Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #2151  
Alt 23-12-2013, 00:04
undersun undersun isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Mar 2011
Mesajlar: 295
Standart

Gerçekten yazdıkların laf kalabalığından ve entellektüel olmak adına yazılmış olduğu
Son derece açıktır.
Yazdıklarının benim için hiçbir değeri yok çünkü okadar konuları dallandırıp budaklandırıyorsunki sende geleneksel din algısından kendini kurtaramıyor..
Bazı noktalara takılıp ve konuyu her seferinde bu noktalara bağlayıp sadece yazmak adına birşeyler yazıyorsun..
Sen yazılan bütün mealleri unut yazılan meallerin çoğu hatalı kusursuz olan arapça kuran dır..
Tekrar söylüyorum..
Kuran'ı Kerim'i açıklamak için bir yönteme ihtiyaç vardır..
Bu yöntem muhkem ayetleri açıklayan mütaşabih ayetlerdir..
Sırf bu konu bile koskoca islam aleminde yanlış anlaşılmış ve bu yanlış anlama gelenek haline gelmiştir..
Biz yani ben Müslüman olarak devamlı kendi kitabımı araştırıyor öğrenmeye çalışıyorum bu zaten bütün müslümanların görevidir..
Bunu yapmayanların sorumluluğu kendine aitdir..
Sen burda meal kopyala yapmıştırırısan kalbin düşünme organı olduğunu zanneder durursun Buda senin entellektüel yapına hiç yakışmayan bir durumdur..
Alıntı ile Cevapla
  #2152  
Alt 23-12-2013, 00:33
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

undersun´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gerçekten yazdıkların laf kalabalığından ve entellektüel olmak adına yazılmış olduğu
Son derece açıktır.
Yazdıklarının benim için hiçbir değeri yok çünkü okadar konuları dallandırıp budaklandırıyorsunki sende geleneksel din algısından kendini kurtaramıyor..
Bazı noktalara takılıp ve konuyu her seferinde bu noktalara bağlayıp sadece yazmak adına birşeyler yazıyorsun..
Sen yazılan bütün mealleri unut yazılan meallerin çoğu hatalı kusursuz olan arapça kuran dır..
Tekrar söylüyorum..
Kuran'ı Kerim'i açıklamak için bir yönteme ihtiyaç vardır..
Bu yöntem muhkem ayetleri açıklayan mütaşabih ayetlerdir..
Sırf bu konu bile koskoca islam aleminde yanlış anlaşılmış ve bu yanlış anlama gelenek haline gelmiştir..
Biz yani ben Müslüman olarak devamlı kendi kitabımı araştırıyor öğrenmeye çalışıyorum bu zaten bütün müslümanların görevidir..
Bunu yapmayanların sorumluluğu kendine aitdir..
Sen burda meal kopyala yapmıştırırısan kalbin düşünme organı olduğunu zanneder durursun Buda senin entellektüel yapına hiç yakışmayan bir durumdur..
Cehalet içinde yazılmış bir kitaptan entellektüel ve bilimsel veri üretemiyorsun azizim. Süleymaniye Vakfı'nın hadis külliyatı ile yıkanmış zihinlerinde, az düşünen insan modeli adına yapacağı en iyi şey, sadece belli hadisleri kurana uymuyor diye ayıklamaktır. Adem ve Havva'dan sanane be kardeşim sanane diyen, en azından kendince kuran dışına çıkmamaya çalışan Syn. Abdulaziz Bayındır aslında basit bir soruyu düşünmeliydi.

Kuran, sözel bir sanattır, yazınsal değil. Sözel sanat olmasının dışında tüm müslümanların göz ardı ettiği çok kritik bir nokta vardır.

Bakın, kuran 23 yılda Muhammed'in son nefesine kadar dağınık ve farklı zaman dilimlerinde dillendirilen durumsal ayetler içerir. Ama hiçbir ayetinde, ey insanlar bekleyin diğer ayetlerimi, bekleyin kitabın tamamlanmasını demez. Oradaki insanlara siz bunlardan sorumlu değilsiniz de demez.

ilk yılından son anına kadar iman bekler, ve cennet-cehennem ile ödülü de, cezayıda tebliğ yapar.

