Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #71  
Alt 11-09-2020, 01:16
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
bu ifadeyi kullanabilmen için gerçeğin belirli olması lazım.
böylece gerçekle gerçek olmayanı ayırt edebilesin.

insanı aşan gerçeklikler de mevcuttur.
örneğin tüm galaksimiz aslında bir uzaylı bebeğinin oyuncağı içindeki bir kum tanesi olabilir.
belki gerçek budur.

gerçek buysa gerçekmiş gibi zanneden konumuna sen düşersin.

gerçek bu değildir demekse cahil cesareti olurdu, öznelci ve kanıtsız bir yaklaşım olurdu.
Gerçekliğin de olgunun da kriteri, zihninden, iradeden bağımsız, duyularla algılanabilir, bilinebilir olandır, o kadar. Bu zihinden, iradeden bağımsızlık ifadesi de, kurguya, düşünülmüş olana, varlığı düşünülmüş olma kıstasına indirgenemeyene dairdir. Sen ise gerçeğin, belirginliği meselesini, bilip, bilmemene, ayırıp-ayıramamana bağlıyorsun, oysa gerçeğin belirginliği senin bilmenden ziyade, özelliktir..

"insanı aşan gerçeklikler de mevcuttur." Burada kastettiğin bilinç veya düşünce faktörü, bu bağlamda gerçek, insanı aşandır zaten

Kısaca "galaksimiz, bir bebeğin oyuncağı içindeki bir kum tanesi olabilir" ifaden, kuruntu, delüzyona bağlı, salt düşüncende kurguladığın varlık biçimi, farazi varsayım değilse, o halde gerçek ve kapsamı dahilindeki her şey, o kum tanesi dahilindedir. Ancak herhangi bir bilgiye sahip değilken, bu tür gerekçeleri, farazi ve mesnetsiz, sözde dayanakları gerçeklik kavramını ters-yüz etmek namına kullanım istemi delüzyondur.

Gerçek zaten bilinebilir, gözlemlenebilir(belirgin), düşüncemizden bağımsız var olabilendir... Bu bilip, bilmemenden bağımsız zemindir... Bakınız, bilinebilirliği, gözlemlenebilirliği, özellik olarak ifade buluyor...

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ger%C3%A7ek

Gerçek kavramı, felsefi bir kavram olarak, genel anlamda, düşüncede varolan ya da düşülmüş şeylere karşıt anlamda varolan, düşünülmüş olanın dışında mevcut olan anlamındadır.

Bu halde bizler, şu ya da bu-nun, gerçekliğe dair konuşacaksak, bilgi sahibi olmak zorundayız, zira gerçek duyumlanabilir, düşüncemizden bağımsız, ama gözlemlenebilir, böylece bilinebilir özellik, zemine dairdir. Peki sanal neydi? Zihinlerimizde tasarladığımız ve zihnimize bağlı kıldığımız halde gerçeklik atfettiğimiz, zihnimizde oluşturduğumuz tasarı-m olduğu halde, düşünülmüş olanın dışında var olmayan, ama buna rağmen, sanki zihnimizden bağımsız ayrı, varlık mevcutmuş, gerçekmiş gibi(bu sebeple "sanal gerçek", gerçek olmadığı halde, gerçekmiş gibi düşünülen denmektedir), kanı oluşturup, tepkilerde(!), atıflarda bulunduğumuz, zan, sanrı, farazi, inak. tepkilerde bulunmamız ise, bir çok eğitim, pratik, uzmanlaşma, eğlence, terapi vs açısından yararlı araç haline gelir...

Tüm galaksimiz, bir bebeğin oyuncağındaki, kum tanesi olabilir, derken, "bebek, oyuncak", insanı baz alıp, oluşturduğun, eşlediğin bir kurgu bu haliyle.. Eğer, bu hal-durum, senin düşüncenden, bilip-bilmemenden bağımsız bir mevcudiyet ise, o zaman gerçektir ve bu gerçeklik kavramını ters-yüz etmez... fakat buna dair elinde hiç bir bilgi yokken, gözlemlerimiz, galaksi dışında oyun oynayan koca bir bebeği doğrulamazken, bebekten, oyuncaktan, oyuncağın içinde olan kum tanesi, bu tanenin içinde olan galaksimizden bahsediyorsan, yani her an hepimizin bir yığın varsayımsal(!) düşünce üfürebileceği zeminden öte hiç bir dayanağın, kaynağın yoksa, bu haliyle, gerçeklik kavramını ters-yüz ettiği yönüyle kullanımın, delüzyon, mitolojiktir. Ben de bırak galaksiyi, evren sonsuz bir okyanustaki, minik hava kabarcığının içinde derim, öteki koca bir filin, böbreğindeki, bir hücre tanesinin içinde, beri ki "insan üstü, fizik üstü yüce bir gücün tasarımı" olabilir der, bu böylece sonsuz düşünsel, öncül ve dayanakları belirsiz, mesnedsiz, gerçeklik ve bilgi kriterlerini hiçe sayan kurguya, mitolojiye dönüştürülebilir ve gerçeklik konusunu bu tarz zihinsel kurgulara tabi düşünmek ise, ya yeterince bilince sahip olmamak, ya sanrılarla, delüzyonik düşüncelere fazlasıyla kapılmanın ürünü, inak olarak yansır.

Düşünsel olarak yok-sayma, var-sayma çabasının, gerçeklik kavramına karşıt olarak kullanma çabası, delüzyoniktir. Gerçeği kavramının en önemli yollarından biri, var, yok-sayımları bir kenara bırakmak, gerçeğin ancak benim bilip, bilmeme bağlı olduğu inancını terketmek gerekir. Bu konu içerisinde delüzyon ifadesini boşuna kullanmadım.

