Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Kadın & İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 29-06-2017, 13:22
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart Peygamber Doğuran Dişi!

Muhammed 40 yaşına kadar bir hiçti !...
Eğer Hatice olmasaydı genede öyle kalacaktı, lakin Hatice faktörü olayın seyrini değiştirdi.
Mağarada ki oku! olayı bile Muhammed için değildi, Hatice içindi.
Zaten o vahiy Hatice'ye mesajdı, Muhammed anca şaşırmış ve korkmuştu.

Kime ne okuyacağını, nasıl okuyacağını, neyi okuyacağını Muhammed bilmiyordu ki!
Ona bir şey öğretilmedi, şöyle yap denmedi, sadece oku! dendi.

O da farkında olmadan doğru kişiye okudu, okuması gerekeni. Lakin genede bilincinde değildi yaptığının..
Ve Hatice yıllardır beklediği bu mesaja kayıtsız kalamadı ve gerekeni yaptı.
O bunu bekliyordu !...
Bu beklediği şeydi !...
Ondan sonra hiç kimse oku! kelimesinin tesirini, Hatice kadar yaşamamıştır. Bu mümkün değil! olamaz!
Aksini söyleyen anca yalan söyler, hatta Muhammed bile yaşamamıştır, o zaten korkmuştur, şaşırmıştır başka bir şey hissetmemiştir.
Uyuyan hücrelerin uyanması gibi, ya da Yedi uyurların uyanması gibi, bu mesajla Hatice'nin yeni görevi de başlamıştır.
Artık bekleyişi bitmiştir.

Böylelikle "peygamber doğuran dişi" operasyonu da başlamış oluyordu, insanlar bir peygamber doğdu derlerken, o peygamberi, yıllarca içselinde taşıyan, büyüten, geliştiren ve doğuran kişiydi o.
Daha sonradan onun adı unutulsada, başka isimler onun isminin çok önüne geçsede, tarih başka şekilde yazılsada, bu asla değişmeyecektir.

Hatice bu hikayede ki yegâne kişidir! ötesi yoktur.

Hatice'nin Muhammed'den böyle bir şeyi beklemesi, onunla evlenmeden önce bazı ipuçlarını değerlendirip, Muhammedi bu yüzden alması hiç rast gele şeyler değildi, o şehrin üstüne gölgesi düşen bir peygamberdi ve bunu rüyasında gören kişiydi Hatice.
Başka ön-görülerde birleşince Hatice tüm riskleri alıyor ve Muhammed üzerine ciddi bir yatırım yapıp, korumasına alıyor.
Bunu amca Varaka bin Nevfel ile de paylaşıyor.

Muhammedin bu olaylardan bi-haber olması da tuhaftır elbet ama haberi olsa Hatice'ye karşı olan hisseleri darma-duman olurdu herhalde.
Onu o olduğu için değil, peygamber olacağı için seven biri-ki bu da menfaat demektir-Sevgi ise menfaati kaldırmaz.

Tabi bunları Muhammed 'in düşünecek zamanı olsada, asla öyle ileri seviyede bir görüşü olamazdı, o kervan senin bu kafile benim, çöl yolların da geçen tozlu bir hayat. Geriye baktığında düşünecek hiç bir şey yok. Anne yok baba yok, hayata başlarken darbeler alınmış, öz güven baskılanmış. Sonrası öncesinden farklı gibi görünsede, işin için de ince hesapların olduğu bir evlilik.

Öyle ki cam bir fanus içinde ki bir kelebek misali, keskin bir çift gözün sürekli gözetiminde yaşıyor Muhammed.
Mağara da bile yalnız kalamıyor ki?

Sürekli gidip gelip kontrol eden bir eş, kendi gitmese bile adamlarını gönderiyor. Her zaman tam saha markaj altında Muhammed.
Kimseler bilmese de o biliyordu ki o bir peygamberdi ve asla yalnız bırakılamazdı!
Bir annenin çocuğu üzerine titremesi gibiydi, Hatice'nin Muhammed üstüne titremesi!
Bu kimselerin bilmediği bir sırdı!

