Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 28-09-2021, 22:03
tolonbey tolonbey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2008
Mesajlar: 369
Standart Müslümanlar tarafından SAKLANAN AYŞA ANANIZIN YAMUK YANLARI

İşte böyleee,

AYSE' NİN İHANETLERİ.....
AİŞE'NİN KENDİ ALEYHİNDEKİ ŞAHİTLİĞİ

Şimdi Aişe'nin kendisinin rivayet ettiği ve kadın kıskançlığı vücudunu sararak Resulullah'ın (s.a.a.) huzurunda yaptığı ahlaksızlık ve edepsizlikleri birlikte dinleyelim:

Aişe diyor ki:
"Resulullah'ın eşi Safiyye Resulullah'a yemek gönderdi.
O sırada Resulullah benim yanımdaydı.
Safiyye tarafından gelen cariyenin getirdiği yemeği görür görmez vücudum titredi ve kendimi kaybettim.
Tabağı elinden alarak kırıp dışarı attım.

Peygamber bana bakınca gözlerinden bu hareketime öfkelendiğini anladım.
Hemen dedim ki: "Bugün bana beddua etmesinden Resulullah'a sığınırım.
" Resul-i Ekrem (s.a.a.): "Öyleyse bunu telafi etmelisin" buyurdu.
Ben: "Ey Resulullah! Bunun keffareti nedir?" diye sorunca buyurdu ki: "Onun yemeği gibi yemek ve onun tabağı gibi tabak"ı getirmen gerek.

Bir başka yerde de kendisi hakkında şöyle diyor: "Bir gün Resul-i Ekrem' e: "Yeter artık! Falanca ve filanca olan (küfürlü sözler) Safiyye'yi bu kadar övme!" dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Denizlerin suyunun dahi temizleyemeyeceği bir şey söyledin!"2
Sübhanallah! Müminlerin annesi, İslam'ı ahlakın ilk kurallarına ve İslam'ın farz kıldığı hakların en küçüğüne dahi riayet etmeyerek başkalarını çekiştirecek ve dedikodu mu
------------------------------
1- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 277.
2- Sahih-i Tirmizi, c. 4, s. 660; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 189.
yapacak?! Safiyye hakkında söylediği söz ne kadar kötü ve çirkin ki, Resulullah'ı (s.a.a.) gazaplandırıyor ve, bunun deniz suyuyla dahi temizlenemeyeceğini buyuruyor.
Aişe'nin söylediği sözler o kadar çirkinmiş ki, hadisi rivayet edenler bile o laf1arı söylemek istememiş ve bu gibi durumlardaki a1ışkanlıklarıyla o sözlerin yerine "falanca ve filanca olan" tabirini kullanmışlardır.

Yine Aişe, kadın kıskançlığı hakkında şöyle diyor:
"Hiçbir kadını Mariye kadar kıskanmadım. Çünkü o güzel ve olgun bir kadındı. Resul-i Ekrem (s.a.a.) ondan hoşlanıyordu. İlk önce Resulullah onu Harise bin Nu'man'ın evine indirdi. Biz çok rahatsız olduk ve ben sabırsızlık yaparak bu konuda Peygamber' i incittim. Sonra Resulullah onu Ali'ye götürdü ve onu orada görmeye giderdi. Bu da bize çok ağır gelirdi. Daha da kötüsü, Allah ona bir çocuk verdi ve bizi bundan mahrum kıldı.
" 1
Aişe'nin kıskançlığı, Mariye sınırlarını aşarak Peygamber'in ondan olan oğlu, küçük ve masum İbrahim' i de kapsamıştı. Aişe diyor ki:
"İbrahim dünyaya geldiğinde Resul-i Ekrem (s.a.a.) onu benim yanıma getirerek: "Bak yavrum ne kadar bana benziyor." buyurdu. Dedim ki: "Ben onda sana benzer hiçbir şey göremiyorum!" Bunun üzerine Resulullah, "Renginin beyazlığını ve etli oluşunu görmüyor musun?" buyurdu. Ben dedim ki: "Bolca koyun sütü içen her çocuk beyaz ve
----------------------------
1- İbn-i Sa'd, et-Tabakat'ul-Kubra, c. 8, s. 212; Ensab'ul-Eşraf, c. 1, s. 449-450; el-İsabe Fi Marifet'is-Sahabe, c. 4, s. 405. Mariye'nin Biyografisi.
