Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji > Evrim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 19-10-2017, 06:03
SelGom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
SelGom SelGom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 03 May 2017
Mesajlar: 369
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kendisi tarihçi birde! Diyor ki 5 duyu organımızla görmediğimize neden inanalım? Peki tarih nedir? böyle bir insan, tarih alanında nasıl olurda akademik bilgi verebilir ki?

Ben orada olsaydım kendisine, "Malazgirt Savaşı nerede, kaç yılında, kimle, kimler arasında olmuştur?" diye sorardım. 5 duyu organınızla görüp, görmediğini de ekler ve kendisine teklif sunardım, tarihi de müfredatdan çıkartalım, sizinde mesleğinize son verelim mi? Kendisi TARİH alanını ret ediyor, çünkü eğer tarih 5 duyu organımızla tanık olduğumuz, verili an'dan ibaret değilse -ki değil, eası-yekünü bizzat tanık olmadığımız dönemlere, geçmişe dayanır- öyleyse, kendisi, kendi ifadesiyle, alanını geçersiz ve MÜFREDATDAN KALDIRILMASINI da isteyen, garip, guraba, deve misali bir durumu temsil etmiyor mu? neren eğri, neresi doğru ki?

Bir yerde kaza olmuş, kazayı gördük mü hayır, ama işte orada birbirine çarpmış, iç, içe girmiş, eğilmiş, bükülmüş araçlar, bu bizler için inceleyebileceğimiz ve yoru yapabileceğimiz, algılayabileceğimiz veri sunar. Kaza olmuş dememiz için, illa o kazayı görmüş olmamız şart mı? yetmez bunların iddiası, kaza olmamıştır, çünkü kazaya dair elimizdeki bilgiler eksik vs, öyleyse ortada kaza yoktur, kazalarda olmaz safsata yaklaşımı...

Yine örneğin insanlara cennet, cehennem masalı anlatılır, çünkü ancak öldükten sonra denir, hasılı biz bu kişinin ifadelerini esas alacaksak, öyleyse ilk elden o dini, bu Kur'an'ı ve o masalları terketmemiz gerekiyor! Ama o da nesi, kendi, kendisini yalanlıyor, hem bize METOD verdiğini söylüyor, hem de o metodu kendisi uygulamıyor(dürüst değil)... Kur'an doğru söylüyor diyor! Dam üstünde saksağan, hangi söylediğini 5 duyu organıyla gözlemlemiş, doğrulamış ki? Hiç birisi!

Oysa konu ettiği teori, nasıl ki tarih alanında, geçmişin ardında bıraktığı bir çok objektif bulgu, veri yorumlanıyorsa, Evrim konusunda da bilim, elde ettiği SOMUT verileri yorumluyor, yani ne bunun iddia ettiği gibi gözlem dışıdır ama ne de kıyas ettiği gibi masa başında keyfi üretilmiş masaldır, yani evrim konusunu, Kur'an'la kıyaslamak, mantık dışıdır. Çünkü birisi elimizde hiç bir somut veri, BULGUNUN olmadığı söylemlerden oluşurken, bilim neyi neye göre tarihlendirdiğini, elindeki bulguya, gözleme, deneye, genetiğine değin incelemeye, yaptığı testlerle ifade eder.

MESELENİN ASIL NOKTASI;
Yıldırım nedir? Yıldırım namına ele alındığında bir doğa olayıdır, doğada yıldırımların olması-oluşması, varlığı ise olgudur.

