Re: Ateistler hangi İslam'ı eleştiriyorlar?
Sayın Sargon, İlk Kuran halife Osman tarafından değil, Ali (a.s.) tarafından yazılmıştır.Bu sünni kaynaklarca da sabittir.
İlk Kur'an Tefsiri Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı
Hz. Ali (a.s)'ın mushafı, İslâm tarihinde Kur'an ve Kur’an ilimlerini ihtiva eden ilk kitap oluşu hasebiyle büyük öneme sahiptir.
Bu kitabın en belirgin özelliği, Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)’a ait oluşudur.
İmam Ali (a.s) vahyin şahidi, kitap ilminin sahibi, Peygamber’in ilminin varisi, onun daimî arkadaşı ve ilim şehrinin kapısıdır. Sahabe içerisinde Kur'an'ın tefsiri ve tevilini, her ayetin zahiri ve batınını en iyi bilendir. Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Peygamber (s.a.a)'in yanında en çok hazır bulunun ve Peygamber (s.a.a)'in ilmini kavrayıp anlamada diğer sahabîlere apaçık bir üstünlüğü olan kimsedir. Onun Kur'an ilmine geniş ve engin bir biçimde vâkıf olduğu, Peygamber-i Ekrem (s.a.a), sahabe ve diğerleri tarafından defalarca ve ısrarla belirtilmiştir.
Allah (c.c) Kur'an'da şöyle buyuruyor:
"Kâfirler, sen peygamber değilsin, derler. De ki: Sizinle aramda tanık olarak Allah ve kitap bilgisine sahip olan yeter." (Ra’d/43)
Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde olduğu gibi Ehl-i Sünnet rivayetlerinde de "Kitap bilgisine sahip olan kimse"den maksadın Hz. Ali (a.s) olduğu vurgulanmıştır.[1]
Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Hz. Ali’(a.s)’ın ve evlâtlarının (a.s) ilmî dereceleri vurgulanmış ve başkaları onlardan ilim öğrenmeye teşvik edilmiştir. "İlimde derinleşenler" ve "Zikir ehline sorun" ayetleri ile benzeri diğer ayetler, bu yüce insan ve evlâtlarının Kur'an hakkındaki derin ve engin bilgilerine tanıklık etmektedir.
Peygamber (s.a.a) de defalarca konuşmalarında Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'a olan ilmi derinliğini vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyurmaktadır: "Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Kim bu şehre girmek ve hikmet isterse, kapıya gelsin." Yine buyurmaktadır: "Ali Kur'an iledir, Kur'an da Ali ile. Onlar havuzun başında bana kavuşuncaya dek birbirinden asla ayrılmazlar.” [2]
Bu anlamda Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'den diğer birçok hadis de nakledilmiştir. Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an bilgisi sahabe ve dostlarının dillerinde de destanlaşmıştı. İbn-i Abbas şöyle diyor:
"Halkın bilgisi beş kısma ayrılmıştır. Dört kısmı Ali’de, bir kısmı da diğer bütün insanlarda. Ayrıca Ali, o bir kısımda da onlara ortaktır ve hatta onlardan daha bilgindir." [3]
İbn-i Mes’ud şöyle diyor: "Eğer Allah'ın Kitabı’nı benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara (zahmetlere) düşecek olsam bile, onun hizmetine koşardım." Birisi ona; "Ali'yi nasıl buluyorsunuz?" diye sorduğunda; "Ben onunla başladım ve Kur'an'ı onun yanında öğrendim."[4] cevabını verdi.
Suyutî şöyle yazıyor: "Muammer b. Veheb b. Abdullah, Ebu’t-Tufeyl'den naklediyor; diyor ki Ebu’t-Tufeyl: “Hz. Ali’nin bir konuşmasına şahit oldum; ‘Sorun benden! Allah'a andolsun, soracağınız her sorunun cevabını vereceğim. Kur'an'dan sorun bana! Allah'a andolsun, Kur'an'daki her bir ayetin gece mi, yoksa gündüz mü, dağda mı, yoksa çölde mi nazil olduğunu çok iyi biliyorum.’ diyordu.” [5]
Şehristanî, Mefatîh'ul-Esrar adlı tefsirin giriş bölümünde şöyle yazıyor: "Sahabe, Kur'an ilminin Ehl-i Beyt’e mahsus olduğu konusunda söz birliği içindedirler.” [6]
Şevahid'ut-Tenzil adlı eserde Ömer, İbn-i Mes’ud, Ayşe, Abdullah b. Ömer, Ebu Abdurrahman Selemî ve Ata b. Ebî Rubah'tan Hz. Ali'nin Kur'an'ı en iyi bilen kişi olduğunu rivayet etmiştir.[7]
Hz. Ali (a.s)'ın kendisi şöyle buyuruyor: "Resulullah'a nazil olup da bana okumadığı bir ayet yoktur. O okuyor ve ben de yazıyordum; daha sonra o ayetin tevil ve tefsirini, nasih mi yoksa mensuh mu olduğunu bana öğretiyordu."[8]
Defalarca minberden halka seslenerek; "Beni kaybetmeden önce sorun benden!" buyurmuşlardır. Bu rivayet, Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında mütevatirdir.