şişman olur."ı
Aişe'nin kıskançlığı bütün sınırları aşmıştı. Hatta kötü zan ve vesveselere kapılarak Resulullah'ın hakkında dahi şüphelenmeye başlamıştı. Resul-i Ekrem, onun yanında kaldığı geceler kendisini uyumuş gibi gösterir, sessizce Peygamber'i takip ederdi. Bu olayı onun kendi ağzından dinleyelim:
"Resulullah benimle olduğu gecelerden birinde aba ve ayakkabılarını çıkardı ve örtüsünü yatağa serip uyudu. Bir süre sonra benim uyuduğumu zannederek sessizce elbise- sini giydi, ayakkabılarını aldı., kapıyı açıp dışarıya çıktı ve kapıyı yavaşça kapadı. Ben hemen elbisemi giyip başımı örttüm ve onun ardı sıra gittim. Resulullah (s.a.a.) Baki mezarlığına gitti ve biraz orada durdu. Ellerini üç kez göğe kaldırdı ve sonra hızla başka bir yöne doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Sonra eve doğru geldiğini görünce ondan önce gelip hemen yatağa uzandım. Resulullah (s.a.a.) içeriye girdiğinde buyurdu ki: "Aişe! Sana ne oldu? Niçin böyle solukluyorsun? Neden kuşkulanıyorsun?" Ben: "Bir şey yok." dedim. Resulullah: "Sen söylemezsen Rabbim bana haber verir." buyurdu. Ben: "Ey Resulullah! Anam babam sana feda olsun." dedim ve sonra olup bitenleri ona anlattım. "Önümdeki karartı sendin öyleyse, değil mi?" buyurdu. "Evet bendim." dedim. Sonra eliyle göğsüme öyle vurdu ki, göğsüm ağrıdı. Sonra buyurdu ki: "Allah ve Resulünün sana haksızlık yapacağını mı zannettin?"2
----------------------
1- et-Tabakat'ul-Kubra , c. 1, s. 134; Ensab'ul-Eşraf, c. 1, s. 450. 2- Sahih-i Müslim, c. 2, s. 669, h. 103; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 221.
Bir başka yerde şöyle diyor:
"Resulullah'ı görmeyince cariyelerinden birinin yanına gittiğini zannettim. Onu arayınca secdede şu sözleri söylerken buldum: "Allah'ım beni bağışla ve atfet."ı
Ve yine şöyle der:
"Bir gece Resulullah (s.a.a.) yanımdan çıkıp gitti. Ondan şüphelendim ve kıskançlık duygum kabardı. Resulullah geri dönüp durumu mu görünce buyurdu ki: "Aişe! Sana ne oldu? Yine mi kıskandın?" Dedim ki: "Benim gibi birisi, senin gibi birini nasıl kıskanmasın ki?" Bunun üzerine buyurdu ki "Yine şeytanın mı seni tuttu?"2
Bu rivayetler açıkça şunu gösteriyor: Aişe'nin kıskançlık duygusu kabardığı zaman kendisini kaybederek tabakları kırıyor ve elbiselerini yırtıyordu. Bu yüzden yukarıdaki rivayette diyor ki: "Resulullah, gelip ne yaptığımı görünce; 'Yine şeytanın mı seni tuttu?!" diye buyurdu. Şüphesiz, Aişe'nin şeytanı ona çokça musallat olurdu. Çünkü şeytan, kadın kıskançlığı yoluyla onun kalbine girmişti. Halbuki Resulullah'tan (s.a.a.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Kıskançlık erkekler için iman, kadınlar için küfürdür." Erkek karısını kıskanmalıdır. Çünkü İslam açısından kocasından başkası ona ulaşmamalıdır. Ama kadın kocasını kıskanmamalıdır. Çünkü Allah onun birden fazla kadınla evlenmesine izin vermiştir. İmanlı bir kadın Allah'ın hükümlerine boyun eğmiş ve kocası Allah'tan korkan, imanlı
----------------------------------
1- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 147.
2- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 115; Sahih-i Müslim, 4, s. 2168, h. 2815.
......
ve asil birisi ise bunu rahat bir şekilde kabullenmelidir.
Resulullah (s.a.a.) kemal, adalet ve iyi ahlakta bütün insanlar için örnekti. Bu durumda Aişe'nin onu kıskanmasının ne anlamı olabilirdi? Ehl-i Sünnet diyor ki: Resul-i Ekrem (s.a.a.) Aişe'yi diğer hanımlarından daha çok severdi. Hatta diğer zevceleri Resulullah'ın (s.a.a.) Aişe'yi çok sevdiğini bildikleri için bazen kendi sıralarını Aişe'ye verirlerdi. Eğer bu söz doğru ise Aişe'nin aşırı kıskançlığı nasıl yorumlanabilir? Çünkü o zaman durum bunun tam aksine olmalı ve dedikleri gibi Resulullah (s.a.a.) Aişe'yi daha çok sevdiğine göre diğer zevceleri onu kıskanmalıydılar.
Bütün bunlara rağmen tarih ve hadis kitapları Aişe'nin övgüsüyle doludur. Hatta Resulullah'ın (s.a.a.) onun ayrı- lığına dayanamadığını yazarlar!