Yıldırıma neyin yol açtığına dair yorum ve açıklama ise işin TEORİK KISMIDIR, yani TEORİ yıldırımların KENDİSİ değil, nasıl oluştuğunun açıklanması, gözlem ve deneylerle yorumudur. örneğin bu kişinin yaptığı gibi, çeşitli yıldırım ölçümlerinin görece farklarını öne sürerek biz yıldırımın nasıl oluştuğuna dair, gözlem ve deneyle doğrulanmış bilimsel teoriyi ret edemeyiz, ama sorun salt teoriyi ret etmek değil, bu kişiler o safsata yöntemi olguyu ret etmek için kullanıyor, yani ölçümler birbirini tutmadığına göre ya da yıldırımın nasıl oluştuğunun açıklanmasında eksiklik var diye(ki varsa tabi!), yıldırım diye bir şey yoktur diyorlar. Bu yöntem daha başından akıl ve mantığa ters.

Hiç bir olgu, TEROİNİN şu ya da bu sorunları, şu ya da bu açmazları, şu ya da buna ÖZEL(!), KAİDEYİ BELİRLEMEYEN detayları, spesifik detaylardaki göreceli sonuçları öne sürülerek ret edilemez.

Kansere
neyin yol açtığını bizler bilmezsek, nasıl tedavi edeceğimizi bilmiyorsak ya da neyin yol açtığı ve nasıl tedavi edileceği yönünde bir çok fikir, görüş, yöntem farkı mevcutsa, öyleyse kanser diye bir şey de yok mu oluyor, yok mu saymalıyız? ne yani sırf bu tür şarlatanlar insanları bu tür basit hokkabazlıklarla kandırıp, onlara safsata, geçersiz kıstaslar enjekte ederek algılarını köreltiyor diye, kanseri yok sayacağımız gibi birde o bir çok yöntemi yerle yeksan edip, TIB alanına son mu vermaliyiz?

Efendim tarihçilerde tarihe dair birbirinden farklı, çelişen şeyler söylüyorlar, sırf istisnalar, teoriyi aslında belirlemeyen şu ya da buna dair sınıflandırmalarda yapılan değişiklikler öne sürülerek, teori, alan ret edilebilir mi? Kullandığı artık yaratılışçıların tam bir çöplük oluşturduğu türden, her yanı kaplamış kir, şarlatanlık, cambazlık, hokkabazlık safsatası. Bu safsatayı defalarca forumlarımızda işledik. ALAKASIZ ÖRNEK ve ÖZEL DURUMLARDAN GENEL SOnUÇ ÇIKARTMA SAFSATASI olarak.

Gönül isterdi ki, bu mesajda sadece olgu ile teori arasındaki farkı ele alalım, aslında basitçe aldım. Ama böylesine şarlatan yöntemleriyle insanları aldatan kafa yapıları işin içine girince, cevabın yekününü, yaptıkları cambazlık, hokkabazlık ve safsata yöntemini açıklamak tutuyor.

Neyse konu devamı gelirse, olgu ve teori farkına(zaten değinildi, basit) girelim, ama asıl girmemiz gereken, teorinin şu ya da bu spesifik detayındaki göreliği, şu ya da bu doğal sebeple kaynaklı farklı koşullardaki farklı ifadeleri vb öne sürüp, en kaba safsatayı cambazlıkla kullanma konusunda daha fazla örnek vererek açıklayalım. Önemli çünkü bugün dünyada bilhassa yaratılışçı ve böyleleri elinde, şaşmaz kandırmaca, aldatmaca yöntemi olmuş bu akıl ve mantık dışılığa daha fazla yer vermiş olalım.

Neymiş kimi kitaplarda 65.000.000 yıl, kimi kitaplarda ise 50 milyon yıl diyormuş, ne için, primatlar takımı(!) için... iyi de bu tür göreceli, nicelik bazlı(!!), münferit, spesifik ölçüm veya ifadeler, teoriyle ne alaka, teoriyi belirler mi, asıl konusu o ölçüme dayalı nicel değerleri mi? Örneğin bir yerde su ortam değişkenleri ve içeriğindeki kimyasallara göre, 99, diğerinde 101 derecede kaynarsa, ya da kaynadığı ölçülmüş ise, suyun kaynaması olgusu ortadan mı kalkar, ya da kaynama ısısına dair bilimsel ifadeler çöpe mi atılmalı? Hem yukarıda değindiğim türden safsataya(alakasız örnek safsatası, özel durumdan genel sonuç çıkartma safsatası), akıl-mantık dışılığa başvuruyor hem de çarpıtıyor, çarpıtarak yargı oluşturuyor...

