Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #81  
Alt 13-09-2020, 18:29
errata - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
errata errata isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz fikri şu an dünyada önemli bilim insanları, filozofları ve büyük zekalar tarafından ciddiye alınmaktadır.
Sırf bu nedenle bile bu fikri küçümsememek gerekir.
Bu tarihsel, mantıksal ve madden son derece yanlış bir laf.

Tarihsel olarak "bu kadar adam inanıyor vardır bir hikmeti" hep yanlış sonuç vermiştir. Tarih bunun örnekleriyle dolu.

Mantıken yanlış olması ise gerekçe gözeten bilimsel bir bakış, varsayım, analitik bir sürece dayanmamasından kaynaklanıyor.

Madden yetersizliği için ise Jim Holt'un Türkçe'ye de çevrilmiş bir kitabı var ismi aklımda değil al oku. Gelmiş geçmiş tüm evren varsayımlarını irdeliyor. Yazıldığı tarihte (2012) yaşayan pek çok büyük düşünür ve bilim adamıyla bizzat konuşarak yazılmış bir kitap. Al oku bakalım simülasyon varsayımı nerede duruyor. Hiç.

Not: Jim Holt'un kitabının adı "Dünya Neden Var"
Alıntı ile Cevapla
  #82  
Alt 13-09-2020, 18:53
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

Yoo, yanlış bir cümle kurmadım.
Eğer ben "önemli insanlar bu fikre inanıyor o halde biz de inanmalıyız" deseydim yanlış olurdu. Fakat öyle bir şey demedim.

Bir fikre katılmamak ayrı, küçümsemek ayrı.
Zeka iceren bir fikre katılmamak serbest, ancak küçümsemek aptalca.
Fikrin doğru olup olmamasından bağımsız olarak zeka içeren fikri küçümsemek aptalcadir.
Alıntı ile Cevapla
  #83  
Alt 13-09-2020, 19:57
errata - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
errata errata isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
Standart

E hacı onu da maddi yanlış olarak belirtim sana. Gerçekten bu mevzularda fikirleri kayda değer görülen insanlar arasında yok bu bahsettiğin hipotez. İlaç niyetine akla yatkın bir akademik makale göster. Google Scholar, academia.edu

Fizik, bayaa bildiğin 50 metrelik titanyum duvara tosladı ileri gidemiyor. Duvar aslında yokmuş gibi yapabilmek için insanlar üret allah üret teori kasıyor, olay bu hacı.

Lee Smolin - Fizğin Krizi aç oku hacı.
Alıntı ile Cevapla
  #84  
Alt 14-09-2020, 01:45
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.699

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Neyse spartacus kavga etmeye gerek yok. Herkes fikrini yazsın geçsin.

Sanal gerçeklikte yaşıyor olabiliriz fikri şu an dünyada önemli bilim insanları, filozofları ve büyük zekalar tarafından ciddiye alınmaktadır.
Sırf bu nedenle bile bu fikri küçümsememek gerekir.
Küçümsemek mi? "Peygaberime hz demedin demek ki küfrediyorsun" demek gibi oldu, oysa küçümsemiyorum, aksine nasıl düşündüğümü ve bu sonuçlara nasıl vardığımı, kendimi dışta tutup, iddiayı değerlendiriyorum, uzun, uzun anlatıyorum.

Kolay tartışma yöntemi, renkler, zevkler meselesidir, felsefik tartışma ise, neden öyle düşündüğünü, açıklamakla mümkün(bunu çoğu insan yap-a-maz, zira ya o düşünce ona ait değildir, ya da o sonuca nasıl vardığını izah edemez ya da açıkca dile getirmek eleştirilebilir verileri de ortaya koymak, eleştiriye, taşlanmaya, yanlış anlaşılmalara(çoğunlukla) açık hale gelmek demektir), o yüzden mitolojik dersem, neden-nasıl mitolojik olarak ifade ettiğimi dile getiriyorum. Mitolojik olduğunu söylemiyorum, tespit ediyorum...

Örneğin antik çağlarda, en ileri gelen bilim insanları Zeus mitolojisine sığınırdı, eğer ben çıkıp, o zaman, bu senaryoların insanın hayal gücü, kurgusu, düşüncesiyle türettiği bir çeşit masal olduğu, çünkü Zeus'u bilimsel bir zeminde, nesnel bir zeminde tanılayıp, dayanak edinemeyeceğimi, zaten yine bizlerin düşüncesinde oluşturduğu metafizik kurgu olduğunu bilmemize dayalı olduğunu dile getirirsem küçümsemiş mi olurum?

Sanal olabiliriz iddiası da modern mitoloji, böyle söylediğim için değil, bir çok faktörle ortaya koydum ve bilimsel kriterler, akıl-mantık kriterlerini esas alman gerekir, yoksa bilim insanı demek anlam taşımaz, zira bilim insanlarının çoğunluğu felsefik bir temele, birikime, mantığın geçerli olma koşulu kriterleri bilincine sahip değil ya da başka sebeplerle görmezden gelebiliyor.