Kısacası, iman ettiğiniz hayali tanrınız, sizden oturun bilmece çözün denklemini istemez.

Hükümsel ayetlerinde ise, o ayetlerin dışında bir eylemi imanlıya değil ancak münafık olana yakıştırır. Hükümsel ayetleri de kuranda defalarca açıklanan apaçık kalıbına girer diye lanse edilir. Muhkem ayetler adına sorun yaşayanlar hali ile kuranın sözel dilli ve o dönemde Muhammed tarafından uygulandığı gerçeğini göz ardı ederler.

Tabi kitap geniş kapsamlı durum değil anlık durum bildirisi yaptığından, aykırı durumlarda sevimli araplar ne yapacaklarını bilemezler. Bu nedenle hadis külliyatını şişirdikçe şişirip diledikleri hüküme yelken açarlar.

Yazılanın kusursuz arapça kuran olmasına gelince, o devirde yazılı tek bir belgeye kafa yorsun sevgili süleymaniye vakfı. Harekesiz kuranı alıp çeşit çeşit, anlamlara gelecek kelimelerden ayetin sentezini yapsın ki, yapamazlar. Yöresel ve karma hicaz-basra-mekke-medine-arabistan-kureyş lehçesi-süryanice karması bir dilin dönemsel yapısını açığa çıkarmak kolay da değildir.

Kitap, sizden böyle bir beklentiye de girmiyor hali ile. Araplara yönelik, özellikle arapça geldiğini dillendiren kitabı, zorla evrensel yapıp kafalarını sulandıran insanlar topluluğuna dönüşüyorsunuz. Oysa ayetlerin tüm akışı dönemsel olaylar çerçevesinde bölgenin insanına yönelik, durum psikolojisini %100 destekler. Gelişim aşamalarında değişkenliğini güç çizgisi altında belirler.

Entel değilim ben. Sadece zihnim köle değil. Önceden anlam yükleyip aklımı kitleyip hiçbir kaynağa bakmam. Tevrat-İncil-Kuran üçlüsü içinde vicdanıma seslenen tek kitapta incildir. (eski ahitten ve yan ürünlerden bağımsız kanonik inciller.) Tevrattan gücünü alan absürd tanrının araplara uyarlanmış versiyonunu kabul edebilmem için, tanrıyı gerçekten yerin dibine sokmayı kabul etmem gerekir.(Tabi bir tanrı varsa, put ile Muhammed'in tasarladığı tanrı arasında bir fark yok.)

Böyle bir kitabı tanrısal diye kabul edip inanmamın karşısında ne duruyor biliyor musunuz? Akıl ve vicdan. Vicdanımı devre dışı bırakın. Ümetçi zihniyet ile doğduğum gibi müslüman kabul edildiğim döneme döneyim. Doğrudan beyinsel aktivitelerimi düşüren bir ilacı enjekte edin, düşünce yapım felç olsun tek boyutta verilen bilgileri ezberime yükleyim de papağan gibi imana gelip sabah aşkam hayali puta tapınayım.

Tanrının dileği tapınacak köleler ise, tarifi belli. Tanrının tapınacak kölelere ihtiyacı da varsa karakteri belli. Olmayan tanrıya siz ne yüklerseniz yükleyin, ondan ne beklerseniz bekleyin yokluğunun içinde hayallerde sadece yaşatacak olanlara has olacak.

Kuran'ı Kerim açıklanmayı Ahmet'ten Mehmet'ten istemez de. Ayetleri yeterince açıktır. İcap ederse tanrı açıklar başkası değil. (Kitabın temel iddialarını hiçe sayıp bu seferde sayıları milyonları bulacak farklı islam akımlarından birine saplanmanız gerekmiyor.

Tabi kuranın dili pürüzsüz arapçadır iddiasına göre, ve oradaki araplar tevrat ve incil öğretilerinden(içlerindeki yahudi ve hristiyanlara rağmen) habersiz kalmasınlar diye daha önce ataları! tarafından uyarılmamış bir kavime geldiğini dillendirmektir.