Sanki konusu primatlar kaç yıl önce yeryüzünde yaşamıştır konusu, sanki ilk primatların kaç milyon yıl önce yaşadığına dair çeşitli tahminler(!) hepsi aynı rakamı dile getirirse evrim teorisi tamam(!!), yok sırf bu primatların tahmini ilk dönemlerine dair çeşitli görüş olursa evrim teorisi bitti! mantığı bundan ibaret, müfredatdan kaldırılmasını istediği şeye dair tek bir alakalı sebep sunamıyor, sadece boş lafazanlık, neden kaldırılsın, işte kaldırılsın da ondan demekten başka hiç bir geçerli açıklaması yok. Böyle başa, böyle tarak.
Spartacus daha ne akademisyenler var senin haberin yok, bu videodaki bir örnek sadece, ben demiştim profların nasıl olduğunu defalarca, ama beni onaylayan biri olmadı bu forumda maalesef. Yani 14 dakikalık da bir video koymuştum, yaratılışçı biyologlar ile evrimsel biyolog tartışıyordu, hatta bu iletime o programdan(yaratılışçı biyologlar ile evrimsel biyologun tartışması) 10 dakikalık bir video daha koyacağım, bunları ele alıp tartışmamız gerekiyor, maalesef akademiler yetersiz kalıyor, etiketi olmayan bireylere kaldı durum, maaş alanlar işini yapamıyor.

Tarih konusunda ise katılıyorum sana, sonuçta tarihte şu bu oldu gibi şeyleri hiçbir şekilde algılamıyoruz, sadece belge diye bir şeyler var. Ki tarih, evrim teorisine göre daha yoruma açık ve yanlıdır, çünkü ülke ve millet ve ırk meselesi var, yanlı anlatım var, belgelerden emin olamama durumu var, biyoloji kadar sağlam değildir. Yani tarih sosyal bir bilim, sosyal bilimler doğa biliminin seviyesine erişemedi diye düşünüyorum, doğa bilimi kadar bir kesinlik sunamaz. Hadi sunuyor diyelim de kendi alanıyla çelişiyor profesör, kendisi bizzat geçmişi araştırıyor ama ona çelişik şeylerle evrim teorisini eleştiriyor. Aslında evrim teorisini eleştirmesinin sebebi maalesef inancı olduğu görülüyor, inancına uygun olsa ve tarihsel olsa yine de savunur, mesela big bang'i reddetmiyor teistler, ama çoğu yaratılışçı/teist evrime ve teorisine şiddetle karşı çıkıyor, aynı şekilde ateistler de evrimi savunup big bang'e karşı çıkıyor, burda ideolojik bir yaklaşım var, bilim yok bu noktada. Natan'ın dediği gibi inancı penceresinden verileri yorumluyor.

Aslında burda bilimin metodolojisini netleştirmek gerekir. Benim bildiğime göre bilimin metodu metodolojik materyalizm/natüralizm'dir. Ama ontolojik natüralizm/materyalizm değil, metodolojik olarak böyledir, yani materyali inceleyip yine materyale dair açıklamalarda bulunulur, onu aşkınsallaştırmak bilimsel olmaz, bence yöntemden başlamak lazım, bilim felsefesi çok önemli. İşte bunun hakkını teslim ettikten sonra canlıların evrimi ve çeşitlenmesi hususunda şu an tek seçenek evrim teorisi olarak gözüküyor, yani metodik olarak materyalden yola çıkıyorsak tek açıklama bu şu an.

