Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Kur'an'da Mucize Yoktur

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #211  
Alt 29-08-2015, 17:35
Aleph - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Aleph Aleph isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Mar 2015
Mesajlar: 1.598
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Laboratuvar ortamında her şeyi tersine çevirmekle filan, kül ve atmosfere karşışmış gaz şu ya da bu tekrar birleşip kitabı oluşturmaz.
Kitap bir kıvılcım eşliğinde oksijenle birleşerek nitel değişime uğrayıp küle dönüşüyorsa pekala kül de havadaki karbondioksit ile birleşerek kitabı ve oksijeni oluşturabilir, sonuçta her ikisinde de nitel bir değişim söz konusudur. İlki akıl dışı gelmiyor da ikincisi neden akıl dışı geliyor sana? Cevabını ben vereyim: çünkü düzensizliğin arttığı bu evrende hep ilki gerçekleşiyor ve sen hep ilkine şahit oluyorsun da ondan..

Laboratuvar ortamında külü kitaba dönüştür demek bana kalırsa laboratuvar ortamında beyin oluştur demek kadar gayri ciddi bir karşı savunmadır. Bunlar çok çok komplike işler. İnsanlık bunları gerçekleştirecek kadar ilerler mi bilmem. Ama eğer bir gün başarabilirlerse hücreleri ve dokuları da gençleştirebilirler ve işte o gün kansere karşı da kesin çözümü bulabilirler..

"Yaşama başkalarınca ve önceden verilmiş bir anlamı üstlenmek zor değil, zor olan ona kendince ve yeniden anlam verebilmektir." - Dücane Cündioğlu
Alıntı ile Cevapla
  #212  
Alt 29-08-2015, 17:59
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

Aleph´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kitap bir kıvılcım eşliğinde oksijenle birleşerek nitel değişime uğrayıp küle dönüşüyorsa pekala kül de havadaki karbondioksit ile birleşerek kitabı ve oksijeni oluşturabilir, sonuçta her ikisinde de nitel bir değişim söz konusudur. İlki akıl dışı gelmiyor da ikincisi neden akıl dışı geliyor sana? Cevabını ben vereyim: çünkü düzensizliğin arttığı bu evrende hep ilki gerçekleşiyor ve sen hep ilkine şahit oluyorsun da ondan..

Laboratuvar ortamında külü kitaba dönüştür demek bana kalırsa laboratuvar ortamında beyin oluştur demek kadar gayri ciddi bir karşı savunmadır. Bunlar çok çok komplike işler. İnsanlık bunları gerçekleştirecek kadar ilerler mi bilmem. Ama eğer bir gün başarabilirlerse hücreleri ve dokuları da gençleştirebilirler ve işte o gün kansere karşı da kesin çözümü bulabilirler..
Neden illa kitap oluştursun, başka seçenek yok mu? Bunu belirleme lüksünü zihni kurgundaki şablondan almadın mı? Kaç milyar yıl dahilinde, yazarlı, çizerli, kurgulu, konulu kendiliğinden oluşmuş bir kitap gördün, ki tersi durumda kendiliğinden oluşsun? Ne yani kül, kurgunuzdaki şablona göre mi hareket edecek-idealizm diyorum işte. Suyun, buz olması, tekrar su olması HAL değişimidir, bakınız hal değişimidir, geçmişe dönmek, geleceğe gitmek filan değil, ve dahi zaten ortam dahilinde su süreğen kayıp verir, buz olmakla, tekrar hal değişimiyle kayıplarını gidermez...

Değişir elbette, külde değişecek, zaten her an her şey değişiyor ve önceden BELİRLENMİŞ BİR KALIP ve KADERE göre değil! Önemli olan tamda bu paragrafı kavramak değil mi? Bu kaderciliğin bilimle bağdaşır neresi var ki? sadece kitabı oluşturmak değil ki, geçmişe dönmek lafzı ne olacak?

