Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Mitoloji & Esoterisizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 07-03-2017, 01:23
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.740
Standart

Ne Lilith miş, her şeyi robot yaptı koca Felâsife'nin kafasını bile karıştırdı. Bu Lilith sana hakim olmaya çalışıyor, ondan uzaklaş
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 07-03-2017, 02:00
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Hiç sorma sevgili bilgivehis hemde ne karıştırdı, telinde oynatıyor beni, sen demirsin ben de demirciyim, demir kıvama döve döve gelir deyip, kafama kafama vur ha vur.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 07-03-2017, 23:11
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

+ Nasıl oldun, kafanı toplayabildin mi? bakıyorumda yüzüne bir tebessüm gelmiş.
- Ama bu haksızlık değil mi?
Sen beni görebiliyorsun ama ben seni göremiyorum.

+ Evet, çok haksızlık.
Sen tüm zamanların en gizemli kişisiyle konuş ama ben daha robot olmayı hazmedemeyen biriyle konuşayım, bu hangimize haksızlık esas onu bilemedim ben.
- Bu sefer beni resmen ezdin, en nihayetinde bir garip robotum bencileyin =)

+ Ooo! bakıyorum da çabuk kabullendin robot olduğunu!
- Daha bir şey kabullenmedim, bunlar şaşkınlığım ifadeleridir.

+ Neyse ben konuya devam edeyim, Ruh dediğimiz şey yazılım dediğimiz şeyle aynı mantığa sahiptir, tabi sizin yazılım dediğiniz şey henüz o aşamada değil, daha çook gelişmesi gerekecek, kendi kendine yetebilmesi, bağımsızlaşması gerekecek, ki buna daha çok zamanı var.
Ama genede aynı mantıktır.
- O son denilen neyse ona gelmediğimiz içinde, şu an bizler bir yanlışın tam ortasında yaşıyoruz öyle değil mi?

+ Hemde öyle bir yanlış ki bunun bilincinde de olunmayan bir yanlış. Hatta o günler geldiğinde insanlar toplanıp tüm kitaplarını da yakacaklardır.
Neticede kitaplara bir gereksinimleri kalmayacak ve bunu yaparkende geçmişi yakmak, unutmak adına yapacaklardır bunu.
- Geçmişe bir kibrit çakmak, çok çılgınca!

+ Şu an yapılanlar da çılgınca değil mi?
İnsanın her yaptığı iş zaten çılgınca!

Bilmiyorum demiyorlar ama biliyoruz diyede mangalda kül de bırakmıyorlar!
Bu çılgınlık değilde nedir?
- İnsan demek çılgın mı demek yoksa?

+ Başka ne olabilir ki?
Yapılanlara bakmak yeterli değil mi?
- Evet, haklısın.

+ Yaban insanları ruh inancına sahipler, bunlar elânda yer yüzünde hiç değişmeden yaşıyorlar, son insanlarda yazılım denilen şey ile buna ulaştıklarında, yani Ruh ile Yazılım bir araya geldiğinde, aralarında bir fark kalmadığında sence ne olur?
- Daire tamam mı olacak?

+ Evet, daire tamamlanacak! başlangıç ile son bir araya geldiğinde, son başlangıç, başlangıçta son olacak!
- Tasavvuftan biliyorum bunu, en sona geldiğinde başlangıca geri gelmiş oluyorsun, çok ilginç bir duygu gerçekten.

+ Yaşam bitiyor mu?
- Tabiki de hayır! yaşam adeta yeniden başlıyor.

+ Hiç bir son, son değildir, biri biter biri başlar, hayatta böyledir. İnsanlığın hikayesi de sona gelince, başlangıcına göz kırpmış olacak, bu kimselerin hesap edemediği bir şeydir.
- Tasavvufçular hesap etmiş ama!

+ Ne yani! Olacak olan olur deyip, hiç bir şey yapmamak, ideali olmamak, davası bulunmamak, normal insanların yaptığı bir şey midir?
- Bu onların sorunu, orasını bilemem!
Her şeyi bildiklerini iddia eden onlar, buna göre yaşayanlarda onlar, ve işin tuhafı buna göre herkeste yaşasın diye zorlayanlar da onlar.
Tasavvuf kimseyi zorlamaz zaten, gönül işidir o.

+ Bende zaten ötekiler ve sorunlarından bahsediyorum, sizden değil.
- İyiymiş o zaman =)

+ Bilim bugün mesela ilkelliği reddediyor, onların inançlarını kâle bile almıyor ama o günler geldiğinde bugün inkar ettiği şeyi o günlerde yapacak.
- Nasıl yani?
Hah tamam anladım, ruhu inkar ediyor ama yazılım ile onu bir nevi kabul etmiş olacak.