Bir eş gerçekten bu kadar iyi olabilir miydi?
Olamazdı elbet, zira işin içinde manevi de olsa bir menfaat olması, karşıya ister istemez olumsuz da yansıyacaktı. Bu gerçek bir aşk değil, sahteydi, öylede oldu netekim.
Muhammed'de bunu anlayamadı, sevgiden mi, kıskançlıktan mı, yoksa başka bir sebepten mi?

Tabi Muhammed mağaraya niye gidiyor? Hatice de bunu hiç bir zamanda öğrenemedi! o sandı ki Muhammed peygamber olacağı için, böyle yapıyor.
Bir peygamber başka ne yapabilirdi ki !?

Sonradan gelen ayetlerde "Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun." deniyor ki acaba Hatice bu ayeti görünce, öyleyse Muhammed mağaraya neden gidiyordu diye demiş midir?
Muhammed, mağaraya sanıldığının aksine Tanrı, din vb. için gitmiyorduysa, ya ne için gidiyordu !?

Hatice bunu nereden bilsin!
Bilemedi de zaten.

Onun bildiği yıllar önce rüyasında gördüğü bir işaret ve o rüyanın gerçek oluşu. Detayların bir önemi kalmamıştı artık. Bir peygamber doğmuştu ve onuda elleriyle bizzat doğurmuştu.
Kader ağlarını Hatice içinde ince ince örerken, sözde aşk evliliği gibi görünen bu evliliğin, temelde menfaate dayanmasıyla, Hatice de bu meselede madalyonun öteki yüzünü görememiştir.

İşin içinde işler, sırlar içinde de sırlar vardı.

Muhammed iyi bir hanif olmadığı gibi, iyi bir putperestte değildi, o devire göre inançlı biri ise hiç değildi, o sadece kamp ateşleri etrafında dinlemeyi seven, içine kapanık, yetim öksüz sıradan biriydi.
Tabi bu yaşananlar hiç sıradan olmadığı için, sonrası da hiç sıradan olmadı ve bir peygamber böylece gayri iradi sahalara sürüldü. O aslında peygamber olmadı, olduruldu!

Hatice'nin başını çektiği bu gizli operasyon da Muhammed'in tercih hakkı da yoktu. Kaderinin ona hazırladığı sürprizlerden ise haberi zaten yoktu.
Hiç bir kadının yapamayacağı bir adanmışlıkla, o kendini Muhammed'in peygamber olduğuna adamıştı bir kere. Bu adanmışlığın önünde hiç bir gücün adı bile olmaz.
Ön-görüsü bu kadar kuvvetli bir kadının, özgüveni de sağlamdı elbet, adanmışlığının ise bir tarifi yoktu, hele de oku! ile beklediği haber gelince;

Haticeyi tutabilene aşk olsun!
Nihayetinde tutulamadı zaten.

Peki ya Muhammed!
Onu gerçekte düşünen kimse yoktu, o ne düşünüyor diyen de yoktu. Tüm kumpaslar onun etrafında dönerken, o başka bir sevdanın yollarında olabilir miydi?
Bilinmez!

Neden mağaraya gidiyordu, kaçtığı şey gerçekte neydi?
Hangi onmaz yaraların tedavisine, isli duvarlar çare olabilecekti?
Bilinmez!

Hatice gibi tarihin seyrini değiştiren, böyle kaç kadın vardır?
Bilinmez!

Peki ya sen, ey mağara!
Sen ne sırlar saklıyorsun, sen söylesen olmaz mı?
Sen niye susarsın?
Bilinmez!
Atatürk, Afet İnan hanıma, tarih hakkında ;
"Tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır. Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz."
Akabinde "Bunlar bir gün olacaktır... Görürsünüz, işitirsiniz..." der.
İlla o günler mi beklenecek?
Bilinmez!

Bilinen sadece Hatice'nin bir peygamberin doğumunu gerçekleştiren ANA olmasıdır. Lakin çoğunca bu bile bilinmez!
Onu da diğer kadınlar gibi eşi olarak görüyorlar ki bu komiktir. O bunlardan çok çok daha fazlasıdır.
Diğer bütün herkesin, (buna Muhammed'de dahil) Arap çöllerin de doğan bu çok yönlü hikayede, ondan sonra geliyor olması gerekir.
Gelmiyorsa bir sıkıntı vardır.

