Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 19-12-2014, 04:10
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.625
Standart

Bu gün 19 Aralık. Maraş katliamı 19 Aralık 1978'de başlamış, 1 hafta sürmüştü...

İnci Aral, Kıran Resimleri kitabında Kahramanmaraş'ta konuştuğu 9 kişinin anılarını toplamış. Duyduklarına inanamamış, şöyle anlatıyor:
Radikal.com.tr

O kadar korkunçtu değil mi?
İnanılmazdı, inanmak da istemedim işin doğrusu. Kadınlara tecavüz edildiğini, hamile karınların deşilip ceninlerin çıkartıldığını, genç kızların memelerinin kesilip ağaçlara çivilendiğini duymak kolay olmuyor. Ertesi gün beni başka bir köye gönderdiler. O köyün büyüğüne emanet ederek. Bir motorun arkasına binip gittim. Aynı manzaralar. Her gece başka bir evde kalıyordum. Kadın, erkek, çocuklar, hep beraber tek yer yatağına sığışarak. Ama benim üstüme en güzel yorganlar örtülüyordu.
"Kıran Resimleri" kitabından alıntı. (Sayfa 13..19)
[...]
Ara sokaklardan sessiz ve yavaş, paltolarının altında tornadan çekilmiş kalın sopalar, sinsi kasap bıçakları, baltalar ve ne dağıtılmışsa, ne bulmuşlarsa silah olarak, cepleri taş, içleri korku dolu, kafaları boş ve uyuşmuş üçer beşer gelip toplanmalarından önceydi.

Hastanenin arkasındaki düzlükte anlamını yitirmiş yabanıl yüzlerini mahalleye dönerek, öyle suskun ve dolu, patlamadan önceki tedirginlikle gergin bekleşmeye koyulmalarından önce. Başlarını göğe, çisildeyen yağmura kaldırıp salınarak, 'bir ağızdan uğursuz, titrek haykırışlarla bilenerek ve çarpıntılarını sesle bastırıp korkularını yatıştırmadan.

İlk silah sesiyle ürkmüş bir hayvan sürüsü gibi dalgalanıp dağılarak sokak aralarına yayılmadan. Beşer onar kapılara yüklenmeden daha.

Ateş, duman, yangın, bağrış çığrış, kan, ölüm ve zulüm, yani usa sığmaz çılgınlıklardan birkaç saat önce.

Kırılan cam kapı, masa dolap, bardak çanak ve insanlardan, bebelerle dedelerden, kadın kız çoluk çocuk, ana baba oğullardan önce, günü dinlemeye koyuldu bir kadın. Tedirgin bir bekleyişin yorgunluğunda kesik eli kolu. Korkusunun karanlığında kızgın kendine. Boşa çıkmasını istediği düşü unutma gayretinde.

Şerife Omay mutfak ve kiler olarak kullandığı arka odaya girip bir tas bulgur döktü elindeki tepsiye. Bir uğultu geliyor dışardan, bayırın alt yanından. Pencereye koştu, açtı baktı. Hastanenin arkası insan kaynıyor. Bağrışıyorlar. Kesik kesik, mahalleye, orada oturan herkese, gelmişe geçmişe kargışlar yağdırarak ve yok etmeye ant içerek bağırıyorlar. Rüzgâra tutulmuş kuru ağaçlar gibi sallanarak.

Şehmus’a sesleniyor. Tam o zaman işte ilk silah sesini duyduğu an. Şehmus yetişiyor. Camın ardına gizlenerek bakıyorlar. Beş yüz metre kadar ötede kalabalık yayılmaya başlıyor. Davar yayılır gibi, diyor Şerife içinden. Aynı öyle!

— Taş topla bahçeden. Kapıyı tutalım, öne koş!

Silah sesleri çoğalıyor, uğultu yükseliyor. Sokak aralarına dağılıp dağılıp yitiyorlar. Gürültü, çığrından çıkmış bir dağılma.