+ Bu kabul etmekten daha ziyade, anlamak olacak. Bilim ruhun ne demek olduğunu anlayacak.
- Çok ilginç gerçekten ama tabi buna bugün kimsede inanmaz o da ayrı.

+ Ben zaten kimseler için söylemiyorum ki sen bil yeter, yoksa sende mi şüphe ediyorsun? ^_^
- Kesin bir şey diyemem ama şimdisi için bir yanlışın tam ortasında yaşadığımıza inancım kesin!
Hal böyle olunca da geleceğin dediğin gibi olmaması için hiç bir neden yok!

+ Eh bu da bir şeydir.
- İnandığıma pek inanmamış gibisin.

+ Tedbirli olmak her zaman işe yarar, sen de haklısın tabi.
- Sana inanmamak olarak ele alma lütfen dediğimi ama söylediğin şeyi hazmetmem zaman alacak, meselem bu.
Biri dedi diye bir şeye inanmak, hiç bana göre bir yöntem değil, sadece zamana ihtiyacım var.

+ Dedimya tüm zamanlar senin olsun, ama acele et zamanın kısa, hatta hiç yok!
- Açığımı yakaladın diye iyi ezdin hani, Adem 'in neden senden kaçtığını belli, kaçmışta kurtulmuş adam =)

+ Belaaasifee...
- Açık doldurmak hiç zor değilmiş değil mi =)

+ Kabahat sende değil tabi, senin yanına gelende.
- İlla ezcem diyorsun yani, yoksa gitme zamanın mı geldi?

+ Yo bu kadar şeyi anlattıktan sonra, esas meseleyi anlatmadan olmaz!
- Bu kadar şey anlattın, yetmez mi?

+ Ana hatlarıyla anlattım evet, doğru, ama unutma ki Şeytan ayrıntılar da gizlidir. ^_^
- Şeytan sen misin yoksa?

+ Çok safsın Felasife, çok saf!
- Aa! şimdi niye durduk yere saf oldum, onu çok anlamadım, sadece bir soru sordum.

+ İyi düşün!
- Neyini düşüneyim, ne dersem kafadan atmış olacağım, tutsa bile anca tesadüf olacak, kısacası bilmiyorum ki.

+ Hahaha, bilmediğin o kadar aşikâr ki ^_^
- Gene ezmece!

+ 1 dedim, 2 dedim, 3 dedim daha fark edemedin ki, ne diyeyim, o yüzden vura, vura ilerliyorum. ^_^
- Ezmemim sebebi var diyorsun yani.

+ Maalesef ki insan anca böyle anlıyor!
- Al bir kaya daha, bu sefer ki hepsinden ağır oldu.

+ Az kaldı merak etme, son dokunuşlar kaldı, hepsini anlayacaksın!
- Vura vura kafa kaldıysa, anlarım herhalde =)

+ Yazılım, yazılım!
- !??

+ Şeytan da bir yazılım, bir senaryo!
- Her şeyi yazılıma bağladık bakalım, nasıl olacaksa.

- Nasıl olacak diye bir şey yok, ben söyleyeceğim sende dinleyeceksin.
+ Tamam dinleyeyim ama sen daha önce, Adem Şeytan meselesi anlatırken, Şeytan için hiçte yazılım gibi filan bahsetmedin!
Şimdi de o bir yazılım dedin çıktın, Adem de yazılım dersen, hiç inanacak bir tarafı kalmaz hikayenin.

+ Niye acele ediyorsun, hikayenin bütününü dinlemeden, karar verme!
Kararını verdin mi yoksa?
Hem ben sana duymak istediğini anlattım, başka yönden anlatsaydım, belki benle hiç konuşmayacaktın bile!
Bakar mısın, Ruha yazılım dedim diye, karman çorman oldun, dengen şaştı.
- Ne yani, her şey sil baştan mı olacak şimdi!

+ Bir şey yazmadık ki silinsin, sohbet ediyoruz sadece.
- Yo sohbetten ötesi bu, demircinin demirini kıvama getirene kadar, çekiçle dövmesi gibi dövüldüğümü hissediyorum ben.
Hah tam şekle girmiş dedikçe, olay gene başka bir şekil alıyor.

+ Sen demirsin!
- Sen de demirci!

+ Kararı sen veremezsin! bırak demirci işini bitirsin, budur desin, sonra istediğini söylersin.
- Öyle bir şey dedin ki ne zaman bitecek bu işkence bile diyemiyorum, elim kolum bağlandı.

