Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Dil, Mantık & Zihin Felsefesi

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 22-04-2019, 17:42
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart Mutlu Öykü Deniz Facebook Günlüğünden....

Mutlu Öykü Deniz (M.Ö.D) 22.04.2019 Face Yazıtları

----------------------------------------------------------------
Varolansız Facebook Grup
Z.A.


"Kendimi yaşlanmış bir çocuk olarak görüyorum, inançsızlık ve kuşkunun çocuğu. Ölene kadar da böyle kalacağım herhalde, hayır bunu biliyorum. İnanma özlemiyle çok işkence çektim ve gerçekten şimdi de çekiyorum; ikna edici entellektüel zorluklar
önüme çıktıkça bu özlem daha da büyüyor."
Dostoyevsky, iman ve inanç arasındaki kendi çekişmelerini, Mart 1854 tarihli mektubunda bir arkadaşına açıkça ifade etmiş...


Yanıt MÖD
Kendimi boşluğa asılmış bir çukur olarak görüyorum
Kendimi yalnızlığa yüzünü dönmüş, kafasını gömmüş bir aptal arkasını görmeyen
Herkes arkadan -arkamdan- ne yaptığıma bakıyor. Orda ne aradığıma
Arkanızdan işler çeviriyorum ya da
Kendimi kaybettim onu arıyorum

-------------------------------------------------------------------

Bipolar Yardım Facebook Grup
M.N. -


Bi kedi istiyorum sadece o kadar

Yanıt MÖD
Kedi bir kedi istiyor ya da sadece kendi olmak istiyor bu kadar
Bir insanın onu istemesini istemiyor

------------------------------------------------------------------

Varolansız Facebook Grup
Y.S.-


Varolusa bir anlam aramak nafile,buldugunu iddia etmek safçadir.
Evet sabah oldu işe gidiyoruz evet dünya mevsimsel turunu tamamladi bahar geldi evet evlendin dogal olarak çoğaldın çocuğun oldu evet o kız çok güzel üstelik üç dil biliyor....Eee?


Yanıt MÖD
Anlam dilde belilerlenen bir saptama ise de bir şeyleri belirler
ve tabi ki varoluş anlamla sınırlanamaz ya da anlam sözcüğü içine tek başına hapsedilemez oysa anlamdan giderek anlama varırız

-----------------------------------------------------------------------

Bipolar B.T. Facebook Grup
Ş.D.N.


Sabahları aşırı mutsuz uyanmanın ilacı nedir?

Yanıt MÖD.
Sabahları aşırı mutlu uyanmak ya da sabahları aşırı mutusz uyandığına inanmamak aldırmamak bunu kale bile almamak

----------------------------------------------------------------------------

Nihilizm ve Varoluşçuluk Facebook Grup
Ş.Z.S.


Tiran beni tehdit edip yanına çağırdığında 'kimi tehdit ediyorsun?' diye sorarım. 'Seni zincire vurduracağım,' derse 'tehdit ettiği ellerim ve ayaklarımdır' derim. 'Kelleni vurduracağım' derse 'tehdit ettiği kellemdir' derim... Bu durumda beni gerçekten tehdit etmiş olur mu? Bunların benimle bir alakasının olmadığını düşündüğüm sürece, hayır. Ama bu tehditlerin herhangi biri karşısında korkuya kapılırsam, işte o zaman evet, beni tehdit etmiş olur. Bu durumda kimden korkmuş olurum? Hükmüm altındaki şeylere hükmedebilen bir adamdan mı? Bunu kimse yapamaz. Hükmüm altında olmayan şeylere hükmedebilen bir adamdan mı? Böyle bir adamdan niye
korkayım ki?
Epiktetos


Yanıt MÖD.

Korkuyorum çünkü saçma herşey
Ve korkuyorum çünkü anlamıyorum
Bir tiran beni tehdit ederse altıma ederim
Ama düşüncelerimi yakalayamaz ve zaptedemez bunu yine de biliyorum
Düşüncelerimin özgürlüğünü evet esir alamazlar ve düşünürken ki kararlılığımı evet onun ellerini ayaklarını bağlamazlar
Güçlü görünmeye çalışmak zorunda değilim
Düşüncelerimin bağsızlığı benim gücüm
Bir tiran benden ne ister? Beni korkutabilir evet bunu biliyorum
Ölüme karşı eylemimden vazgeçecek değilim korkarak ölebilirim ve bir tiran karşısında korkudan tuhaf gelgitler yaşayabilirim
Düşüncelerimi yönlendirmezler

--------------------------------------------------

Bipolar Y. Facebook Grup
G.Y.


Arkadaslar su ıkı gündür ıcımde ınanılmaz sıkıntı var daralıyorum bunalıyorum ofkelıyım dağ önce yoktu !!! Icım sıkılıyor öfke var bıde neden olabılır Sızde ılaclarmı ıcıyorum


Yanıt MÖD
İlaçlarımı içiyorum o büyülü cümle
Haplarımı yutuyorum ve alıyorum neden böyle?
Yaşam tantanalıdır belki bundan olabilir

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 08-09-2019, 15:35
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Bilim ve Felsefe Tartışmaları (Facebook Grup)

Soran Y.A
Ören de ki CERN felsefe ve parçacık fiziği konferansında "yaratici" var mı yok mu konusu da antiparantez konuşuldu. Bazı imalar yapıldı. Her iki durum için de hiç bir bilimsel veri ve ispat yok. Bu durumda sizce "var" diyenlerle "yok" diyenler arasında bir fark var mı?

[B]
Cevap İçtenlik/B]

Var diyenlerle yok diyenler arasında fark var ya da olabilir. Kimin dediğine bağlı..
Nasıl bir yaratıcı tanımlanacağına bağlı. Spinozanın Tanrısı mı mesela? Ya da Demiurge/Demiurgoslar mı?
Ya her ikisi de varsa ve yoksa
Tartışmanın boyutu düzlemi nedir?
Varlığı kendi yokluğundan (olmamasından) ilk üreten bir önata, önvarlık, baş ve ilk varlık formunda ya da varlığı varlığa aşkın/üstün Tanrı beliti/betimlesi felsefi olarak net olarak hatalıdır, çürütülebilir, yanlışlanabilir reddedilebilir. Aksini tartışan felsefe düşmanı. Akıl bize bunun ilkelerini veriyor. Özgür varlıklarız. Ontolojik ya da kozmolojik bağımlar olsa da hatta üst varlıklar olsa da/olabilir..
Varlığın mutlak sahibi yok, başı yok, önü yok, önvarlık ve ilk ata (asıl ata) yok. Çünkü zaman ve başlama yok. Öncelenemez..
Tanrı fikri saçmalıktır.
Monoteizm varlığı varlıktan ayrı ya da (kendi) varlığı (diğer) varlığa aşkın bir güç imler ve kişinin kendi varlığı ve gücü dışında güç varlıkları araması buna güç bahşetmesi temellidir/anlamına gelir. Tanrı varlıktan dışlanamaz. Yani göksel tiranlar, sonsuz yaratıcılar, politeistik bir kozmoloji ya da Spinozanın ve Uzadoğunun panteizmi gibi bir kendi de varlık ve varlığı da (yarattıkları da yani aslında kendi bölümlemeleri de) tanrı ve kendi olan tek tanrı... Kendisi varlık varlığı kendi olan Tanrı. Bunlar (bir ölçü de) mantıklanabilir. Gerisi zırvalık...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 12-09-2019, 23:02
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Kimi Facebook Grup Yazmaları ya da Deneyişler

Arkadaşlar grupta gördüğüm bir fotoğrafın/başlığın serbest çağrıştırdıkları üzerine...

Bu milli ya da yerli filozof ya da düşünce insanı arayışı nedir ya da bizden çıkar mı çıkmaz mı (var mı yok mu) varsa neden var yoksa neden yok çıkarsa neden çıkar çıkmazsa neden çıkmaz üzerine kaba düşüncelerim 1

Türkiyeli Tipi Filozof Yetiştiremenin Nedenleri Kılavuzu ve Söyleşmesi

Toplum normlarını zorlayan insanlardan sözediyoruz değil mi?

Normal bilgi tabanınızı ve resmi biliş, bilgi, bilim hatta felsefe protokollerinin kendini unutun o halde çöpe atın o ilk sorudan başlayın ve Rıfat Ilgaz'ın şiirinde dediği alfabeli çocuk ol! Felsefe böyle başlar çok filozofi metni devindirmekle değil ve seçicilikle değil.
Yığma bilgi ile değirmen dönmez. Bilgi eylemdir sinerjidir ve her an üretilir, canlı sinerjiktir. Ortada öğütülecek problem varsa çözüm üretir. İşe koyulan katılan sinerji ve araştırma isteği, sorun boyutu, grup çabası belki.

Bir kere toplumun kulakları filozofu duymaya hazır mı ya da açık mı ve ya da istekli mi? 200 yıl sonra anlaşılacak ve anlaşılması umulan birinden mi sözediyoruz herkesin rahatını bugün kaçıracak birinden mi?
Bir beklenti aralığı var mı? Filozof ilk bu aralıkla uğraşacaktır ve kendi aralığını üretecektir.
Filozof yarın sizi tüm toplum normlarını ya da toplumsal uyku ve esareti altı dolu bir biçimde yöneltmeye çağırdığında ne yapacaksınız? Dur yaşamım kaçıyordu mu diyeceksin?
Marks'ın ütopyası nerde mesela. Kalbimizde mi yaşıyor?

Şimdi birincisi bu yerli düşünce insanı arayışı bir vitrin marka arayışı. Arananın kendi buna uymayacaktır. Evrensel bir değer ya da insan senin milli değerlerinle örtüşür mü? Politik değerlerinle? Siyasi politik ideoloji ya da erk.

Filozofu kim istiyor?

Onu (filozofu) iktidar mı şekilleyecek toplum mu? İkisinin normlarına da uymacaktır. Kendi sosyal varlık ve yaşantı zorlantısı dahil modern çağın ivmeleri içinde eriyecektir belki de yokolacaktı ve belki de sesi hiç duyulmayacak ve duyulmadan kıstırılacaktı. Bir çok erk kurumu var. Bir çok denetim kurumu. Ses kısan kurumlar.
Belki de filozofumuz tarih toplum, din ve hatta bilim otoriteleri ve tüm diğer egemen erkler ve bunları düzenlemek değiştirmekle ya da onları nasıl aşabileceğini düşünmekle meşguldur ya da ya da hayat kavgasında yokolmuş olmasın. Belki de erk ve toplumun her ikisinden tepki ve ivme alıyordur ama topluma ya da onun bir/belirli kanatlarına belki biraz daha biraz yakındır. Bilmiyoruz bunu.

Akademilerin filozofu?
(Foucalt'un filozofinin akademide olmayacağına dair bulamadığım bir sözü)

Akademiler bunu üretemez akademiler buna düşmandır bu akademilere çünkü akademiler henüz akademi değil. Fason işletmeler.
O halde filozofumuz akademinin kendi ile akademik formasyonun kendi ile düzeyi ile ya da her türden toplumsal norm ile zaten çatışkı içinde olacaktır. Toplumdan büyük ölçüde dışlanmış/soyutlanmış olması ya da varsa kendi grubu ve çevresi olması olası. Eğer hala tımarhaneye kapatılmadıysa ve hala suç işletilmediyse oldukça da ezgin yarı pasifist adaylarınız olması olası..

Bir filozof ya da adayı ne yapacaktır?

Ne yapmasını istiyorsunuz ve bekliyorsunuz? Epistem çatması mı ontolojiyi düzleştirmesi mi? Ontolojiyi yeniden mi yazsın. Eğer filozof adayınız size deseydi ki bu ontolojidir o ontoloji değil ontoloji buizmdir derdiniz ve buzimin ne olduğunu asla tanımlayamazdınız. Diğerleri hayır benim dinim elden gidiyor derdi. Toplumsal kurum ve otoritelere ulaşamazsınız.

