Save The Day´isimli üyeden Alıntı
Evren bir sanat olarak gösterilip bu sanatın da sanatçısının olması gerektiği savunulur. Siz bu argüman hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle spartacus'un görüşünü merak ediyorum.
|
Sevgili Save The Day
"Evren bir sanat olarak gösterilip" bütün mesele burada düğümleniyor, kocaman bir mantık hatası...
Evren sanat eseri değildir -hem kim nasıl karar verdi buna?-,
nesnel ve gelişigüzeldir, yani neyse odur, nasılsa öyledir ve nasılsa hareket ve değişimlede öylelik durumuda değişkendir ama her halükarda nasılsa öyledir-kendiliğinden-...
Sanat kavramı ise bildiğim kadarıyla 3-4 yüzyıl öncesine kadar, yapay, suni, taklid vb gibi bir anlama geliyordu, salt anlam bakımından değil ama kelime köken bakımından da(örneğin "art")
Evren bir sanat eseri değildir dolayısıyla bir yerlere sanatçı koyup zor etmek anlamsızdır. Kısaca
oyuncaklar varsa, Noel Baba'da vardır vb safsatalara benzer.
Aslında bu ve benzer tüm AKIL yürütümleri tabiri caizse AHMAKÇADIR, özünde ve aslen ise safsatadır.(Hiç alakasız ön kabullere dayalı akıl yürütümü, ahmakça bir oyundur)
Hasılı aslında konu tamamen teolojidir.
Eğere her gün Jüpiter'in çekim gücüyle paramparça olan, yüzeyinde durmaksızın kargaşa, deprem vb olan bir uydusunu öne sürüp deseydik "sizin sanatçınız yeterli değilmiş", burada teoloji devreye girecektir, ortada olanın iyi bir eser olmadığını kabullenmek yerine(oysa güzel olanlarıda sorgusuz sanat eseri olarak kabul eden ikiyüzlülük), vardır bir sebebi, bir bildiği, bize örnek-misal veriyordur vb kısaca kafazanlık hakim olacak=>teoloji...
neyse
İlgili safsata mantığını sürdürürsek, bu sefer dönüp dolaşıp çakılacağız, zira eğer bir iğneyi yapan insan bu eserin ustası vb ise, o halde insanı yapan sanatçı veya ustanın da bir ustası olmalıdır, zira burada safsata aklı-mantığı baştan hatalı argümanına yaslanıyor, öyleyse dürüstçe devam etmeli...
Evren bir sanat eseri ise eseri ortaya koyan tanrı ise, bu bağlamda evren, onu ortaya koyan sözde sanatçıdan daha az karmaşık, kompleks bir yapıdadır, bu halde sözde sanatçının varlığının nedenselliği sorunu, Evrenin ortadalığı sorunundan daha çok daha büyük bir sorundur ve eğer bir sanatçı kendiliğinden ve öylece oratada olabiliyorsa, bu ondan çok daha düşük üstelik hiç bir metafizik özellik arzetmeyenlerin de materyal(malzeme) zeminindeki çeşitli nitelik, biçimleriyle ortalığı hayli, haylidir.
daha doğrusu bir çok kavram ve mantık önermelerimizin temelinde yatan maddenin hareket-değişiminden başkası değildir, buna zaman da dahil.
Bu bağlamda malzemenin yaratıldığı bir nokta veya herhangi bir başlangıç mefhumu anlamsızdır, çünkü bizim kavramlarımız ortada olanın hareket-değişimlerine göre referanslanmıştır, bu bağlamda hamur açısından(böyle ifade edeyim) bir başlangıç yok, bir sonda, yüm bu kavramlarımız ilgili hamurun(ortada olanın) aldığı çeşitli nitelik, biçim, hareket, değişim vb'ne göre kıyasından doğar, yani bizlerin bir çok öznel kavramı vb kapsayıcı değil lokal düzeydedir, harici değil dahilidir(içride döner dolaşır, dışarıya fırlatılamaz).
