deistkalender´isimli üyeden Alıntı
Söylediklerinize katılmamakla birlikte saygı duyuyorum.Varlığa neden sorusu sormak , bilimin ve aklın ilerlemesindeki yegane sorudur.Bilim ilk nedeni açıklayamadıkça , bir yaratıcının varlığı şüphe götürmez bir gerçektir benim için.
|
Yanlış anlaşılmasın, burada açıklamaya çalıştığımız, kimsenin inancı, düşüncesi, görüşü değil, sadece ama sadece VARLIĞIN SEBEBİ NE? sorusunun kendisinin YANLIŞLIĞININ izahını verebilmek içindir.
Neden sorusunun özü hal değişimleri, etki-tepki düzlemi ve buradan açığa çıkan nitel farkların kıyasıdır. Varlık ekseninde ise, varlık satıh olduğu için nitel farklarında, kıyasının da bir anlamı yoktur, ha buhar, ha sıvı, ha katı, ha ölü, ha diri(mezarlara bakın kemikler sizinle, hep sizinle olacak, sizde onlarla, daim şimdi de, ama formlar, nitelikler değişecek, gidilecek şimdiden öte bir öncemiz, sonramız olmayacak, kaybettiğimiz de, kazandığımzıda nitelik, varlık ise eksilmiş değil) varlık içredir, varlık şahsında limit oluşturmaz...Varlık
önce ne idi ki değişime NEDEN sorusu arayalım? Varlık, NE ZAMAN VARLIK olmaktan başka bir şeydi ki, sebep arayalım? Oysa varlık-uzay gibi kavramlar
yön'e,özele, şahsa münhasırlaştırılamaz olan ana, genel,
satıh zeminidir, hal böyle olunca varlık A idi, B oldu diyemeyiz, varlığa özelde, ÖZNEL bir betimleme dayatamaz ve belirleyemeyiz, çünkü uzay-varlık asıl, ana zemindir, satıhtır, mecradır, özel bir
kendilikleri olduğundan söz edilemez...
Uzay -> Juzay oldu denemez, Varlık->Harlık oldu denemez, denemez ise sebep/sonuç ilişkisi dayatılamaz, çünkü o zemine muhatap değiller, olabilmeleri için varlık-uzayın HARİCİNDE -METAFİZİKTE!- olmaları gerekir. Yani siz uzayın dışına çıkıp ona bir öznellik atfettiğinizi ve dışından da haline bakıp, Zuzaydı, Uzay oldu demeyi öngörüyorsunuz. Kısaca metafizik. Varlığın dışı yoktur, uzayın da, insan ancak hayal gücüyle, metafizik bir çerçevede masal düzeyinde böyle düşünebilir.
Uzay(boş, dolu, dahili) = madde(nesneler dünyası, dahili) = Varlık... Uzay'ın sebebi ne? Düşünün, gerçekten de UZAY,
sebep/sonuç ilişkisinin muhatabı mı? Değildir. Kısaca Varlık sebep sonuç ilişkisinin muhatabı değil, mecrasıdır, sırf bu yüzden METAFİZİK'de dahi siz VARLIK
öngörmediniz mi? Adına da
tanrı demediniz mi? Her halükarda
varlığın dışına çıkamazsınız, çünkü
dışı yoktur, tüm sebep/sonuç ilişkileriniz,
dahilidir, varlık dahilidir, varlığın
haricinde bulunmazlar ve harice fırlatılamazlar.
------------------------------------------------------------------------------
Yukarıdaki ifadeyi baz alıp
nesnel zemine göre gidersek; Varlığın nedeni ne diye sormamız şu demek;
Varlığa etkiyen ne? (varlığın nedeni dediğiniz anda, nedenden önce varlığı öngörmüş olursunuz, çünkü sebep-sonuç ilişkisinde zincirin halkasını meydana getiren niteliktir, niteliğin mecrası ise varlıktır)
Yaratmak fiili geçersizdir, hayal mahsülüdür, gaibin, gaibidir, yine de sebep/sonuç ilişkisinin zemininde değildir, çünkü sebep/sonuç ilişkisinin zemini,
DÖNÜŞÜMDÜR, mevcut olan haldeki değişimle, mevcut halin, farklılaşması arasında elde ederiz, bir şey şahsına münhasır AÇIDA, hareket-değişim sergileyerek başka hale, niteliğe dönüşür-bürünür, böylelikle sebep/sonuç ilişkisi HAYAT kazanır.