İbn-i Asakir, Tarih-i Dimaşk adlı eserinde bu başlık altında özel bir bölüm açmış ve “Ali’den başka hiç kimse, ‘Şu iki kapak arasındakinden (Kur’an’dan) sorun benden soracağınızı!’ diyememiştir.” demiştir. Konuyla ilgili birçok rivayeti de bu bölümde zikretmiştir.[9]
Ali (a.s) bütün bu özellikleri ve sınırsız ilmi ile İslâm'da ilk müellif unvanıyla mushafı yazmıştır. Gerçi Hz. Ali (a.s)'ın bu değerli mushafı maalesef bizim elimizde değildir, ancak böyle bir eserin var olduğunu tarihçiler, hadisçiler ve tefsirciler kaydetmişler, ayrıca İmam'ın kendisi ve diğer Ehl-i Beyt İmamları da belirtmişlerdir.
Birçok yazarlar böyle bir kitabın varlığından ve bazı özelliklerinden söz etmişlerdir. Bu kitap hakkında nakledilen sözler, gerçi teferruatta bir miktar farklı da olsalar, genel itibarla hepsi aynı şeyi söylüyorlar. Bu kitap hakkında ortak görüş şudur: Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra Hz. Ali (a.s), Kur'an'ı toplamadıkça sırtına aba almayacağına ve başka hiçbir işle uğraşmayacağına dair yemin etti. Kur'an'ı yazdıktan sonra onu alıp Mescid'ün-Nebi'ye getirdi, zamanın hâkimlerine ve halka sundu ve buyurdu ki: "Bu Kur'an'dır. Peygamber'in vefatından sonra ben onu toplamakla meşgul oldum ve şimdi onu size getirdim." Cevap olarak; "Bizim ona ihtiyacımız yoktur!" denildi. O da onu kaldırıp eve geri götürdü. Onun yazdığı Kur'an, ayetlerin nassını, tevil ve tefsirini kapsıyordu. O Kur'an'da surelerin tertibi, nüzul sırasına göre idi. Bugün elde olan Kur'an dizilişinde değildi.
Şimdi bu konuyla ilgili çok önemli birkaç rivayeti inceleyelim: İbn-i Nedim şöyle yazıyor: "Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra halktan vefasızlık görünce Kur'an'ı toplayıncaya kadar sırtına aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu isteğini yerine getirebilmek için üç gün evde oturdu. Böylece bu kitap, Ali (a.s)'ın göğsünden aktardığı ilk kitap idi. Bu kitap, Cafer (a.s) oğullarının (Ehl-i Beyt İmamlarının) yanındadır." Ve şöyle ekliyor: "Ben bu dönemlerde Ebu Hamza Ya'lî el-Hasanî'nin yanında bir kitap gördüm; birkaç yaprağı da düşmüştü. O kitap, Hz. Ali (a.s)'ın hattı ile yazılmıştı ve Hasan'ın çocuklarına miras kalmıştı."[10]
Muhammed b. Sirin, İkrime'den şöyle nakletmektedir: "Ebu Bekir'in hilâfetinin ilk günlerinde Ali b. Ebî Talib (a.s) evde oturup Kur'an'ı toplamakla meşgul oldu." Ben İkrime'den: "Acaba o zaman aynı nüzul sırasına göre başka bir Kur'an da yazılmış mıydı?" diye sordum. "Eğer cinler ve insanlar hepsi bir araya gelselerdi, böyle bir Kur'an vücuda getiremezlerdi." cevabını verdi. İbn-i Sirin diyor ki: "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım."[11]
İbn-i Cezzî Kelbî şöyle yazıyor: "Kur'an, Peygamber zamanında sahifelerde ve kişilerin sinelerinde (hafızalarında) perakende ve dağınık bir hâldeydi. Peygamber (s.a.a)'in vefatından hemen sonra Ali b. Ebî Talib (a.s) onu ayetlerin iniş sırasına göre toplayıp düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice ilimler vardı; ama ne yazık ki elimizde değil."[12]
Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Müminlerin Emiri (a.s) Kur'an'ı baştan sona bir araya getirdi; yapması gerektiği gibi de yaptı: Mekkî ayetleri Medenî ayetlerden önce, nesholunmuş ayetleri nesheden ayetlerden önce yazmak suretiyle her ayeti olması gereken yerde yazmıştı."[13]
Şirazî Kur'an'ın nüzulü hakkında İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyor: Allah (c.c), Peygamber (s.a.a)'e ondan sonra Ali (a.s)’ın Kur'an'ı toplayacağına dair garanti verdi. Sonra Allah Kur'an'ı Ali (a.s)'ın göğsünde karar kıldı ve Ali (a.s) da Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra altı ay içinde Kur'an'ı derleyip topladı."[14]
