01-02-2013, 00:06
|
|
Moderator
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 26 Sep 2008
Mesajlar: 2.848
|
|
kanuni´isimli üyeden Alıntı
ikincisi;
biz adam öldürüyorsak durduk yerde öldürmüyoruz. öldüren adam da zaten mağdurun hakkı alınır kısası uygulanır...
islamiyette savaşların hepsi savunma amaçlıdır.. durduk yerde göremezsin...
önce Fıkhı öğren de gel..
|
Turan Dursun orasından uyduruyor değil mi? Kaynak göstermeden sallamak sizin alim dediklerinizde daha iyi duruyor.
Emevileri salla, nasılsa onlar kaka, İslam'ı temsil etmezler, değil mi?
Ama mesela şu sizin mübarek dört halifeniz İslam'ı İran'a, Kuzey Afrika'ya falan nasıl yaymışlar, onu bize bir de, bakem.
Savunma savaşıyla mı? Yoksa bu coğrafyadakiler seve seve mi Müslüman olmuşlar de gelin bizi yönetin demişler? Hele de de, bir görelim şu savunma savaşlarını.
Sana göre İslam'ı kabul etmeyip cizye vermeye de yanaşmayanlara açılan savaş savunma savaşı oluyorsa ne kullandığını yaz bana, ben de alayım aynısından. Belki imana gelmeme vesile olursun da sevaba girersin.
|
12-02-2013, 23:33
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2013
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 16
|
|
istatistik´isimli üyeden Alıntı
Kutsal kitaplar incelendiğinde, anlatılan pek çok hikayenin ve sözde mucizenin gerçek dünyanın kuralları (ki bunlara fizik kuralları da diyebiliriz) ile çeliştiğini görürüz. Kızıl Denizin ikiye ayrılması, İsa'nın suyun üzerinde yürümesi ya da ölümden dönmesi bunlardan ilk akla gelenleridir. Bu tür iddialar herhangi bir kişi tarafından sorgulandığında ise doğaüstü bir gücün, kendi koyduğu doğa kanunlarını çiğnediği yönlü bir cevap verilir. Olaylara mantıksal bir açıdan bakamayan kişileri her ne kadar tatmin etse de gerçekte tatmin ediciliği bir yana aslında cevap bile sayılmazlar.
Bunun yanında, fizik kurallarının çiğnenmesi ile kolayca açıklanamayacak çok daha iddialı mucize iddiaları da bulunmaktadır. Nuh'un gemisi hikayesi gibi yazının konusu olan "Fil Suresi" de bunlardan biridir. Konuyu şöyle bir hatırlamak için ayetlere bakacak olursak:
FÎL 105/1. Fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?
FÎL 105/2. Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı?
FÎL 105/3-4. Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi.
FÎL 105/3-4. Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi.
FÎL 105/5. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.
Pek çok İslami kaynak incelendiğinde, bahsi geçen kuşların "Ebabil Kuşu" olduğu iddia edilmektedir. Ancak, yukarıda alıntılanmış olan Diyanet İşleri kaynaklarına göre ise asıl anlatılan, ayette geçen "sürülerle" ifadesidir. Buna göre, "Tayran Ebabil" ile art arda, sürü halinde uçan kuşlardan bahsedilmektedir. Bu anlaşmazlığı da hesaba katarak, ayetlerde geçen mucize iddiasını iki bakımdan ele alacağım:
1) Bahsi geçen kuş "Ebabil" midir?
2) Kuşların attığı taşlar savaşa katılan askerleri ve filleri yenilmiş ekine çevirir mi?
İlk iddiayı incelemek için "Ebabil" kuşunu incelemek yeterli olacaktır. Öncelikle bahsi geçen Ebabil (Apus apus), sağangiller ailesinden, 16 – 17 cm uzunluğundaki bir kuştur. Kırlangıca olan benzerliği nedeniyle sıklıkla bu kuş ile karıştırılır. Sürüler halinde gezen bir kuş olması nedeniyle ayetteki kuş olma ihtimali doğsa da yaşadığı coğrafya incelendiğinde bunun mümkün olmadığı anlaşılacaktır.