Kısaca antik ya da modern mitolojilere karşı konumumuz,kişisel tercih, özel olarak olmamalı, bilim ve akıl-mantık kriterleriyle kendiliğinden olmalı. düşündüğün gibi keyfi olarak bir seçimde bulunmuyorum, özellikle şu ya da fikire karşı veya yanında konum almıyorum, bu anlamsız... Sorguluyorum, bilimsel ve felsefik, akıl ve mantık kriterlerinden geçiriyorum, özel olarak konumlanmak gibi amacım yok.

Bilim insanlığı konusu, ortaçağ hakim idealizmi ile alan uzmanlığına, iş'e evrildi ve hala ağır etkileri altında. Kısaca kategorize edildi, darlaştırıldı ve bilim insanları şu ya da bu alanda çalışan uzmanlara evrildi ve üniversitelerden çıkıp, alanında herhangi bir laboratuvarda, önlüğünü giyerek çalışabilirsin ve adına bilim insanı denebilir, sonra çıkıp, tamamen metafizik yani bilim alanı dışında, astrolojiyi, mitolojiyi, akıllı tasarımı da savunduğunu dile getirebilirsin.herkes, felsefik ve akıl-mantık derinliğine sahip, geçerli kriter, ölçütlere dayalı düşünmüyor.

Modern zamanda, mitolojiyi, hala Zeusvari efsaneler olacağını düşünmemek gerekir, bunun yerine yine SOYUT ortamlar, mekanlar kurgulanıp, öte güçler ve senaryolar türetilecek, bu "sanal olabiliriz" görüşünün bahtsızlığı ise, nesnele, fiziğe, somut gerçekliğe karşıt, merkeze soyut'u, salt düşünülmüş olanı koymuş olması -ki başka türlü nasıl mitoloji olabilir ki? Zeus'uda insan düşündü, senaryo uydurup, evreni, insanı yarattırdı, tümü de soyut temelden besleniyor...

Başından beridir söylediğimi tekrar edeyim, bu iddiaya dair ne kabul ne de ret pozisyonunda olamam(bilimsel olarak bu mümkün değil). örneğin tanrıyı inkar edemem, kabul de edemem, sanal konusu da farklı değil...

iddia, nesnel ve "A+B=D" ise;

O halde, hem A hem de B'ye dair yeterince bilgimiz ve A ve B arasında tutarlı bir ilişki olmalı ve biz bu ilişkiden D'ye varabilmeliyiz, ya da D ihtimallerden birisi olabilmeli ve bu olasılık da A ile B arasındaki ilişkiden gelebilmeli, tutarlı da olmalı.

Ama formüldeki A ile B arasında bağlam yok, A->soyut, atıflarla da metafizik ise, B(fizik, evren) ile ilişki kurulamaz ve D eylemine(yaratmak) ulaşılamaz, zira D eylemi için faile geri döneriz, A ya bakarız, hayal, zihinsel bir türetim, fizik-dışı, soyut...

Mitolojik dememin sebebi gayet açık, mitolojik olarak o kadar çok faktör var ki.

Esasında yeterli felsefik birikime, bilismel kriterlere, geçerli mantık kıstaslarına ve sanal kavramının anlamını, tanımını kavramış, soyut karşılığı ve zihinsel tasvirine, tezahürüne dair az-çok bilgi sahibi olan birisi, ilgili iddiayı ciddiye almaz, kişisel ciddiyet değil demek istediğim, geçerli görmez, göremez.

Seninle tartışmak gibi olmasın, mitolojikliğini, nasıl tespit ettiğimi ilerleyen günlerde konuya yazarım...
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu fikre katılmamak mümkün, ancak bu fikri küçümsemek ya da mitoloji olarak değerlendirmek cahil cesareti olurdu.
Elbette bu fikre katılabilir veya katılmayabiliriz. Küçümsediğim yok, tüm ifadelerim gayet basit ve küçümsemiyorum, yukarıda izah ettim ve her ifademi de detaylandırarak, dayanaklandırdım.
Bir daha söylüyorum, "sanal olabiliriz" farklı, "sanal" farklıdır, ikisine de farklı değindim.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şüpheden uzak kalmak ise bilimden, yaratıcılıktan uzak kalmak demek.
Bundan binlerce yıl önce yaşamış bilge insanların bazı bilgilerinin yanlış olduğunu biliyoruz. Şüphe duymadan hareket edilseydi bin yıl öncesinde kalmaya devam ederdik.
Bilimsel kuşku, bilimsel yol, yöntem, kriter ve kıstasları dışta tutmayan ve verili biligiye dair, esas alan bir kuşkudur.

A+C=K olabilir denirse;

Bilimsel ölçüt, A ya dair veri, B'ye dair veri ve bunları tutarlı biçimde ilişkilendirebileceğimiz zemin ve koşul gözetilir. Eğer A veya B hiç bir bilgi sahibi olmadığımız halde, A, B demişsek, veya aralarında ilişki kuramazken ilişkilendiriyorsak, bilimsellikten eser kalmaz. Kuşku ise A+B gerçekten de K olabilir mi, bundan ne kadar eminiz, gözlemlerimiz, verilerimiz, ilişkilerimiz, koşullarımız(hangi koşul?) vs ne düzeyde, gibidir.