Gerçek kavramını da, salt evren neyin içinde türünde absürt indirgemelere bağlamamak, sırf şu ya da bunu bilip, bilmemeye indirgememek gerekir. Eğer bu yazı, sırf benim düşüncemde, hayalimde tasarlayıp, sanki mevcutmuş gibi düşündüğüm(!) bir kurgu ise, gerçek dışıdır, salt zihnimizde, düşüncemizde olana, nesnel bir mevcudiyet atfedişimiz ise, meta-fiziktir.gerçek genel bir kavramdır, olaylar, olgular ise çok çeşitlidir ve gerçeklik kıstası tümü içinde geçerlidir.

Kaldı ki bana göre, evren'i, illa bir şeyin içinde düşünme eğilimi dahi sorunlu, ben merkezci, öznel etki altındadır. Oysa uzay yönden, içten, dıştan bağımsızdır, illa bir şeylerin içinde olma anlayışımızın kaynağı, lokal ve yine kendimiz. Kısaca kendimizi baz alırken, duyularımız dışa dönük çalışıyor, böylece dışımızda olan ne varsa, illa bir şeyin içinde olarak düşünmeye başlarız... Hasılı böylece, bulunduğumuz konumu ve kendimizi merkez alarak, yönden bağımsız uzayda, çepeçevre etrafa bakıp, görebileceğimiz limiti, sınır tayin edip, kendimizi bu sınırların içinde gördüğümüz, görebildiğimizin ötesini de, bir dış olarak tasavvur ettiğimiz durumdur(ne kadar uzağı görürsek, iç o kadar genişleyecek, dış o kadar uzaklaşacaktır). Böylece düşünürken dahi, evreni, uzayı illa bir şeyin içindelik olarak kabul, kanı oluşturabilirsin, ben ise, ben-merkezciliği, öznelciliği, olabildiğince öteleyerek, yönden bağımsız uzay durumuna olabildiğince yakın olabilmek için, içindelik değil, üzerindelik kavramını, ortam, mekan, lokalite için ise, elbette yön tayini, içindelik, dışındalık tayinini, form-yapı->sınır ve çevre gerçeğinden hareketle kaçınılmaz olarak tercih ediyorum -odanın içindeyim, oda binanın içinde, bina mahalle içinde vs, tümü de form-yapı(sınır), lokalite, kendimden, dışa doğru, böylece içerde olmaklık esasıyla dile geliyor ve özelden genele yol alıyor. Uzay-evren hakkında konuşurken -özelden genel değil, içten, dışa değil, bizzat genel bir zemin-, aynı yolu kullanmak hatadır zira hala kendini merkeze alıyor olman, evren-uzay odağından sapmana, yönü yine kendinden tayin etmene, kendinden ötesi namına, kendini merkeze koymana yol açıyor...

Eğer bu yazı, sırf benim zihnimde kurguladığım, hiç bir duyum, fiziksel tabana dayanmayan, sırf hayali olarak tertiplediğim-tasarladığım bir düşünce değilse, zihnimin veya herhangi birisinin zihninin dışında ve ondan bağımsız bir mevcudiyet, varlık biçimi oluşturabiliyorsa gerçektir. O halde bu gerçeklik, benim düşünceme bağlı olmaksızın varlık, mevcudiyet durumu oluşturuyorsa, demek ki, gözlemlenebilir, duyumlanabilir(çünkü düşünce ve duyularımıza bağlı olmayan bir mevcudiyet durumu, böylece duyumlanabilir)...

Gerçek genel bir kavramdır, sade ve basit olandır, çünkü düşünsel kurgu, farazi türetimler, duygularımız, fizik dışı varsayımlar, allayıp, pullamalarımızdan bağımsızdır... Örneğin ölüm gerçeğinin oluşturduğu duygu durumu, kabullenmemeyi , böylece bu gerçek olamaz düşüncesini ele alalım, sonuç(ölüm, kabullenmemekle, duygularımızla yok-sayılamayan bir olgu-> gerçek)?. Gerçek sadedir, basittir demiştim. Yani herhangi bir duygu durumunuzu, hayal, beklenti, düşünceleriniz, varsayım, yoksayımlarınızı, gerçeklik namına kriter, baz alıp öncülleyemeyiz -böylece "gerçek", duygularımız, hayallerimiz, beklentilerimiz, zihinsel türetim ve çeşitlendirme, süsleme, püslemelerimiz, sade gerçek namına belirleyici, tamlayıcı olmadığı gibi, kriter de değildir... Bu sebepledir ki, bir çok insan, yeterli bilgi, birikim tabanına da sahip olmamak, kabullenememekle, salt düşünsel varsayımları, psikolojik olarak rahatlama istenci, delüzyonları, duygularıyla(!) hareket etmekte, gerçeklik kavramına ve sade, basitliğine, yok sayılamazlığına karşı direnç göstermektedir.

Bu durumun arka planında, ağrılıklı olarak hayaller, beklentiler, duygular vardır. Delüzyonlar, psikozlar vardır. örneğin ölümü gerçek dışı kılmanın yolu, yaşamı da gerçek dışı bir zemine itelemektir, bir dolu mahrumiyeti yok saymanın ve bir dolu mahrumiyeti gidermiş olma duygu durumuna, beklentilere(henüz gerçeklik, mevcudiyet vasfı taşımayan) yaklaşmak için, gerçeği düşüncemize, inancımıza, hayallerimize bağlı kılarak, yani kavramı ters-yüz ederek, hayali kurgu, inaklar, zanlar, varsayımlar oluşturarak, düşüncemizde tasarlayıp(salt düşünce) oluşturduğumuz hayal, sanal dünyamızda yaşama eğilimiyle, tüm fiziksel varlığımızı, buradan kaynaklı sorunalrımız, duygu durumlarımızı öteleyen veya yok-sayan, YALAN, sanal olduğu düşüncesini hakim kılan davranışlar gelişir ve bu insan düş-üncesi, psikolojisi, delüzyonlar da, bir çok uyanık tarafından, maddi-manevi istismar edilerek, zaten o durumda olan insanlara, duymak isteyecekleri, inanmak isteyeceklerini söyleyip, kendi acı gerçeğini ret etmeleri adına, bir yol olarak pekiştirilip, kullanılır -zira malzeme zaten hazırdır veya meyillidir...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (11-09-2020 Saat 03:09 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #72  
Alt 11-09-2020, 04:48
errata - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
errata errata isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
Standart