Yine o şöyle yazıyor: Ebu'l-A’lâ Attar ve Harezm hatibi Muvaffak, kendi kitaplarında Ali b. Rubah'tan şöyle naklediyorlar: "Peygamber (s.a.a) Hz. Ali (a.s)'a Kur'an'ı toplamasını buyurdu. Ali (a.s) da toparlayıp yazdı. Yine Ali (a.s) buyurdu ki: "Eğer bana destek olunsa, Peygamber (s.a.a)'in imlâ ettiği ve benim yazdığım kitabı halka sunarım." [15]
Birçok Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt kaynaklarında nakledildiğine göre, "Peygamber (s.a.a) Ali (a.s)'a yanında bulunan Kur'an ile yatağının başucunda perakende ve dağınık hâlde bulunan sahifeleri bir araya getirmesini, böylece Kur'an'ın da Tevrat ve İncil gibi bozulmasına engel olmasını buyurdular. Sonra Ali (a.s) bu sahifelerin hepsini sarı bir bez parçasına sarıp mühürledi ve şöyle buyurdu: "Bundan sonra bunları toparlayıncaya kadar sırtıma aba almayacağım." O günden sonra Kur'an'ı toplayıncaya kadar yanına gelenleri üzerine aba giymeden karşılıyordu."[16]
İbn-i Ebi'l-Hadid şöyle yazıyor: "Hz. Ali’(a.s)’ın Peygamber (s.a.a) zamanında Kur'an hafızı olduğu ve ondan başka hiç kimsenin Kur'an'ın tamamına hafız olmadığı ve Peygamber (s.a.a)'den sonra ilk Kur'an'ı toplayan şahıs olduğu, görüş birliğine varılmış bir konudur."[17]
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: "Halktan hiç kimse Kur'an'ı nüzul sırasına göre topladığını iddia etmemiştir, etmişse de yalan söylemiştir. Ali b. Ebî Talib (a.s) dışında hiç kimse, Kur'an'ı Allah'ın indirdiği şekilde hıfzedip toparlamamıştır."[18]
Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı toparlayıncaya kadar omzuna aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu iş için bir müddet onlardan (zamanın hâkimlerinden) uzak durdu. Zamanı gelince yazmış olduğu Kur'an'ı bir parçaya sarılmış olarak -onlar mescitte oldukları bir sırada- mescide getirdi. Herkes Hz. Ali’(a.s)’ın bunca zaman sonra gelmesine hayret etmişlerdi. Onların arasına girince kitabı ortaya koyup şöyle buyurdu: "Peygamber (s.a.a) buyurmuşlardı ki: "Ben sizin aranızda kendi yerime bir şey bırakacağım, eğer ona yapışırsanız doğru yoldan sapmazsınız. O, Allah'ın Kitabı ve benim İtret’im ve Eh-i Beyt'imdir. Şimdi, bu Kitap’tır ve ben de Ehl-i Beyt'im." Ömer kalkıp şöyle dedi: "Eğer senin Kur'an'ın varsa, onun benzeri bizde de vardır." Hz. Ali (a.s), hücceti tamamladıktan sonra (delil ile mazeret yolunu kapadıktan sonra) kitabını alıp geri döndü."[19]
Şeyh Saduk şöyle diyor: "Kur'an'ı onların yanına götürüp şöyle buyurdu: "Bu, Rabb'inizin kitabıdır, tıpkı Peygamberinize indirdiği gibidir. Bir harf dahi ondan azaltılıp çoğaltılmamıştır." Onlar dediler: "Bizim ona ihtiyacımız yoktur, sende olanın aynısı bizde de vardır." Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) şu ayeti okuyarak oradan ayrıldı: "Sonra onlar Kur'an'ı arkalarına attılar ve onu çok ucuza sattılar. Ne de kötü bir ticaret yaptılar!"[20]
Bazıları diyorlar ki: "Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'ının kabul görmemesinin nedeni şuydu: Ebu Bekir Kur'an'ı açtığında Muhacirler ve Ensar’dan bazılarının yanlış davranışlarının bu kitapta yazılı olduğunu gördü. Bunun, maslahata uygun olmayacağı korkusuyla onu reddetti."[21]
Özet olarak söylemek gerekirse; Ali (a.s)'ın Kur'an'ı toplaması olayı, birçok Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilmiştir. [22]
[1] - Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.400, Vizaret-i İrşad-ı İslâmî, Tahran; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.307, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.255, Tahran basımı, Mustafevî Müessesesi.