Yani, kerameti kendinden menkul veya nesnel öncüller ve tutarlı ilişkilerden, olabildiğince sınanması esasından, kısaca bilgi temelinden uzak ve farazi şüphe, bilimsel olmadığı gibi, inanç faktörünü esas alan veya delüzyonik, kuruntu(!), psikolojik sorunlar vb alanındadır(kaynak bakmak gerekiyor mu, sanmıyorum).
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bilimin ya da felsefenin sonuna gelmiş değiliz. Sadece yolda ilerliyoruz. Bu yolda bulunduğumuz konum hakkında ''kesin gerçeklik budur'' demek bir hata olurdu.
Her ifadenin bir e göreliği vardır, kesin gerçek budur derken, önemli olan kastedilenin ne olduğu, neye dair olduğu, hangi koşula göre olduğu, geçerliliğinin zemini, sınırının ne olduğu gibi bir yığın kriter oluşur.

Şu anda bu yazıyı yazıyorum, bu gerçek, peki gönderebilecek miyim, işte bu henüz gerçeklik vasfı taşımıyor... Olabilir mi? Olabilir çünkü, öncülüm geçerli, bu yazıyı yazdığımın farkındayım, amacım göndermek, yazdığım platformda gönder butonu ve olanağı mevcut, bunun da bilincindeyim, geriye koşullar kalır. peki olabilir demek, aynı zaman da olmayabilirliği de içerir mi? Evet, o halde bu yazıyı, göndermek amacında olmama rağmen, engel ne olabilir? Koşullar...

Kesin gerçektir demek de sorunlu zira "kesin" kelimesi anlamsız. nesnel zemin açısında ne kesindir ne de değildir, zira nesnel zemin iddia değildir, iddia özneldir. ancak insanlar arasında bilgi, yani edinim tabanlı sorun oluşur ki, bu durumda gerçek mi, değil mi sorunsalı anlam kazanır. Bu tür iddialar genelde olay bağlamlıdır ve orada sorgulanan "olayın gerçekliği ya da değilliğidir" ve aslında sorgu sorunu bilgi'ye veya düşünceye dairdir. Örneğin bir olay olmuştur bu gerçektir, olmamıştır, o halde olmamışlığı gerçektir, yani o olayın olması da, olmaması da mümkündür, ama olaya dair ne kadar bilgi sahibiyiz, olaya tanık mıyız, tanıklığımızın düzeyi nedir, tümü de bilgi bazlıdır ve işte böylece delüzyon olmayan, olaya dair düşünce, bilgi vb nesnel bir tabandan geliyorsa, şüphe de anlam kazanır ve yerindedir...

Bu yazıyı okuyorsanız demek ki yazmışımdır. Peki bu yazıyı gerçekten de Spartacus'mu yazıyor, işte bu sizin sorununuz.

-E görelik, örneğin ortada bir yazı vardır, bu gerçektir, kimin yazdığı sorunu ise başka bir gerçektir.

Eğer bu yazıyı gördünüz ve gerçekten de yazan Spartacus'mu sorunu yaşadıysanız, bu şüphedir

Ama

"Şimdi şu anda Jüpiter'de 8 kulaklı, 4 gözlü lahana, sarma olmayı bekliyor olabilir" dersek, böyle bir şüphe anlam taşımaz, buna şüphe de denemez, zira şüphelenmem için geçerli koşullar, kriterlere, koşullanmaya sahip değilim.
Ama
"Ay'da çeşitli organizmalar olabilir" dersem, bu da şüphe değildir, öngörüdür(en azından dünya referansımız var, bu sayede öngörü) ve doğrulanana kadar da aksi durumu da barındıran bir görüş olur -ki aslında iddia da olmaz, zira "olabilir" demek, olmayabilir demektir de... olduğuna dair tespitimiz olsa, zaten olabilir demeyiz...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #85  
Alt 18-09-2020, 06:32
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.699

Onur Üyeliği 

Standart


Kaba ve özet geçiyorum.
Bizler gözlerimiz aracıyla görür, kulağımız aracıyla duyarız.

Bu halde, nesnel koşullar, doğal ortam dahilinde, nesneleri, yansıyan ışık, sesi ise maddi harekete bağlı olarak değişen ortam basınç farkı sayesinde duyumlar ve zihnimizce yorumlar - algılarız.

Çalışma prensibi etki-tepki ve tepkinin yorumu biçimindedir. Öyleyse, duyu organlarımız, etkilere maruz kaldığı ve tepki verebildiği sürece duyumlar ve algılarız.

Eğer ışık ve sesi taklit edebilir veya farklı kombinasyonlar oluşturabilir ve bu oluşturduğumuz ışığı ve sesi, izleyiciye iletebilirsek, duyu organları uyarılmış ve zihinlerimizce yorumlanması sağlanmış olur. Zira örneğin ışık, gözlerimize, oluşturulan(titreştrilen bir yüzey, hoparlör), değişen atmosfer basıncı ise kulak zarımıza etki edecektir.