Bu Hatice'nin hikayesidir!
Onun göz yaşları, onun hayalleridir.

Antik çağların rahipleri, bilginleri birinin geleceğini hissettiler, söylediler ama sadece Hatice bunun kim olduğunu bildi.
O, onu doğacağı güne kadar, korudu, kolladı, sakladı ve doğurdu, doğduktan sonrada alakası devam etti.
Hatice'nin bu hikayede ki tek olumsuz tarafı, o hiç bir zaman Muhammed'e aşık olmadı, olamadı. Olmasıda gerekmiyordu, anca sevdi, sevebildi ötesi değildi, ötesi maalesef sahteydi.

Lakin o bir anaydı ve analık iç güdüsüyle hareket ettiği için, bu da böyle olmuştur.
Bir sevgili, eş çok olamadı, yaş farkı da vardı ama mükemmel bir ANA olmuştur.
Burada ki ANALIK pozisyonu ölçecek hiç bir ahlaki değer olmadığı gibi, bir ANANIN neler yapabileceğinin bir sınırı da yoktur!

Böyle bir ANALIK boyutu ölçülemez!
İnançlar, ideolojiler, öğretiler bunu yargılayamaz!!
Erkek düşünce sistemleri bunun ne olduğunu kavrayamaz!!!
Bunun tek istisnası, erkeğinde doğum yapmasıdır ki, "manevi doğum" işin şeklini değiştirir.
Böylesi artık ne ERKEK ne de KADIN 'dır. O da ANADIR, doğurandır.

Sonuç itibariyle Hatice, peygamber doğurmuş bir dişidir!
Meryem nasıl ki İsa'yı doğurmuş, Hatice de Muhammed'i doğurmuştur.
Yöntem farklıdır elbet, lakin manevi yön aynıdır.

Her iki doğumda da benzeşir şekilde erkek eli yoktu, olmazdıda.
Lakin sonradan erkek eli değdikçe, her iki kadında sâf dışı edilmiştir.
Yok Havariler, yok Sahabeler derken, erkek egemen anlayış esmiş gürlemiştir.

Dinlerin o hallerinden bu çok özel kadınların bir sorumluğu olmadığı gibi, hiç bir zamanda anlaşılmamışlardır.
Dişi güç her zaman geri planda kalmıştır, dışlanmıştır lakin geriye bakabilen için de onlardan daha güçlüsü de yoktur.

Bu yazı dişiliğe olan saygının sonucudur ve onlara ithâf olunmuştur.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 29-06-2017, 23:08
Amon yarebbi Amon yarebbi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 26 Apr 2017
Mesajlar: 720
Standart

Sevgili felasife;

Ne yazarsan yaz , gerçekten güzel ve düşünmeye sevk edecek tarz da yazıyorsun. Tebrikler.

Konuya dair

Hatice insanlık için kötü bir doğurganlık yapmış diyebilirmiyiz ? Şahsen öyle olduğunu düşünenlerdenim. Tabiki bu durum muhammed ismi verilen kişi gerçekten var oldu ise anlam kazanacak.

Aksi halde haticenin doğurganlığı , meryemin dogurganlığı gibi temelsiz bir efsaneden ibaret olucak.

Bu tarz doğumların , doğanın doğurgalığını yanın da itibar edilecek zerre kadar bile bir değeri yok. Doğa kimseye , insanın ismini koyduğu MERHAMET , ADALET, TANRI gibi bilinç ürünü kavramlarla yaklaşmıyor.

Yıkacaksa yıkıyor, yaşatacaksa yaşatıyor. Bilinçliler doğanın her yıktığı ve her yaşattığından tanrı çıkarıyorlar. Doğa bunu bile yıkıp yaşatabiliyor. Hemde bilinci olmadan.

Hatice doğa ile aynı doğurganlıgı yapamadı , eskiden de var olan kavramı bir başkasının boynuna kolye yaptı . Hatice doğuramadı desek belki de daha uygun olucak. Dogurdu diye bilincimizle keyfi bir düşünceye gitsek bile , iyi birşey doğuramadı.