Sizin sözleriniz, ne derece araplaşmaya meğilli olduğunuz ile doğru orantılı işler. İslam alimlerinin dahi böylesine büyük hatalara düşmesine neden olacak bir kaynak yolladığını varsaydığınız tanrı her kriterde, yazarların en kötüsüdür. Yarattığı insanı tanıyamadığı, anlayamadığı gibi, ona nasıl sesleneceğini de hali ile bilememiştir. Ne de olsa 1400 yıl öncesinin cehaletinden bir santim ötede değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #2153  
Alt 25-12-2013, 12:31
Rafizi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rafizi Rafizi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Dec 2013
Mesajlar: 201
Standart

Salam qardaşlar. MƏncə qardaşların yalnış anlamalarına səbəb "kalp" sözünün manalarını bilmədiklərindəndir. Yəni, bir ve ya bir kaç ayeti okuyup ta , "araplar aklın kalpte olduğunu zannederdiler" gibi bir fikir söylemek gerçekci degildir.

BUndan ilave, böyle düşünen kardeşlerimizin arap dili inceliklerini bilmedikleri de göz önündedir. "kalple düşünmek" fikri, daha derin düşünmekden, kalp ile iman getirmekden bahs ediyor. Böyle anlayışlar türk dilli milletlerde de , diger milletlerde de vardır zaten.

Mesela, kimse kalkıp "gönül gözüyle bakmak" degiminden yola çıkarak, "türkler gözün gönülde olduğuna inanıyor" ve ya en azından "türkler GÖNÜLDE DE BİR GÖZÜN OLDUĞUNA İNANIYOR" demiyor nedense.

Hem "Kuran dağınık haldeydi, Muhammedin vefatından sonra toplandı" gibi bir fikir bekriyye ( Ebu bekr taraftarı olup kendine sünni deyen, aslında sünnete uymayan kesim ) rejimi tarafından lanse edildi hep. Sonuncu hacc hutbesinde hazreti Muhammed kendisi söylüyor zaten "Size Kuranı ve ehli-beytimi bıraktım.."

Konu Neva tarafından (25-12-2013 Saat 23:35 ) değiştirilmiştir. Sebep: ard arda atilan mesajlar birlestirildi.
Alıntı ile Cevapla
  #2154  
Alt 25-12-2013, 17:51
EcemRng - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
EcemRng EcemRng isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jul 2013
Mesajlar: 163
Standart

Tamermaster´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Dinler diyerek bir ayrım yapıyorsun ben senin inen kitapların hiç birini okumadığını ve okuduysan bile anlamadığını varsay malıyım.
Hiç te varsaymamalısın, çünkü afedersin ama bu ithamın komik şekilde kendin için geçerli. Eski ve Yeni Ahit'in içerikleri ile Kuran içeriği ve kültürel doktrinleri arasındaki farkı görmekten -henüz- acizsen, devamında tarihsel yapılandırılışa kayda değer bir oranda hakim değilsen bu konuda tartışmamaya hazır değilsin demektir.

Ayrıca "inen" kitaplar şeklinde bir çıkışta bulunman bu kitapların gerçekten "indiği" manasına geldiği yanılgısına kapılıyor olmanın ötesinde birşey ifade etmiyor.

Oysa bütün Kitaplar öncekinin devamı ve kapsayanı olduğunu ama tek bir dini anlattığını anlamak istememenin sebebi senin eksik bakışın,
İlkokulda aldığın -din kültürü ve ahlak bilgisi- derslerinin içeriğini kullanarak bu konuda tartışmanı tavsiye etmiyorum. Ama kendin bilirsin tabi ki.

agnostik-deist
Alıntı ile Cevapla
  #2155  
Alt 25-12-2013, 18:23
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

Rafizi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Salam qardaşlar. MƏncə qardaşların yalnış anlamalarına səbəb "kalp" sözünün manalarını bilmədiklərindəndir. Yəni, bir ve ya bir kaç ayeti okuyup ta , "araplar aklın kalpte olduğunu zannederdiler" gibi bir fikir söylemek gerçekci degildir.