Bir fotoğraf makinesi düşünün, saniyede 10 görüntü alıyor olsun ve bu makine ile 5 dakikalık bir çekim yaptığınızı, daha sonra ise resimlerin çıktısını, sürekli (kenarları delikli) bir kağıda aktardığınızı ve bir dişli çarka(deliklere çarkın denk geldiği) band gibi sardığınızı düşünün. Toplam resim adedi: 3.000 adet. (aslında şu an da baktığınız monitör(belirli frekanslarla), izlediğiniz videolar, oynadığınız oyunlar, esasında aynı mantıkla çalışır(saniyede bilmem kaç kez, hareketsiz görüntüler üst, üste geçer, frame, FPS), -ki neyse, teknik konular)

2 Çark olsun, ikinci çark dönme hareketi yapacak ve filimlerin sarılı olduğu resimleri üzerine çekerek saracak... Çarkları kapatan, ama ortası, resim kağıdı üzerindeki bir resimin genişliği ve yüksekliğine eşit olacak şekilde, kare biçimde açık olan bir kutu yerleştirin(ekran görevi görecek)...

Şimdi, hareketli çarkı sarmaya başlayın ve izleyin, ard, arda geçen resimler size hareketli bir görsel deneyim sunacaktır. Böylece aslında her biri sabit olan 3.000 resim, saniyede 10 adet hızla geçmektedir.

Şimdi, resimin çekildiği asıl kaynak, ne o çarkların içinde, ne o kağıdın üzerinde, ne de ortasında kare boşluk açtığınız kutunun içindedir. Diyelim ki bu çekim, bir deniz kenarında, bir deniz fenerinin yanında, martıların, dalgaların gözlemlendiği bir yerde yapılmış olsun. (işte gerçek olan bu yer, bu yerin resimleri üzerinden zihninizde tezahür ettiğiniz ise sanal olan, somut ve soyut)

Aynı anda ise, sesi'de kaydettiğinizi düşünün ve çarka ilk hareketi verdiğiniz anda, teyibe yerleştirdiğiniz kasetin play tuşuna basmış olun...

Şimdi, sanki oradaymışsınız gibi bir hisse kapılabilirsiniz ve sanki izlediğiniz gerçekmiş gibi düşünebilirsiniz. Her biri aslında sabit olan resimler hareketlendirilince, hareket eden dalgalarla, uçuyormuş görüntüsü oluşturan martılarla birlikte, hoparlörden verilen sesle, ötüşen martılar, rüzgarın, dalgaların sesi.. Bu görsel ve işitsel deneyim sayesinde, zihnimizde, sanki oradaymışız gibi bir his, düşünce oluşur -ki o an zate istediğimiz de budur, işte zihinlerimizde oluşturduğunuz bu tezahüre sanal denir.

İşte sanal gerçek dediğimiz de aslında, temelde bu yöntemlere dayalı, günümüzden 50-60 yıl önce, ilk referans olarak, çeşitli açılarla yerleştirilen nesnelerden, resim ve kaydedilmiş seslere, gelişen teknoloji ve birikim, deneyimlerimizle, dijital görüntü, ses kayıt ve oluşturmaya, hatta izleyicinin sanki etkileşiyormuş gibi hissetmesine olanak sağlayacak düzeye erişmiştir.

Şimdi ilk resmlerimize dönersek, biz rulo kağıttan akan resimlerle, hareketli ve ötüşen martılar görüyorduk, değil mi? Sanal zannı ise, sanki o kare içerisinde gerçekten martılar var ve ötüşüyorlarmış gibi hisse kapılmış veya sanki öyleymiş gibi düşünmüş olmamızdır(Sanal, zanal)...

Böylece, "sanal olabiliriz" düşüncesinde olanlar, gerçekten de o kağıtlar üzerine aktardığımız resim(mürekkeple oluşturulan şekil) ve o kutunun, ekran niyetine oluşturduğumuz, kare boşluğunda, bizim sanki oradalarmış gibi düşünüyor olmamızdan bağımsız, koca bir deniz, deniz feneri, dalgalar, martılar, şahsına münhasır varlık biçimleri ve ayrı, kendinde şey, kendi farkındalığını oluşturabilir bir kendindeliğe, görüntüden bağımsız, fiziki varlıklar ve mevcutlarmış gibi atıf da bulunup, fiziksel varlık ve kendinde şey, bir kendidelik, zihinsel aktivite vasfı taşıyan insanı da(tüm erveni geçtik), sanal, yani aslen var olmayan, ama herhangi bir izleyiciye sunulan, ışık ve seslerden taklit veya türetim yansıtmaların, yine izleyicinin kendi kafasında, zihninde oluşturduğu sanki gerçektenden de varlarmış gibi düşüncesi, tezahüre indirgemektedirler.

Karmaşık mı oldu? kısaca, nasıl ki, o ilk resimler ve çarklar, kutunun içinde o deniz, martılar, kendinde şey, şahsına münhasır bir varlığa sahip değilelr de, ama biz zihnimzide sanki öyleymiş gibi tasarlamışsak, insan=sanal demek de, izahı zor, sadece kavramak, nesnel, öznel farkını, zemini de iyi anlamak gerekir ki, saçmalıktır.

İzahı zor, o yüzden basit bir ifade kullanıyoruz, "düşünülmüş olanın dışında var olan=gerçek", "düşünülmüş olanın dışında -atıf edilen namnına- var olmayan=sanal"...