Mantık ve fizik çerçevesini çiğnemeden gerekçeler belirterek varsayım üretilebilir. Neden var olduğumuz hakkında, tanrının olup olmadığı ya da tanrının ne olup olmadığı hakkında gelmiş geçmiş zibilyon tane filozof ve bilim adamının yaptığı şey de budur. İnsan; mantığı ve bilimsel gerekçelendirme sınırlarını esnetmeden bunu yapabilirse bu genel tarafından da araştırmaya layık görülebilir.

Test edilebilir, hesaplanabilir bir şeyler sunuyorsan da insanlar bunu oturup kendileri test etmeye çalışır, başka şeylere uygulayıp hala doğru mu diye bakarlar. Mesela bu tavrımızla Newton fiziğini kaldırıp atabildik. Halbuki oldukça uzun zaman, bir seviyeye kadar işimizi görmüştü.

Sözün özü, simülasyon hipotezi ilgi çekici olmakla birlikte gereğinden fazla abartılı varsayım içeriyor. Simülasyonda yaşadığımızı düşünmemiz için bence reel evrende işlerin tam olarak nasıl döndüğüne dair güçlü fikirlerimiz olması gerekir. Halbuki biz bir çok şeyi yalnızca kullanmayı biliyoruz. Yani B sınıfı ehliyeti olan birinin tüm B sınıfı arabaları kullanabilmesi ama içerde işlerin nasıl döndüğünü bilmemesi gibi. Elektriği kullanıyoruz, manyetik alanı kullanıyoruz ama bu şeylerin nasıl böyle çalıştığına dair bir fikrimiz yok. Anlamak için 60 yıldır kuantum fiziği çalışan insanlar var, öküz gibi enstitüler var ama henüz belli ki pek az şey biliyoruz.

Bu kadar az şey bilirken simülasyonda yaşadığımızı nasıl varsayıyoruz peki?
Kısıtlı evren görüşümüzle enerji dengesini, entropiyi, çoklu evrenleri simüle eden simülasyonlar yapabiliyor olmamız, gelişen teknolojinin gözümüzü kamaştırması ve futuristlerin ileriye dönük projeksiyonları dışında elle tutulur pek bir şey yok aslında. Bir de bilimsellik iddiası taşımayan matrix gibi filmlerden aparma "dejavunun simülasyon hatası olması" gibi şeyler var tabii.

Bana kalırsa bu tür zayıf varsayımların gereğinden çok ilgi görüyor oluşunda neredeyse herkesin belirli bir tanrı, yaratıcı, kadiri mutlak inancından geçmiş olması ya da hala geçememiş olmasının etkisi var. Neredeyse bebeklikten itibaren insanın beyninin kıvrımlarına yer eden bu yaratıcı mitinin sonraki tüm düşüncelerimizin omurgasında yer alması ve özellikle varlığı, evreni düşündüğümüz konularda yanlılık olarak ortaya çıkması oldukça olası. Kendinizi militan ateist olarak da görseniz en nihayetinde beyin dediğimiz şeyin pek çok alt modülü ergenliğin sonunda gelişimini tamamlıyor ve pek çok şey otopilotta devam ediyor. Beynin temel işlevi de aslında kaostan örüntü çıkarmak, sinyal işlemek ve işleri kolayca halletmek için kestirmeler üretmek olduğuna göre biz mantığımızı ne kadar zorlarsak zorlayalım aslında "bir allah var ağbi" diye programlandığımız için beynimiz de gerekçe aramayı yorucu, sıkıcı bulup arka plana atabiliyor.

Bu işin bir de ekonomi-politik yönü var elbette. İnsanların çok büyük yüzdesi, gerçek hayat kabusa döndüğü devirlerde romantikleşir, uzaylı istilası bekler, seks yapar, dedikodu yapar, kavga eder, heyecan arar. İnsanın bu varlık krizini çözecek bir allaha, uzaylıya, simülatör programcısına ihtiyacı pek bitecek gibi değil bence.
Alıntı ile Cevapla
  #73  
Alt 11-09-2020, 16:48
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekliğin kriteri, zihninden, iradeden bağımsız, duyularla algılanabilir, bilinebilir olandır, o kadar.
Gerçekliğin duyularla algılanabilir olma gibi bir kriteri yok. Gerçekliğe böyle bir kriter yüklemek tam anlamıyla öznel bir yaklaşım. Çünkü duyular özneye ait sınırlı nitelikler.

Gerçek insandan bağımsızdır evet, ama gerçeğin farkındalığı insana bağlıdır çünkü fark eden insan.
Dolayısıyla gerçeğin farkındalığından yola çıkarak gerçek hakkında net bir tavır sergilemek tutarsızdır, şüpheci tavır tutarlıdır.

