Muhammed'in söylemesine göre Kur'an, Tanrı tarafından ilk önce tek lehçede gönderildiği için bütün Araplar tarafından anlaşılamıyor; çünkü Araplar yedi farklı lehçe kullanmaktadırlar. Bütün Arapların anlayabilmeleri için Muhammed, Kur'an'ın yedi lehçede gönderilmesini Tanrı'dan istiyor, Tanrı da onun dediği gibi yapıyor!
Kur'an'ın pek çok yerinde bu kitabın, herkes tarafından anlaşılabilmesi için,
"apaçık" olarak gönderildiği yazılıdır. Örneğin Zuhruf Suresi'nde şöyle denmiştir:
"Apaçık Kitab'a and olsun ki, biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur'an kıldık."
(K. 43, Zuhruf Suresi, ayet 2-3.)
Ne var ki, Muhammed'in söylemesine göre Kur'an, Tanrı tarafından gönderildiğinde bütün Araplar tarafından anlaşılabilecek şekilde hazırlanmamıştır; sadece Kureyş kavminin anlayacağı tarzda hazırlanmıştır. Bütün Araplar tarafından anlaşılması için Tanrı'dan dilekte bulunan güya kendisidir
(yani Muhammed'dir) ve Tanrı onun dileğini yerine getirmek üzere
Kur'an'ı yedi lehçede yapmıştır. Söylemeye gerek yoktur ki, Muhammed'in bu iddiası, Tanrı'yı güç durumda bırakmaya yeterlidir. Hani sanki Tanrı'nın düşünemediği şeyi Muhammed düşünmüştür! Şöyle ki:
Her dilde olduğu gibi Arapçada da çeşitli "sigalar" ve "lehçeler" bulunur; her kabilenin kendine özgü "telaffuz" tarzı vardır. Başka bir deyimle Araplar, her ne kadar ortak bir dile, yani Arapçaya sahip olsalar da, birbirinden farklı lehçelerde konuşurlar. Örneğin
Kureyş kabilesi Kureyş lehçesiyle konuşur. Diğer kabilelerin de kendilerine özgü lehçeleri vardır ki, bunlar:
Hevazin lehçesi, Sakif lehçesi, Tay lehçesi, Yemen lehçesi, Huzeyi lehçesi ve
Hemim lehçesi olarak bilinir; başka bir deyimle yedi farklı lehçe vardır. Bu itibarla
Kur'an'ın Araplar tarafından anlaşılabilmesi için yedi lehçe üzere okunması gerekir. Ne var ki, Muhammed'in söylemesine göre Tanrı, bu lehçe farkını ilk önceleri göz önünde tutmamıştır; tutmadığı için
Kur'an'ı sadece
Kureyş kabilesi'nin anlayacağı Kureyş lehçesiyle indirmiştir. Nitekim İbn Abbas'ın rivayetine göre Muhammed ilk başlarda şöyle demiştir:
"Cibril bana Kur'an'ı (önce) bir lugat üzerine okuttu."(42)
Bunu derken anlatmak istediği şey, Tanrı'nın,
Kur'an'ı ilk önceleri tek lehçe
(tek okunuş üzere) göndermiş olduğudur.
Oysa bunun böyle olmasının nedeni Tanrı değil, Muhammed'dir. Şu bakımdan ki, ilk başlarda kendisini sadece Mekke ve civarındaki Araplara, daha doğrusu Kureyşlilere gönderilmiş bir peygamber olarak tanıttığı için, sadece Kureyşlilerin anlayacakları lehçeyle ayetler koymuştur. Bundan dolayıdır ki,Kureyş lehçesinin diğer Arap kabileleri tarafından anlaşılamayacağına aldırış etmemiştir. Fakat az geçmeden kendisini, sadece Kureyşlilere değil, bütün Araplara gönderilmiş "peygamber" olarak tanıtmaya başlayınca,
Kur'an'ın diğer lehçelerle okunması gerektiğini hesaplar. Bunun üzerinedir ki, Tanrı'dan dilekte bulunup
Kur'an'ın yedi lehçe üzere okunmasını sağlamış görünür. Bunun böyle olduğunu Muhammed'in ağzından dinleyelim:
"Cibril Kur'an'ı, bir okunuş üzerine okuttu. Ben de durmadan bunun artmasını (ve Arabın anladığı lehçelerde okunmasını) istedim. Ta yedi türlü okunuşa erişinceye kadar bu dileğimde ısrar ettim. (Her dileğim Tanrı tarafından yerine getirildi)..."(43)
Bu sözlerden anlamaktayız ki, Tanrı, Kureyş lehçesiyle hazırlanmış bir kitabın, Kureyş'ten başka Arap kabileleri tarafından anlaşılamayacağını
düşünememiştir. Bunu ancak Muhammed'in yukarıdaki şekilde kendisini uyarması üzerine anlamıştır. Fakat bunu anladığı halde bir süre fikrini değiştirmemiş,
Kur'an'ı tek lehçe üzerinde okutmaya çalışmış ve nihayet Muhammed'in ısrarları sonucu farklı lehçeler kullanmıştır.
Görülüyor ki, Muhammed, yukarıdaki şekilde konuşmakla,
Kur'an'ın bütün Araplar tarafından anlaşılmasını sağlama şerefinin kendisine ait olduğunu anlatmakta ve bununla övünmektedir. Fakat övünürken Tanrı'yı güç durumda bıraktığını fark etmemiş, etse de buna aldırış etmemiş olmaktadır.
İlhan Arsel, Muhammed'e göre "Muhammed", Kaynak Yayınları: 316, Kasım 2000, ISBN: 975-343-312-3, s.343-345.
_________________________________
(42) Sahih-i Buhari Muhtasarı, c. VII, s.314; ve c. XI, s.230
(43) Buhari'nin İbn Abbas'tan rivayeti için bkz. Sahih-i Buhari Muhtasarı, c. VII, s.314; c. IX, s.27; Hadis No: 1331: c. XI, s.229 vd.
*Baslik Erdem Alaca tarafindan bolume kazandirilmistir.