Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 21-01-2019, 19:11
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart Ekonomi ve Sosyal Yaşantı Üzerine Notlar Değerlendirmeler ve Gözlemler

Ekonomi Üzerine Yapısalcı Analizler ve Çözümlemeler

Krizden bir Çıkış Umudu Olarak;
Süper Gelir Teorisi
ya da Süper/Artırılmış Ekonomi (Harcama ve Gelirler) ve Süper Asgari Ücret Teorisi


Burada ekonomi kavramı iktisat, alışveriş (almak vermek) değiş tokuş, bunun bilimi , yordamı ve uygulamaları, düzenlemeleri anlamında içerilmiştir.

Ekonomi kavramını en yakın olarak matematik kavramına yakınlaştırabiliriz.

Türk dil kurumu tarafından ekonomiyle eş anlamlı olarak ifade edilen İktisat , Arapça kökenli "kasıtlı, bilinçli, ılımlı hareket" anlamına gelir.

İktisat teorisinin sınırlı kaynağın optimum dağıtımı organizasyonu işiyle ilgilendiği varsayılır. Biz beslenme, barınma gibi imkan ve kaynakların sınırsız oluşunu, üretimin sınırsız oluşunu (insanın her zaman kendine yetecek kadar üretebilecek oluşu ve hiç kimsenin aç açık kalmayacağı anlamında) önereceğiz. Karınca kolonisi için yiyecek sınırsız ve sonsuzdur. Birileri aç ve birileri tok olmak zorunda değil yani birimiz açken tok uyumak zorunda değiliz. Meselenin ve sorunun, bu işleri kimin nasıl yapacağı ama özellikle kimin yapacağı ve yapması gerektiği ve başkalarının yapacağı ve yapması gerektiği, birilerimizin refahı gibi konularda uzlaşmakta olduğunu önereceğiz. Meselenin uygun organizasyon becerisi olduğunu çok kabaca tanıtlama yoluna giedeceğiz ya da buna dair bir önermeyi ortada bırakacağız.

Sonsuz, sınırsız vb. kavramının metasal sayısal bir sonsuzluk ifade etmesi gerekmiyor. Örneğin içilecek/içilebilecek su sonsuzdur ya da sınırsızdır dersem. Yeryüzündeki tüm suları içip bitiremem, içmem de gerekmez. Ben bir su içerim ve içebilirim. İktisat teorisi bize bunu gösterir.
İhtiyaç denilen burada ana kavram. İhtiyacı karşılıyorsa o sınırsızdır. Bunu uzun uzadıya tartışmayacağız. Herkese yetecek kadar yemek barınak ve giysi ortaklaşa el birliğiyle sağlanabilir ve bunun neredeyse mutlak uyumu tesis edilebilir. Bu mevcut piyasa koşullarında da rahat yaşam lüks ve konfor tüketme alışkanlığında da ille sosyalizm vb. denilen bir içeriğe ve bize göre şimdilik sınırlamaya geçmeden de oldukça temin edilebilir.

İhtiyaç kavramıyla istek kavramı ayrıca analiz edilebilir ancak açlık denen, kıtlık, düzenli beslenmeme vb. sonucu ortaya çıkar. İstek açlığını da buna dair doyumsuzluk ve kısıtlama (alıkoyma yoksunluk) ortaya koyuyor. İhtiyaç denilen kontrollü sürdürüldüğünde ve giderildiğinde istek denen şiddetini kaybeder, biçim değiştirir. İşin aslı ihtiyaç ve istek eşittir. Kavramlara derinlemesine girmeyeceğiz.

İktisat kavramı geçim, geçinme, idare, bulup buluşturma yapıp yakıştırma ve eldeki kaynağı ya da erişileni saçıp savurmadan kullanma vb.anlamı taşıyor.
İşin aslı biz iktisat teorisindeki sınırlı kaynak ve kıt kaynakların kontrolü/denetimi ve bunun paylaşılması sorunu referansının/ilkesinin kökünden dinamitlenmesini ve bu anlayışın yıkılmasını öneriyoruz.

Eskiden avcı toplayıcıydık. Sonra üretip stoklamaya başladık. Çevresi asker ve savaşçı ırklarca kuşatılmış bir kale de yaşamıyoruz. Çiftçilerden ürün çalıp askerlik yapmıyoruz. Beslememiz gereken aç bir ordu yok. Yemek bulmak için ve yemeğimizi başkalarına kaptırmamak için silahlanmak zorunda değiliz. Yasa ve organizasyon denilenin bunları bizim adımıza yapmasını sağlamalıyız.

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 21-01-2019, 19:22
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

Bundan önce, burada vereceğim son sonucu açıklayayım. "Asgari ücret denilenin yaklaşık olarak Avrupa ülkeleri denilenler seviyesine çekilmesi. savına yürüyeceğim..."

Yapısal diyebileceğimiz kimi sorunların çözümsel yeniden yapılandırmasını dışında tutarak, güncel ekonomi denilen ya da sosyal hayat denilen için en acil, en hızlı ve en geçerli çözümün bu olacağı ekonomi ya da diğerlerini bunun kurtaracağı, üretim denileni bunun sağlayacağı savımı kendimce geçerli ve matematiksel tabanlı olduğunu düşündüğüm yine düşünsel nedenlerimle birlikte sıralayacağım ve kabaca açmaya çalışacağım...

Burada ekonominin yapısal sorunları ve sosyal yaşamın yapısal karmaşası ile de birleşik kendimce gözlemlere de değinerek ve dayanarak kısa-basit çözümlemeler de üreteceğim ve göstereceğiz.

Bu arada oldukça uzun ve parçalı bir yazım içeriği olacağını belirterek okuyucudan sabır bekliyoruz ve denilenin denilmesi ya da genel yazım içeriğini ana hatlarıyla asılması aşamasına kadar yazım sürecine ilişkin yorum, öneri ve eleştirilerin bekletilmesi ve ertelenmesi anlamında yazım bütünlüğünün bölünmemesi katkısını da rica ediyoruz..

Konuşmamı ve içeriği açmak ve derinleştirmek ya da bazı kavramlara öntaban almak için aşağıdaki alıntıyı kullanacağız.

Tüsiad Başkanı İle -Bir- Röportaj

"Bazınız düşükse TL bazındaysa yüzdeniz ne kadar olursa olsun.."
˜2 BİN TL ASGARİ ÜCRET TABİİ Kİ YETMEZ'

Olumlu bir gelişme. Asgari ücret meselesi Türkiye'nin büyük bir bölümünü ilgilendiriyor. Yüzde 26 olarak baktığımız zaman çok uygun görünüyor ancak miktar olarak bakıldığı zaman, 2 bin TL tabi ki yetmez. "Bazınız düşükse ve TL bazındaysa yüzdeniz ne kadar olursa olsun.."

(Asgari ücret için) İlk günden beri bastırdığımız konu verginin yaratmış olduğu yüklerin OECD seviyesine inmesi. Esas kalkınma için birlik beraberliğe daha çok ihtiyacımız var.

2018 özellikle iş dünyasını yoran bir yıl oldu. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. 2019'a aktardığımız negatif değerler var. Örneğin enflasyon. 2018'de aşırı kur dalgaları ve negatif resimler bankaların da bilançosunu düşürmesine neden oldu. Reel sektör bir nakit sıkıntısı yaşıyor. 2019'da ittihatlı bir iyimserlik içinde olmalıyız.

350 BİN İŞLETMEYE KAYNAK (aktarılması hakkındaki yorum)

Böyle bir aksiyonu aldığınız zaman bunlar kısa vadede inanılmaz olumlu. Kamuoyunda sanki nefes alıyor gibi görünüyor. Daha önceki seçim dönemlerinde de bunu söylemiştik. Ancak orta ve uzun vade de bunlar ekonomiye er geç olumsuz maalesef yansıyacak.
Geçtiğimiz seçim dönemlerindeki seçim ekonomisi başlığı altındaki bazı uygulamalar belki bugün yaşadığımız sorunların ön-habercisi ve nedenleri oldular.