Ayrıca içinde bulunduğun odaya dair gerçeklik farkındalığına sahipsindir, ama andromeda galaksisindeki gerçeklik farkındalığına sahip değilsindir.
Odanda ayna vardır, dolap vardır. Ama andromeda galaksisinde yıldız patlıyor olabilir, gezegenler çarpışıyor olabilir, olmayabilir de. Bu gerçekliğe dair farkındalığa sahip değiliz. İnsanı aşan kısmı burası.
Tabi insan gelişmiş teleskoplarla bu farkındalığını artırabilir, ama hala evrende farkında olmadığı parçalar kalacaktır. İşte bu yüzden diyorum ki farkında olmadığımız parçalar hakkında şüpheci olmak dışında seçeneğimiz yok.
Alıntı ile Cevapla
  #74  
Alt 12-09-2020, 02:17
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekliğin duyularla algılanabilir olma gibi bir kriteri yok. Gerçekliğe böyle bir kriter yüklemek tam anlamıyla öznel bir yaklaşım. Çünkü duyular özneye ait sınırlı nitelikler.
Algılanabilirlik, duyulanabilirlik özelliğiyle ilgilidir-ki belirttim bunu. ilgili tanımda bahsi geçen "düşünülmüş olanın dışında mevcut olan" ifadesini de bağlamdan kopartıp çarpıtabiliriz. "düşünen insan" der çıkarsın -da ifadeleri iyi oku, cümleyi, bağlamları koparmamaya çalış. kavrayacak olan insandır dolayısıyla kelimeleri kullanacağız.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçek insandan bağımsızdır evet, ama gerçeğin farkındalığı insana bağlıdır çünkü fark eden insan.
Dolayısıyla gerçeğin farkındalığından yola çıkarak gerçek hakkında net bir tavır sergilemek tutarsızdır, şüpheci tavır tutarlıdır.
"belirginliği meselesini, bilip, bilmemene, ayırıp-ayıramamana bağlıyorsun, oysa gerçeğin belirginliği senin bilmenden ziyade, özelliktir.. "
Demiştim.

Gerçeğin ne olduğundan bahsediyoruz. Farkındalık, kısaca bilgi edinimi ayrı bir konu ve salt insana bağlı değildir, önce gerçek nedir bunu kavramak gerekir. Şüphecilik diye, diye istismar ettiğin ve her tür dogma, lafazanlık için can kurtaran olarak kullandığını sandığın mesele, gerçeğin ne olduğuyla ilgili değil, bu senin şizofrenik sorunun... bana hiç bir bilgi sahibi olmadığımız, ama şüphe duymam gereken bir şey(!) söyle...

"düşünülmüş olanın dışında mevcut olan" Bu ifadeyi anladın mı? Kavram için kafi...
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayrıca içinde bulunduğun odaya dair gerçeklik farkındalığına sahipsindir, ama andromeda galaksisindeki gerçeklik farkındalığına sahip değilsindir.
Gerçek benim farkında olup, olmamama bağlı değil, yeter ki "düşünülmüş olanın dışında mecvut olan" ifadesini anlamış olasın.
hiç bir farkındalığımız, kısaca veri, bilgimiz yokken, mitolojik hem de spesifik detaylarına değin sözde bilgi vererek, lafızlar ortaya atmanın, buna da ben şüpheciyim o yüzden her türlü dogmayı üfürürüm tutumunun, "düşünülmüş olanın dışında olmadığını" anlamayı başarmış olasın...
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Odanda ayna vardır, dolap vardır. Ama andromeda galaksisinde yıldız patlıyor olabilir, gezegenler çarpışıyor olabilir, olmayabilir de. Bu gerçekliğe dair farkındalığa sahip değiliz. İnsanı aşan kısmı burası.
Yıldızlar patlıyor, sürüyor, oluşuyor olabilir ve bizlerin düş-üncesine, iradesine, farkında olup, olmamamıza da bağlı değil. -E GÖRELİK, bundan sıkca söz ediyorsam, seninle yazışmalarımızda, hala bu sorunu aşmamışız demektir, bu sorunu anlamak o kadar kolaydır ki, birazcık mantık yeterli.

İnsanı aşan ifadesi de sorunlu, gereksiz, "düşünülmüş olanın dışında var olan" ifadesi, kavramanız için kullanılıyor ve insanı aşan, aşmayan yönlü merkezleyen, bir bakıma metafizik gönderme gibi kriterler oluşturmaya ihtiyacımız yok...
" Gerçek, genel anlamda, düşüncede varolan ya da düşülmüş şeylere karşıt anlamda varolan, düşünülmüş olanın dışında mevcut olan anlamındadır."
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tabi insan gelişmiş teleskoplarla bu farkındalığını artırabilir, ama hala evrende farkında olmadığı parçalar kalacaktır. İşte bu yüzden diyorum ki farkında olmadığımız parçalar hakkında şüpheci olmak dışında seçeneğimiz yok.
Şüphe kavramını da bir çok kavram gibi yanlış biliyor ve kullanıyorsun.

Farkında olmadığımız trilyonlarca ilişki, milyarlarca parça olabilir, hatta bildiğimiz parçalar dahi olsa, tüm ilişkiye dair, anlık farkındalığımız da olmayacaktır (net ifade ediyorum), bu konuda şüphe duymuyorum, farkındayım, zira şu ya da bunun şahsına veya herhangi şeyin, olayın özeline dair veya herhangi bir inanca dair konuşmuyorum.

Şüphe esasında İNANÇLA ilgili kavramdır. bilimsel şüphe senin sandığın gibi hayali, farazi, inanç eksenli değildir, önceki yazılarımda ifademi dile getirmiştim...

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9E%C3%BCphe
"Şüphe veya kuşku, bir insanın, bir olay karşısında duyduğu emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusudur. Şüphenin en genel tanımı ise; "inanç ve inançsızlık arasında kalan duygu"dur"

Sen şüphe duymayı, -e göresiz, lafız olarak kullanıyor ve mitolojik üfürükler, absürt inançlar, dogmalar için dayanak etmek adına istismar ediyorsun, sıkıntı burada.

| |

Yukarıdaki iki dikey çizgi arasında ne var?

