Yo buda çare değil fususta İdris fassını okursan, Arabi İdrise bile hata yapmış der, o İdris ki hayattayken nefs illetinden kurtulup, bedeninden azat oluyor ve tamamen ruhaniyet kazanıyor, ve akabinde cennete giriyor vs.
Arabi ne diyor, İdris böyle yapmakla kusurlu bir şey yaptı, hata etti der. İnsan yarım değil bütündür, o yüzden nefsini yok etmek hatadır der kısaca.
O yüzden benlik filan yok etmek hikayedir bu işlerde, nasibinde varsa o iş gelir seni bulur, hiç bir şey yapmayada gerek yoktur, olay KADERDİR yani.
Kaderde varsa tasavvuf kapılarını zaten ardına kadar açar.
Arabi 500 civarı kitabı çok bildiği için mi yazdı, tabiki hayır... yazmaya mecburdu, yazmasa hastalanıyordu, kaderi yazmaktı
|
Felasife !
Muhyiddini arabi : “Velilik nübüvvetten efdaldir” buyurmuşlardır
Yani Peygamberin Hakka bakan cephesine "velilik"
İnsanlara bakan cephbesine "nübüvvet" derler.
Elbette cephe-i velilik cephe-i peygamberlikten üstündür. O manayı kasdetmişlerdir ama kimse bunu anlamamış
Felasife!
Fususü’l- Hikem Hazreti Muhammedin sözüdür Muhyidinin değil ! ! Bunu bir defa derhal kabul edeceksin
Zira Bak Şeyh-i Ekber Muhyeddin-i Arabi Hazretleri ne buyuruyorlar:
“627 hicret yılı Muharrem ayının son günlerinde bir gece mana aleminden Beşeriyetin farhr-i Ebedisi, Nefs-i Natıka-i Kainatın Kalbi, İmamü’-Enbiya ve Evliya Hazretlerini gördüm. Yed-i saadetlerinde bir kitap vardı.
Bana hitap ederek:
“Bu kitab Fususü’l- Hikem (Hikmetlerin Özü) Kitabıdır. Bunu al (Kalbi marifetullah zevkiyle çarpan) insanlara arzet lazım gelen feyzi alsınlar” diye emretdiler.
Bu Nasıl olur filan diye şaşırmana gerek yok
Zira Veli peygamberin vilayetinin varisidir. Peygamberlik vazifesinde tebliğ umumadır.
kafir münafık mümin ehli kitap vs. servet sevgisi, kadın aşkı için peygamberin yanında bulunanlar. bir dileğine kavuşmak için gelenler vs..
Her cins zıt insanlar peygamber etrafında olurlar. Zira Peygamberler cem'i- ezdada yani bütün zıtları camide toplamaya memurdurlar.
Ama Ancak İlahi hakikatler (Fususü’l- Hikem gibi hakikatler) herkesin istidadında kabule mazhar olmaz, dolayısıyla inkara saplanılır.
Eğer bir şey nebi vasıtasıyla beyan edildiği halde inkar edilecek olur ise küfrü mucib olacağından,bu hususlar merhameten Hazreti Muhammede varis olabilecekler tarafından Nas’n anlayacağı şekilde şerh ile beyan edilir ki. İrfan (men arefe (irfan) nefese , fekad arefe (irfane) rabbe) yolundan geri kalınıp, inkara saplanılıpda küfre (kendi benliğinle hakkı örtmeye) dahil olunmasın diye
Resül-i Zişanın Efendimizin Seyh-i Ekber hazretlerine "Bu kitabı al Nas’a arzet menfaatlensinler" emri. Hazreti Muyeddinin Hazreti Muhammedin vileyetine yani hakka bakan cephesine varis olduğunu gösterdiği gibi.
Bu hakiketlerin, makam-ı İnsaniye çıkamayanların ilminden de uzak olduğuna yani hayvan sıfatları ile muttasıf olanların fehminden çok yüksekde bulunduğuna bir işaretir. Yoksa kendisi bütün insanlığa tebliğ ederdi
Şimdi felasife ! Şunu demek istiyorum
Kur’an’ın mealinde bile, yüzlerce binlerce hata yapılıyor. Fususü’l-Hikemin maalleri de doğru olamaz. O yüzden her okuduğuna inanma
İdrise şöyle demiş böyle demiş. Bilmem
Muhyidini arabiyi şüphesiz Ehl-i beyt’e olan bağımdan dolayı, senden daha iyi tanıdığımdan, idris hakkındaki sözlerini duymadım ama O senin anladığın gibi bir mana kasdetmemişlerdir
Okumadım ama şunu manayı kasdetmiş olabilier
Bir örnek vereyim peygamberler arasındaki farkları anla
Muhyiddini arabi : “Velilik nübüvvetten efdaldir” buyurmuslar biliyorsun
Peygamberlerde dinar akçe olarak miras bırakmayıp, ilm bıraktıklarından "Evliyalar peygamberlerin varisleridir". Buyurulmuşlardır
yani 200.000 bin peygamber denilirse o kadarda varisleri vardır.
Şimdi İki peygamber varisi velinin kıyaslanmasına bakalıum
Vaktaki irfan aşığı bir zat, çok hürmet etdiği kemali bir zata demişki
Bana ermiş iki veli gösterir misin? diye yalvarmış
O zatda "Haydi sokağa çıkalım sana istediğini göstereceğim" buyurmuş
Sokağa çıkmışlar. Kasap dükkanına uğramış ,1.5 kilo et kesetirmiş eti alır almaz.
