Huruf-u Mukatta
Kuran surelerinin 29 tanesi "kısaltılmış harfler" veya "kesik harfler" adıyla bilinen huruf-u mukatta ile başlar. Her ne kadar müfessirler bu harflerin Allah ile peygamberi arasında gizli bir şifre olduğu yönünde görüş beyan etselerde gerçekte Fahreddin el- Razi gibi bazı islam tefsircilerinin belirttiği gibi bu harfler kendi surelerinin isimlerini gösterir. Fahreddin el-Razi islam öncesi Arapların bu tip harflerle bazı nesneleri de isimlendirdiğini söylemektedir.
Örneğin :
Para = ع
Bulut = غ
Balık = ن
Diyanetin Kuran mealinden şu satırlar oldukça dikkat çekici :
"Elif-Lam-Mim gibi Kur'an'da bazı surelerin başında yer alan Huruf-u Mukatta Kur'an'ın nazil olduğu dönemde Arap edebiyatında yaygın bir kullanıma sahipti. Şairler ve belâgat ehli bunları kullanırdı. Hatta bunun örneklerine İslâm öncesi şiir ve nesrinde rastlanmaktadır. O dönemde, herkes, bu harflerin anlam ve önemini kavradığı için, bunların Kur'an'da kullanılmasına karşı çıkan veya sorular yönelten olmadı. Çünkü bu tür kullanım onlara yabancı değildi. Hatta hiçbir saldırı fırsatını kaçırmayan İslâm ve Kur'an düşmanları bile bu harflerin kullanımına karşı çıkmadılar"
Modern araştırmalar içinde de en fazla dikkat çekeni Hint asıllı Hamiduddin Farahi'nin "Farahi teorisi" adıyla isimlendirilen açıklamalarıdır.
Farahi bu harflerin Arapçaya kaynaklık eden İbranice'deki ve eski Arap dillerindeki kullanımı ile bağlantı kurarak açıklamalarını geliştiriyor ve bu harfler sadece fonotik sesleri değil aynı zamanda Çin alfabesinde olduğu gibi bu haflerin şekillerinin bazı anlamların ve nesnelerin sembolize edilmesi amacıyla kullanılmış olabileceğini söylüyor. Aslında bu tip kullanımın tarihi Mısır hiyerogliflerine kadar gidiyor.
Örneğin:
Elif, İbranice'de ve eski Arapça'da "sığır" anlamında kullanıldığı gibi biçimi de "sığır başı" şeklindeydi: أ
Bê harfi İbranice'deki "Beth"in türevi olup ve o da Beyt (=ev) anlamında kullanıma sahip: ب
Cîm, Cimel telafuzu ile Cemel (=deve) anlamında İbranice'de kullanılmış: ج
Tâ harfi "yılan" anlamında kullanıma sahip: ط
Mîm ise "su dalgalarını" temsil eden şekilde kullanılıyor : م
[size=] [/size]Farahi bu teorisini Kalem suresinin "Nun" ( ن ) mukattasının eski anlamıyla balinanın midesine düşen Yunus peygamberi temsil ettiğini söyleyerek destekler. Ona göre bu surelerin başlarındaki bu mukattalar o surelerin konusu ile aralarındaki ilişkinin eski anlamlarını temsil etmektedir.
Bazı Kuran sureleri Farahi'nin bu teorisini destekler niteliktedir. Örneğin Ta-ha suresi
Ta ( ط ) harfi ile başlamakta ve yukarıda belirtildiği gibi bu harf "dik duran bir kobra yılanını" sembolize etmekte ve bu surede de aynı zamanda Musa'nın elindeki bastonun yılana dönüşmesi konu edinilmektedir. (Taha 17-21)
Aynı şekilde Şuara suresi de Ta Sin Mim mukatta harfleri ile başlamakta ve ilk harfi olan
Ta ( ط ) yani "Musa'nın yılanı" ile ilgili ayetler bu surede de geçmektedir. (Şuara 32-33)
Bakara suresi de Elif Lam Mim mukatta harfleri ile başlamakta ve ilk harfi olan
Elif أ İbranice'deki kullanımında "sığır başı" anlamına gelmekte ve bu sure de (Bakara 67 ve devamı) yahudilerin kurban edilen sığırı ile ilgili ayetler geçmektedir.