Ben şuna inanıyorum ki, bu rivayetlerin tümü Aişe'yi çok seven Emevilerin uydurmasıdır. Çünkü Aişe, Ermenilere büyük bir hizmet etmiş, onların istekleri doğrul- tusunda hareket ederek düşmanları olan Ali bin Ebi Talib'e karşı savaşmıştır.
Yine ben şuna inanıyorum ki, Resulullah (s.a.a.), bu kötü ve çirkin davranışları yüzünden onu hiç sevmezdi. Daha önce hatırlattığımız gibi, Resulullah (s.a.a.) yalan konuşan, başkalarını çekiştiren, ara bozuculuk yapan, Allah ve Resulüne kötü zanda bulunan ve kendisine zulmedeceklerini sanan birini nasıl sevebilir ki? Peygamberimiz, aşırı kıskanç ve meraklı olan, kocasının nereye gittiğini öğrenmek için izinsiz evinden dışarıya çıkan birini nasıl sevebilir? Resul-i Ekrem'in (s.a.a.) huzurunda zevcelerine -ölmüş olanlarına dahi- çirkin laflar eden ve onlara küfreden birini nasıl sevebilir? Oğlu İbrahim' e düşman olan ve annesi Mariye'ye iftira eden kadını nasıl sevebilir?l
Bazen yalan uydurarak, bazen de eski düşmanlıkların kinlerini kusarak kendisiyle eşlerinin arasını bozan ve onları boşamasına sebep olan bir kadını nasıl sevebilir? Resulullah, kızı Fatıma'tüz-Zehra'nın ve amcası oğlu Ali bin Ebi Talib'in düşmanını ve Hz. Ali'nin adını bile ağzına almak istemeyen birini nasıl sevebilir?2
Bütün bunlar Resulullah'ın (s.a.a.) hayatı döneminde vuku bulmuştur; Resulullah'ın (s.a.a.) vefatından sonraki olaylar ise anlatmakla bitmez.
Şüphesiz bütün bu olaylar Allah 'ı ve Resulünü gazaplandırır ve onlar bu işlere razı olmazlar. Çünkü Allah haktır ve Resulullah (s.a.a.) da hakkın temsilcisidir. O halde, Resulullah (s.a.a.) batıl olan birisini sevemez.
İleride Resulullah'ın (s.a.a.) Aişe'yi sevmesi bir kenara dursun, hatta ümmetine onun fitnesinden korunmayı öğütlediğini göreceğiz.3
Bazı Sünni alimlerine, Resulullah'ın (s.a.a.) -diğer zevcelere nazaran- Aişe'yi daha çok sevmesinin nedenini sorduğumda hiç alakası olmayan cevaplar verdiler. Birisi dedi ki: "Aişe genç ve güzeldi ve Resulullah'ın (s.a.a.) eşleri arasında daha önce evlenmeyen tek bakire oydu." Bir başkası dedi ki: "O, Resulullah'ın (s.a.a.) mağara arkadaşı Ebu Bekir'in kızıdır." Üçüncüsü şöyle dedi: "O dininin
-----------------------------
1- Bu konuda Cafer Murtaza Amili'nin "Hadis'ul-İfk" (s. 239) adlı eserine bakınız.
2- Sahih-i Buhari, c. 3, s. 207; et- Tabakat'ul-Kubra, c. 2, s. 231.
3- Sahih-i Buhari, c. 4, s. 100, Cihat ve Siyer Kitabı.
yarısını Resulullah'tan öğrenmiş olup, alim ve fakih idi." Dördüncüsü ise şöyle dedi: "Çünkü Cebrail, Resulullah' a Aişe'nin resmini getirmişti ve Cebrail yalnızca Peygamber Aişe'nin evinde iken vahiy nazil ederdi."
Aziz okuyucularımız! Gördüğünüz gibi bu iddiaların hiçbirisi bir delile dayanmamaktadır. Akıl da bunları asla kabul etmez ve biz delillerle bunların hepsini reddedeceğiz. Eğer Resulullah (s.a.a.) güzelliği ve bakireliği nedeniyle Aişe'yi sevmiş olsaydı niçin o dillere destan güzel kızlarla evlenmemişti? Halbuki herkes onun emri altındaydı! Ta- rihçilerin de yazdığına göre Aişe'nin Cahş kızı Zeynep, Huyay kızı Safıyye ve Mariye-i Kıbtiyye'yi kıskanmasının sebebi, onların AİŞE'DEN daha güzel olmalarıydı.