Su neden buhar olur? ->
Su'
ya ->
etkiyen ne?
Su neden buz tuttu? ->
Su'
ya->
etkiyen ne?
Neden sorusunun zemini yukarıdaki gibidir, bu soruları
felsefe sorar, o halde NASILINI bulmalıyım -> felsefe iter -> bilim. Burada anlarız ki felsefe-bilim, bir bütündür, kendi özgüllerine inersek yapışık ikizdirler, birbirlerinin cephaneliği, felsefe neden diye sormadıkça, biliminde eli boştur... Bu halde bilim gibi felsefeninde metodları vardır, kaideleri, ilkeleri, prensipleri. Felsefik ilkeye göre de, yukarıda değinilen temellere görede
Varlığın ilk sebebi ne? Sorusu
geçersizdir, bu soru, Uzay hangi yönde? sorusuyla aynıdır. Kısaca felsefe açısından bu sorular YANLIŞ sorulardır, çünkü MUHATAP seçimi yanlıştır...
Etki-tepki =>
mevcut olandaki hareket-değişim -> nitelik farkı =>
gözlemi -> NEDEN? sorusuna hayat verir.
Biz
Varlığın nedeni diye sorduğumuzda sorumuz;
Varlığ
a etkiyen ne? demiş oluruz... Kısaca soruya yanıt => ERROR, çünkü varlığın sebebi ne demek, varlıktan önceye yine varlığın kendisini koymaktır, totoloji olur, o halde varlıkta ne değişti ki, değişime neden aradın denebilir.
Sebebin, sebebi ne? -> Error -> totoloji...
İnsanın tarihi boyunca ürettiği paradoksların %99.99'u, temelde mantıksal hatalarından gelir, paradoksları çözmek için uğraş, boşa ter dökmektir, her paradoksta ilk bakılması gereken nokta, MANTIĞIDIR çıkarımları ve yanlışlarıdır.
Yanlış soruların cevabı, sonsuza kadar ve envai çeşit sürümlerle, her şeyi söylemek mümkün biçimde gidebilir, lakin bir sonuca varamaz, atar, tutar.
Varlığın nedeni -> tanrı -> Nedenin, nedeni ne? - totoloji...
Tanrı nın nedeni ne? -> tanrı -> tanrı -> tanrı ......+sonsuz -> Paradoks....
Paradoksun sebebi ne?
Yanlış soru -> error...
Uzay hangi yöndedir? Cevaplar
Doğuda(Zeus), batıda(Odin), Güneyde(Ra), Kuzeyde(Allah), Kuzeybatıda(Enlil), Güneydoğuda(Marduk)
Yönler ve tanrılar olarak uzar gider....
Oysa soru yanlıştır, çünkü uzay yönden bağımsızdır, aynen varlık mecrasının, nedensellikten bağımsız olması gibi.
varlığın sebebi ne?
--------------------------
Birde en kaba biçimden gidelim
Sebebi yok. Siz sebep-sonuç, etki-tepki ilişkisini kullanıyorsunuz, haliyle, varlığa
etkimedikçe, sebep diye soramazsınız, etkiyorsanız da, varlıktan önceye sebep sorunsalı fırlatamaz ve varlık yokken, varlığa sebep olan ne diyemezsiniz, sebep-sonuç ilişkisi etkileşimle anlam kazanır, varlık yoksa, sebebide olmaz.(su yoksa buhara
dönüşümü soramamak gibi, nedenselliğinz zemini ->
dönüşümdür,
hal değişimidir, hal'i olan değişir ve dönüşebilir)...
Kısaca DÖNÜŞEN ve dönüşüm yoksa, sebep-sonuç ilişkisi de yok.
O yüzden insan masal diyarında bir kavrama sahip oldu, adına da YARATMAK dedi... yaratmak içinse daim YOKLUĞA muhtaç idi, ama yoklukta varlığa muhtaçdı, yokluktan söz edildiğinde, yaratılması gereksiz olan varlıktan da söz edilmiş olundu, gerisi masal, insanın senaryo, kurgu gücüne kaldı, kim edebiyatı daha iyi kullandı, etkili şiir yazdı ise, ve kimin sırtı sağlam, kılıcından daha fazla kan damlattı ise O'nun masalları, silah zoruyla kabul gördü... Bu insanın kör talihi ve kötü hikayesidir...