Aynı mukattalar ile başlayan surelerin bir diğer özelliği ise işledikleri konuların, stil ve yapılarının birbirine benziyor olması.
Örneğin, "Elif" "mukattası ile başlayan sureler "tevhid" yani "Allah'ın birliği" fikrini işliyor.
Ayrıca bazı batılı araştırmacılar da bu harflerin sureler isimlendirilmeden önce kullanılan isimleri olduğunu söylerler. Buna örnek olarak da Taha suresinin "Ta.Ha" mukattası, Yasin suresinin "Yasin" mukattası ile Sad suresinin "Sad" mukattası, Kaf suresinin de "Kaf" mukattası ile başlaması gösterilir.
Araştırmacılar, 29 surenin 2 tanesi hariç (Bakara, Ali İmran ) geri kalanının Mekke dönemi surelerinden olması da bu görüşü destekler nitelikte bulmaktadır.
Tabii burada kendimce bir düzeltme yapmak isterim ki o da; bu 2 sureden Bakara'nın bazı ayetlerinin Mekke dönemine ait olduğu, yine Ali İmran suresinin 1-11 ayetlerinin de Mekki olabileceği göz ardı edilmemelidir. Bakara suresinin (1-19), (148-158), (200-205) ayetlerinin vahyin 7. yılı ve (245), (26)'ncı ayetlerinin vahyin 8. yılı nüzul ettiği yönündeki bilgiler her ne kadar tam olarak benimsediğim bir nüzul sıralaması çalışması olmasa da Abdurrahman Abdullahoğlu'nun "Ayetlerin iniş sırasına göre Kuran çevirisi" isimli kitabında yer almaktadır.
Aynı şekilde Ali İmran suresi de Uhud ve Bedir savaşlarını konu aldığı için ağırlıklı olarak Medine dönemi olup ilk 11 ayetinin ise Mekki olması güçlü bir ihtimaldir.
Mukatta harfleri geçici bir dönem bir surenin diğerlerinden ayrılması amacıyla kullanılmış bir "sure isimlendirme" biçimiydi.
Bu harfler arasında "birlikte kullanım" kuralı da vardır. Örneğin "Elif"i mutlaka "Lam" takip eder "Ha" harfini de "Mim"
Şimdi aşağıda bu harflerin sure isim ve Kuran sıra numarası ile mukattaların kendilerinin yazılı olduğu listeyi inceleyelim :
Bakara (2) ----- Elif, Lam, Mim
Ali İmran(3) ---- Elif, Lam, Mim
Araf (7) ---- Elif, Lam, Mim, Sad
Yunus (10)------ Elif, Lam, Ra
Hud (11)--------- Elif, Lam, Ra
Yusuf (12)------ Elif, Lam, Ra
Rad (13) -------- Elif, Lam, Mim, Ra
İbrahim (14)----- Elif, Lam, Ra
Hicr (15)--------- Elif, Lam, Ra
Meryem (19)-----Ka, Ha, Ya, Ayn, Sad
Ta-ha (20)--- -Ta, Ha
Şuara (26)--- Ta, Sin, Mim
Neml (27)------- -Ta, Sin
Kasas (28 )-------Ta, Sin, Mim
Ankebut (29)----Elif, Lam, Mim
Rum (30)---------Elif, Lam, Mim
Lukman (31)-----Elif, Lam, Mim
Secde (32)-------Elif, Lam, Mim
Yasin (36)-----Yasin
Sad (38 )-------Sad
Mümin (40)--------Ha, Mim
Fussilet (41)------Ha, Mim
Şura (42)-------- Ha, Mim (1.ayet), Ayn, Sin, Kaf (2. ayet)
Zuhruf (43)-------Ha, Mim
Duhan (44)------ Ha, Mim
Casiye (45)----- -Ha, Mim
Ahkaf (46)--------Ha, Mİm
Kaf (50)--------Kaf
Kalem (68 )--------Nun
Bu mukattaların Mekke dönemi surelerinde olması bir yana, dikkat edilirse bazıları hariç mushaf sıralamasında birbirini takip eden surelerde kullanldığı görülecektir. Örneğin (2,3)--(10, 11, 12 ,13 14, 15)--(19,20)- (26,27,28,29,30,31 32)- (40,41,42,43,44,45,46,)
Bu durum bu harflerin surelerin mushaf sıralamasının yapılması sırasında ve sureleri henüz isimlendirmeden önce birbirinden ayırabilmek amacıyla kullanılan geçici bir isimlendirme biçimi olduğunu gösteren bir işaret sunmaktadır bize. Tabii burada Kuran'ın Muhammed döneminde mushaf haline getirilip getirilmediğini tartışmayacağız, bunu ayrı bir başlıkta ele alacağım ama Mekke döneminde ayetlerin ayrı surelerde toplanması ve bunların bir mushaf sıralamasına sokulması yönünde bir çalışma yapılmış olduğunun izleri var adeta.