BUndan ilave, böyle düşünen kardeşlerimizin arap dili inceliklerini bilmedikleri de göz önündedir. "kalple düşünmek" fikri, daha derin düşünmekden, kalp ile iman getirmekden bahs ediyor. Böyle anlayışlar türk dilli milletlerde de , diger milletlerde de vardır zaten.

Mesela, kimse kalkıp "gönül gözüyle bakmak" degiminden yola çıkarak, "türkler gözün gönülde olduğuna inanıyor" ve ya en azından "türkler GÖNÜLDE DE BİR GÖZÜN OLDUĞUNA İNANIYOR" demiyor nedense.
Araf 179 ayet tek başına size cevap vermekte;


Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.
Kalp gözü gönül gözü, kalbi vicdansal ve özerk olarak mecazi kullanırsanız;

Onların kalbi vardır ne kalpleri ile görürler, işitirler ne de anlarlar dersiniz olur.

Ne yazık ki, gözler ile görmezsen, kulaklar ile işitmezsen, kalp ile de anlamazsan bu iş olmaz azizim.

Bu arapçanın iyi bir dil olduğuna değil, tanrının dilsiz ve cehil olduğuna işaret eder ötesi değil.

Kuran içerisinde tonla düşünce ile ilgili ayet geçerkende beyin denilen organın anılmayarak sürekli kalbin vurgulanması, tanrının mecaz ile düşüncelerinin sulandığına işaret etmiş olurdu ki, net dille bilgili tanrının aktarım yapabileceğini varsayarsak her konuda olduğu gibi, bu konuda da çuvallamış olarak, hayali tanrıya iman edenlerin, mantıktan uzaklaşarak kıvırmalarına muhtaç olması gerekirdi.

Zaten muhtaçta, sürekli imanlı bir kardeşim temel dil yapılarını dahi tamamen inkar ederek, tanrının kusurlarını örtmek adına düşünen insana hiçte uymayacak sürekli tekrarlanan sözleri yazmayı imandan biliyor.

Tanrısının tek satır dahi karalayamayacak derecede hayali olduğunu bilinç altında bilenlere uygun bir davranış. Putlara tapanlar içinde geçerli olanın yeni versiyonu, onların gücü hiçbirşeye yetmez sadece inananların garip davranışlarını izlersiniz. Günümüzdeki müslümanların algısındaki tanrı içinde bu durum değişmez. O tanrı pasif olduğu sürece, bir imanlı çıkıp hayali tanrısını dilinden döküp duracak.
Alıntı ile Cevapla
  #2156  
Alt 25-12-2013, 21:03
Rafizi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rafizi Rafizi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Dec 2013
Mesajlar: 201
Standart

mrdragon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Araf 179 ayet tek başına size cevap vermekte;




Kalp gözü gönül gözü, kalbi vicdansal ve özerk olarak mecazi kullanırsanız;

Onların kalbi vardır ne kalpleri ile görürler, işitirler ne de anlarlar dersiniz olur.

.
Yalnış anlamışsın qardaşım.

Ben sana "araplarda da bu anlayış vardır" demedim ki

Yani, Araplarda "kalple görmek" anlayışı var demedim. Ben beden hisselerinin fonksiyonlarının karıştırılarak söylenmesinin diger milletlerde de mümkün olmasını söyledim.

Mesela, kalbin görmek ve ya bakmak gibi bir fonksiyonu yokdur. Ama, türk dilinde "Kalb gözüyle bakmak" ve ya "bütün kalbimle dinlemek" gibi anlayışlar vardır. yani, Kalb ile ne bakmak olur ne de dinlemek. Ama, bu gün türk dilinde bu tür mecazlar işleniyor. Şimdi, birisi kalkıp ta size " kalp gözüyle bakarsan..." ve ya "bütün kalbimle seni dinliyorum" derse, siz "bu adam cahil, bakmanın ve dinlemenin kalb ile gerçekleşdiyini düşünüyor diyemezsiniz". Bilmem anlata bildimdimmi...