˜AB İLE OLUMLU ÇİZGİNİN YÜKSEK OLMASI LAZIM'

Ekonomide ön görünürlülüğün sağlanması için iki çok önemli iki şey var. Güçlü kurullar ve kural temelli politikalar. Yapısal reformlar ile beraber ekonominiz daha rekabetçi olur. AB ile olumlu çizginin çok yüksek seviyeye çekilmesi gerek.

Konuşmamız gereken istikrar. Ekonomik olarak başarıyı biraz daha bağımsız yargıda demokrasi de aramamız gerek. Kutuplaştırmayı keskinleştirecek yapı saygı ve barış çizgisine girmeli. Bu hoşumuza gitmeyen tablolardan bir tanesi. (Not: Burada beyin göçü konuşuluyor-soruluyor.) Biz bunun şiddetle önlenmesinden yanayız. İyi eğitilmiş insan gücüne ihtiyacımız var. Yeni jenerasyonun yeşereceği zemini bizim genişletmemiz gerek. ˜Fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller ister' bizde var.
.
Tüsiad Başkanı İle İsmail Küçükkaya Röportajı
Video da 20:35 ve sonrası Asgari Ücrete ilişkindir.


Tüsiad Ekonomi Forumu


-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 21-01-2019, 19:29
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

Geçtiğimiz haftalar da nur topu iki tane alışveriş fişim oldu. Yazımı bunlara ithaf edebiliriz..

'O gece' gözüme uyku girmedi ve sabaha kadar hesap yaptık..

Bu arada eğer gelecekte öksüz ve yetim kalması da olası zor sahiplendiğim ya da belki de istemeye istemeye sahibi olduğum nurtopu gibi alışveriş fişlerimi sahiplenmek , evlat edinmek, bakmak geçindirmek isteyen olursa ?

Biz gelecekte üçüncüyü yapmayı düşünüyoruz/değerlendiriyoruz ama bir daha alışveriş yapıp yapmamak konusunda da kararsızız/çekimseriz.

---


Bu arada yazacaklarımın benim tarafımda hiçbir hakkı saklı değil. İzinsiz mizinsiz kopyalanabilir, çoğaltılabilir, araklanabilir üzerinden her türlü uyum yasası çalışılabilir ve değişiklik yapılıp bunu kendi yazmış gibi nakledilebilir, cümleleri birebir kopyalanabilir. buna seviniriz. haberleştirilebilir ve uygun görülen yerlere asılabilir.. Tweetleşilebilir...

Arkadaşlar bu konularda etkin/yetkin bilirkişi ve görürkişi vb. olmasam da kendimce sözüm var. Bunun altını doldurabiliriz. Belki de ekonomi okuryazarlığım diğer referanslarımdan -biraz- iyi olabilir. Kimbilir?

Tabi ki, daha iyi toparlayıcı bunu şu an okuyorsa ateşini/ateşimi alsın ve eline geçtiyse tutup düzeltsin ya da daha iyisini kaleme alsın bir zahmet, ona hediyemdir.

Teknik terminolojilerde takılabiliriz ancak sosyal gözleme indiğimiz de diyeceklerimiz olacağı kesin...

-sürecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 21-01-2019, 19:34
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

-Sosyal vicdana ve kamu etiğine-'

İşçi Örgütleri ve Örgütlenmelerine;

---

Tarihsel -Karşı- Savunmam

Giriş;

İlk günden beri bastırdığımız konu verginin yaratmış olduğu yüklerin OECD seviyesine inmesi.
-Erol Bilecik- TÜSİAD Başkanı

İlk günden beri bastırdığımız konu Asgari Ücretin OECD seviyesine çıkması
-Anonim Yazar- Birey, Kendinin Sosyal/Sanal Temsilcisi ve Başkanı/Başbakanı ve BaşTemsilcisi

Erol Bilecik'e ait röportajın tamamını izlemedim ama Sayın Erol Bilecik: "2.000 lira asgari ücret tabi ki yetmez ve baz alınan rakam düşükse ve TL bazındaysa yüzde 26 büyük zam rakamı olarak görülebilir ancak ..." derken ve bunun beraberinde beyin göçü, toplumsal ayrışma-kutuplaşma ve toplumun iyice akılsızlaşması ve hissizleşmesi gibi sorunlar da konuşulurken ve bunlara da uzun zamandır tanık olurken farketmiş olacak ki; Evet parasız toplum (kıt paralı ve düşük gelirli toplum) düşük beslenen, eğitimsiz ve düşük eğitimli toplumu da beraberinde getiriyor. Bir süre sonra da sanırım uygun işgücü bulamayacaklar ya da tüketecek tüketici ve birlikte yaşayacak düzgün insan da bulamayacaklar ya da istila ve yer değişimi denilen kavramlar da ortaya çıkacaktı. Belki bunları da farkediyorlar artık.

Bir Patron ya da Patronları ve üreticileri temsil eden bir kurumun başkanı Cumhurbaşkanına ve Devlet Başkanına asgari ücretin nerdeyse beklenilenin üzerinde ve yüksek açıklanması nedeniyle teşekkür etmiş ve bundan da memnun ve mutlu olduğunu göstermiş sanırım. Hani bize hep deniyordu ya: Patronlar bu işe çok kızar, işçi atar/çıkarırlar o paraya işçi çalıştıramazlar -bıdı bıdı. Ne oldu da bunlar oldu ve oluyor?

Herhangi bir toplumsal çatışmadan mı korkuyordu, milletin cebini ve refahınımı düşünüyor ve umursuyor bunları bilemem, insancıllığını bilemem. Yukarıda benim yazığım cümleyi de o söylemeli değil ancak onun cümlesi karşı tarafta yani işçi tarafında bu anlama geliyor, yani gelmeli ve bunun bilincinde tabi ki olunmalı... Yani işveren OECD ülkelerini baz alan yaklaşımlarla bastırırken işçiler ve sendikalar da hükümete ve işverene tabi ki bu yönde bastırmalı ...

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 21-01-2019, 19:36
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

Ücretteki Vergi Yükü OECD Ülkeleri Seviyesine Çekilmeli Sözü/Söylevi Üzerine Düşünceler, Düşünmeler Ve Önermeler 1

Ücretteki ya da Asgari ücretteki vergi yükü OECD ülkeleri seviyelerine çekilmeli dedi Tüsiad başbaşı
Bir sabah röportajında TV de söyledi bunları
Ücretin tabanı OECD ülkeleri seviyesine çekilmeli dedi 'Birey'
Kimse duymadı
Bir internet köşeciğinde sözetti bunları

Emperyalizmin yarı sömürgesiyiz demiş Nazım
O halde bu naif ve enteresan gerçek 21. asırda da realite olmaya devam ediyor hala!


Bu konuda ne diyeceğimi nerden başlayıp nasıl derleyeceğimi inanın bilmiyorum. Eskizlerim var oysa karmakarışıklıklar. Hem okuyucuyu sıkmadan teknik bilgi vermeli hem de bunu bir modern/naif masal formuna sokmalı ve öyle anlatmalıyım.

