Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Sanat > Edebiyat

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 02-10-2021, 15:16
Pasteur Pasteur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 06 Jul 2021
Mesajlar: 601
Standart

Ferhen Şensoy' un deyimi ile: Kesken Alaka.


Afganistan kadınlarını kurtaracak olan girdi özgürlük çıkaramadı. Hem hayırdır, sen sadece islam ülkelerinde mi kadınların haklarının gasp edildiğini sanıyorsun.



Okumuş, modern rus kadınlarının çoğunluğu ülkesini terk etmek, zengin bir koca bulup kapağı oraya atmak istiyor mesela... Belaruslu olimpiyat sporcusu en son mesela Japonya' da iltica etti. Bak gördün mü senin gibi dünyanın işime gelen yeri ile ilgilenmiyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 02-10-2021, 20:20
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

Bacon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Afganistan kadınlarını kurtaracak olan girdi özgürlük çıkaramadı. Hem hayırdır, sen sadece islam ülkelerinde mi kadınların haklarının gasp edildiğini sanıyorsun.
Seninle iletişim iletişimsiz ya da zor gibi oluyor ama "hakların gaspedilmesi değil. Çatışkı sonsuz ama özgürlük, kölelik ve esaret çatışkısı, ağır şiddet deneyimleri, taciz/tecavüzler ve işkence, savaş suçları vb. bunlar öncedir ya da önemlidir. Ağır travmalar bırakır...

Bacon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bak gördün mü senin gibi dünyanın işime gelen yeri ile ilgilenmiyorum.
Empati ve insan varlığıyla genel ilgi...

-Kendi- kafanın seslerinden başkasını duymuyorsun.. Kendini dinlemelisin, kendinle konuşmalısın...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 03-10-2021, 16:15
Pasteur Pasteur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 06 Jul 2021
Mesajlar: 601
Standart

Dostum o işe fiilen BM' ler bakıyor.


Ben bireyim. Her türlü insan haklarına aykırılığın ancak böyle fikren karşısındayım. Özellikle orası burası diyemem.
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 05-10-2021, 20:13
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

İnsan Nesli Dönüm Noktasında

İnsan davranışını kontrol etmek üzere laboratuarda psikolojik ya da biyolojik teknikler geliştirmek başkadır, bu teknikleri birleştirip işleyen bir sosyal sisteme entegre etmek daha başkadır. İkincisini başarmak daha zordur.

Sistem sık sık varlığını tehdit eden belli başlı bazı problemlerle umutsuz bir mücadeleye girişir; bunların içinde insan davranış problemleri en önemlisidir. Eğer sistem insan davranışı üzerinden kısa zamanda yeterli bir kontrol sağlarsa, büyük olasılıkla varlığını sürdürür. Aksi takdirde yok olur. Kanımızca bu konu gelecek 40 ile 100 yıl içinde çözüme ulaşacaktır.

Farz edin ki sistem gelecek 40 ile 100 yıl içinde doğacak olan krizi atlattı. O zaman kadar, bu sorunların çözülmesi ya da en azından kontrol altına alınması gerekecektir, özellikle başı çeken problem de insanları "toplumsallaştırmak"tır, yani atalarından miras kalmış davranışları istemi tehdit edemeyecek duruma gelene dek insanları uysallaştırmak. Bu başarıldıktan sonra, teknolojinin ilerlemesine karşı başka bir engel çıkmayacak gibidir, ve büyük olasılıkla mantıksal sonuna doğru ilerleyecektir, bu da insanlar ve diğer tüm önemli organizmalar dahil dünyadaki her şey üzerinde mutlak bir kontrol anlamına gelmektedir. İnsan özgürlüğü büyük ölçüde yok olmuş olacaktır, çünkü gözetleme ve fiziksel baskı araçlarının yanı sıra, insanları yönetmek için gelişmiş bir psikolojik ve biyolojik araçlar silsilesi ve süper-teknoloji ile silahlanmış büyük kuruluşlar karşısında bireyler ve küçük gruplar aciz kalacaktır. Sadece az sayıda insan gerçek güce sahip olacaktır, ancak bu insanların özgürlüğü bile çok kısıtlı olacaktır, çünkü onların da davranışları düzenlenecektir; tıpkı bugün politikacılarımızın ve şirket yöneticilerinin, belli dar sınırlar içinde davrandıkları sürece güçlerinin koruyabildikleri gibi.