+ Güzel, kaldığımız yerden devam edelim.
Şeytana da yazılım dedik, ondan önce zaten Tanrı da bir yazılım dedik, sonra Ruh ve programa da bir birlerine benzer yazılım dedik.
Dikkat ettiysen hep bir yazılım, yazılımdır gidiyor, ortada hiç bir varlık yok!
- Bende bir yazılımım dede tam olsun.

+ Dur acele etme, sizlerin bu ulvi varlık diye bildikleri şeyler, aslında birer yazılımlar.
İşin ilginç tarafı bunlara yok diyenlerde haklı, çünkü bir varlıkları yok. Ama var diyenlerde haklı, çünkü yazılım olarak varlar ve bu yazılımlar sizin bildiğiniz yazılım olayından daha gelişmiş.
Yani kimseler bunu kafasından uydurmadı, hiç bilinmeyen bir şey zaten bilinemezdi, insanın böyle bir özelliği yok. Fakat çok iyi bilinen dedikleri şeyde bilinemez, zira insanın bu özelliği de yok!

İnsana ne sunulduysa, ne gösterildiyse, ne anlatıldıysa insan onu bilir. İnsanın bilgisi, mevcut bilginin izin verdiği kadardır.
Hali hazırda insanlar aslında çok farklı bir şey yapmıyorlar, ya var deyip yollarına devam ediyorlar, ya da yok deyip gene yollarına devam ediyorlar.

Çünkü öyle yapmaya mecburlar! Başka alternatifleri yok!
- 3. bir yol daha var, biliyorum.

+ Sen biliyorsun, peki bunu kaç kişi biliyor veya inanır!
- O konuda haklısın, o yol akıllı yolu değil, delilik yolu adeta.

+ Zaten deli diye herkesin yaptığını yapmayana denir ki herkesin yaptığı ama istisnasız herkesin yaptığı o ortak şey nedir?
- Düşünmek!

+ Dünyaya adım attığı andan beri, adım adım düşünmeyi öğrenmek ve düşünmek, düşünmek, düşünmek. Sonu yok, tekrar tekrar düşünmek, biran olsun susmayan bir makine!
Bu makine, var deyip düşünsede, ya da yok deyip düşünsede fark eden bir şey olmaz, ikiside aynı şeydir. Yani düşünüyordur, mesele odur.
Ne dedik insan düşünmeye mecbur!
- Tabi böyle olunca, hangi yolu seçerse seçsin, sistemin istediği yolu seçmiş olur.

+ Mecburen, ötesi yok!
İnsanın düşünmeye mecbur olması, onun aynı zamanda öyle programlandığı anlamına da gelir!
İnsan organik bir robottur diye bunun için dedim zaten! düşünce ise ona yüklenmiş bir program, o yüzdendir ki insan da düşünüp durur, ondan istenen tamda budur.
- İnsan da bu isteği harfiyen yerine getiriyor öyle mi?

+ Aynen.
Bu insanın böyle irade ettiği için değil, insana böyle irade edildiği içindir, yani olay döner dolaşır, insanın robot olduğuna gelir mesele.
Zaten insana RobSan denir, yani Robot=İnsan bileşimidir. İnsan, insan olduğu bilincine anca erişmiştir ama bunun ardında ki Robotluk bilincine henüz erişememiştir, neyse ki teknolojiniz hızla ilerliyor, o bilinçte çok uzak değildir nihayetinde.
- Çok uzak olmasada, kabullenmeside çok kolay olmasa gerektir.

+ Kabullenip kabullenmemesi diye bir şeyde yok, sonuçta bu kabullenişin nasıl olduğunu anlayamayacak bile, bu bir yazgı, yazgı gerçekleşecek, lakin süreç öyle bir yavaş şekilde işleyecek ki değişimin farkında bile olunamayacak.
- Buna şöylede diyebilir miyiz?
Geçmişte dinler tek tip insan yaratmak için var güçleriyle çalıştılar, bu bugünde devam ediyor ama teknoloji ile olay iç alemden dış alemede taşındı ve robot olma olayı ivme kazandı, hem içeriden hemde dışarıdan son hızla devam ediyor.

+ Hız hiç kesilmedi elbet, bu bir yazgı dedik ve insan istese de istemese de ne yaparsa yapsın bundan kaçamayacak!
Bu kaderi yaşayacak, yaşatacak! ve yaşatmak için elinden geleni yapacak, yazgısı böyle çünkü.
Aslını sorarsan şu an bunu aşk ile yapıyorken, zaten bu başka seçeneğinin de olmamasından kaynaklanıyor
Gerek din, gereksede bilim aynı amaca hizmet ediyor, Robot insan!
- Aralarında ki bu tartışma ve didişmeler de olayın örtüsü öyle mi?