Bilgi ya da epistem'e üretmesi mi bekleniyor ontoloji ya da tarih yazması mı? Siyasi teori üretmesi mi? Neyin epistemini yapılandıracağız? Varolanı bir daha mı? Yeni mi?

Kişi toplumsal alanda herhangi bilgisel bilişsel formasyonda duyarlı ise ve yeterli tanı, görü gücü de varsa zaten işe koyulmuştur. Siyasi, dinsel, ekonomik toplumsal sorunları görür görmez ya eyleme bulaşmış girişmiştir ya da zaten bunların düşünsel çatışkısının içinde toplumsal sürtünmelerle birlikte erimiştir.
Örneğin siyasete kalkışsa mümkün mü? Bir devrim manifestosu mu yazması gerekiyor? Eyleme girişmesi mi hangisi?
Dine el atsa sokaklarda ölmesi olası. Belki adamakıllı siyasete de. Ne yapmalı. Nasıl bir eylem izleyebilir?
Sanırım geriye en son pasifist adaylarımız ve Hegelciler (Hegel şöyle diyor Megel böyle demişçiler kalmalı?) kalacak. Bunlar mı?

Filozofun başına gelenler ya da bunun gelme olasılıkları

Siyasi, dilsel, dinsel, kültürel çatışmalar.
Filozofumuz bu toplumda etnik, dini, milli her türlü çatışkıyı aşarak ve bunlardan sıyrılarak evrenselleşmeye ve sağ salim kalmaya çalışıyor. Etiketlerin arasından. Bir de üstüne ontoloji yazacak. Ontoloji karında doyurmuyor ha. Bir akademiye çöreklenmediyseniz. Bir de sizin yazdıklarınız tarih nazarında çöptür. Anlanmayı ummayın ha. 3.000 yıllık filozofi tarihinden daha açık net cümleleri kendi dilinizde üretseniz ve bunu sokak sokak gezdirseniz hatta 5.000 yıl sonra ontolojik kıymeti olacak metinler üretseniz bunu anlayacak kimse bulamazsınız. Çünkü akademik çöplüklerle kıyaslanırsınız. Çünkü isminiz yoktur. Okuyan sizi okumamıştır. Sizi Hegel'in ya da Marks'ın ve Parmenides'in derinliğinde bulmuyordur çünkü yaşıyorsunuz. Zaten okumamıştır bakın. Burada daha önceden markalaşmış değerler vardır. Toplum birey düzeyinde seçicilik kolay kolay üretemez. Onlara birinin bu felsefe ve değerli demesi gerekir. Bu bir kaç yüzyıl zaman alır. Toplumun sizi çözümlemesi..
Kuyumcu olmayanın ne yaparsan yap altını ölçemeyeşi gibi filozofi toplumca bilinemez.nokta.nettir... Sahtelerle kıyaslanır okunmadan küçümsenirsiniz.

Bir de ontoloji üzerine yazdığınız yazacağınız herşeyin anlanmadığı ve satmayacağı garantidir. Çünkü Hegel Megel (bu lafın gelişi) önünüzü tıkamıştır ya da sizden önce yazmıştır hem de daha karmaşık biçimde. Ya da onların isimleri seçkin tutulmuştur. Tuhaf yargılara ve sınavlara maruz kalırsınız.
Bir de toplum-denetçi, iktidar ya da otorite her ideolojiyi ve felsefeyi belli aralığa ama dar bir aralığa sıkıştırmış (normlaştıemış tabiri caizse evcilleştirmiş/devşirmiş) kendiöizin verdiği sınır ve çerçeve de meşrulaştırmış, diğerine ötekilieştirmiş çatışmalar kurmuş ve ya da üstünü bir biçimde karalayıp örtmüştür. Hepsinin devşirme trolleri vardır.

Filozofumuz ya da adayımız, toplumsal çatışkı çelişki baskılarla (aykırı politik fikir, aykırı dinsel fikir, vb. gibi nedenlerle okul aile vb. işbirliği ile paketlenmiş, adı deliye vb.ne çıkarılmış üzerinde bir sürü baskı ve sosyal zorbalık uygulanmış, sindirilmiş pasifize edilmiş yöneltilmiş olmasın? Tüm bunlardan kurtulduysa hala filozof adaylarınız olabilir. Ama hala yaşıyorsa da emin olun bugün biçilen yer de tımarhanedir. Ailesiyle geçinemez sosyal çevreyle geçinemez vs. Kimse onu anlamaz.

Eğer tüm bunları aşmış ve hala tımarhaneye kapatılmamış olursa ve gününü gün etmek gibi dertleri ya da buna zaten imkanı da yoksa hala buralarda yazan adaylar belki de olabilir.

Bir filozofun ekonomi politik ya da dinsel sancıya el atacağını düşünüyorum. Her iki alanda da toplumsal baskı zorbalık ya da körelme görecektir. Fikirlerini anlatmakta zorluk çekecektir. Kalabalığa dönüp hadi eyleme geçelim millet o uyuyorsunuz her şey berbat dense ne olur acaba. Ben size söyleyeyim. İsa gibi barış havariliğine soyunmuş bilmem ne, umut taciri vıdı vıdı...gibi sözler duyarsınız.
Size İbrahimi dinleri yıkalım el de çok net ve açık doneler/dayanaklar var halka anlatalım dese ne derdiniz?
Git başımdan mı?

Marksın belirli bir işi yoktu. Arkadaşından yardım alıyordu. Nietzsche'yi annesi bakıyordu. İşsiz bir filozofunuz olması olası çünkü bir çok toplumsal çatışkı deneyimledi, topluma uyum sağlayamadı ve burası Norveçte değil, toplum bakmıyor adamı. Bugğn Manisa Ruh ve Akıl sağlığı Hastanesinde tımar ve eziyet görmüş ailem bana vebalı gibi davranıyor birini okudum. Bilmiyorum Foucalt'u ve antipsikiyartiyi biliyor musunuz? Toplum normlarını zorluyorsanız Psikiyatri de bir kapatma aracı olabiliyor. Yani yalnız kalmış olması da olası.

Eğer toplumsal bir pasifist değilseniz toplum sizi söndürdü ya da toplumla bayağı savaştınız.
Mesela Marks'ın yazdıklarını yazabilir miydik Türk toplumunda. Ya Nietzschenin. Ne tepki alırdık? Bir foruma ya da gruba gidin. Trollük adında saldırlar var, yıldırılar var. Toplumsal trollükte dahil filozofunuz tüm bu aşamalardan geçmiş olmalı.

Ontoloji yazarı çizeri anlanmayacaktır
Modern çağın deyimiyle kız bile bulamaz tavlayamaz ya da kız olsa evde kalır koca bulamaz. Sokrates'in karısı dırdır edip kafasına su döküyordu. Filozofumuz evlenirse bunu ya da çok daha ağırını deneyimlemesi muhtemel. Bireysel istekleri aşmış bir guru belki.

Dinsel çelişki onu konuşturmayacaktır.
Tıpkı dinin engel oluşu gibi bilimsel çelişki engizisyon mayınları gibi yola döşenmiştir. Newton fiziği çökeli çok oldu denir ama dünya zaman ve evren düzdür başlamıştır ve bunlar tek bir tanedir ve tek bir başlangıç vardır, siğer herşey nazariyedir, zaman düzeyseldir, geriden gelir hiçbirinin tersi tartışılmaz. Kuantum dinsel metafizik ne adı alırsanız ordan da paketlenersiniz. Dinsel avcılar gibi bilimsel avcılar vardır. Dinin eleştirmesi kolaydır biraz kolaylaştı ama bilim hiç eleştirilmiyor ve bilgisel bilginin önünde engeldir. Bilimin kendi çok dindarı var çok katı organizasyonu var. Oluşmayı ve başlangıcı yadsıyamazsınız. Dinin bilgi örtme işlevi gibi bilime işlev verilmiştir. Bilimsel bilgi savunuculuğu adında filozof avcıları vardır. Yani nasıl bu din dışı diyen bir kitle varsa ve filozofu dışlıyorsa bu bilimdışı akıldışı diyerek bir kitlede bilim adına bunu yapar. Bunların seçkinleri, seçkinlikleri otoriteleri kurulmuştur. Hazır ağ gibi bekler. Avcılık bekçilik yaparlar. Engizisyon işlevi görürler. Çağa bunu dönüp anlatamazsın. Kimsenin işine gelmeyecektir çünkü din kötüdür kaçılan durak bilimdir. Bana sorarsanız ikisi çapraz işlev görüyor ve benzer iş yapıyor. Organik bilgiyi paketleme ve görmezden geldirme işlevi.
Filozof çatlamış patlamıştır delirmiştir.

İmparatorluk kalıntısı tebaa toplum bilinci bilgiye saldırır, sosyal baskı kurar, mahalle baskısı vardır, sosyal zorbalıkta vardır. Uygar toplum insanına benzemez. Adında felsefe olan bir grupta dün biri başlık açmış. Sevgiliniz ateist, deist, panteist vb. olsa. Altta sekiz yorum okuyup yarı korkarak ya sessize aldım ya da çıktım ordan. Batı medeniyeti değilsiniz ve Yavuz Sultan Selim'in bilgin sürgününden bu yana bir Arap eşari ekolü vardır. Toplumsal bir tabana ya da neredeyse asla erişemeyecek gibisinizdir. Yani 4 Yunus 6 Rumi olsanız o taban için hiçsiniz. Sevgi ve barışta taşısanız bilgide bugün ötekisiniz...

Hala bu şartlarda filozofi isteniyor bekleniyorsa buyrun yapalım ve üretelim.
Çağın istediği filozofi değil akşam yemeğinde cips yemek gibi bir şey, hazır yemek gibi bir şey. Bunun yazılı karşılığı. Filozofi bu değildir emek işidir. Güç gerektirir, eylem gerektirir, sabır gerektirir.
Filozofi işi paketlenmiş hazır gıda satın almaya benzeyen bir iş değil. Örgütlü...bireysel..

Sonuç olarak toparlayalım ve şunu söyleyeyim. Filozofi az anlaşılıyor.

Bireysel olarak 7 yılı aşkın süredir her türden toplumsal gruba sürtündük. Yazdık çizdik tam olarak filozofi gibi bir iddiam olduğu söylenemez ama meraklısıyım.

3-5 yılı aşkın bir süredir serbest ontoloji ve felsefe yazarlığı yapmaya girişmiş biri olarak sözediyorum. Her türden internet forumu ve grubunda serbest yazarlık yaptım ve denedim. Ontoloji yazar çizeri ya da anları diyebileceğim bir kaç kişi tanıdım hepsi hepsi. Belki sadece bir kişi ve herkes onu anlamadığını söylüyordu. Kendim bireysel olarak yazdıklarımı okuduğumda çoğu zaman anlatmaya çalıştığımı anlatamadığını da buluyorum. Denge ve dil kaybı yaşadığımı. Dil denen aracın kendi yetisinin de etkinliğinin de sorgulanması gerekir. Kendi gücü de yapaydır, sınırlıdır.
Belki şiir daha iyi bir yoldur. Belki edebiyat ve diğer yazın.
Felsefe düşünce için bir meydan okuma, kendini kanıtlama, güç ve gövde gösterisi ya da afili cümleler kurma üretme süreçleri olmayacaksa, epistemin kalbine toslayacaksa, Ontoloji kardeşliktir, birliktir, tüm ayrışmalar hayal ürünüdür burdan başlanmalı. Ben sen ayrımına bir set çekilmeli önce. İşte Ontoloji.
Bir filozofu filozof değil (filozofun kendi değil) sosyal toplum üretir ve döller ve ya da sinerji ve toplumsal karmaşa filozofu belki üretir ve besler. Burda amaç birlikte öğrenme etkinliğidir. Çağa şov yapma değil sanırım. Öğrenmek isteyen grubun kendi üretir. Bir arı grubunun ana arı döllemesi gibi belki grup filozofunu döller...