Ücret Konusu;

Diyelim A işyerindeki X bir çalışan, 4.000 lira maaş alıyor ve bu ücret için "İşveren", belirlenmiş yasal oranlarda da ek bir vergi ve Sigorta (SGK yani Sosyal Güvenlik) primi ödüyor. Bunun SGK kısmının için de yaşlılık, hastalık payları gibi kalemler var, yani bildiğimiz emekli olunca devletten maaş alınabilmesi için bir birikim payı var ve ayrıca hastanelerden yararlanabilmesi için bir katkı tutarı var ve bunlara ilişkin belirlenmiş yüzdelik dilimler var. (Örneğin bunu sigortacılık mantığıyla, hayat ve hastalık sigortası mantığıyla düşünebiliriz. Aynı ve benzer şeydir.). Ayrıca da bir gelir/kazanç vergisi var. Peşin vergi var. Ve kişi tüketirken ve satın alırken de tekrar vergi ödeyecek... Ücret dediğimiz şey sadece çalışanın eline geçen tutar yani net ücret değildir. Vergi ve SGK kalemlerinin içinde olduğu ücrete biz brüt ücret deriz. Olayın işvereni ilgilendiren boyutu bu boyutudur çünkü işçiliğin ya da ücretin işverene gerçek maliyetini bu brüt tutar oluşturur. Yani İşveren için ücret hem işçiye ödenen ve ayrıca hem işçi ve hem kendi adına devlete ödenen tutardır. Bunun içinde ayrı ayrı işçi ve işveren payları (ve işçinin eline geçen net kazancına ek kazancı da) olacağı (ve bunun işçi adına devlete yatırıldığı) varsayılır ancak tamamı sonuçta işverenin elinden geçer ve çıkar. Biliyorsunuz bizim işverenler eski tüccarlar...

Türkiye de ücret gelirlerindeki vergi yükü yüzde 15 ten başlayıp gelir artışına göre yüzde 35 e kadar çıkıyor. Toplam SGK yükü yüzde 36,5 ve üzerindedir. Bu ikisi birleşince yüzde 50 ve 70 bandında bir toplam vergi SGK yükü gözüküyor. Yani brüt ücret denen net ücretin bu kadar üstündedir. OECD ülkeleri için bu rakamlar internetten araştırılabilir. Söylemde kıyaslanılan rakam bu rakamdır. Bunlara da birazdan değineceğim..

Sonuç olarak Asgari Ücreti için Vergi/SGK yükü yüzde 50 dolayındadır ve OECD ülkelerine ilişkin bu tabloları incelediğimizde tepe ülkelerde bu oranları da görüyoruz. Bunları da biraz açacağız.
Öte yandan ülkemizde işsizleşmenin azaltılması ya da istihdama katkı görünümünde ve adında İşverene uygulanan bir çok vergi indirimi, yatırım teşviki, Sigorta Primi indirimi vb. uygulama var .Asgari ücret düzeyinde bu teşvikler daha yoğun. Özellikle yeni yatırım teşviklerinde, ek istihdamlar da bunlar daha da çok. Bunların bir çoğu seçim yatırımı ya da geçici düzenlemeler olabilir. Bunların (başka şeylerle de birleşerek) ekonomiyi nasıl batırdığını ya da talan ettiğini Tüsiad yukarıda sunulan videolarda üstü örtük anlatıyor. Az söylemişler bunu biliyoruz. Bunlar hiçbir durumda çözüm değildir. Göz boyama, ekonominin içini oyma, ekonomi bilmeme, devlet yönetimi bilmemedir. Bunlarda azıcık değineceğiz.

Ama asıl açılması gereken konu tabi ki ülkemizde, "ücreti devlete düşük bildirmek ve ücretin muhasebe kaydının asgari sınırdan yapılması" geleneği denilendir. Bunu da anlatacağız.

Tüm bu yukarıda sayılan teşvik-indirim vb. uygulamalardan sonra bazı durumlarda aslında asgari ücret denilen de neredeyse vergi ve sigorta kaldığını bile söyleyemeyeceğimiz olgular var. Ben buradan kendimi savunacağım ama şu var. Tabi ki; Tüsiad'ın temsil ettiği kurumsal denilen işletmelerde büyük oranda işler böyle yürümüyor ve (yukarıda bahsettiğim gelenek onlar için tam geçerli değil) yasal hadlere azami uyum gösteriliyor. Bunun çarpıklığına ve ekonomik/toplumsal ikiliğine de, fiyat ikiliğine de, düşük fiyat ve gizli enflasyon/deflasyon ikilemine de diğer sorunlara da biz sizler adına da değineceğiz. Bunun çözümlerini ve sorunlarını açıyor olacağız.

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 21-01-2019, 19:37
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

Ücretteki Vergi Yükü OECD Ülkeleri Seviyesine Çekilmeli Sözü/Söylevi Üzerine Düşünceler, Düşünmeler Ve Önermeler 2

Vergi Muamması,
Vergi Kaçırma ya da Ziyanı Denilenin De-Facto Durumu ve Yapısal Reform Denilenler Üzerine 1


Yukarıdaki örnek işçimiz için 4.000 liraya dair ödenmesi gereken vergiyi ve sigorta pirimini hesapladığımızda oldukça yüksek bir rakam bulduğumuz varsayılır. Yani işveren tarafında olay şudur. Ben bu adama 4.000 lira ödüyorum ya da 4.000 liraya anlaştım oysa devlet benden 2-3.000 lira daha üste istiyor ve bu adam bana 6-7.00 liraya geliyor. Evet öyledir. Gelişmiş ülkelerde de öyledir. Yukarıda açıklandığı gibi aslında bunlar ücretin bir parçasıdır, içindedir ve ücret denilen aslında bunlarla bir bütündür.
Kurumsallaşmamış bir yapı da bunu bir işverene ve yöneticiye anlatamazsınız. Bu parayı her zaman içselleme peşindedir. Eski tüccar zihniyeti gibi bir şeydir bu, yerleşiktir. Bu durumda ne yapılır. Kağıt üzerinde ve muhasebe kayıtlarında bu ücret işçiye ödenebilecek yasal hadlerin en düşüğü olan asgari ücretten gösterilir ve böylece aradaki vergi ve sigorta farkının işletmenin kasasında kalması sağlanır. (Tabi Tüsiad'lı denilen işletmeler hariç..) Bu gizli bir vergi ziyanı ya da vergi kaçırma olarakta yorumlanabilir. Bu aslında iyi bakılırsa gizli düşük ücret maliyeti ve buna bağımlı gizli enflasyon farkını ve bunlar bağlı fiyat farkını da bünyesinde taşır. Bu yapılan vergi istismarı çocukken toplu dersi kırmak gibi bir toplu muhasebe kıvraklığıdır. Bizim neredeyse genlerimize işlemiş. Piyasa bunu içselledi ya da bu var ve realite. Bunun bir ikilik ve yapısal sorun doğurduğu ve işin içinden bir delinin kuyuya taş atması misali yıllardır çıkılamadığı ve bu çarpıklığın piyasadan arındırılamadığı ya da herhangi hükümetin buna el atmaya oy kaygısı piyasa refleksi vb. nedenlerle korkup çekineceği de çünkü laf anlatacağının Türk insanı denen olacağı da kesindir. Burada Türk insanı ifadesi 'ırksal köken değilde' Aziz Nesin'in kullandığı anlamda önerilmiştir. Yapısal reform denilenler tüm bunlara el atmayı ve Türk İnsanı denilenin uyumunu ya da bilgi bilinçlendirilmesi deneni de kapsıyor bir kere.

Tüm bunlar açıkça konuşulamıyor bile. Neden? Başka sorunlarla da birleşip yapısal reform gibi tuhaf etiketlere satılıyorlar.
Bir de şu var. İşveren patrondur, babadır, ekmek verir , diğer türlü bunu tam öde dersek adamı batırırız, işçi çıkartırırız. Evet batırırız Eski fiyattan ürün sat dersek onu batırırız... İşverenin yapılandıracağı yeni fiyattan tüketiciye ürün al dersekte tüketiciyi batırırız. Yani ne yapmalı? Yani hem ücretleri ve gelirleri yükseltmeli hem de bu reformu düzenleyip uygulayıp ilgiliye de bilgi vererek bak vergi kaçırma ha tüm maliyetini lütfen hesapla ve tamamen fiyatın içine koy ve fiyatını yeniden güncelle aman vergi kaçırma demeliyiz. Türk işi mantıklama da bu bilgilendirme ve bildirim hatta yaptırım olarak hükümet devlet eliyle ve tarafından yapılmalı. Bunun esrarını anlamalıyız.