Yani, benim maksatım sizin alıntı yapdığınız ayetleri "kalb gözüyle bakmak"la şerh etmek degildir. Tabii ki, ayeti böyle şerh ederseniz, doğru olmaz. Maksatın böyle mecazlların mümkün olmasını anlatmakdır.

Bu bir misaldır, izah degildir.

Kısacası anlatmak istediyim şudur :

Türk dilinde "kalb ile bakmak", "Kalb ile görmek", "Kalb ile dinlemek" mümkün olduğu gibi, arap dilinde de "kalb ile düşünmek" mümkündür.

Hepisinde maksat aynı. Eylemin, daha içten, daha deruni bir şekilde edilmesini göstermeye çalışmak.

mrdragon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Araf 179 ayet tek başına size cevap vermekte;






Kuran içerisinde tonla düşünce ile ilgili ayet geçerkende beyin denilen organın anılmayarak sürekli kalbin vurgulanması, tanrının mecaz ile düşüncelerinin sulandığına işaret etmiş olurdu ki, net dille bilgili tanrının aktarım yapabileceğini varsayarsak her konuda olduğu gibi, bu konuda da çuvallamış olarak, hayali tanrıya iman edenlerin, mantıktan uzaklaşarak kıvırmalarına muhtaç olması gerekirdi.

Hiç alakası yok kardeşim. Yani, kuranda "burun" kelimesi geçiyor ama, "nefes alıp-vermek" hakkında ve ya bu eylemin burunla ( ve ağızla ) gerçekleşdiyi konusunda bir şey yok. Şimdi kalkıp ta , "araplar cahldiler, nefes alıp vermek eyleminden ve bu eylemin burunla da gerçekleşdiyinden haberleri yokdu"mu digelim şimdi ?

Tabii Kuranda beyin kelimesinin kullanılmaması, sürekli "kalbin düşünmesinden" bahs edilmesinin sebebi hakkında konuşulan düşünmenin sırf derin düşünmek, iyice düşünmek olmasıdır. Yoksa, "beyniyle her kes düşünür". "Kalb ile düşünmek"ten baksat daha derindir.


Hem benim bildiyim Kuranda "ağız" kelimesi de geçmemiş, ama, tonlarca ayetde "yemekden" bahs ediliyor. Şimdi, kalkıp da " araplar cahildiler , yemeyin ağızla yenmesini bilmiyordular"mı söyleyelim ?

Hem , "ağız" kelimesi geçmişse de , yemeyin "ağızla yendiyi" hakkında bir şey geçmemiş ben bildiyim kadarıyla

Konu Neva tarafından (25-12-2013 Saat 23:36 ) değiştirilmiştir. Sebep: ard arda atilan mesajlar birlestirildi.
Alıntı ile Cevapla
  #2157  
Alt 25-12-2013, 21:27
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

Rafizi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yalnış anlamışsın qardaşım.

Ben sana "araplarda da bu anlayış vardır" demedim ki

Yani, Araplarda "kalple görmek" anlayışı var demedim. Ben beden hisselerinin fonksiyonlarının karıştırılarak söylenmesinin diger milletlerde de mümkün olmasını söyledim.

Mesela, kalbin görmek ve ya bakmak gibi bir fonksiyonu yokdur. Ama, türk dilinde "Kalb gözüyle bakmak" ve ya "bütün kalbimle dinlemek" gibi anlayışlar vardır. yani, Kalb ile ne bakmak olur ne de dinlemek. Ama, bu gün türk dilinde bu tür mecazlar işleniyor. Şimdi, birisi kalkıp ta size " kalp gözüyle bakarsan..." ve ya "bütün kalbimle seni dinliyorum" derse, siz "bu adam cahil, bakmanın ve dinlemenin kalb ile gerçekleşdiyini düşünüyor diyemezsiniz". Bilmem anlata bildimdimmi...

Yani, benim maksatım sizin alıntı yapdığınız ayetleri "kalb gözüyle bakmak"la şerh etmek degildir. Tabii ki, ayeti böyle şerh ederseniz, doğru olmaz. Maksatın böyle mecazlların mümkün olmasını anlatmakdır.