Veya başka bir anlatımla şöyle de diyebiliriz: Kuran'daki surelerin oluşumu için surelerin bitimi beklenmiyordu. Mesela Bakara suresi Mekke dönemide başlayıp Muhammed'in öldüğü yıla kadar devam eden bir suredir. Hal böyle iken Bakara suresine ait ayetlerin Hicretin 10.yılına kadar dağınık olarak bekletilip H. 10 yılında Bakara ismi altında toplandığını söylemek yersiz olacaktır.
İşte bu nokta da surelerin isimlendirilmesinin surelerin ayetlerinin bir kısmının oluşmasından sonra yapıldığı ve geriye kalan ayetlerin ise ortaya çıktıkça sonradan bu isimlendirilmiş surelere alınarak tasnif edildiğini söyleyebiliriz.
Aslında bu bir bakıma sure isimlerinin de "neden o isimle" adlandırıldığı ile ilgili de ipucu verir. Mesela Bakara (=sığır) suresini ele alalım:
286 ayeti olan bu surenin ismi neden diğer ayetlerde geçen konulara göre değil de Musa'nın kavmi ile ilgili 47-73 arası ayetlerde geçen ve de spesifik olarak sığırın kurban edilmesi de 67 ve devamı) ayetler dikkate alınarak Bakara (=Sığır) ismi konulmuştur" sorusuna verilecek cevap, bu 25-30 ayetin konusu olan olay 286 adet ayet içinde ağırlık merkezini oluşturmaz ama bu sureye Bakara ismi verilene kadar ki ayetlerin içinde ağırlık merkezi oluşturabilir şeklinde olacaktır. Yani Bakara isimi bu surenin 286 adet ayetinden sonra değil tahminen 90-100 civarında ayetin ortaya çıkmasından sonra konulmuştur. Böyle olunca 25-30 ayetlik Musa hikayesi henüz 90-100 ayetlik olan sure içinde ağırlık merkezini oluşturmuştur ve Bakara (=sığır) ismi de bu yüzden konulmuştur.
Ha keza çok detaylandırmadan Meryem suresi ile ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum.
Meryem suresinin mukatta harflerinden sonraki ilk giriş ayeti şöyle :
Meryem 2. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.
Girişinde "Rabbin Zekeriya kuluna rahmetinin anılmasından" bahseden bir sure neden Zekeriya ismini almadı da Meryem ismini aldı ? Halbuki adeta bu surenin amacını belirleyen bir giriş yapılmış ve surenin adeta (sadece) Zekeriyayı anmak için vahyedildiği belirtilmiştir. O halde bu surenin ismi vahyin amacına uygun olmalıydı.
Meryem suresinin ayet gruplarına bir bakalım:
1-11 Zekeriya
12-15 Yahya
16-40 Meryem
41-50 İbrahim
55-55 Musa
56-58 İdris
59-98 Diğer konular
Görüleceği gibi en çok bahsi geçen isim 24 ayette konu edilen Meryemdir.
İşte ilk giriş ayetinde Zekeriya'ya olan rahmetin anılmasından bahseden ayet bunu surenin tamamı için değil 3-11 ayetleri için söylüyor.