Kısaca insanlar küçülecek, mezarlardaki anneleri dirilecek-zombiler-, sonra küçülenler dirilen annelerinin karnına girecek, sonra o dirilen anneler de verili koşulda bambaşka olan maddi yapı, toz, toprak her ne ise, onlar dirilecek(! anne olarak), öncekilerin annesi küçülüp annelerinin karnına filan yerleşecek. Zeussen bu kurguların insanın ilerlemesi ile ne alakası var, geçmiş reel değildir ki, reel olan verili koşuldur ve neye döneceğini siz iradenizle belirleyemezsiniz -değil mi? Bilimi bu kadar ileri düzeyde idealize, teolojik düzlemde kurgulamanın, statikleştirmenin yeri, yurdu, bağı, ilişkisi, alakası nedir?

Tüm hepsi bir yana hadi kabul, gelecek kurgulanıyor mu ki, tersine çevirdiğinde kurguya göre hareket edilsin?

Değişim nesnelerin üzerinde gerçekleşiyor hepsi bu, öyle geçmiş, gelecek diye objektif(!) hal gözlemine sahip değiliz, sadece nitel farklar arasıdna soyutladığımız ya da hafıza-tecrübe ettiğimiz ya da emare aradığımız kavramdırlar ve tümüde nitel-hal değişimlerini iradi olarak kıyaslamamızdan ibaret.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #213  
Alt 29-08-2015, 18:14
Aleph - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Aleph Aleph isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Mar 2015
Mesajlar: 1.598
Standart

Konu başlığı evren genişlemesi, biz daraltıyoruz.. Bırakalım, genişlesin madem.. Bu konuları tartışmak satranç oynamak gibi, beyin jimnastiği yapıyorsunuz, keyifli vakit geçiriyorsunuz ancak somut bir getirisi olmuyor.. Quatum-gravity üzerine kafa yorsak daha iyi. Hiç olmazsa içinde yaşadığımız evreni anlamaya yönelik bir çaba göstermiş oluruz..

"Yaşama başkalarınca ve önceden verilmiş bir anlamı üstlenmek zor değil, zor olan ona kendince ve yeniden anlam verebilmektir." - Dücane Cündioğlu
Alıntı ile Cevapla
  #214  
Alt 29-08-2015, 18:18
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart

Aleph´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Konu başlığı evren genişlemesi, biz daraltıyoruz.. Bırakalım, genişlesin madem.. Bu konuları tartışmak satranç oynamak gibi, beyin jimnastiği yapıyorsunuz, keyifli vakit geçiriyorsunuz ancak somut bir getirisi olmuyor.. Quatum-gravity üzerine kafa yorsak daha iyi. Hiç olmazsa içinde yaşadığımız evreni anlamaya yönelik bir çaba göstermiş oluruz..
Aynen. Tabi kavram kargaşası yada idealize kurgularla anlamanın önüne geçmemekte lazım, en azından net ortamının kirliliğinde kendisine sükse arayanlara da prim vermemek ya da hiç olmazsa değerli vakitleri vermemek lazım diye düşünüyorum.

Ne bileyim bir tanrı olsa, ol dese oldurur tadında tartışmaların bence bir yararı yok, her istediğimiz olsa idi sihirli değnekle gezerdik, ne yazık ki masallarda, lanet olası acı gerçek...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #215  
Alt 20-11-2015, 18:50
Barlas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Barlas Barlas isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 26 Jun 2015
Mesajlar: 4.070
Standart

Zâriyat/47 - "Ayet bükücülük yapılmamış" meallerden bazı örnekler;



Kaynak: http://www.kuranmeali.org/51/zariyat..._mealleri.aspx

Erişim: 20.Kasım.2015
Alıntı ile Cevapla
  #216  
Alt 04-05-2017, 16:12
Buzul Buzul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jan 2015
Mesajlar: 112
Standart

1)Gök evren değildir.
2)Gök hem evren,hem bildiğimiz gök anlamında kullanılmıştır dersen,Kuran apaçık,anlaşılır değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #217  
Alt 22-10-2017, 00:17
serdartalha serdartalha isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Oct 2017
Mesajlar: 1
Standart

Arkadaşlar düz dünyayı araştırın uzay big bang hepsi yalan bir kubbenin içinde kapalı bir sistemdeyiz. Ön yargılarınızı yıkın ve araştırın.
Alıntı ile Cevapla
  #218  
Alt 06-12-2017, 01:22
BATIRALP - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
BATIRALP BATIRALP isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 30 Nov 2017
Mesajlar: 135
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Aşağıdaki makale Turan Dursun Sitesi'ne ait MucizeYalanlari.com Sitemizden alıntıdır
ve Mucize Yalanları Sitesi Çalışma Grubumuzun ortak ürünüdür.

