin çoğu o asırda ümmi idi. Ümmilikleri için gururlandıkları şeyleri ve tarihi vukuatlarını ve güzel ahlaka yardım edecek atasözlerini kitabet yerine şiir ve belâgat kaydıyla muhafaza ediyorlardı. Manalı bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle geçmişten geleceğe hâfızalarda kalıp gidiyordu. İşte şu fıtri ihtiyaç neticesi olarak o kavmin manevi çarşılarının ticaretinde en fazla revaç bulan, fesahat ve belâgat idi. Hattâ bir kabîlenin belig bir edibi, en büyük bir milli kahramanı gibi idi. En ziyade onunla iftihar ediyorlardı. İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlarıyla idare eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve iftihar sebepleri ve ona çok şiddetli olarak muhtaç olan belâgatta o zamanın kavimlerinden en ileride ve en yüksek mertebede idiler. Belâgat, o kadar kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir sözüyle musalaha ediyorlardı. Hattâ onların içinde "Muallakat-ı Seb'a" namıyla yedi edibin yedi kasidesini altunla Kâ'be'nin duvarına yazmışlar, onunla iftihar ediyorlardı. İşte böyle bir zamanda, belâgat en revaçlı olduğu bir anda Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan nüzul etti.

Bizim suçumuz ne 1500 sene evvelinden gelen ve sesli harf bile içermeyen İLKEL ötesi bir arap toplumuna gelen kitap dolayısı ile sınava tabi oluyoruz?
1400 yıl önce gelen bir kitap hala icazı ve belağatına karşı seni muarazaya davet ediyor. Ayrıca, biz müslümanlar bütün meselelerimizi ve aklımızdaki bütün soruların cevaplarını tam ikna edecek şekilde ve aklımızı ve ruhumuzu ve kalbimizi tatmin edip, doyuracak bir şekilde alıyoruz ve Kur'anın Allah kelamı olduğunu kesin ve şüphesiz biliyoruz. Madem öyledir..İnanmak isteyene ve niyeti olana ve cüzi iradesini imana sarfedene Kur'an tek başına bir delildir

Peki allahın bir kolu kısa, kuyruklu veya kıllı insanları ne hikmetle yaratmıştır?
Ya da yapışık ikizeri aynı kudretle mi yaratmıştır?
Bunların intizamsız, çirkin olduğunu intizamın ve hikmetin varlığından anlıyorsun. Yani, herşey zıddıyla bilinir. Mesela, daimi karanlıksız parlak bir ışık hissedilmez ve bilinmez. Ne vakit bu ışığın yanına karanlığı koyarsa, o ışığın derecesi anlaşılır. İşte Allahın bu kadar hassas ölçülü, intizamlı ve hikmetli şeyler içinde, intizamdan çıkmış şeyleri yaratması, hikmetin ve intizamın ve güzelliğin derecelerini bildirmek içindir..

Ayrıca, Allah bunları yoktan yaratmıştır. Yani, hiçten ve hakları yokken bunlara bir vücud mertebesi vermiştir. Bu sebeple bu varlılar "hakkımız yendi" diyemezler. Allahın kendilerine verdiği vücuda şükretmelidirler.

Ruh varlığına delilin nedir ? İnsanın kişiliğini oluşturan RUH mudur?
Çünkü, madde atomlardan meydana gelmiştir. Atomlar ise, hissetmez, sevmez, gülmez, ağlamaz..


Arş mecazmış.Hadi ordan. Peki Su üstünde olmasının o büyük manasını söylermisin madem ."Eğer kendi seviyemizde konuşsaydık, çocuk bizi anlayamayacaktı." diyerek a önce kıvırdın ya aha şimdi duvara tosladın.
O arş mecazının etrafını melekler kuşatırmış.

O mecaz arşı taşıyanlar varmış

Su üstüne mecazını da bir açarsan sevinirim ben geri zekalıyım herhalde allahın benim anlayacağım dilde anlatamamış.
Nasıl ki, haylaz bir çocuk sapanla yıldızları düşürmek için taş atar. O taş, geri dönüp çocuğun başını kırar..Öyle de, bazı dinsizler güya ayetin yıldızlarına taş atıyor. Fakat, ayetlere bir şey olmuyor. O taş geri dönüp kafasına isabet ediyor..İmanını uçuruyor..her ne ise..

Ben arş mecazdır demedim. Arşa oturmak mecazdır dedim. Aslında "arş" kelimesi de bizim aklımız yanaştırmak için kullanılan bir tabirdir. Yoksa arş bizim hayal ettiğimiz gibi bir şey değildir..Evet, daha önce dediğimiz gibi, güneşin her şeyde ışığının ve ısısının ve 7 renginin tecelli etmesi gibi, zerreden yıldızlara kadar herşey Allahın isim ve sıfatlarına bir nevi arştır. Yani, Allahın isimleri her şeyde ve bilhassa canlılarda kabiliyetine göre tecelli ediyor. Fakat, Allahın isim ve sıfatlarının en azam bir şekilde tecelli ettiği bir yer vardır. O da arş-ı azamdır. Bu arşı melekleri taşıması akıldan uzak değildir. Çünkü, Allah, melekleri de insanlar gibi kendi sanatına ve haşmetine ve azametine seyirci ve dellal ve abid yapmış. Elbette arş-ı azamı da seyredip, cenab-ı hakka ibadet eden melekler olması gerekir.

Arşın su üstünde olmasının bir manası eseri maddesidir. Yani, uzay nihayetsiz bir boluk değildir..Bütün yıldızlar ve gezegenler bu esir maddesinin içinde yüzüyorlar. Aklen ısının ve ışığın ve diğer maddelerin iletilmesi için bir madde lazımdır. O da esir maddesidir. İşte arşın su üstünde olmasının bir manası da bu esir maddesine işarettir.

Ölüm seni uyandırmadan önce uyan
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
1400 Yıldır Çoğu Müslüman Yanlış Yaptı:Kur'ana Göre Abdest Dark_Prince İslam 86 17-01-2016 22:52
1400 Yıldır Çoğu Müslüman Yanlış Yaptı:Kur'ana Göre Namaz Vakitleri Dark_Prince İslam 2 01-10-2010 21:49
Vatan İçin Öldüğümüzü Düşünüyorduk fakat Banka Kasaları İçin Öldüğümüzü Farkettik Neferkamin Anu Tarih 8 10-08-2009 00:30
Evrim Öğretisi Uygarlaşmak İçin Neden Gereklidir? dilaver Evrim 10 02-05-2009 13:26
Birkaç Öneri Xander85 Konu-dışı 6 27-01-2006 10:06

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:12 .