İbn-i Sa'd, Tabakal'ında ve İbn-i Kesir, Tarih'inde şöyle yazarlar:
"Resulullah (s.a.a.), güzelliğiyle meşhur olan Kab kızı Müleyke ile evlendi. Aişe o kadının yanına giderek dedi ki: "Babanın katili olan bir adamla evlenmekten utanmıyor musun?" O da Resulullah'tan Allah'a sığındı. Bu nedenle Resulullah da onu boşadı. Kavmi Resulullah'ın yanına gelerek; "Ya Resulullah! O daha küçüktür, görüşüne itina edilmez, o kandırılmıştır. Onu geriye çevir." dedilerse de Resulullah (s.a.a.) kabul etmedi. Onun babası Mekke'nin fethinde Halid bin Velid tarafından öldürülmüştü."ı
Bu rivayet açıkça şuna delalet ediyor: Eğer Resulullah'ın (s.a.a.) evlenmekten maksadı kadının gençlik ve güzelliği
-------------------------------------
1- et-Tabakat'ul-Kubra, c. 8, s. 148; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s.299.
olsaydı, Müleyke bint-i Kab'ı asla boşamazdı. Çünkü o da genç ve güzeldi. Bu rivayetten ayrıca, Aişe'nin günahsız ve mümin kadınları Resulullah'tan (s.a.a.) ayırmak için ne gibi hilelere başvurduğu ortaya çıkmaktadır.
Daha önce Aişe'nin, Nu'man kızı Esma'nın boşanmasına nasıl yol açtığını da görmüştük. Aişe onun güzelliğini kıskandığı için ona demişti ki: "Resulullah (s.a.a.) kadının yanına geldiği zaman, kadının ona, "Senden Allah'a sığınırım." demesinden hoşlanır. Zavallı Müleyke hususunda da, babasının öldürülmesi gibi hassas bir noktaya değinerek duygusunu körüklüyor ve; "Babanın katiliyle evlenmekten utanmıyor musun?" diyor. Zavallı kadın da Resulullah'tan Allah'a sığınıyor. Cahiliye devrinin etkilerinin devam ettiği ve babasının katilinden intikam almayanın kınandığı bir ortamda bundan başka ne söyleyebilirdi ki?
Şimdi haklı olarak şu soruyu sorabiliriz: Resulullah (s.a.a.) Aişe'nin hilesine aldanan bu iki kadını niçin boşadı?
Her şeyden önce bilmeliyiz ki, Resulullah (s. a. a.) ma- sumdur, kimseye zulmetmez ve yaptığı her şey doğrudur. O halde onları Allah ve Resulünün bildiği bir hi km etten dolayı boşamıştır. Aynı şekilde, onca yaptıklarına rağmen Aişe'yi boşamamasının da bir hikmeti vardır muhakkak. Belki ilerideki bahislerde bunun sırlarından bazılarını çözeriz.
Resulullah'ın (s.a.a.) boşadığı ilk kadın olan Esma bint-i Nu'man o kadar saf bir insandı ki Aişe'nin hilesine hemen kanarak Resulullah (s.a.a.) ile karşılaşınca hemen "Senden Allah'a sığınırım." dedi. Çok güzel olmasına rağmen saflığı ve akılsızlığından dolayı Resulullah (s.a.a.) onu boşadı.
İbn-i Abbas der ki: "Resulullah, zamanının en güzel kadınlarından olan Esma bint-i Nu'man ile evlendi."ı Belki de Resulullah bu hareketiyle aklın, güzellikten daha önemli olduğunu anlatmak istemiştir. Çünkü genç ve güzel bir kadın, saflığı ve akılsızlığı yüzünden kolayca fesada düşebilir.
Resulullah'ın boşadığı ikinci kadına, yani Aişe' nin; "Babanın katiliyle mi evleniyorsun?" diyerek duygularını hırpaladığı Müleyke bint-i Kab'a gelince; Resulullah, -akrabalarının da dediği gibi, yaşı küçük ve sözlerine itina edilmeyecek- bu kadının korku ve kabusla yaşamasını ve daha büyük belalarla karşılaşmasını istemediği için onu boşadı. Ayrıca, Aişe onun Resulullah'la birlikte rahat bir hayat sürdürmesine de engel olacaktı. Şüphesiz bunların dışında, Allah ve Resulünün bildiği ve bizim bilmediğimiz başka sebepler de vardır.
Önemli olan, bazı cahiller ve oryantalistlerin zannettiklerinin tam aksine, Resulullah'ın (s.a.a.) asla güzel kadınlar peşinde koşan şehvetperest birisi olmadığını bilmemizdir.
Tarih ve hadis kitaplarında kaydedildiği üzere, zamanlarının en güzel kadınlarından olan bu iki kadını Resulullah'ın (s.a.a.) nasıl boşadığını gördük. O halde, "Resulullah Aişe'yi genç ve güzel olduğu için seviyordu." görüşünü kabul edemeyiz.