Fakat yaratıcı devre dışı kalsa bile tarihsel süreci öne sürerek evrime ve teorisine karşı çıkılmakta maalesef. Yani milyonlarca ve milyarlarca yıl öncesini bilemeyeceğimiz ve ancak tahmin edebileceğimiz başka birçok akademisyen tarafından da söylenmektedir, yalnızca o tarih profesörüne has değildir, yaratılış görüşüne sahip olanlar veya teist olanlar ya evrime ve kuramına şüpheyle yaklaşır ve uzak durur, ya da tümden reddeder, kabul eden azdır. İşte burda tarihsel süreci ne kadar bilip bilemeyeceğimizi netleştirmek gerekir, yani şu an verili durumları gördüğümüz gibi, mesela elmayı bırakıyorum yere düşüyor, bunun kadar net ve kesin olarak canlıların tarihsel süreç içerisinde birbirlerine dönüştüklerini bilebilir miyiz, ortak bir atadan geldiklerini bilebilir miyiz?

Prof tarihsel sürelere itiraz etti, yok kimisi şu kadar milyon diyormuş, yok kimisi bu kadar bin yıl diyor. Orda önemli olan o sürelerin birbirleriyle çelişmemesidir. Yani o çeşitlenme 50 milyon da sürse, efendim 20 milyon da sürse sonuçta orda evrim var mı yok mu mesele bu. Yani bir bilim adamının görüşüne göre orda 50 milyon yıl var da makro olarak birbirine dönüşmelerine engel mi, yani 50 milyon yıl olsa ne olur 5 milyon yıl olsa ne olur, evilemiyorlar mı? İşte bu noktada başka bazı itirazlar da mevcut. Örneğin insan ve şempanzenin ortak atasının 6-7 milyon yıl önce yaşadığı söylenir. İşte bu sürenin insanı ve şempanzeyi oluşturacak kadar yeterli bir süre olmadığı ve dolayısıyle ortak bir atadan gelmediklerini söyleyenler de var.

Spartacus hocam diyebilirsiniz ki tamam 6-7 milyon yıl değil başka bir sürede bunlar birbirine dönüştü derseniz bu sefer onu ispatlamak gerek, yani eldeki verilere göre birbirlerine dönüşüm yaşamışlar mı, bu mümkün mü, süreler bu noktada uyuşuyor mu diye bakıyorlar, sanırım tarih profesörü de bu noktadan yaklaştı, canlıların ilkelden gelişmişe makro anlamda tür üstü düzeyde dönüşümüne karşı çıkıyor, çünkü ne zaman yaşadıklarının net olarak bilinmediğini ve çelişkili süreler olduğunu ve birbirlerine dönüştüklerinin söylenemeyeceğini ve bilinemeyeceğini ve dolayısıyle bunun da bir din olduğunu savunuyor, hatta bilim de bir dindir, ispatı yokki, bardağa herkes bardak der ama bunu bilemeyiz tarzında söylüyor. Yani sürelerin uyuşması da gerekmez mi teorinin temeli açısından?

Örneğin siz ne ile ortak deyince bunun spesifik olduğunu söylemiştiniz ve ''yağmur nereye yağar'' örneğine benzetmiştiniz. Aslında evrim teorisinin temelini oluşturuyor. Bakın çok basit bir örnekle izah edeyim. Mesela günümüzde babalık testleri DNA analizlerine göre yapılabilmektedir, kimin babası kimmiş, annesi kimmiş vs bunu rahatlıkla bulabilmekteler. Dikkat edin falancanın babası kim diye bakılıyor, babası var mı yok mu diye bakılmıyor. Halbuki o kişinin babası şudur demeden önce mantıken sanki babası var mı yok mu bunu algılamıyoruz, bilmiyormuşuz gibi duruyor. İşte sizin spesifiklik tam bu noktada devreye giriyor. O kişi her kim ise bir babaya ve anneye sahip olduğunu biliyoruz lakin baba ve annesinin kim olduğunu bilmiyoruz. İyi de babası şudur diye ispatlamadan önce babası olduğunu nasıl biliyoruz? Onu da söyleyeyim. Tüme varım ile.

