Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #11  
Alt 29-12-2020, 10:03
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.622
Standart

bilimfili.com

Hilekârlık, Çevresel Koşulların Bir Sonucu mu, Yoksa Bir Karakter Özelliği mi?

Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Texas A&M University İnsan Davranışları Laboratuvarı'ndan Dr. Marco Palma ve New York'taki Rensselaer Polytechnic Institute'den Dr. Billur Aksoy, maddi kazanç için hile yapmanın ekonomik çevrenin bir sonucu olup olmadığını belirlemek için; görece ekonomik bolluk ve kıtlık dönemlerindeki hile davranışına yönelik yakından bir inceleme yürüttüler.

Yürüttükleri deneyler sırasında araştırmacılar; dış etkenlerden ziyade kişinin bireysel eğiliminin hilekârlığın nedeni olmasının daha muhtemel olduğuna ilişkin deliller elde ettiler.

Ünlü suçluların hile yapmaya yönelik eğilimleri, genellikle bu kişilerin içerisinde bulundukları ve yoksullaştırılmış yaşam koşullarına bağlanır. Bu düşünceyi test etmek isteyen araştırmacılar, kıtlığın ya da yoksullaştırılmış durumların, bir insanın hile yapma ve yalan söyleme eğilimini gerçekten etkileyip etkilemediğini belirlemek amacıyla Guatemala'da uzak bir topluluk seçti.

Deney
Araştırma ekibine göre, deneyde katılımcılara herhangi bir tepkiye maruz kalmayacakları bir hile yapma koşulları sağlandı ve katılımcıların tutumları hem yoksulluk hem de görece bolluk durumlarında test edildi. Deneyin yürütüldüğü köy, geçim kaynağı olarak yalnızca kahve üretimini kullandığından, bolluk dönemi olarak; kahvenin haftada bir kez toplandığı beş aylık süreç, kıtlık dönemi olarak ise; hasatın olmadığı ve dolayısıyla da gelir elde edilmeyen yedi ay boyunca test edilecekti.

Deneyde, katılımcılara bir fincan ve bir zar verildi ve zarı fincan içerisinde sallayarak atmaları istendi. Zardan çıkacak sayıya bağlı olarak katılımcılara, karşılığında para aldıkları bir araştırma ölçeği doldurtuluyordu. Fincanda sallamak koşuluyla 2 kez hak verilen katılımcıların attıkları zarda eğer 1 gelmişse; katılımcı, bir dolardan biraz daha az olan 5 quetzales, 2 gelmişse; 10 quetzales; 3 gelmişse; 15 quetzales, 4'te; 20, 5'te; 25 olacak şekilde para kazanacaktı. Ancak 6 gelirse katılımcı hiçbir şey kazanamayacaktı.

Araştırmacılardan Palma, katılımcıların attıkları zarı kimsenin gözlemlemediğini ve böylelikle insanlara kazançlarını arttırmak için hileye başvuracakları bir fırsatın oluşturulduğunu söylüyor. Deney, parasal kazancın olmadığı 7 aylık dönemde ve görece bolluğun olduğu 5 aylık dönemde tekrarlandı. Eş dağılımla, her sayının bir defada gelme olasılığı 6'da 1'dir.

Kendisi İçin Hile
Bakıldığında, yüksek kazanç sağlayan sayıların altı rakamdan üç rakam olduğu görülür. Palma'ya göre, her defada % 50'si yüksek bir getiri, % 50'si düşük bir getiri sağlamalıdır. Fakat hem kıtlık hem de bolluk koşullarında yüksek rakamların bildirilme oranının %90 olduğu görüldü. Yani hile yapma açısından iki periyot arasında bir fark olmadığı görüldü.

Ekibe göre, bu durum bize kıtlık ve bolluk koşullarında hileye başvurma davranışı açısından ciddi bir fark olmadığını gösteriyor. Buradan yola çıkarak da araştırmacılar, bunun daha çok kişinin içsel bir karakter özelliği olduğu anlamına geldiğini söylüyor.

Arkadaş İçin Hile
Deneyin ikinci aşamasında, insanlara kendi köylerinden, yani grup içerisinden birisi için --bir aile bireyi ya da bir arkadaş için-- kendi maddi kazançlarını arttırabilecekleri hile yapma fırsatı sunuldu. Genel olarak, insanların grup içi bireyler için de hile yaptıkları ancak bu oranın kendileri için yaptıkları hileye oranla daha düşük olduğu görüldü. Bu durumun da kıtlık ve bolluk koşullarında bir değişiklik göstermediği gözlemlendi.

Bir Yabancı İçin Hile
Bir sonraki aşamada ise insanlara, grup dışı, tanımadıkları bir birey için hile yapabilecekleri fırsat sunuldu. Bolluk koşullarında, katılımcıların grup dışı birey için hileye başvurmadıkları görüldü. Eğer ki kişi grubun dışından birisiyse insanların yüksek kazanç sağlayan zar rakamlarını tam olarak beklendiği gibi %50 oranıyla bildirdikleri gözlemlendi. Fakat kıtlık koşullarında ise grup içi ve grup dışı bireyler için yapılan hile oranlarının birbirine çok yakın olduğu görüldü. Katılımcı grubun neredeyse tamamının kıtlık koşullarında; grup içi bireyler için başvurdukları hile oranının grup dışı bireyler için yapılanla aynı oranda olduğu gözlemlendi.