Saygılar.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 30-06-2017, 03:45
manas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
manas manas isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2017
Mesajlar: 461
Standart

teşekkürler felasife, çok güzel bir yazı.. biraz masalımsı biraz ezoterik ve biraz da duygu yüklü..
"peygamber doğuran dişi" evet bu başlık cuk diye oturmuş hikayenin kalbine..
muhammed zaten kendini haticeye teslim etmedi mi, onda zaten bir nevi anne şevkatini bulmadı mı.. hatice onu ruhsal yönden büyütüp yolunu çizmedi mi.. hatice muhammed için bir şanstır.. eminim ki hatice muhammedin hatıralarında hep güzel bir yer etmiştir ve onu herkesten saklamıştır.

***Tanrı mineral de uyudu, bitki de düş kurdu, hayvanda uyandı, insan da kendini buldu ***
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 30-06-2017, 07:47
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Postalabd´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili felasife;

Ne yazarsan yaz , gerçekten güzel ve düşünmeye sevk edecek tarz da yazıyorsun. Tebrikler.
Çok teşekkür ederim sevgili Postalabd sağ olasın.

Tabi ben bunları yazarken edebiyat yönünden yani duygular yönünden etkilenerek yazıyorum, öyle her hangi bir din/dinsizlik tarafından da uzak kalmaya çalışıyorum, yoksa duygularda malum, taraf olunandan şeyden de etkilenen bir şeydir.
Bundan kaçınıyorum.
Öteki türlü zaten dindarlar açısından da bu hoş bir yazı değil, biliyorum. Kaldı ki dinsizlik açısından da dediğin gibi bu doğum iyi bir doğum olmasa gerektir.

Dediğim gibi ben olayın duygular tarafındayım, onuda iyi/kötü diye ayırmıyorum, haliyle ortaya bu tip bir yazıda çıkabiliyor.

Postalabd´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Aksi halde haticenin doğurganlığı , meryemin dogurganlığı gibi temelsiz bir efsaneden ibaret olucak..
Zaten meselede çoğuncada bu değil mi? Doğumlar yapılmış ama çocuk başka ellerde geçtikçede olaylar başka şekillere dönmüş.

Postalabd´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu tarz doğumların , doğanın doğurgalığını yanın da itibar edilecek zerre kadar bile bir değeri yok. Doğa kimseye , insanın ismini koyduğu MERHAMET , ADALET, TANRI gibi bilinç ürünü kavramlarla yaklaşmıyor.
İllaki.

Ama tabi doğanında doğurganlığı müthiş, anlayamadığımız şeyler de yapıyor, hastalıkları, salgınları da doğurabiliyor, zaten için de ölümde var ki her türlü pozitif/negatif şeyi doğurabiliyor doğa.
Doğanın da kendi içinde doğum/doğurganlık denen şey, neyse o, öyle olduğu gibi.
Bizlerin iyi/kötü ayırımından çok uzaklarda, madalyonun birer yüzleri gibi.
Bizler tabi madalyonun iyi yönünü görmek istiyoruz ama diğer yüzüde var.

Hasılı iyi ile kötünün mücadelesi her zaman bir tartışma vesilesi mi olacak, yoksa doğanın yaptığı gibi iyide kötüde tek bir yerden, tek bir kaynaktan gelen, yapışık ikiz kardeşler gibi mi olacak çok bilemem ama iyide kötüde bir birlerine muhtaçlar.

Sevgiler

manas´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
teşekkürler felasife, çok güzel bir yazı.. biraz masalımsı biraz ezoterik ve biraz da duygu yüklü..
"peygamber doğuran dişi" evet bu başlık cuk diye oturmuş hikayenin kalbine..
muhammed zaten kendini haticeye teslim etmedi mi, onda zaten bir nevi anne şevkatini bulmadı mı.. hatice onu ruhsal yönden büyütüp yolunu çizmedi mi.. hatice muhammed için bir şanstır.. eminim ki hatice muhammedin hatıralarında hep güzel bir yer etmiştir ve onu herkesten saklamıştır.
Çok teşekkür ederim sevgili manas

Pek sakladığını sanmıyorum, daha doğrusu pek vefalı olabildiğini de sanmıyorum, olamadı çünkü. Zaten Muhammed öyle vefalı olsaydı, tavrını gösterseydi, hatta evlenmeseydi Hatice bugün çok başka yerlerde olurdu.
Şimdiki konumunda diğer eşlerden bir farkı olmadığı gibi, hatta onlardan çok sonraya da düşmüştür.