=> Evrenin Genişlemesi

Sitemizdeki metin, bu başlıktaki öneri, açılım ve eleştirilere binaen veya çalışma grubunun kendi araştırmalarıyla değişebilir.

Forumumuzda daha önce bu konu >şu başlıkta< tartışılmıştır.

Evrenin Genişlemesi

1. Mucize İddiası
2. Zariyat/47'nin Anlam(lar)ı
3. Kuran'daki Evren Algısı
4. Sonuç




1. Mucize İddiası
Mucizeci ekolün sıkça dillendirdiği meşhur iddilardan biri de "evrenin genişlemesi" bahsidir.
Önce iddiayı bu ekolün dilinden dinleyelim:
  • Harun Yahya (Adnan Oktar)'a ait sitelerden:
    "Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:Biz göğü ‘büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47
    Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir. Türkçeye "Şüphesiz biz genişleticiyiz (genişleteniz/genişletmekte olanız)" olarak çevrilen Arapça "inna le musiune" ifadesindeki "musi'une" kelimesi "genişletmek" anlamına gelen "evsea" fiilinden türemiştir. "Le" ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek "çok fazla" anlamı katmaktadır. Dolayısıyla bu ifade "Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz" anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bize bildirilenle aynıdır.
    (…)
    Bu bilimsel gerçek henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken Kuran'da asırlar önce açıklanmıştır. Çünkü Kuran tüm evrenin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın sözüdür."

2. Zariyat/47'nin Anlam(lar)ı

İlk olarak dikkat çeken husus mucize iddiacılarının kutsal olarak gördükleri kitaba karşı sergiledikleri "ilmi samimiyetsizlik" örneğidir. Yukarda aynen alıntıladığımız iddiada Zariyat/47'nin diğer çeviri ve yorumlarından söz edilmemekte, "evrenin genişlemesi" ayetten zorunlu olarak çıkan "tek mümkün anlam" olarak sunulmaktadır. Oysa -Müslümanlar tarafından da genel kabul gören- birkaç meal ve tefisir örneğine bakmak durumun hiç de böyle olmadığını anlamak için yeterli olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın (internet sitesinde de bulunan) resmi Kuran Meali'nde ayet şu şekilde çevrilmiştir:
  • Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.
Ve sadece bir dipnot olarak mucizecilerin iddia ettikleri çeviri ve yoruma değinilmiştir:
  • "Âyet "Göğü kudretimizle biz kurduk ve biz onu genişletmekteyiz" şeklinde de tercüme edilebilir. Bu bakış açısı modern astrofizikte gündemde bulunan "evrenin sürekli genişlemekte olduğu" görüşünü desteklemektedir."
Diyanet Vakfı'nın Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı, Prof. Dr. Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş'ten oluşan uzman heyetine hazırlattığı tefsirde bu ayetle ilgili olarak şu açıklamalar yer almıştır:
  • "Şüphesiz biz genişletmekteyiz" diye çevrilen cümle için yapılan başlıca yorumlar şunlardır:
    a)
    Biz vüs'at yani genişlik ve kudret sahibiyiz. Semadaki bu ihtişamı sağlamakla kudretimizden bir şey eksildiği sanılmamalıdır; dilesek daha da genişletiriz. Bakara Suresi'nin 255 ve Kaf Suresi'nin 38. ayetlerindeki içerik ve üslûp bu manâyı çağrıştırmaktadır.
    b)
    Hiçbir şeye muhtaç olmadığımız gibi nimetleri bol bol ihsan eden de biziz. Sıkıntıları giderir, darda kalanlara genişlik veririz.
    c)
    Evreni genişletmekteyiz. Bu yorum daha çok uzay cisimlerinin birbirinden uzaklaştığı ve aralarındaki mesafenin gitgide arttığı yönündeki bilimsel tespitten hareketle ortaya konan "genişleme teorisi" ışığında yapılmıştır."
    Kur'an Yolu – Türkçe Meâl ve Tefsir, Heyet: Prof.Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı, Prof. Dr. İ. Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Ankara/2007, Zariyat/47
Görüldüğü üzere konunun uzmanları "evrenin genişlemesi" manâsını tek mümkün anlam olarak değil -aksine- en düşük ihtimal olarak görmektedir.
Elmalılı M. Hamdi Yazır ayetteki ilgili kısmı şu şekilde açıklamıştır:
  • "Ve hiç şüphesiz biz çok genişliğe malikiz. Bunun iki manâsı vardır: Birisi kudret genişliğini ifade eder. Kudret ve kuvvetimiz öyle geniştir ki semayı bina ile tükenmedikten başka onu daha çok genişletebilir. Bu manâ hem "Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir." (Fâtır, 35/35) hem de "O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır." (Bakara, 2/255) ayetlerinin manâlarını andırır. Birisi de zenginliği, nimet ve nimet vermede genişliği ifade eder. "Biz darlıkları genişletiriz. Yalvaran, darda kalmışlara icabet eden, sıkıntıları açan, ihtiyaçları gideren, fakirleri zenginleştiren, nimet vereniz" demek olur."
    Elmalılı M. Hamdi Yazır
    , Hak Dini Kur'an Dili, Zariyat/47
Ömer Nasuhi Bilmen, ayeti
  • "Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki biz elbette kaadirleriz."
olarak çevirmiş ve şu açıklamayı eklemiştir:
  • "Şöyle ki: (Ve göğü bir kuvvetle) Pek muazzam olan bir kudretle, bir şiddetle (bina ettik) varlık alanına getirdik (ve şüphe yok ki, biz) yâni: Büyüklük ve yücelikle vasıflanmış olan ilahî zatını (elbette kaadirleriz.) Böyle nice alemleri meydana getirmeğe kaadiriz. Evet.. Yüce zatın kudret ve hakimiyeti pek geniştir; mahlûkatı idareye, onların yaşamalarını, geçimlerini sağlamaya fazlasiyle kâfidir.
    "musi'une" kuvvet, takat, genişlik sahibi demektir."
    Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri, Zariyat/47
Daha birçok farklı meal ve tefsir örneğinden de görülebileceği üzere bizzat konunun uzmanlarının tespitine göre ayetteki ilgili kısım Kuran'ın dili olan 6-7. yüzyıl Arapçası'nda bir ifade kalıbı olarak öncelikle "kuvvet, güç, takat, genişlik" sahibi olmayı anlatmakta bunun yanısıra "bol bol nimet verme", "darlıkları, sıkıntıları açma, genişletme" anlamına da gelmekte.