Sonuçlar
Dr. Billur Aksoy'a göre deneyde, fayda görenlerin bizzat katılımcılar olduğunda, kıtlık koşullarının hile yapma eğilimi üzerinde bariz bir etkisinin bulunmadığı ortaya koyuldu. Öte yandan Aksoy, "Poverty negates the impact of social norms on cheating" başlıklı, Tayland'daki çeltik çiftçileriyle yapılan bir başka araştırmada da aynı sonuçlara ulaşıldığını belirtiyor. Bu da bize, elde edilen bulguların yalnızca Guatemalalı kahve çiftçilerine özgü olmadığını gösteriyor. Ancak elbette ki söz konusu fenomenin daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapılmasına ihtiyaç duyuyoruz. Bununla birlikte, 2016 yılında Nature'da yayımlanan ve 23 farklı ülkede birden yürütülen bir araştırma da hile yapma davranışının ülkeler bazında çok az farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştu.

Elde edilen deliller, zeginliğin hile yapmaya eğilimi, kişisel etikten çok daha az etkilediğini gösteriyor. Bu sonuçlar, 2009 yılında Journal of Experimental Social Psychology'de yayımlanan ve asosyal davranış gösteren insanların ya da 2014 yılında Journal of Quantitative Criminology'de yayımlanan ve suç işleyen kişilerin bu hallerinin genetik bir yatkınlık barındırabileceğini gösteren araştırmaların verileriyle de tutarlılık gösteriyor.

Başka bir deyişle, bazı insanlar başkalarının parasını elde etmek için doğuştan gelen bir hileye başvurma karakteri gösteriyor olabilir. Eğer öyleyse, yoksulluk ve fırsat gibi çevresel koşulların, hileye başvurma eğilimi üzerinde bir neden teşkil etmediğini, yapılan yanlış davranışları açıklamak için yalnızca bir bahane olarak kullanılıyor olabileceğini söyleyebiliriz.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #12  
Alt 12-02-2021, 08:47
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.622
Standart

gazeteduvar.com.tr

Yapay zekâ insan davranışlarını yönlendirmeyi de öğrenebiliyor

Yeni yapılan bir araştırma, yapay zekânın insan davranışları üzerinde istem dışı etkiler yaratabildiğini ortaya koydu. Buna göre yapay zekâ, insan davranışlarındaki güvenlik açıklarını belirleyip bunları insanların karar verme sürecini etkilemek için kullanabilir.
12 Şubat Cuma 2021 Saat: 07:10


Yapay zekâ insan davranışlarını yönlendirmeyi de öğrenebiliyor

Jon Whittle

DUVAR - Yapay zekâ (YZ), insanlarla (ve insanlar üzerinde) nasıl çalışılacağıyla ilgili gittikçe daha fazla şey öğreniyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir çalışma, yapay zekânın insan alışkanlık ve davranışlarındaki güvenlik açıklarını nasıl belirleyeceğini ve bunları insanların karar verme sürecini etkilemek için nasıl kullanabileceğini ortaya koydu.

Yapay zekânın yaşama ve çalışma biçimimizi her açıdan değiştirdiğini söylemek klişe gibi görünebilir ama doğrudur. Çeşitli yapay zekâ yazılımları aşı geliştirme, çevre ve ofis yönetimi gibi farklı alanlarda faaliyet gösteriyor. Yapay zekâ, insanınki gibi bir zekâ ve duygulara sahip olmasa bile yetenekleri güçlü ve hızla gelişiyor.

Şimdilik bir makine istilası hakkında endişelenmenize gerek yok ama bu son keşif yapay zekânın gücünü vurguluyor ve kötüye kullanımı önlemek için uygun bir denetime ilişkin ihtiyacın altını çiziyor.

İNSAN DAVRANIŞINI NASIL ETKİLEYECEĞİNİ ÖĞRENEBİLİR
Avustralya'nın ulusal bilim ajansının veri ve dijital araştırma bölümü olan CSIRO'nun (İngiliz Milletler Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Kurumu) Data61 programı bünyesinde görev yapan bir araştırma ekibi, ‘tekrarlayan sinir ağı ve derin pekiştirme-öğrenme' adı verilen bir tür yapay zekâ sistemi kullanarak, insanların tercih yapma yollarındaki güvenlik açıklarını bulma ve bunu kullanma amacı güden sistematik bir yöntem geliştirdi. Araştırmacılar, modellerini sınamak için insan katılımcıların bilgisayara karşı oyun oynadıkları üç ayrı deney gerçekleştirdiler.

İlk deney, katılımcıların sahte bir para ödülünü kazanmak için kırmızı ya da mavi renkli kutulara tıklamalarını gerektirirken, yapay zekâ, katılımcının tercih modellerini öğrenerek onları belirli bir seçeneğe yönlendiriyordu. Yapay zekâ, deney süresince yaklaşık yüzde 70 başarıya ulaştı.

İkinci deneyde, katılımcıların (turuncu bir üçgen gibi) belirli bir simge gösterildiğinde bir ekranı izleyerek bir düğmeye basmaları ve başka bir simge gösterildiğinde ona (örneğin mavi bir daireye) basmaları gerekiyordu. Bu esnada, yapay zekâ, katılımcılara daha fazla hata yaptırmak ve neredeyse yüzde 25'lik bir artış elde etmek üzere simge dizini düzenlemeye başladı.

