_melek_´isimli üyeden Alıntı
Sevgili spartacus korkuluk bir amaç için yaratıldı değil mi hem fikiriz ona bir amaç yüklendi aynı şekilde insanda öyle.
Korkuluğun ortaya çıkması bir olasılık ve raslantısal değildir onun bir yaratıcısı vardır ve O yaratıcı ona amaç yüklemiştir.
|
Korkuluğu sen amacın için kullandın ama bu senin amacına O'nunda sahip olduğu anlamına gelmez! Burada yaratılan korkuluk(madden, saman ve odun) değil amaçtır, düşüncedir seni buna itende ihtiyaç. Bu ihtiyacı kavramadan amacıda kavrayamazsın! (anladın?).. Bir kezcik anlama sorunlarını bir kenara bıraksan?
_melek_´isimli üyeden Alıntı
İnsanın ortaya çıkması bir raslantı ve olasılıklar sonucu değildir Onun bir yaratıcısı vardır ve ona amaç yüklemiştir.
|
sevgili Melek
Akıllı o halde ne demeye korkuluğun amacını sorguluyorsun, korkuluğun amacı yok ki! O amaç kimin? Senin!
O halde şimdi madem amaç, amaç diyeceksin, şimdi kimi sorgulamalı? Ne yapacaksın insanı kim yarattıyı, varlığın amacını! Bu amaç onlara ait değilki! O zaman neyi sorgulayacaksın amacı olduğunu iddia ettiğin şeyi, o halde söyle o kimin amacı?
Anlamamak için fare ve kapan diye bir yapboz kuruyorsun, bir kezde anlamak için bak, korkma cehennemden, O'nuda Allah yarattı, o halde nasıl oluyorda korkuyorsun? neylerse güzel eyler, Cehennem olsa bile. din ile inanç arasındaki farkı bilmek gerekir, din politik bir ezber, bir cendere, sıkar da sıkar başka bir şey vermez, inancınızı alır, onu kullanacağı bir alete dönüştürür. Cehennemi dilemeyen Cennete gidemez, eğer inancın anlamını bilseydin tabi...
_melek_´isimli üyeden Alıntı
Siz korkuluğun raslantısal ve olasılıklar sonucu ortaya çıkabileceğini kabul etmezken insanın raslantılar sonucu ortaya çıkabileceğini nasıl kabul ediyorsunuz?
Raslantı ve olasılıklardan bahsettiğiniz için soruyorum önce bunu bi açıklarmısınız?
|
mesele varlığın yaratımı değil hem soruyu sorup hemde neden özellikle sorduğun soruya saygı duymuyorsun? Al eline boncuk at yere, onlar raslantısal mı dizildi? demek ki olabiliyormuş ve illa sana gerek yok, doğada her şey biribiri ile iletişim halinde, ilişki halinde, bu ilişkiden durmaksızın hareket doğar, hareketde durmaksızın yeni ilişkiler doğurur,
tüm bu süreçde milyarlarca olasılık gerçekleşir, milyarlarca da yenisi doğar, tüm bu olasıklar zinciri raslantısaldır, ilal birinin elinde boncuk tutması gerekmiyor ya da birisi dikilip de trilyonlarca kez trilyon ve katı trilyonlarca trilyon her saniye olan hareketi bebeğin kumdan kale yapması ve oynaması gibi oyayamaz, dahi değil Allah ne masal kahramanı uydurursak uyduralım yapamaz, zaten ona gerek de yok, bunlar tamamen doğal ilişki, işleyiş.
Bak sana soru soracam ama kendim cevaplayacam, ya cevap veremeyeceğini ya da soruyu bulandıracağını bildiğim için...
Şimdi dünyada her şey Allah'ın yarattığı gibi midir? Sen evet diyeceksin, yani amaca uygun.
Peki Asya kıtası daha önce neredeydi diye soracağım? Sen Allah nereye koyduysa oradaydı diyeceksin. Peki koyduğu yer şimdi bulunduğu yermiydi diyeceğim evet diyeceksin. E o halde buyur bak eskiden neredeymiş diyeceğim ıyyyy bilim diyecek hemen kaçacaksın... Ya da Allah yerini değiştirdi diyeceksin bende neden eski yerini hatalı mı koymuş? diye soracağım.
Tamam kabul diyecem, o halde madem düzen var depremler neden oluyor? Sen ne diyeceksin? İlla bir amaç yüklemen lazım başka türlü düşünemezsin! Allah diyeceksin insanı cezalandırıyor! O'nun için deprem oluyor, desene düzen mükemmel değilmiş! Mükemmel düzende cezanın, yok cehennemin vs işi ne, yolunda gitmeyen bir şeyin işi ne... Mükemmel düzende depremin işi ne, madem düzen mükemmel? Japonyaya gücü mü yetmiyor Allahında garibanları depremle cezalandırıyor, helak ediyor, yoksa Japonlar müm'in mi?
Yok bu sefer yıldırımlar neden olur melek diyeceğim, hmmm bir amacı var diyeceksin. nedir diyeceğim, amaç yüklemeden düşünemezsin ya, Allah kötüleri onla çarpıyor diyeceksin... Ahh bu hurafenin diyeceğim ama para etmeyecek, o zaman paratoneri bulan Allah'la güreş mi tutuyor diyeceğim.... kaçacaksın.
Gördün mü, bu sorular, bu dil ne kadarda basit geldi sana değil mi? İşte bu saçmalığın nedeni, saplantı haline getirdiğin şartlanmışlığındır. Ve sorduğun sorularına riyakar davranıyor olman, akıl oyunu yapıyor olman. Bilmem anlatabildim mi, neden akıl oyunalrını bırakmıyorsun, gerçekten ufkunun çapını ölçmeden başkalarının ufkunu bilebileceğini mi sanıyorsun? Böyle akıl oyunlarıyla, ufkunun, ayağından ve burnunun ucundan öteye gidebileceğini mi sanıyorsun?
Hiç bir şeyin amacı olmak zorunda değil, bu sözün bile. İlla her şeyin amacı olacak diye bir şey olamaz, varlığın amacı olmaz, varlık indirgenmiş bir şey değildir, amaç da raslantıda indirgenebilir bir şeydir diyorum. Daha hala anlamamak da ısrar ediyorsun. Sen saman ile odunu birleştirip korkuluk yapabilirsin, ama yarttığın bir şey yok, bir amacın var ve uygulamak istiyorsun, ne samanın ne de odunun böyle bir amacı yok. Yaptın korkuluğunu, ne edersen et, o amaç korkuluğa ait değil, sana ait. Şimdi buradan yola çıkarak oluşturduğun korkuluk ne ise yarattığın tanrıda odur, o senin amacının bir aracı, bir nedeni, hatda kimilerinin elinde(amaçları için!) bir oyuncak, kabul etsen de etmesen de. peki ya irade dışı ve amaçsız doğal hareket, değişim, oluşum, dönüşüm, işte bak ilk paragraf da açıkladım, bunun için hiç bir şeyin bir amaca gereksinimi yok, zaten amacı yok.
Varlık kelimesini kullanırken, sorarken neyi sorduğunu bilde sor, indirgenmiş akıl oyunlarının bu kelimede işi yok...