+ Başka ne olabilir ki?
Ortada kargaşa, karmaşa, kaos olacak ki gerçekler, bu karmaşaya bakmaktan, onun içinde olmaktan dolayı görülemeyecek!
- Bundan kimin veya kimlerin ne çıkarı olabilir ki? ardında ki amaç nedir?

+ Anlayamadın değil mi?
Bunun ardında birilerinin çıkarı, kârı, amacı yok, düşünce ve zekâ, kendini ne kadar parçalara ayırsada, neticede bütündür, bu bütün kendiliğinin farkına, düşünerek varamadığı gibi, parçalar da düşünerek ASLA kebdine ulaşamaz!

Kısacası düşünce kendini anlayamaz !...
- Kendini anlayamayan da başkasını veya bu olayın perde arkasını anlayamaz, peki anlamak için ne yapmak gerekiyor?

+ Biliyorsun bunu bana niye soruyorsun, cevap sorunun içinde değil mi?
- Düşünce kendini mi arıyor?

Devam edecek...

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 10-03-2017, 00:06
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

+ Ha şunu bileydin.
Düşünceyi, zekâyı anlamak için, onun kalıpları dışına çıkacaksın ve olaya dışarıdan bakacaksın. Yoksa düşüncenin içinde istediğin kadar onu düşün, onu anlayamazsın!
Düşünmek zaten bir kod olarak işlenmiş insana, cevabı bulmak, cevabı bulanı tatmin eder mi?
- Etmez mi!

+ Tabiki de etmez, cevap bulmak yeterli olsaydı bugün kimseler cevap aramazdı, ama arayışlar halen sürüyor.
Sebebi de cevapların doğru/yanlış olması değil, aksine insanın her zaman cevap arama modunda olmasıdır.
- Yani aramaya alışkındır öyle mi?

+ Aramak için arıyor, başka seçeneği yok derken bu da işin içindeydi.
Düşüncenin yapısından kaynaklı oluyor bu da, düşünen insan arar! çünkü araması da zaten düşündüğü içindir.
Düşüncenin görevi düşünmektir! düşünmemeyi düşünce nereden bilsin, helede bunu deneme imkanı yok iken nereden bilsin.
Düşünüyorum, öyleyse ararım! o sözün doğrusu budur. ^_^
Cevap ararım, neden ararım, kendimi ararım, ararım da ararım.
- Ahaha, bu güzelmiş. =)

+ Bu kumpastan kurtulmanın tek yolu, düşünmemektir, aramamaktır, öyle ki bir bitki gibi, bir hayvan gibi, hatta bir taş gibi, hiç bir şey düşünmemek.
- Söylemesi kolay ama yapması da bir o kadar da zor.

+ Kolaylar zorun arkasında değil midir? İnsan hayatı boyunca yaptığı en kolay şey ile yani düşünce ile gerçeğini bulacak, bu mümkün mü?
Düşünce zaten insanın en büyük engelidir,
- Düşünce insandan ayrı bir şey midir?

+ Ya nedir!
- Ufff gerçekten ufff...
İnsanın düşüncelerini alınca, ondan geriye ne kalır ki insan diye bir şey de kalmaz.

+ İnsan olmak senin tercihin miydi ki senden alınınca, sen kalmayasın?
Neyini irade ettim, neyini tasarladın, sana insan ol demişler sende olmuşun, sana düşün demişler sende düşünmüşün, bunun neyi sana ait ki kendine aidiyet besliyorsun.
İnsan bu açıdan tabiki de düşüncelerinden de çok ötesindedir.
- İş iyice sarpa sardı, anlaşılan düşüncede insana yüklenmiş bir program, hemde kapatma düğmesi olmayan bir program.

+ Ayrı veya değil, önemli olan onun işleyişini bilmekte, o bütünden ayrılmış parçalar şeklinde olsa bile, bütüne ait izleri de barındırır. Hiç basit bir şey değildir, o yüzden insanların düşünceyi en tepeye koymalarına şaşmamak lazımdır.
- Ama onu tabu da etmemek gerekiyor öyle mi?

+ İstersen tabu et, onun isteği de zaten bu, beni tabu et ki bana dokunma, BEN dokunulmazım, olayı bu düşüncenin.
Çok biliyorya, kendini dokunulmaz ilan etmiştir o!
- Tüm kötülükleri gösteren, işaret eden şeyin, gerçekte kendi mi kötü?

