28-04-2011, 12:27
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880
|
|
sevgili Freddie,
psikiyatri'nin topyekun bilim değil, yeni bir din filan olduğunu iddia ettin ama ilk mesajında...
İvan'ın 'sığ' demesine alınganlık göstermişsin, ama eleştirilere rağmen aynı düzeydeki iddialarına devam ediyorsun. Eleştirdiğin disiplinde bugün itibariyle hangi metotlar uygulanıyor, hangi başarılar elde ediliyor, hangi iç-tartışmalar yaşanıyor, bakış açılarında hangi önemli değişimler var vs. gibi 'detaylara' girme gibi bir zahmette bulunmadan, oturduğun yerden 'bilim eleştirisi' yapıyor, neyin bilim olup olmadığı hakkında, hem de çok kati ifadelerle, hüküm veriyorsun.
Son mesajlarında konuyu getirip dayattığın yer ise çok farklı:
Örneğin çok ağır şartlar altında çalışan maden işçilerinde beliren bedensel rahatsızlıkları inceleyip tedavi yöntemleri geliştiren tıp disiplinlerine, ''tüm bu hastalıkların kaynağında yatan sınıf sömürüsü gerçeğini görmezden geliyorlar'' gibi bir gerekçeyle ''bu bilim değil, dindir'' denilir mi hiç? Siyasi erki, toplumsal anlayışı vs. eleştirebilirsin, maden işçilerinin durumu kökten düzeltilmiyor, insanlar sömürülüyor vs. diye. Siyasi gücün asıl sorunları ortadan kaldırmak yerine, tıp bilimiyle işçileri 'çalışır' hale getirme derdinde olduğunu söyleyebilirsin. Ama buradan hareketle tıp bilimine ''bilim değil, din'' denir mi yahu?
Mesela 'emperyalist odakların' matematik ve fizik bilimini kullanarak, yeni silahlar, bombalar, yeni sömürü araçları vs. ürettiğini söyleyebilirsin. Ama buradan hareketle metematik ve fizik bilim değil, dindir filan denilir mi hiç?
Freddie´isimli üyeden Alıntı
Tekrar edeyim, psikolojik sorunların biyolojik bir kökeni de olduğu önermesini değil, sorunu tümüyle biyolojik kökene indirgeyen bakış açısını hedef aldım.
|
Günümüz psikiyatrisinin genel olarak böyle bir bakış açısı mı var? Eleştirdiğin bu şeyi iddia eden kim? Somut isim, kaynak vs. vermen gerekir. Oysa sen ilgili disiplinin topyekun bilimsel değil, ideolojik olduğunu iddia ettin.
Konu ulpian tarafından (28-04-2011 Saat 12:35 ) değiştirilmiştir.
|
30-04-2011, 11:19
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 31 Jul 2008
Mesajlar: 745
|
|
kitap adı: Satılık Hastalıklar
yazar:Ray Moynihan Alan Cassels
Uydurma hastalıkların profosynelce yaratılıp topluma nasıl yedirildiğini sistemin nasıl çalıştığını(gerçi bilmeyen yok) anlatan kitap.
kitapta geçen hastalıklardan bazıları
yüksek tansiyon
depresyon
yuksek kolestrol
kadınlarda cinsel işlev bozukluğu
menopoz
sosyal ankisiyete
dikkat eksikliği sendromu
osteoporoz
irritabl bağırsak sendromu
regl öncesi disforik bozukluk
ve hasta olduğunuza sizi inandırmaya çalışan dev kadronun çalışma sistemi
|
30-04-2011, 11:54
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Mesajlar: 271
|
|
Bence şu anki sistem komünist sistem geldiğinde ne yapacaksa onun aynısını yapıyor. Psikoloji bilimini kullanarak kendi sistemine uygun tipler yetiştiriyor süs bitkisi yetiştirir gibi.
Toplum bireyin doğrusuyla değil kendi doğrusuyla ilgilidir. Ve bu doğruya uyumlu bireyler üretmeye çalışır.