Ama tabi Muhammed'in olayı benim şurada bahsettiğim olay yüzünden zaten Hatice ile ister istemez olmayacaktı, olmadı da zaten. Hatice her ne kadar ana şefkati göstersede, Muhammed açısından da başka bir mesele vardı işin içinde.

Hatice'nin de Muhammed'in de bir birlerine söylemedikleri sırları vardı... Nasıl söylesinler ki? mümkün değil
Hasılı üstü örtülü bir acayip hikaye bu.

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 05-07-2017, 02:50
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Konunun netleşmesi için Hatice'nin hikayesini incelemekte fayda var, aslında onun hikayesi de Varaka bin Nevfel'le çakışıyor. Varaka'nın olayı da ilginç tabi.

Varaka bin Nevfel (Hatice'nin amca oğlu)
Osman Bin Huveyris (Hatice'nin amca oğlu)
Ubeydullah Bin Cahş (Muhammedin hala oğlu)
Zeyd bin Amr

Bu 4 kişi putperestliğe karşılar, faaliyetlerine katılmıyorlar, bayramlarını kutlamıyorlar, mantıklı bulmuyorlar, o topluma göre marjinal takılıyorlar, lakin hanif diye bir şeyi de bilmiyorlarmış, zaten bilende yokmuş, sadece bir Tanrı olmalı diye bir inanç güdüyorlar. Artık bu şehirde yaşanmaz filan diyede sözler edip, arayışa geçiyorlar.

Osman ve Ubeydullah Hristiyanlığı seçiyorlar, bunlardan biri Habeşistan da kalıyor zaten o hiç gelmemiş, diğeride sanırım Rum veya Şam taraflarında bir süre sonra öldürülüyor.

Varaka ve Zeyd de ikisi başka bir şehirde bir Yahudi rahibine gidiyor, Varaka orada Yahudiliği kabulleniyor, ama Zeyd yok bu bana uymadı deyip Yahudiliği kabullenmiyor.
Bir hafta sonra filan bu seferde başka bir şehirde bir Hristiyan rahibe gidiyorlar, Varaka bu seferde Hristiyanlığı kabul ediyor. 
Zeyd yok bu da olmadı deyip Hristiyanlığı da kabullenmiyor.

Sonra Zeyd tek başına Şam'a kadar gidiyor oralarda bir sürü rahiplerle konuşuyor, çoğuda senin aradığın din Hanif dini ama o artık unutulmuş bir din ve uygulayanı da yok diyorlar, sadece bir yaşlı adamı tarif ediyorlar, oraya da gidiyor lakin oradan da bir şey çıkmıyor.

Fakat bu esnada bazıları Zeyd 'e sizin oradan yeni bir peygamber çıkacak, gölgesi düştü diyorlar ki 3-4 kişi böyle deyince, o da hiç bir din seçmeden, geri Mekke'ye dönerken yakınlarda bir yerde saldırıya uğrayıp öldürülüyor.
Zeyd iyi biriymiş, şair olması filan yüzünden adı çokta anılırmış.

Hasılı bu 4 kişinin Hanifliğine dair hiç bir şey yok, olan sadece bunların Hristiyan veya Yahudi olmalarıdır.
Sanıldığının aksine Hanif filan da değiller, Haniflik diye bir şeyide bilmiyorlar, başka bilende yok, bilseler Hristiyan/Yahudi de olmazlar.

Bu dörtlüden Mekke'de kalan bir tek Varaka oluyor, o da okuma, araştırma, tercüme işlerine gömülüyor.