Kısaca daha önce söylediğim ifade basit ve özettir, "sanal olup, olmadığını sorabiliyorsan, sanal değilsindir", bunu 5 dakika düşünmek yeterli, zira sanal olan, bir varlık biçimi, bir benlik, bir kendindelik ve kendi şahsına münhasır bir beyin, zihin taşıyamaz.. Biz sadece görsel, işitsel olarak bize yansıtılan ışık ve seslere bakarak, zihnimizde tasarlarız(yapan bizleriz). Diyelim ki, dijital tasarımcımız, insana benzeyen, hatta ayırt edilemeyecek düzeyde hareketli bir görüntü oluştursun ve bu oluşturduğu görüntüyü de seslendirsin ve bu görüntü, "ben insanım, sanal olabilir miyim" diye sormuş olsun, benim ifademe karşı böylesine basit akıl oyunu sunmak, garabet olur, zira orada gerçekten de KENDİSİ soran bir varlık mevcut değil. Biz zihnimizde o görüntüyü, ekrandaki ışık, hopğarlörden aynı anda verilen ses sayesinde, sanki insanmış ve gerçekten de soruyormuş gibi düşünürüz ve bizim ancak böyle düşünmemize, sanmamıza, zannetmemize(zan) bağlı-dayalı atıflarda bulunarak, sanal kavramı anlam kazanır.

Başa dönün, resimlerin saniyede 10 adet geçirilerek oluşturulan görüntüyü düşünün, o kutunun içinde olmayan o martı, "aaa beni izleyen birisi mi var" diye sorabilir mi? peki aynı anda hoparlörden bir taklit kaydı çalıp, bir insan sanki martı söylüyormuş gibi seslendirse, martı mı söylemiş olur? Aslında hareket ettirilen resimlere bakıp, martı dediğiniz, hiç bir yerde değil, zira o izlediğiniz martı değil, ama fotoğrafın çekildiği o denizdeki, o fotoğrafa ışığı, ses kayıt cihazına sesi yansıyan nesne ise, martının kendisi, aslı(şahsına münhasır varlık), somut olan o... hareket ettirlen resimlere bakıp, işte martılar uçuyor, ötüyor dediğiniz, sanki o resim kağıtları üzerinde, sanki orada martı varmış, uçuyor ve ötüyormuş gibi düşündüğünüz, eşlediğiniz martı ise soyut, işte bu düşünceniz, o zihninzide oluşturduğunuz tasarlama işine ve buna da tersin geri sanki gerçekmiş gibi sanmanıza, düşünmenize sanal deniyor...

Boşverin martıyı, kendi videonuzu çekin, bakalım sizin yerinizi alacak mı? Tabi siz izlerken, aaa işte ben diye işaret edeceksiniz, gerçekten de o siz misiniz? Bu konuda ilk başlarda özellikle dile getirdim; Picasso bir balık resimi çizmiş, birisi gelmiş "aaa balık" demiş, Picasso ise yanıt vermiş, "balık değil, balık resimi"...

Sanki diyen, zan oluşturan kim? Bizleriz... Bu bahisle, gelecek yazımda, "sanal olabiliriz" düşüncesinin -öyleyse yokuz, hissedemeyiz, düşünemeyiz, bir benliğimizden, kendimizden de söz edemeyiz... Dijital ışık, ses oyunlarıyla, anlık parça, pünçük yansıtılan ışık, hoparlörden verilen ses ve böylece izleyici için yansıtılan dijital kukla mıyız? Öyleyse, bu ışıkları, o sesi birleştirip, kendi zihninde oluşturduğu tasarı, atıfa, sanki varmışız gibi, sanki gerçekmişiz gibi düşünen, kısaca bu dijital kuklayı izleyen kim? sarı çizmeli Zeus mu? Zira sanal olduğunu düşünüyorsan, sen yoksun, ancak mutlak, yüce bir zihin olmalı ki, o kafasında böyle masallar düşünüyor olsun ve hisseden de o olabilir, sen yoksun, hissedemezsin de, kendinden de söz edemezsin, ancak o yüce çizmeli Zeus, izlediği gerçekte va rolmayan kukla, hissediyormuş gibi düşünürse, kafasında zihnen peyda ederse, sanki öyleymiş gibi de kendini kandırırsa... Tabi zihninde tezahür görüntü gibi, image, imge, sadece düşüncesinden, aklından öyle geçirmiştir...

Sanal olabiliriz, zannı(inancının), metafizik, mitolojik yönlerine ve daha sonra ise, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan saçma-sapan paradosklarına değinmeyi düşünüyorum.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #86  
Alt 18-09-2020, 11:24
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Fotograflar , el ile çizilen resimler , videolar..
Ya peki aynalar!
Aynadaki görüntü soyutmu ? Somutmu ?
"Tabiki somut "( görüntüsü)
Bu somutun gerçekliğide şüphe götürmez.

İnsanlar yada başka canlılar aynadaki görüntüye bakıp hemde canlı yayın olması durumuna similasyon saçmalıgı konusunda çıkarımda bulunabilirlermi?