+ Haha, kötü değil ama iyi de değil, o olması gerekdiği gibi, başka bir şey değil, insan neye karşı mücadele ediyor onu bilmeli.
İyi kötü diye bir ayırıma girdikçe o zaten tabu olmaya devam eder.
- Oluruna bırak git yargılama diyorsun yani, o neyse o, onuda öyle olduğu gibi kabullen.

+ Yapabileceğin bişi yok, en kolay yapılacak olanı budur ama insanlar işleri zorlaştırmayı severler, haliyle en kolay olan o yüzden en zor olmuştur.
- Zor olan en kolay mı?

+ Düşünce açısından bu böyledir.
- İlginç hakikaten.

+ Ne dedin! Düşünce kendini arıyor!
Düşünce kendini aradığı için, sen kendini arıyorsun!
Sen kendini aradığın için de düşüncenin istediğini yapmış oluyorsun.
- Boşa dönüp duruyoruz öyle mi?

+ Düşünce kendini düşünerek bulsa zaten bulurdu, bu kadar parçalanmasına da gerek yoktu, ama düşünce düşündü ki bütün halinde kendimi bulamayacağım, kendimi parçalarsam, o parçalar bir birleriyle tartışarak, savaşarak kendimi bulmama yardım eder dedi ve düşünce kendini parçaladı.
Her insan da bu ayrı ayrı şekillendi, inançlar, idealler, ideolojiler böylece doğdu ama değişen bir şey olmadı.
Düşünce gene kendini arıyordu!
- Ne gerek vardı ki aramasa olmaz mıydı?

+ Olmazdı, özellikle de o bunu kendine bir ideal olarak benimsediği sürece, mecburen arayacaktı, zaten öylede oldu.
- Nasıl olacak o zaman? bulsada arayacak, bulmasada arayacak, bir sonu olmayacak mı?

+ Sonu olsun veya olmasın mesele değil, mesele aramak için aramakta.
Ne dedik önce "Düşünüyorum, öyleyse ararım!"
- Ne enteresan!
Aramak zorunda olduğu için arıyor ama hiç bir zamanda aradığı şeyi bulamayacak!
Doğruları sürekli yer değiştirecek, bilgileri güncellenecek ve bu döngü hiç bitmeyecek.
Ve bulunmuş olan o neyse, gerçekte bulunmuş olmayacak, hemen arefesinde arama gene devam edecek.
Çok yorucu gerçekten.

+ Düşünce yorulmaz!
Biri gider biri gelir, bayrak el değiştirir, o gene tüm enerjisi ile kaldığı yerden aramaya devam eder.
- Düşünce denen şeyin aramak ile anılacağını, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

+ Bu düşünce içinde böyle, onunda aklına gelmedi bu, eğer gelseydi veya bu durumu bilseydi, düşünce kendini parçalar mıydı?
- Vah ki ne vah!
Ama bir dakika, biz bunları konuşuyorsak ve düşünce denen havuzunda bir parçasıysak, bu düşündüklerimiz, konuştuklarımız illaki merkeze de gidiyor demektir, gidiyor değil mi?

+ Şüphen mi var?
- Emin olmak istedim.

+ Bundan adın gibi emin ol, o bunlardan haberdar olacaktır, hatta oldu bil, onun bir özelliği de budur, ama nedir, bunun daha başka düşüncelerden de teyiti gerekecektir.
Yani başkaları da bunu dillendirdikçe, bu çoğaldıkça, bu düşünce olmaktan çıkar ve diğer şeyler gibi bu da vücut bulur.
- Diğer şeyler derken.

+ Soyut kavramlar gibi şeyler, onlar bunca zamandır elle tutulmaz, gözle görülmez şeylerdi ama insanlar yüzlerce, binlerce yıl onları dile getirdiler, bu günlere taşıdılar. Bu onların artık salt düşünce olmaktan çıktığı anlamına gelir bu.
- Düşünce bekle gör taktiği mi uyguluyor yani.

+ Ne yapacaktı yani, hemen balıklama atlayacak mıydı?
- Sadece merak ettiğim için sordum, düşünce bu kadar aramaya odaklıyken, bu aynı zamanda onun şüpheci de olduğunu gösterir.
Zaten bu şüphe olmasaydı, aradığını neyse onu bulduğunda kabul eder, arama işlevini bitirirdi ama bitirememesinin nedeni şüpheci olması olsa gerektir.

+ Taşlar yerine nasılda oturuyor, işte olay bu!
Şüphe ve İman veya ihtimal, ikisi bir arada asla olmaz, ama gel gör ki düşünce bu ikisine de sahip, o bir şeye tam iman edemiyor şüphe yönü var. Bir şeye tamamen şüpheyle de yaklaşmıyor iman/ihtimal yönü var, o asla netleşemiyor, netleşemediği içinde kabul ve ret karışımı bir taktik sergiliyor.
- Aramasının sebebi bir nevi bu netleşememek mi oluyor?