En basit örnektir ezeliyeti ya da varlıksal başlamamayı dilsel kalıpta kodlayın önemli değil bunu kimseye geçiremez ve anlatamazsınız çünkü başlama kurgulsuz, başlama dayanaksız kişi düşünemiyor. Bunu hayal edemiyor. Düşüncesini bu noktaya çekemiyor ve indirgeyemiyor. Yıllar yılı tanığım. Çok az tanık var bunu kavrayabilen.. Mesela niye bu kadar zor anlamış değilim. Ontoloji ile bir savaş vermek zorunda mıyız? Tüm soruların cevabı orda...
Ezeliyeti soyutlayın.nokta.tüm cevaplar.
Ezeliyeti bir kez soyutlatın ve bunu bozmayın.

----

Soru şu.
Zaman başlamazsa ne olur?
Zaman hiç başlamadı.
Zaman hiç başlamamışsa?
Bu Ontoloji. Ontoloji burda saklı.
Hiç Hegel okumaya gerek yok güzel arkadaşım bak hiç bir ontoloji ve felsefe metni okuma.
Zaman hiç bir zaman hiç başlamadı.
Herkesten fazlasını biliyorsun bunu kavrarsan. Olsun sana deli desinler ve dediklerini anlamasınlar ve kabul etmesinler.

----

Varlık yapılmadı -kendide gelişmedi. Verili yapılı var.
Ezeli ebedi başlanamaz sonlanamaz
Oluşamaz bozulamaz
Var da olmadı yokta olmayacak
.
Döngüler deniyor kabaca çevrimler ya da ikili (çift yönlü kabaca) ritmik hareket, sürekli döngü/çevrim
Toplamalı çekim titreşimli/dalgalı hareket, çekimin kendi tutucu/bağ
.
Hiçbir zaman başlamadı = hiçbir zamanda başlamayacak, sadece var..

------

Varlık geçmişte oluşmadı
Başlamadı
İndirgenemez
Filozofik hata
Geçmiş görece ya da değişken
Verili zaman şimdi, eldeki asıl zaman şimdi.
Varlık şimdi var ve şimdiden beri var
Şimdi de sadece şimdiden beri var
Şimdi şimdiden beri genişliyor, şimdi genişliyor, şimdi geniş
Geniş zaman şimdi
Zaman şimdi
İlk zaman ve son zaman aynı an da şimdi
İlk şimdi de bu son şimdi de bu
Ama son olmayacak ama ilkte yoktu
Varlık şimdide var ve devinir
Şimdide verili var ya da
Şimdide var var
Şimdide var olarak var
Şimdide kendi olarak (yapılmak kurulmak başlamaksızın) var
Var olarak var
.
Gelecek ve geçmiş şimdinin genişlemeleri/zamanları (ya da aynıları/tekrarları) ve kalıpları-

-----

Patlayarak başlamadık çünkü sonsuz patlama var
Sonsuz patlama içiçe
Her zaman patlıyor sürekli patlıyor
.
Çünkü baş yok, başlangıç yok ve ilk patlama diye bir şey bulunamaz
Çünkü hata
Zaten ilk hatadır
İlk bir çokluk kümesine ilişkindir, çokluk kümesine ilişkin sayma belirtir
Çokluk yoksa ilkten sözedemeyiz
Küme yoksa ilk yok
Çemberde ilk yoktur başlangıçta
Başlangıçların bile ilki sayılamazda ondan
Başlangıç varsa sonsuz başlangıç ve sonsuz bitiş var eşit
Kuantum küre

---

İbrahimi dinleri yıkmak için çok basit bu ve bir tür teknik şaka değil;
Basitten daha basit... İfşa edilecek ve toplumlar zorlanacak
.
Tevrat, Sümer, İncil ve diğer kayıtlara, diğer objektif tarih verilerine -materyallere, fiziksel incelemelere hatta insan kanı ve genetiğinin objektif yeniden incelemesine kadar gidip kanıt toplayıp göksel bir varlığın/Tiranın bir zamanlar dış uzaydan dünyaya geldiği ve fizikael iniş yaptığı ve İsrailoğulları ya da başka denen bir topluluğa insan yakan vb. gizemli kutular ve sözde emanetler/hediyeler vererek ya da teknoloji harikaları göstererek şovlar yaptığı , gökten beri bir kaç (iki koca) kenti yıktığı yaktıpı buntolla insan katlettiği, insan içine dev dünyadışı türler getirdiği, insanı köleleştirme ve uygarlaştırma adında genetik deneye giriştiği, korku ve itaat aşıladığı ve büyük travmalar ürettiği, bazılarının bunlarla bazı yollarla hala teknoloji transferi yapıyor olduğu, sunulan bu kayıtların (çok maskeli biçimde) insanla yapılan genetik melezleme ve deneylerle aslında iyi okunursa bu anlatılanlarla dolu olduğu, bunların yalan yanlış olmadığı, bu varlığın bizi apaçık tehdit ettiği kötücül olduğu Tanrı Manrı olmadığı, milletin boşa yere kapandığı, Babil efsanesinin kimilerine göre dünyayı kuşatan bilgisayar destekli göksel bir enerjisel bir manyetik alansal frekans çiti olduğu ve bu yolla bizi denetlediği hatta manipüle ettiği vb. gerçeğini komplo demeksizin gidip açıkça vizyoner biçimde araştırarak-soruşturarak sonra da nazikçe gerçeği görerek ve kabul buyurarak ve ederek bunlarla hepberaber nazikçe yüzleşeceğiz.
Bunu hükümetlere bildireceğiz ve kanıt toplayacaklar. Göksel yersel kanıtlar sonra ifşa edecekler. Dışişleri İçişleri görüşecekler gerekirse Rusya ya Musyaya danışacaklar. Baskı kuracağız.

Bu şaka değildir. Mutlu Öykü kozmik şakacı değil...
Beka diyenler kendi bekasını umursuyorsa... Ülke vatan millet neyse. Din min yok Tanrı manrı yok. Geek bu.
.
Mümkünse bunu yazanlara ve yazabilenlere deli demeyerek artık yapılırsa seviniriz.
.....
Sorun araştırın...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.

Konu "ictenlik" tarafından (13-09-2019 Saat 00:01 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 16-09-2019, 23:28
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Ölüm ya da Ölümden Sonrası Üzerine Denemeler/ Mantık Dil Zihin Felsefesi Özgün Kayıtları

X.. Facebook Grup

Soran/Asılan

Ben varsam ölüm yoktur. Ölüm geldiğinde de ben yokum. -Epikür

Mutlu Öykü Deniz -Sesli Yanıtlar Denemeleri

Subjektif bir kişi/kişilik (ya da bütünlük) tarihe karıştı ve öldü evet ağacın ormana geri dönüşü gibi..
Objektif geçici değildir der eskiler…

--

İnsanın öldüğü yere tarih (zaman) diyoruz.
Ağacın öldüğü yere orman diyoruz.
Ne garip insan zamana ölüyor, zamanın içinde ölüyor ve doğuyor.
İnsanın devimi hiç kuşkusuz ki insana çok şey öğretti…

----

Varlık ötesi ölüm ötesi/dışı korkuları şüpheleri varlığı obsede eden (obsedasyona uğratan ya da açık eden) -ağır- koşullardan biridir.
Kişi yüzleşmelidir.
Burada izlenecek iki yol var her şey doğa da başlar biter doğa içinde cerayan eder/olur ondan gelip/olup ona döner dönüşürüz aslında biz gerçek değiliz ya da özünde kendimiz değiliz evreniz ya da onun görünümleriyiz gibi düşünceler..
Diğeri de diğer ontik sorgular.
.

----

Bir çok dindar daha ağır biçimde çok ağır biçimde ölüm ötesi korkusu yankısı taşır.
Kimi yokolma kabus karanlık düzlem hisleri taşır bu aşılanmıştır. Burayla çalışılmalıdır.

----

Ölümün ötesi olmasa bile karanlık (kötü) çağrışımların ve çağrımlamanın kendiyle mutlaka çalışılmalıdır. Ölüm ötesi objektif düşünülmeli sınıflanmamalı çünkü zaman belki de bu anlamda yok
Ama
Ölüme yakın deneyim denilen bir şey var. Örneğin T24 yazarı Metin Münir'in bir yazısı ve kitabı var. Örneğin anlatılan tasvir özgürlükçüdür. Ölüme yakın deneyim diye belirtilen tasvirlerin hepsi dürüst olalım yaşamı değil ölümü özletir arzulatır.

---

Biz gençlik yıllarında araştırmalarla herşeyi okurken Michael Newton ismine rastladık ve iki kitabını okuduk. Bunlar ölüme ve ölüm ötesine ilişkin hipnoz yollu çağrışım/çağrışımlama regresyonları.
Biz bir ölüm ötesi vardır ve Newton'un kitaplarında anlattığı gibidir demiyoruz. Onun anlattıkları gibidir demiyoruz ancak çağrışımlamanın gücünü ve alınan ortak miti ve görseli küçümsemiyoruz. Bize ne anltıyor diye sorguluyoruz.
Tutarlı biçimde tanıklar yakın ifade veriyorsa oradaki izler evrensel semboller takip edilmeli midir. Bunu sorguluyoruz..
Hipnoza ya da bilinçaltına inildiğinde ölüm sonrasına ilişkin bu anlamda olumsuz karanlık kayıtlar geldiğini kimse söylemeyecektir. Açıkçası bemberraktır ve ölüm iyi bir şeydir. Yazılanlar doğru yalan farketmez okunanlar içinizi ısıtacaktır. İşte bu yüzden Michael Newton eserlerini bir ölçüde öneriyoruz. Din kitaplarından fazla satmalıdır...
En azından karanlık duygularımızı ölüm korkularımızı ve ölüm sonrası baskımızı hafifletiyor.
Bunu ölüm sonrasına ilişkin çizilmiş hayali bir resim gibi alıyorum..
Bunu yazmak istedim...