"Aişe Ebu Bekir'in kızı olduğu için Resulullah (s.a.a.) onu daha çok seviyordu" sözüne gelince... Bu söz de doğru değildir. Ama şunu söyleyebiliriz ki: Resulullah (s.a.a.) Ebu Bekir için Aişe'yle evlendi. Çünkü Resulullah (s.a.a.) siyasi sebeplerden dolayı ve düşmanlığın yerini
--------------------
1- et-Tabakat'ul Kubra, c.8, s.145
dostluk alsın diye çeşitli kabilelerden olan kadınlarla evlenmişti. Örneğin; Resulullah (s.a.a.), baş düşmanı olan Ebu Süfyan'ın kızı ve Muaviye'nin kız kardeşi Ümmü Habibe ile de evlenmişti. Çünkü Resulullah (s.a.a.) bütün alemlere rahmet olarak gönderilmişti ve kalbinde kimseye karşı kin ve düşmanlık yoktu. Onun muhabbet ve rahmeti Arap kabilelerini aşmış, Kitap Ehli'ni de kapsamına almış ve semavi dinlere mensup olanları birbirine yakınlaştırmak için Yahudi, Hıristiyan ve Kıptilerden de kız almıştı.
Siyer kitaplarında da okuduğumuz gibi, bizzat Ebu Bekir'in kendisi Resulullah'tan (s.a.a.) kızı Aişe ile evlenmesini istemiştir. Aynı şekilde Ömer de Peygamber efendimizden kızı Hafsa ile evlenmesini istemiştir. Resulullah (s.a.a.) da onların bu isteğini kabul etmiştir. Çünkü onun kalbi bütün yeryüzündekileri kapsayacak kadar genişti.
Allah Teala buyuruyor ki:
"Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.'1
Şimdi Aişe'nin rivayetine dönelim. Aişe diyor ki:
"Resulullah (s.a.a.) benim uyuduğumu görünce yavaşça elbisesini giyerek kapıyı açtı ve dışarı çıktı."
Buradan Resulullah'ın (s.a.a.) Aişe'den ayrı kalmaya dayanamadığını ileri süren rivayetin de yalan ve uydurma olduğunu anlıyoruz. 2
-------------
1- Al-i İmran Suresi / 159.
2- Sahih-i Müslim, c. 2, s. 669, h. ıo3; Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 221.
Bu sonuca sadece ben varmış değilim. Bu konuda Ehl-i Sünnet'in Sahihlerinde birçok delil mevcuttur. Örneğin; Sahih-i Müslim ve diğer Sıhah'ta Ömer bin Hattap'tan şöyle nakledilir:
"Resulullah (s.a.a.) hanımlarından uzaklaştığında ben mescide girdim. Halk çakıllarla oynayarak, Resulullah (s.a.a.) zevcelerini boşadı, diyorlardı. O zaman daha hicap ayeti nazil olmamıştı. Ben onlara, "Bugün olayı öğreneceğim" dedim. Sonra Aişe'nin yanına giderek; "Ey Ebu Bekir'in kızı!" dedim, "Sen yaptıklarınla Resulullah'a (s.a.a.) eziyet edecek hadde mi ulaştın?" Aişe; "Benden sana ne, ey Hattab'ın oğlu! Sen kendi kızına öğüt ver!" dedi. Ben de Hafsa'nın yanına giderek; "Ey Hafsa!" dedim, "Sen yaptıklarınla Resulullah'a (s.a.a.) eziyet edecek hadde mi ulaştın? Vallahi sen çok iyi biliyorsun ki, Resulullah (s.a.a.) seni hiç sevmiyor ve eğer ben olmasaydım, mutlaka seni boşardı." Bunun üzerine Hafsa şiddetle ağladı."ı
Bu rivayetten açıkça anlaşılıyor ki, Resulullah'ın (s.a.a.) Ömer'in kızı Hafsa ile evlenmesi onu sevdiğinden değil, sadece zamanın siyası şartları bunu gerektirdiği içindi.
Ömer'in, Resulullah'ın (s.a.a.) Hafsa'yı sevmediğine dair yemin edip; "Vallahi sen iyi biliyorsun ki Resulullah (s.a.a.) seni hiç sevmiyor." diyerek Hafsa'nın kendisinin de bunu bildiğini belirtmesi, ardından da "Eğer ben olmasaydım, Resulullah (s.a.a.) mutlaka seni boşardı." diye eklemesi, bu evliliğin sırf siyası maksatla gerçekleştiğinde hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.
1- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1106, h. 1479.
........
Bu rivayet, ayrıca Resulullah'ın (s.a.a.) Aişe ile evlenmesi hususunda da bize bir fikir vermekte ve Aişe'nin tüm eziyetlerine Ebu Bekir için katlandığı konusunda bizi aydınlatmaktadır. Çünkü Hafsa, Aişe'ye oranla Resulullah'ın muhabbetine daha layıktı. O, Aişe'nin yaptığı çirkin hareketlerin yüzde birini dahi yapmamış ve Resul-i Ekrem'e onun kadar eziyet etmemişti.