Biz Evren dediğimizde belirli bir form, yapı, biçim, nitelik esaslarıyla çeşitli ayrıştırma, örnekleme vb üzerinden yapıyoruz, bu bağlamda Evren tarifi
öze değil biçime dayalıdır, haliyle bir biçimin görece keskin değişimi bir başka biçimin başlangıcı olarak ifade edilebilir ve yine aynı başlangıç bir bitişide temsil eder(eski biçimin), böylelikle her başlangıç-bitiş, her bitiş-başlangıçtır, neresinden bakıldığına göre değişir(öznel, göreceli), lakin dönüşenin kendisinin(hamurun), özde bu tür kavramlarla işi yoktur, çünkü bu kavramlarımızı temelde hamurun değişimleriyle elde ediyoruz, ancak hamurun aldığı biçim, değişen ypaısı şu ya da bu gibi ilişkisel ve yansıtan düzeydeki görünümü-gözlemi üzerine bu tür sorular anlam taşır.
Atıyorum;
01/01/2758 tarihinde, A şehrinde 7,2 büyüklüğünde bir deprem oldu?
sebepler;
Teolojik sebepler
1.) Tanrı sinirlendi, diğerlerine karşı TERÖR yöntemine başvurarak korku salıyor...
2.) Kutsal metinlerden ve inançlardan uzaklaşmışlardı, tanrı gazabıyla cezalandırdı.
3.) tanrının insanı dünya'da serbest bıraktığı ve hesabı ahirette soracağı çelişkisi, tanrının keyfi bilir....
vs. vs..
Bilimsel sebepler;
Yerkürenin ilgili bölgedeki herhangi bir fay hattının kırılması, toprak kayması, volkanik baskı, patlamalar vb...
Kısaca denge durumu ne kadar doğalsa, dengesizlik durumuda o kadar doğaldır.
ve burada olup biten, herhangi bir ortamda, herhangi madde veya maddelerin, mevcut yapı, biçimlerinin değişimi, hareketi söz konusu, bu sayede biz bir deprem tarihi, bir başlangıç tarihi, bir sona erme zamanı vb tayin edebildik, kavramlarımız önsel değil ardıldır, önce madde-materyal-hareket-değişim gelir ve bu öncelik herhangi bir biçimde mesafe cinsinden A ya da B noktasında olmak değil(yani lineer değil), daim olduğu yerde, yani sıfırda olmak(herhangi bir kavramla veya ölçü birimiyle ölçeklenemeyecek olan ama kavram ve birimlerimizinde anası-hareket, değişim, ilişkisel boyutuyla-zemin).
Şimdi, şu an Merkür'ün yüzeyinde ve altında katılaşmaya dayalı oluşan onca basınç, deprem, çökmeler kimin umurunda? İlla bir özne, bir ortamın çökmeden önceki biçim, niteliği ile, çöküşten sonraki biçim niteliği arasında kıyas yapması gerekir, oysa bu ara dilim sadece geçici ve zaten orta yerde süreğen devam eden hareket-değişimin belirli bir an için, kavrayabilmek ve tanımlayabilmek namına insanca duruldurulmasıdır(hareket eden bir aracın fotoğraf makinesiyle anlık çekimi gibi, o resim hareketli olmayacaktır ama resimde görülen araç
resimi kalıcı görünsede, gerçek hiçte öyle değildir).
yani bizim kavramlarımız, mevcut ortada olanın ve nasıl olduğunun herhangi bir iradece zerre önem arzetmediği zeminden daha bir sonra-üst zeminde hareket, değişimleri gözlemleyip, yine kendimizi esas veya referans alarak soyutladığımız kavramlardır. Gerçek ise yukarıda araç resimi örneği gibidir, değişir(her an değişim,her an hareketli, noktası konmuş ve sonuçlanmış, artık değişmeyen bir eser de değildir).