Biz de böyle bir refleks var. Para veren el kutsaldır. İşveren -himayesinde- işçi bakmaktadır ve ekmek vermektedir. Milleti ekmek ve iş sahibi yapmaktadır. Bunlar ne kadar çarpık algılar ve bu kadar basit-bozuk yapısallarsa bile dokunulamıyor ve tersi anlatılamıyor ve yıllardır bunu geveleyip duruyorlar...
Bunları ne kadar anlatsak az. Ayrı bir tartışma konusu. Ben yukarıdaki sorunun nasıl çözüleceğine daha doğrusu çözümlenebileceğine ise az sonra yeniden döneceğim.

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 21-01-2019, 19:37
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

Vergi Bilmecesi,
Vergi Kaçırma ya da Ziyanı Denilenin De-Facto Durumu ve Yapısal Reform Denilenler Üzerine 2


Yukarıda demiştik ki ücretlerdeki sigorta pirimi paylarını sigortacılık mantığıyla, hatta hayat ve hastalık sigortası, kasko vb. mantığıyla düşünebiliriz.
Kaldı ki devlette zarar etmemek ve gelecek nesillerini zarar ettirmemek için için konu da bir sigortacı ve baba titizliğiyle çalışmalıdır. Diğer türlü kırk sene sonra emekli olacak çalışanın bugünkü teminatını biz yiyor oluruz..Bu da oluyor zaten .

Ama bunu, yani sigortacı titizliği dediğimizi ve bunun matematiğini bizim ülkemizde işletmeye kalkacağınız an da şu oluyor. Bu halka bilgi verilemez, yumuşak karınlıdır, kolaycıdır-kolaya kaçar, fazla düzen istikrar sevmez, gider A ya oy atar, B oy çalar, seçim malzemesi olur- oy ve seçim kaybederiz, bunu toparlayamaıyız gibi mistik öyküler buna eşlik eder. Bu doğrudur da. Bir ölçüde de bunlar doğrudur. Doğru ve yanlıştır. Zor ve kolaydır. Yapısalcı bir ekip ve ne dediğini yaptığını bilen, ayakları yere basan ve matematiği kullanan bir ekip bunu yapabilirdi.

Yani kamu/halk tarafında bir devletin nasıl işletildiğinden habersiz oy atma sorumluluğuyla her şey çözüldü ve onlar yapsın ve devlet parayı nerden bulursa bulsun ve devlet nasıl işletilirse işletilsin benim sorunumu çözsün bunun için ona oy atıyorum durumu var. .

Bunlar hep dürüst özeleştiri , tarihsel birleşme, kaynaşma, soumluluk alma denilenlerle çözülecek dokuya işlemiş yapısal sorunlar. Bu soru-n-ların çözümü tarihsel tabakaların kaynaşmasını da içerir-bir çok şey içerir.

Biri bana yapısal reformun nasıl yapılacağını anlatsın.
Tüm bu yükleri sırtlanan biri ve bir ekip tabi ki çözebilir. Yeterli halk desteğini almış uygun siyasi kadro ya da tersinde yöneten uyumunu almış bir teknokrat grubu ya da ne yapıyor olduğunu bilen ve bildiğinden emin uygun teknik kadro ile bu çözülür. Matematik bildiğinden anladığından emin olmalısınız.

Yani ya dış akılları ve girdileri kullanıp sonunda/sonuçta Yunanistan gibi ülkeyi Sosyalistlerin kucağına atıp tüm bunların bıçak kesiği nasıl bir anda halledilebileceğini -dışarıdan izleyerek- göreceksiniz ya da aktör olup yavaş yavaş ve adım adım diğer yolları izleyeceksiniz ve anlatılacağı gibi siz yapacaksınız. Başka çözümcülerin ağzına bakın. Dönüp dolaşıp gelinecek mutlak çıkmaz ve yol kavşağı ya da kürkçü dükkanı ise ülkede şimdilik 1.000-1.500 Eurolar ve dolarlar bandında bir asgari ücret geçerliliği yaratmakta yatıyor olacaktır. Bunu da daha sonra yeniden uzunca açacağım ben..

Şimdi biliyoruz ki çalışanın sigortasını ve vergisini asgari ücretten bildirme ve ödeme (yani vergi kaçırma) yani ücreti düşük göstererek az sigorta ve vergi ödeme denen durum var. Buna iki yönden bu ülkede göz yumulur. Birincisi gerçekten yasal sınırlar çok yüksektir ve çoğu işvereni gerçekten zorlar. İkincisi zaten piyasa da buna daha önceden her türden gözyumularak zaten uyum sağlanmıştır ve dolaylı olarak zoraki de artık gözyumulur. Tabiri caizse " 'yasa' denilen" düşük yapmıştır ve bu sorun/durum görmezden gelinmektedir. Yürürlükteki yasa, buna tabi olan ve kurumsal denilen bir takım işletmeler için geçerlidir.

Yukarıdaki durumun yolaçtığı görmezden gelinen bir çok sorun var.. Bir kere düşük ödenen vergi ve SGK payları , düşük mal ve hizmet fiyatı olarak piyasaya zaten yansımıştır. Yani bu paranın artık işverenin kasasında kaldığı da artık meçhuldür. Rekabetçi piyasa zaten bunu iç etmiştir. Bunun yasal olarakta üzerine artık gidilemez .Aksi taktirde bu hem artan işçilik maliyeti hem de piyasa da mal ve hizmet fiyatı yükselmesine ve dolayısıyla işverenin işçi çıkarmasına neden olur. Bu çıkara çıkara bitmedi. Bu işveren hep işçi atıyor. Hiç mal ve hizmet fiyatını yükselt-e-miyor ve güncelleyemiyor. Örneğin hükümet gibi gerektiğinde fiyat güncellemesi ayarı çekemiyorlar. Yani işveren yeni maliyet oluştuğunda neden fiyatını oluşturamıyor da hemen hep kaçırıyor, katakulli arıyor ve ya da işçi atıyor? Bu tarihsel bir refleks mi? nedir?
Neden önceden 3 e sattığını artık 4 e ve 5 e satıpta işçisinin sigorta ve vergisini tam ödemiyor. Neden mal ve hizmet fiyatını yükseltmiyor? Biri buna geçit vermiyor mu? Bu kamunun da kaybı değil mi?
Artan fiyatlar artan enflasyon demek. Piyasadaki bu ikili durum ve sakatlık kabul edilmiş ve içsellenmiştir. Buna da bunu nedenlerine de tekrar döneceğiz ve bunu yeniden analiz edeceğiz.

Yukarıda sayılanlar bilgisizlik temelli ve tabanlı (ya da Türk halkının tabiyatı denilen tabanlı) basit sorunlardır. Aslında çözümü de bir o kadar basittir. Bu halkın refleksini ve vicdanını çözmek, dilini çözmek okumak ya da ne yapıyor olduğunu bilmek ve tepeden dayatarak bu böyle olacak diye direterek ve demir yumrukla buyurarak gibi yollarla bunu çözmek gibi bir çok ekstra ve alternatifte yorumu ve çözümü var bu konunun...

Piyasa yeniden yapılandırılırsa;
Vergi ve SSK yı tam ödemekten sanılanın aksine ve sanıldığı gibi işverenin bir zararı ziyanı yoktur. İşveren belli kar aralığında ve kar marjıyla çalışır ve hep aynı kazanır ve kazanabilir. İşverenin tek yapması gereken, yani yüksek vergiye vermesi gereken asıl tepki yeni fiyat belirlemek, fiyatını artırmak ve bu arada kar marjını korumak olmalıdır. Eğer piyasa da geçerli bir ikili yasa uygulaması olmasaydı ve gelirler de eşzamanlı yüksetilseydi ve bu konu halka açılsaydı pek tabi ki bu başarılabilirdi.