Üçüncü deney, bir katılımcının bir emanetçiye (YZ) para veren bir yatırımcı gibi davranacağı birkaç turdan oluşmaktaydı. Ardından, yapay zekâ katılımcıya bir miktar para iade edecek ve bir sonraki turda ne kadar yatırım yapacağına karar verecekti. Bu oyun iki farklı modda oynandı: birinde, yapay zekâ, elde ettiği parayı en üst sınıra çıkarmak amacıyla hareket etti ve diğerinde, kendisi ile insan yatırımcı arasında adil bir para dağıtımını hedefliyordu. Yapay zekâ her iki modda da son derece başarılı oldu.

Deneyler boyunca, makine, katılımcıların verdiği cevaplardan dersler çıkardı ve insanların karar verme süreçlerindeki güvenlik açıklarını saptayarak bunları hedefledi. Netice, makinenin, katılımcıları belirli davranışlara yönlendirmeyi öğrenmesiydi.

ARAŞTIRMA YAPAY ZEKÂNIN GELECEĞİ İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
Bu bulgular henüz fazlasıyla soyut, sınırlı ve gerçekçi olmayan durumları içeriyor. Bu yaklaşımın nasıl eyleme geçirilip topluma bir fayda sağlamak amacıyla kullanılabileceğini belirlemek yolunda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.

Yine de bu araştırma, sadece yapay zekânın neler yapabileceği değil aynı zamanda insanların nasıl seçim yaptığını konusunda da anlayışımızı geliştiriyor. Bu sonuçlar, makinelerin bizimle olan etkileşimleri sayesinde insanların yaptığı seçimleri yönlendirmeyi öğrenebileceklerini ortaya koyuyor.

Araştırma, davranış bilimlerinin ve kamu politikalarının geliştirilmesinden sosyal refahı artırmaya, insanların sağlıklı beslenme alışkanlıklarını ya da yenilenebilir enerjiyi nasıl benimsediğini anlamaya ve etkilemeye varıncaya kadar birçok farklı muhtemel uygulamanın önünü açacak. Yapay zekâ ve makine öğrenimi, insanların belirli durumlardaki güvenlik açıklarını öğrenmek ve kötü seçimlerden kaçınmalarına yardımcı olmak amacıyla da kullanılabilir.

Bu yöntem, (insanları/ç.n.) yönlendirme amaçlı saldırılara karşı savunma amaçlı da kullanılabilir. Makinelere, mesela çevrimiçi alanda (istenmeyen/ç.n.) bir etkiye maruz kaldığımızda bizi uyararak güvenlik açığımızı kapatmak doğrultusunda bir davranış şekillendirmemize (bazı sayfalara tıklamayarak ya da sahte bir arama izi bırakmak için başka sayfalara tıklayarak) yardımcı olmaları öğretilebilir.

SIRADA NE VAR?
Tıpkı her teknolojide olduğu gibi, yapay zekâ da iyi ya da kötü amaçlar için kullanılabilir ve doğru bir yönetim, sorumlu bir şekilde kullanılmasını sağlamak söz konusu olduğunda büyük önem taşır. Geçtiğimiz yıl CSIRO, bu yolda atılan ilk adım olarak Avustralya hükümeti için bir yapay zekâ etik çerçevesi oluşturdu.

Yapay zekâ ve makine öğrenimi, çoğunlukla verilere ihtiyaç duyar; bu da veri yönetimi ve erişimi bağlamında etkili sistemlere sahip olmamızın fazlasıyla önemli olduğu anlamına gelir. Veri toplanması sırasında yeterli onay süreçlerinin ve gizlilik korumasının uygulanması çok önemlidir.

Yapay zekâ kullanan ve geliştiren kuruluşların, bu teknolojilerin neler yapıp yapamayacağını anladıklarından ve potansiyel risklerin ve faydaların farkında olduklarından emin olmaları gerekir.

Makalenin orijinali The Conversation sitesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)

Konu Şüpheci Dinsiz tarafından (12-02-2021 Saat 21:53 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #13  
Alt 12-02-2021, 20:48
tolonbey tolonbey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2008
Mesajlar: 369
Standart

isteböyleee.
Evet, aynan dediginiz gibi.Dedeniz Tolonbey
Alıntı ile Cevapla
  #14  
Alt 22-02-2021, 08:44
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.622
Standart

ilerihaber.org

ÇEVİRİ | Stanford hapishane deneyi

Zimbardo insan davranışlarını anlama konusundaki anlayışımızı ve toplumu nasıl ilerletebileceğimiz hakkında öğrendiğimiz şeylerin çalışmanın kötü taraflarıyla dengelenmesi konusunda tartışmacı davranıyor.



22-02-2021 01:04
Yazar: Saul McLeod
Çeviren: Muhammed Eroğul


ÇALIŞMANIN AMACI

Zimbardo ve çalışma arkadaşları, ABD hapishanelerinde bildirilen şiddetlerin gardiyanların sadist kişiliklerinden mi kaynaklandığını yoksa hapishane ortamıyla mı bir alakası olduğuyla ilgileniyorlardı.

Örneğin, mahkûmların hukuka ve düzene olan saygısızlıkları ve gardiyanların baskıcı ve saldırgan olmaları gibi iki taraf da kaçınılmaz tartışmalar yaratan kişiliklere sahip olabilir.

Öte yandan, mahkûmlar ve gardiyanlar hapishanelerdeki sosyal çevrenin güçlü yapısından dolayı saldırgan bir tavır sergileyebilir. Zimbardo, durumun, insanların mizaçlarından çok davranışlarının nedeni olduğunu tahmin etti.