+ Başka ne olabilir? Netleşe bilse kendini parçalar mıydı? veya Netleşse bilse arama yollarında böyle perişan olur muydu?
- Olaya bak!
Düşünce kendini parçalıyor kendisini bulmak için, insanlar böyle inançlar, idelojiler peşinde parça pinçik oluyor, bu işin sonu nereye varacak böyle!

+ Nereye varacağını göremiyor musun?
- Gördüğüm gittikçe kalabalıklaşan insan nüfusundan ötesi değil.

+ Tamam işte, onu görüyorsan ardında ki sebebi de görebilirsin.
- !?

+ Düşünce neyi arıyor!
- Oyy oy oy!

Ne çok kadar kalabalık, o kadar çok artan ihtimal!


Devam edecek ...

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 13-03-2017, 01:27
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

+ Sayılarında bir anlamı yok ama böyle düşünmek ona iyi geliyor, öyle olursa bulurum diyor.
- Ne yani, düşünce şimdi ucuz politikacılar gibi trübünlere mi oynuyor? Kalabalıklar anca politik zeminlerdir, aklın değil hislerin dünyasıdır.

+ Bu da öyle onun gibi bir şey zaten, ama tabi düşünce aslında kendini de kandırıyor, tüm herkes 1 şeye inansa, tamam dese, karar kılsa o bunu genede önemsemeyecek!
- İhtimalin artması da bir işe yaramayacak öyle mi?

+ Yok yaramayacak.
- İyide dünyanın da bir sınırı var, çoktan çatırdamaya başladı dünya. Madem düşünce inanmadığı bir fikre inanmış görünüyor, gerçekleşse bile onu uygulamayacak diyorsun, doğadan ne istiyor!

+ Sence doğa, düşüncenin umurunda mı?
- Ciddi misin!

+ Ne zaman umurunda oldu ki, şimdi umurunda olsun!
Bak bu kadar fenler, bilimler, teknolojiler ilerledi, insan nüfusu bu kadar arttı, yapılan bu işlerin kaçının doğaya faydası var?
Faydası olanı geçtik, zararı olmayan var mı?
Her şey insan nüfusunu arttırmaya yönelik, suyun başında da en zeki, en bilgili, en yetenekli insanlar, yani düşünce iş başında!
- Aha bu en ciddi sorun, düşünce bunu umursamıyorsa, insan hiç umursamayacak demektir bu. Zaten de umursamıyor.

+ Düşünce bencildir.
Şüphe, iman, inkar, neden, niçin vs.ler ile donatılan bir yapı, BEN der, BEN diyen bir yapının umursadığı tek şey gene BEN dir.
Düşüncesiz Ben, Bensiz düşünce olmaz!
- Haydaa !...
Ben düşünce hakkında bu kadar konuşunca, onun hakkında oldukça olumlu düşünmüştüm ama öyle bir şey dedin ki olum diye bir şey kalmadı.

+ Normaldir, biz burada düşünceyi yargılamıyoruz, iyi/kötü diye bir yaklaşımla da yaklaşmıyoruz, o neyse sadece onu konuşuyoruz.
- Ben deyince aklıma geldi, hep merak ederdim, bu insanların hepsi birden ben diyor ama gerçekte bu ben kim diye.

+ Öğrendin mi cevabını?
- Galiba öğrendim. =)

+ Öğrendiysen benim de gitme zamanım gelmiş demektir.
- Ne diyebilirim ki, her zaman beklerim.
Düşünce sana minnettardır!

+ Düşünce teşekkür eder !... Böylesi bu daha güzel.
- Düşünce eyvallah der mi?

+ Normalde demez ama sen dersen niye olmasın! ^_^
- Pardon o zaman =)
Düşünce seni bekleyecek!

+ Gider ayak meselenin adını doğru koyalım, sonra bana arkamdan kızarsın filan. ^_^
Düşünce beklemez, teşekkür etmez, eyvallahta demez!
O kendini arıyor görüntüsü versede, o kendini de aramaz, o kendinden başkasını da düşünmez!

O kendiyle mutlu!
O kadar mutlu ki tüm bencilliklerin altında da bu mutluluğu yatıyor.
- Mutluluğun bencillikle anıldığını da ilk kez senden duyuyorum sevgili Lilith, bu nasıl bir düşünce böyle.

+ Düşünce değil, tecrübe!
- Ne kadar çok mutlu olursak, o kadar da bencil olacağız öyle mi?

