knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı
yok bir yere gitmedim genelleme yapmadım forumdaki maceralarımdan edindiğim izlenimi yazdım.
alak'ın bir anlamının da sülük olduğunu biliyorum ama asılı duran şey anlamını değil de sülük anlamını tercih etmeniz beni şaşırttı.
ne yani muhammed bir din uyduracak ve "ey insanlar tanrınız sizi sülükten yarattı" mı diyecek?
muhammed neden durup dururken alak kelimesini kullansın?
ben olsam hiç girmezdim o konuya..
benden sonrası tufan derdim... bana ne kendimi riske atayım tepki çekecek kelimeler kullanayım uydurduğum kitapta?
" Arapların o günkü bilgisiyle yumurta, sperm hak getire olduğundan tanrılarının bilgiside o kadar."
Yani sizin mantığınızla embriyo kelimesini kullanmayıp "alak" diyen cahil...
beyin kelimesini kullanmayan cahil...
durup duruken "demiri inzal ettik , indirdik" diyen cahil...
|
Dostum bakın yine eksik bir algıyla dahilsiniz konuya. Sülük bu kelimenin asıl kökenidir(alak) Onun asılma, yapışma eyleminden esinle bu tür her olgu ve eylemide tanımlamada benzetme yoluyla kullanılıp değişik anlamlarda misyon olarak alak(sülük) kelimesine yüklenmiştir. Dillerin gelişimi, kelimelere anlam yüklemedeki etmenler, benzeşimli ilgi kurma esinlenme vesaire gibi konularla ilgili tüm mesele.
Neyse gelelim cahillik konusuna, her şeyi bilen biri size kalbinizle düşündüğünüzü söylerse , dünya evrenden önce yaratıldı derse, embriyoyu sadece alak ile ilişkilendirip, bir damla su ile oluştuğunu söylerse ki onunda erkekten atılan damla olduğunu, kadın yumurtasından söz dahi etmiyorsa, ana karnında et-eti kemiğe dönüş- kemiğe et giydirme olarak size embriyo gelişimini tarif ediyorsa, 7 kat gök-7 kat yer yaratıldığını ve ilk kata yıldızların süs diye asıldığını söylüyorsa, gökten rızk(yahudilere bıldırcın eti)-yağmur-demir- ıvır zıvır indirdiğini söylüyorsa hangi bilgeliktir bu?
Bu söylemler 1400 yıl öncesinde gayet bilgecedir çünkü içi inançla dolu bilgiler, doğruluğu değil inançla ve gözlemle bilinenin ötesinde içerik taşıyamaz. Bu gün içinse bilgelik değil tamamen bilimle çelişkili, bilgili bir kişinin söylemeyeceği sözler.
Şimdi her şeyi bilen tanrı 1400 yıl önce o devirdeki kadar bilip her şeyi doğru bilmesi savıyla nasıl becermiştir bu cehaleti işlemeyi? Nasıl becermiştir bu kadar akıl dışı, yanlış bilgi ile ilgili sözler etmeyi?
Hayır tanrı var diyorsunuz ama onun tek yanlış bilgi dahi vermeyeceğini ve söylemeyeceğini iddia edip bu kadar yanlışı oturup yok o öyle değil bazında sizler bize kanıtlamaya çalışıyorsunuz.
Mükemmel arapçayla kendini bir türlü doğru ifade edememiş, hep yanlış anlaşılan , bilgileri 1400 yıl önceki bilgileri aşamayan bir tanrı kavramına ne denirki.
Gökten demir indirmiş. Valla mı? Etde indirmiş, bak yağmurda. Hangi gökten? Yağmuru ilk gökten mi indirmiş? İlk göğe yıldızları güneşi ayıda asmış idi. Peki bıldırcın etini ve helvayı yahudilere nerden indirmiş? Melekler yapmıştır elceezleriyle.Gökte restorant mı varmış?