“Bu et yağlı” demiş beğenmemiş
Kasap bir dana kesmiş bu seferde “Çok yağsız verdin” demiş yine beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu defa “iyi ama çok kemikli oldu”
demiş reddetmiş. Hulasa koyunu parça parça yaptıkdıktan sonra “Beğenmedim bugün et almayacağım” diyerek dükkanda çıkmış, kasap da: “kusura bakmayın size layık et yapamadım” diye özür dilemiş
Kamil zat yanındaki zata dönerek “nasıl” demiş “İşte veli böyle olur. Koyunu parça parça etdirdik de adam gık demedi. Zira her sözü, her işi Allah’dan diliyor ve biliyor. Şimdi gel sana evliyadan birini daha göstereyim” diye bu defa bedestena kapalı çarşıya, yün kumaş satan bir dükkana uğramışlar, kamil zat selam vermiş rafdaki toplardan birkaç top çuha gösterek "Şu çuhaları bana gösterebilir misiniz?" Demiş Mal sahibi cevaben
“Yook! Böyle alışveriş olmaz. Evvela çuhalardan birini katiyyen beğeneceksiniz. Sonra fiyatını karar vereceksiniz ondan sonra kestirip alacaksınız ben kasap değilim, eti parçalatdırıp, parçalatdırıp da beğenmedim diyerek çıkıp gidesiniz” diyince, oradan da ayrılmışlar.
Kamil zat talib olan kimseye “İşte bu da veli. Kasabın koyununu parçatladığımızı biliyor. Şimdi sence bunların hangisi daha büyük veli.
“Herhalde kasab daha büyük veli olmalı” diyince
Hayır kumaşcı daha büyük veli. Zira Elinde şerait terazisi var Kur’an ile hareket ediyor, ne zarara giriyor, ne zarar veriyor. Kasap ise derya-ı vahdete dalmış, fena mertebesine kendisini salmış, fakat henüz nakıs. Bu makamından ilerisi vardır ki bunlarda “beka” (geçmiş ve gelecek daimlik) ve “irşad” mertebeleridir. Haydi şimdi gidelim kasabdan etleri alalım da zarar görmesin buyururlar
felasife Bu hikaye cebinde bulunsun
Hazreti Muhammed Aleyhisselatu vesselam efendimizden başka Bütün peygamberlerin ve onların varislerinin bir Benlikleri vardır.
Peygamberimizin Benliği yoktur. Allah’da Kur'anda madem ki sen ne ezelde ne geçmişte kendini vucud benlik verdin. Bende senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret ettim buyurmuşlardır
Dikkat mağfiret: örtmek demektir.
Yani Allah "Seni zatımla sıfatıma örttüm yani sende tamamıyla tecelli ettim sende tutan gören işten konuşan ben oldum" buyuruyurlar
Buna delil sitersen
Kuranı kerimde Allah cennetliklere şöyle buyurur
"cennete girdiklerinde onlara birde Rablerinde "mağfiret" vardır"
Ama cennete günah yok ki ne mağfireti?
Allah diyor ki ben cennetlikleri zatımla sıfatımla örtücem kendimi onlara vericem Onlarda tecelli edicem diyor İD
Mesela Kurandan bir ayet: Allah müminlerle alış veriş yaptı onlara nefislerine (benliklerine) karşılık cenneti verdi
dikkat felasife ! Allah İnanlara Ruhunu sat demiyor "benliğini nefsini sat bana diyor kurtul ondan sana cenneti vereyim"
Akıllı insanlar benliklerini nefisleri kişilklerini çok pahalıya satarlarmış..
Nefsin alınınca, sana cennetde bir kaç huri (kişilikler) veriyor.
Bir tek kişilik olarak değil birkaç kişilik sahibi oluyorsun.
Atıyorum bir yerde futbolcuyken bir yerde çok zengin aklllı bir holding sahibi olarak tecelli ediyorsun vs. vs.
Ve O huriler Nefs gibi başkasının karısına şusuna busuna bakmaz kendi sevgislinden eşinden başkasına bakmaz der Kuranda
Felasife Cebine koyduğun hikayeyi çıkar yukarıdaki dediklerimle birleştir.
Hulasa : Fena mertebesinde, kendi benliğini fena etmek başkadır. Birde kendi benliğinden sıyrılıp aradan çekilip, malı ortada bırakmak "gel malını idare et" demek başkadır.
Allahda malını ortada mı bırakıcak. Kendi gelip tecelli edecek. o işler durmaz ki
Sen çekildin aradan, kim yapacak bu işleri? Kendisi tecelli edecek kendisi yapıcak Kur’ana göre o malı idare edecektir. Ne zarar edecek ne zarara girecektir.
İşte bu tecelli başkadır. öyle vahdete dalıp kendini fena mertebesine salmak tecellisi başkadır bu ondan daha üstün bir tecellidir
her peygamberde muhakkak bir benlik vardır O yüzden ahirete herkes “nefsim nefsim” derken Bir tek hazreti Muhammed “Ümmetim ümmetim” diycektir
çünkü kendisinden benlik yok
O yüzden “sen sevdiğini hidayete erdiremezsin” der. Çünkü hazreti Muhammedin kendi sevdiği yok ki Onu hidayete erdirsin, O'nun sevdiği Hakkın sevdiğidir. Hidayede sevk eden hazreti Muhammeddir.