Tamermaster´isimli üyeden Alıntı
Özür diliyorum. (sizden değil bu siteye üye olan ve yorum okuyan değerli katılımcılardan)
Ben size desem ki gözleriniz var çünkü bu yazıları görüp okuyorsunuz ve her cümlemin okuduğunuzu varsaydığım bütün eylemlerinde bunu tekrarlasam 4 milyar insanın ortak görüşü hiç kuşkusuz bu adamın beyni çalışmıyor olur. Sen eğer 1400 yıl önce (ki ben sizlerin o tarihten daha önceki bir düşünme yetisine sahip olduğunuzu düşünüyorum) birkaç bin kelime ile konuşulup ama daha çok akıl yürüterek her şeyin yapıldığı bir çağda insanların bilmediği (bilmesine hiç gerek olmayan) beyin den bahsetmek aynı şeydir. Ben birisiyle konuşunca onun hangi kitapları okuduğunu, yaptığı işi, yapmak istediği işi, hayat felsefesini, kelime dağarcığını (varsa) bildiği dilleri ve ne derecede bildiğini okullu mu alaylı mı olduğunu okullu ise branşını ve milyonlarca bilgiyi alabiliyorum bu benim özel yeteneğim değil (birçoğumuz yanılmak la birlikte) biraz donanımlı insanlar böyledir. Kuran tesadüfleri bozan bir kitaptır ha bu neden bizi rahatsız ediyor öyleyse çünkü insanlar hayalleri sever aklının şaşırması varlığının tek gıdasıdır ama bir yandan da güven ister ama güven kısa yolla gelsin (alayım bende kalsın başkasından bana ne) sorumsuzca harcayayım der yani aslında adalet isterken adaletin kökü kurusun der ama Kuran ve daha önceki kitaplar bilimin aslı olan ölçüyü sunmuş.
|
Öncelikle bu sadece tanrının cahil ile cahil olacak kadar küçültüldüğünün izahı olur. Herşeyi bildiğini varsayan ve herşeyin üstüne koyduğunuz tanrı adına içler acısı bir durum olur ki, çöldeki bedevi amuda kalkarak konuşmayı doğru buluyorsa tanrı da amuda kalkmak zorunda değil. Bu arada kuran okuduysanız bencede beyine gerek yok tanrının işi beyin ile değil, tanrının işi oku itaat et modunda yoksa, sen tarık nedir bilir misin modunda yaklaşan tanrı tarık ne işine yarayacaksa onu söylerken elbetteki beyinden bahsedemez.(Bilemediği içindir ki, tüm cehaletin bildiği kalp hatasına düşmekte.)
Bu anlamda zeka ile hiç işi olmayan iki kelimede leyla moduna gelen, cennet ve huri adına yine insan kellesini göz kırpmadan uçuran savaşçı arapların ganimeti de yan cebine koyarak hayali bir tanrı adına beyin ile değil kol gücü ile islamı yaymalarının üzerinden asırlar geçti. Asırlar geçti ama o geri zihinler değişemedi. Çünkü, tanrı zekayı kalbe kitlediği andan itibaren müslüman kerdeşlerin zihinsel gelişimleride kalp kaslarına esir düştü.
Bakın çevrenize; islamın öngörüsüzlüğü içinde sentezlenen, 6 günlük dünya yer modeli üzerinden, ol diyince olduran, öl diyince öldüren, kurbanlar adadığınız tanrı ile yaşayanların ilkellikleri, kitaplarında melek destekli cihad öngörüsüne rağmen, herşeye gücü yettiğini varsaydıkları dilsiz ve bedevinin dilinden öteye geçemediği gözlenen arapların tanrısına, leyla modunda içindeki sözlere kanıpta, insanı insana kırdıran bir kaynağın içinden türeyen sevimli tanrı modeline iman etmekte olanlar, taş devri insan modelini günümüzde ne de güzel gözler önüne seriyorlar.
Tabi milyar tanesi bir araya gelip kabe etrafında binbir dua edip, görülmez melekler ile cihada çıkmayı denemiyorlar. Biliyorlar ki, dua ile kılıç ile kas ve kalp ile düşünme sanatı dahilinde füzeler kesilmiyor. Böyle olunca gavur icadı tüm teknolojileri kullanıp tüm ibadetleri kusursuz yerine getirdikleri halde bir taşı 1 cm kıpırdatamayacak bir hayali put tanrı modeline iman ederek, zihinlerini çalıştırmayı adet edinmiş insanların arasında kelam etmeyi tercih ediyorlar. Neden? İnanç bulaşıcı bir hastalıktır ama bu hastalık düşünmeyi bir kenara bırakmış ve saflık derecesinde her masalın peşinden koşmaya meyilli insanlara işler. Ortada bir tanrı modeli olmadığında tanrıya önlük giydirip ön sıraya oturtup sen sus tanrı iki kelimeyi bir araya getirmekten acizsin ben seni bir güzel eğiteceğim diyen sevimli müslüman kardeşlerimizin bu girişimlerini anlamak zor olmasa da, ortada zihinde tasarlanmış oldukça kusurlu putsal tanrımızın olduğu gerçeğini düşünen ve korkmayan zihinler rahatlıkla görür.