Kriz ve zor zamanlar bir kere atlatıldıktan sonra sistem insanlar ve doğa üzerindeki kontrolünü daha da hızla arttıracaktır, çünkü şu anda varolan türden engellerle artık karşılaşmayacaktır .Teknisyenler ve bilim insanlarının çözecekleri en ilginç ve zor problemler de insan vücudunu ve aklını anlamakla ve gelişimine müdahale etmekle ilgili olanlar olacaktır, "insanlığın iyiliği" için elbette.

bir "kaos dönemi", tarihin geçmişte çeşitli devirlerde kaydettiği türden bir "sorunlar dönemi" yaşanabilir. Böyle bir sorunlar döneminden nelerin doğacağını tahmin etmek imkansızdır, ama ne olursa olsun insan ırkına yeni bir şans verilmiş olur. En büyük tehlike yıkımdan bir iki yıl sonra endüstri toplumunun kendini toparlamaya başlamasıdır. Mutlaka bir çok kişi (özellikle de güce aç tipler) fabrikaların yeniden çalışmasını isteyecektir.

Endüstriyel sistemden nefret edenler için iki önemli görev vardır. İlk olarak, bir devrimin mümkün olabilmesi için sistemin yıkılması ya da yeterince zayıflaması olasılığını arttırmak üzere sistem içindeki sosyal sıkıntıları çoğaltmak için çalışmalıyız. İkinci olarak, sistem yeterince güçten düştüğünde teknolojiye ve endüstri sistemine karşı bir ideoloji geliştirmek ve onu yaymak gerekmektedir. Böyle bir ideoloji, endüstriyel sistem yıkıldığı zaman kalıntılarının tamir edilemez ölçüde hasar göreceğini ve böylece sistemin bir daha yapılanamayacağını güvenceye almaya yardım edecektir. Fabrikalar yıkılmalı, bilimsel kitaplar yakılmalıdır, vs

Endüstriyel toplum, bütünüyle devrimci bir eylem sonucu yıkılmayacaktır. Zaten, kendi içindekigelişme sorunları, çok ciddi zorluklara yol açmadan devrimci bir saldırıya açık da olmayacak. Yani eğer sistem yıkılırsa bu ya kendiliğinden olacak, ya da devrimcilerin yardımcı olacağı yarı spontane bir süreç yoluyla olacak. Eğer yıkım ani olursa, ok insan ölecek, çünkü dünyanın nüfusu öylesine arttı ki, bu nüfusun ileri teknoloji olmadan beslenmesi olanaksız.

İlk olarak, devrimciler sistemi zaten sonunda kendi kendine yıkılabilecek kadar sorunlu hale gelmedikçe yıkamayacaklar ve sistem büyüdükçe, çöküşünün sonuçları da o denli felaket olacak; bu yüzden devrimciler çöküşün başlangıcını çabuklaştırarak bu felaketin derecesini azaltabilirler.

İkinci olarak kişi özgürlüğün ve onurun kaybıyla mücadele ederek ve ölümü dengelemelidir. Çoğumuz için, özgürlük ve onur, uzun bir yaşamdan ya da fiziksel acıların engellenmesinden daha önemlidir. Üstelik, hepimiz bir gün öleceğiz ve yaşam ya da başka bir neden için ölmek, uzun ama boş ve amaçsız bir yaşamdan daha iyi olabilir.

Üçüncü olarak, sistemin devamının, çöküşünden daha az acıya neden olacağı hiç de kesin değildir.
Sistem çoktan tüm dünyada yoğun acılara neden oldu; hala da neden olmaya devam ediyor. Yüzlerce yıldır insanlara birbirleriyle ve çevreleriyle doyurucu bir ilişki sağlayan eski kültürler, endüstriyel toplumla ilişkileri sonucu yok oldular; sonuç ise, koca bir ekonomik, çevresel, sosyal ve psikolojik sorunlar bütünü oldu. Endüstriyel toplumun devreye girmesin etkilerinden biri de, dünyanın çoğunda, geleneksel nüfus kontrolünün devreden çıkması oldu. İşte tüm yönleriyle nüfus patlaması ortadadır. Bir de, talihli olduğu varsayılan Batı ülkelerindeki psikolojik acılar var (bkz. 44-45. paragraflar). Kimse, ozon tabakasındaki deliğim, sera etkisinin ve henüz bilinemeyen diğer çevre sorunlarının sonunda ne olacağını bilmiyor. Ve, nükleer kullanımının artışından da görüleceği gibi, yeni teknoloji diktatörlerin veya sorumsuz Üçüncü Dünya ülkelerinin elinden kurtarılamıyor. Irak ya da Kuzey Kore'nin genetik mühendisliği ile neler yapabileceğini tartışmak ister misiniz?

