(...) Şunu belirtmek yerinde olacaktır ki, Muhammed, kendi çevresindekileri ve özellikle Sahabe'yi, kendisinden de kıskanç durumlara sokmasını ve onların bu konuda son derece bağnaz davranışlarını karşılamasını bilmiştir.
Ömer İbn Hattab'ın
"Hicab" ayetinin inmesiyle ilgili tutumu, verilecek örneklerden biridir.
Belirttiğimiz gibi, Hicab ayeti,
Ahzab Suresi'nin
59. ayeti olarak kadınların "tanınmayacak" şekilde örtünmelerini emreden ayettir.
Buhari ve
Müslim kaynaklarında yer alan hadislerden anlaşılmaktadır ki, kadınların örtünmeleri konusunda
Ömer İbn Hattab, bir çok vesileyle
Muhammed'in dikkatini çekmeye çalışmış ve örneğin:
"Huzuru saadetinize hayırsız kimseler giriyor, kadınlarınıza örtünmelerini emretseniz"
şeklinde müracaatlarda bulunmuştur. Söylendiğine göre, onun bu devamlı ikazları sayesindedir ki,
Muhammed, sözünü ettiğimiz ayetlerin inmesini sağlamıştır.
(375)
Fakat
Ömer, Peygamber'in kadınlarının
"çar ve çarşaf" giymelerini kafi bulmamıştır. Onların, diğer kadınlardan daha fazla
"muhadder" (kapalı) olmalarını istemiştir; yani gölge ve karaltılarını da erkeklerin görmesini asla uygun bulmamıştır. Bundan dolayıdır ki, onların hiçbir vesile ile evden dışarıya çıkmalarına izin verilmemesini beklemiştir. Yine bundan dolayıdır ki,
Sevde'nin "hacet" görmek için evden çıkmasına karşı itirazda bulunduğu olaya sebebiyet vermiştir.
Olay şudur: Yukarıdaki ayetin "nazil" olmasından sonra bir gün
Muhammed'in karılarından
Sevde, "bir lüzum ve ihtiyaç üzerine" evden çıkar. O zamanlar evlerde "hela" olmadığı ve bu ihtiyaç dışarıda bir yerde görülür olduğu için, herkesin yaptığı gibi o da işini bitirmek istemiş ve üzerine çarşafını giyerek kendine bir yer aramış.
Sevde iri yapılı bir kadın olduğundan çarşaf içinde bile olsa endamıyla onu tanımak kolaymış.
Nitekim
Ömer İbn Hattab onu görünce, evin dışına çıkmasına itiraz etmiş ve:
"Ya Sevde, iyi bil ki, vallahi sen bizce tanınmamış değilsin... ne cesaretle evinin dışına çıkıyorsun?"
diyerek kadıncağızı daha işini görmeye vakit bırakmadan, eve döndürmüş. Olayı anlatan
Ayşe şöyle devam eder:
"O sırada Resulullah, benim odamda akşam yemeğinde idi. Elinde de etli bir kemik vardı. Bu halde iken Sevde girdi ve - 'Ya Resulullah! Ben hacetim için evimden çıkmıştım. Ömer bana şöyle şöyle söyleyerek itiraz etti', diye şikayet eyledi... Bunun üzerine (Tanrı) Resul-i Ekrem'e vahiy gönderdi. Vahiy asari (Peygamber'den) kaldırıldıktan sonra ve elinde tutmakta olduğu et (kemik) parçasını yere koymaksızın Sevde'ye şöyle cevap verdi: -'Siz kadınları lüzum ve ihtiyaç üzerine (mesture olarak) evlerinden çıkmalarına izin verildi' buyurdu"(376)
Görülüyor ki,
Ömer, zavallı kadınların "hacet" için dahi olsa evden dışarıya çıkmalarına izin verilmemesi taraftarıdır. Böyle bir durumda kadının muhtemelen evin içinde bir yere pisliğini yapması gerekecektir ki, bu da evi oturulmaz hale sokmaya yetecektir. Bununla beraber kadınların evden çıkmalarına esas itibariyle karşıdır. Bunu fark ettiği içindir ki,
Muhammed, örtünme gereği yanında bir diğer tedbir olarak onların ortalıklarda fazla görünmemelerini uygun bulmuştur. Ahzab Suresi'ne yerleştirdiği:
"...Ey Peygamber'in hanımları... edalı konuşmayın... evlerinizde oturun; eski Cahilliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın..." (K. 33 Ahzab Suresi, ayet 32-33)
ayeti ile bu sorunu da halledivermiş ve böylece
Ömer gibi kişileri tatmin etmiştir. Fakat bunu da yeterli görmemiştir; kadınların dışarı çıkma heveslerini iyice yok etmek üzere her şeyi düşünmüştür. Bir kere kaşlarını inceltmelerini, yüz tüylerini almalarını, ziynetlerini göstermelerini ve buna benzer şeyleri yasak etmiştir. Öte yandan, hiçbir kadının çirkin kılıkta kendini teşhir etmeyeceğini bildiği için, kadınların güzel ve göz alıcı giysilerle dolaşmalarını önlemeye çalışmıştır. Onun bu düşüncelerine vakıf olup açıklayan
Ömer şöyle der:
"Kadınla(rınıza), evlerinin kapısında oturmamaları için, yeni elbise yaptırtmayın. Çünkü elbiseleri (güzel ve yeni) olursa kalblerinden dışarı çıkmak (dolaşmak) arzusu gelir."(377)
Gazali, bu düşünceleri daha da açıklığa kavuşturarak şöyle öğüt verir kocalara:
"Kadınlarınızın sokaklarda gezmemelerini istiyorsanız, onlara sevimli elbise giydirmeyin."(378)
Çünkü şeriatçıya göre makbul olan kadın; sokağa çıkmayan, başka erkek görmeyen ve kendi erkeğinin içini böylece rahat ettiren bu tip kadınlardır. Ve çünkü
Muhammed, bu tip kadınları tasvip eder olduğunu pek çeşitli vesilelerle ortaya vurmuştur. (...)
İlhan Arsel, Şeriat ve Kadın, Kaynak Yayınları: 232, 19. basım, Mart 2012, ISBN: 978-975-343-200-9, s.414-417
_______________________
(375) Bundan dolayıdır ki, evlenme ümidi kalmayan, ihtiyarlayıp oturan kadınları "tanınmayacak" şekilde örtünme zorunluluğundan muaf kılmıştır. Dış esvaplarını çıkarmaları halinde onlara sorumluluk yüklenmeyeceğini, fakat çıkarmamalarının daha iyi olacağını, ancak her halükarda süslerini açığa vurmamalarını bildirmiş, Kur'an'a ayetler koymuştur. Örneğin bkz. K. 24 Nur Suresi, ayet 31 ve 60; K. 33, Ahzab Suresi, ayet 33 ve 59.
(376) Sahih-i Buhari Muhtasarı..., Hadis No: 1723, c.11, s.155.
(377) Gazali, Kimya-ı..., 1979, s.178.
(378) Gazali, İhyau..., 1975, c.2, s.122.
Baslik, sayin Erdem Alaca tarafindan bolume kazandirilmistir.