Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 10-11-2007, 18:30
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Şakku's-Sadr

İslami literatürde “Şakku’s-Sadr” denen, gögsün yarılıp kalbin çıkarılarak kötülüklerden
arındırılması bahsi ilk olarak *İbn İshâk’ın (704–767) Sîretu İbn İshâk adlı *eserinde karşımıza çıkmaktadır . Hadis kitaplarında “şakku’s-sadr” hadisini bizlere kadar ulaştıran sahabi râvîler: Mâlik b. Sa’sa’ (?), Übeyy b. Ka’b (ö. 30), Ebû Zerri’l-Ğıfârî (ö. 31/32), Utbe b. Abdi’s-Sulemî (ö.87/705) ve Enes b. Mâlik’tir (ö. 93/711). Bu hadise Muhammed'in hayatıyla ilgili dört yerde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar sırasıyla şöyledir :

Çocukluğunda (Sütannesinin Yanında) İken Meydana Gelen “Şakku’s-Sadr” Hadisesi :

* * *Muslim’deki (Haddesenâ) Şeybân b. Ferrûh (haddesenâ) Hammad b. Seleme (haddesenâ) Sâbit el-Bünânî (an) Enes b. Mâlik kanalıyla gelen rivâyete göre:

* * Rasûlullah (s.a.s.) çocuklarla beraber oynarken Cebrail(a.s.) gelip onu yakalayıp yere yatırdıktan sonra kalbini yarmıştır. Sonra kalbini çıkarıp ondan bir kan pıhtısı almış “Bu şeytanın sendeki payı / nasibidir” diyerek kalbini zemzemle altın bir tas içinde yıkadıktan sonra onu yerine koyup yarayı iyileştirmiştir. (Bunun üzerine) çocuklar sütannesine gelip “Muhammed öldürüldü.” dediler. (Sütannesi ve babası) onu benzi solmuş bir vaziyette buldular. Enes bu rivâyetin sonunda “göğsündeki yara izini ben görüyordum” demektedir. * Muslim, İman, 261

On Yaşında İken Meydana Gelen “Şakku’s-Sadr” Hadisesi

* * * (Haddesenâ) Abdullah (haddesenâ) Muhammed b. Abdurrahim Ebû Yahyâ el-Bezzâz (haddesenâ) Yunus b. Muhammed (haddesenâ) Muaz b. Muhammed b. Ubeyy b. Ka’b (haddesenî) Muhammed b. Muaz (an) Muaz (an) Muhammed (an) Übeyy b. Ka’b:

* * * Ebû Hureyre başkasının soramayacağı şeyleri Rasûlullah’a (s.a.s.) sormakta cesaretli birisiydi. Bir keresinde “Yâ Rasûlellah, nübüvvetle alâkalı olarak gördüğün ilk şey nedir?” diye sordu. Rasûlullah oturdu ve “Sen öyle bir soru sordun ki” dedi ( sanki onun cesaretini te’yid ediyordu). “Ey Ebâ Hureyre” dedi “Ben on yaşından bir kaç ay almışken sahrada bulunuyordum. Başımın üzerinde bir adamın diğerine “Bu o mu?” dediğini duydum. Sonra daha önce hiç kimsede görmediğim yüzler, daha önce hiç duymadığım kokular ve hiç kimsede görmediğim giysilerle bana doğru geldiler. Pazularımdan tuttular (öyle ki) hiçbirinin dokunuşunu hissetmedim. Sonra onlardan biri arkadaşına “Onu yanı üzerine yatır.” dedi. Çekmeden ve zorlamadan beni yan yatırdılar. Yine arkadaşına “Göğsünü yar” dedi. O da göğsüme doğru eğildi ve onu yardı. Görebildiğim kadarıyla bu yarma kansız ve acısız oldu. Sonra ona “Kin ve hasedi çıkar” dedi. O da kan pıhtısı/aleka şeklinde bir şey çıkartıp attı. Daha sonra ona “Şefkat ve merhameti yerleştir” dedi. Çıkardığı şey gümüşe benziyordu. Sonra sağ ayağımın başparmağını sallayıp “Salim olarak kalk.” dedi. Artık onunla küçüklere karşı şefkatli, büyüklere karşı merhametli olarak koşuyorum. *İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 556–7,