Bir insan bireyinin oluşabilmesi için erkek ve dişinin çiftleşmesi ve dişinin bebek doğurması gerekiyor, yani DNA kopyalama olayı. Bunun dışında bir oluşum görmedik, bütün bireyler böyle oluşur. Yani elimizdeki bütün spesifik örnekler böyle. Yani falancalar çiftleşti falanca bebek doğru, efendim falancalar çiftleşti bir diğer falanca bebek doğdu şeklinde elimizde spesifik örnekler önce var, ondan sonra artık belli bir doyum noktasına örnekler ulaştıktan sonra bunu genelliyoruz ve artık spesifik örneklere gerek kalmadan herkesin anne ve babasının olduğu sonucuna ulaşıyoruz ama spesifik olarak birinin babasının kim olduğunu araştırıyoruz.

İşte aynı mantıkla türlerin, cinslerin, familyaların, takımların, filumların vs ortak bir atadan dallanarak birbirlerine dönüştükleri ve hepsinin akraba olmasını yine şempanze, insan, goril, balina vs vs spesifik canlıların akrabalığına dair verilerden bileceğiz, yeteri kadar veri olduktan sonra bakacağız ki demekki canlılar tür üstü düzeyde birbirlerinden gelip birbirine dönüşüyorlar yani dallanıyorlar, spesifik bir türün atasını veya torununun hangi tür olduğunu bilmesek bile sonuçta hop diye ortaya çıkamayacağı ve kendiliğinden çıkayacağı için illa kendi öncülü türlerden gelip başka türlere sebebiyet vermiş oalcak ama bunların spesifik olarak hangisi olduğu araştırma konusudur, o yüzden burda spesifik genele bu şekilde bağlı, yani türler arası akrabalık denen olguya ters örnekler varsa ve türler arası akrabalığı kanıtladığı söylenen örnekler yanlışlanabiliyorsa(örneğin şempanze ve insanın ortak atadan gelmediğinin gösterilmesi atıyorum) o zaman türler arası akrabalığın genel bir kaide olması güme gider ve özel kısımlardan geneli çürütmüş olurlar, yani teoriden teorinin olgularını çürütmüş olurlar. Çünkü teori zaten olguları kapsıyor ve açıklıyor, olgular da kesinleşmiş hipotezler, ama hala yanlışlanmaya açık, teorideki olgular yanlışlanıp yerine başka olgular gelebilir veya teori çürüyebilir, yanlışlanabilirlik potansiyeli var, o kapı açık.

Ha kanser tarzı örneklerinizi videolardaki profesörler kabul etmeyecektir, 5 duyu lafzını tekrar edeceklerdir diye düşünüyorum. Tabi kendisiyle çelişiyor ama evrimsel süreç bağlamında 5 duyuyu ve fosilleri düşündüğümüzde sizce hiç haklılık payları var mıdır? Yani tamam bütün canlılar 3.8 milyar yıl önceki bir abiyogenetik türün evrilerek dallara ayrılması ve bu muazzam çeşitliliği oluşturması sonucunda mı buradayız? Evrim teorisini açıkladığı bazı olgular var. Zamanla değişim olgusu, bütün canlıların ortak atadan gelerek akraba oldukları olgusu. Tamam profların bu itirazlarıyla zamanla değişim çökmez çünkü günümüzde görülüyor ama makro anlamda canlıların ortak atadan veya atalardan gelip birbirlerine dönüşmesi güme gider mi acaba?