Aslında surelerden önce bu çeşit ayet grupları vardı. İşte sure tasnifi bu ayet gruplarının bir araya getirilmesi ile oluyordu. Hal böyle olunca baskın olan ayet grubu da sureye kendi ismini veriyordu.
Konuyu şimdilik daha fazla detaylandırmadan toparlayalım:
a- Mukatta harfleri Mekke dönemi surelerin özelliğidir ama Mekke dönemi surelerinin hepsi mukatta harfleri ile başlamaz. Bu da bu uygulamanın Mekke döneminin bile tamamını kapsamadığını gösterir.
b -Mukatta harfleri hem Kuran sıralaması açısından hem surelerin nüzul tarihi açısından kesintiye uğrar; yani bir yerden sonra bu uygulmadan vazgeçilir. Kuran sıralamasında 68. sureden sonra yoktur, nüzul tarihi açısından da Mekke döneminden sonra yoktur. Hatta Mekke dönemin içinde de bir zamandan sonra mukatta harfleri uygulamasından vazgeçilmiştir.
c- Kuran'daki sıralamada ağırlıklı olarak birbirini takip eden surelerde mevcuttur. Bu da mukatta harflerinin görevinin surelerin birbirinden ayrılması olduğunun işaretini verir.
d- Mukatta harfleri surelerin bütünü için değil o surelerin ilk ayet grupları için konuluyordu.
e- Hal böyle olunca da mukatta harfleri Bakara ve Ali İmran suresinin Mekke dönemi ayet grupları için kullanılmıştı. Bu iki surenin tamamına göre değil Mekke döneminde inen ilk ayet gruplarına göre konuya bakmak gerekir.
f-Surelerin ilk ayrımı işte bu surelerin girişindeki ayet gruplarından kaynaklanıyordu. Daha doğrusu sure oluşturmak zorunda kalmak bu surelerin ilk ayet gruplarının getirdiği bir zorunluluktu. Şöyle ki:
Bakara 2.. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
Ali İmran 3. (Resulüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti
Araf 2.. (Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.
Yunus 1.Elif. Lam. Ra. İşte bunlar hikmet dolu Kitab'ın ayetleridir
Hud 1. Elif. Lam. Ra. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.
Kassas 2. Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.
Sadece 6 adetini yazdım ama siz hepsine bakabilirsiniz (Ankebut, Rum ve Kalem) hariç diğer surelerin de hepsi aynı şekilde Kuran'ın kendisinin bir "vahiy" kitabı olduğunu anlatarak giriş yapar. Hatta bu üç surenin de başlangıçtaki değil ama sonraki ayetlerinde Kuran'ın kendisinin vahiy kitabı olduğu iddiasına vurgu vardır.
İşte bu ilk ayetlerin birbirine benzer şekilde "Kuran'ın kendisinin vahiy kitabı olması" ile ilgili olması bile bunların alt alta gelecek şekilde veya aynı surede toplanacak şekilde dizilmelerine engel oluştururur.
g- Mekke döneminde bu 29 sure ile ilgili mushaf tarzı bir çalışma yapılmış olabilir. Çünkü burada görüleceği gibi mukatta harfleri ile başlayan bu surelerin ilk ayetlerinde Kuran'ın kitap oluşuna vurgu vardır. Büyük bir ihtimalle 29 surenin (veya 27) ilk grup ayetleri ile bir mushaf oluşturulmuştu. Burada kastedilen "kitap"da en az bu 29 (veya 27) sure vardı.
Aslında akla gelen bir çok soru var ama şimdilik bu kadar detay yeterli diye düşünüyorum. Yukarıdaki bilgiler kesinlik taşımaz. Sadece mantıki açıdan konu ile ilgili kendi yorumumu sundum.
Not: Kuran'ın tamamının Muhammmed döneminde mushaf hale getirildiği görüşüne katılmıyorum. Kısmen mushaf hale getirilmiş olma ihtimali daha fazla. Bu konuyu "Kuran'ın yazılması ve toplanması" isimli ayrı bir başlıkta inceleyeceğim.
|