İnsanlar gercekleri kabul etmiyor edemiyorlar. Yok olmaktan bitmekten tükenmekten korkuyorlar. Zihinlerinde gerçekleri unutuyorlar. Hafıza tutmuyorlar. Gercekleri kaldırıp atıyorlar.
İşte o boşluga yok olmanın anlık agrı kesicisi tanrı denileni cini periyi hatta şapşallaşıp similasyonu koyuyor ve mutlu oluyorlar.

Kendilerince bir yönde haklılar. Muhteşem bedenleri , eşsiz egoları, tatmin olmayan duyguları , kibirleri nasıl yok olabilir.

Similasyon çılgınlıgı daha devam eder.
Tabiki sorular sorulmayada devam eder.

Bir soru soralım.
Similasyonsak
Similasyoncu(lar) da olmalı.
Bu similasyoncular.
Hani biz muhtesem olan insanlar arka tarafındaki delikten artık çıkarıyoruz ya!
Similasyoncu bu delikten atık atmayı similasyon olarak nasıl kurguladı? Kendiside delikli ve atık çıkaran bir similasyoncu olabilirmi?
Belkide bizleri tam deliginden atık cıkarırken simule etti ve eglendi! Olamazmı

Aynanın karşısında delikten atık ćıkarırken aynadaki delikten çıkan atık gerçekmi değilmi?
Aynadaki atık kokarmı kokmazmı
Aynadaki atık neyin nesidir?

Aynanın başından ayrılır ayrılmaz atık orada ortaya koku yayar ise gelen kokunun aynadanmı yoksa kendindenmi geldigine ne cevap vermeliyiz?
Alıntı ile Cevapla
  #87  
Alt 18-09-2020, 21:37
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

''sanal gerçeklikte olabiliriz''
bu cümledeki olabiliriz kısmı anlaşılmadı ki sanal gerçeklik kısmını tartışabileyim.

olabiliriz kısmı:

bir olayın gerçekleşmesi fizik kurallarına aykırı değilse o olay hakkında ''olabilir- yani gerçekleşmesi mümkündür-'' denilir.
bu yargıya fizik kuralları kriter alınarak varıldığı için bilimseldir ve inançla, zanla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

bu olay bize tuhaf da görünebilir, örneğin uzayda dolaşan iki kayanın canlanıp birbirleriyle konuşması olayı fizik kurallarına aykırı değilse ''olabilir'' denilir.
bu olayın bize tuhaf görünmesi mümkün olma bilimselliğini etkilemez.

matematikte olaylar hakkında üç yargı bulunur.
kesin olay
imkansız olay
mümkün olay (olabilir denilen durumlar)
bir olay kesin ya da imkansız değilse doğal olarak mümkündür.

felsefe yapabilmek için dile hakim olmak ve dili rasyonel kullanmak gerekir.
yoksa yanlış sonuçlara varırsınız.

sanal gerçeklik kısmı:

insanlık şurada 50-100 yıldır elektronikle bilgisayarla ilgileniyor.
bu kısa sürede inanılmaz ilerlemeler sağlandı. 30 yıl önceki atari oyunlarıyla şimdikileri kıyaslarsak çok hızlı ilerleme var.
bu ilerleme binlerce yıl devam ettiğinde neler ortaya çıkarabileceğini hayal etmesi zor.

yarattığımız sanal karakterlere kendi içinde sanal karakter yaratma programı yükleyebiliriz.
dolayısıyla sanal içinde sanallar söz konusu.
iç içe geçmiş sanal 1 sanal 2 sanal 3... şeklinde döngüler.
burada sanal 2'de yaşayan biri için sanal anlamının karşılığı sanal 3 iken, sanal 1 de yaşayan için sanal anlamının karşılığı sanal 2'dir.
yani aynı dünya hem sanal hem gerçek olarak anlamlandırılabiliyor.
dolayısıyla sanal gerçeklikte miyiz sorusundaki sanal kavramını bizim yarattığımız sanal dünyalarla sınırlandıramayız.

bizim gerçeğimiz uzaylının sanalıdır.
bizim sanalımızsa başkasının gerçeğidir.

aynaya baktığımızda gördüğümüz görüntü de gerçektir, elma resmi çizdiğimizde resim de gerçektir.
hepsi gerçek olmasına rağmen birbirlerinin aynısı değildir.
görüntü içinde görüntü döngüleri..
gerçek 1 gerçek 2 gerçek 3 şeklinde iç içe geçmiş görüntü döngüleri.
Alıntı ile Cevapla
  #88  
Alt 18-09-2020, 23:55
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.699

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
''sanal gerçeklikte olabiliriz''
bu cümledeki olabiliriz kısmı anlaşılmadı ki sanal gerçeklik kısmını tartışabileyim.

olabiliriz kısmı:

bir olayın gerçekleşmesi fizik kurallarına aykırı değilse o olay hakkında ''olabilir- yani gerçekleşmesi mümkündür-'' denilir.
"Sanal gerçeklikte olabiliriz" farklı -ki bu psikolojik, delüzyon, salt bir bireye, salt bir kendine ve hareketi, iç-dış ilişkileri, stabilleştiren, kendinden gayrısını yok sayan ve salt görüntüye, lineerliğe, kendisini de salt izleyici konumuna indirgeyen kurgu farklı, "Sanal olabiliriz" düşüncesi, inancı ise farklı bir konu.

kaldı ki bu ifadeler de, veri ve fiziği esas aldığımızda sorunlu, neden "Sanal olabilir miyiz?" denmiyor da, "sanal olabiliriz" deniyor? İkincisi tercih edildiğinde "mümkün olup, olmadığı" sorgulanamasın diye mi? Halbuki ne yapıyoruz, gerçekten de mümkün mü diye soruyor ve cevplıyoruz, mümkün olamayacağı sonucuna varıyoruz...