Ha bu arada evrim ve bilim hakkında insanlarla konuşacak olursanız farkedeceksiniz ki tam da sizin bahsettiğiniz özel durumlardan geneli reddetme eğilimleri var, bilinmezlikleri, bilimin henüz açıklayamadığı durumları, bilimin zamanla görüşlerinin değişmesi vs gibi şeyleri sürerek evrime itiraz edebiliyorlar. Tamam şimdi böyle görünüyor ama gelecekte evrim yanlışlanabilir veya teorisi yanlışlanabilir tarzında düşünenler var, kesin olarak emin olamayız diyorlar, bir de tarihsel süreci vurguluyorlar, bilemeyiz tahmindir diyorlar. Ayrıca kanser örneğini çok verir halk.

Bilim kansere çare bulamadı, o halde bilime güvenmeyelim veya evrimi reddedelim tarzı çarpıtmalar yaparlar. İyi de adı üstünde neye çare bulamıyor? Kanser. Yani kanserin varlığından şüphe yok, yani yine kanserin açıklanması veya çözümü bulunamadı diye bilime veya olgulara şüphe düşürmek safsatadır, bunu yapan insanlar çok var, sokağa çıkıp röportaj yapsanız daha ne safsatalar görürsünüz aklınız hayaliniz durur, inanamazsınız.

Spartacus hocam evrime olan itirazlar hep tarihsel süreci ve milyonlarca yıllık süreç olduğunu öne sürüo gözlemleyemediğimizdir, yani illa doğrudan gözlem olmazsa bilemeyiz, varsayımdır tadında yaklaşıyorlar, yani şüphe düşürüyorlar. Siz bilimin yöntemlerini de ele almalısınız bence. Yani dolaylı gözlem ve verilerin hangi durumda nasıl ve neye göre yorumlanmasını örneklerle ve özellikle fosil biliminden anlatsanız çok takdire geçer, çünkü itirazlar tam da oraya geliyor. Ayrıca bir diğer profesör ise değişimin hayatın bir gerçeği olduğunu söylüyor ama bir türün başka bir türe dönüşmesi şeklinde bir gözlem yoktur diyor. Diyeceksiniz ki o evrim değil sonuçtur. Yani sonuç dediğinize göre ancak evrimsel değişimlerin birikmesiyle oluşabilir diye düşünüyorsunuz, yani yine uzun bir süreç var, işte görülen mikro evrimlerin o türleşmelere veya makro evrimlere yol açacağının bilinemeyeceğini ve tahmin olduğunu savunanlar var, buralara da değinmek lazım.

Ayrıca işin nasılına gelelim. Mesela biyolojik evrimin olgusallığından söz edebilmemiz için öncelikle genetik bilmemiz gerekir. Çünkü katılabilir karakterler nesiller içerisinde değişirse bu evrimdir, salt dış görünüş değişirse evrim olmaz, genetik olmadan da boy uzunluğu değişebilir ama genetik olmazsa evrim diyemeyiz, genetik temeli olması gerekir, yani aktarılabilir değişimler nesiller içerisinde oluyorsa evrimdir.

Fakat bakıyoruz ki genetik olarak nesiller içerisinde değişimler var, bu yadsınamaz, işte bunun nasılına ilişkin çok klişe olarak doğal seçilim, mutasyon ve bir kaç bişey daha sunuluyor, aslında 20 küsür mekanizma var ama en temelleri 3-4 tane. İşte efendim mesela işin nasılını tam olarak bilemeyebiliriz, deneye ve doğa gözlemine bakıyorlar ki genetik olarak değişmiş, bu tam olarak nası oluyor bilemeyebiliriz. Veyahut biraz biliyorsak bile doğal seçilim mi mutasyon mu yoksa genetik sürüklenme mi vs hangi türde nasıl etki etmiş, birbirleriyle ilişkisi ne, vs bunlar tartışmaya açık ama orda değiştikleri kesin.

İşte burda nasılından değiştiğine karşı çıkılmaz çünkü değiştiğini görüyorlar, güncel örneklerde görülüyor. Ama iş tarihsel olunca canlılar değişti mi, bu mekanizmalar devam etti mi, birbirlerine dönüştüler mi, ortak ataları var mıydılar vs bunların bilinemeyeceğini savunuyorlar, yani birbirlerine makro anlamda bir geçiş için bunu mümkün kılacak çevre şartları ve mekanizmalar olması gerekmez mi, o yüzden tarihsel olunca için teorik kısmı da olgular açısından belirleyici olmaz mı?