"Aaaa!" diyecek teknoloji severler, "bilim hepsini halledecek! Kıtlığı yenecek, psikolojik sorunları ortadan kaldıracağız, herkesi mutlu ve sağlıklı yapacağız!" Tabii, ne demezsiniz. Bunu 200 sene önce de söylüyorlardı. Endüstri Devrimi güya fakirliği yok edecek, herkesi mutlu edecekti vb. Sonuç, gerçekte çok farklı oldu. Teknoloji severler, toplumsal sorunları anlamada umutsuzca saflar (ya da kendilerini kandırıyorlar). Büyük bir değişiklik (yararlı gözükenler bile) bir topluma girdiğinde, çoğu tahmin edilemeyecek, uzun bir değişiklikler zincirine yol açar (103. paragraf); bu gerçeğin farkında değiller (ya da gözardı etmeyi tercih ediyorlar). Sonuç toplumun yıkılışıdır. Bu yüzden, teknoloji severlerin, fakirlik ve hastalığa bir son vermek, sağlıklı mutlu insanlar yaratmak vb. yolundaki çabalarının, şu andakinden bile daha sorunlu toplumsal düzenler yaratması olası. Örneğin, bilim adamları teknik olarak düzenlenmiş, yeni gıdalar üreterek kıtlığı durduracaklarının söyleyip övünüyorlar. Oysa bu, insan nüfusunun sürekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. Buysa, "öngörülebilir" sonuçlardan yalnızca biri. Geçmişteki deneyimlerin de gösterdiği gibi, teknik ilerlemenin "öngörülemez" yeni sorunlara yol açacağını vurguluyoruz (103. paragraf). Aslında, Endüstri Devrimi'nden bu yana, teknoloji, eski sorunları çözdüğünden daha hızlı bir biçimde yeni sorunlar üretiyor.

Sonuç olarak, teknoloji severlerin "PARLAK YENİ DÜNYA"larını kusurlardan arındırmaları, uzun bir hata ve sorgulama süreci gerektirecek. Bu arada büyük acılar çekilecek. Bu yüzden de, endüstriyel toplumun devamının, yıkılışından daha az azıya yol açacağı kesin değildir. Teknoloji, insanları dönüşü olmayan bir yola sokmuştur.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 08-10-2021, 19:07
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

Neden Paris iklim anlaşması alt sınıflarca bir iklim anlaşması değil de büyükbaş hayvancılığı bitirme; yeni nesil tarıma, yapay ete, laboratuvar etine vb ne statü sağlama, geçit verme girişimi olarak algılanıyor?

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #16  
Alt 09-03-2024, 12:48
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.067
Standart

İnsanlık ne haldedir? Ne halde olmalıdır?

Bu giriş cümlesi "haklılar/doğrular birliği" adı verilen eski bir manifestonun giriş cümlesidir ve aynını denediğimde hep aynı yere gelirdim. (Metni sert vurucu ve başı sonu olan bir manifestoya dönüştürmedim ancak bu yapılabilirdi) Kısaca özetleyecek olursak; kısa bir önizleme sunacak olursam;

İnsanlık; 8 milyarı aşan ve üstel artan nüfusuyla birlikte ;aşırı kentleşme, doğanın yıkımı anlamında enerji, beslenme/gıda sürdürülebilirlik krizlerini ve nüfus, savaş ve yönetim krizlerini de aşamamış üste genişletmiş ve derinleştirmiştir. Toplumsal endişe artık distopik bir totalitarizmden, kitlesel histerilerden, kitlesel kıyametten, topyekun savaşlardan, nükleer kıyametten söz eder olmuştur. En basit tabirle tüm bunları çözmez ve başta üremeyi durdurmaz ya da yavaşlatmazsak





Bu insanlığın nüfus artış eğrisidir ve buna benzer eğriler var. Özellikle hastalık artış eğrileri.