Bu bir misaldır, izah degildir.

Kısacası anlatmak istediyim şudur :

Türk dilinde "kalb ile bakmak", "Kalb ile görmek", "Kalb ile dinlemek" mümkün olduğu gibi, arap dilinde de "kalb ile düşünmek" mümkündür.

Hepisinde maksat aynı. Eylemin, daha içten, daha deruni bir şekilde edilmesini göstermeye çalışmak.
Bakın mecazın bile ne zaman nerede kullanılacağını bilmiyorsanız ve tanrı sürekli aynı hatayı işliyorsa bunun en ufak bir mantığı olmaz.

kalp gözü ile görmek derken ben o ayeti size boşa vermedim.

Tersten vurursam sanırım kalp gözleriniz açılacak. Ummaktayım ne de olsa tanrı hala pısırık yokları oynarken hiçliğinde kayıplarda siz yine de tanrı yerine cevap verebilirsiniz.

Ahmet'in beyni vardır; onunla düşünemez. Elleri vardır onlarla tutamaz. Burnu vardır; onunla koklayamaz. Kalbi vardır; onunla göremez....

kalp gözünüze selamlar sevgili azeri kardeşim. Bunu dahi algılıyamıyorsanız gerçekten tartışmaya gerek yok siz bol bol dua edin belki olmayan tanrı sizin yerinize bir harf karalar.(2014'ün sloganı biraz susta hayali tanrın konuşsun modu.)
Alıntı ile Cevapla
  #2158  
Alt 25-12-2013, 21:30
Rafizi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rafizi Rafizi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Dec 2013
Mesajlar: 201
Standart

mrdragon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster





Zaten muhtaçta, sürekli imanlı bir kardeşim temel dil yapılarını dahi tamamen inkar ederek, tanrının kusurlarını örtmek adına düşünen insana hiçte uymayacak sürekli tekrarlanan sözleri yazmayı imandan biliyor.
Hiç de degil kardeşim.

Şimdi, siz kendiniz gibi düşünen insana "düşünen insan" , kendiniz gibi düşünmeyen insana " düşünmeyen insan" diyorsanız, o başka

Senin inançsızlığın kendine inançdır. Sen de ona toz kondurmak istemiyorsun neticede. şimdi bunun zıddına ne söylersem, toz konduramazsın degilmi ? Neticede, ortada bir "düşünmeyi beceremeyen , beyinsiz, cahil" birisinin "düşünen birisine" bi şeyleri anlatmaya çalışması var ortada degilmi ?

Şimdi her "düşünen insan" kendine yakışdıramıyor bir "beyinsiz, cahilin" onunla her hangi bir mesele etrafında tartışmasını

mrdragon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakın mecazın bile ne zaman nerede kullanılacağını bilmiyorsanız ve tanrı sürekli aynı hatayı işliyorsa bunun en ufak bir mantığı olmaz.



Ahmet'in beyni vardır; onunla düşünemez. Elleri vardır onlarla tutamaz. Burnu vardır; onunla koklayamaz. Kalbi vardır; onunla göremez....
E o zaman siz söyleyin "mecazin kullanma yerlerini" kardeşim )

Şimdi, söylediyiniz şeyin hata olması sizin kendi düşünceniz.

" Ahmet'in beyni vardır; onunla düşünemez. Elleri vardır onlarla tutamaz. Burnu vardır; onunla koklayamaz. Kalbi vardır; onunla göremez...."