Ayrıca video ekleyeceğimi söylemiştim, onu aşağı ekliyorum, lütfen onu da ele alalım. Bu arada profların halini görüyorsun, eğitim sistemini ve akademisyenlerin yetkinliğini tartışabiliriz, bu başlığın konusu değil ise ayrı bir başlık açabilirim. Neyse dediğim 10 dakikalık video şu
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 19-10-2017, 14:40
manas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
manas manas isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2017
Mesajlar: 461
Standart

Mesela ozellikle Yehova Sahidi olan ve onemli bilim kuruluslarinda calisan inancli insanlar, evrimin olmadigini, Tanri'nin "Yehova oldugunu", insanligin 7-8 bin yillik bir gecmise sahip olduguna inaniyor. NATAN

Peki bu inançlı bilimciler bir çift insandan değişik insan ırklarının meydana gelişini nasıl açıklıyor. Adem-havva çekik gözlüyse hepimizin çekik gözlü olması gerekmez miydi.. Tamam türleşme yok ama bir değişim var ortada. Bunu yapan iklim ve beslenme derlerse bu da bir evrim olmaz mı. Yani iklim ve beslenme türleşmeye de zemin hazırlayabilir. İnançlı bir bilim insanı dinleri referans alarak nasıl tarafsız araştırma yapabilir, sözüne nasıl güvenilir.. İnanç içsel birşeydir bilime dahil edilemez.

***Tanrı mineral de uyudu, bitki de düş kurdu, hayvanda uyandı, insan da kendini buldu ***
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 19-10-2017, 17:49
SelGom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
SelGom SelGom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 03 May 2017
Mesajlar: 369
Standart

Sevgili spartacus

Caner Taslaman ve daha birçok akademisyen evrim teorisine karşı çıkıp karşısına tanrıyı konumlandırıyor, maalesef karşılarında bulunan evrimsel biyologlar da yetersiz olduklarından kayde değer bir şey diyemiyorlar. Örneğin seninle de tartışmış olduğumuz canlıların benzerlik ve ortak atadan gelme meselesi var. Caner Taslaman canlıların ortak bir atadan dallanarak evrilmesinin karşısına tanrının zihnindeki plana göre tasarlandıklarını savunuyor, hatta araba örneğini veriyor, arabalar benziyor ama ayrı ayrı tasarlanıyor diyor. Ha türler sabit demiyor, hatta bunu kimse savunmuyor diyor, türler kendi içinde hareketli diyor ama anladığım kadarıyla makro olarak ortak atadan gelme ve birbirine dönüşümü kabul etmiyor, tanrı alternatifi sunuyor. Onu da ele alabiliriz, ilgili video şu



Bir diğer videoda ise biyolojinin matematiksel yasaları olmadığını ve dolayısıyle geçmişi ve geleceği öngöremeyeceğimizi anlatıyor. Yani bugüne bakıp ve fosillere bakıp çıkarımın bilimsel olmayacağını ve tahmin olarak kalacağını anlatmaya çalışıyor, bu konuda fizikle de biyolojiyi kıyaslıyor. O video da şu
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 19-10-2017, 20:22
Dom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dom Dom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 14 May 2017
Mesajlar: 6
Standart

manas´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Mesela ozellikle Yehova Sahidi olan ve onemli bilim kuruluslarinda calisan inancli insanlar, evrimin olmadigini, Tanri'nin "Yehova oldugunu", insanligin 7-8 bin yillik bir gecmise sahip olduguna inaniyor. NATAN