Mucize iddiacılarının yöntem olarak kullandığı dil cambazlığını şu örneklerle daha iyi anlayabiliriz: Her dilde bir veya birden çok kelimeyi asıl sözlük manâsından farklı bir anlam bütünlüğünde birleştiren kalıplaşmış ifade şekilleri ve deyimler vardır. Örneğin Türkçede "eli geniş" veya ‘eli bol'dan kastedilen cömertliktir; elin gerçekten geniş/enli veya bol oluşu değil. Aynı şekilde "gönlü geniş" ifadesi hoşgörülü olmayı, "mezhebi geniş" ifadesi ise namus/iffet konularında toplumun genel algısına göre daha rahat davranmayı ve düşünmeyi anlatır. Bu üç deyimde de "geniş" sözcüğünün asıl sözlük anlamı olan mekânsal genişlikle ilgisi yoktur.


Arapçada, dolayısı ile Kuran'da da buna benzer birçok deyim vardır. Örneğin Bakara/228'de "eli geniş" ifadesi (Türkçedeki gibi cömertlik değil) zenginlik anlamında kullanılmıştır (çünkü Arapçada "eli geniş" deyimi zenginlik ifade eder).


Mucize iddiacılarının yaptığı ise şuna benzemektedir: Mesela Türkçe bir eserde (aslında cömertlik anlamında) "onlar ki elleri geniştir" gibi bir cümle yer alıyor ve varsayalım ki günün birinde uzayda elleri gerçekten de (maddi anlamda) geniş/enli olan akıllı varlıklar bulunuyor. Bu durumda birisinin çıkıp da "Bakın işte, bu eserde "eli geniş" ifadesi geçmekte. Demek ki eserin yazarı bunu ta o zamandan bilmiş. Bu bir mucizedir" demesi ne denli gülünç ise "kuvvetli, takatlı" olma ve "bol bol nimet vererek sıkıntıları, darklıkları açma, çözme" anlamında kullanılan Arapça bir ifade kalıbını -günümüzün bilimi, evrenin genişlemesinden yola çıkıyor diye- sözlük anlamıyla yorumlamak o denli gülünçtür.