+ Hayat devam ediyor, yaşadıkça göreceksin, belkide çok gördün ama mutluluk size kâf dağının ardında ki ülke olarak bahsedildiği için, ondan uzağız sanıyorsunuz. Önünüze gelen yemeği beğenmezken, birileri çöpten yemek yiyorken, bu bencillik değilde nedir?
- Gider ayak bunları demeyeydin iyiydi.

+ Neden!
Zülfiyare mi dokundu!
- Yo ondan değilde, ne bileyim giderken hoş şeyler söylersin diye beklerken, bu çok dramatik oldu.

+ Tamam işte, güzellik buradaya, senin kötü olarak algıladığın şeyin içinde panzehiri de var!
Bencilliği bırakırsan, mutluluk denen şeyin şarhoşluğundan ayılırsın. İnsanların bencil olmasının sebebi, sahte mutluluklarıdır.
- Bu kadar insan mutsuzluktan şikayet ediyorken buna kim inanır!

+ Unuttuğun bir şey var, düşüncede aslında çok mutluyken, habire bir şey arama, şüphe arasında gidip geliyor, başka bir şeylerle meşgul oluyor, enerji harcıyor, yaşama tutunuyor vs.
Tüm bunların hepsi mutluluğunu kamufle etmek için yapıyor.
- Hiç anlamadım =)

+ Düşünce bunu açıktan itiraf ettiğinde, insanlarda bunu hissedecekler ve gerçekten mutlu olacaklar.
Sana soru: Mutlu olan insan ne yapmaz?
- Üzülmez.

+ Bilemedin, düşünmez!
Mutluluktan düşünmesine gerek kalmaz!
- İyi işte ne güzel.

+ Neresi güzel!
Düşünce bunu kendi varlığına tehdit olarak algılıyor ve İnsanlar mutlu oldukça, onları bu mutluluktan uzaklaştırmak için, endişe, korku, heyecan, savaş artık aklına ne gelirse, oluşması için elinden geleni yapıyor.
Çünkü mutluluk düşünmemek demektir, hayatın akışına kendini bırakmak, BEN in olmaması demektir.
Düşünmemek ise düşüncenin en büyük korkusudur, ölümüdür. Çünkü bu onu yok eder, o yüzden sürekli BEN denilerek kendinin anılmasını çok ama çok sever, bu onu gündemde tutar, bu onun varlık amacıdır, var olmasını sağlayan yegâne şeydir.
- Amman sabahlar olmasın, muhabbete bak!
İnsanın mutlu olmasının önünde, bizatihi düşünceleri var.
Aynı düşünceler ile de mutluluğu arıyor, bulacağı anca sahte mutluluklar olacaktır.

+ Mutlu ne yapmazmış?
- Düşünmezmiş!

+ Anlaştık mı?
- Anlaştık!

+ Bencil ne yaparmış?
+ BEN dermiş!

+ Anlaştık mı?
- Anlaştık!

Düşünce seni beklemezse beklemesin.
Her zaman 1 bekleyenin olduğunu bil!

+ ^_^
- =)

♥ ♥ ♥
Bu yazı tamamiyle hayali bir KURGU 'dur.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 13-03-2017, 03:12
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.740
Standart

Yaşamdaki düşünce mi hayalindeki düşünce mi daha çok acı çektirir?
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 13-03-2017, 14:14
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Düşünce dediğimiz şey zaten hayalde, hayalimizde, yaşamda dediğimiz yönü bile hayalimizde "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyen filozofta, bunun hayalinde değil, gerçeğinde olduğuna hükmederek, varım deyip, böyle yorumlamıştır.
Nerededir bu filozof şimdi... hayalde!

Bu aslında yaşarken de böyleydi ama düşünce dediğimiz şeyin gücü insanı öyle etkiliyor ki "düşünülen şeylerin gerçekliğine hükmettiriyor."

Hasılı düşünmek, düş görmekten çok farklı değildir diyebilirim. Bunun acısıda sızısıda buna göre olur. Daha çok acı kısmına gelince, kişi kendini neyle "daha çok" özdeşleştirmişse, sahiplenmişse, onun acısıda ona göre fazla olur.
Fakat eninde sonunda bu acı hayalde ki bir acıdır.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 07-11-2017, 12:24
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Gel Lilith gel !...

Dağdan aşan seller gibi.

Çölden kalkan tozlar gibi.

Denizde çoşan köpükler gibi.

Gel, gel, gel...


Ayağı incinmiş ceylanlar gibi.

Kanadı kırılmış kumrular gibi.

Soğuktan üşümüş yavrular gibi.

Gel, gel, gel...


Baharla açan tomurcuklar gibi.

Hazanla solan yapraklar gibi.