Fizikte olmak - "düşünülmüş olanın dışında, somut olarak mevcut" olmaya bağlıdır.
Sanal ise, zihinlerimizde, yani düşünülmüş olarak tezahür ettiğimiz, sanma, zan, sanki gerçekmiş(fiziksel olarak mevcutmuş gibi) gibi düşündüğümüz, yani düşüncemizden bağımsız bir fizik, gerçeklik arzetmediğini bildiğimiz, tasarılarımıza biçtiğimiz payedir.

Olabiliriz kelimesi, bu kelimeyi hepimiz biliyoruz, ama ayrıca biliyoruz ki, olabilitenin koşulları esas alınmalı, olabilirlik bilim, bilgi bağlamında, fiziki koşullar(ve imkan), fiziksel varlık, gerçeklik ve ilişki ağı nesnelliği açısından da olasılığı esas alır, burada gerçekten de anlaşılması gereken sanal kavramıdır, sanalın yeri, sınırı, tasarlandığı alan(zihin) kavranmalı, sanal fiziki bir gerçeklik değil, zihinsel zana dairdir...

Ve aslında, olabilir demek olmayabilir demektir de(zaten olup, olmadığını bilmediğimiz için kullanırız), özel olarak herhangi bir durum dışlanmaz. Yani, Sanal olamayız demek de mümkün, o halde, bırakın fizik kurallarını, bir düşünce metafizik, fiziğe aykırı ise, fizik kuralları, kriterleri de anlam taşımaz, öncelikle fizik mi? Bu sorulmalı...

Kısaca
Sanal olabilir miyiz?
Hayır olamayız.
Neden?
Çünkü, nasıl ki yalan aslında olmayan, ama olmuş gibi söylenen iken, sanal da, gerçekte var olmayan, yani aslında var olmayan fakat zihinlerimizde tasarlayıp, sanki varmış gibi düşündüğümüz veya sanmamıza dairdir. Olmak ise mevcudiyet, bir kendinde şey, varlık biçimi gerektirir, kısaca "OL"amayız ama metafizik zeminleri esas alarak, öyleymiş gibi düşünebilir, KEŞKE olabilseydik diyebilir veya zan oluşturup, inanabilirsiniz -ki bu da tabi ki mümkün...

Aslında bu kadar basit bir konu, lakin insan olarak bir çevre dahilinde varlığımız ve böylece kendimizi merekeze koymak zorunda kaldığımız özneliğimiz ve buna bağlı zihnimizden hareketle, sanal'ı sanki bir varlık biçimiymiş gibi, yani kendi zihnimizde tasarladığımız haline, tersin geri gerçeklik atfediyor oluşumzudan dolayı, bir çok insan, sanal'ın ne olduğu konusunu kavramak ve anlamaktan uzak.

Demek ki, "şu olabilir mi" dediğimiz zaman, olamaz çünkü, şu, şu sebeplerle demek de olabilir demek kadar geçerli... "Olabilir mi" sorusuna gerçekten(!) "mümkün mü" temelinde yaklaşacağız.

Sanal olabilir miyiz? Hayır ol'amayız, kaldı ki, aslında sorun, sorunun yanlış olması, sanal ve olmak(varlık)... Eğer Zeus sanal olabilir mi diye sorulursa, evet Zeus sanaldır(insan kurgusudur, peki benzeri bir şey görürsek? o halde gördüğün de Zeus değildir, Zeus ön-zihinsel bir türetimdir sadece). Ama nesnel bir gerçek, varlık(fizik), organizma olan insan, sanal olamaz, ama o insan zihinsel olarak kurgular oluşturabilir, oyun oynayabilir, aldanabilir, bunlardan farklı olarak bir yığın sebeple ve sağlık sorunları, halüsinojenik maddeler, ağırlıklı psikolojik sebeplerle vb sanal(kendi zihininde hayali oalrak yarattığı) dünyaya yani kendi zihin dünyasına hapsolabilir(zan), bu bahisle yer, yer "hayal dünyasında yaşamaktan" söz ederiz. Burada 2 tür yaşamdan söz ederiz, birincisi nesnel yani fizik, ikincisi ise kişinin öznel, zihinsel, psikolojik dünyası. Nesnel ve öznel farkı.

Sanal-> öznel, zihinlerimizdeki tasarı, varlık değil, var olmadığını bildiğimiz halde varmış gibi düşünülmüş olan-> SOYUT. var-olmak-bulunmak söyleminin anlamsız olduğu alan burası, sanal.
İnsan-> nesnel, düşünülmüş olanın, yani sanal'ın dışında, metafizik(salt dünülmüş ve böylece fiziğin dışında tasvir edilen) değil, fizik dahili, kendinde şey, şahsına münhasır bir form-yapı arzeden VARLIK, somut. OLMAK, bulunmak, mevcut söyleminin anlam kazandığı yer de burası.