Teyzem allaha inanmadığımı öğrenince telaşla tanıdığı bir psikoloğa giderek "Yiğenim allaha inanmıyor kafayı yedi galiba" demiş. Psikologda "kolay iş hallederiz o çocuğu bana getirin iki seansta abdestsiz yere basmayan biri haline getiririm onu" demiş.
O an anladım ki; Bir insanın kaderi, iktidardaki ideolojinin, bilimsel psikolojinin bir de teyzesinin elindeymiş.
Sistem ve teyzem komünist-sosyalist olsaydı bu seferde aynı doktora beni "allaha inanıyor kafayı yemiş galiba" diye götüreceklerdi.
Komünist düzene geçilse aynısını onlar yapacak belki daha fazlasını. Sistemler ideolojiler günün şartlarına göre değişebilir ancak hükmetme, hakimiyet kurma, çıkar sağlama, sömürme sevdası hiç değişmiyor çünkü genetik zeminimiz bu duruma çok müsait. Her zaman nasıl yaşayacağımızı telkin eden sivriler çıkıyor sanki yaşamak teknik bir işmiş gibi.
Düzeni değiştirmek için sabırsızlanan devrimci arkadaşlara tavsiyem, bu işler sırayla gün gelir siz yönetime gelirsiniz kendi psikoloji biliminizi kurarsınız. Nasıl yaşamamız gerektiğini birde sizden öğreniriz ama biraz sabır sıranızı bekleyin. Zaten millet ağzını açmış biri bize nasıl yaşayacağımızı gösterse diye bekliyor.
Kısacası hakimiyeti her ele geçiren ideoloji alt yapıya kendi borusunu döşüyor, kendi borusunu öttürüyor. Herkes kendi borusunu döşeme derdinde yani.
Bir miktar ezik ya da ezik olmayan komünist ya da başka bir ist ten arkadaşlar yaşadıkları tatminsizlik sebebiyle bu düzeni içlerine sindiremiyor olabilirler. Onlara tatmin sağlayacak bazı doğruları ideolojileri var ve o doğruları savunmaya devam edecekler haklı olarak. Bu onların zorunluluğu.
O yüzden yargılanamaz suçlanamazlar.
Unutmamalı ki, doğrular çoktur hepside mantıklı akla ve sağduyuya uygundur. Lakin gerçek dediğimiz şey o doğrulardan sadece bir tanesini seçer gerisi karavana.
|
30-04-2011, 12:08
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Mesajlar: 271
|
|
İnsan tatminsiz benliğini deşifre edince ne bir isteği ne bir şikayeti ne de gerçekleşmesini istediği bir ideoloji kalıyor.
O an herşeyin evrenin görüntüsü doğal bir akış olduğunu algılıyor ve o akışa bakarak kocaman bir Maaşallahhhhh çekiyor .
Kişinin doğal afetleri durdurmaya gücü yetmez -kasırga, tsunami gibi-. Bu yüzden bu doğal olaylara sadece tanıklık eder seyirci olarak. Bir noktadan sonra her şeyin doğal bir olay olduğunu farkeder ve bunlardan hiç sıkıntı duymaz çünkü benliğin yarattığı çatışma bitmiştir.
Ha devrim olmuş sistem değişmiş ha güneş açmış mevsim değişmiş ikisi arasında hiç fark kalmıyor. İkiside olması muhtemel olan olasılıklardan olması zorunlu olanın öncelik kazanarak oluyor olmasından ibaret bu da normal olan oluyor. -bana göre-.
|
03-05-2011, 22:32
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 24 Aug 2008
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 1.323
|
|
Hımm, yani hiçbir şeyin gelişimi ve daha iyi olması için mücadele etmeyelim, daha yaşanılası bir hayat için de çalışmayalım, 'tatminsiz benliğimizin' nasılsa hiçbir zaman tatmin olmayacağından hareketle salalım gitsin. Örneğin, şeriat düzeninde yaşıyoruz, hayat bize cehennem olmuş ne gam! Egonun sınırı yok ki. Şeriatı kaldırsan başka şey isteyecek. En iyisi, Düşüngen arkadaşımızın kullandığı afyondan alalım ve rahatça köşemize çekilip herşeye seyirci olalım.
