Allaaaahhu Ekber´isimli üyeden Alıntı
Bilmek demeyelim de Hissetmek lazım.
Ben edebi şiirlere bayılırım.
Hatta ben de bu konuda edebi şiirler denemişimdir defalarca, yeri değil ancak aşağıya bir tanesini alıntılıyorum.
|
Ilımlı yaklaşımın için teşekkürler, neticede şiir olan veya adının geçtiği bir yerde tansiyonun düşmesi herkesin menfaatine olan ortak bir paydadır.
Bu arada şiiriniz başarılı, zira bir duygu varsa ben ona zaten bir başarı gözüylede bakarım, gerçi benim başka kriterlerimde var ama olsun, duygu duygudur..
Tartışalım dediğiniz düzeye gelince, aslında bu forumda ciddi bir bilgi düzeyi var ve çoğuncada tartışılmıştır diye düşünüyorum..
örn. M.Akif 'in Çanakkale şiirinden gidelim.
Şimdi biz bu şiiri Arapçaya çevirelim ve Araplara okutalım, işin içine çeviri girdiği için duygu o millete zaten geçmeyecektir.
Öte yandan bu milletin ortak acılarını da bilmedikleri için, ne diye yazıldığını tam bilemeyeceklerine göre, anlamadıkları gibi, adamlara bak kabeyi yıkıp mezar taşı yapıyor, veya Kendi askerlerini bizim bedir aslanlarından üstün görüyorlar, sapıtmış bunlar vs. diyeceklerdir.
Şimdi bunlar müslüman, Türklerde müslüman, sorun nedir?
Sorun toplum dinamiklerinde; bizim o şiirini bugün en ateistimizde en dindarımızda kabul eder, çünkü o ortak bir acıdır, bir ağıttır.
VE sözle söylenemeyecek öyle şeyleri şair şiirle dile getirmiştir ki o sözler herkese hitapta ediyor.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Normalde bu sözleri sözle söylese biri belkide linç edilir örneklerini olmadı değil ama şair dediğim gibi herkese hitap ediyor bu şiirde...
Çünkü bu savaşta hep dindar Türkler ölmedi, dinsiz olanda Ateist olanda öldü, ve bu feryatlar bu topraklarda nasıl derler, bir enerji olarak duruyor..
İşte şair o enerjiye ulaşıp dinen belkide küfür denilen şeyleri alıp gönüllere adeta haykırıyor.
Şiir zaten gönüle hitaptır, o yüzden pek kimse itiraz edemez buna.
(
Mevlana gönül ve akıl konusunda ne gönül nede akıl der aslında, her ikisinide birleştirmekten bahseder.)
Şimdi Kurana gelince Arapçasını pek bilmiyoruz anlamıyoruzda ama şiirsel olduğunu herkes biliyordur, duymuştur, okunmasında ki ahenk sesler filan derken olay kopuyor zaten.
Bu yönden kesinlikle kuran önce Arapların gönlüne hitap ediyordur, akıl sonra geliyordur ki bu konuda ne kadar sıkıntılı olduklarını en azından icraatlarından biliyoruz..sonuçta uyamıyorlar kitaplarına.
Üstte dediğim gibi şiirden herkes anlamaz..
Şimdi bu kitap Türkçeye çevrilirken zaten bu şiirsellik, ahenk filan güme gittiği gibi, ortada zilyon tanede değişik anlamları olan kötü çevriler çıkıyor ki Türkçe kuranın gazete makalesinden bir farkı kalmıyor, tabii Arap olmadığımız için, M.Akif şiirinde ki gibi toplumsal bir mesajda geçmiyor bu millete, geriye kalan gibi bir Tanrı imanı sadece..birde namaz oruç gibi şeyler.
Herneyse olayı tekrar şiirsele getirelim, herkes anlamadığına göre neden şiirsel tercih?
Tanrı demek ki o milletin tam anlamasını istemiyor diyebiliriz aslında..
Din = ceza demek zaten, bir millete din geldiyse cezada otomatik kesilmiş demektir ki, şiirselde bu işler için biçilmiş kaftan gibi duruyor.
Böyle Tanrı olur mu diyenler olabilir elbette, neden olmasın, Tuzak kuranların en hayırlısıyım demişse o Tanrı, her yol beklenir ondan, Araplar iyi incelemeliler kitaplarını..