Zamanın dışındaydı o süre. Bugünde mi, çok mu eskide, ya da yarında mı? Bilmiyor. Yaşanmamış bir zaman dilimi. Zamansız bir zaman aralığı. Neden sonra Şehmus’a bakıyor. Köşedeki pencerenin dibinde bahçeden toplanmış bir taş yığınının başında, oturuyor. Sessiz ve solgun.

Pencerenin önünde dikeliyor Şerife. iri, esmer, kemikli elleri tüfeği iyice kavramış. Perdenin aralığından, tutuşturulmuş bezlerin fırlatılışına, yalımın, damların, birbirine ulanan inişli çıkışlı uzantısından çoğalıp yayılışına bakıyor. Duman, ateş, çığlıklar, yakarışlar, kargaşalık. Donakalma, umutsuzluk, çılgınlık, her şey apansız bastırıyor.

Delice bir esriklikle koşturan, kapıları omuzlayan, ellerindeki baltaları savuran, damlara, pencerelere dinamit fırlatan gölgelere bakıyor. Evet birer gölge bunlar. Ama kim? Kimin gölgeleri? Onlar gibi kolları, bacakları ve başları varken, aynı günlük giysiler, aynı kasketler, pabuçlar içindeyken, onlar gibi şakalaşıp gülebilen, merhaba diyen, ekmeği, suyu, aşı onlar gibi yiyip içen, aynı yokluğu ve yoksulluğu yaşayan gölgeler. Kim yolladı onları, nasıl?

Bahçe kapısında gözü. NİÇİN? diye bir ses büyüyüp duruyor içinde. Neden, neden, neden? Bağırmalarını, ilenmelerini duyuyor. Çılgınlığın sesleri bunlar, kendini yitirmenin, yok olmanın... Coşturucu, saldırtıcı kargışlamalarını duyuyor, durmadan NİÇİN? diyerek. Kim olduklarını ayırdetmeye çabalıyor. Biraz iyimserlik, biraz korkuyla, onları yatıştırmanın bir yolu olmalı, diye düşünüyor, zorlanarak. Orada kör ve tutkulu, aldatılmış bağırdıklarım biliyor, bir delilik nöbetine tutulmuş gibi saldırırlarken...

Ama neden, diyor yine de. Yaşamımızın ve inancımızın ayrımı nerede keskinleşti? Nasıl, ne zaman, kim yaptı bunu? Erkeklerimizle aynı kahvede tavla oynayan adamlar değil mi bunlar? Ne zaman biriktirdiler bu hıncı içlerinde, kim doldurdu? Kim kime ne yaptı? Aynı tarlada çapa salladığımız gençler değil mi bu gölgeler, aynı 'bayramları bölüştüğümüz, aynı düğünlerde oynadığımız, eşimiz, dostumuz, kirvemiz? Şimdi ne istiyorlar?

Şaşkınlık, korku, öfke birbirine karışıyor. Bekliyor. Gelirlerse bunları anlatacak, yatıştırmaya çalışacak yalvararak.

Sıkıntı çoğalıyor. Soğuk bir tere dönüşüyor ellerinde, saçlarının dibinde. Şimdi yokuş yukarı vuran, geleceği kaçınılmaz bir uğursuzluğa direnmenin yorucu çabasına hazırlıyor kendini. Onlar az aşağıda bağrışarak saldırıp yakıp yıkarken perdenin ardında bir kadın kuşatılmış, kıstırılmış, umutsuz, dayanma gücünü tüketmemeye uğraşıyor. İnsan insanı bu yüzden öldüremez, diyor. Hayır, olamaz!

Olamaz bir şey. İnanmazlık. Hep duyduğu bu.

Parçalanan, yanan insanların çığlıklarım duyuyor. Ayakta güçlükle duruyor artık. Dayanmasa cama, düşecek. Tuzlu gözyaşlarının tadını duyuyor ağzında. Yaşamında ilk kez ağlıyor sanki, öyle geliyor şimdi ona.