Demiri gökten indirmiş, ne olabilir, şu olabilir, uzaydan göktaşı düşmüş olabilir ve bu göktaşı demir çevheri içeriyordur, bu demiri işleyen ve göktaşından elde edip düşüşüne şahit olan bir toplum bunun tanrılardan gönderildiği şeklinde gayet güzel hikaye etmiştir, buda aynen kültürlerde yer bulmuştur.Muhammedin bunu kullanması mucize değil çünkü zaten olası senaryo ve gerçeklik bu. O devir için bilinmesi güzelde uzaydan değil, tanrıdan gelmesi komik.
Mantıklı değil mi? Hadi şimdi aynı mantığı olasılık üzerinden helva-bıldıcın eti-isaya inen sofra ve yağmur olarak bakalım.
Uzaydan yağmur, uzaydan et, yok yağmur atmosferden, yani aslında yine dünyadan, gökten ile ne kastettiğini bile bilmeyen tanrı.
Uzaydan helva? Uzaydan et? Uzaydan demir? Uzaydan Yağmur?
Şimdi doğru bilgiler eşliğinde eleyelim.
Uzaydan demir. Evet gayet mantıklı.
Uzaydan et,helva-sofra. Mantık ve akıldışı. Tanrı katındandır o. Hangi kat. Arş(taht) katı mı? Uzayda 7 kata rastlayanınız oldu mu?
Uzaydan yağmur- Yanlış dünya atmosferinden.
İlk kattan mı yağmur? Gök 7 kat. İlk katta yıldız-güneş ay var. Atmosfer olamaz ilk kat, devam et bakalım ne uydurabilirsiniz dostum.
Şimdi hepsine gökten indirme amma hiç biri diğeriyle uyuşamayan gök kelimesi bazında masallar.
Cehalet değilde ne?
Beyin kelimesi hiç geçmez kuranda. Beyinsiz kelimesi türkçeye has bir kelime, arapçada zaten yok beyinsiz diye bir kelime.
Arapçada bizimkilerin (diyanetin özelllikle) beyinsiz diye çevirdiği kelime sefih (saf) saftirik kabaca, zekası düşük, anlamında bir kelimedir. Zaten saf kelimeside bu dilden türkçeye geçmiştir.
Dimağ; beyin arapçada.Kalpte bildiğiniz yürek türkçedeki. Oda zaten arapçadan dilimize geçmiştir, kalb.
Dostum mrdragon, aklı kullanmalıyız kalp yerine demiş ancak doğrusu beyni kullanmalıyız yerine kalbin. Aklı (soyut olguyu ) organ yerine kullanmak tam doğru anlam vermez.
Şöyleki
Araf 179: "
Beyinleri vardır, onunla kavrayıp anlayamazlar; gözleri vardır, onunla göremezler, kulakları vardır onunla işitemezler
Tevbe 87: Onların
beyinleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp anlayamazlar.
Mücadele 22: Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onların
beyinlerine imanı yazmış ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir.
Nahl 22: Ahirete inanmayanlar var ya, onların
beyinleri inkârcıdır ve kendileri de böbürlenen kimselerdir."
Nahl 108: "Onlar (kâfirler), Allah'ın,
beyinlerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.
Tevbe 64: Münafıklar,
beyinlerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerine inmesinden çekiniyorlar.
Feth 4: Müminlerin beyinlerine; imanlarına iman katıp arttırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren O'dur.
Şuara 194: "Onu, Ruh'ul Emin senin
beynine indirdi ki, uyarıcılardan olasın.
Şuara 89: O gün, ne mal fayda verir ne de evlat; ancak Allah'a selim (sağlıklı) bir
beyinle gelenler başka
Kaf 38: Hiç şüphesiz bunda, beyni olan veya hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
Bakara 10: beyinlerinde hastalık vardır; Allah da hastalıklarını artırmıştır
Ahzab 12: Hani; münafık olanlar ve
beyinlerinde hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü bize aldanıştan başka bir şey vaad etmedi, diyorlardı
Şimdilik saygımla gittim...