Oysa sonsuz güç ve bilgi sahibi bir yaratıcı, bu ayette 14 asır sonra keşfedilecek olan evrenin genişlemesi olgusuna işaret etmek istemiş olsa idi kuşkusuz bunu açık seçik bir ifade ile yapabilirdi. Örneğin "Bunu bugün tam olarak anlayamasanız da size vermiş olduğum akıl ile şüphesiz günün birinde keşfedeceksiniz. Eserim olan kâinatı incelemeye, araştırmaya gayret edin." şeklinde ifadeler de ekleyebilirdi. Hatta bu, insanlar için hem bilime teşvik hem de bilimsel gayretlere yön verici bir ipucu olurdu. Fakat durum böyle değil. Ayette geçen ibare tıpkı "eli geniş", "gönlü geniş" deyimlerinde olduğu gibi kalıplaşmış bir ifade biçimi ve mekânsal genişleme ile ilgisiz. Dolayısı ile ve doğal olarak bu ayette ileride bulunabilecek bilimsel bir olguya işaret olduğu, tarih boyunca hiçbir Müslüman'ın, alimin, müfessirin aklına dahi gelmemiş. Ta ki Müslüman olmayan bilim insanlarının araştırmaları sonucu evrenin genişlemesi teorisi bilim dünyasında kabul görmeye başlayana kadar… Bundan sonra ayetin anlamı birden bire değiştirilerek bu bulguya gönderme içerecek şekilde yeniden kurgulanmaya başlandı. Hem de tıpkı cömert (veya Arapça'da zengin) anlamında kullanılan "eli geniş" deyimini sözlük manâsında (yani maddi olarak geniş/enli el) yorumlar gibi. Ayrıca bu gayretlerin sahipleri açısından söz konusu bilimsel olgunun ne denli kanıtlanmış olduğu da mühim değil. Bilim dünyasındaki değişikliklere, revizyonlara, yeniliklere göre ayet her daim yeniden yorumlanabilir ne de olsa… Üstelik bütün bu gayretkeşliklerin ve işgüzarlıkların asıl motivasyon kaynağı, kâinatı veya hiç olmazsa Kuran'ı daha iyi anlama azmi bile değil! Tek niyet Müslüman olmayanları Kuran'ın gerçekten de Allah kelamı olduğuna ikna edebilmek (ve belki de daha çok, Müslümanların şüphelerini bertaraf edebilmek). Bütün bunları açık-seçik söylemekten de çekinmemekteler.


Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kuran Tefsiri adlı eserinde, Zariyat/47'nin açıklamasında aynen şu ifadeleri kullanmaktadır.
  • Başta Einstein olmak üzere son asrın fizikçileriyle astronomları bu muhteşem kâinatın bir bütün halinde devamlı genişlediğini söylüyorlar. Kuvvetli bir ihtimalle eğer bunun doğruluğu isbat edilirse, Kur'an'daki ilgili beyânın bu manâya delalet ettiğini söyleyebiliriz. Zira ayetin böyle bir yoruma tahammülü vardır ve o zaman inkarcı maddecilerin on beş asır öncesine dönüp o çağda böyle bir tespitin mümkün olup olmadığını araştırmaları gerekir.