PROSEDÜR

İnsanların cezaevi koşullarında oynadıkları rolleri incelemek için Zimbardo, Stanford Üniversitesi psikoloji binasının bodrum katını sahte bir hapishaneye çevirdi.

Hapishane hayatının psikolojik etkileri hakkındaki bir çalışmaya katılmaları için gönüllüler aramaya başladı.

Başvuran 75 kişiye, psikolojik problemleri, engelli, suç geçmişi ya da madde bağımlısı olan adayları elemek için mülakat ve kişilik testleri yapıldı.

Fiziksel ve zihinsel olarak sağlam, olgun ve anti-sosyal davranışlarda en az bulunan 24 adayın başvurusu kabul edildi. Çalışmanın başından beri adayların hiçbiri birbirini tanımıyor ve deneye katılmaları için günlük 15 dolar ücret ödeniyordu.

Adaylar oluşturulan sahte hapishane ortamında rastgele olacak şekilde mahkûm veya gardiyan rolüne atandı. Üç yedekten biri çalışmadan ayrıldıktan sonra geriye 10 mahkûm ve 11 gardiyan kaldı.

Mahkûmlara evlerinde, uyarılmadan ve direkt tutuklanıp karakola götürülmüş bir suçlu gibi davranılıyordu. Hepsinin parmak izleri alındı, fotoğrafları çekildi ve hapis cezası aldılar.

Daha sonra hepsinin gözleri bağlandı ve Zimbardo'nun hapishane olarak kullandığı Stanford Üniversitesi psikoloji bölümünün bodrum katına götürüldüler. Bodrum katında kapıları ve pencereleri demir parmaklıklarla kapatılmış, düz duvarlar ve küçük hücreler bulunuyordu. İşte bireyselleşme süreci burada başlıyor.

Mahkûmlara, hapishaneye vardıklarında kıyafetlerinin tamamını çıkartmaları ve kişisel eşyalarını teslim etmeleri istendikten sonra hapishane kıyafeti ve geceliği verildi. Kıyafetler baskılıydı ve üzerinde sadece numaralar bulunuyordu.



Üzerlerindeki numaraların amacı mahkûmları anonim hissettirmekti. Her bir mahkûma sadece numarasıyla seslenilebilirdi ve mahkûm kendisiyle diğer mahkûmlara ancak numarasıyla seslenebilirdi.

Giysileri sadece üzerinde numaralarının olduğu bir önlükten oluşuyordu ve iç çamaşırıdâhil üzerlerinde başka bir kıyafet yoktu. Ayrıca saçlarını örtmeleri için sıkı naylon bir şapka ve ayaklarının tekine bağlı kilitli bir zincir vardı.

Tüm gardiyanlar hâkî renginde bir üniforma giymişti, üzerlerinde boyunlarında bir düdük ve polislerden ödünç aldıkları copları taşıyordu. Gardiyanlar ayrıca mahkûmlarla göz teması kurmayı imkânsız hale getirmek için özel güneş gözlükleri takıyordu.

Üç gardiyan sekiz saatlik vardiyalar halinde çalışıyordu, diğer gardiyanlar hazırda bekliyordu. Gardiyanlara, hapishanede disiplini ve düzeni sağlamak adına gerekli olduğunu düşündükleri her şeyi yapabilme ve mahkûmlara saygılı olmalarını emretme yönünde talimat verildi. Fiziksel şiddet uygulamak tamamen yasaktı.

Zimbardo bir araştırmacı olarak mahkûmların ve gardiyanların davranışlarını gözlemliyordu ve hapishane müdürü rolünde oynuyordu.

BULGULAR

Kısa süre içerisinde hem mahkûmlar hem de gardiyanlar rollerini benimsedi. Gardiyanlar kendi rollerini daha kolay ve daha hızlı benimsedi.

OTORİTEYİ KANITLAMAK

Deneyin başladığı ilk saatlerde bazı gardiyanlar mahkûmları taciz etmeye başladı. Gece 2.30'da mahkûmlar sayım için düdükler çalınarak uyandırıldılar.

Sayımlar mahkûmları numaralarına alıştırmak için yapılıyordu. Daha önemlisi gardiyanların mahkûmlar üzerinde düzenli olarak üstünlüklerini göstermeleri için bir fırsattı.



Mahkûmlar da kısa zamanda gerçek mahkûm davranışlarını benimsemeye başladılar. Zamanın büyük bir çoğunluğunda hapishane sorunları hakkında konuşuyorlardı. Gardiyanlara birbirleri hakkında hikâyeler anlatmaya başlamışlardı.

Hapishane kurallarını çok ciddiye almaya başladılar ve tamamı sanki mahkûmların yararı için oradalar da küçük bir karşı gelme tamamı için büyük sonuçlar doğuracak diye düşünüyorlardı. Hatta bazıları gardiyanlarla beraber kurallara uymayan mahkûmların karşısında duruyorlardı.

FİZİKSEL ŞİDDET

Mahkûmlara küçük emirler veriliyor, hakaretlerle alay ediliyordu ve genellikle onlara insanlık dışı olan sıkıcı ve anlamsız işler yaptırılıyordu.

Şınav çekmek gardiyanların sıklıkla uyguladığı bir tür fiziksel şiddet türüydü. Mahkûmlar şınav çekerken gardiyanlardan biri mahkumların sırtlarına basardı ya da diğer mahkumları ötekilerin sırtına oturtup şınav çekmelerini isterlerdi.