Hira Mağarasında Meydana Gelen “Şakku’s-Sadr” Hadisesi

(Haddesenâ) Ebû Davud (Kâle: Haddesenâ) Hammad b. Seleme (Kâle: Ahberanî) Ebû İmran el-Cüvenî (an) racülin (an) Aişe:

* * Rasûlullah ve Hatice Ramazan ayında Hira mağarasında itikâfa girmişti. Rasûlullah mağaradan çıktığı zaman “Esselamü aleyküm” diye bir söz işitti. “(Melek) müjdeler olsun, selam hayırdır.” dedi. Sonra Cibril’i (a.s.) başka bir gün kanadının biri doğuda biri de batıda olduğu halde gördü ve ondan korktu. Ailesinin yanına gitmek istedi. Bu kez de Cebrail’i kendisi ile evinin kapısı arasında gördü. Rasûlullah “Sonra randevulaştık. Günü gelince randevuya gittim. Cebrail beni alıkoydu.” dedi. Tekrar ailesine dönmek istediği zaman Cebrail’i Mikail’le birlikte gördü. Cibril yere indi. Mikail ise gökyüzünde kaldı. (Daha sonraki gelişmeleri Rasûlullah şöyle anlattı Cebrail beni aldı ve sırt üstü yere yatırdı. Karnımı yarıp içinden Allah’ın dilediğini (kalbi ) çıkarıp altın bir kap içinde yıkadıktan sonra onu karnımın içine tekrar koydu. Sonra beni kabı koruduğu gibi korudu. Sonra sırtıma dokunuşunu hissettiğim (bir) mühür vurdu. Sonra bana Rabbinin adıyla oku dedi. Ben hiçbir şey oku(ya)madım. Bunun üzerine hıçkırarak ağlayıncaya kadar
boğazımı sıktı. Sonra bana “(Ey Muhammed) yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Bilmediği şeyi ...” ayetinin sonuna kadar okudu. Bundan sonra bir şey unutmadım. Sonra beni bir kişiyle tarttılar, ona ağır geldim. Başka biriyle tarttılar, ona da ağır geldim. Sonra yüz kişiyle tarttılar. Bundan sonra Mikail, Kâ’be’nin Rabb’i ümmetini ona tabi kıldı / kılacak dedi. Daha sonra evime döndüm. (Yolda) karşılaştığım ağaçlar ve taşlar bana “Selam senin üzerine olsun Ya Rasûlellah!” diyordu. (Öyle ki) Hatice’nin yanına girdiğimde bana “Selam senin üzerine olsun Ya Rasûlellah!” dedi *Tayâlîsî, Musned, Hadis no: 1539

İsrâ Gecesinde Meydana Gelen “Şakku’s-Sadr” Hadisesi

(Haddesenâ) Abdulaziz b. Abdullah (haddesenâ) Süleyman (an) Şerik b. Abdullah (ennehû kâle: semi’tü) Enes b. Mâlik:

* * Rasûlullah peygamberlik gelmeden önce bir gece Mescid-i Haram’da uyurken ona üç kişi (melek) geldi ve onu götürdüler. Onların birincisi “Hangisi o?” diye sordu. Diğeri: “Onların en hayırlısı olan ortasındaki.” dedi. Öbürü de: “Onların en hayırlısını alınız.” dedi. (Bütün bunlar) o gece oldu bitti ve bundan sonra başka bir gece gelinceye kadar onları bir daha görmedi. Onun kalbi görür. Gözleri uyur. Ama kalbi uyumaz. İşte bütün Peygamberler böyledir. Gözleri uyur. Ama kalpleri uyumaz. Onu taşıyıp zemzem kuyusunun yanına koyuncaya kadar onunla konuşmadılar. (Zemzem kuyusunun yanında) Cebrail onlardan Rasûlullah’ı (s.a.s.) aldı ve boğazıyla kasıklarının arasını, göğsünü ve karnını temizleyinceye kadar yıkadı. Sonra içinde altın suyuna benzeyen, iman ve hikmetin dolu olduğu, altından bir tas getirildi. Onu göğsüne ve boğazının damarlarına sıkıştırdı/doldurdu ve onu elleriyle sıvazladı. Buhârî, Tevhîd, 37


saygılarımla

devamı var
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 10-11-2007, 18:34
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Şakku’s-Sadr

İslami kaynaklar olayı bu şekilde alıyorlar ve asırlardır da tartışıyorlar. Kimi bu rivayetlerin kesinlikle dogru oldugunu söylerken, kimi gerçek dışı oldugunu iddia etmekte , kimi ise bu rivayetlerde bahsedilenin aslında Kuranda bahsedilen gögsün açılması anlamına geldigini, fiziki degil manevi anlamı oldugunu iddia etmektedirler. Bunlar onların kendi sorunları ve daha da çok tartışacaklar, ancak konumuz ve bizim açımızdan bu rivayetlerin önemi şuradan kaynaklanıyor. Bu rivayetler din yapma/ kurma açısından izlenen yolun ne oldugunu gözlerimiz önüne seriyor. Şakku’s-Sadr hadisesi o devirde Arap yarımadasında yaşayan insanlar açısından bilinmeyen ve anormal bir olgu degil.Tam tersine söylencelerde Muhammed için olmasa bile başkaları için o zamana kadar kabul görüyor ve inanılıyor. Örnegin Zerdüşt inancında bu var :

* * “Zerdüştlerin inançlarına göre İskender’den 300 sene evvel zuhûr eden Zerdüşt Azerbaycan’da doğmuştur. 30 yaşında peygamber oldu. Adamlarından bir kısmını yanına alarak Belh’e gitti. Bu seferinde “Vaitya” nehrini yürüyerek geçti ve o nehrin bir ayağı olan “Avitak” suyu kenârında halvete çekilip ibadetle meşgul oldu. İbadetinin . Günü (Ürdî Behişt) ayında (Güştasb’ın saltanatının 31. senesinde) bir gece sabaha karşı mi’raca çıktı ve rûhânî yükselmenin sonuna erişti. Yine bu suyun kenarında (Vahumena=Behmen) nazil oldu ve dünyaya ait her şeyden el çekmesini Zerdüşt’e tembih etti ve onu cennete götürdü. Diğer (Ferişteh=Melekler) Zerdüşt’ün yanına geldiler ve ona hürmet ettiler. Sonra Zerdüşt Ahura Mazda’nın huzuruna çıktı ve (hayır) dininin hükümlerini öğrendi. Ahura, onu yıldızların ve feleklerin seyrinden haberdâr etti. Cennet ve cehennemi gösterdi ve evvelin ve ahirin ilmini ona öğretti. Feriştehler Zerdüşt’ün göğsüne erimiş tunç döktüler, karnını yardılar içindekileri çıkarıp temizlediler, yine yerli yerine koydular. Ahura, Zerdüşt’e halkı (hayır) dinine davet etmesini emretti Tarlan, Ali Nihat, Zerdüşt’ün Gataları, XI, XII, Suhûlet Matbaası, İstanbul, 1935.