Kavrayamayacağı bir hızla patlayıp dağılıyor bahçe kapısı. Öteki kapılar, pencereler aynı hızla ve gürültüyle yıkılıp devriliyor ardından. Taş yağdırıyor Şehmus dumanın içinde beliren karanlık gölgelere. Şerife tüfek elinde kalakalıyor. Çekemiyor tetiği. Zişan’nın büyük oğlunu görür gibi oluyor bir an, yüzünü kapamak istiyor elleriyle. Görmesin, seçmesin istiyor hiçbir şeyi, düş olsun, uyanıversin.

Elleri silaha yapışmış, kopmuyorlar.
— Yapmayın, diyor. Usulca yalvararak ve onurunu gözetmeden.
— Kurban olayım durun. Siz nereli, biz nereli, ne istersiniz? Sizin de bizim de canımızdan gayrı neyimiz var da? Bir arada yaşamıyor muyuz ki? Dedelerimiz ve babalarımız ve onların babaları da böyle yaşamışlardır. Neyi üleşemiyoruz sizle ki? Yoktur bizim bir davamız sizinle, siz kim, biz kim?

Ne duyan, ne dinleyen var. Kapının ağzına yığılı yatakları deviriyorlar. Tüfeği doğrultuyor Şerife, kararlı bir yekinmeyle,
— Yaklaşmayın! diye bağırıyor.
— Ateş etme ana, yapma sakın!
Şehmus bu. Duvara vermiş gövdesini. Yukarı kalkık elinde bir odun parçası.
İndiriyor tüfeği, yürüyor her küçük adımda durup yaklaşarak gelenlere.
— Kardeşiz biz, diyor. İnsanız hepimiz. Babalarımız birlikte savaştı düşmana karşı. Yönümüz yurdumuz bir. Kandırmışlar sizi. Ayın, ayılın!

Hoyrat bir savruluşla odanın dibine yuvarlanıyor.
Oğlunun başına inen tahranın parıltısını gördü ilkin. Sonra keskin demirin inip inip kalkan, odanın loşluğunda şavkıyıp geri dönen kanlı ağzını.
yetişin komşular bir allahın kulu yok mu yetişin oğlumu kesiyorlar bir polis asker yok mu ah anam din İslam yok mu fidanımı devirdiler koşun bir erkek yok mu adalet vicdan yok mu vurun bana da vay ben yanmışımki Şehmusum kanla revandır ah Şehmusum dedimdi sana vay anam vay hükümet yok mu yetişin canlar yetişin yaktılar bizi oy Şehmusum m m m
Şaşkınlık ve acı inanmazlıktan hemen sonra. İlk duyduğu olamaz bir şey. Olamazın olabileceği korkusu. Korkunun dondurucu soğuğu, duruşunu, bakışını taşlaştıran.

Yüreğinin vuruşunu duyuyor. Soluğunu zorlayan, onu tıkayıp bitkin düşüren, oraya oğlunun yığıldığı köşeye atılmasını engelleyen, delice bir hızla. Adımını attığını sanıyor ama kıpırtı göremiyor gövdesinde. Yılgı, hiçlik, onulmazlık ve inanmazlık üst üste yığılıyor içinde. Ses, çığlık biriktiriyor orada o an öyle kaskatı dururken.

Ama bu şaşkınlık anı çok kısa. Umut ve umutsuzluğun aynı güçte gelen sarsıntısıyla çakan şimşek devinime geçiriyor gövdesini, önüne geleni sürüklemeye hazır bir sel gibi atılıyor yerde yatana. Tükenmenin hemen öncesindeki olağanüstü güçle. Düşüncesi gövdesinden çok uzakta.