Görüleceği üzere, kamusal bilgisizlikle birlikte tüm bunların ilgilerine anlatılamaması ve yapılandırılamaması ve bu arada bunları düzenleyen yasalarında hızlıca kağıt üstünde yapılması ve kağıt üstünde yapılan bir yasanın hızlıca toplumca delinmesi ve bunun önüne geçememe var.

Türkiye ülkesinde zaten yasaların zaten gönülsüz ve topluma uygun yapılmaması, çalma çırpma derme çatma yasa bilinci, topluma bilgi vermeden ve gereken uyum sağlanmadan yasa üretme, siyasi bilinçsizlik, aklın dışarda ve başka yerde aranması ve sanılması, bizler de akıl yok yok sanılması, bizim teknokratların bilmiyor olması, bilenin dinlenmemesi ve aklının fikrinin karmaşık bulunması, yasa yapıcıya (uygun teknokrata) güvenmeme, uygun teknik kadroya yasa yazdırmama gibi uzayan ve daha da sayılmayan pek çok sorun düğümü var.

Yasa ve kural demenin ne demek olduğunu bilmiyoruz. Bir evdeki düzensizlik kadar basit indirgenmiş sorun ve çözümlerden sözediyorum. Çocuğuna söz dinletemeyen, geçiremeyen ve evde uygun düzeni sağlayamayan bir aileden ve burada basit ortaklaşa kurallar oluşturmaktan ve bunu uygulamaktan sözediyorum. Bu kadar basit şeyler. Teknik laflarla kafa dolandırmaya gerek yok.

(Bir kere ülkeyi yöneten sahiplenilmiyor. (diyorsan/diyorsak eğer) Bu ayrı bir teknik analizin konusu ve uzun bir detay olarak durmakta.. Teknokrasi ve bürokrasi denilen işletilmeli ve yöneten denilen ve yönetme denilen sanıldığı şey de olmamalı ikilemine gebe bir sorun.. Ama yukarıda/o denilen var ve yok .. ve ayrıca önce yasama denilenin tanımlanması ve bilinci gerekiyor. Yürütmeden önce yasama var. Meclis önce yasamadır. )

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 21-01-2019, 19:38
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart Tüketim Üretim ve Üretim Tüketim Diyalektiği

Bizde devletten/kamudan çalmanın (hırs-ıslılık değil!) mübah ve geçerli olduğunu, Muhasebecilerin işverene bağlı ve bağımlı taşeronlar olacağını, kamusal doku olmadığını ve Muhasebecilik mesleğinin saymanlıktan ve hesaptarlıktan öte işverene kar ettirme amaçlı sitemde delik ve açık kollama ve üretme yanında kolay yoldan sorun çözme makamı vb. olduğunu artık biliyor olmalıyız.

Tüm bunlar bize bir şey anlatıyor mu? ya da kulağa hoş geliyor mu?
Tüm bunlar sanırım geçmiş bir İmparatorluğun izleri ve kalıntıları gibi mi?

Vergi Bilmecesi ve Diğer Bilmeceler 3

Tüketim Üretim ya da Üretim Tüketim Diyalektiği ve Bereberliği
Nasreddin Hocanın Kazan-ç/Kazanç Hikayesi ve Vergi Maummasının Asıl Aslı

Yukarıdan anladık ki ; Aslında tüm işverenler sigortasını ve vergisini tam da ödese piyasa da bir sorun yok gibi.
Peki neden bu sorun yine de bu yolla giderilemez ya da giderilemiyor?
Adam varyemez devlete para vermek istemiyor. Devleti sömürme bilinci. (Sistem -burda tıkanıyor.) Biri buna yasanın ne demek olduğunu, verginin ne demek olduğunu, yasanın bizi bir arada tutan şey olduğunu ve bunun böyle olması gerektiğini ve böyle olursa da onun zarar görmeyeceğini, buna mutlaka ve gerekirse zor yolla uyması gerekeceğini, aynı parayı yine de kazanacağını ama bunun yine de çok önemli olduğunu lisanı münasiple anlatmalı. Ya da diğer teknikle, eğer öbürüyle anlamıyorsa ikinci -üçüncü- yol...

Aslında devletin nasıl vergi topladığı hangi kalemden ne aldığı önemli değildir. Dürüst vergi toplayıp toplamadığı önemli ama vergi konusunda bir çok alternatif kuram oluşturabilir ve öne sürülebilir. Yapısal reform denilen anlamda binbir biçimde yeni yeni vergi yasası yazılabilir. . Ücretten vergi tamamen kaldırılabilir de. Sonuçta bu kuramsal bir yaklaşımdır .
Anlaşılıyor ki öyle de yapılmalı. Yani işveren bu paranın işçiden çıktığını sanmalı... O brüt denilen tutarın tamamı işçiye ödenmeli ve tüm SSK ve Vergi farkı işçi hesabına yatırılmalı ve sonra işçi gidip güvenle tekrar bunu devlete geri ödemeli ve yatırmalı .
Bu da mı olmadı ve tutmadı... Ve işçi de mi bu parayı ödemez ve kendi hesabında tutmak ister. İşçinin maaşını kendi bildirmesini de işveren kısıtlayabilir. Asgar ücretten götürüp öde lan diyebilir.

Yani işçiye parayı bol vermeli ve işçi gidip vergisini ve sigortasını kendi adına devlete yatırmalı ama yatırmaz dedik.
Tamam yatırmasın peki...

Peki bu devlet nasıl vergi alacak ve vergi barışı kuracak/kurulacak?

-Siz bir yol bulun değerli okuyucum artık- Türk milleti ve halkına yakışan. Bu Türk ifadesi de etnik köken değil hicivdir. Bu laf denildiği gibi (etnik köken olarak değil de) Sizin Köyde Eşek Yok Mu? nun yazarının dediği gibi ele alınmalıdır.

Biz vergiyi bir haraç olarak görüyoruz neden?
Tarihsel gelenek
Eşit vergi alınacağına inanmıyoruz.
Vergiyi azınlıklar ödemeli, sonrakiler/dışardakiler/ötekiler ödemeli, kıdemi düşükler ödemeli. Birileri haraca bağlanmalı

Uyanıklar var.
Saf kalmak itemiyoruz
Bu iş herkese eşit yapılamaz mı?
Yine de soytarılar olacaktır biz milleti biliyoruz, diğeri çıkar sağlarken ben avanak gibi ödemem, ödeyemem bu ülke de düzen yok, olmadı...
Bakın biz de bu refleks-ler var
O ödemezse ben de ödemem

Tamam devlet işverenden vergi/öşür alamadı. İşçiden de alamadı o halde ne yapmalı? Bu paralar harcanacak en iyisi biz alış satıştan pay alalım ve vergi toplayalım. Geldik KDV' ye..., (Ortadirek düşünsün KDV. Onun uyanık Pederi Hıyar mı ki ödesin KDV... Kemal Sunal'ın bir filmine gönderme...)

Yani vergi toplama için son seçeneğimiz de para harcanırken vergi almak ve toplamak. Aslında bu vergi toplama yollarının üçü arasında hiçbir teknik fark yok. Bu vergiyi ödeyen de yok. Bu (vergi toplama denilen aslında iyi bakarsak) su yoluna değirmen kurmak misalidir. O su ne eksilir azalır ne de artar. Para meta değildir. Unutun artık şunu...
Para -kendi- meta ve varlık değildir. Nokta. Altın gibi yerden çıkmaz...