Bunu siz hangi beden hissesinin hangi fonksiyonu yerine yetirdiyini anlatmaya çalışdığınız için yazmışsınız. Ama, Allahın Kuranda böyle bir maksatı yokdur. Yani, Allah hangi hisse ile hangi eylemin gerçekleşdiyini anlatmıyor. Zaten öyle olsa sizin söylediyiniz gibi " burunun da ne işe yaradığını" anlatırdı ) Ama, ne burunun ne işe yaradığını, ne ağızın ne işe yaradığını kuranda hiç anlatmamış neticede degilmi ? )

ALlahın anlatmaya çalıştığı iman etmenin bu üç şeyle gerçekleşdiyidir. Gözle görürsün, kulağınla dinlersin, kalbinle düşünürsün ( tabii , derin düşünmekten bahs ediyor, beyinle her kesin düşündeye gibi düşünmekden degil ) iman edersin. Eger, "burnunuzun" da iman etmekde bir payı olsaydı o da anlatılırdı belki : )

Geri kalan fikirlerinizi tartışmaya degmez. bazıları alaycı, bazıları da kendi inancınız.

Ha eger yine de " Hiç beyin kelimesi ve ya beyinle düşünmenin de mümkün olduğu geçmedi Kuranda" derseniz, bunun cevapını da az önce verdik zaten. Kuranda benim bildiyim "ağız" ve "ağızla yemek yemek eyleminin gerçekleşdiyi" gerçeyi de hiç geçmedi. Ve ya "burun" kelimesi geçsede , "burunla nefes alıp-vermek eyleminin gerçekleşmesi " de hiç geçmedi Kuranda.

Cahil araplar "burunla nefes alındığını", "ağızla yemek yendigini" de bilmiyordular. Degilmi ?

Siz lutfen, bu soruma cevap verin :

Kuranda nefesin burunla alınıp verilmesi, suyun ağızla içilmesi, yemeyin ağızla yeyilmesi hakkındada Kuranda bir şeyler yok. Şimdi, araplarıb bundan haberi varmıydı o zaman yoksa yoktu ?

Hem söylediyim gibi Kuranda HEP KALB İLE DERİNDEN DÜŞÜNMEKDEN, İMAN ETMEKDEN söz eder. BEYİNLE DÜŞÜNMEKDEN DEGİL. Çünki, anlatılmaya çalışılan da budur zaten.

Ama, siz bunun "hata" olduğunu ve HEP BU HATANIN TEKRARLANDIĞINI düşünüyorsunuz.

Konu Neva tarafından (25-12-2013 Saat 23:34 ) değiştirilmiştir. Sebep: ard arda atilan mesajlar birlestirildi.
Alıntı ile Cevapla
  #2159  
Alt 25-12-2013, 22:00
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

Rafizi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
E o zaman siz söyleyin "mecazin kullanma yerlerini" kardeşim )

Şimdi, söylediyiniz şeyin hata olması sizin kendi düşünceniz.

" Ahmet'in beyni vardır; onunla düşünemez. Elleri vardır onlarla tutamaz. Burnu vardır; onunla koklayamaz. Kalbi vardır; onunla göremez...."

Bunu siz hangi beden hissesinin hangi fonksiyonu yerine yetirdiyini anlatmaya çalışdığınız için yazmışsınız. Ama, Allahın Kuranda böyle bir maksatı yokdur. Yani, Allah hangi hisse ile hangi eylemin gerçekleşdiyini anlatmıyor. Zaten öyle olsa sizin söylediyiniz gibi " burunun da ne işe yaradığını" anlatırdı ) Ama, ne burunun ne işe yaradığını, ne ağızın ne işe yaradığını kuranda hiç anlatmamış neticede degilmi ? )

ALlahın anlatmaya çalıştığı iman etmenin bu üç şeyle gerçekleşdiyidir. Gözle görürsün, kulağınla dinlersin, kalbinle düşünürsün ( tabii , derin düşünmekten bahs ediyor, beyinle her kesin düşündeye gibi düşünmekden degil ) iman edersin. Eger, "burnunuzun" da iman etmekde bir payı olsaydı o da anlatılırdı belki : )

Geri kalan fikirlerinizi tartışmaya degmez. bazıları alaycı, bazıları da kendi inancınız.

Kalp ile düşünmenin derin düşünmek olduğunu neye göre üfürdünüz? Allah'a mı sordunuz? Hadi soralım iddia ediyorum cevap veremeyecek.

Ey sevgili azeri kardeşimin tanrısı, kalp ile derin düşünmek nedir? Telefon hattı bağlatalım mı? Yoksa hayali araplardan birini diriltip kalbine! mesaj indirmeni mi bekleyelim.