[2] - Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek Ale's-Sahiheyn, c.3, s.124 ve 134, Beyrut basımı, Dar'ul-Marifet; Taberanî, el-Mucem'us-Sağir, c.1, s.255, Kahire basımı, Dar'un-Nasr Matbaası.
[3] - İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Dimaşk, c.3, s.45-46.
[4] - Aynı eser, c.3, s.25-26.
[5] - Suyutî, Celaludddin, el-İtkan Fî Ulum'il-Kur'an, c.4, s.233, Beyrut basımı, el-Mektebet'us-Sakafiyye; Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve'l-Müfessirun, c.1, s.90, Beyrut basımı, Dar-u İhya'it-Turas'il-Arabî.
[6] - Şehristanî, Muhammed b. Abdulkerim, Mefatîh'ul-Esrar ve Mesabîh'ul-Ebrar, elyazması nüshasının fotoğrafı.
[7] - Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.34-50.
[8] - Hilalî Kûfî, Süleyman b. Kays, s.313; Saduk Kummî, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, Kemal'üd-Din, s.284, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
[9] - İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Dimaşk, c.3, s.22-25.
[10] - İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.41-42, Beyrut basımı, Dar'ul-Marife.
[11] - Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; İbn-i Sa’d, et-Tabakat'ul-Kubra, c.2, s.101, Liden basımı ve c.2, s.338, Beyrut basımı, Dar-u Sadır; Endülüsî, İbn-i Abdulbirr, el-İstîab Fî Marifet'il-Ashab, el-İsabe’nin hamişinde, c.2, s.253; Zerkanî, Abdulazim, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247, Beyrut, Dar-u İhya'il-Kutub'il-Arabiyye; Sadr, Hasan, Tesis'uş-Şîa Li Ulum'il-İslâm, s.317, Tahran basımı, A’lemî; Heytemî, İbn-i Hacer, es-Sevaik'ul-Mahrika, s.126, Kahire basımı, Dar'ut-Tabaet'il-Muhammediyye; Zencanî, Ebu Abdullah, Tarih'ul-Kur'an, s.48, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid Fî Ulum'il-Kur'an, c.1, s.289, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
[12] - Kelbî, İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4.
[13] - Şeyh Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-Mesail'us-Serviye, s.79, Kum basımı, Kongre-i Şeyh Müfid; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88, hadis: 27, Beyrut basımı, el-Vefa Müessesesi.
[14] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-ı Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.95, s.51.
[15] - Aynı kaynak.
[16] - Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48; Tefsir-i Kummî, s.2451; Mukaddeme-i Tefsir-i Burhan, s.36; Feyz-i Kaşanî, Muhammed b. Murtaza, el-Meheccet'ül-Beyzâ, c.2, s.264; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57; es-Sırat'ul-Mustakîm, s.366; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.273-274; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.44-64; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16 vs...
[17] - Mutezilî Hanefî, İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc’ül-Belâğa Şerhi, c.1, s.27, Kahire basımı.
[18] - Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88.
[19] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40-41.
[20] - Saduk, Kummî, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, el-İtikadat, el-İtikad Fî Mebleğ'il-Kur'an, s.93.