Yine de işçiye parayı bol bol vermeli ve işçi bol bol rahatça harcamalı ve vergi SSK onun içinde olmalı ve bu para piyasada aktifçe dönmeli. Ve para dolaşımdayken Hükümet ağını dükkanlara kurmalı, çöreklenmeli. Oralardan balık avlasın bakalım... Yani devlet bu sefer de harcamalardan bol bol vergicik toplamalı ve kazanmalı.
Iı -Cık .. o da vermez..
Kim bu metanın sahibi, yöneticisi?

Aslına bakarsak para ya da bunlar kolaylıkla kontrol edilebilir şeylerdir dikkat edersek. Almanya gibi bir kamu ve polis devleti ve işbirlikçi muhbir devleti. Eşit hakka sahip vatandaş. Kamuyu ve yasayı koruyarak kendi hakkını özümseme ve koruma bilinci... Yasa koruyan toplum bilinci.
Acaba bu çözüm bu ve bunlar mı? Bizim millet uyar mı buna
Biz de olur mu? Bin yıl geçer .Öğren öğrenebilirsen. Daha çok yol var..

Peki; İşveren işçi-si ve kendi-si adına gidip bu parayı devlete yatırmak istemedi ve onu kasasında tutmak istedi ya da eksik ödedi. Ve İşveren, Devlete yalvarıp duruyor bana yardım et diye. Oysa tek yapması gereken fiyat güncellemekti.
İşçiye bu hakkı (kendi vergini kendin öde desek ve)sunsak belki de o da ödemeyecek ya da piyasa refleksleri bunu içe edecek. Her halükarda devlet bunu bir yolla toplayabilir ve toplamalı. Kamusal bir devletten sözediyorum...

Burda ne yaparsanız yapın ve yaparsak yapalım her sonuçta o yük işverene binecek!! sanıyoruz... Aslında tam olarak öyle değil çünkü aslında o yük işverenin yeni mal ve hizmet fiyatına binecek ve binmeli. Bunu anlamıyoruz..
Vergi yükü yüzde 200 de olabilir. İşverenin karlılığı aynı olabilir. Bir diğer örnekte ise değirmen misali bu bir çarktır. Devletin buradan ne kadar nemalandığı inanın iç piyasa da ve kapalı piyasa da sıfır önem ve hiç önemli değil. Bu sadece uluslarası piyasalarla, fiyatlarla ve uluslarası mal emek fiyatlarıyla gözleşirken sadece önem kazanır.

Son sonuçta yapısal sorun denilenlerin de nedeni yukarıda sayılanlarla bereber başta para kıtlığı sanısı, parayı mal meta sanma ve buna bağlı parayı ve gücü elde tutma vermeme/bırakmanın zaten güçsüz işçinin gelirini iyice daraltması ve bunlara bağlı;
düşük ücret ve kıt ücret, kıt gelir ve gelir azlığının tüketimsizliği/üretimsizliği tıkanması ile beraber-para kıtlığı sanısı vb. krizi denilebilecek olan neden tüm bunların ana nedenidir.
Amiyane cimrilik vb. nin ürettiği tıkanma ve bunun refleksini piyasa deneyimliyor ve piyasayı bu sürüklüyor..


Gelir azsa tüketim de olmaz. Tüketim olmazsa çark dönmez ve yani üretim de olmaz. Çark dönmelidir. Para bu sefer dışarıdan girer ve aranır. Yani gelirin kıt ve düşük tutulmasına bağlı para azlığı deneyimlenirken paranın kendi ve varlığı da aranır...

Tüketim Üretim ya da Üretim Tüketim Diyalektiği ve Bereberliği diyebileceğimiz bir şey var aşağıda açıklayacağız.

Tüketim üretimi artırır ve sağlar.Ters çevirin. Gelirin artırılması bu ikisini de artırır yani üretimin kökü tüketim ve gelirdedir. Yani artan gelir (ki artan çoğalan para demektir eşit) üretim sağlar-tetikler. Gelir artışı-gelir artışı-gelir artışı nokta... Gelir azlığı/düşüklüğü üretimsizliktir. nokta...
Arabayı marabayı bundan üretmiyorlar ve üretmezler. Açıklayacağız.
Tüketici yok gelir yok para yok eşit...

Gelirler ne kadar artarsa üretim o kadar artar. Diyalektik ters çevirme.. Bunun yadsınması dış piyasa denilene ilişkin. ya da harcama çalışma ateletine ilişkin. dengenin aranması gerekir.

Bir kere tüketici sınıfın büyümesi/büyütülemsi ve paralaştırılması gerekiyor. Bunu er-geç keşfedecekler.(dir göreceklerdir.) Yani daha çok elde daha çok para olması. Daha geniş bir çok paralı/tüketici sınıfı ya da toplumsal tabana yayılan...

Ne kadar felsefe ve ekonomik terminoloji devindirilerse devindirsinler.

Vergiyi kim öderse Devletin kendi çarkını döndürecek herhangi düzenli bir yolla vergi toplaması ve bunun çarkını bir biçimde kurması ve o çarkı döndürmesi önemlidir.

Yani vergi verme borcunu işverenden alıp işçiye ödetsin ya da olmadı işçiden alıp o harcadığında bu harcaması aracılığıyla vergi alsın. Yani son harcama noktasına o vergiyi ödetin. Bu devletin görevi ya da yaşamsal çıkarı için gerekli değil mi? Bakın çark sözcüğü.. herkesin karlılığı optimize edilebilir ve doğru kavram budur...

Ne yaparsanız yapın taşlar yerinde durur ve ne işveren kazanır ne işçi. Bu vergiyi kim ödüyor niye anlamıyorsunuz. Vergi ekstra yük değil.

Yapısal reform diyorlar. Yapamazlar ,yapamayacaklar. Bu ülkenin belli yapısal sorunlarına/taşlarına el atmak oy kaybına gebe ya da böyle anlaşılıyor. Çözüm süreci deneni bir hatırlayın-hatırlayalım. Dürüst bir girişim miydi? Ekonomik kalkınma hamlesi ve refleksi ve çıkar hamlesi miydi? Belki de kimi bağlamda kendi bağlamında da dürüsttü... Ya da ekonomik reformuna ve kazanıcına karşı..

Süren bir sorun örüntüsü olarak gelen yapısal sorunlar var-

ve aslında hükümet -doğru bilgilendirilse ya da uygun bürokrat ve teknokrat takımı ile çalışsa bunlar üzerine gidebilecek ya da üstesinden gelinebilecek sorunlar iken (ve hükümet bu güçte idi sanırım ) çözülmüyor ya da bilgisizlik süreğen ya da belki bu düşünüldü tartışıldı anlaşılmadı bilmiyorum/bilemem...

Halk bilgilendirilemez ve sosyal reform yapılamaz bu kanunlar yenilenemez değiştirilemez piyasa akışına ve mevcut duruma müdahale edilemez, tüm bunlar ırgalanamaz ve değiştirilemez sanılıyor. Sanırsın bunlar Tanrı yapısı/tapısı..
Sanki sihirli bi el ve kılıç deyip bunu yapacak.

Seçimden seçime zıplıyoruz... Bir kere kim gelirse gelsin bunla boğuşacak ve bunu devralacaktır.

Açık bir şekilde piyasalara bilgi vereceksiniz, herkese bilgi vereceksiniz. Biz bunların üstüne gideceğiz ve çözeceğiz üstesinden geleceğiz diyeceksiniz. ;Ve bunu göstereceksiniz. Bu ülke çıkıp sorunlarıyla yüzleşecek. Bu ülke de vergi ikiliği var ve bunun üstesinden gelmek istiyoruz ve gelmemizde gerekir herkesin geleceği ve refahı için önemli ve şu yolu izleyeceğiz denecek. (Demokrasinin ya da bir tiranın kılıcı eşit bu yolda)

Bir kere esnafa sen vergini ve sigortanı tam öde ve mevcut rakam üzerinden bildir demek, kârlılığını yeniden yapılandır ve ürün fiyatını güncelle demektir. Bunu da açıkça söyleyeceksiniz. Tüm piyasa da tam eşitlikçi rekabet olacak ve bu kurala herkes uyacak dolayısıyla başkası 3 e üretir 4 e satarken ilgili bu konu da zorlanmaz.
Ama sonuçta bu istendiğinde ve piyasada fiyatlar arttığında tüketicinin bunu alacak/karşılaycak yeni gücü olmalı. Bunu da beraberinde getirdiğiniz de bu reformu yapabilirdiniz.