* * Görüldügü gibi Muhammed iddia ettigi Şakku’s-Sadr hadisesini Zerdüşt dininden ögrenmiştir ve bu inanış toplum için anormal bir şey degildir. Ahura Mazda / Allah peygamberinin kalbini çıkarrtırıp onun içindeki kötülügü yok edip, temizleyip tekrar yerine koymaktadır. Peygamber olacak kişinin de toplumun temayül ve inanışları bakımından bu operasyondan geçmesi şarttır. Yalnız saglam olsun diye Muhammed'e bu işlem birden fazla tekrar edilerek yaşamının muhtelif dönemlerine yayılmıştır. Bu yüzden de Muhammed'in cini Müslüman yapılmıştır. Muhammed'in yaşamına Zerdüşt ile paralellik
kurma istegini Zerdüştün dogumu ile de kıyaslamak mümkündür :

* * Zerdüşt’ün doğumu ile ilgili olarak da annesinin yaşadıkları hakkında da şunlar anlatılmaktadır. Zerdüşt’ün annesinin on beş yaşında genç bir kız iken insan şekline bürünmüş Tanrı Ahura Mazda’dan hamile kaldığı bildirilirken, başka bir rivâyette de Ahura Mazda bir ışık şekline bürünerek Zerdüşt’ün annesini hamile bırakmıştır. Görüldügü gibi daha sonra Muhammed'e atfedilecek mucize dogum örneklerine Zerdüşt te rastlıyoruz. Gene *o dönemde Şakku’s-Sadr ı *tek iddia eden Muhammed degildir. Muhammed'in peygamberligine çok bozulan ve her zaman İslamiyete karşı tavır alan haniflerden şair Ümeyye ile ilfgili İsfehani nin anlattıgı şöyle bir rivayet vardır :

* * *Mekke'nin fethinden sonra Umeyye’nin kız kardeşi Fâria Rasûlullah’ın (s.a.s.) yanına gelmişti. Rasûlullah ona “Ey Fâria kardeşinin şiirlerinden hatırladığın bir tane var mı?” diye sorunca Fâria şöyle devam etti: “Evet, var” ama bundan daha acayibi gördüğüm bir şeydi: “Kardeşim bir sefere gitmişti. Dönünce bana uğradı. Ben elimde bir deri temizlerken o da yatağa uzandı. Birden iki beyaz kuş geldi. Biri damdaki pencerede durdu, diğeri içeri girdi ve onun başının yanında durdu. Sonra onun göğüs kemiği ile kasıklarının arasını yardı. Elini karnının içine sokup kalbini çıkardı. Kalbini eline koyup onu kokladı. Damdaki kuş yerdekine “Anladı mı?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Bu sefer “Peki arındı mı?” diye sorunca “Hayır, arınmadı” dedi. Sonra kalbini yerine koydu. Sonra yara göz açıp kapayıncaya kadar süratle iyileşti. Sonra bu iki kuş gitti. Bunu görünce onun yanına gelip sarsarak uyandırdım. “Bir şeyin var mı?” diye sorunca “Hayır, ama bedenim biraz halsiz” diye cevap verdi. Gördüklerimden çok korkmuştum. “Seni bu kadar korkutacak ne oldu bana?” diye sorunca ben de olanları anlattım. “Onunla benim iyiliğim kastedilmişti, ama o benden gitti” dedi.

* * Görülecegi üzere efsane ve mitoslar dünyasında yaşayan göçebe bir toplumu etkilemenin yolu yeni mitoslar üretip, ya da eski mitosları yeni kişiliklere büründürüp, onları nesiller boyu aktarmaktan geçiyor. Muhammed'in ilahi olarak görevlendirilmiş bir önder oldugunun teminatı da bu inanç biçimlerinin yaygınlık kazanmasında yatıyor. Sonuç olarak ister kendisi tarafından uydurulmuş olsun, isterse kendisinden sonra gelen din kurucuları tarafından yaratılıp yaşatılmış olsun niyet ve amel degişmiyor. Din bu şekilde kurulup yaratılıyor ve binlerce yıldır bu yöntem hiç degişmiyor. Bir kere
Muhammed'in kalbinin melekler tarafından çıkarılıp kötülükten arındırılıp yerine konulduguna inandıgınızda, otomatik olarak onun her dedigine de iman etme yoluna girersiniz.Hatta bu olayı onun dediklerinin kanıtı olarak da sunabilmeniz hiç zor olmayacaktır. İslamiyetin pratigi de bu savımızı her anında tekrar ve tekrar dogruluyor.


saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 10-11-2007, 19:39
-Maximus- -Maximus- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Sep 2007
Mesajlar: 149
Standart Re: Şakku's-Sadr

eski mısır inanışına göre kalp vucudun merkeziydi, heyecanlandıklarında, korktuklarında, karşı
cinse ilgi duyduklarında kalp ritminin değişmesi, ölümün kalbin durması ile yaşanması ve kalbine
isabet alan kişinin hemen ölmesi mısır insanlarını böyle bir düşünceye sevketmişti.

mısırlılarda hayatın bedenen bittiğine inanmıyorlardı, onlara göre ölümden hemen sonra
karanlık bir koridorda epey bir yolculuktan sonra ölüm tanrısı osiris'in karşısına çıkarlardı,
yer altı tanrısı anubis ölünün kalbini bir teraziye koyar, günahları ağır basıyorsa sol taraf
iyilikleri ağır basıyorsa sağ taraf ağır gelirdi, bütün bu olup bitenleri tanrıların katibi toth
kayda geçerdi.

tarih içinde bir çok toplum kalbi hafıza ve idrak merkezi sanıyordu,günümüzde bu işlevin
beyin tarafından gerçeklştirildiği bilinmesine karşın özellikle inançlı insanlar halende kalbe
beyin muamelesi yapmaktadır. çevrenizde '' kalbini temiz tut'' yada '' kalbini ferah tut''
diyenlere sıkça rastlamışsınızdır.

muhammed de bu yanılgı içine düşüp beyin yerine sıkça kalbini yıkatmıştır. işin ilginç yanı
tanrı bir kez değilde neden bir kaç kez yıkatmış muhammedin kalbini, yoksa her yıkamadan sonra kaçamakmı yapıyordu *hadi yıkatmayı anladık günahlar nasıl kan pıhtısına dönüşüyor,
oy oy oy,,, dindeki derinliğe bak.

yükseldikçe, uçma bilmeynlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 11-11-2007, 03:12
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Şakku's-Sadr

Muhammed'in çocukluğunda çölde sütannesinin yanında kalırken yaşadığı anlatılan bu olayla ilgili *bir başka yorum daha var. Beraber oyun oynadığı çocuklar heyecanla gelip sütannesine Muhammed'in kötüleştiğini veya öldüğünü söylüyorlar. Tabii herkes Muhammed'in yanına koşuyor. Muhammed ise bir çalılığın ardında üstündeki elbiseleri parçalanmış halde yatıyor. Bu olayın bir tecavüz olayı olabileceğine dair iddiayı daha önce yazmıştım. Ayrıca birçok hadis de Muhammed'in vahiy alırken bir tür epilepsi nöbeti benzeri krizler geçirdiğini anlatıyor. Çocuklukta yaşanan bu olay daha sonraki nöbetlere neden olmuş olabilir mi, bilemiyorum.

Her ne olursa olsun zor bir çocukluk geçirdiği kesin. Peygamber olduktan sonra sürekli öksüz ve yetimleri kollayan bir tutum almasının arkasında bu zor çocukluğun olduğunu zaten biliyoruz. Eğer bir tecavüz olayı yaşamış ve sonra da krizleri devam etmişse, her önemli olayda adeta o yaşadığı anıları yeniden yaşar gibi hissettiğini düşünmek mümkün. Böyle olaylar bugün bile olsa aydınlatmak için uzun terapiler gerektiği için bu bizim için bir bilinmez olarak kalacaktır. Ancak kesin olan birşey var ki, o da her olayı kutsal bir görüntüye büründürme eğilimidir.