3. Kuran'daki Evren Algısı

Oldukça genç bir kuram olarak evrenin genişlemesi teorisi ancak "modern" evren anlayışı bağlamında anlamlı olabilir. Bu "modern" evren algısı en kaba hatlarıyla günümüzde ilkokul düzeyinde genel malum olan -örneğin- Dünya'nın yuvarlak olduğu ve Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerle birlikte Güneş'in etrafında döndüğü, Ay'ın Dünya etrafında döndüğü, "gökler"in Dünya üzerine kurulmuş bir kubbe/çatı değil uçsuz bucaksız uzay olduğu gibi bilgilerden oluşmaktadır. İlkel evren algısında ise Dünya düz bir tepsi veya döşek şeklindedir. Güneş bu düz tepsinin/döşeğin belli bir noktasında doğar, yükselir ve diğer uç noktasında batar. "Gökler" ise bu döşek üzerine kurulmuş ve yıldızlarla süslenmiş bir kubbe/çatıdır. Üstelik -mucizevi bir şekilde- direk/sütun olmadan yukarda durabilmektedir. Bu naif dünya ve evren algısının hakim olduğu bir ortamda "göklerin genişlemesi"nden söz edilmesi hiçbir surette modern evren anlayışı bağlamında geçerliliği olan "evrenin genişlemesi kuramı" ile ilişkilendirilemez. (ki zaten yukarda açıklandığı üzere ayetteki ilgili ibarenin manâsı da mekânsal genişleme değildir.)


Şimdi önyargısız bir şekilde ilgili Kuran ayetlerinde hangi evren anlayışının(1) hakim olduğunu inceleyelim:



İlk olarak mucize iddiacılarının Zariyat/47'yi örnek olarak gösterirken -her nedense- hiç söz etmedikleri hemen bir sonraki ayete de bakalım:
  • Zariyat/47
    Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.
  • Zariyat/48
    Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.
Zariyat/48'de "yerin" döşendiği, yani bir döşek gibi serildiği, yayıldığı anlatılmaktadır. Ayete her önyargısız bakan bu cümlenin Dünya'nın düz bir tepsi/döşek olduğu fikrini desteklediğini kabul edecektir. (2)
Aynı anlayış diğer bazı ayetlerde de ifade edilmiştir:
  • Hicr/19
    Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik (3), yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.
Kuran'da Kehf Suresi'nin 83. ayetinden itibaren Zülkarneyn'in hikâyesi anlatılır.
  • 83. (Resulüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
  • 84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik.
  • 85. O da bir yol tutup gitti.
  • 86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz "Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin" dedik.
Kehf/86'da açıkça Dünya'nın başı ve sonu olan düz bir tepsi/döşek olarak tahayyül edildiği anlaşılmaktadır. Güneş, Dünya'nın bir ucunda doğuyor, gök-kubbe boyunca yükseliyor ve diğer ucunda da batıyor. Yani "güneşin battığı bir yer", bir uç/kenar mevcut. Dünyanın bu ucuna kadar giden olursa (Zülkarneyn gibi) Güneş'in battığı noktaya varmış olur. Hattâ -ayete göre- Güneş'i "kara bir balçıkta" batarken izleyebilir. (4)
  • Ra'd/2
    Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş'a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır.
  • Lokman/10
    Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı.
  • Hac/65
    Görmüyor musun ki Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
Bu ayetlerde de yine Dünya'nın düz bir tepsi/döşek olduğu ve göklerin de işte bu tepsi/döşek üzerine kurulmuş ve muzicevi bir şekilde, herhangi bir görünebilen direk olmadan yukarlarda duran bir kubbe/çatı olduğu anlayışı ifade bulmaktadır. Açık bir şekilde "gökler" çadır gibi Dünya üzerine yükseltilen/kurulan bir kubbe olarak düşünülmüş ve yere düşmeyip de yukarda kalabildiği için açıklamalar getirilmiş.


Yani Kuran'daki evren anlayışında Dünya uçsuz bucaksız uzayda herhangi bir gök cismi değil; aksine "gökler" işte bu Dünya üzerine kurulmuş, "kandillerle" (yıldızlarla) süslenmiş, aslında yere düşmesi gereken fakat Allah'ın görünmez direklerle havada tuttuğu bir kubbe/çadır olarak düşünülmekte…
Üstelik Kuran'da işte bu şekilde tahayyül edilen "gökler"in (bilim-öncesi ilkel evren modellerinin ortak bir özelliği olarak) doğaüstü/mistik "yorumlanması" da yer almakta.
  • Mülk/5
    Andolsun ki biz (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Kuran'daki bu ilkel evren anlayışı için ayrıca bkz: "Altı Günde Yaratılış" => 3. "Altı Günde Yaratılış"ın Çarpıklığı

4. Sonuç

Sonuç olarak söz konusu ayette geçen ibareyi mekânsal bir "genişleme" olarak yorumlamak tıpkı "eli geniş" ibaresini geniş/enli el anlamında yorumlamak gibi anlam ve ‘anlambilim'e yapılan bir tecavüzdür.