Bu mudur?
Bu bana uymuyor arkadaşım. Ben yine de değiştirme iradesinden yanayım.
Zira 'yaşamak' denen şey izlemek değil müdahil olmaktır.
|
04-05-2011, 00:23
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 11 Jun 2009
Bulunduğu yer: Illuminati
Mesajlar: 1.429
|
|
rakıbalık´isimli üyeden Alıntı
kitap adı: Satılık Hastalıklar
yazar:Ray Moynihan Alan Cassels
Uydurma hastalıkların profosynelce yaratılıp topluma nasıl yedirildiğini sistemin nasıl çalıştığını(gerçi bilmeyen yok) anlatan kitap.
kitapta geçen hastalıklardan bazıları
yüksek tansiyon
depresyon
yuksek kolestrol
kadınlarda cinsel işlev bozukluğu
menopoz
sosyal ankisiyete
dikkat eksikliği sendromu
osteoporoz
irritabl bağırsak sendromu
regl öncesi disforik bozukluk
ve hasta olduğunuza sizi inandırmaya çalışan dev kadronun çalışma sistemi
|
Bu saydığın hastalıklardan hepsi hakkında bilgim yok, ama bazılarının ciddi hastalıklar olduğunu, doktorların önerdiği tedavilerin de sonuç verdiğini çevremdeki pek çok örnekten biliyorum. Kitapta anlatılanlar tam olarak senin dediğin gibi mi bilemiyorum, ama öyleyse hiç de iyi bir ilk izlenim almadım.
A skeptic is one who prefers beliefs and conclusions that are reliable and valid to ones that are comforting or convenient, and therefore rigorously and openly applies the methods of science and reason to all empirical claims, especially their own. A skeptic provisionally proportions acceptance of any claim to valid logic and a fair and thorough assessment of available evidence, and studies the pitfalls of human reason and the mechanisms of deception so as to avoid being deceived by others or themselves. Skepticism values method over any particular conclusion.
–Dr. Steven Novella, The New England Skeptical Society
|
04-05-2011, 07:43
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
|
|
daha yaşanılası bir hayat
|
sevgili freddie..
her ne kadar topiğin konusundan(antipsikiyatri) uzaklaşıyor olsak da
yukarıda alıntıladığım ifadenin evrensel kabul görmüş ve insanoğlu kollektif bilinci tarafından desteklenen kriterlerini yazar mısın?
kime neye göre daha yaşanılası bir hayat?
zaten insanoğlu varolduğundan beri bunun mücadelesini vermiyor mu?
daha yaşanılası bir hayat..
ama neye, kime göre?
ego düşünülerek yokedilebilecek irademizde olan bir olgu değildir.
egoyu yokedebilirsen karşına iki türlü insan çeşidi çıkar
1. ilkel benlik; yani vahşi hayvan olan doğamız/özümüz
2. özbenlik; tüm benliklerden daha güçlü bir şekilde ortaya çıkan özümüzdeki ilkel hayvana pişerek, ateşten geçerek geri dönme, yani zorlu bir içsel yolculuk..
ister ilkel benikte yaşıyalım ister ego da ister özbenlikte, hepsinin sonu kaçınılmaz olan kaostur..
bu durum varoluşun insanoğluna ve tüm varlığa bir dayatması bir zorunluluktur..
bundan kaçış yoktur, bu varoluşun kaderidir..
tüm insanlığın kurtuluşu diye bir şey yoktur, kurtuluş kişiseldir, bireyseldir..
|
08-05-2011, 22:33
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 31 Jul 2008
Mesajlar: 745
|
|
Astur´isimli üyeden Alıntı
Bu saydığın hastalıklardan hepsi hakkında bilgim yok, ama bazılarının ciddi hastalıklar olduğunu, doktorların önerdiği tedavilerin de sonuç verdiğini çevremdeki pek çok örnekten biliyorum. Kitapta anlatılanlar tam olarak senin dediğin gibi mi bilemiyorum, ama öyleyse hiç de iyi bir ilk izlenim almadım.