Eğer yeryüzünde 3 dinin 3 milyar inanırı olduğu söyleniyor ve kitapları satıyorsa Michalel Newton satmalı ve okunmalıdır....
.
Satmalıdır neden?
Çünkü ne din ne felsefe ne bilim bu çatışmayı bitiremeyecek.
Satmalıdır neden?
Çünkü 3 büyük dinin anlattıklarına inanmaktan bin kat iyidir. Kimseye bir zararı olmaz.
Ölüm ötesi varsa da olmaz yoksa da olmaz.
Korku ve panik imparatorluğunu dağıtacaktır.
Gerçek diye bir şey aramak ya da montaj gerçek aramak.. kişiler bulsun...
Kimse ölüm ötesine ilişkin dürüst değil...
.
Hiç değilse şöyle görün.. Çocuklarımıza nasıl dinyaya geldiklerini anltabilene kadar basit yalanlar veriyoruz.
Michael Newton iyidir.
Kitapları İncilden fazla satmalı ben bunu biliyorum
İncilden iyidir


----

Şimdi bakın dürüst incelenirse ölümden sonra yokolmakla varolmak ya da başka biri olmak (başka biri olarak sürmek) arasında hiç bir fark yok..
Subjektif yapı karakter öldü. Yani ben sanılan öldü..
Ruh benim diyemezsin öyle bir (subjektif varlıksal) mülkiyet yok..
Bir ruh olsa bile subjektif değil tekrar subjektif bedenlense başka bir subjektif yani başka biri olacak.
Ruh benim diyemezsin varoluşundur sonsuzdur.
Normal de in-tin öz gibi kavramlar kısıttır yapaydır. Herşey herşeydir bir bölümeleme yok ne oluyorsa o
Bunların hepsi benim yukarıda dediğime gelecek.ben aslında ben değilim.
Bu objektif ayrımı ya da görecelik denen öğrenilmeli

-
Olmak kesindir varla yok biribirine göre değişim
Ya da ben kesindir
Ben şuyum buyum değil
Olmak orada değil burada olmak
Ona göre buna göre olmak

-
Varoluşta töz öz yok. Herşey varoluşun hepsi kopmaz.
Ayrım yok -görece
Bütün bir varlık ya da bütünlük
Subjektif yasa gibi ya da devim (zorunlu bölümlenme kendini denyimleme ve algılama ikilemi) ya da Spinozanın dediği gibi olmalı

-
Güneşi var ve yok (hem var hem yok) işaretleyebilirim
(Zaman ve mekana göre ve gözlemciye göre)
O zamanda yoksa bu zamanda vardır. Orada yoksa burada vardır. Varlığı varken de olmadığı yerde (bulunduğu bulunmadıpı yere göre) yok işaretleyebilirim. (Mekana göre -gözlemciye göre)
Zaman burda bir değişken. Mekan da..
Olmayan bir şeyi ne var ne yok işaretleyebilirim
Hiç olmamış ve hiç olmayacak bir şeyi hiç işaretleyemem
Olmamayı işretleyemem
Varlığın olmayandan olduğunu işaretleyemem o halde hep kendi olarak (her yerinde zamanında eşit amade) vardır/hazır bulunur
Hiç bir şeyin hiç olmadığı zaman(ları) yer(yerleri) işaret edemem, işaretleyemem o halde her zaman herşey vardır işaretlemesi doğrudur

-------------------------------

Ruhun mülkiyeti subjektifle nasıl iliştiriyor bunu sorun

-
Ruh bir başkası olacaksa ikili mülkiyet nedir?
Bu ikili mülkiyet ilişkisini nasıl yapılandırıyorlar sorun?
Ruh hangisinin ruhu?

-
Dinler subjektifi yaşatma çelişkisi saçmalık
Subejktifin ölümsüzlük direnci
Subjektif geçicidir subjektiftir sonludur evrensel yasa ya da görüngü diyebiliriz
Aynı kişi ikinci kez doğmaz
Aynı derede iki kez yıkanılmaz

Suysan suya sahip çık

-
Mülkiyet (sahip olma) kavramının kendi subjektif
Sahip olma (tersi) ait olma dair olma içkin olma gibi

-
Bir ruh iki başka kişi olabiliyorsa sonsuz başka kişi olabilir.

Ya başka biri olarak doğacaksın ya da herkessin bu ikisi arasında ne fark var?
Tekrar doğumu onayan kabul eden zaten başka biri olmayı onuyor kabul ediyor o halde kendi değil kendi geçici..
Yokolmayı kabul eden kendi değil evren varolduğunu/kendinden sonra evrenin varolacağını, evrenden gelip doğup oluşup evrene ((geri) döneceğini (dönüşeceğini/katışacağını geri içrekliği) kabul ediyor aynı şey.hepsi aynı

-
Başlayıp biten şey varolma ve yokolma değil. Bir insanın doğumu başladı ve bir insanın doğumu bitti ve ölümü ile doğum ölüm döngüsü kapandı.. Sonsuza kadar mı yaşasaydı?

-
Eğer evrensel bir gözlemci olsaydı ya da doğumu ölümü işaretleyen ne görürdü?
Benim doğumumu ölümümü işaretleyen evrensel gözlemciler, diğer gözlemciler onlar ne görüyor?
Varoldu ve yokoldu diyen var mı
Doğdu ve öldü kalıbı kendini açıklıyor
Doğmanın diğer karşıtları örneğin batma yitiş sönüş givi şeyler...
Doğan da diğer şeylerden doğuyor ve çoğalıyor. Objektif bir incelemede ağaç tohum döker yeni ağaç olur o tohum döker arada evrensel bir Ayrım görülmez.
İnsanda evrende varolan fizik materyalden gelişiyor. Evrensel gözlemci. Objektif gözlem yapabiliyorsa evrensel gözlemci ama her açıdan evrensel gözlemci

-
Mülkiyet ilişkisinden sıyırırsak insanın materyali kendinin mi? O tüm evrenin ve varoluşun materyali. İnsan olmadan önce kimindi?
O halde insan varolan herşeye aittir deriz. Bir insanı biraraya getiren ve birarada tutan atom ve enerjinin evrenin neresinden geldiğini bulabilir miyiz ya da bizi/beni bir araya getiren tüm atomların tüm zamanlarda (geçmiş gelecek) izini sürsem evrendeki bütün her şeye, bütün nedenselliğe temas etmeliyim. Her şey benim atam diyebilirim. Üst karakterde bir ata bulamam.
Burada iddia edilen mülkiyetin karakteri bozuk. Evrene (tüm evrene ve tüm olana) ait/dair bir mülkte oturuyorum ben…

Bir ruh olsa subjektif geçici bir yapıyı sahiplenir mi?
.
Evden eve taşınır. Bedenden bedene taşınır. Belki de bunu doğup ölerek yapar.
.
Ruh ben bu olmayı çok sevdim mi diyecek sanıyorsun. Ölür başka biri olurum daha iyi der.
.
Ruh varsa ve subjektif değil evrensel bir kurgulsa emin ol öldükten sonra sen ben ayrımı gözetmeyecektir. Objektif ara relaite olmalı. Doğumlarla ölümler arasında geçişler ama doğumlar ölümler yok zaman yok…

-
Eğer yeniden doğuş varsa ve olsaydı bu bana değil ruha ait bir doğum olurdu. İkinci doğan kişi ben olmazdım. Ben bu ben ve 'ben bu şimdiki' ile asla aynı olmazdım.
Başka bşr subjektif yapı kazandım ya da ruh var ve ikinci bir subjektif yapı ile bileşti. Bunun ikinci biri başka biri doğmasından ne farkı var.
.
Ruh varsa benim mi evrenin mi tüm olanın mı onu soruyorum?
.
Ruhu nasıl sahipleniyorum. Ruhla nasıl mülkiyet ilişkisi kuruyorum. Onu soruyorum. İyi düşün.
.
Kişiliği sahiplenmekle ruhu sahiplenmek aynı mı?
Ruhun sahibi kim ve ne?
Eğer doğup ölüyorsam. Benim ruhum kaç kişi olarak doğup ölecekse kaç kişi ona sahip bunu soruyorum. Eğer ruh yeniden bedenleniyorsa mutlak sahip yok. Ben bu tek sahip değilim...
.
Eğer evren ya da varlık ruhlar oluşturuyorsa bunu yine evrensel yasalarla yapmalı. Matematiğin kendi dizilimleri..

Evrende aynı kişi aynı kişi olarak tekrar doğmaz ölmez…


Ruh varsa da öleceğim ruh yoksa da öleceğim. İki açıdan da özgürüm.
Ruh yoksa bir çiçek olacağım bir insan olacağım aynı şey.
Ruh varsa da tekrar bir insan olacağım ya da A gezegeni ve X alternatif gerçeğinde başka bir varlık bulacağım aynı şey.
.
Ruh yoksa Eşkıya daki bir çiçeğe can vermiyor muyuz?
.
Ruh yoksa şu an beni oluşturan atomlar her ne oluyorsa o mu oluyorum ve olacağım..?

Ruh varsa da ruh yoksa da aynı kişi olarak doğmayacağım

Evren ya da varlık beni ikinci kez aynı kişi olarak veretmeyecekse aranan ruh kavramı neyi işaretliyor?.
Aynı bedende aynı kişi olmanın arayışı mı örneğin neden?
.

---------

Özgür/serbest biçimde yazdım kusura bakmayın. Laf lafı kovaladı. Bu bende alışkanlık gibi ve bazen arşivliyorum ya da seversem forum tutanağı haline getiriyorum...
Eski forum yazarlığının bir kalıntısı bu..
Ölüm ne bilmiyorum kendime felan da aidiyetlik hissetmiyorum. Bazen bir o kadar uzak bazen ölmek istemiyorum. Bunlar doğaçlama çalakalem şeyler sadece ya da sözler ve üretimler. Beni de ifade ediyor değil ya da ölüme bakışımı...Ölüme karşı hislerimi de belki ifade etmiyor. Ölümü herkes gibi soğuk ve bir o kadar uzak buluyorum.
Şüphesiz ki ölümün bu kadar bir ağırlık olmamasını dilerdim. Ben ölüm ötesi ontolojisi üzerine çok düşündüm, kafa yordum, alternatif kaynaklarda okudum sonuçta öleceğimiz gerçeğini değiştirmiyor.
Aidiyet ya da sahip olma ne bilmiyorum. Otistiklerde örneğin üçüncü kişi yerine koyma bakma gibi bir şeyden sözeden bir video eklemiştim..
Yine de benin ben olması ve bana ait ve sahip olması, ben aidiyeti, ben üzerindeki mülkiyet kavramının bu anlamda derin irdelenmesini önemli buluyorum. Ben üzerindeki mülkiyet doğa varlık evren gibi koşullara devredildiğinde ya da hafifletildiğinde ya da Uzakdoğu çözümleri gibi varolan herşeyin ortak ve üst karakterde bir ben duyuşu olabileceği yani varolan ve bunun farkında olan herşeyin bunu algılama biçiminin ben olarak yansıdığını söyleyen öğretiler gibi ele alındığında kafa karıştırıcı olsa da belki biraz ölümden yana hafifliyoruz..
Her neyse sonuçta öleceğim ve benden sonra doğanlar ben adı alacak kendine ben diyecek ama bedenleri ya da yaşam örgüleri şimdi ve buradakinin aynı olmayacak..
Yani eğer ben dediğim bütünüyle fizik bedense bu yaşamsa o son.... Onun tekrar aynı kişi olarak doğacağına asla inanmıyorum.. Başkaları doğacak ve kendilerine de ben diyecekler ama bu tıpkı ve aynı benim gibi mi bilmiyorum-anlamıyorum.....
Ben derken sadece buradaki ve onun fizik bedeninin mülkiyetinden sözediyorsak o mülkiyet ilişkisi galiba buradaki ile sonsuza kadar bitiyor

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 19-09-2019, 21:19
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart


Aşk (ve biraz da sevgi) Kavramı Üzerine Yorumlamamalar, Denemeler ve (az da olsa) Epistemelojik Katkısallar Parçaları


"Seks ve Aşk kitlelerin afyonu mu?"

Arkadaşlar yazdıklarımı yeterli bulmuyorum ve tüm yorumlamalarım bundan ibaret değildir ve iş güç arası hızlıca gelişigüzel karalandı ancak sunmak ve arşivlemek istedim.)

Bir doktorun evinde ölü bulunan ve kanında 7 çeşit ilaca rastlanan bir kadının ölümü üzerine bir facebook grubunda yapılan bir tartışma da bir üyenin psikiyatrik ilaçların zararlarını savunmak üzere: "Kadını kendine ilaçlarla bağlamış" türünden bir şey söylemesi üzerine gelişen başka bir tartışmadan..

X Facebook Grup İ.G.


Psikiyatristler genç kızları kendilerine ilaçlarla aşık edebiliyorlarsa o halde aşkta bir tür hastalıktır.

Cevaplar ("içtenlik")

Aşağıdaki (bağlı linkteki) eser Erich Fromm'un Sevme Sanatı
Sayfa 12-13 ve 14 ü tavsiye ediyorum...