Silah sesleri kesilmiyor. Çığlıklar, cam şangırtıları, koşuşma, bağrışma ve duman. Koyu kara duman. Bütün bu sesleri duyduğunu ayırdedemeden bakıyor oğluna. Onun bağırmak için açılmış ve öylece kalakalmış ağzından güç duyulur bir inilti çıkıyor. Ayakları yere serili nakışlı kilimi tepiyor bir iki kez, sonra kana bulanmış gözlerinde doymamış bir şaşkınlıkla kasılıp kalıyor.

Yangın. Alt üst olma. İçinde boydan boya bir yırtılma. Artık onca birikmiş, yoğunlaşmış çığlık yenilgiyle koyvermeye dönüşüyor sesinde. İsten kapkara olmuş yüzünde kan çekilmiş dudakları bembeyaz, gözleri delirmiş ve yanarak bağırıyor. Hiçbir şeyi görüp anlamını bilincine iletmeye aracı olamıyor gözleri. Dayanılmaz yorgun ve bitik, ölünün parçalanmış kafasından dışarı fırlamış beynini toplayıp ufalanmış kemiklerin arasına yerleştirmeye uğraşıyor. Sesi çıkıyor mu, kendinin mi bilmiyor.
yok mu bir kimse bir insan olan bir allahın kulu ah anam ben dururken sana niye kıydılar yavrum ben bunca acıdan geri hayreder miyim oy çıkasıca canım daha ne bekletirler güzel allahım ne yaptım ki sana nerde bir erkek ki bir dost bir can bir insan yok mu oy Şehmusum ekin gözlüm kurbanım var nerde o kara köpeğin encikleri vurun beni de ha komayın köleniz olayım vurun n n n n
Karanlığın, dumanın içinde aranıyor o yabansı, aykırı yüzleri. Haykırışlarla ellerine geçirdikleri her şeyi kıran, yastık, minder ve kilimleri bile bıçaklayıp parçalayan, darmadağın eden, ne ve kim olduklarını artık hiç bilmediği bu gölgeler insan olamaz bu kesin. Korkmuyor onlardan artık. Korkuyu çoktan aşmış. Tükenmişliğe karışmış korkunç bir öfkeyle, olanca gücüyle bağırıyor.
sizi gidinin dinsizleri zalimliğe allahın adını katanlara bağış yok hadi beni de vurun ne durursunuz vurun ki allah sizi sevecek bilesiniz nah allah sizden utanacak tiksinecek sizden
O zaman üzerine atılıyorlar. Saçlarından sürüklüyorlar. Ne yaptığını bilmez eller arasında debeleniyor başı, gövdesi. Oradan oraya savruluyor. Tükürmek istiyor bu hayvandan farksız yüzlere, kupkuru dili damağı. Tiksinti gözlerinden, yüzünden fışkırıyor. Oğlunun kanına bulanmış acımasız elleri ısırıyor. Acıyla, acıdan neredeyse uyuşmuş ses geçirmez bir boşluğa yuvarlanıyor.
[...]

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)

Konu Şüpheci Dinsiz tarafından (19-12-2014 Saat 04:15 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 19-12-2014, 12:10
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Maraş ı nasıl unutmayız .

Her 19 aralık geldiğinde beylik laflar söyleyerek mi hiç aklımızdan çıkarmayız.Yoksa doğacak çocuklarımıza maraşta ölenlerin ismini koyarak mı.

Her 19 aralıkta sokaklarda kahrolun faşizm sloganları atarak mı maraş,ı aklımızdan çıkarmayız.

Dün maraşı yapanlarla bu günün Ethem, İsmail, Apdullah, Mehmet, Mustafa İrfan,Berkin.değişik mi.

Dün maraşta ölenlerden bugün gezi olaylarında öldürülenler bundan sonra ölecek olanlar bu sistemin ürünleri değilmi. O gün işlenen cinayetleri devlet eli ile yapanlar bu gün işledikleri cinayetleri yine aynı elle yapmadı mı.

Bu eller uğur mumcuyu bahriye Üçok u öldürmedi mi.

Hep bu cinayetlerde kapitalist sistemin izleri yokmu onun krizleri sonucu işlenmiş cinayetler değilmi.