Eğer Emevilerin Aişe'nin faziletleri hakkında uydurdukları rivayetlere itina etmeyerek gerçeği araştıracak olursak, Resulullah'ın Aişe'den çok eziyet gördüğünü ve ona çokça öfkelendiğini görürüz. Şimdi Buhari ve diğer birçok Ehl-i Sünnet hadisçilerinin rivayet ettiği ve Aişe'nin, kocası Resulullah'ın kendisinden ne kadar nefret ettiğini hissettiğini anlatan şu rivayete dikkat edelim:
Buhari, Sahih'inde şöyle nakleder:
"Kasım bin Muhammed'den duydum; dedi ki: "Aişe; "Ah! Başım ağrıyor!" deyince Resulullah (s.a.a.)"Eğer bir gün gelir de ben yaşarsam (ve sen ölürsen) senin için dua eder ve mağfiret dilerdim." buyurdu. Bunun üzerine Aişe; "Eyvahlar olsun!" dedi, "Vallahi ben biliyorum ki sen benim ölmemi istiyorsun. Eğer o gün gelirse, o günün son saatlerinde eşlerinden bazısıyla birlikte olursun."ı
Sizce bu rivayet, Resulullah'ın (s.a.a.) Aişe'yi sevdiğini gösterebilir mi?
Bütün bunlardan şu sonuca varıyoruz: Ümeyye Oğulları ve özellikle de Muaviye bin Ebu Süfyan , Resulullah' a
-------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 7, s. 155, Hastalar ve Tıp Kitabı; Sünen-i Beyhaki, c. 3, s. 378.
(s.a.a.) karşı büyük bir kin beslemekteydiler. Bu yüzden, hilafeti ellerine geçirdikleri zaman gerçekleri değiştirmeye çalıştılar; Resulullah'ın (s.a.a.) zamanında kayda değer hiçbir faaliyetleri olmayan sıradan bazılarını yüceliğin doruğuna çıkardılar; Resulullah'ın (s.a.a.) zamanında fazilet ve yüceliğin doruğunda olanları ise küçük gösterdiler.
Bence Emevilerin insanları yüceltip alçaltmadaki tek öl- çüleri, Muhammed ve Ehl-i Beyti olan Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin' e olan haddinden fazla kin ve düşmanlıklarıydı. Bu durumda, Allah'ın her türlü pislikten arındırıp tertemiz kıldığı Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine düşman olanları yüceltip onların faziletleriyle ilgili hadisler uydurdular; onları kendilerine yakınlaştırarak, makam ve mevkilere getirdiler. Böylece halk da onları sevip saymaya başladı.
Resulullah'ı (s.a.a.) kalpten sevip savunanları ise küçültmeye, faziletlerini gizlemeye çalıştılar; onlar için kusurlar üretip aleyhlerinde yerici hadisler uydurdular.
Böylece, her zaman Resulullah'a (s.a.a.) karşı çıkan ve mübarek ömrünün son günlerinde onu sayıklamakla suçlayan Ömer bin Hattap, Emevilerin hükümeti döneminde İslam'ın en yüce şahsiyeti olarak tanıtılıyor.
Ama, Musa'ya göre Harun nasılsa, Resulullah'a (s.a.a.) göre öyle olan, Allah ve Resulünü seven, Allah ve Resulünün de kendisini sevdiği, bütün müminlerin velisi Ali bin Ebi Talip (a.s.), Müslümanların minberlerinde seksen yıl lanetleniyor!
Aynı şekilde, Resulullah'a (s.a.a.) her gün gam ve keder yudumlatmış, Rabbinin emirlerine karşı çıktığı gibi onun da emirlerine karşı çıkmış, Resulullah'ın vasisi olan Hz. Ali'ye karşı savaş açmış, İslam tarihinde binlerce Müslümanın kanının döküldüğü en büyük fitneye sebep olmuş olan Aişe, İslam kadınlarının en meşhuru oluveriyor ve Müslümanlar dinin hükümlerini ondan alıyorlar.
Ama, rızası Allah'ın rızası, gazabı Allah'ın gazabı olan Hz. Fatıma'tüz-Zehra unutulup gidiyor; geceleyin gizlice defnediliyor; ondan önce de evi yakılmakla tehdit edilip, kapıyla duvar arasında sıkıştırılarak kaburgaları kırılıyor, hamile olduğu bebeğini düşürüyor ve Ehl-i Sünnet, onun; babasından rivayet ettiği tek bir hadis dahi bilmiyorlar!
Aynı şekilde, Allah'ın Kitabının nassıyla ve Resulullah'ın diliyle lanetlenen Yezid bin Muaviye, Ziyad bin Ebih, İbn-i Mercane, İbn-i Mervan, Haccac, İbn-i As ve diğerleri, yönetimi ele geçirip müminlerin emirleri olarak adlandırılıyorlar.
Ama, cennet gençlerinin efendileri ve Peygamber'in güzel kokulu iki gülü Hasan ile Hüseyin ve Peygamber'in soyundan olan Ümmetin İmamları sürgün ediliyor, zindanlara kapatılıyor ve sonunda kılıçla veya zehirlenerek öldürülüyorlar.