------

Jared Diamond adlı bir yazarın "Neden Sektsten Zevk Alırız?" diye bir kitabı var. Kitabın sadece kapağını/tanıtımını ya da internetten kolayca ulaşabilen alıntılarını okuyarak görebiliriz ki seksin anlamı çarpıtılmıştır. Özünde bu üreme eylemidir, işlevidir. İnsan için benzer bir durum da aşk kavramı etrafında dönüyor...
Bu kavramlar modern insana/kitleye pazarlanmıştır..

-----

Normal de aşk derken/denirken bireyin tutkusunu gemleyemediği ve tutkusuna egemen olamadığı kontroldışı bir alandan, arzunun denetlenemediği ve bunun önüne geçilemediği, kişinin kendi engelleyemediği -kendini kontrol edemediği kendi duygularına sahip olamadığı yön veremediği (etkiye açık) bilinçdışı bir alandan (çoğunlukla) sözediyoruzdur.
İyi bakarsak kavram muhtemelen sembiyoloji dahil tutsaklık (tutu,tutku) ve bağım veriyor ya da feromonal kapılma vb... Yani özünde hastalık demek ne kadar yanlış bilmem. Ancak kitlelerde ve gruplarda değişen ya da bireyden bireye değişen aşk tanımları olabilir.. Yani daha ergin aşk tanımlamaları da olabilir.

-----

Aşkın (trencendent) aşkınsal (transendental) kavramlarını inceleyebiliriz.
Aşkın normalde içkinin tersi ve zıttıdır. Aşkınlık arayışı tuhaf bir eylemdir. İlahi ya da kozmolojik kendini aşan varlık ve doyum-haz vb. arayışı.
Çok ileri gideceksek (sonuç olarak) köleliğin, efendi köle diyalektiği (ya da antagonizması vb.) denenin etiyolojisini buluruz ama bir yönü daha var objektif bilgi arayışına ve bazı metodolojilerde usta çırak ve doğal öğrenme vb. bağına saptanan...
Çok özetlersek içkinle aşkını dengeleyen (aşkın içkin zıttı görmeyen) ya da arada bir fark görmeyen, üretmeyen, efendi köle iletişimini (bir tarafın ağır denetimi/yönetimi ve baskınlığı süreci içermeyen) bir aşk gerçek aşk ya da hastalık olmayan aşk diyebilirdik..

------

Aşk çabaları kendini aşan bağlanacak özne arama çabalarıdır (çoğu zaman). Muhtemelen yönetimine girme ve yönetim devri dahil içerir ve bu anlamda Fromm'un özgürlükten kaçış ya da özgürlüğün devri kavramları yorumlanabilir ve eklemlenebilir bu araya.
Ve çoğu zaman aşık olanda erime kaybolma, kendinden vazgeçme ve yani bütünüyle kendini kaybetme karşı tarafa devretme egemenlik himaye/yönetim alış, esrime-mest-vurgun vb. dahil çağrıştırır ve içerir ama bu anlamıyla özünde kölelik/tutsaklık ilişkisi ya da bilinçdışı kalma (etikiye ve kontrole açıklık) bağlamıdır. Özgür varlığın bağımlarına dair.

------

Örneğin Borderline dediğimiz bir kişi profili var. Ebeveyn ya da vb. baskın varlık kontrolü/denetimi ihtiyacı duyar. Çoğu kendinden yaşlı ve baskın öznelere saplantılı bağım duyar. Kişi bu tip bir iletişimi sevgi ihtiyacı hatta sevgi görme olarak alacak/tanımlayacaktır.
Normal de köle (tutsak) bir evcil hayvan örneğin kedi köpek (özünde köledir) ancak sahibinden sevgi gördüğü izlenimi altındadır. Aşkın fizyolojisine en yakın tanım budur..
Özünde köledir (tutsaktır) çünkü özgürlük tutsaklık çatışkısı incelendiğinde hayvanın kendi doğal ortamında yaşıtları ve türleriyle beraber (özgür/serbesti altında) olmadığını ve başsız buyruksuz himayesiz kendi ya da doğa otokontrolüyle bir yaşam sürmediğini buluruz.
Aşkın etiyolojisi buralardan izlenebilir-incelenebilir.

------

Aşk ya da seks kavramı özünde egemenlere (iktidara kontrole otoriteye) onların çıkarlarına hizmet eder dersek yanılmayız. Son çözümleme de budur.
Haz üretimi, kendinden geçme doyum. Bu pasifleştirir. Pasif bir zümreyi, kendinden geçmiş bir zümreyi, arzu arayışından ya da saplantısından başka bir şeyi olmayan doyumsuzlaştırtırımış ve asla doymayacak sürekli haz arayacak koşullanmış özneler bütünü. İktidarın en kolay kontrol aracı.
Din afyondur deniyor. Seks ve aşk kitlelerin afyonudur. Bunlar iki büyük afyondur...
İnsan gerçeği yanlış yerde arıyor. Doğru kavram sevgidir ancak çarpıtılmamış biçimi ve biçimiyle…

-----

Bakın ben İngilizce bilmiyorum ama sanırım Love kavramı hem aşk hem sevgiyi örtüyor.
Ve yine yanılmıyorsam aşk kavramı Ortadoğu kökenli ve daha düşük bir varlığın sevgi arayışını ve buna karşı daha güçlü bir varlığın kuşatması, korumasını anlatıyor ki bunun ilahi aşk vb. formu var.
Batı da Tanrı sevgisi dense ne kastedilir bilmiyorum.
İnsanla birleşme yerine, türsel birleşme yerine, türünü öteleyen dışlayan bir özel özne arayışı ve şey nerdeyse. Yani bir üstün arayışı özel-özellik güzel güzellik vb. arayışı içiçe..

Mesela Lilith ve Adem Havva figürü ve mitosunu inceleyin. Lilith aşkı ya da çiftleşmeyi göklerde başka varlıklarda arıyor ve buluyor.. Havva figürü tuhaf.. Yani Havva figürüne biçilebilecek aşkta ancak anlattığım olabilir..

------

Gerçek aşk ancak "sevgi" de bulunabilir
ki o da toplumsal bir eylem

-----

Kitlelerin yoğun/yüce sevgi arayışını inceliyorlarsak bir evcil hayvanın sevilmesi (bireysel) ilgi arayışı yakını bir şey buluyoruz. Buna benzer bir şey de ya da bunun feromonal coşkusu ve uyumuna aşk diyorlar.
Aşk objektif bir düzlemin konusu değil. Bizler fanileriz. Aşk neyse odur.. Geçelim…

-----

Ama yine de Ortadoğu tipi ya da karması aşk arayışlarının çoğu (kadın özne gözünden) sahip arayışıdır. Sahiplenilme kavramı yoğundur/baskındır.
Yani modern Batı tipi ikili özgür eşit aşknya da romans ve romantik aşk kavramı henüz Ortadoğu coğrafyasına pek inmemiştir.
Burada özne ayrılmalarını pek sunmadım. Yazanın erkek özne olacağını hesaba katabiliriz ya da bu postları ilk fırsatta düzenleyeyim..
Ortadoğu aşkı kadını düşük-zayıf, korumaya muhtaç, aciz varlık olarak konumlar iyi bakın..
Biraz kabaca ve hızlıca yazdım zaman sıkıntısı ama yakın

------

İ.G nin Fromm'un kitabı üzerine soruları
----

Cevaplar ("içtenlik")


Kitap sevmenin sandığımız şey olmadığını anlatmaya çalışıyor ya da sevme/sevgi kavramını kendi bilimsel tabanına göre incelemeyi ve yeniden yapılandırmayı deniyor. Yani anlamını bir yere koymayı ve onu çözümlemeyi deniyor. Yani kitabın amacı sevginin geniş bir tanımını vermek ve sunmak diyelim...
Aslında sevmeye ve sevgiye o kitapta sunulandan daha da geniş bir anlam kazandırabiliriz.
Fromm bizce (pasifist hümanist ya da bireyci) varoluşçulukla Marks arasına sıkışmıştır. B arada bocalar/geçişir. Fromm'un tanımlamaları yeterli olmayabilir ve eksik olabilir ancak özgün tanımlama ve çözümlemeleri var.
Kitap sevmenin (gerçek sevginin) sanıldığı kadar basit bir şey olmadığını da anlatıyor..

Bizim Hristiyan pasifizmi dediğimiz bir şey var. İsacıl sevgi. Hristiyan kültünde aşılanan budur. Sevgi basit cılız bir eyleme dönüştürülür. İsanın çok bilindik öyküsünde sana tokat kardeşine diğer yüzünü çevir der ve bu bir sevme eylemi olarak sunulur. Sevmek/Sevgi cılız bir eylem değildir.Gerçek sevgi adildir dövüşken olabilir güçlü bir eylemdir, güç gerektirir ve hiç bir tarafıyla pasifizm değildir. Hristiyan öğretisi kitlelere aşılanan bir zehir.
Yani bu anlamda o kitap bir reddiye olmaya yetmese de kendince bir yol katediyor.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 25-09-2019, 16:33
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Deizme Yolculuk Facebook Grup

Soru - B.B.


Tanrının varlığı kanıtlanmadı ama kimse de yok olduğunu söyleyemiyor çünkü tek şahidi tarih öncesi yaşayan bir peygamber ve onun varlığıysa dinin temsilcisi bir peygamber olarak gösteriliyor ve kitapların tanrı tarafından yazdırıldığı iddia ediliyor.
Şimdi sizden ricam şu.
Tanrı var mı kanıtları neler? Yoksa nasıl yoksayabiliriz

---

Cevaplar İçtenliksel Üretimler


Tanrı var mı da varsa nedir nasıldır bu birinci soru-n. ??
Birincisi varlığı ya da olma'yı ve olmak'ı kendi varlığını önceleyen yada kendi yokluğuna indirgeyen bir çözüm ve bunun önermesi mantıksal (hatta matematiksel) düzlemde/tabanda hatalıdır. Diğer durumda yokluk ya da olmama/bulunmama hali bir önkoşul olarak tanımlanır.
Yani varlığı (geçmişte ya da) kendi yokluğundan ilk kez (o yokken) ortaya koyan bir başvarlık ve ilk varlık (ön-ata) öneremeyiz. Bu mantıklı değildir.
Peki varlık yaratımın kendini süreç olarak içerebilir mi? Ya da her an yaratan ya da kendi de yarattığı ile aynı şey olan varlıklar olabilir mi (evrimleşmiş olabilir mi?) ya da varlıktaki herşey her an yaratıcının kendi ya da bir parçası olabilir mi?
Buna panteizm ya da Spinozanın tanrısı deniyor ve bu monoteistik tanrıdan ve bireysel tanrıdan kesinlikle ayrı bir tartışma konusudur.
..

B.B. Tanrı yoksa nasıl bu kadar bağlanıldı. O zamana araştırma yoktu şimdi neden nasıl vb.
(Not: B.B. soruları kopyalanamama nedeniyle özetlenmiştir/kısaltılmıştır.)

Mantık herkeste yok mu neden biri bağlanırken diğeri bağlanamıyor? Nasıl insanlar kendilerini bu kadar adıyor?

Cevap

Nasıl bu kadar bağlanıldı?
. İlk varlık olmayan göksel varlıklar ve ileri bir kozmoloji olabilir ancak bu varlıkların ne ilki ne başı ne üstü/üstünü vardır (mutlak anlamda)
Sonsuz kozmoloji (kozmolojik devim ve çeşitleme) olabilir. Thor ve Zeus gerçek bile olsa mutlak anlamda bir ilk tanrı olamaz. Mantık bunu buyuruyor

Nasıl bu kadar bağlanıldı 2
Dünyaya inmiş ve özellikle dünyayı sömürgeye uğratmış kendi düzenini kurmuş göksel ileri varlıklar olabilir..

Onlar nasıl kendilerini dine tanrıya adayabiliyorlar?
Eğer Tevrat öyküsü gerçekse eğer Sodom ve Gomora yıkımları öyküleri gerçekse ve özellikle Babil gerçekse ki (Babil matriks benzeri bir öyküdür) bu herşeyi açıklıyor.