Fakat bundan bağımsız olarak ayette gerçekten de bir şekilde "göklerin genişlemesi" kastedilmiş olsaydı bile Kuran'da "gökler"in nasıl tasavvur edildiğine, hangi tür bir evren algısının hakim olduğuna baktığımızda -bu ibareden- modern astrofizikteki evrenin genişlemesi kuramına bir gönderme çıkarmak ancak gülünç olarak nitelendirilebilir.




Dipnotlar

(1)Metinde "modern" evren anlayışı bilinçli olarak "en ilkel" evren algısı ile karşılaştırılmıştır. Yoksa günüzümüzün bilgi düzeyine gelene kadar farklı medeniyetlerde farklı evren anlayışlarının olduğu ve bunların da birçok evreden geçtiği elbette bilinmektedir. Örneğin Dünya'nın yuvarlak olduğu Aristo tarafından bile savunulmaktaydı. Hatta Aristo'dan bir asır kadar sonra yaşayan matematikçi ve astronom Samoslu Aristarchus'un (m.ö. 310-230) güneş merkezli bir evren modeli öne sürdüğü bilinmektedir. Daha sonra Avrupa'da Ortaçağ olarak adlandırılan dönemde Aristo'nun dünya merkezli evren modeli benimsenmiştir. Halk nezdinde yaygın olan bir tarihi yanılgının aksine kilise, Galileo'nun Dünya'nın yuvarlak olduğu iddiasına değil Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğü tezine karşı çıkmıştır. O dönemdeki kilise bilginleri zaten Dünya'nın düz olduğu inancında değildiler. Metinde konu edilen "en ilkel" evren algısının "en ilkel"olarak adlandırılması tarihi/kronolojik anlamda değildir. Dünyanın düz bir tepsi/döşek olduğu, göklerin bu döşek üzerine kurulmuş bir kubbe/çatı olduğu anlayışı bilimsel bakışın en gerisinde, en saf bakış olduğu için "en ilkel" olarak adlandırılmıştır. Metinde görüleceği üzere, Kuran'da işte bu "en ilkel" evren algısı hakimdir. Yani 6.-7. yüzyıl Arap Yarımadası'nda yaygın olan anlayış -bin yıl kadar önce eski Yunan düşünürleri tarafından çok daha "modern" hipotezler savunulmuş olmasına rağmen- işte bu "en ilkel" evren anlayışıdır. Zaten İslam coğrafyasının geniş çapta Yunan felsefesi ve bilimi ile tanışması da bundan sonra gerçekleşecektir.


(2) 1242-1273 yıllarında yaşayan Imam El Kurtubi, Zariyat/48'deki ilgili ibareyi şu cümleyle açıklamıştır:
  • Yani Biz yeri tıpkı bir döşek gibi suyun üzerinde yaydık ve uzattık.
    El Kurtubi, Tefsiri-el Camiul Ahkamul Kur'an, çeviren: M. Beşir Eryarsoy, Buruç Yayınları Zariyat/48
983 yılında öldüğü kabul edilen Es-Semerkandi'nin tefsirinde Zariyat/47 ve 48'in şu açıklaması yer almaktadır:
  • Hak Teâlâ kendi birliği ve sonsuz kudretinin delillerini bildirdi. Ve şöyle buyurdu: İnsanları yarattık. Gücümüzle-kuvvetimizle onu hiç yoktan var ettik. Gökleri dileğimizle sapasağlam kıldık. Yeri de Kâbenin altından başlamak üzere Kâbenin her bir yanına beşyüz yıllık mesafeli şekilde yaydık.
    Ebu'l-Leys Semerkandi Tefsiri, Zariyat 47-48
(3) Döşek gibi serilen Dünya'nın üstüne yerleştirilen dağlar hakkında başka ayetlerde şu "bilgi" verilmektedir:
  • Lokman/10
    Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.
  • Nahl/15-16
    Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar, yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
  • Enbiya/31
    Yeryüzüne insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yerleştirdik; rahat gidebilsinler diye aralarında geniş yollar varettik.
Oysa bugün bilinmektedir ki en şiddetli deprem hatları, dağların yoğunluklu olduğu bölgelerle de örtüşmektedir.