Aynı şekilde, Resul-i Ekrem'e (s.a.a.) karşı açılan her savaşın başında yer alan münafık Ebu Süfyan'a övgüler yağdırılırken; Resulullah'ı var gücüyle savunan, yeğeninin davası yolunda her şeyi göze alan, bu uğurda kavmi ve /aşiretindan kovulan, üç yıl Şi'b-i Ebu Talip'te mahsur kalıp ekonomik ambargoya katlanan, İslam'ın maslahatı için, yani tüm köprüleri yıkmayıp Kureyş'in, Müslümanlara istedikleri eziyeti yapabilmelerini önlemek için, Firavun ailesinin mümini gibi imanını gizleyen Ebu Talip, küfurle itham edilip, cehennemde ayağının altına beynini kaynatacak ateşten bir pompa koyularak cezalandırılacağı söyleniyor!
Aynı şekilde, Allah ve Resulünün hükümleriyle alay eden, onlara asla değer vermeyen, çirkin emellerine ulaşmak için müminleri katleden ve Müslümanların gözünün önünde Resulullah'a (s.a.a.) küfreden, azatlı oğlu azatlı ve mel'un oğlu mel'un Muaviye, vahiy katibi olarak adlandırı- lıyor; "Allah'ın vahiyde güvendiği üç kişi vardı: Cebrail, Muhammed, Muaviye." deniliyor ve hikmet, tedbir ve siyaset adamı olarak tanıtılıyor.
Ama, yeryüzünün taşıdığı ve gökyüzünün üzerine gölge düşürdüğü en doğru konuşan insan olan Ebuzer,1 fitneci olarak tanıtılıyor, dövülüyor ve Rebeze'ye sürgün ediliyor. Selman, Mikdad, Ammar, Huzeyfe ve Hz. Ali'nin velaye- tini kabul edip izinde yürüyen diğer bütün gerçek sahabiler, zulüm, işkence, sürgün ve katle maruz kalıyorlar.
Ve böylece, Hulefa Mektebi'nin izcileri, Muaviye'nin taraftarları ve zalim iktidarın oluşturduğu mezheplerin takipçileri, "Ehl-i Sünnet ve Cemaat" olarak tanıtılıp İs- lam' ı temsil ettikleri ileri sürülüyor; muhalifleri ise, tertemiz olan Ehl-i Beyt İmamlarına uymuş olsalar dahi, kafir ilan ediliyor!
Ama, ilim şehrinin kapısı, hakkın ekseni ve İslam'ı ilk kabul eden Hz. Ali'ye ve onun soyundan gelen Masum İmamlar'a uyan Ehl-i Beyt Mektebi'nin izcileri, bidat ve dalalet ehli olarak tanıtılıyor; onlara karşı savaşanlar ise
-------------------------
1- Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 669; Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 163.
Müslümanlardan sayılıyor! "Fe subhanellah ve la havle ve la kuvvete illa billah!"
Yüce Allah ne güzel buyuruyor:
"Ve onlara, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, denince, biz ıslah ediciyiz diyorlar. Halbuki onların kendileri bozguncudurlar da anlamazlar. Onlara, siz de halk gibi iman edin, denince; biz de sefihler gibi mi inanalım, derler. Onların kendileri sefihtirler, ama bunu bilemezler."ı
Resulullah'ın (s.a.a.), dinin yarısını bildiği için Aişe' yi sevdiği iddiasına gelince... Bu iddia, Resulullah'tan (s.a.a.) rivayet ettikleri şu hadise dayanıyor: "Dininizin yarısını bu Humeyra'dan (Aişe'den) öğrenin." Ancak bu hadis, kesinlikle batıl ve uydurmadır. Çünkü bu, Aişe'den naklolunan komik ve üzücü hükümlerle uyuşmamaktadır ve Resulullah (s.a.a.) bu gibi sözlerden münezzehtir. Bu konuda, Müslim'in Sahih'inde ve Malik'in Muvatta'sında naklettiği, kadının kendisine mahrem olmayan erkeğe süt emzirmesi hadisine değinebiliriz.2 Bu hadis hakkında "Doğrularla Birlikte" adlı kitabımızda yeterince bahsettik. Daha fazla bilgi için oraya başvurabilirsiniz.
Bu yüz kızartıcı rivayetin reddi için Resulullah'ın (s.a.a.) bütün zevcelerinin onu inkar etmiş olmaları yeterlidir. Ayrıca bu rivayeti nakleden şahıs, çok çirkin ve yüz kızartıcı olduğundan bir yıl onu nakletmeye cesaret edememiştir.
Sahih-i Buhari'de de "Vatanından Uzaklaşan Namazı
-------------------
1- Bakara Suresi /13.