Burada paylaşılmıştır
https://turandursun.com/forumlar/sho...hp?start=43310

Nüfus artış eğrisi bize şunu gösterir. Böyle devam edersek sadece 50 yıla iki aktı nüfusa erişeceğiz. Bu uygar dünyadaki bir insanın yaşam beklentisinin beşte üçü kadar kısa bir süredir. Universe 25 deneyiyle aynı yere gidiyoruz. Tabi o zamana kadar tüm popülasyon zaten hastalanmazsa



Türkçe altyazı hazırlananı vardı ancak ilk video telif nedeniyle silindiği için kopma oluşmuş gözüküyor.

https://www.youtube.com/playlist?lis...pFxxn1JnHaByW7

Bu özet uzatılabilir ancak kısa kesiyor ve şuraya varıyoruz.

Ne halde olmalıyız? Ne yapmalı

Doğayla uyumlu, kendine yeten yaşam birliklerine geri dönmeliyiz. Tarım ve bitki çoğaltımı yerine (ya da onun kadar) doğal hayvan popülasyonu çoğaltımıyla da ilgilenmeliydik. Kuzeyde ren geyikleri, Amerika da bizonlar ve her yerde uygun diğer türlerin doğa da ortalama bir popülasyonu güven içinde besleyebileceği yeterli sınırlara erişim. Diğer durumda enerji, beslenme/gıda, toplu salgın hastalık ve diğer şeyler histerilerini sürdürmeye devam edeceğiz.

Biz açıkça yarı yarıya kentlerden inip/çıkıp doğaya geri binmeliyiz. binaların boyu küçülmeye geri dönmeli. Yapılaşma doğalaşmaya geri dönmeli ve çevrilmeli. Nüfus azalma ya da stabiliteye evrilmeli.

Herhangi enerji krizinde, su krizinde, gıda krizinde, ilaç krizinde, baş edebilecek durumda olmalıydık. Tıpkı yangın, deprem planları gibi kıyamet planımız ("b" planımız) ve doğaya geri salınım/dönüş planımız her zaman hazır olmalıydı. Kentlerimiz iki üç gün su ve enerji, gıda alamazsa yaşanamaz hale geliyor ve bu sürdürülebilir değildir..

Çok basitçe bir savaş fosil yakıt krizi üretebilir. Bir güneş patlaması ya da doğal afet tekno kriz ya da enerji ve dolayısıyla iletişim krizi üretebilir. Bunun dışında tüm bunlar olmasa bile 90 yaşımı görseydim nüfusumuz 15 milyar dayanmış ve enerji ve gıda ihtiyacımız ve ilaç ve diğer ihtiyaçlarımızda iki katına çıkmış olacaktı. Binalarımızın boyu iki kat uzamış, kentlerimiz iki kat yoğunlaşmış olacaktı ve bu da üç kat dört kat fazla yönetiliyor itilip kakılıyor olacaktık demektir. Oğlum/kızım 90 yaşını görseydi 20+ milyarlık bir insan popülasyonundan sözedecektik. Bu o kadar uzak değil. Bu zaten nereye gittiğimizi açıklamıyor mu? Belki de seçkinlerimiz, yöneticilerimiz, düşünürlerimiz, işbirliği içindeki bilim ekipleri ve kimi arka odadakiler bunları gördü ya da görüyor. Dünyaya karşı iyiniyetli değilim artık değil.

Biz doğal birlikler kurmalıydık.

Komün çağrıları yöneltenlere söylüyorum. Örnek olarak biz kendi komünlerimizi kurmalı ve örgütlemeliydik. Tüm toplumu kımıldatmayı bekleme değil. Yasal sınırlar içinde olmuyorsa izin veren ülkelerde modern topluma entegrasyonu kesmiş başedebilen sürdürebilir komün birlikleri örgütlemeliydik ve örnek olmalıydık. Anarko primitivizm gibi bir yoldan sözediyoruz. Başka çıkışta gözükmüyor.

Kentler, sanayi ve tekno uygarlık bizi ve kalan son insanlığımızı da yutacak ve süpürecek artık sanal, bio-tekno-dijital "sanal" (sanallaştırılmış/parçalanmış) köleler olacağız.

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:09 .