---

Hatice'nin olayıda Muhammed Şam'a Hatice'nin mallarını götürdüğü sırada, ya da sonrasında, bu net değil, bir rüya görüyor...
Güneş gök yüzünden kendi evine giriyor ve oradan bütün Mekke'yi aydınlatıyor.
Bunuda kuzen Varaka ile paylaşıyor, o da "yeni gelecek olan peygamberin karısı olacaksın" diyor. Başka bir hikayede ise "Şöhreti âlemi tutacak büyük birisiyle evleneceksin." diyor.
Bu arada Hatice, Muhammed'i bir kafilesi için görevlendiriyor, lakin kölesi Meysere'yi de Muhammed'in her hareketini takip etmesi için iyice tembihliyor ve dönüşte her şeyini bana gelip anlatacaksın diyor.
Artık Hatice burada Muhammed'in dürüstlüğünden mi şüpheleniyor yoksa peygamberliğine dair bir şeylerden mi şüpheleniyor orası meçhul ama Meysere'yi görevlendiriyor, o da gördüğü tuhaflıkları gelip anlatıyor.

Tabi Hatice bunları da kuzen Varaka ile paylaşıyor, O da "Eğer bu söylediklerin doğru ise, şüphesiz Muhammed, bu ümmetin peygamberidir. Ben, zaten bu ümmetten bir peygamberin çıkacağını biliyor ve onu bekliyordum." diyor.

Hasılı Hatice, Muhammed'in peygamber olacağınız zaten biliyormuş. O yüzden onunla evlenmesi, hatta emri-vaki ile evlenmesi de boşa değilmiş.
O zamanının aristokrat, zengin, güçlü dul bir kadınından ötede, bir peygamberi bile yönetebilecek, onu kendine eş edebilecek bir yeteneğe sahip, böyle bir dişilikten her zaman çekinilmesi gerekir.

Şurada ki uzunca yazıda da;
"Abdullah'ın oğlu sadece güvenilir kişidir, başka hiçbir şey değil.
Ondan öne çıkan şey ne beyin, ne bilim, ne okul eğitimi, ne sanatçı tabiat, ne filozofça mantık, ne de olağanüstü zekâdır.
"

Diyor ki Muhammed hakikaten Hatice olmasaymış hiç bir şeymiş.
Zaten o hiç bir şey olmaması yüzünden kimseler tarafından da fark edilmemiş!

Tek istisna Hatice ve Varaka!
Varaka artık kocamış, pasif, gözleri görmeyen, bilge, tecrübeli yaşlı bir kurt.
Hatice ise 40 yaşlarda gücünün zirvesinde, aktif, ne istediğini bilen, olgun müstesna bir kadın.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 08-10-2017, 11:47
Vefik Sami Vefik Sami isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 15 Aug 2013
Mesajlar: 2.836
Standart

Felâsife´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sonuç itibariyle Hatice, peygamber doğurmuş bir dişidir!
Meryem nasıl ki İsa'yı doğurmuş, Hatice de Muhammed'i doğurmuştur.
Yöntem farklıdır elbet, lakin manevi yön aynıdır.
Meryem, Âmine'den de Hatice'den de "üstün"dür.
Katolik ve Ortodokslara göre Meryem, "Tanrı annesi"dir.
İşin tuhafı; bir "anne"ye sâhip olduğu iddia edilen "Tanrı"nın zorunlu olarak "Baba"ya ihtiyaç duyacak oluşudur.

Geçenlerde Kanalhayat tv de Pastör Güçlü Erman'ın bir vaazini izliyordum.
Söylediği şu idi:

"Mesih'in babası Tanrıdır."

Bu anlatım, İncilde geçen ve MESİH'in Tanrı'yı kasdederek "Babam" nitelemesi ile aynı anlamı taşımıyordu. Pastör Erman, Mesih'in biyolojik babasının da Tanrı olduğunu ileri sürüyordu. Kasdettiği, Tanrı ile Meryem arasında geçen bir "cinselik"miydi; yoksa, Mesih'in bedeninin Meryem'in rahminde oluşmasını sağlaması nedeniyle mi Tanrı'ya "Biyolojik baba"lık mı atfediyordu; bilinmez.

Ama; bunların uçtuğu kesin !..

Birileri bir yerlerde, izbe mahfilerde bilmem hangi akıl, inanç ve iman ölçeğine dayandığı meçhûl, "İman ikrarı" metni hazırlamışlar.
İnancını kültürel miras olarak alanlar da "inanç" zannettikleri kültürel aidiyeti sağlamlaştırma adına, kendilerine dayatılan metni, papağan gibi ezberlemekteler.

Halbuki iman, ezberlenmez, idrak edilir.
İmanın yolu da inançtan geçer.