Sanırım tüm putlar gibi arapların tanrısının da iletişim hatları kesik.

Ben ne yazmışım: Bunlar duyulara yönelik;
Ahmet'in beyni vardır; onunla düşünemez. Elleri vardır onlarla tutamaz. Burnu vardır; onunla koklayamaz. Kalbi vardır; onunla göremez....

Hayali azeri tanrısı ne yazmış; (ayet no:179 sure Araf)

Ayeti mümkünse gözleri vardır onunla görmezler ile görmeye çalışmayın daha derinden görmek için kalbiniz ile görmeyi deneyin.

Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler.

Yemek kelimesine gelince sevgili kalp gözü ile düşünmekte son noktaya ulaşan arkadaşım,

bir olgudan bahsederken nereden geldiğini söylemesine gerek yok, ama görmekten bahsederken orada bacak diyorsa büyük sıkıntı var.

Aklın eşleştiği organ beyin olduğundan, zaman ile eski bilinen kuran'ın da düştüğü temel yanılgı kalp yerine kalpleri kör değil de, beyinsizler kelimesi girmiştir.

Ne kadar beyinsizsin diyoruz, göğüslerindeki kalpler körelmiş değil.
Derin düşünce yerine hali ile kalbi ile düşün demiyoruz.

Bakara 97 e ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir.

Hacc 46:
(Seni yalanlayanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.

Tabi mühürlenmiş kalpli ayetlerde cabası;

Ey insanlartopluluğu, o kafataslarınınzın içindeki beyazımsı organ var ya, işte biz onu boşa vermedik. Ama siz kalp ile düşünmeye zorlayın ki imana gelesiniz. Böylece ne söylersek kafa sallayın o kadar çok sallayın ki düşünce aktiviteleriniz kısmi felce uğrasın da kalpleriniz coşsun...

Derin düşünceyi kalbe bağlayan sevimli kardeşim, bu kafa ile keskin görüşü de umarım ayak topuğuna bağlamazsın. Duygulara yönelik kalbin ritmi değişince elbette cehil araplar tevratın da kalp bilgisi ile kaynaşıp bilimden tamamen uzak kalbe sararak yaşamışlar.

Bu nedenle asırlar boyunca düşünce organının kalp olduğu sanılmış durmuş. Tanrı sağolsun.
Alıntı ile Cevapla
  #2160  
Alt 25-12-2013, 22:32
Rafizi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rafizi Rafizi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 25 Dec 2013
Mesajlar: 201
Standart

Sayın mrdragon rumuzlu kardeşim,

Son yazınız tamamile alaycı bir tarzda yazılmış. Eger, yazdıklarıma tutarlı bir yanıtınız ve ya sorduğum soruya tutarlı bir cevapınız varsa, buyurun. Yok, alay edecekseniz, canınız sağ olsun.

Bu kadar söz yığını içinde bir tek sorunuz olmuş, onu cevaplayalım :

"Kalp ile düşünmenin derin düşünmek olduğunu neye göre üfürdünüz?" yazmışsınız.

Şimdi hatırlatayım ben azeriyim. Türkiye türkcesini iyi bilmedigim için görüşlerimi olduğu gibi, net, tam anlatamaya bilirim. "Derinden düşünmek" derken maksatımız "içtenlikle düşünmek"dir.

Şimdi, arap dilçiliyinde durum böyledir. Araplara sorunuz. Tanrıdan sormanıza gerek yok.

Şimdi, "tüm kalbimle dinliyorum" kelimesinin ne anlama gelmesini anlamak için tanrıya sormaya gerek yok, türklere sorsanız yeterli.

Konu Neva tarafından (25-12-2013 Saat 23:34 ) değiştirilmiştir. Sebep: ard arda atilan mesajlar birlestirildi.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kur-an'da sevgiye yer yoktur! YasasinBilim İslam 136 05-04-2015 00:56
ayetlerde neden kalpten bahsedilir? hak geldi İslam 47 27-07-2010 21:18

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:02 .