Ancak, buna geçmeden önce, Fil Vakasının geçtiği toprakları incelemekte fayda var. Hikayeye göre, Ebrehe ordusu, Kabe'yi yıkmak üzere harekete geçer. Mekke'ye çok yaklaştıkları bir yerde, sürüler halindeki kuşlarca üstlerine atılan taşlar nedeniyle ordu helak olur ve Kabe kurtulur. Harita üzerinde Mekke ve Ebrehe topraklarını incelersek, Arap Yarımadasının güney batısına denk gelen bir noktada olduklarını görebiliriz.
Haritada gösterilen bölgeleri, Ebabil kuşunun yaşadığı bölgeler ile karşılaştığımızda, birbirinden tamamen alakasız iki farklı coğrafya olduklarını görürüz. Bu bakımdan, ayette geçen kuşların Ebabil kuşları olması mümkün değildir. Bu yönde iddialarını sürdürenlerin, Allah'ın nereye ne yolladığını bilmediğini iddia ettiklerini de peşinen kabul etmeleri gerekir. Aşağıdaki haritada, koyu mavi ve kırmızı ile işaretli bölgeler, Ebabil Kuşlarının yaşam alanlarını göstermektedir.
İddianın, ikinci yönüne gelirsek, kuşlar tarafından atılan taşların insanlar üzerinde bırakacakları etkileri incelememiz gerekecektir. Bunu yaparken, birkaç fizik teoreminden yararlanmamız gerekecek. Bu nedenle biraz teknik bir konu olabilir. Ancak, elimden geldiğince basite indirgemeye çalışacağım.
Kuşlar tarafından bırakılan taşlar, gökyüzünden serbest düşme hareketi ile inişe geçeceklerdir. Yani, aşağı yönlü hareketlerinde herhangi bir başlangıç hızı bulunmayacaktır. Bu sebeple de başlangıç hızarının sıfır alınması yanlış olamayacaktır. Bu harekete maruz kalan bir taşın, indiği yerde bırakacağı etki, uygulayacağı kuvvete bağlıdır. Bu kuvveti hesaplamak için ise bazı değişkenlerin bilinmesi gerekir. Öncelikle, serbest düşmenin başladığı yüksekliği bilmek gerekir. Bunun için ise kuşların uçuş yüksekliği bilinmelidir.
Zamanda geriye gidemeyeceğimize göre, günümüz şartlarına göre bir kıyaslama yaparak, bir kestirimde bulunmamız gerekecek. Stanford Üniversitesinden Paul R. Ehrlich, David S. Dobkin ve Darryl Wheye tarafından yapılan bir çalışmaya göre kuşların uçuş yüksekliği ortalama olarak 500 feet'in (yaklaşık olarak 152,4 metre) altındadır. Göç zamanlarında ise göreceli olarak çok daha yüksek seviyelerde uçarlar. Bunun ortalaması ile 10.000 feet (yaklaşık 3048 metre) civarındadır.
Serbest düşüşün başladığı yüksekliği yaklaşık olarak (152 – 3048 metre arası) bildiğimize göre, kuşlar tarafından atıldığı iddia edilen taşları karşılaştırmamız gereken bir referans bulmamız gerekir. Bu referans ise doğada sıklıkla karşımıza çıkan bir yağış türü olan doludur. Buna göre, büyüklüğü 5 – 200 milimetre (üst sınır 20 cm gibi görünüyor) arasında değişen dolu, 3700 metreye varan bir yükseklikten düşmeye başlar. Bu yükseklik, kuşların nadiren kullandığı (göç ederken) yükseklik olan 3048 metreden daha fazladır.
Tarihteki gözlemlenebilen ve ölümle sonuçlanan en büyük dolu faciası, 1982 yılında Bangladeş'te gerçekleşmiş ve 92 insanın ölümü ile sonuçlanmıştır. Burada ölçülen dolunun ağırlığı ise 2.2 pound (yaklaşık 900 gram)'dur. Fil vakasında bahsi geçen kuşların taşları pençelerinde ve gagalarında taşıdıkları düşünülürse, ölümcül doluların ağırlığının yarısının (hatta üçte birinin) bile kuşların taşıyabileceğinden daha fazla olduğu görülecektir(15 cm ebadındaki bir dolunun 1.1 pound [yaklaşık 450 gr] olduğu ölçülmüştür).
Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde, mucize iddiasında incelenen 2 konunun da ayetlerde ve yorumlamalarda aktarıldığı gibi olamayacağı aççıktır. Çünkü; 1) Ebabil kuşları adı geçen bölgelerde yaşamamıştır, 2) Kuşlar, ölümcül olarak nitelenebilecek büyüklükte ve ağırlıkta taşları taşıyamayacaklardır. Atılan taşların kuşlar tarafından bırakıldığı açıkça belirtildiğine göre, konuyu daha mucizevi bir yöne çekmek de mümkün görünmemektedir. Bu bakımdan, fil suresinde anlatılan hikaye her açıdan mantıksız ve uydurmadır.
|
meal bilinçli olarak eksik verilmiştir doğrusu
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.
Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi.
Değinmek istediğim atılan taşın zararsız olacağı düşüncesi ama atılan taş kızgın olduğunda durum değişir.
|
12-02-2013, 23:45
|
|
Super Moderator
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 25 May 2012
Bulunduğu yer: izmir
Mesajlar: 1.053
|
|
Balçıktan pişirilmiş taşlar deyişi taşların sıcak olduğu anlamına gelmiyor. Bu bildiğimiz kerpiç.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kerpi%C3%A7
Buradan kerpiçle ilgili bilgi bulabilirsiniz.
ayrıca ayet eksik verilmemiş ki.
|
12-02-2013, 23:52
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2013
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 16
|
|
idontneedagod´isimli üyeden Alıntı
Balçıktan pişirilmiş taşlar deyişi taşların sıcak olduğu anlamına gelmiyor. Bu bildiğimiz kerpiç.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kerpi%C3%A7
Buradan kerpiçle ilgili bilgi bulabilirsiniz.
ayrıca ayet eksik verilmemiş ki.
|
Rabbinin fil ashabına ne etteğini görmedin mi? O, onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Ve üzerlerine sürü sürü ebabil kuşları göndermedi mi? Ki her biri onlara ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atmışlardı. Allah (u Teâlâ), onları kurt yeniği yaprağa çeviriverdi
buda başka bir meal...
|
12-02-2013, 23:56
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 3.058
|
|
Bana sizin iddia ettiğiniz gibi taşların kızgın olmasının nasıl daha yıkıcı bir etki yaratacağını açıklayabilir misiniz? Taşın hızını ya ya düştüğü yerdeki zararı ne derecede etkiler?
Bunun yanında, kızgın bir taş, düşme hareketi boyunca hava ile ısı alış verişinde bulunursa sıcaklığı hangi yönde değişir?
Dinler çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kuruludur. (Stendhal)
SERBEST KALEM
|
13-02-2013, 00:02
|
|
Super Moderator
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 25 May 2012
Bulunduğu yer: izmir
Mesajlar: 1.053
|
|
silbastan´isimli üyeden Alıntı
Rabbinin fil ashabına ne etteğini görmedin mi? O, onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Ve üzerlerine sürü sürü ebabil kuşları göndermedi mi? Ki her biri onlara ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atmışlardı. Allah (u Teâlâ), onları kurt yeniği yaprağa çeviriverdi
buda başka bir meal...
|
Apaçık kitabın apaçık ayetlerinden ne kadar çok farklı anlam çıkarabiliyoruz? Acep bu da bir Kuran mucizesi midir?
Ayrıca ayette taşların kızgın olmasıyla alakalı hiçbir ifade yok. Önermeniz tutarsız ve geçersiz. Taşların kızgın olması zararı ne derece etkilerdi o da ayrı bir merak konusu.
|
13-02-2013, 00:13
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2013
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 16
|
|
idontneedagod´isimli üyeden Alıntı
Apaçık kitabın apaçık ayetlerinden ne kadar çok farklı anlam çıkarabiliyoruz? Acep bu da bir Kuran mucizesi midir?