2- Sahih-i Müslim, c. 2, s. 107; el-Muvatta, c. 2, s. 606.
......
Ehl-i Beyt (a.s) Hakkında / 129
Dörtten iki Rekata İndirir Babı"nda Zühri'nin Urve'den, onun da Aişe'den şöyle naklettiğini görüyoruz: "Namaz farz olduğunda sadece iki rekat idi; bu yolcu namazı olarak sayıldı. Ama kendi şehrinde olan namazı tam olarak kılmalıdır." Zühri der ki: Urve'ye, "Peki Aişe yolculukta niçin namazını tam kılardı?" diye sorduğumda dedi ki: "Aişe de Osman gibi te'vil yaptı."
Müslim de Sahih'inin "Yolcu Namazı Babı"nda aynı rivayeti Buhari' den daha net bir şekilde nakletmiştir.1
Bu ise apaçık bir tezattır. Aişe'nin kendisi yolcu namazının iki rekat olduğunu, Allah'ın bunu farz kıldığını ve Resulullah'ın bunu böyle uyguladığını söylüyor. Ama kendisi buna muhalefet ederek sırf Osman' m sünnetini ihya etmek için Allah'ın ve Resulünün hükmünü değiştiriyor. Bu nedenlerle Ehl-i Sünnet'in sahih kitaplarında birçok hükmün naklolunduğunu, ama Sünnilerin bunlara uymadığını görüyoruz. Çünkü onlar, çoğu zaman Ebu Bekir, Ömer, Osman, Aişe ve Muaviye gibilerinin te'villerini Allah'ın hükümlerine tercih etmektedirler.
Eğer dinlerinin yarısını kendisinden öğrendikleri "Humeyra" Allah'ın hükümlerini te' vil edip değiştiriyorsa kocası Resulullah'ın (s.a.a.) buna razı olacağını ve dininizi Aişe'den öğrenin diyebileceğini hiç zannetmiyorum. Bunun dışında ileride, Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim' de Aişe'ye uymanın günah olduğunu bildiren hadislere değineceğiz, inşaallah.
Resulullah'ın Aişe'yi sevmesinin nedenini, "Resulullah
--------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 2, s. 55; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 478, h. 3.
(s.a.a.) Aişe ile evlenmeden önce Cebrail, Aişe'nin resmini Peygamber' e getirmişti ve sadece Aişe'nin evinde iken Peygamber' e vahiy nazil olurdu." şeklinde açıklayanların sözlerine gelince... Bu sözlere deliler dahi gülerler. Acaba Cebrail'in Peygamber'e getirdiği resim bir fotoğraf mıydı, yoksa bir yağlı boya tablosu muydu?!
Kaldı ki, Ehl-i Sünnet'in Sahihleri, Resulullah (s.a.a.) Aişe'yi görsün diye Ebu Bekir onu bir tabak hurma ile Resul-i Ekrem' e gönderdiğini ve kızıyla evlenmesini kendisi Peygamber' e teklif ettiğini naklederler. Öyleyse Cebrail'in Resulullah'a (s.a.a.) Aişe'nin resmini getirmesine ne lüzum vardı?! Ayrıca Aişe'nin evinin Peygamber-i Ekrem'in evine uzaklığı birkaç metreden fazla değildi. Eğer Cebrail'in Resulullah'a (s.a.a.) herhangi birinin resmini getirmesi gerekseydi, Mısırlı Mariye-i Kıptiyye'nin resmini getirmeli ve ondan İbrahim adlı oğlunun dünyaya geleceğini müjdelemeliydi. Çünkü Mariye Mısır'da yaşıyor ve kimse onun geleceğini bilmiyordu.
Bu nedenle; bu rivayetlerin, kumalarına karşı övünecek hiçbir şeyi olmayan Aişe'nin hayalinin ürünü veya sığ düşünceli insanların gözünde Aişe'nin makamını yüceltmek için Emevilerin Aişe'nin dilinden uydurdukları yalanlar olduğunu söylemekten başka bir çaremiz yoktur.
"Resulullah (s.a.a.) sadece Aişe'nin evinde iken Cebrail ona nazil olurdu" sözü ise, öncekinden daha çirkindir. Oyşa Kur'an-ı Kerim'den bildiğimiz, Yüce Allah'ın; Resulullah'a karşı geldiği takdirde Aişe'yi Cebrail, müminlerin salihi ve meleklerle tehdit ettiğidir. O halde bu gibi sözler, Ehl-i Sünnet alimlerinin hayal ve zanlarından başka bir şey değildir; zan ise asla hakkın yerini tutamaz. "De ki: "Bize gösterecek bir deliliniz varsa getirin." Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz ancak tahmin yürütüyorsunuz.

Tolonbey:"Müslümanların anası YAMANMIŞ.Hankisi tamamki AYŞA tamam olsun Hepisi YAMAN:-)))
... ... ......
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:55 .