Dünün faşistleri kılık değiştirmiş olarak bu günde karşımıza çıkmıyor mu.

İşte maraşı sivası çorumu eskişehiri hatayı istanbulu anmanın ve hiç aklıdan çıkarmamanın yolu caninin elini tutmamak eğer tesadüfen onun ilene değmişse elimiz 40 kere bol suda yıkamak. Adımız onun adına benzemişse hemen üstümüzden o adı atmak.
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 19-12-2014, 16:00
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.625
Standart

Youtube'dan izleyin.


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 20-12-2016, 17:54
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.625
Standart

Gezite.org

#MaraşKatliamı'nı yazmak soruşturma sebebi, yapmanın cezası yok

12 OCAK 2015 HAYRİ TUNÇ

Bir ay önce çıkan Beni Sen Öldür / Maraş '78 kitabının yazarı Aziz Tunç ve kitabın arka kapak yazısını yazan gazeteci Nedim Şener hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.

Malatya Cezaevi'ndeki bir hükümlünün şikayeti üzerine başlatılan soruşturmadan dolayı Nedim Şener ve Aziz Tunç hafta başı ifade vermeye gidecekler.

Silah kaçakçılığından hükümlü biri, kitabın şahsına yönelik bir hareket olduğunu düşünüyor, şikayetçi oluyor ve soruşturma başlatılıyor. Şikayetçi 1978'de 15 yaşında ve kitabı hiç okumamış.

İlk kitabı "Maraş Kıyımı" hakkında da soruşturma açılan ve kitabın çıkışından kısa bir süre sonra KCK İstanbul davasından 2 yıl tutuklu kalan yazar Aziz Tunç'a yöneltilen suçlamalardan biri de "Küflenmiş olayın üstüne gitmek" olarak tanımlanıyor. Bunun yanında bir kaç gün önce İsmail Saymaz'ın yaptığı haber de katliam ile ilgili dosyalar "özel hayat" gerekçesi ile bir katliam mağduruna verilmemişti.

Nedim Şener ise, hem Posta gazetesinde hem de kitabın arka kapağında yazdığı yazıdan dolayı suçlanıyor. Nedim Şener'in kitabın arka kapağına yazdığı yazı şu şekilde:
Bir kadın kocasına hangi durumda, "Beni onların eline bırakma, beni sen öldür" der. Ellerinde, bıçaklar, tabancalar, satırlar olan zalimlerin canına, malına, ırzına saldırmak için sokak kapısını tekmelediğini bilmek, çocuklarınla ölümü beklemek nasıl zor bir duygu. İşte, Ümmühan Doğan, Maraş Katliamı sırasında tüm bunları yaşadı ve kocasına, "Onların eline bırakma, beni sen öldür" dedi. Canından öte, namusunu korumak için. O yüzden insan soyunun yaptığı en aşağılık katliamlardan biridir, Maraş Katliamı. Altı aylık Yılmaz Baz'ı, karnında taşıdığı sekiz aylık bebeğiyle Esma Suna'yı, 11 yaşındaki Hatice Görür'ü 90'a yakın kişiyle birlikte vahşice öldürürken göstermiştir bu yüzünü. Failleri hala aramızda bu katliamın. O katiller nasıl uyuyor, neler görüyorlar rüyalarında acaba? Bir de onların katlettikleri var belleklerimizde, yalnızca rakam olarak kalan, 36 yıl sonra isimleri hafızalarımızdan silinen. Araştırmacı yazar Aziz Tunç, bu kitabıyla işte belleğimizde yalnızca rakam olarak kalan insanlarımızın isimlerini tek tek hatırlatıyor.
Kitabı okuyunca göreceksiniz; yalnız isimleri hatırlatmakla kalmıyor onlara yeniden can veriyor. Ama bizi götürdüğü zaman dilimi kurbanların son anları. Bıçakla, satırla kesilen, kurşunlanan, yakılan insanların çığlıklarını, acılarını duyuyorsunuz kulaklarınızda. Maraş katliamı hakkında çok şey yazıldı. Ama bu kitap gibisi yok.