Ayrıca ayette taşların kızgın olmasıyla alakalı hiçbir ifade yok. Önermeniz tutarsız ve geçersiz. Taşların kızgın olması zararı ne derece etkilerdi o da ayrı bir merak konusu.
|
Meallerde bazı farklılıklar mevcut bunun sebebi malum dil keşke arapca ve süryanice bilip anlayarak okuyabilsek. Neyse burada diyanetin sitesindeki meale baktım şu şekilde http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#105:3
**********************
Kızgın olmasının zararı ne mi? Evet aşağı düşerken soğuyabilir ancak sıcaklık değeri. Sonuç olarak bu savaşın galibi kim. Ve bugün baktığımızda kabe hala ayakta mı? Evet kabul ediyorum bilimsel olarak yani bugünkü bilgilerin doğruluğunu kabul edersek zaten mümkün değil. Ancak bilim de her geçen gün değişiyor yenileniyor genişliyor aydınlanıyor. Yani sadece bugünkü bilime güvenmek ne kadar doğru...Hepimiz biliriz çeşitli hikayeleri dünyanın tepsi şeklinde olmasını, işte güneşin dünya etrafında dönmesini aklımdan gelenleri bilimin birçok yanıldığı konu vardır ancak bugün bilim tanrının olmadığını söylemiyor. Aksine. Neyse konuyu saptırmak istemiyorum. Ama bir örnek vermek istiyorum Hz. Musa nın denizi yarması da doğa üstüydü ama son zamanlarda bilimsel bilgiler bunun olabileceğini savunmuyor mu?
Konu idontneedagod tarafından (13-02-2013 Saat 00:31 ) değiştirilmiştir.
Sebep: ard arda kısa mesajlar birleştirildi
|
13-02-2013, 00:31
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2013
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 16
|
|
Tefsir ve tarih kaynaklarında anlatıldığına göre o zaman Habeşistan’ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe her yıl Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret eden Arap hacılarını San‘a’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalîs (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırdı. Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mâbedi ziyaret etmeleri için halkı San‘a’ya çağırdı. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kâbe’yi yıkmaya karar verdi ve muhtemelen 570 yılında, içinde mahmûd (mamut) adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü (olayın tarihi ve sebepleriyle ilgili farklı görüşler için bk. Mustafa Fayda, “Fil Vak‘ası”, DİA, XIII, 70-71).
Kaynak ve yazının devamı
Konu idontneedagod tarafından (13-02-2013 Saat 00:37 ) değiştirilmiştir.
Sebep: uzun kopyala yapıştır kısaltıldı. link eklendi
|
13-02-2013, 00:36
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 12 Feb 2013
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 16
|
|
idontneedagod´isimli üyeden Alıntı
|
alıntı yapıyorum ancak buradaki olaylar ile bağımsız olarak görmüyorum
... Aslında tsunami dalgası hareket halinde olan dev bir su kitlesinin yalnız üst ucudur... dalgalar okyanus yüzeyinde yalnız sığ bir tabaka oluştururken, tsunami okyanusun içinde yüzlerce metre derinliğe uzanabilir... Tsunami dalgalarını genellikle karanlık su "duvarları" şeklinde tarif ederler. Hemen gerilerinde duran yoğun su kitlesi nedeniyle dalgalar daha sonra sahil şeridinin üzerine kapanır ve kıyı tümüyle su altında kalır.
... Deniz tabanının sınırları ve sahil şeridi dalgaların yüksekliğini belirleyen etmenlerdir ve bazen beklenmedik sonuçlar verebilir. 1993 yılında Japonya'da Okushiri'de meydana gelen tsunamide, kıyıya çarpan dalgalar yaklaşık 15–20 metre yükseklikteydi. Fakat belirli bir yerde dalgalar denizin içinde V şeklinde bir vadi oluşturdular ve suyu giderek daha dar bir alanda baskı altına aldılar. Sonunda su deniz seviyesinden 32 metre yüksekliğe ulaştı, bu yaklaşık 8 katlı bir bina yüksekliğiydi...
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:17 .
|