Peki bu inançlı bilimciler bir çift insandan değişik insan ırklarının meydana gelişini nasıl açıklıyor. Adem-havva çekik gözlüyse hepimizin çekik gözlü olması gerekmez miydi.. Tamam türleşme yok ama bir değişim var ortada. Bunu yapan iklim ve beslenme derlerse bu da bir evrim olmaz mı. Yani iklim ve beslenme türleşmeye de zemin hazırlayabilir. İnançlı bir bilim insanı dinleri referans alarak nasıl tarafsız araştırma yapabilir, sözüne nasıl güvenilir.. İnanç içsel birşeydir bilime dahil edilemez.
Genlerinde potansiyel olarak vardı ve o potansiyel çıktı diye anlatıyorlar. Eşeyli üremeye de bağlayabilirler. Aslında elbette orda evrim var, evrimi nesiller içerisindeki kalıtılabilir karakterlerin değişimi dersek elbette ilk insan hikayesine göre bile değişim var. Fakat bu değişimin yani günümüzde gördüğümüz mikro evrimin türleşmeye yol açmayacağını ve türle sınırlı olduğunu zannediyorlar. Bildiğim kadarıyla günümüzde türleşme örnekleri mevcut, yani aynı tür olarak kalmıyorlar. Ama bu sefer de yeni cins ve yeni familya oluşmaz, onları tanrı yaratır gibisinden yaklaşıyorlar. Onların oluştuğunu görsek bu sefer daha üst düzeydeki biyolojik gruplara öteleyecekler meseleyi. Yani 3.8 milyar yılın tamamını göremeyeceğimize göre tanrıya yer kalacak illaki, tanrıyla buluşturacaklar meseleyi. Tabi objektif bakmaları pek mümkün değil, insanlar ideolojileri penceresinden bakıyorlar, pür bilimci olmak çok zor.
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 21-10-2017, 03:22
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Evrim basit bir olgudur, basittir, şu katılmamış haliyle, lineer mantığımız gereği, sürece yayılmış yani bir süreç içeren, ani olmayan ama birikimde, muazzam farklara da yol açan değişimdir.
Spartacus
Ani olmayan, sürece yayılmış demekte pek doğru olmuyor.Çünkü tümü birbiriyle ilgili olduğundan veja aynısı olduğundan ,yanlış oluyor.

Ani olmayan dediğin zaman olay olmadı demisde olyuyorsun.Olayda olmadığında biliyorsun sonucu görmemiş olurduk.Olayın sonucu da zaten biliyorsun değişimin ta kendisi olmuş oluyor.Kısa zaman dilimi dediğimiz anda zaten süreç işliyor.

Büyük değişim anında olmuyorsa daha uzun bir zaman diliminde muazzam farklar oluyordur varsayımını ortaya atan insanoğludur.
Nasıl ifade edecekdin, anlıyorum. Fakat sürece yayılan zaten anların=olayların=değişimin kendisi.

Senin dilinle, öznenin muazzam farklara ,(türlere) neyin sebep olduğunu bilip, bilmemesine bağlı olmadığı için öznenin varsayımı bir faktör değildir, dolayısıyla işin teorik kısmı olguyu belirlemek değil,(varsayımla) açıklamak namınadır….

Bu yüzden Evrim=evrim teorisidir anlayışı nereden gelirse gelsin yanlıştır demeni anlayamadım.
Değişimin Türlere yol açdığı daha görülmedi, bu yüzden değişimin teorisi anlayışı yerli yerince doğrudur.

Özne, mantığınla ,türlere ilişkin olguyu faktör olarak kulanmasına bilimin müsaade etmemesi ,yanlış değil ,doğru bir isdir.
Olgunun faktör olduğu kanıtlanmadığı müddetçe de doğru olarak kalacaktır.

Olgunun mikroevrim de faktör olduğu ortada iken, türleşmeye ilişkin faktör olduğunu bilemiyoruz.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
evrim, evrimsel süreç, insan, maymun, maymundan geldiysek


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:11 .