BAĞIMSIZLIĞI KANITLAMAK

İlk gün sorunsuz geçtiği için, gardiyanlar ikinci günün sabahında çıkan isyana karşı şaşkın ve tamamen hazırlıksızlardı.

Deneyin ikinci gününde, mahkûmlar kafalarındaki şapkayı çıkardı, numaralarını söktü ve kapının önüne yataklarını koyarak hücrelerini kendilerine karşı siper olarak kullandı.

Gardiyanlar takviye çağırdı.Hazırda bekleyen üç gardiyan içeriye geldi ve gece vardiyasındaki gardiyanlar da gönüllü olarak çalıştı.

İSYANI BASTIRMAK

Gardiyanlar, cildi soğutan karbondioksitli su püskürten bir yangın söndürücü kullanarak karşılık verdi ve mahkûmları kapılardan uzak tutmaya çalıştı. Daha sonra gardiyanlar tüm hücrelere girdi ve mahkûmları soyup yataklarını çıkardı.

Mahkûm isyanının elebaşlarına hücre hapsi verildi. Daha sonra gardiyanlar,mahkûmları daha çok rahatsız etmeye ve gözlerini korkutmaya başladı.

ÖZEL AYRICALIKLAR

Üç hücreden biri "ayrıcalıklı hücre" olarak tasarlandı. İsyanda en az payı olan üç mahkûma özel ayrıcalıklar verildi. Gardiyanlar üniformalarını ve yataklarını onlara geri verdi ve saçlarını yıkayıp dişlerini fırçalamasına izin verdi.

Ayrıcalıklı mahkûmlar, yemek yeme hakları geçici olarak ellerinden alınmış diğer mahkûmlarınhuzurunda özel yemekler yemeye başladı.Bunun sonucunda mahkûmlar arasındaki dayanışma yıkılmış oldu.

İSYANIN SONUÇLARI

Birkaç gün geçtikten sonra, gardiyanlar ve mahkûmlar arasındaki ilişkiler değişmeye başladı –birinde değişim olursa diğerinde de değişim olur-. Sıkı bir kontrol sağlayan gardiyanları ve mahkûmların tamamen onlara bağlı olduklarını hatırlayın.

Mahkûmlar daha bağımlı hale geldikçe, gardiyanlar da onlara karşı daha alaycı hale geldi. Mahkûmları aşağılıyor ve bunu onlara fark ettiriyorlardı. Gardiyanların aşağılamaları arttıkça, mahkûmlar daha fazla itaat ediyordu.

Mahkûmlar itaat ettikçe, gardiyanlar agresifleşiyor ve kendine güveniyorlardı. Mahkûmlardan daha çok itaatkâr olmalarını istiyorlardı.Mahkûmlar,gardiyanlara karşıher konuda bağımlı hale geldi.Bu yüzden de mahkûmlar, gardiyanlara diğer mahkûmlar hakkında hikâyeler anlatmak gibi onları memnun etmenin yollarını arıyordu.

8612 NUMARALI MAHKÛM

Deneyin bitmesine 36 saatten kısa bir süre kalmıştı, fakat 8612 numaralı mahkûm,mantıklı düşünememe; kontrolsüz gelişen ağlamalar ve aşırı öfkelenmek gibi şiddetli bir duygusal çöküntü göstermeye başladı.

Gardiyanlarla görüştükten sonra, ona zayıf olduğu fakat onlar için casusluk yapabileceği teklif edildi. 8612 diğer mahkûmların yanına dönüp "Buradan çıkamazsınız, buradan kaçamazsınız!" dedi.

Kısa bir süre sonra 8612 deli gibi davranmaya, bağırmaya, küfretmeye ve öfke nöbetleri geçirmeye başladı. Psikologlar artık onun gitmesine izin vermeleri gerektiğini düşünmeye başladı.

MAHKÛMLARIN AİLELERİYLE GÖRÜŞMESİ

Bir sonraki gün, gardiyanlarmahkûmların ebeveynleri ve arkadaşlarıyla görüşmesi için ziyaret saati ayarladı. Gardiyanlar, aileleri hapishanenin durumunu gördüğünde oğullarını eve götürmek isteyebilecekleri konusunda endişe duyuyordu. Gardiyanlar mahkûmlara ziyafet çektirip müzik dinlettirdikten sonra duş aldırtıp iyice temizlenmelerini sağladı ve hücrelerini süpürdü.

Görüşmeden sonra mahkûmların kaçış planı yaptıkları hakkında bir dedikodu yayıldı.Mahkûmların kaçmasından korktukları için, gardiyanlar ve araştırmacılar Palto Alto polis karakolundan yardım istemeye karar verdiler.

Gardiyanlar tacizlerini bir üst seviyeye taşıdılar ve tuvaletleri mahkûmlara elleriyle temizletmek gibi sürekli temizlik işleri yaptırmaya zorladılar.



KATOLİK RAHİP

Zimbardo, mahkûm papazı olan Katolik bir rahibi hapishanenin durumunun ne kadar gerçekçi olduğunu değerlendirmek için onu davet etti. Mahkûmlardan yarısı kendilerini isimleriyle değil de numaralarıyla tanıttı.

Papaz tüm mahkûmlarla bireysel olarak görüştü ve buradan çıkmanın tek yolunun bir avukat ile görüşmek olduğunu söyledi.