B.B.
Mucizelere nasıl bakıyorsunuz. Mayalar kehanetler


Cevap

Hayır bunlar neden tanrıyı açıklamak için kullanılıyor.
Varlığın doğasını ya da kurgulunu, realitenin biçimini, zekayı -bilinci bilmeyi (içsel devimi) vb. ni tanıtlar/yapılandırır.
Aşkın varlık bulamayız.
Varlıkta bir varlık evren bile yaratsa ne varlığın başındaki varlıktır, ne varlığın sahibidir, ne de ilk varlıktır.

Mayalar dediniz. Bilmiyorum ama Tevrat şöyle okunabilir. Gökten bir varlık geldi ve insan içine indi ve bir topluluğa teknolojik aygıtlar (kutular) verdi/gösterdi. İnsanlarla anlaşma kılığında genetik deneyler yaptı. Kızdı köpürdü gökyüzünden kentler yıktı. gibi…

-------------

İkincisi (Tanrı) yoksa nasıl yok sayabiliriz..

Birincisi ezeliyetin (ya da zamansızlığın zamanın geriden gelmeyişi ve başlamayışının) soyutlanması diyoruz.
Zamansızlığı bir kez olsun soyutlar kafada canladırır ve anlarsanız tanrı olmayacağını kendiniz kavrarsanız ve çok açık anlarsınız.
Başka bir mantık ilkesine gerek yoktur.

Öncelike yoksayma varsayma bunlar varsayım. Çözümleyebiliriz.

Ezeliyet kavramını ele alalım. Eğer varlık ezeliyse hiçbir zaman başlamamış ve oluşmamıştır. Her zaman ve her zamanında olduğu gibi vardır ve zamanın ve varlığın bir öncesi ve başlangıç zamanı/durumu bulunamaz/yoktur. Zaman öncesizdir. Geniş zamandan ve şimdiden sözederiz. Geçmiş gelecek bir yanılsama olur. Ya da bulunulan mekanın bura işaretlenmesi gibi zamandaki şimdi işaretlemesinden sözederiz.

--

Bir "baştan başlatıcı" (ilk varlık) ve "ilk oldurucu" olmadığını söylüyorum. Tanrıyı başkaları tartışabilir.

Zamanların en başındaki, yaratmayı bekleyen şey ve kim ve nesne/neden olmadığını söylüyorum.
Hiç yoktan bir şeylerin olmadığını söylüyorum.
Oluşumsuz durum ön öncül ve ardıl olmadığını söylüyorum.
Belirsiz bir dayanak/durum olmadığını dayanaktan ve oluşsuzluktan yoksun olduğunu söylüyorum.
Zamanla gelişmeye ihtiyaç duymadığını söylüyorum..

--

Tanrı var ve yoktur. Var ve yok birbirine göre hareket ve dönüşümlerdir. Bir şey orada değilse burada o zamanda değilse bu zamanda o biçimde değilse bu biçimde vardır. Tanrı dilsel bir kalıp. Tanrı varlıklar himaye eden varlık ya da yaratıcı. Yaratıcı olsa bile bunun "ilk yaratıcı" ilk ve tek Yaratıcı olmadığını olmayacağını sonsuz yaratıcılar olabileceğini söylüyorum.
İlk ve çokluk birbiriyle ilişkili. Çokluk olmadan ilk sayılamaz. Son tarif görmeden baş tarif göremez.
Sonuçsuz neden tanımlanamaz-indirgenemez..
Bir küme de baştaki varsa sondaki de bulunmalı. Çokluk kğmesi birbiri ile ilk sonla ilişkili.
İlk (ya da baştan birinci baş) varlık son (sonradaki son) varlıkla ve diğer varlıklarla haliyle ilişkili…

--

.B.B. Peki arkadaşlar mucize tanımı size ne ifade ediyor/çağrıştırıyor?

Cevap


Mucize bile yaşasam tanrı tanıtlamam.

B.B. Mesela reenkarnasyon bu gerçekse bir mucize değil mi?

Cevap


Reenkarnasyon bile olsa ontoloji ontolojidir, varlık varlıktır, mutlak mutlaktır, mantık yerinde duruyor ve akılda...

İlk (ön-öncü var) varlık tanıtlatamayız. Bunun dışında tartışalım..

B.B.
Ama bunlar mantıklı mı? Mantık sınırını aşmıyor mu? Bi daha dünyaya gelmek mantıklı mı mesela? Mantıklıysa mantık bunu nasıl açıklar?

Cevap


Bir daha her yerde olmak mantıklı..

Varlığı özgürce araştırmalıyız-sınırlamamalıyız…

Bir daha dünyaya ya da bir yerlere gelmek bir yerden gitmeyi gerektiriyor. Gelmek için daha önce bir yere gitmek (bir yer de olmak/varolmak-hazır bulunmak) gerekiyor.
Olmak gelme ve gitme gerektirmez. Gelme gitme birbirine göre (dönüşümler/zıtlıklar ya da) hareketler.
Olma yerinde duruyor. Olma oradan oraya gitmiyor.
Olmak o ya da bu şekilde biçimde olmaktır.
Olmak değişmedi.objektif.

Olmak taban alındığında olmanın var ve yok ya da gelme gitme gibi bir hareketi yok.
Tüm bunlar Olma'k içinde cereyan eder.(içkin devim)
Olmak (başlangıçsız ama kendi) başlangıçtır gerisi devim (içsel)

Olmak tanrıdır ya da tanrıdan da önce vardır Olmak. Tanrılar başıdır olmak. Zeustur Olmak.. Zeusunda Zeusudur Olmak..

Olmak olmamaktan başlamıyor (kökenlenmiyor) ve bir baştan başlatıcı yok.
Zamansız.
Ve ne olmayı ne de olanı (olandan önce kendi de) olmayan bir varlık, baştan başlatmadı. Olanlarbaşı değil hiç bir varlık..
Bir baştan başlatıcı yok.
Başta oldurmayı ve oldurtmayı ya da yapmayı bekleyen başvarlık ve başlar-başı yok..
'En-başlar-başı' ve baştaki 'en baş varlık, yok çünkü zaman şimdi. Baş yok. Baş ilk varlık yok. Tanrı ney?

-Dil mantık zihin felsefesi ç-özümlemeleri (ya da buyrukları/ayetleri) -

---

Yoksa neden yok?

Zamanın en başında (ki zamanın en başı yok aslında) bir varlık bizi oluşturmak için beklemiyordu. Zamansızdı diyorlar zaten bekleyemez ve zamansal bir başta (başlangıçta) bulunamaz...
Zamansız bir varlık zamanla ilişkilendirilemez, geçmişle deiliştirilemez/bağlamlanamaz, bağdaştırılamaz....

Geçmiş bir zamansız kip , geçmiş bir zamansızlık kipi değil. Zamansızlık (mutlak anlamda) öncesizdir.

Tanrı yarattı (yarat dı) daki "dı" bir di-li geçmiş zaman kipidir. Zamansız değil.

---

Eğer zamansızlığın başındaki ya da zamansızlığın ilk zamanındaki baş ve ilk varlık bizi yaratmak için bekliyordu dersem ne derim?

İşte bu yüzden tanrı yok

----

Zamansızlık zamanla belirlenebilir ölçümlenebilir/gözlemlenebilir ya da kavranabilir ancak zamanda ne baş ne de son kavramı var.
Zamansızlığın başı sonu diyebilir miyiz?
Zamansızlığın ilk zamanı diyebilir miyiz?

İşte bu yüzden yok

---
B.B. Bugün insan klonlamayı aynı an da bşrden çok yer de olmayı tartışıyoruz vb.

Cevap


Orada (reenkarne de genişletme gerekeceği için olmak üzerinden) biraz kıvırdım ancak...
Eğer insan klonlanabiliyorsa ve birden çok yerde olunabiliyorsa; göklerde bunu/bunları bizden önce keşfetmiş gelişmiş kozmolojik varlıklar varsa ve bunları teknolojik olarakta becerebiliyorlarsa bu durumda göklerde tanrı kılığında, kendini tanrı sandıran, insan klonlayan ve insanla dalga geçen ve insanı bir alt varlık adeta hayvan yerine koyan bir canlı/varlık olabilir mi mesela...?

---

Soru (konu ya da başlık) tanrının varlığını yokluğunu sorguluyor ve bunun mantıksal tutarlı dayanaklarını/yapılandırmasını arıyor. Cevap verdiğimi düşünüyorum. Cevaplar bundan ileri gidemez. Subjektif kanı-t (anlamsız) gereksiz/sağlanamaz çünkü subjektifiz. Kişinin ikna oluşu demektir o. Özgür iradesi önünde bir engel bir kere. Tersine inanmak ve bunun tersini düşünmek isteyebilir. Yani özgür iradenin zorla içine girilimez zorla sahibi olunamaz.
Gerisi ontolojinin, epistemenin (bilgisel yağılanmanın bilgi arayışının ve bilginin ve) kozmolojinin konusu ve varlığın olanağı/doğası devimi nedir nasıldır gibi sorunlar ve oysa konunun çekildiği diğer düzlem mucize vb. ..
Mucize kavramını olanak kavramına ya da varlığın doğası kavramına beri çekilmesini rica ediyorum
..
Tüm bunlar aşkınsallık açıklamıyor ve açıklamayacak, içkinsel olan içkinsel...
Aşkınsal tersi içkinsel-dir..

---

Reenkarnasyon denilen şeyle ya da onun olasılıklarıyla (varsa da yoksa da) bizim anlayışımızda bilgisel düzlemde nasıl yapılanacağı/yapılandırılacağı ya da çözümlemesi ile ilgili bir şeyler vereyim-yazayım isterseniz ama sıkarım bir hayli post kalabalığı olur... Bu başlı başına bir çözümleme konusu..ve uzun uzadıya tartışılmalı..

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 26-09-2019, 11:56
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Cinsiyetçilik/Cinsçilik (ve bazılarının kurumsal filozofi arayışı üzerine!)

Bir grupta görülen aşağıdaki "Uyaran" üzerine serbest düşünceler

Uyaran

Annem Babama sen neden bana hiç çiçek filan almıyosun diye sordu. Babam dedi ki ben sen seviyorsun diye kilosu 35 tl olan zeytinden alıyorum.9 lirayada zeytin var dedi.


Serbest Düşünceler - "içtenlik"

İnsanın cinsiyetçilik kavramı ve cinsiyet rolleri örneğin ırkçılık vb. gibi tartışmaya açılmalı ve tartışılmalıdır.

Evrenselleştikçe insanlar arasında, cinsler arasında, ayrımsızlık belirir.
Bu 'ayrımsızlık' denilen zamanla bugünlerde 'eşitlik' denilen kavramın da yerini almalıdır. Yani cinsler(/eşeyler, eşey birey) ayrımsızlığı. Yani kadın erkek eşitliği yerine, kadın erkek aynılığı (ayrımsızlığı ve) birliği doğru kavram tabi.

Kadın ve erkek birbirinin de iki yüzü. Eşey olmak ve eşey bireyler olmak bir türün iki yüzü. Aynı türün.
Arada bir fark yok. İnsan olma kavramında (insan varlık olmakta) tabi ki önce birleşmeliyiz. Sonra küçük rolleri barış içinde, huzur içinde yaratmalı ve ayrımlaştırmalıyız . ve yabi ki o üst çıtayı kaybetmeden...

Ben bunu (yukarıda değimi) anlamayan için basitçe şu önermeyi veriyorum. Robotlar tasarlayın ve yapay zeka tasarılayalım. Onları (robotlarımızı) (kendi içinde) çiftleşebilen, çoğalabilen iki (ayrı/yarı) cinse ayıralım sonra. Sonra onlara dönüp bakalım . Robot kavramından geldik. Burada bir fark göremezsiniz.. Yani metale toslarsınız. İnsanın cinsiyeti ne olursa olsun metali aynı/ortak.. Deriler aynı..
Önce bir robot (cinssiz robot) üretir ve sonra bunu iki cins yaparsan bir fark görür müsün?