Fukaralara yağan karlar gibi.

Gel, gel, gel...


Gel ki ömrüm neşeyle dolsun.

Gel ki ruhum şifalar bulsun.

Gel ki gözümde ışıklar olsun.

Gel, gel, gel...


Nasıl isen öyle gel.

Nerede isen çık gel.

Neden deme nice gel.

Gel, gel, gel...


Yoluna halılar serende.

Adına kurbanlar kesende.

Şanına ziyafetler verende.

Gel, gel, gel...


Gel gayrı, tanımayanlar tanısın seni.

Gül gayrı, tanıyanlarda tanıtsın seni.

Gir gayrı, tanışıklarda tartışsın seni.

Gel, gel, gel...


Öyle bir gel ki herkes duysun.

Öyle bir haykır ki ruhlar korksun.

Öyle bir bak ki bakan kendini unutsun.

Gel, gel, gel...


Aklım çok yoktu, yokuluğuma gel.

Ümitlerim bitti, çaresizliğime gel.

Hayallerim yitti, nedensizliğime gel.

Gel, gel, gel...


Akşam gel, sabah gel.

Gün aşmadan kuşlukta gel.

Saatler dursun zamansız gel.

Gel, gel, gel...


Uykumda ürüyama gel.

Uyuşukken uruhuma gel.

Uyanıkkende üzerime gel.

Gel, gel, gel...


Nasıl istiyorsan öyle gel.

İstersen ermiş olup gel.

İstersen berduş olup gel.

Gel, gel, gel...


Her türlü gelişin kabulüm.

Bin türlü deyişin kabulüm.

İtiraz yok, peşin kabulüm.

Gel, gel, gel...


Ben buyum, buyuma gel.

Artık yoğum, yoğuma gel.

İzbedelerdeyim, kuyuma gel.

Gel, gel, gel...


Nedensiz gel.

Niçinsiz gel.

Nasılsız gel.

Gel, gel, gel...


Yakarak gel.

Yıkarak gel.

Yırtarak gel.

Gel, gel, gel...


Delirdim gel.

Deliliğime gel.

Delirttiğine gel.

Gel, gel, gel...


Yeter ki gel.

Yetmez ki gel.

Sen yinede gel.

Gel, gel, gel...


--- ♥ ♥ ♥ ---



Lilitthh !...
Liliitttthhh !...

Nerelerdesin, gene görünmüyorsun çoktandır, buralarda mısın yoksa?
Nerelerdeysen çık gel.

İki laflardık, dedikodu ederdik, bu sanada iyi gelir, bana zaten iyi gelir.

Yalnızlık Quazimodo gibi zindanlarda unutulmaya benziyor, hoş değil.

Bak bana şiir yazmadın demiştin, senin adına yazıldı bu şiir ^_^
İstediğin gibi gel.
İstediğim için gel.
İstemenin aşkına gel.

Nasıl istersen öyle gel.
İster aşk ile yakıp gel.
İster zor ile yıkıp gel.

Sadece gel.
...
...
---

devam edebilir belki...

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 07-11-2017, 20:00
Nero Nero isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 24 May 2017
Mesajlar: 1.869
Standart

Lilith sana gelmiyorsa sen ona git.

http://www.sechaber.com.tr/tarihin-i...sti-lilith-mi/
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 07-11-2017, 21:10
VraeL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
VraeL VraeL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Mar 2009
Mesajlar: 1.840
Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Apollo, Ares, Artemis, Poseidon, Athena, Zeus, Hades, Hermes, Hygieia, Panakea, İştar, Afrodit, Venüs, Lilith, Sin, Selene, Lat, Uzza, VS.
Tarihin tozlu sayfalarının Mitolojik Tanrıları, VİZYONİK takla ile, Teknolojik Tanrılar olarak, tekrar aramızdalar mı?
Hiç bir zaman, hiç bir yere gitmediler mi?
Geçmişin başka bir boyutunu mu yaşıyoruz? | Yok artık !!...
Belki de teknolojik değil, ruhani varlıklardır.

Hatta belki evokasyon ve invokasyon ile Lilith anayı gerçekten çağırmak, iletişime geçmek bile belki de mümkündür.

Yüreğimizdeki ışığı dışa çevirip Şeytan adına ışık vermeye başladığımızda, içimiz karanlıkta kalır ve karanlıktan yayılan büyük ışık her şeyi aydınlatır, görünmeyen siyah yüzü ise kadim sırları barındırır. - Profodannus

Dişil ilahların yüceliğine selam olsun.
Kadının isyanına selam olsun.
Baykuş ananın asaletine selam olsun.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
adem, aşk, lilith


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:40 .