Ama sen iki nokta arasına bakıp, "orada 12 kulaklı, 25 kuyruklu, dünyayı elinde tutan mısır koçanı olabilir" tadında lafızlar ediyorsun ve kim ki sana bunu nere-n-den çıkardın diye sorarsa, bilmediğimiz bir çok şey olabilir, yok muhafazkarsın, şüpheci ol vs derken, mitolojinle ilgili, tutarlı tek bir ifadede bulunmuyorsun. SAFSATAya sığınıyorsun, karşındakini bu tarz sözlerle inandırmaya çalışıyorsun... Andromeda'da şu an parçalanan yıldız varsa, bunun farkında değilsek -ki olabilir, olmamızda şart değil- bu "12 kulaklı, 25 kuyruklu, dünyayı elinde tutan bir mısır koçanının" var olabileceği anlamına mı gelir. kaldı ki defalarca ifade edildi, bu kulak, bacak sayısına, bunun da mısır koçanı olduğu kanısına nasıl vardın? Şüpheci olman geçerli bir gerekçe mi? Bizlerde mesnedsiz şüpheci olursak, hurafe benzeri söylemine inancağız ve geçerli mi olacak?

Aslında, esasında, veri yoksa -> şüphe de yok. Hiç bir veriye, tutarlı bir tabana, öncüle dayanmayan, tutarlı ilişkisi olmayan her sözde şüphe(üfürük), şüphe değil, esasında boş, anlamsız ve bilmeden şüphe sanmak, inanç, saplantı hali, delüzyon, psikoz veya ahmak halidir

| |

Tamam şüphecisin, iki nokta arası için hiç bir şey söyleyemem, orada "Huralaubu var, 2 ayaklı, 5 kollu, 800 metre boyunda, 100 ton ağırlığında olabilir" vs diyemem, çünkü ikisi arasında ne olup, olmadığına dair hiç bir (iç, dış, dolaylı, dolaysız) bilgim, fikrim, öncül bir dayanağım yok. Arasında bir şeyler olabilir-olmayabilir demem ayrı, hurafe tarzı, illa şahsına münhasır bir şeyleri ortaya atıp(birde bunları cismen tanımlayıp!!!), o orada olabilir demek ayrıdır, ikincisi garabettir, ahmaklıkla ilgilidir. Şüpheci olup, olmaman da, bu tür dogma, hürafeler namına, dayanak teşkil etmez.. Anlayabiliyor musun? sanmıyorum, zira anlasan şimdiye kadar anlardın.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #75  
Alt 12-09-2020, 03:05
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

errata´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bana kalırsa bu tür zayıf varsayımların gereğinden çok ilgi görüyor oluşunda neredeyse herkesin belirli bir tanrı, yaratıcı, kadiri mutlak inancından geçmiş olması ya da hala geçememiş olmasının etkisi var. Neredeyse bebeklikten itibaren insanın beyninin kıvrımlarına yer eden bu yaratıcı mitinin sonraki tüm düşüncelerimizin omurgasında yer alması ve özellikle varlığı, evreni düşündüğümüz konularda yanlılık olarak ortaya çıkması oldukça olası.
Sanal kavramı ilgili iddiayı(sanrıya dayalı zannı), baştan geçersiz kılan bir kavram aslında...

Bir de şu var, gerçekten kaçma istenci. Neden? Çünkü farkında olduğumuz gerçekliğimiz mahrumiyetlerle örülü. ve tabi fizik kuralları.
Yakınını kaybeden bir insan, ölmediğine inanmak, kendisini inandırmak ister.
Bir çok şeyden mahrum yaşayan bir insan, o şeylerin hayalini ve gerçek olabileceği dünyalar kurgular.
Ölüm, hatta yaşam gerçeğinden kaçmak ister, ancak kaçamadığı içinde, yaşam ve ölümü anlamsızlaştıran, yalanlaştıran mitolojiler, hayaller oluşturmaya çalışır...

Bu örnekler binbir çeşit detayla dile getirilebilir, mahrumiyet ve koşulları önemli faktördür.

Fiziğin kısıtlarını aşan, kıran ortam düşüncesi cazip gelir, görsel sunumlar ise insana (örneğin metafizik, gizem dolu, böylece gerçeklikten koparan filmler) keyif de verir -ki bu da normaldir, zira gerçek sade iken, zihinlerimiz binbir çeşit süsleme, kolaylık, imkan dahili kılan hayaller oluşturabilir, o an zihinsel aktivitelerimiz tavan yapabilir, anormal olan, keyifli zaman geçirmek, bir nebze olsun gerçeklerden uzaklaşmak tutumunun yerini, gerçeklik algısını kaybetmek ve bu tür söylemlere, filmlere bakarak, mitolojik, dogmatik inanç ve şartlanmalar oluşturmaktır.

Verili hal, koşul, durumda mümkün olmayanı, farazide mümkün kılma düşüncesi, bütün engelleyici faktörlerden kurtulma, serbestlik, azadelik duygusu, istenci...

kapitalizm ve ilerleyen süreç, pazar haline getirilmiş, bir yanıyla üreten diğer yanıyla da üretileni tüketen büyük çiftliklere dönüştürülen dünyada, pazarlama sisteminin acımasız ve psikolojik rahatsızlıkar oluşturmaya dayalı yapısı, tekrar, tekrar sömüren, kuşatan, gittikçe hem kendi ve dış dünya gerçekliği, algıısna uzaklaştırılan, yabancılaşan insanları daha fazla çaresizlikler, mahrumiyet, arzu ve daha fazla hayal dünyalarına hapsedecek.

uzatmadan, antik, mantik, modern mitolojiler derken, sistem ve dolayısıyla insanlık yeni bir ortaçağına doğru, hiç bir özel çaba gerektirmeksizin(artık her şeyin, her ilişkinin metalaşması, kapitalist çıkar ilişkisine dönüşümü, artan çok yönlü bağımlılık, kölelik, sömürü, koşulları, medyatikleşen müridleşmeler ve müridleştirme sömürüsü vb) yol alıyor diye düşünüyorum...