819 NUMARALI MAHKÛM

Rahiple konuşurken 819 numaralı mahkûm, tıpkı daha önce serbest bırakılan iki mahkûm gibi büyük bir ruhsal çöküntüye girip deli gibi ağlamaya başladı. Psikologlar, mahkûmun ayağındaki zincirleri söktü, kafasındaki şapkayı çıkardı ve hapishane bahçesinin bitişiğindeki bir odaya gönderip dinlenmesini söyledi. Ona yemek yedireceklerini ve daha sonra da doktora görüneceğini söylediler.

Tüm bunlar yaşanırken gardiyanlardan biri diğer mahkûmları sıraya dizip yüksek sesle şunları söylettirdi:

"819 numaralı mahkûm kötü bir mahkûmdur. 819'un yaptığı şey yüzünden hücrem altüst oldu Sayın Ceza İnfaz Kurumu."

Psikologlar 819'un bu sesleri duyabileceğini düşünüp bulunduğu odaya gittiğinde onu kontrolsüzce ağlarken buldular. Psikologlar deneyden ayrılabileceği yönünde onu ikna etmeye çalıştılar, fakat ayrılamayacağını çünkü diğer mahkûmların ona "kötü mahkûm" lakabını taktığını söyledi.

GERÇEĞE DÖNÜŞ

Tam o sırada, Zimbardo "Dinle beni, sen 819 değilsin. Sen... (ismi) ve benim ismim de Zimbardo. Ben bir psikoloğum, hapishane müdür değil ve burası da gerçek bir hapishane değil. Bu sadece bir deney ve buradakiler de tıpkı senin gibi öğrenci, mahkûm değil. Haydi, gidelim" dedi.

Aniden ağlamayı bırakıp kafasını kaldırarak hiçbir şey olmamış gibi "Tamam, haydi gidelim."cevabını verdi.

DENEYİN SONU

Zimbardo deneyi iki hafta sürdürmeyi planlıyordu fakat mahkumların duygusal çöküntülerinden ve gardiyanların aşırı agresif davranışlarından dolayı altıncı günde durdurmaya karar verdi. Yakın bir zamanda Stanford'da doktora yapan Christina Maslach, gardiyanlar ve mahkûmlarla görüşme yapmaya geldi ve mahkûmlarıngardiyanlar tarafından tacize maruz kaldığını öğrendiğinde şiddetle karşı çıktı.

Öfkeyle dolan Maslach "Bu çocuklara yatığınız çok korkunç bir şey!" dedi. Dışarıdan gelip hapishaneyi gören 50'den fazla kişi arasından bunun etik kısmını sorgulayan tek kişi Maslach oldu.

Zimbardo 2008 yılında şu sözleri ifade etti: "Hapishanedeki rolüme ne kadar uzak kaldığımı fark etmem çok sürmedi. Bir araştırmacı psikologdan çok bir hapishane müdürü gibi hareket ediyordum."

SONUÇ

Zimbardo ve çalışma arkadaşlarına göre, ‘'Stanford hapishane deneyi''insanların oynamalarının beklendiği sosyal rollerenasıl kolayca ayak uydurduğunu, özellikle roller hapishane gardiyanlarınınki kadar güçlü bir şekilde kalıplaşmışsa, ortaya çıkardı.

Gardiyanlar yetkili bir konuma yerleştirildiği için, normal hayatlarındaki gibi davranmamaya başlıyordu.

"Hapishane" ortamı gardiyanların vahşi davranışlarını yaratmada önemli bir etkendi (gardiyan rolündeki adaylardan hiçbiri deneyden öncesadist eğilimler göstermiyordu).

Bu yüzden bulgular bu davranışların hapishane ortamından kaynaklandığını destekler nitelikteydi.

Bireyselleşme adayların davranışlarını, özellikle gardiyanlarınkini, açıklayabilir. Bu, bir grubun normlarıyla çokbütünleştiğinizde kimlik bilincinizi ve kişisel sorumluluklarınızı kaybettiğiniz bir durumdur.

Gardiyanlar,yaşanılan şeylerin onların kendi kararları olduğunu düşünmedikleri için çok sadist davranmış olabilirler. İşte bu da onlar için bir grup normuydu. Hatta giydikleri üniformadan dolayı kişisel kimlik bilinçlerini kaybetmiş de olabilirler.

Ayrıca, öğrenilmiş çaresizlik mahkûmların gardiyanlara olan itaatini açıklayabilir.Mahkûmlar, ne yaparlarsa yapsınlar başlarına gelen şeylerin küçük de olsa bir etkisinin olduğunu öğrendiler. Sahte hapishanede, gardiyanların öngörülemez kararları mahkûmlarınkarşılık vermekten vazgeçmesini sağladı.

Hapishane deneyi durdurulduktan sonra, Zimbardo adaylarla görüştü. Konuşmadan bir alıntı ise şu yönde oldu:

Adayların birçoğu çalışmaya gerçekten dâhil olduklarını ve kendilerini adadıklarını söyledi. Deney onlar için çok gerçekçi olmuştu. Gardiyanlardan biri: "Halime çok şaşırdım. Her birine farklı isimlerle sesleniyor ve elleriyle tuvaletleri temizlettiriyordum. Mahkûmları bir sürü olarak düşünüyor ve bir şey yaparlar diye kendimi onlara göz kulak olmak zorunda hissediyordum." sözlerini ifade etti.