|
yazarların kitapta verdiği tüm bilgiler belgelendirilmiş, kaynaklarıda kitabın sonunda belirtilmiştir.
kolestrol de bayer in baycom'u, astraZeneca üretimi Crestor'u ve piyasada payı kimseye kaptırmayan pfizer'in Lipitor'u
depresyon, bipolar bozukluk, anksiyete bozukluk, annelik depresyonu olarak uydurulan hastalıklar için seroxat, prozac, lustral, paxil
dikkat eksikliğinde ritalin, adderal
ve kitapta diğer uydurma hastalıklar ve bunları tedavi eden ilaçların, piyasaya sürülürken geçtiği aşamaları golf merkezinde beş yıldızlı otellerde doktorlara verilen seminerleri, ilaç şirketi sözculerinin özellikle alanında ün yapmış doktorlardan seçilen (ama satılık doktorlar) maaşlı danışmanların FDA içinde ilaç şirketleriyle işbirliği yapanları, tv şov proğramlarında hastalık hakında insanları korkutan tanımlamaları ilaç reklamı için ünlüleri kullanmaları, fda ya bildirilen ölüm raporlarının hasır altı edilmesini, toplatılması gerekekn ilaçların reçetede değişiklik yapılarak piyasada kalmasını sağlamalarını, yine internette basında tvlerde hastalık tanımı yapan makaleler yayınlayıp hastalık belirtilerini ve sizde de bu belirtilerden en az iki tanesi varsa hemen doktora başvurun şartlandırmalarını, alınan para miktarlarını ve daha bir sürü dümeni belgeli olarak okuyabilirsiniz.
bu kitabı bana öneren de bu dümenlerin içinde olan ve doktorasını farmokoloji alanında yapan bir kimyager.
|
07-05-2011, 18:04
|
Yasaklandı
|
|
Üyelik tarihi: 14 Mar 2011
Mesajlar: 391
|
|
hayal dünyasında yaşayan freddie sovyet seri katili "rostov kasabı" andrei çikatilo hakkında birşey okursa belki gözü açılır
http://en.wikipedia.org/wiki/Andrei_Chikatilo
hani sosyalizmde insanlar bir anda süper insanlar oluyorlar ya "yabancılaşma" olmadığı için... psikiyatri de yalan zaten
peki nasıl oluyor da bu herif iktidarsızmış ve sadece kurbanını öldürünce boşalabiliyormuş ve 1978'den 1990'a tam 56 kadın ve çocuğu öldürmüş?
bunu da bir açıklayıver
|
08-05-2011, 22:44
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 11 Jun 2009
Bulunduğu yer: Illuminati
Mesajlar: 1.429
|
|
Kolesterol uydurma falan diyorsun da benim babam o nedenle kalp krizi falan geçirdi, o saydığın ilaçlardan biriyle de sağlığına kavuştu. Bu ilaçların milyonlarca insanın hayatını kurtarıp gelişmiş ülkelerde kalp damar hastalıklarının ölüm sebebi olarak sıralamada düşmesine sebep olduğunu anlatan eden doktorlar da tanıyorum. Aynı şekilde çevremde ağır depresyon geçirip ilaç kullanarak durumu iyiye giden insanlar var.
Hani ilaç firmaları ilaçlarının gerekenden fazla kullanılması vs. için bir şeyler yapmış olabilirler. Ama hastalıklar uydurma demek? Bana düpedüz komplo teorisi gibi geldi.
A skeptic is one who prefers beliefs and conclusions that are reliable and valid to ones that are comforting or convenient, and therefore rigorously and openly applies the methods of science and reason to all empirical claims, especially their own. A skeptic provisionally proportions acceptance of any claim to valid logic and a fair and thorough assessment of available evidence, and studies the pitfalls of human reason and the mechanisms of deception so as to avoid being deceived by others or themselves. Skepticism values method over any particular conclusion.
–Dr. Steven Novella, The New England Skeptical Society
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:33 .
|