Ayrıca, bilim insanları da dahil, geniş yelpazede insanlar, kapitalist çıkar, para vb veya sistem baskısıyla düşündüklerinin aksini söyleyebiliyor, savunuyor görünebiliyorlar.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #76  
Alt 12-09-2020, 09:43
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şüphe kavramını da bir çok kavram gibi yanlış biliyor ve kullanıyorsun....
...Şüphe esasında İNANÇLA ilgili kavramdır...
şüpheyi yanlış bildiğimi söyleyip ona inanç diyorsun hahah.
olasılığa da inanç demiştin.

işte senin sorunun bu.
kavramlara hakim olmaman.

şüphenin ne olduğunu bilmiyorsun, olasılığın ne olduğunu bilmiyorsun, mümkünlüğün ne olduğunu bilmiyorsun, bilimselliğin ne olduğuna bile hakim değilsin.

bu kadar cahil kalmışsın ve benden bir şeyler öğrenmeye çalışman gerekirken bir gıdım ilerleyemiyorsun.
sen benim yazılarımı oku ve öğrenmeye çalış, sorgulama çünkü sorgulayınca sıçıyorsun.

şüphecilikten uzak bir tavır sergilemen senin bilimden, felsefeden uzak olduğunu kanıtlıyor.
ve uykundan uyanacak gibi de görünmüyorsun, çünkü inançlarına/ezberlerine kökten bağlısın.
inançlarını gerçek zannettiğin için bir bakıma sanal gerçeklikte yaşıyorsun.

benimle tartışmayı hak edebilmen için öncelikle alman gereken dersler;
türkçeye giriş
matematiğe giriş
felsefeye giriş.
bunları bi hallet ondan sonra gel.
yoksa sana kavramları öğretmekle ve neyin ne anlama geldiğini anlatmakla uğraşacağım.

ilk ödevini de veriyorum sana.
ayda zürafa vardır cümlesi ile ayda zürafa olması mümkündür cümlesi arasındaki 5 farkı bulup gel.
başından beri bu farkı bir türlü kavrayamadığın için baştan sona hatalı yargılara vardın.
ben ikinci cümleyi söylememe rağmen sanki birinciyi söylemişim gibi karşıt argümanlar oluşturdun.
Alıntı ile Cevapla
  #77  
Alt 12-09-2020, 10:38
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir çok şeyden mahrum yaşayan bir insan, o şeylerin hayalini ve gerçek olabileceği dünyalar kurgular.
bir de bu mantık hatan var.
''sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz diyen bir insan çocukluktan kalan tanrı inancından kurtulamamıştır.''!!

öyle olması mümkündür ama öyle olduğu anlamına gelmez.
net bir mantık hatası.

bu hata, spartacus çocukken altına çişini yapıyordu o halde hala altına çişini yapma eğilimi vardır demek gibi bir şey.

başka bir mantık safsatası örneği:

İnanılmazlık argümanı: Siz bir şeyi anlamakta zorlanıyorsunuz ya da nasıl işlediği hakkında fikriniz yok diye o şey doğru olamaz, öyle mi? "Bu kadar karmaşık yapılar nasıl evrilmiş olabilir?"

karşımda adeta evrimi anlatmaya çalıştığım bir müslüman var.
sen sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz ifadesinin karmaşıklığını anlayamıyorsun diye bu ifade yanlış olacak değil.
sadece senin kapasiten bu iddianın bilimselliğini anlamaya yetmiyor.

ben kanıt odaklı yaklaşırken sen inanç odaklı yaklaştın, olay tamamen bu.

sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz ifadesi kanıt odaklıdır ve kanıtlarını açıkladım.
bunun aksini iddia etmek inanç odaklıdır ve bu inanca sahip olma nedenin psikolojik.
çünkü insan psikolojisi kendine tuhaf görünen şeyleri metafizik değerlendirme eğilimindedir.
o psikolojinin etkisi altında kaldığını görebiliyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #78  
Alt 12-09-2020, 16:34
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
bir de bu mantık hatan var.
''sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz diyen bir insan çocukluktan kalan tanrı inancından kurtulamamıştır.''!!

öyle olması mümkündür ama öyle olduğu anlamına gelmez.
net bir mantık hatası.

bu hata, spartacus çocukken altına çişini yapıyordu o halde hala altına çişini yapma eğilimi vardır demek gibi bir şey.

başka bir mantık safsatası örneği:

İnanılmazlık argümanı: Siz bir şeyi anlamakta zorlanıyorsunuz ya da nasıl işlediği hakkında fikriniz yok diye o şey doğru olamaz, öyle mi? "Bu kadar karmaşık yapılar nasıl evrilmiş olabilir?"

karşımda adeta evrimi anlatmaya çalıştığım bir müslüman var.
sen sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz ifadesinin karmaşıklığını anlayamıyorsun diye bu ifade yanlış olacak değil.
sadece senin kapasiten bu iddianın bilimselliğini anlamaya yetmiyor.

ben kanıt odaklı yaklaşırken sen inanç odaklı yaklaştın, olay tamamen bu.

sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz ifadesi kanıt odaklıdır ve kanıtlarını açıkladım.
bunun aksini iddia etmek inanç odaklıdır ve bu inanca sahip olma nedenin psikolojik.
çünkü insan psikolojisi kendine tuhaf görünen şeyleri metafizik değerlendirme eğilimindedir.
o psikolojinin etkisi altında kaldığını görebiliyorum.
Cümleleri alıntı kullanarak alıntı yap... Tırnak içinde yazdığın ifadeleri, yazdığın gibi ve bütün bir cümleymiş gibi kullandığımı veya saltıklaştırdığımı hatırlamıyorum... iddianın bilimsel olduğu söylemini, mitolojik üfürükler, safsata eşleştirmeler öne sürmeden ortaya koy.(envai tür mitolojik hikaye uydurabiliyorum, uydurabiliyorsam bu iddia da geçerlidir safsatası tadında olmasın), bu mitolojik inanç, zan'ın, bilimselliğinin kriterini, düşünülmüş olanın dışında mevcudiyetini koy ortaya.