[21] - Tabersî, Fazl b. Hasan, el-İhticac, c.1, s.227; Saffar Kummî, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, s.196, Kum basımı, Mektebet-ü Ayetillah Mer’aşî Necefî; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43.
[22] - Bu konuyu işleyen bazı Sünnî tefsirci, tarihçi ve yazarları zikredelim:
Belâzurî, Ensab'ul-Eşraf, c.1, s.586; İbn-i Ebî Davud, el-Mesahif, s.10; İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.30; Abdurrezzak, el-Musannef, c.5, s.45; Ebu Nuaym İsfahanî, Hilyet'ül-Evliyâ, c.1, s.67; İbn-i Sa’d, et-Tabakat, c.2, s.38; İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef, c.1, s.545; İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4; Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek, c.2, s.611; Teyalisî, Müsned, s.270; İbn-i Abdulbirr, el-İstîab, el-İsabe’nin hamişinde, c.2, s.253; Sahih-i Buharî, İlim Kitabı, s.39, Cihad Kitabı, s.171 ve Cizye Kitabı, s.10; Tarih-i Yakubî, c.2, s.154; Hâkim Haskanî, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.26-28; Askerî, el-Evail, c.1, s.214; Harezmî, el-Menakıb, s.49; Sibt b. Cevzî, Tezkiret'ul-Havas, s.148; Taberî, Muhibuddin, er-Riyaz'un-Nazıra, c.1, s.242; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.149; İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc'ül-Belağa Şerhi, c.1, s.27; İbn-i Haym, el-Fasl, s.3; İbn-i Kesir Tefsiri, c.4, s.28-29; MuttakîHindî, Kenz'ül-Ummal, c.2, s.373; İbn-i Hacer Heytemî, es-Savaik'ul-Muhrika, s.126; Kandehlevî, Hayat'us-Sahabe, c.3, s.355; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57 ve 72 ve Tarih’ul-Hulefa, s.185; Nuveyrî, Nihayet'ul-İrb, c.5, s.104; Tarih-i Şam, c.7, s.210; Kastalânî, İrşad'us-Sarî, c.7, s.459; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16; İbn-i Nizamuddin Ensarî, Fevatih'ur-Rahamât, el-Mustesfa'nın şerhi, c.2, s.12; Ebyarî, Tarih-i Kur’an, s.84 ve 106; Zerkanî, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247; Abdussebur Şahin, Tarih'ul-Kur’an, s.71.
Şia alimlerinden de büyük bir grup Ali (a.s)'ın mushafından bahsetmişlerdir. Örnek olarak:
Şeyh Müfid, el-İrşad, s.365 ve el-Mesail'us-Serviyye, s.79; Şeyh Saduk, el-İtikadat, s.93 ve Kemal'ud-Din, c.1, s.284; Saffar Kummî, Besair'ud-Derecat, s.193, 198; Kuleynî, el-Kafî, c.1, s.178; Tabersî, el-İhticac, c.1, s.223, 228; İbn-i Şehrâşub, Menakıb, s.41, 402 ve Mealim'ul-Ulema, s.2; Seyyid b. Tavus, Sa’d'us-Suud; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.130, 273-274 ve el-Meheccet'ül-Beyzâ, c.2, s.264; Bihar'ul-Envar, c.92, s.40, 74; Behranî, Tefsir-i Burhan, c.1, s.16; Muhaddis-i Kummî, Sefinet'ul-Bihar; Seyyid Şerefuddin Amulî, el-Müracaat, s.411 ve Müellifi'ş-Şia Fî Sadr'ıl-İslâm, s.13; Seyyid Muhsin Emin, A’yan'uş-Şia, c.1, s.89; Seyyid Hasan Sadr, Tesis'uş-Şia, s.316-317; Allâme Tabatabaî, Kur'an Der İslâm, s.165; Allâme Fanî İsfahanî, Ârâ’un Havle'l-Kur'an, s.97, 100; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.26, 44, 48, 64; Allâme Belâğî, Âla'ur-Rahman, s.19; Ayetullah Hoî, el-Beyan, s.242-243; Muhammed Hadî Marifet, et-Temhid, c.1, s.288-296 ve Siyanet'ul-Kur'an An'it-Tahrif, s.211; Seyyid Cafer Murtaza Amulî, Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur'an'il-Kerim, s.153-172; Tefsir-i Kummî, c.2, s.451; Süleym b. Kays'ın Kitabı, s.99.
|