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 21-01-2019, 19:39
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

.
Ve Türkiye Ülkesinin Ücret Denilenden Reelde Aslında OECD Ülkeleri Kadar Vergi ve Sigorta Primi Toplayıp Toplayamadığı Sorunsalına Bakış 1

(Bu arada zaman zaman kendimi tekrarlıyor olabilirim ancak daha önce aldığım notların yayımlanması ve konunun/sorunun genişletilmesidir. Bu akademik bir çalışma değil.)

Sözde Asgari Ücret ve Teşvikleri-

Tüsiad Başkan Erol Bilecik: “Ücretteki vergi ve SGK yükü OECD ülkeleri seviyelerine çekilmeli dedi. "Oran konuşamayız ancak vergi/SGK yükleri OECD seviyesine gerilerse asgari ücret belirli oranda yükselir" dedi.
Size ne kadar yükseleceğini de gösterebilirdim. Küçük İşletmeler için şu anki konjonktür de hayır ya da bu fiyat etiketleri ve beklentileri ve piyasa koşulları ile ne yazık ki mümkün değil. Bu yasama/yürütme sorunu da öncelikle ne yazık ki.
İşçiliğin birincil gider olduğu küçük işletmeleri ele alalım. Asgari ücreti şu ya da bu yolla yükseltmek denilen işçiyi taciz etmekten ücret ve gider kısıntısandan ve işçi çıkarmaktan başka refleks üretmez. İşçinin eline geçenle, net ücretle boğuşmalı, net ne, bürüt ne hesap bilmeyen özellikle küçük işverenden sözediyoruz.
Bilgilendirme uygulanmalı, önhazırlık yapılmalı, yasal taban uygulanmalı ve neyin ne olduğu tane tane satır satır anlatılmalı. Tabi ki yapısal toplumsal reform denilenlerle bu içiçe yürümeli.. Yasamanın yapacağı yasanın korunması ve uygulanması ve piyasaya uyarlanması bilinci burada esas konu..
Ayrıca yukarıda da anlattığımız gibi işverene, artan asgari ücret/ücret sonucunda yeni üretim maliyeti ne olursa olsun üste kar marjını koyarak sadece ve sadece fiyat etiketini yenilemesi ve gerisini piyasaya bırakması gerektiğini ve duruma yalnızca böyle tepki vermesi gerektiğini sıkı bir anlatmak gerekiyor..
Yasamanın/yasanın ve hukukun ne olduğunun bilinci gerekiyor..

İşçi atma/çıkarma denilen refleks ve diğer benzer reflekslerinse sosyodinamiği ve psikodinamiği İşveren-İşçi ilişkisi vb.konuların yapısal durumu ayrıca incelebilir/belirlenebilir..

Yürütülmeyen Yasama, Emekleyen Yasama, Abidik Gubidik Yasama

Özellikle Küçük İşletmeler ve Kurumsallaşmamış İşletmelerdeki Yüksek Ücretlerin Asgari Ücretten Yani Düşük Bildirilmesi ve Buna Devletin Gözyumulması Sorunsalının Kimi Boyutları

Bu sorun var. Diğer sorunlar da var. Bu nedir? Ne kadar bir tutardır ki denilebilir. Bunlar zaten küçük işletme ve kendi yağıyla kavruluyor hem buralarda kaç kişiye asgari ücret üzerinde ödeme yapılıyor ki denilebilir. Piyasadan biliyoruz ki yüzlerce işçi çalıştıran KOBİ'ler ve binlerce işçi çalıştıran Holdingler var. Geçmiş dönemlerden biliyorum ki 200-300 aralığında işçi çalıştıran ve işçisinin yüzde 25 i kadarı asgari ücret üzeri ücret alan bir işletmeye Vergi ve Sigorta Primlerini gerçek rakamları üzerinden bildirmenin maliyetini hesaplayan bir çalışma yapmıştık. Bunun bir yıllık maliyetinin bir kaç milyon/milyonlar olacağını görmüştük..

(Burada akademik bir çıktı gibi tüm sonuçları sıralama gayretinde değiliz. Biz kendi sonucumuza yürüyoruz o halde diyeceğimizi içeren belirlemeleri araştırıyoruz.)

Gerçek Ücretin Asgari Ücret Üzerinden Bildirimi Denilenin Ürettiği Kimi Yapısal Sorunlar

Bunun işçi tarafını ve işçinin emeklilik payı dahil diğer zedelenmelerini bir an bir kenara bırakalım.
Bunun ikili bir piyasa yapısı oluşturacağından sözedebilirdik. Hani bir marka yağ 40 liradan satılırken diğer bir marka yağ 32,5 liradan satılıyor. Ucuzluk marketleri dediklerimiz var. Tıpkı bunun gibi işçiyi zorlu koşullarda çalıştıran ucuzluk üretimcileri var. Ucuz üretim yapma telaşı ya da piyasanın ucuz ve düşük ücrete ve alt/dip fiyatlandırmaya sıkıştırılmasının zorunlu çıktısı ve dar gelir anlayışı da bunları üretiyor.

İşçi işveren ilişkilendimesi psikodinamiği/sosyodinamiği denilen burada ayrıca genişçe incelenebilir.

Bu anlamda bunun piyasa da ikili ücret yapısı ve düşük mal ve ürün-hizmet fiyatlandırma sorunu üreteceğini söyleyebiliriz. İşin aslı düşük fiyatlandırma da bir sorundur ve belirtileceği gibi gizli fiyat ve enflasyondur. Ücrete uygulanan teşvikler bile gizli fiyat ekleridir.

Bu anlamda piyasanın bir ürün için geçerli reel fiyat belirleyememesi.
Ya da A cinsinden firmalar ve B cinsinden firmalar fiyatları ve iki türlü rekabetçilik vb. oluşturmasından sözedebiliriz. Örneğin tutup bankacılık sektörünü ele alırsak böyle bir sorundan sözedemeyiz ancak yukarıdaki yağ örneklemesini iyi incelersek ve benzer ürünler için genişletirsek bu söylediğimizde pekte hatalı olmadığımız sanırım anlaşılabilir.

Dikkat edilirse buradaki düşük fiyatın da aslında bir çeşit gizli enflasyon ya da yansımamış ürün fiyatı eki olması ve aynı zamanda gerçek maliyetlerle üretim yapan ve bunun üzerinden fiyat belirleyen üreticiye de zarar vermesi ve ikili üretici tabanı oluşturması gibi bir durumdan sözedebiliriz...

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 21-01-2019, 19:40
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

.

Devletin Ücret Denilenden Reelde Aslında OECD Ülkeleri Kadar Vergi ve Sigorta Primi Toplayıp Toplayamadığı Sorunsalına Bakış 2

Yapısal Bir Çözüm Olarak Süper Asgari Ücret Konusuna Bir Bakış]

Asgari Ücrete Uygulanan Teşvikler


Zaten işçiliğe dair sigorta ve vergisini en alt kalemden hesaplayan ve bildiren işveren aslında bir çokta teşvik görüyor.

Türkiye de ücret üzerindeki yüklere ( biraz da seçim ve işsizleşmenin önüne geçeceğini sanmanın yatırımı olarak ve ya da bu nedenlerle işe yerleştirme ve işsizlik rakamlarının düşürülmesi girişimi olarak) bir çok teşvik zaten uygulanıyor.