Konuyu tartışamayacak, sürekli trol yöntemleri, kelime oyunları, safsata kullanıp, sonunda da ben aslında şu açıdan yaklaşmıştım vs kıvıracaksan, amacın tartışmak değil, rüzgara karşı işeme yarışı idi, o kapasiteyi göstermediğin için, soytarılık ve akıl-mantık dışı kıstas oluşturma yollarını seçtin kendine.

Başından beridir, A=C ise bu D=C olacak demek değildir diyen benim zaten, sık, sık bu tür safsatalar üzerinden argüman geliştirdiğini alıntı yaparak, açıklayarak dile getirdim, hala daha sürdürmektesin.

Bir iddia şu şekilde ise;
A+B = D ise
Bilimsel ve akıl-mantık yönlü yaklaşım,elbette, A ve B nin ne olduğunu ve aralarında tutarlı bir ilişki kurulup, kurulamadığını ve bu ilişkiden D'ye varılıp, varılamadığını, nesnel bir tabanla irdelemektir.

Peki biz ne yaptık?
"Sanal gerçekte yaşıyor olabiliriz" iddiası için de, aynı bilimsel, akıl-mantık yollu yaklaşım sergiledik, "A nedir, B nedir, D nedir, A ile B arasında, D'ye varabilir tutarlı bir ilişki kurulabilir mi?", önce bunları ele aldık, ta ki sen müdahale edip, baltalayana, ısrarla yönümüzü, yolumu çarpıtmaya çalışana kadar. yine de aynı bakış açımızı ısrarla sürdürdük. Sanal kavramının kendisi değil, evreni, insanı tümüyle sanallaştıran inancın, nasıl, neden mitolojik olduğunu dile getirdik.

Sanal = düşünülmüş olanın dışında mevcut ol-mayan
İnsan, evren, dünya, hayat -nesnel olarak-= düşülmüş olanın dışında var olan = nesnel.

Açıkca ve başından beridir yaklaşımımız açık ve bizler iddiayı ne kabul eden ne de ret eden değil, irdeleyen konumundayız. Bizim meselemiz, senin meselen gibi, illa kabul veya ret etmek meselesi değil.

Sanal farklı, sanal gerçekte yaşıyor oalbiliriz iddiası farklı ele alınır. Biz sanal'ı ne ret ettik, ne de hedef aldık,
A+B=D dendiği zaman biz kaçınılmaz olarak A ve B nin ve D'nin ne olduğu, aralarında tutarlı bir ilişki olup olmadığı, sonucun D olmasının nasıl sağlandığını tabi ki irdeleyeceğiz.

Sanal,, teknoloji, bir çok araç kullanılarak oluşturulabiliyor(zihinlerimizde) vs demek, bizim bakış açımızla ilgili değil ki, kaldı ki bu, iddia ile ilgili değil, aksine iddia orada A'yı kullanıyor. A, zihinlerimizde tasarladığımız ve düşüncelerimiz dışında var olmayan, gerçeklik arzetmeyen iken, B düşüncelerimiz dışında var olan ise ve iddia da, yine zihinlerimiz dışında var olan gerçekliği, düşüncelerimiz dışında var olmayana tabi kılıyorsa, demek ki burada salt A yı değil, bir bütün halinde iddiayı ele alıyoruz ve iddianın yaptığı gibi, A'yı saltıklaştırıp, inanç, zan üzerinden, bir bütün halindeki iddianın tutarsızlığını görmezden gelme noktasına getirmiyoruz. Mesele bize A'yı dayatıp, saltıklaştırmak değil, gerçekten de, A ile B arasında tutarlı bir ilişki kurlabiliyor mu, gerçekten de D'ye, A nın öncül alınmasıyla ulaşabiliyor muyuz? izlediğimiz yol bu kadar açık ve basit idi...

Bu iddia için, karmaşık olan bir durum yok, biz öncelikle sanal'ın ne olduğunu ele alacağız ki, iddianın öne sürdüğü gibi, fizik, evren, yaşanabilirlik(nesnel), düşünülmüş olanın dışında varlık arzetmiyor mu? İddia her şeyi,uzay, evren, insan da dahil, düşünülmüş olanın dışında var olmayı kabul etmiyor, ama buna rağmen nesnel ve öznelliğinden, bir kendisinden, kendiliğinden, zihin sahibi olmaktan, şahsına münhasır varlık biçiminden dem vurabiliyor nereye vardık şimdi? Metafizik, mitolojik inanca. Mantık dışılığın oluşturduğu paradokslarına ise değinmiyorum bile...

İlgili iddianın tutarsız tabanı, dogmatik, mitolojik yönü açık ve basit aslında.

Sıçtın, yüzüne sıvazlıyorsun, geldiğin nokta bu.

Şimdi ilgili alıntıları, bir bütün halinde cümle olarak yapar mısın?

-E GÖRELİĞİ ısrarla kavrayamadın bir türlü.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (12-09-2020 Saat 18:23 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #79  
Alt 12-09-2020, 17:42
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
şüpheyi yanlış bildiğimi söyleyip ona inanç diyorsun hahah.
olasılığa da inanç demiştin.

işte senin sorunun bu.
kavramlara hakim olmaman.
YALANDAN, sahtekarlıktan KİM ÖLMÜŞ DEĞİL Mİ?

Olasılık inançtır demedim.