Sanal(düşünülmüş olan, zihinsel varsayım dışında mevcut olmayan), olabilir miyiz?(İnsan= fizik dahili varlık, mevcut olan)... (Olmayan, olan ilişkisinin yanlış kurulumu)

Sanal değiliz diyor muyum? Demiyorum, ilgili soruya karşıt bir duruş sergiliyor muyum? hayır, irdeliyor ve ifade ediyorum, olamayız. hayır demiyorum, aslında ret de etmiyorum, olamamazlık durumu mevcut. Hepsi bir yana, soru yanlış. Yanlış sorulara doğru cevap verme çabası ise, şu ana kadar görüldüğü üzere(istisnalar hariç) nafile...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #89  
Alt 20-09-2020, 12:20
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

Sanal gerçekliği sadece ekranın içindeki görüntüler olarak düşünmemek gerekir. Bu nedenle argümanın diğer bir ismi ''simülasyon teorisi'' olarak geçer.

Simülasyon argümanı, gerçekliğin bir simülasyon olduğunu ve bu simülasyonun içinde olanların bunun bir simülasyon olduğunun farkında olmadığını ileri sürer.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sim%C3...C3%BCman%C4%B1

Dolayısıyla argümanla ilgili öne sürülecek her türlü kanıt iddiası yine simülasyonun bir parçası olabileceğinden geçersiz olacaktır.

''Şu şu nedenlerden dolayı simülasyonda değiliz'' gibi bir cümle kurulamaz, çünkü argüman zaten öne süreceğimiz kanıtların da simülasyon olduğunu söylüyor.
Aynı şekilde ''şu şu nedenlerden dolayı simülasyondayız'' da denilemez.

Yani her halükarda ''simülasyonda olabiliriz'' demek zorundayız. Aksi iddialar argümanın doğası gereği geçersiz.
Alıntı ile Cevapla
  #90  
Alt 20-09-2020, 14:29
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

"Simülasyon argümanı, gerçekliğin bir simülasyon olduğunu ve bu simülasyonun içinde olanların bunun bir simülasyon olduğunun farkında olmadığını ileri sürer."

Komik degilmi!
Farkında olmadıgı durumun hakkında , farkında olduguna dair bir cümle kuruyor.( celişki tavan yapmış)

"Fizik kurallarına aykırı değilse similasyon dogrudur."
Bu cümlede komik!
Similasyon denilenin kuralları fizik yasalarımı?
Similasyonda diledigini yap
Mesela enerjiyi yoktan var et !!!
nasıl olsa similasyon ya ! istersen yok et .

fizik yasalarıyla keyfince oyun oynadığın yerde , olasılık bitmezki. Fizik yasaları keyfince yapılmış bir similasyonmu?

Similasyon olasılıkda degildir olabilecek bir durumda degildir.

Bilinen evrende Dunya daki canlılıga benzer. Bilinçli yada bilinçsiz başka bir yaşam formu olma olasılığı similasyon saçmalıgı ile kıyas dahi edilemez.
Evet evrende ismine şu yada bu dedigimiz yaşam olma olasılıgı vardır.
Bunun kanıtı örnegi dunya yaşamıdır.
Bu söylem bilimselde oluyor.

Diyelimki bizim dışımızda bilinçli bir form var. O form bizden daha ileri olamaz olsa olsa bizle aynı düzeyde olur.
Neden onlarla iletişim kuramıyoruz diyenler kendi imkanlarına bakıp bu soruyu sorsalar biraz daha akıllıca cevapları kendileride verir zaten.
Eeee saçma sorularına simule edildik ezikliği ile cevap verince peşine takılanda çok oluyor

Dunyadaki yaşamı buraya tohumlayan uzaylılar bile desek similasyon saçmalıgından daha olası bir cevap olur.
Tanrı ne kadar saçmaysa similasyonda o derece saçma.

Şimdi diyebilirsinizki
Ne uzaylı tohumlaması be !
Şöyle düşünün insanlık uzayda imkanları dahilinde ulaştıgı bir uzay nesnesine bilerek yada bilmeyerek bize ait bir canlı organizmayı mikrobu bakteriyi bıraksa ve bu bırakılan milyonlarca yıl sonra orada illa bize benzeyecek olmasada daha farklı yaşam forumları oluşsa ve bu forumlar milyonlarca belki milyarlarca yıl sonra evrimselleşerek belki bilinçli belki bilinçsiz canlılara dönüşse bizim şu durumumuz gibi bir durum oluşsa buna OLASI deriz bilimsel deriz. Fizik yasalarına uygun deriz.

Peki bu similasyon ne ? Oyun oynayan uzaylılar tanrılar falan filan.
Biraz akıllı mantıklı atsanız tartışılır.


İllada
Biz uzayda neden birileri ile karşılaşamıyoruzdan yola çıkıp saçma sapan fikirler üreteceksek.
Kahve falı
Tarot
Cinler
Periler
Iblisler
Çok daha eglenceli oyunlar. Onlardan oynayın.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:28 .