Beni sen öldür

2011'de "Maraş Kıyımı" kitabını yazan Aziz Tunç, şimdi kurbanların hikayelerini bize getiriyor. Artık o isimler unutulmamak üzere hafızamıza ve tarihe kazınıyor. Biz bu çalışma nedeniyle Aziz Tunç'a çok şey borçluyuz. Ama Maraş katliamı hakkında ikinci kitabını yazan Aziz Tunç da bize üçüncü bir kitap borçlu… Çünkü sıra üçüncü bir kitapla bu katliamı yapanların hikayelerini yazmaya geldi. Devlet bu katliamlarla yüzleşme niyetinde değil. Ama failler yüzleşebilir.Emin olun o yüzleşmeyi de ancak kaleminden mürekkep değil, vicdan damlayan Aziz Tunç gerçekleştirebilir.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 20-12-2018, 10:33
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.625
Standart

Dün günlerden Maraş'tı.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 20-12-2018, 10:48
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Şüpheci Dinsiz´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Dün günlerden Maraş'tı.
Evet dün Maraş tı

Ondan önce 10 ekim 2015 Ankara katliamı idi.

Bu ülkenin tarihinde yüzlerce katliam var saya saya bitiremiyeceğimiz kadar .

Sivas tı çorum du Hatay dı İstanbul du Ankara dı Maraş tı.
1 Mayıslardı 10 Ekimler 19 Aralılar daha çok bu halka reva görülen eziyet katliam cinayetler.
Alıntı ile Cevapla
  #17  
Alt 20-12-2018, 12:11
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.740
Standart

O günlerde yaşananları gazeteler sıradan sağ-sol kavgası gibi gösteriyordu, solcuların Maraşı işgal ettiklerini yazıyorlardı, ölen bir kaç kişinin sağcı olduğunu ve sağcılar için taziyede bulunuyorlardı, orada bir katliam yaşandığını kimse bilmiyordu. Gerçekler katliam bittikten sonra anlaşılmıştı. Katliamı yapanlar ve yaptıranlar, devlet tarafından saklanmış, korunmuş ve ödüllendirilmişti. Katillerin ödüllendirilmesi 12 Eylül'den sonra da devam etmişti. Daha sonraları sistemin kendisi potansiyel katil haline getirildi. Kindar nesil ülkeye egemen yapıldı ve günümüze kadar ulaştı. Her an tetikle bekleyen katil sürüleri her an yeni Maraşlar yapmaya hazır hale getirildi...

Aleviler her ne kadar dağınık olsalar da sonuçta örgütlü bir topluluktur, solcular yine aynı keza, örgütsüz sol zaten olmaz.
O halde binlerce yıldır Aleviler, yüzlerce yıldır solcular aynı saldırıları yaşamasına rağmen neden önlem almazlar, neden güçlenmezler, dahası neden ülkede etkin ve yetkin konuma gelmezler?
Eline-beline-diline yaşam içinde önem kazanır, bu gibi saldırılara karşı bir şey yapmaz, sanki Alevileri Aleviler kandırıyor gibi bir his var içimde...
Alıntı ile Cevapla
  #18  
Alt 20-12-2018, 18:43
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

bilgivehis´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Eline-beline-diline yaşam içinde önem kazanır, bu gibi saldırılara karşı bir şey yapmaz, sanki Alevileri Aleviler kandırıyor gibi bir his var içimde...
Müslüman - Alevi çatışması yapıp kar elde etmek istemişler işte. Sonra olayla alakası bile olmayan kişileri kesip biçip olayı klasik cihada çevirmişler.
Baksan iki tarafın altından aynı grup çıkar. Böyle olayların hatırlatılmaması bilinmemesi de böyle cihadçı islamcı pisliklerin güzellenmesini kolaylaştırıyor. Bak biz barışçıyız zart zurt bıraksan türkiyede ne kadar gayrimüslim varsa kesecekler o yüzden dinciye demokrasi olmaz aynı şekilde ben pazarcıklı pkklıları da biliyorum onlar almanyada yaşayıp farklı şekillerde saldırıyorlar, bu tip hastalıklı grupların artık şerbetlenmesi lazım.