Olabilir kelimesi, bir çok inanç zan içinde rahatlıkla ve çoğunlukla kullanılabilir , oysa bilimsel tabanda olabilirlik, koşullarla, yani olabilite ile ilgili ele alınır dedim. yani bir argümanda "olabilir" kelimesi, SIRF geçiyor diye, biz olabilitenin koşulları bilgisine ve kabulüne sahip olamayız...

yani demek ki, inançtır demiyorum, olabilir kelimesinin kullanım yeri olarak ifade ediyorum. Kaldı ki tüm bilmediğini farkettiğim kavramlar için de, bir kaç kaynaktan da alıntı yapıyorum, kavraman için çabalıyorum, sen ne yapıyorsun, anlamak yerine kelimeleri çarpıtıp, cümleleri çarpıtıp, abuk-subuk yargılar üretiyor, monologa dönüştürüyorsun...

Seninle tabi ki tartışamıyorum, hem o seviyeye inemiyorum, hem bu kadar bariz körlük, bilinçsizliğe, en basit bir ifadenin dahi neye dair, neye göre söylendiğini anlayamayacak düzeyde olan zeka, geri bilince, bu denli farazi tutuma, lakaitliğe(sorumsuzluğa), tutarsızlığa, lafata ve soytarılığa anlam veremiyorum...

Olabilitenin bilimsel taban açısından koşullarla ilgili olduğunu, olasılığın ise nesnel olduğunu, bilimsel ifadelerde olabilitenin koşullarının açıkca ortaya konmuş, gözlenmiş, veri, ilişki elde edilmiş olması gerektiğini, açık ve net olarak, üzerine basa, basa ifade etmeme rağmen, geldiğin noktaya bak, aksine ben OLASILIK=NESNELDİR dedim. Geri dönüp ilgili yazılarım ve sürdürdüğün soytarılık açıkca görülebilir.

Sen olabilir kelimesi geçiyorsa bilimseldir iddiasındasın, bilimselliği salt kelimeye, söylemin biçimine indrirgemekte, nesnel tabanı, koşulları, tutarlı veri ve ilişki bağını, gözlem ve deneyi yok saymaktasın. Bu tutumunu inkar etsende, senden alıntı yaparak ortaya koydum, yazılanları anlamadığın gibi, ilerleme de sağlanamıyor.

Şüphe = inançtır da demedim.

İşte bu soytarılık ettiğin yazından hemen 1 üstte olan ifadem;

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şüphe esasında İNANÇLA ilgili kavramdır. bilimsel şüphe senin sandığın gibi hayali, farazi, inanç eksenli değildir, önceki yazılarımda ifademi dile getirmiştim...

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9E%C3%BCphe
"Şüphe veya kuşku, bir insanın, bir olay karşısında duyduğu emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusudur. Şüphenin en genel tanımı ise; "inanç ve inançsızlık arasında kalan duygu"dur"

Sen şüphe duymayı, -e göresiz, lafız olarak kullanıyor ve mitolojik üfürükler, absürt inançlar, dogmalar için dayanak etmek adına istismar ediyorsun, sıkıntı burada.

| |

Yukarıdaki iki dikey çizgi arasında ne var?

Ama sen iki nokta arasına bakıp, "orada 12 kulaklı, 25 kuyruklu, dünyayı elinde tutan mısır koçanı olabilir" tadında lafızlar ediyorsun ve kim ki sana bunu nere-n-den çıkardın diye sorarsa, bilmediğimiz bir çok şey olabilir, yok muhafazkarsın, şüpheci ol vs derken, mitolojinle ilgili, tutarlı tek bir ifadede bulunmuyorsun. SAFSATAya sığınıyorsun, karşındakini bu tarz sözlerle inandırmaya çalışıyorsun...
Bilmediğimiz bir çok şeyin olabilirliği, şu anda, o iki çizgi arasında, 12 kulkalıi 25 kuyruklu, 800 metre boyunda, 100 ton ağırlığında, dünyayı da elinde tutan bir mısır koçanının var olabileceği anlamına gelir mi? Safsata mantığını da, nerede hata yaptığını da her cevabımda dile getiriyorum.

Şüphe=inanç denmiyor, şüphenin soyutlandığı taban dile getiriliyor, peki sen ne anlamışsın? -e göreliği kavrayamayacak düzey ve kapasitede isen, bu durumun her, ama her ifade için aynı minvalde sürüyor ve her okuduğuna dair alaksız sonuçlar türetiyorsan, -e görelik önemlidir demekten, her yanlışını düzeltmekten, kelime bazlı açık arama saplantısı, ezikliğinden ve yansıma olarak ben üstünüm yönlü histerilerden sıkıldım artık.

Sanırım sonsuza kadar saçmalamayabilirsin, hiç olmazsa okuduğunu, en azından 1, sadece bir cümleyi anlamayı başardığına tanık olabilelim.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #80  
Alt 13-09-2020, 15:23
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

Neyse spartacus kavga etmeye gerek yok. Herkes fikrini yazsın geçsin.

Sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz fikri şu an dünyada önemli bilim insanları, filozofları ve büyük zekalar tarafından ciddiye alınmaktadır.
Sırf bu nedenle bile bu fikri küçümsememek gerekir.
Bu fikre katılmamak mümkün, ancak bu fikri küçümsemek ya da mitoloji olarak değerlendirmek cahil cesareti olurdu.

Şüpheden uzak kalmak ise bilimden, yaratıcılıktan uzak kalmak demek.
Bundan binlerce yıl önce yaşamış bilge insanların bazı bilgilerinin yanlış olduğunu biliyoruz. Şüphe duymadan hareket edilseydi bin yıl öncesinde kalmaya devam ederdik.

Bilimin ya da felsefenin sonuna gelmiş değiliz. Sadece yolda ilerliyoruz. Bu yolda bulunduğumuz konum hakkında ''kesin gerçeklik budur'' demek bir hata olurdu.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:01 .