Dilaver'in yaklaşımı bu olayın kutsallık perdesine ilişkin bir bakış ortaya koyuyor ve olayın önemli yönü de bu olmalı. Annesi yada babası tanrı olan çocukları yada tanrısal kralları, yıldızlardan okunan doğum müjdelerini, göğe yükselip tanrılarla yada ruhlaral görüşen kişileri falan biliyordum ama Muhammed'den önce de kalbi çıkarılıp yıkanıp tekrar yerine konmuş peygamber öykülerini duymamıştım. İyi bir bilgi oldu.

"Daha önce ben televizyona bakıyordum, şimdi televizyon bana bakıyor
Mısırlı bir gösterici
http://sargon.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 11-11-2007, 15:15
-Maximus- -Maximus- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Sep 2007
Mesajlar: 149
Standart Re: Şakku's-Sadr

bu konuda ilginç olan diğer bir husus muhammedin süt annesi Halîme bint Ebî Züeyb'dir.
bir kadın canı her istediğinde süt vermez, başka bir bir çocuğu emzirmek için yeni doğum
yapmış olması gerekiyor, bu durumda muhammedin süt kardeşlerinin olması gerekmiyormu,
bu konuda bilgisi olan varmı.

yükseldikçe, uçma bilmeynlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 11-11-2007, 15:37
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Şakku's-Sadr

Evet, var. Siyerlerde Abdullah, Üneyse ve Şeyma adlı sütkardeşlerinden bahsediliyor. Ayrıca Halime'den önce Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe'nin emzirdiği, onun dışında Hz. Hamza ve Ebu Seleme'yi de emzirdiği için onlarla da sütkardeş olduğu söyleniyor.

http://diyanet7.diyanet.gov.tr/turki...sayfa=4&yid=28

"Daha önce ben televizyona bakıyordum, şimdi televizyon bana bakıyor
Mısırlı bir gösterici
http://sargon.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 11-11-2007, 21:52
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: Şakku's-Sadr

Aşağıdaki linkte aynı düşüncede olduğum bir makaleyi paylaşmak istiyorum.
http://www.kuranislami.com/tartisma/sarhisadr.html
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 11-11-2007, 22:44
aydoe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aydoe aydoe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Oct 2007
Mesajlar: 3.982
Standart Re: Şakku's-Sadr

masallar güzeldir değiştir değiştir anlat dinleyenler haz duyar inanmak kolaydır insan hayal ettiği müddetçe yaşar
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 11-11-2007, 23:33
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Şakku's-Sadr

Nasturi keşişler tarafından olaya kutsallık katmak ve Muhammed'in seçilmiş bir insan olduğunu Mekke civarındaki cümle aleme duyurmak için yapılan küçük bir numaradır, halen tartışmakta olduğumuza göre de başarılı olmuştur.

Buna benzer başka numaraları da vardır, biri de Kabe'nin onarımı sonrası Hacer-ül Esved'in yerine yerleştirilme görevi için Muhammed'in ayarlanmasıdır.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 12-11-2007, 20:47
ikg ikg isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jun 2007
Mesajlar: 19
Standart Re: Şakku's-Sadr