Artık şu kanâ'ate vardım ki egemenler, insanlara "Tanrı" diye Kızılderili İlahı "Manitu"yu dayatsalar, milyonlar değil milyarlar, bu gün "Tanrı Manitu"ya inanıyor olacaktı.
Ha, bir ateist de kalkıp, " YHWE ya da Allah ile Manitu arasında ne fark var ?" dese o da ayrı bir problem.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 08-10-2017, 12:02
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Teşekkürler Felasife.
Çok güzel bir noktaya işaret etmişsin. Hatice nin hayatı incelenmeden Muhammed anlaşılmıyor. Anlıyoruz deyenler de masalımsı şekilde anlatıyor.Ne yazık ki o islam dininde Hatice yok gibi anlatılıyor.

Her din toplumsal bir örgütlenmedir bir geçmişi vardır bir geleceği. Muhammed in geçmişi Hatice dir geleceği ise Ali Fatma ve Muhammedin Torunlarıdır.
Bu tarihsel yaşanmışlık İslam dininin aşamaların ve biçimlenmesini anlatır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 08-10-2017, 13:43
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Meryem, Âmine'den de Hatice'den de "üstün"dür.
Üst/alt meselesini bilmem, ben gördüğüme göre değerlendirdim, tabi inananlarda üstünlük olayı var, onlara göre öyle olabilir.
Lakin dişilik meselesi çok daha derin bir mevzu, İncilde Meryeme bakayım dedim, 12 tane mi ne Meryem çıkıyor, içinde fahişesi bile var. Tek bir Meryem'e odaklanmak mümkün değil, Meryem parçalanmış adeta.
Hasılı Hristiyan anlayışı Meryem'in üstünü çizmiş gibi, İsa nın annesiyle olayı bile yok gibi, ama baba olayı var, bu da eril bir düşüncenin sonucu tabi.

Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İşin tuhafı; bir "anne"ye sâhip olduğu iddia edilen "Tanrı"nın zorunlu olarak "Baba"ya ihtiyaç duyacak oluşudur.
Olayın daha tuhafı var, eski dönemlerde baba bilinci yokmuş! İnsanlar bunu sonradan kazanmış.
Sadece doğuran dişi bilinci varmış. Yani doğum hadisesi sadece kadın tarafından gerçekleştiği inancı varmış, zaten bu yüzden de kadın Tanrılar, Tanrıçalar önemliymiş, çünkü onlar doğuranmış.
Şurada ki kadın Tanrılar da buna değinilmiş, mesele çok ilginç.

Diyeceğim baba figürünün bu kadar öne çıkması, ana (dişi) figürünü çökertmek için olmuş gibi duruyor. Öteki türlü ana zaten erkeğe ihtiyacı olmayan demekmiş, inançta buymuş.
Haliyle Meryem'in bu kadar geri plana düşmesi, DİŞİ olması yüzündendir. Yoksa eski paganik anlayışa göre DİŞİ zaten erkeksiz doğurandır.

Şu halde,
İsa 'nın babası da Meryem 'dir!

kartopu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Teşekkürler Felasife.
Çok güzel bir noktaya işaret etmişsin. Hatice nin hayatı incelenmeden Muhammed anlaşılmıyor. Anlıyoruz deyenler de masalımsı şekilde anlatıyor.Ne yazık ki o islam dininde Hatice yok gibi anlatılıyor.
Rica ederim.
Bu üstte dediğim gibi DİŞİ anlayışa olan bir savaştır adeta, "doğanı yücelterek, doğuranı yok saymaktır." Oysa ilk insanlar doğurana büyük saygı duymuşlar ve onları Tanrı bilmişler. Bu harkülâde bir şey.
Belki tapınılma yönü fazla gelmiş olabilir ama genede harkülâdedir. Şimdi hiç kıymeti yok. Doğursa bile babası kim deniyor, baba aranılıyor.
Oysa aranılması gereken anadır.
Doğana değil, doğurana bakmak gereklidir.

Zaten doğuranlara bakılsa-ki üsteki yazıda bu meyandadır-Tarih bu şekilde yazılmazdı.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
doğum, hatice, kadın, peygamber


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:27 .