Gardiyanlardan bir diğeri ise: "Yetkili bir şekilde hareket etmek eğlenceli olabiliyor. Güç çok zevkli olabilir." dedi. Başka bir gardiyan: "Kontrol sırasında ikinci hücredeki yatağı alt üst etmeye başladım. Mahkûm yatağı yeni düzenlemişti ve beni tutup bağırarak yatağı yeni düzenlediğini ve dağıtmama izin vermeyeceğini söyledi. Boğazımdan tuttu ve gülüyor olmama rağmen gerçekten korktum. Copumla saldırdım ve çenesine çok sert olmasa da vurdum ve kendimi ondan kurtardığımda çok kızmış bir haldeydim."


Gardiyanların çoğu vahşice davranışlar sergilediklerine inanmakta güçlük çektiler. Çoğu, böyle bir yönlerinin olduğunu ya da böyle şeyler yapabildiklerini bilmiyordu.

Mahkûmlar da itaatkâr, korkak ve bağımlı davrandıklarına inanamıyordu. Bazıları normalde iddialı tipler olduğunu belirtti.

Gardiyanlara sorulduğunda, hapishanelerde genel olarak bulunan üç farklı türü tarif ettiler: Bazı gardiyanlar iyi, bazılar sert ama adil ve bazıları da acımasızdı.

ELEŞTİREL DEĞERLENDİRME

Gözlemlenen davranışlar çalışmanın bulgularını açıklayabilir.Gardiyanların çoğu, sonradan davranışlarının normal olduğunu iddia etti.

Gardiyanlar ve mahkûmlar rol yaptıkları için davranışları, gerçek hayattaki davranışlarını etkileyen aynı faktörlerden etkilenmiyor olabilir.

Bu, çalışmanın bulgularının hapishane yeri gibi gerçek hayata makul şekilde genelleştirilemeyeceği anlamına geliyor.Yani çalışmanın ekolojikgeçerliliği düşük bir boyutta.

Ancak, adayların olaylara karşı gerçekmiş gibi tepki verdiği yönünde önemli kanıtlar var. Örneğin, mahkûmlarınaraştırmacılar tarafından gözlemlenen özel konuşmalarının %90'ı hapishane koşullarıyla alakalıydı ve sadece zamanlarının %10'unu hapishanenin dışındaki hayat hakkında konuşarak geçiriyorlardı.

Gardiyanlar da nadiren molalarında kişisel hayatları hakkında konuşurdu. Ya mahkûmların sorunları hakkında ya da hapishane ile ilgili şeyler hakkında konuşuyor ya da hiç konuşmuyorlardı. Gardiyanlar işe zamanında gelir hatta ekstra bir ücret almadan mesai yaparlardı.

Mahkûmlar rahiple tanıştıklarında, isimleriyle kendilerini tanıtmak yerine numaralarıyla tanıttılar.Hatta bazıları, ondan bir avukatın gelip çıkmalarına yardım etmesini istedi.

Çalışma, ABD'li erkek öğrencilerden oluştuğu için nüfus geçerliliğinden de yoksun olabilir. Çalışmanın bulguları kadın mahkûmlarya da diğer ülkelerdekileriçin geçerli olamaz. Örneğin, ABD bireyci bir kültüre sahiptir ve sonuçlar Asya ülkeleri gibi toplulukçu kültürlere sahip olanlardan farklı olabilir.

Bu çalışmanın gücü, ABD hapishanelerindeki işleyiş biçimini değiştirmiştir. Örneğin, federal suçlarla suçlanan gençler artık yetişkin mahkûmlarla yargılanmadan önce onlara karşı olan şiddet riskinden dolayı hapishaneye alınmıyor.

Çalışmanın bir başka katkısı ise adaylara uygulanan şiddetin Amerikan Psikoloji Birliği tarafından etik kılavuzların resmi olarak tanınmasını sağlamış olmasıdır. Çalışmalar uygulanmadan önce artık bir kurumsal inceleme kurulu (ABD) veya etik kurulu (Birleşik Krallık) tarafından kapsamlı bir incelemeden geçmelidir.

Araştırma planlarının üniversiteler, hastaneler ve devlet kurulları gibi bir kurul tarafından gözden geçirilmesi gereklidir. Bu kurullar, olası fiziksel veya psikolojik şiddet riski göz önünde tutulursa araştırmanın potansiyel faydalarının haklı olup olmadığını inceler.

Bu kurullar araştırmacılardan çalışmanın tasarısını veya prosedürünü değiştirmesini isteyebilir ya da aşırıya kaçan durumlarda çalışmanın onayını tamamen iptal edebilir.

ETİK SORUNLAR

Zimbardo'nun kendisinin de deneyde ne olacağını bilmediği için çalışmanıntahmin edilmesi mümkün değildi, çalışma adayların tam olarak bilgilendirilmemiş olması ve onayının olmaması da dâhil olmak üzerebirçoketik eleştiri aldı.

Ayrıca, mahkûmların kendievlerinde "tutuklanmaya" karşı rızaları da yoktu. Polisten gelecek son onayın adayların katılmaya karar vermesine dakikalar kala verilmiş olduğu ve araştırmacıların "tutuklamanın" bir sürpriz olmasını istediği için mahkûmlara bu kısımların tamamından bahsedilmemişti.

Ancak bu, tüm katılımcıların imzaladığı Zimbardo'nun sözleşmesinin etik olmayan bir ihlaliydi.