Bunların genel rakamlarını bilmiyorum ancak benim Türkiye de ücretten genel olarak OECD ülkeleri seviyesinde bile vergi ve sigorta toplanamadığı savımı çürütebilecek kadar düşük olduğunu sanmıyorum.

Bu rakamların kayıtdışı olmayan bölümü vergi ve sigorta prim bildirgelerinden kolayca alınabilir. Ben bu konuda bir araştırma yapmadım ya da buna gerek bile duymadım. Çalıştığım coğrafi bölge de son birkaç yıldır çalıştığım bütün işletmelerde (diğer teşvik kalemleri hariç olmak üzere) sadece toplamı yüzde 36,5 dediğimiz sigorta prim oranında bile yüzde 5+6/11 teşvik uygulandığını ve bunun yıllardır uzatılıp durduğunu biliyoruz.. Ben burada bunlarla ilgili rakamlar ve veriler alıntılamaya ya da ilgili içerik vb. linklemeye hesap tutmaya gerek bile duymuyorum.

Ücretteki gelir vergisinin, gelir artışıyla paralel artan oranı (yani yüzde 15 le başlayıp 35 e çıkması) ya da toplam sigorta prim yükü (36,5) ayrıca incelenebilir ya da bunların bağımsız olarak birbiri cinsinden OECD kıyaslaması sunulabilir ancak dediğimiz gibi realitede bu rakamlar zaten örtüşmüyor ya da kurumdan kuruma durumdan duruma değişiyor. Bu araştırmaların yanında, bu alanlar da düzenlemelerinse zaten yapılması gerekeceğini ise açıkça biliyoruz. Yasalar Tüsiad için de ve bir Tüsiad uysun diye de yapılmıyor ve yasal zemin zaten tam bir muamma....

Diğer taraftan dediğimiz gibi zaten bir çok işveren sigortalılarını asgari ücretten devlete bildiriyor. Burada otomatik bir kayıp ve eksi var ve sözkonusu ve bu hesabın içinden nasıl ve hangi ölçüt ve rakamlar baz alınarak çıkılabileceği de ayrı bir tartışma konusu . Burada piyasayı ya da onun ruhunu zedeleyen ya da yasa/yasama yürütme denileni delip geçen bir kayıtdışı alan ya da ikidurumluluk zaten var.

Hatırlarsak: Bahçeli ‘başkanlık' için referandum ya da yasa dedi: Fiili duruma hukuki yol aranmalı. demiş

Sanırız Bahçeli ya da diğerleri bu gibi durumlarda ise fiili duruma hukuki yol aramıyor...

Bu konuya derince girmeyeceğim ancak Asgari Ücrette ve ya da ücrette de bir çok teşvik var. Yatırım yapılan bölgelere ve yatırım-istihdam durumuna göre ve bir çok başka ölçüte göre değişiyor ancak belli vergi ve sigorta indirimlerini kapsayan teşvikler sanıyoruz ki her dönemde mevcuttu. Hatta geçen yıllarda bir ek istihdam paketiyle birlikte tabiri caizse önceki işçi sayısının üzerine ilave edilen her işçiye 1-2 yıl nerdeyse hiç sigorta ve vergi ödenmemiş gibi oldu. İş başı Eğitim Programı denilen ve işsizlik rakamlarını düşük göstermekten başka hiçbir gerçek sonucu/mahareti olmayan işverenin zaten çalıştıracağı işçinin ücretini devletin sırtına yıkan uygulamalarla bunlar birleştiğinde vergi ve sigorta sistemindeki delikleri/düşükleri daha iyi görebiliriz. Zaten KOBİ vs. denilenler yüksek ücretli çalışanı düşük ücretten bildiriyor. Bunların o KOBi ye de faydası yok. Bunu asıl sonucu piyasa da mal ve hizmet fiyatlarını düşük tutmak ve göstermek sanırız.. Burada ders vermeyeceğim.

Yani sonuç olarak, başlangıç bölümünde önerdiğimiz asgari ücretin yükseltilmesi ve bunun sürdürülebilirliği denilen hem tüm bu sor-u-nların çözümü hem de devletin düzgün ve sağlıklı vergi kazancı ve sigorta geliri artışı ve bunu da toplayabilmesi anlamına da geliyor. Buna geleceğim: Bunu biliyoruz
Tüm bunları anlatma ve açma nedenimiz amaç sonuç cümlem de aslında budur.
Düşük gelir/düşük ücret sorunu ya da asgari ücretin gerçekten de dünya gerçeklerinin çok çok altında ve kıt olması denilen sorun; sayılan diğer tüm yapısal sorunların hem nedeni hem kaynağı ve hem de bu sorunları ve ve onların aşılması sorunu denilen tüm süreçleri de besliyor . Catch 22 gibi . Tamamen bir yumak ve düğüm... Ve asgari ücretin yükseltilmesi ipinin ucunu açmadan tutmadan bu düğüm ve yumak çözümlenemez. Bunun çok net olarak anlaşılmasını öneriyorum. Ekonomist misiniz? Akademik kariyeriniz mi var. Buyrun bana anlatın.. Matematiksel bir saptama hatası var mı ya da mantıksal bir saptama hatası ve ben yanılıyor muyum? Yanılıyorsam nerede ve nasıl yanılıyorum?

Yazımcı olarak bu konunun açılımlanmasını destekleyen alternatif yazımlar üretme konusunda çaba sarfedeceğiz.

Yani sonuç olarak aslına bakarsak devlet yüksek görülen vergi rakamlarına ve oranlarına rağmen reelde bir çok işletmeden bırakın OECD seviyesinde bir vergi ve SGK geri bildirimi alabiliyor mu? Bir çok işletmeden? Hangi işletmeden? Bunların tüm ekonomi de ki payı nedir? Devlet gerçekte tüm ücret gelirlerinden ve bu dağıtımdan ne pay alabiliyor.

Oranların şu an düzenlenmesi tek başına tüm sorunları çözer mi şu an da? Ya küçük işletmeler de... Tüm herkesten tüm vergi ve sigortaları buna dayanarak yani sigorta ve vergi rakamlarının düşürülmesine dayanarak isteyebilir misiniz? Aynı an da asgari ücretin muhtemelen tam yaklaşık bu tutarlardaki indirim oranın da artışını konuşuyor oluruz.

Ben oranların düşürülmesini de sözederek ve buna ek ve bağlı olarakta ya da bunun sonrasında asgari ücretin sanılacağı gibi yüzde 5-10-20 değil daha artan katlarla sürekli güncel tutulması gibi bir içerikten sözedeceğim... Rakam değil bakın belirli alım gücüne ve endeksine mutlaka yaslanmış ve endeklenmiş/çıpalanmış asgari ücret


Asgari ücretin artışı tüm piyasalarda fiyat artışı ve fiyat belirleme konusunda serbesti sağlayacak bunu anlatıyoruz. Fiyatlar yükselecekte yükselecek sonuçta bunu anlatıyoruz. Çok çok yükselmeye rağmen hala alım gücü yüksek bir süperasgari ücretten sözediyorum bunu anlatıyorum
. Gerçek bir maliyetlendirme artı fiyatlandırmadan sözediyoruz asgari ücret kaç lira olursa olsun, vergi ne olursa olsun . Bunun sonucunda Ekmek 3 lirayı mı yenir 5 liraya mı ben bilmem. Bunu dert etmeyecek bir yeni asgari ücret yaratmaktan (7-11.000 aralığını zorlamaktan ve üretmekten ve bir süre artan ama sonra tam bir dengeye oturacak enflasyondan ve tü mbu şeylerin tam bir gazını şişini almaktan sözediyorum. Piyasa koşullarının da bunu dert etmeyeceği herkesin cebinin dolacağı bir döngü-ler ekonomisi.
Kuramlanabilir.

-devam edecek-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:32 .