(4) Dünyanın başı ve sonu olan düz bir tepsi olduğu ve güneşin bir uçtan doğup diğerinden battığı düşüncesini ifade eden daha birçok ayet ve hadis örneği getirilebilir. Burada hepsine değinemesek de ana metindeki ayetlere ilaveten bir ayet ve bir de hadis ekleyelim:
  • Şu'ara/28
    Mûsâ, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu böyledir" dedi.
Bu ayette de dünya'nın doğuda ve batıda olmak üzere bir başı ve sonu olduğu tasavvuru ifade bulmuştur.
Muhammed'in nasıl bir evren algısına sahip olduğunu şu sahih hadisten de açıkça anlayabiliriz:
Bilim-öncesi topluluklarda tarih boyunca sorulagelmiş olan bir soruya Peygamber cevap vermekte: "Güneş geceleri nereye gidiyor?"
Peygamberin cevabı:
  • Arş'ın altında secde yapmaya gider; bu maksatla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar.(Buhari, Tefsir Ya-sin 1, Bed'ul-Halk 4, Tevhid 22,23, Müslim, İman 250, (159), Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, 4225)
okumakla anlamak bakmakla görmek bir değildir !! sizlerde okudğunuzu anlamamışsınız kendi düz mantığınızla yorum yapmışsınız bir defa arapçada da Türkçede de bazı kelimeler cümle içinde kullanılışına göre farklı anlam içerir örneğin ayetde geçen gök kelimesi evreni uzayı işaret etmektedir biz türkçede de gök te ki yıldızlar gök taşı dediğimizde gök kelimesi evreni uzayı işaret eder ama gök gürledi dersek bu atmosfer olayıdır ayet de genişleyen atmosfer değil evrenin kendisidir !!!!geçtiğimiz yüzyıla kadar bilim adamları evreni sonsuz ve durağan zannederdi ! ama habıl teleskopunun icadı ile gördüler ki evren sonlu ve genişlemekte her yöne yeni galaksiler oluşuyor ... size ayetin kelime kelime çevirisini atayım bakın bakalım neyi kastediyor ayet genişleyen nedir Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve Biz (onu) genişletici olanlarız.
(51-Zâriyât 47)



ve es semâe : ve sema, gökyüzü
beneynâ-hâ : onu biz bina ettik
bi eydin : bir kudretle, büyük bir kuvvetle
ve innâ : ve muhakkak ki biz
le : elbette
mûsiûne : genişletici olan

Görüldüğü üzere göğün yani evrenin yokdan var edildiği (big bang teorisi) ve evrenin genişletildiği açıkca belirtilmiştir ! bilim demek Tanrının önceden yarattıklarını insanın sonradan keşfedip öğrenmesidir ! fizik kanunlarını yaratan Tanrı idi sonradan keşfedip öğrenen insanlardır ...

Bizim dinimiz, milletimize hakir, miskin ve zelil olmayı tavsiye etmez. Tam tersine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin izzet ve şerefini korumalarını emrediyor.ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
  #219  
Alt 15-01-2018, 23:48
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Tanrı denilen evrenin dışında ise , genişleyen evren tanrınının alanına doğru giriyor olur. Bu durum tanrının alanından pay alır ve daraltır.

Tanri denilen evrene dahil ise , tanrı büyüyor ve genişliyor demek olur ki , kendinin olmadığı bir alana SONRADAN sahip oluyor durumu ortaya çıkar.

Tanrı denilen , hem evren , hemde dışı ise !!! Tanrı evrende madde ve enerji , dışında ise , madde ve enerji dışında bir yokluk , boşluk oluyor.... hem madde hemde yok olan şey nedir.


Kim uydurmuş bu tanrıyı !!!! Varlıkla da , yoklukla da uyumsuz bir kavram.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Evrenin Tasarımı mindar Fizik 26 11-01-2010 03:38
Evrenin genişlemesi.. Kur'an'da Mucize Yoktur 103 10-01-2010 13:58
Evrenin Şiiri Akhenaton Edebiyat 11 08-06-2009 20:12

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:43 .