Diğer bi konu da
Ben gidip chpye oy veriyorum sonra aleviler geliyorlar chp belediyelerinde tepeden inerek(HA gerçekten aleviler mi onu bile bilmiyorum hani adamlar aleviyiz takılıyor da olabilirler). bütün kadroları, işçisinden üstüne dolduruyorlar. hani bi akp belediyesinin farklı bi versiyonu gibi oluyor. bırak bu bölgeler alevilerin yaşadığı bölgeler bile değil hani halktan aynı şeyi paylaşan kişi anlar gibi bi durum da yok ki göç edip geliyorlar. Bu da diğerlerinin hakkının yenmesini ve düşman olmasına sebep oluyor. Umarım böyle saçma sapan din grupları öyle din grubu hemşeri zart zurt diye bi yere gelmez. bi reisimiz var zaten bi de başka varyetesiyle mi uğraşacaz.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #19  
Alt 20-12-2018, 19:22
Turdur Turdur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 10 Nov 2017
Mesajlar: 1.822
Standart

NikolaTeslis´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben gidip chpye oy veriyorum sonra aleviler geliyorlar chp belediyelerinde tepeden inerek(HA gerçekten aleviler mi onu bile bilmiyorum hani adamlar aleviyiz takılıyor da olabilirler). bütün kadroları, işçisinden üstüne dolduruyorlar. hani bi akp belediyesinin farklı bi versiyonu gibi oluyor.
Kılıçdaroğlu CHP belediyelerinde ki asgari ücreti 2.200 lira yapacağız diye açıklama yaptı. Bunlara değinen yok. Zaten CHP'ye oy atmaya mecbur yerler var. Beylikdüzü gibi, Bakırköy gibi, Ataşehir gibi, Kadıköy gibi. Kendi kadrolarına güzel maaşları verecek peki belediye nereden kesecek bu parayı?

bilgivehis´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sanki Alevileri Aleviler kandırıyor gibi bir his var içimde...
Bak sende uyanıyorsun işte. Kimse kimsenin umurunda değil, herkes bir şeyler kapmanın peşinde.
Bunları anlatmaya karşı gelecek tepkileri de göze almak gerekir. Alevilerin içinde ki bağnaz bir kesim anında saldırıya geçiyor.


"İçinde ışığı olmayan insanlar, kalabalığa karışıp ışık edinmeye çalışırlar."
Arthur Schopenhauer
-
"İtin kuyruğuna basma, arkandan havlar durur."
Tecrübe
Alıntı ile Cevapla
  #20  
Alt 20-12-2018, 19:45
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

Neticede olayın CIA kökeni ve maşaları belli olsa da maşa olanlar gerizekalılar.
onları gerizekalı yapan sosyokültürel olarak çökmelerine sebep olan şey de islam ve islam kökenli safsataları.
islamcılar çok gerizekalı da aleviler de muhteşem değil. azınlık kalıp izole olduklarından otomatik biraz pişmişler.
islamcılar ise her zamanki pişkinliğinde. bi de ülkücü havası katmışlar. bu ülkücü denen maymunları anlamak hiç mümkün değil zaten.
bi tabanca bulup onu bunu ensesinden vurup ülküyü yükseltmeyi planlamışlar o da amerikan ülküsü heralde.

türk kürt pek tutmayınca ara ara din deniyorlar ara ara etnik deniyorlar. din her zaman insanları daha kesin ayırıyor.
bir kişi ateist olursa ona kimse güvenmez hesabı.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:11 .