----
(Normalde bu tondan/perdeden yazmak istemediklerim doluştu. İçsel anomaliler ya da sorultular ve sorultusal uğultulara dönüşsel yankılar diyelim.)

Evrenselleşme ya da Objektivite Üzerine


Objektivite ya da bunun gelişimi ile evrenselleşmek aynı. İnsanlar bunu pek istemez. Subjektif takılmak iyidir. Genel de bilgi, erginleşme yolculuğu, kişisel bir kazanım/edinim (kişisel artma beklentisi vb.) olarak ele alınır (bu oldukça hatalıdır) ve ariflik gibi bir makam (zırva felan) öne sürülür. Ben olsam çocukluk/çocuksuluk, basitlik sadelik gibi makamlar öne sürerdim ve evrensel aydınlanma (genişleme) yerine olabildiğince objektifleşme ve subjektif sıyrılım/arınım kavramını belirlerdim. Ama bu kişinin toplumla irtibatı zordur ve kendi de yankı çekecektir.

Bilgi edinme ya da artma çabasını da destekleyen bu (obejktivite) ancak (aslında kişi artmayacaktır) (subjektivite sıyrılıyor ve kabuk bırakıyor -değiştiriyor- olur) (kişiye zor yankısal süreçler yansır, ben kabuğu atma gibi) evrenseleşme bireye pek (bir şey) katmaz. Kazanç değildir. Sinerjiktir ama..!?
Bir ayna kendini gösteremez. Kişi toplumsal bir aynaya öndeğe dönüşmüşse? Objektif bir bakışın yankısını/yankısallarını üretecektir ve bu bakışa ve yankımaya bakışlar aslında objektiviteye bakışlar sağlar kişiye değil. İçerik üretkenliği ve üreyen içerikle temas
Kişi yok-değil... Üretenin adı anonim olduğun da evrensel olursun ve anonim üretmeye gönüllü olacağında...

Filozofta aranan bu mu?

Filozofta aranan bu mu? Şimdi soru soruyu açıyor o halde..

Bir büyük insan aranmadığı kesin-aranmamalı. Ben olsam bir çocuk görürdüm.

Şimdi 'saflık' gibi bir sözcüğü ele aldığımız da arılaşma-durulaşma gibi bir anlamı var. Mesela altın ne kadar safsa o kadar kıymetli. Su ne kadar berraksa o kadar berrak. Bu bireysel saflaşma aslında bireysel bir yığım değildir. Artma değildir. Subjektif aynayı objektife çevirmek. Doğru hedef, doğru kavram budur..
Çok altın çok değildir saf altın saftır. Azında da aynı var. Çoğunda saflık yoksa içdek yok-sorun.. Saf safı üretir.
Bilgi yığma istenci yanlış bir hedeftir-yönelimdir. İsteyiş, bakış, işleme doğru hedef.. Bilgi edinme ya da bilgi istekleri bakışsal görüşsel onarımlarla ilişkili. Berrakşık hedefiyle ilişkili. Berrak bakışla ilişkili. Berrak bakış görüş yanlış bilginin kir ve pasın ayıklanması ile.
Artma ve yığma değil. İstencin yanlışı. Artan bilgi yine saflaşma da.
Objektivite kişiyi istençsiz yapar...İstenç köreltir diyebiliriz ancak tam o değil...
Sorular soruları getiriyor ama kadın ve erkek ayrımına son verin ve İbrahim'i dinleri yıkın, yerine çocuklar (çocuk gülüşleri) ve çiçek tarlaları dikin, insan sevgisi dikin, insan ayrımsızlığı dikin. Bu bir yol.
İbriham'i dinlerin tanrısı ve onun tartışılacak (boyun eğilecek) hiç bir güzel yanı yok. Bir ağaç güneşe sürgünlenmeli dimdik. İnsan ayrımcılığına bir son verin..
İbrahim'i dinler sizin filozofi yapmanızın önündeki en büyük engel...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 30-09-2019, 12:38
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

"Tanrının düşünülmesi yasaklanmıştır!"

--

N.K.G. - Deizme Yolculuk Facebook Grup

Soru/Sunulan İçerik


Ateist arkadaşlar bir sorum olacak, eğer kesinlikle bir Tanrı yok diyorsanız yokluğu kanıtlanmamış bir şeye kesin demek yobazlık olmaz mı?
Varlığı kanıtlanmadığından, olmadığını düşünüyorum diyorsanız o zaman ateist değil agnostik olmanız grekemez mi?

İçtenlik Cevapları

Monoteizmin tek tanrısı varlığın gücünü elinde tutan varlık merkezi, güç merkezi, enerji gerçeği vb.dir. Bu kişiyi kişinin varoluşunun dışında güç odağı aramaya iter. Kişinin, doğanın, oluşun, varlığından bölünmüş bir güçtür. Bu yadsınmalıdır ve felsefi olarakta mutlak olarak yere çalınmalıdır. Bunun tartışılıcak hiç bir tarafı yoktur.
Varlığı kendi yokluğundan ileri getiren 'ilk varlık', 'ön-varlık', (baş varlık, ön-ata) ilk güç, neden, ilke gibi safsatalar da. Varlık yokluğa (kendi yokluğuna ve olmamasına) dayandırılıp indirgenemez/çözümlenemez.
Diğeri birey tanrı bireysel tanrılar (birey vicdanında ya da serbest kul ilişkisi) bu biraz yarı inanç alanı olabilir karışılmayabilir. Burada kul-köle, özgür ayrımı belki benimsenmeli ikisi birbirinden ayrılmalı, karışmamalıdır.
Diğeri bütünün bölümlemeleri olarak varlık ve mutlak varlığın kendi olarak Tanrı ya da Spinozanın Tanrısı. Bu biraz tartışılabilir. Bunun İbrahimi dinlerin yöresel dinlerin tanrısıyla (varlık içi titanlarla) bölgesel tanrılarla uzaktan yakından bağı yoktur.

--

İnsan yakacağı ve ölümden öteye cehennem kurduğu söylenen bir şeye Tanrı demeyeceğim bilinebilir ve bu beni agnostik yapmaz . Ontoloji üzerine biraz durmuş/eğilmiş, bilgiye varlığa kafa yormuş bilgi edinmiş, insana ve gerçeğine saygısı olan biri yapar. Onun öyle bir şeyin olmayacağından hiç şüphe etmiyorum çünkü..

Kesin olmayan tek tanrı Spinozanın tanrısı ya da mutlak varlık olarak tanrı ya da panteizmin tanrısı. Bunun dışında tanrıları tartışacaksak insanın hayvana göre tanrı tanınmasına kadar gideriz. Klon hayvan yaratan insan tanrı mıdır? Yarın genetiği çözse laboratuvarda tür tasarlasa tanrı mı olacak?

--

Üstün, aşkın yok
İlk varlık başvarlık yok
Üstün varlık, aşkın varlık yok
Aşkınsal arayışı ya da mutlak sonsuza kadar aşkınsal kalacak olan varlık arayışı zorbalık, akla ihanet
İçkin varlıklar içkin devim....
Hiç bir varlık diğerine üstün değil mutlak anlamda hiç bir varlık özel değil, seçkin değil, seçilmiş değil. Üst varlıklar arayışı, üstün varlıklar arayışı eğer iyi bir arayışsa iyi varlıklara insan tanrı desin. Tutup kent yıkan, kızan ihanet eden tehdit eden varlıklar değil..
Tanrı arayışı kendine sahip arayışı değilse ve ontoloji çabasıysa insanın insan yakacak tanrılarla işi ne ?
.
Kesin nedir
Kesinlik nedir
Ben kesinim
Ben kesindir der advaita vedanta... Ben şuyum ise değil…

---

M.K adlı başka bir katılımcının ara soruları

(Not: Burada kendi yazdıklarımı düzenle ile içine girip kopyalıyorum ama karşı tarafın yazdıklarını tek tek yazmam zaman alıyor.)

--

(Devam eden İçtenlik) Cevaplar

Eskiden mantık, uslamlama ya da diyalektik deniyormuş. Varlığı çözümleyebiliriz. Bunun herhangi muhakemeden farkı yok. Akılla mantıkla bir şeyin anlaşılmayacağını ve çözümlenemeyeceğini kim söylüyor? Üzerine durup düşünülmeli. Kavranamaz dersek sınırlarız.
Eğer bir şeyin üzerine durup düşünerek soru sorarak ya da aklederek ve önermelerle hiç bir çıkarım yapamasak ve hiç bilgi üretmeseydik hiç bir şey bilmiyor olurduk. Biz aklın tanrının varlığına yokluğuna dair kişiye kesin net tanılar vereceğine inanıyor güveniyoruz (hatta bunu biliyoruz) ama kişi bu inceleme sürecine girmeli. Girmiyorsa diğerlerini sınamalı durup bir dinlemeli ve kulak kabartmalı.
Ne yokluk ne de olmama olmayı önceleyemez-getiremez ve ortaya koyamaz Varlık yapılmamıştır oluşmamıştır tersi mümkün değildir.
Parmenides bin yıllar önce varlık yaratılamaz da yokedilemez de derken hiç şüphe etmiyordu. Öğrencilerinden Zeno da Parmenides'in dediklerinin güvenliğinden şüphe etmiyordu.

--

Olma olmaya başlayamaz, (olmamadan bulunmama halinden ön alamaz) olma sonra da yapılamaz, olamaz ve gelişemez.
Bu durumda varolanın, önce yokluğu (kendi olmaması) vardı sonradan olan oldu demeliyiz.
Yani; Olma olmamayla öncelenmez
Olmamadan olma doğmaz
Yokluktan varlık doğmaz
Bunu (varolanı) ne bir ilk-varlık ne bir baş-varlık, önvarlık geçmişteki bilinmeyen bir güç yapmış ve oldurmuş olamaz. Varlığı yine içteki (kendi içindeki) bilinmeyen bir güç geçmişte yapmıştır sahiplenmiştir, o herşeyin sahibidir demek gibi düşünceler üzerine durup düşünürsek diyorum. Bu işin içinden çıkarız diyorum. Aklın gücünü küçümsemeyin diyorum.
Zaman kavramı üzerine düşünün. Zaman kavramını geriye götürerek ona bir başlangıç bulabilir miyiz? Nasıl?

---

Subjektif kanıt yok geçersizdir ya da anlamsızdır. Subjektivite bir anlamda özgür iradenin varlığını ve geçerliliğini temsil eder yani kişi tersine inanmak isteyebilir. Subjektif kanıt çelişkilidir.
.
Varlığımı bilirim bildiğimi kanıtlamam bilirim. kanıt ney?
Kanı (ikna) tanı-tanıklık köküne dayanıyor. Kanılarım var. Yeterince kanım var. Ben hem tanığım hem kananım hem ikna olanım. Kanıta tanık olan olacak olan benim. Yani buna ikna olacak olan benim değil mi?. Ben kendim kanmadığımı ikna olmadığımı söylüyor muyum? Ben varlığımdan ya da bir baş varlığın varlığından yokluğundan şüphe ettiğimi şüphrm olduğunu söylüyor muyum? O halde benim -kişisel bir-tanıya (kanıta) ihtiyacım yok ben bu anlamda bu problemi kendi içimde çözmüşüm. Diğerlerinin var.
Objektif bir alana gideceksek zaten objketivite üzerine düşünün. En basit çıkarımsama da nesnel tabanda nesnel bir çözümleme de herşey denktir (özdeştir)birbirinin ürünüdür , ,benzeridir ya da aynı nesnel öznel tabana yüklenir. Yani herşey aynı. Varlıkta ikincil ve ikincil sınıf farklı bir töz ve sınıf bulamazsınız. Her şey aynı şeyin görünümleri ve oluşumlarıdır. Varlığı bu anlamda sınıflayıp kategorize edemezsiniz. Üstün töz ya da farklıl sınıf töz diye birşeyi varlıktan soyutlayamazsınız-seçemezsiniz.