yousef sana katılıyorum. Bir insanı seçip onu lider olarak ortaya sürdüğünüzde etrafında insanları toplayabilmek için bir takım efsanelerin oluşturulması gerekir. Bu işi de büyük olasılıkla Muhammed'i yetiştirenler yapmıştır. Selma Farisi gibi veya Muhammed!in ilk eşi Hatice' nin akrabası olduğu söylenen kişi gibi insanlar tarafından bu tür olaylar öne çıkartılmıştır. Yine dikkat edilmesi geeken hususta Farisi' nin İran yani Pers kökenli olmasıdır. Yani Zerdüştlük de var olan öğeler bu kiş tarafından islamiyete taşınmış olabilir. Unutmamak gerekir ki uzun yıllar boyunca anadolu ve mezopotamya perslerin egemenliği etkisi altında kalmıştır. Bu süreç boyunca Pers kültürü buralara aktarılmıştır. İşim ilginç tarafı Zerdüştlükte yer alan öğelerin bir çoğu da Şaman inanışlarda fazlası ile yer almaktadır. İsa' nın doğumundan tutun da Muhammed'in göğe yükselmesi gibi tüm olaylar Ortaasya'daki atalarımızın Şamam inanışlarında ayrıntılı olarak yer almıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken asıl husus islamiyette mucizelerin insana pek fazla odaklanmamış olmasıdır. Din inancının tek tanrıda bütünleşmesinin sağlanması için mucizelerin Allah tarafından yapıldığı İslamiyette ağırlıklı olarak vurgulanmıştır. Hristiyanlıkta mucizeler İsa ile özdeşleştirildiği halde İslamiyette bundan sürekli kaçınmışlar ama yine de inandırıcılığı sağlamak için birkaç mucize eklenmiştir. Peki kimdir bu insanlar ve neden Muhammed'i seçmişlerdir.? Neden Rusya'da veya Almanya'da ya da Uzakdoğu'daki bir insan değil de Ortadoğu ve Muhammed? Aslında bu insanların kimler olduğuna Burak Eldem'in Fraternis adlı kitabında üstü kapalı olarak değinilmiştir. Bu insanlar islamiyete iki kez müdahale etmişlerdir. Birincisi kuruluşl aşamasında ikincisi ise islam bilgisinin ve kültürünün doruğa çıktığının söylendiği Buhari, Gazali vb. gibilerin zamanında. Ama her ikisin de de Araplar İslamiyeti sadece ganimet elde etmek için kabullendiklerinden ve etrafı yağmalamak olarak algıladıklarından dolayı aktarılan bilgiler iyi değerlendirilmemiş ve uygulamaya geçirilememiştir. Ama aynı bilgiler bir kaç yüzyıl sonra Avrapa' ya taşınınca(Hristiyanlığı yok etmek için), bu günkü gelişme Avrapalılar tarafından oluşturulmuştur zaman içerisinde.
Sorun mucizelerin ne olduğu değil nasıl ortaya çıkartıldıkları ve neden ortaya atıldıklarıdır. Ve arkasındaki nedenler ve kişilerin neler elde edeceğidir. Bu Fraternis grupların amacı çözümleyebildiğim kadarı ile sürekli iktidarı elde tutabilmek için serbest olduğu sanılan bir ortam oluşturarak sürekli bir kargaşanın oluşmasını sağlamak ve insanların sürekli olarak kendileri tarafından atılan zıt görüşlerin etrafında boş tartışmalar yapmasını sağlamaktır. Bunun en güzel örnekleri de 1960 yılından itibaren ülkemizde uygulanmaktadır. Demokrat olduğu söylenen 1960 anayayası ve sonrasındaki 20 yılda ortaya çıkartılan kargaşa ve 12 eylül faşizmi. Son nokta ise Akp.
Şimdiler de ise Fettullah Gülen' e kanat takıp uçurulmakta ve hatta kısa bir süre sonra tıpkı Muhammed'de olduğu gibi bir temizlenme(Allah tarafından) uydurması da Gülen'e yakıştırılacaktır herhalde. O yüzden mucizenin kendisi değil onu ortaya atanlara ve nedenlerine bakmak daha doğru olacaktır.

Not : Bu not maximus'a. İnanmayabilirsin ancak karşındaki görüşe de küfür edemezsin. Muhammed ile ilgili ortaya attığın fikir bir tez değil sadece ortalığı karıştırmak amaçlı ve hiç bir şekilde desteği olmayan bir fikirdir. Site yöneticileri bunu farkedip kaldırmışlar onlara da teşekkürler.

kolay gelsin.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:03 .