---

Aklı bilme test eder. Bilmiyorum.
Bilme (ya anlama ve fark etme-ayırt) o kadar keskin ve güvenlidir ki .
Bilmeyi şüphe etmeme test eder. Bildiğinden şüphe etmezsin. Aklı belki inanç ve güven test ediyordur. İkisi birbirini dengeliyordur bilmiyorum.
Şüphe etmezsen şüphe etmezsin şüphe etmediğinden şüphe etmezsin. Bizi aşan bir tanrı ve başvarlık olmadığından olamayacağından bu anlam da her düzlemde yüksek güvenlikli kani şüphesiz kanılarımız var.
Nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama insanoğlu yağmurun nasıl yağdığını anladığında anlar. Bir gün bu tanrı meselesi anlanıyor öyle aydınlanıyor ki hayret edersiniz. Kuşkunun tomurcuğu kalmaz-yitmiştir.

---


Bakın nasıl muhakeme ederek, fikir yürüterek, sorgulayıp araştırıp düşünerek günlük belli bilgiler, güvenli bilgiler, kesinler oluşturabiliyorsak bu aynı. Tanrının varlığı yokluğu muhakeme edilebilir. Muhakeme ederek kavranabilir.
Bizi tersine inandırmışlardır. Bize demişlerdi ki siz bilemezsiniz bize güvenin. Siz anlamazsınız bize güvenin. Bu alanı sorgulamayın çünkü ne yaparsanız da bu işin içinden çıkamazsınız akıl bu işi çözemez denmiştir. Önce bu anlayış değiştirilmelidir. Muhakeme yeteneğinin ve muhakemenin önü kapatılmıştır. Tanrının sorgulanması engellenmiştir hatta yasaklanmıştır. Bu kısıt ve yasak aşılır ve delinirse tanrı birden ortaya çıkıyor. İşte ilk önce bunla uğraşmalı ve bu kısıtlama kaldırıldığında yani ben ne yapsam da tanrıyı bilemem anlayışı bilimin ve bilmenin önüne bir set olarak çekilmekten vazgeçildiğinde o alan anlanır. Emin olun.

Ne yani ben tanrıyı kendimi bilebilir miyim?
Evet bilebilrisin
Ne yani ben tanrıyı kendimi anlayabilir miyim?
Evet anlayabilirsin..

Varlık doğup gelişemez, bir şey de (bir neden de onu) doğduramaz ve oluşturamaz, geliştiremez. Baştan beri sonsuzca zamansız varolmalıdır. Varlık sonsuz ezeli (öncesiz) ebedi bunlar -bireysel düzlem de- kavranıyor şüphesiz. Yani bir bildiriciye ve biliciye de gerek kalmıyor ve yoktur. Bu biliş için bir kritere de... Kişi kendi bu süreci muhakeme etmeli-sorgulamalı....

--

Size aklın buna ermeyeceği söylenmiştir. Aklın bu alana ermeyeceği söylenmiştir. Akıl herşeye erer. Bir biçimde erer. İsteyen herkes tanrının valrığını ve yokluğunu bir biçimde aklına erdirebilir ya da bağımsız bir araştırma sürdürüp gerçekleri soruşturabilir ve ney aklına yatkın ney ona doğru geliyorsa buna güvenebilir ve inanabilir burda bir sorun yok. Ama tanrı akıl ermez iş akıl sır ermez alan değildir. Aklın eremeyeceği yoktur. Akıl bunun için var...

Kanıt sözcüğü bulanık bir alana çekiliyor ve şu denir.
Uçmak için gökyüzünün varlığını kanıtlaman gerekir mi ya da kuantum teorisini kullanmak/sınamak için onu kanıtlamana gerekmiyor.
Yani olmak için varlığını kanıtlamak zorunda değilsin yaşamak için de. Ben olduğuma eminim....



---

Bu arada sorunuzun cevabına gelirsek a-teizm (teizmin karşısı karşıtı ve anti teizm yani teizm karşıtlığıdır) yani karşı teizm karşıt olmalı. Aynı mantıkla gidersek bütün teistlerin de agnostik olması gerekir değil mi?
Yazdığınızı iyi okuyun bir daha okuyun. Eğer agnostisizm de ortada birleşelim diyorsak diyorsanız o ayrı...
.
Şöyle bir düşünün bu ifadeyi bir ateist verse ve dese ki
Sorum tüm teist arkadaşlara: tanrının varlığı kanıtlanmış değildir yani kesin değildir ve kanıtlanmadığı için sizin teist yani kesin var diyenler olmak yerine mantıklı bir şüphecilikle agnostik olmanız gerekmez mi dese?

--

Bakın tanrının kesin olmadığını siz ortaya koyuyorsunuz ya da onaylayarak bu soruyu soruyırsunuz. Diğer durumda herkesi teizme çağırmalı ve agnostik olmanız gerekmez mi demek yerine sizi gidi inkarcılar demeniz gerekirdi. Yani burada ya bir demagoji politika ya da iyi düşünün...
İnkarla mı itham ediliyoruz bilinmeyene kesin gözüyle bakmakla mı?
Eğer ne varlığı ne yokluğu kesinse herkes şüphe etmeli tabi. Eğer bunalrdan biri kesin diğeri değilse birileri inkar ediyor o da kesin.
Ama birileri kesin var dediği için birileri kesin yok diyor bu dengeli karşıtlıktır-antidir dengeler. Bu taraftarlık gibi bir tutumdur taraf olma. Yani birileri oluşuna dair taraf olduğu için ....

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 21-10-2019, 11:25
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

B.F.E Tartışma Facebook Grup

SUNU/SORU

The Island (Ada) filmi tanrıya bakış açınızı değiştirebilir çünkü diyelim ki tanrı kitaplar gönderiyor. Kendini istediği gibi tanımlayabilir ve biz bunu (aslını) bilemeyiz. Yani o ne derse kendini nasıl tanıtırsa öyle biliyoruz.

Biz tanrı ya -eğer varsa- gerçekten güvenebilir miyiz?
Neden?

YORUMLAR - "İÇTEMLİK"

İnsanın tanrıyla uğraşması efendi/sahip kurgusu ya da realite'nin gereği ama belki de bir özgürleşme, bilgi ve büyüme çatışkısı.

Her neyse bir -asıl- sahip olmadığını (olmayacağını) öğrenmek diye bir şey var...

Varlığın ya da kainatın (asıl) sahibi (yaratıcısı) diye bir şey yoktur. O (olan) tüm parçalarıyla bütün. Ontoloji eğlencelidir.

--

Özetle ne varlık tanrıdan ne tanrı varlıktan ayrılamaz
(Aslında o anlamda bir mutlak yaratıcı ortaya koyulamaz)

Tanrı mı varlıktan, varlık mı tanrıdan (ortaya) çıkmıştır. Bu imkansız bir soru, bu zor bir zoru.
Biri diğerini önceleyemez. İkisi birbirinden çıkmıştır ya da "olmak" tanrıyı da önceler.
"Olmak" tanrıdan önce olan yani tanrıyı da kuşatan. "Olmak" (varolma) hazırdı ve onu tanrı yapmadı.
Yani tanrı olmak'ı önceleyemez (var bulunmayı) dolayısıyla onun sahibi değildir.

Tanrı, "olmak" (yani var ve hazır bulunmak) (yani bir şeylerin ilk kez olması) (yani kendi olmasını dahil) yapmadığı ve yaratmadığı hatta kuşatmadığı gibi kendi olumunu (bulunma halini) kendi varlığını (yani var bulunmayı ve olmayı (ilk kez yaratmadı ve icad etmedi) o halde neyin tanrısı bu.

Sahip arıyoruz.nokta...
minions...

--

Tanrı olma"yı (yani -kendi dahil- bir şeylerin öylece var ve hazır bulunmasını (koşulsal olarakta) (zamansal olarakta) önceleyemez, üretemez.
O kendi varlığını var içinde (hazır) bulmuştur. Tanrı hazırdan üretir, yoktan değil. Kendi bulunması dahil yokluk değil hazır var. Vardan var yapar yoktan değil.
Bu tartışma-lar bizim zihinlerimiz de bitmiştir sönmüştür.
Bi daha tersi alevlenmez sönmüştür.
Tanrı (bir daha hiç) patlayamayacak bir volkan gibi bizim zihinlerimizde sönük

Yani tanrı ilk kez oluşu/oluşmayı kuşatamaz, başlatamaz. Yani varlık'ı (var bulunanı) yoktan üretmedi, ilk kez de üretmedi. Bu tartışma bitmiştir. Tanrı tartışmaları boş-koftur.

Ezeliyet ile birlikte tanrı yere serilmiştir ya da bizlerin içine gizlenmiştir..

Biyolojik ata, yaratıcı, köken aramaları bunlar varlığı (ontolojiyi) kuşatan (aşan) bir tanrıyı desteklemeyecek.

--
Tanrı ontolojik olarak "olmak" a aşkın değil.

Var bulunmaya aşkın değil.

Neyin tanrısı??

--

Biz-ler tanrıyı ontolojik kavrayışlar ve hakikatler ile birlikte (eşliğinde) olanın doğasını nasıl araştırarak keşfederek, zamansızlığı ya da ezeliyeti kavrayarak sonsuzluğa/ölümsüzlüğe defnettik.. Zihnimizde tanrının doğuşuna ve ölüşüne de tanıklık ettik.
Şimdi
Bize göre yolda bekleyen yolcular gibisiniz tanrıdan dem vuranlar.

Tanrının varlığı bizim kafamızda ontolojinin ve varlığın bağrına gömülmüştür. Doğmaz. Sonsuz öldü biz doğduk.

Tanrı kutsanmış gerçekler mezarlığına ve realiteye bilgi biliş görüş ayinleriyle birlikte anlama ritüelleri eşliğinde gömülmüştür.

Aksini iddia eden benim tanrımın ölüsünü diriltsin.

Aksini iddia eden benim ölmüş tanrımı benim kafamda diriltsin

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 29-01-2021, 15:52
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.075
Standart

Önerdiğim en önemli şey; "tanrı ortaya koyucu"
"tanrı varlaştırıcı" kavramının belirlenmesi
Yani teizm ateizm zemininin kırılması

İnançsız, inkarcı, karşıt gibi zeminlere hiç girilmemesi ve kişilerin kendinin tanrı uydurucu ve -yoktan- tanrı ortaya koyucu ilanı...

Teist yerine;
tanrı bulan
tanrı uyduran
Tanrı varlaştıran

Teiste; 'tanrı yaratıcı' gibi bir şey denmeli
tanrı kabulcüsü
mutlakçı ;mutlakiyetçi
vs bilmiyorum

anti-teist yerine hiç ,antinin antisi;

Teist yerine;
olmayan tanrıyı bulan
olmayan tanrıyı arayan
olmayan tanrı uyduran
olmayan Tanrıyı varlaştıran
olmayanı varlaştıran

--

İkincisi bu tartışmanın bir zemini de demokrasiye ve çoğulculuğa karşı monarşi-kral savunmak gibi;
Monoteizm / Mono arşi

Bizi Tanrı yönetsin gibi ya da minion sahip arayışı gibi..

Mutlak monoteist... iradeteslimeder; kul irade-kul bilinç;

İslam/muslim teslimiyetçi itaate ve kontrole açık demektir..
Uslu çocuk efendi olur...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:54 .