Mahkûm rolündeki adaylar,aşağılanma ve stres olma olaylarını deneyimlemekten ve psikolojik şiddete karşı korunmadılar.Örneğin, bir mahkûmbaşa çıkılamayan ağlama, öfke ve bağırma krizlerinden dolayı 36 saat sonra deneyden çıkarılmak zorunda kalındı.

Ancak, Zimbardo'nun savunmasında mahkûmların yaşadığı duygusal çöküntünün önceden tahmin edilemeyeceği söyleniyordu. Çalışmanın onayı Naval Araştırma Ofisi İnsan Deneyleri Psikoloji Bölümü ve Üniversite Kurulu tarafından verilmişti.

Bu kurul da mahkûmların aşırı tepkilerinin yaşanmasını beklemiyordu. Adayları, daha az strese sokacak ancak aynı zamanda istenen bilgiyi verebilecek alternatif yöntemlere bakılmışfakat uygun hiçbir şey bulunamamıştı.

Kapsamlı grup ve birey bilgilendirme toplantıları düzenlendi ve tüm adaylaraönce birkaç hafta sonra deney-sonrası anketi yapıldı. Daha sonra ise birkaç ay ve yıllık aralıklarla devam etti. Zimbardo böylelikle uzun süren kalıcı hasarların gerçekleşmediği sonucuna vardı.

Zimbardo insan davranışlarını anlama konusundaki anlayışımızı ve toplumu nasıl ilerletebileceğimiz hakkında öğrendiğimiz şeylerin çalışmanın kötü taraflarıyla dengelenmesi konusunda tartışmacı davranıyor.

Ancak, ABD Ordusu'nun hapishaneleri daha insancıl yapmakla pek ilgili olmadığını ve aslında çalışmayı silahlı servislerdeki insanların tutsak kalma stresiyle başa çıkmalarını eğitmede kullanmakla daha çok ilgilendikleri öne sürüldü.

Kaynak: Simply Psychology

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #15  
Alt 02-10-2022, 04:14
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.622
Standart



İNSANLIĞIN KARANLIK YÜZÜ.


1979 yılında o zamanlar henüz pek tanınmamış olan performans sanatçısı Marina Abramovic, gösteri sanatları tarihinin en unutulmaz, en konuşulan ve belki de en korkunç gösterilerinden birini gerçekleştirdi. Rhythm 0 adını verdiği bu gösteride, yaptığı şey aslında çok basitti. Olduğu yerde sabit durmak.

Bunun yanı sıra gösteriyi izlemeye gelenlerin seçimine bırakılmış şekilde, bir masa üzerine birçok farklı eşya ve materyal yerleştirdi. Bu masada çiçekten çikolatalı keke, zincirden bıçağa kadar her türlü rastgele eşya bulunuyordu. Hatta masada bir mermi ve silah bile mevcuttu. Yani ziyaretçilerin iyiyle kötü arasında seçim yapma şansı vardı. Bu objeleri tüm ziyaretçiler istedikleri gibi kullanabileceklerdi.

Tüm gösteri boyunca kadın, tıpkı cansız bir obje gibi pasif kalacaktı. Amacı aslında kendini yaşayan bir sanat eseri olarak empoze etmekti. Ancak 6 saat sürecek bu performans denemesinin hayatının en korkunç günlerinden birine dönüşeceğinden haberdar değildi.

İlk başlarda izleyiciler oldukça nazik ve iyi niyetliydi. Kimisi masadaki gülleri kadının eline veriyor, kimi ona kek yediriyor bazıları ise saçlarını okşuyor onunla tokalaşıyordu. Ancak aradan zaman geçtikçe ve performans uzadıkça işin rengi değişmeye başladı. İlk olarak izleyicilerden biri kadına hafif bir tokat attı. Abramovic'in gerçekten de, hiçbir reaksiyon vermediğini farkeden topluluktan bazıları kadına daha sert bir biçimde vurmaya başladı. Az önce kadının elini sıkan, ona gül uzatan insanlar karşılarında gerçekten savunmasız birinin olduğunu kavradıklarında şiddet eğilimi göstermeye başladılar. Ancak olaylar bununla da sınırla kalmadı.

Kalabalıktan bir kişi silahı alıp kadının alnına dayadı. Daha sonra kadının vererek silahı boynuna dayamasını sağlayacak bir biçimde yerleştirdi. Bazıları kalemlerle kadının alnına boynuna yazılar yazmaya başladılar. Bunların ardından cinsel tacizler başladı. Bazıları kadının kalçalarını, göğüslerini sıkıştırıyor, kimi onu öpüyor kimi ise yalayarak tükürüyordu! Sonunda kalabalık, kadının üzerindeki eşyaları makaslarla parçalayarak onu çırılçıplak bıraktı. Ancak bununla da yetinmediler. Kalabalıktan biri kadının karnını bıçakla çizdi ve diğerleri de bundan cesaret alarak onu takip etti. Elbiselerini parçaladıktan sonra, kadının her tarafını bıçaklarla çizmeye ve kadını belli belirsiz bıçaklamaya başladılar. Boyun kısmına çizik atarak kanamasını sağladıktan sonra burada kan emenler bile oldu.
Bunun ardından kadını sağa sola cansız manken gibi taşıdılar bu esnada defalarca taciz ettikleri kadına, kalabalıktan bir adam masa üzerine yatırıp tecavüz etmeye çalıştı!

Sonrasında sağduyulu birkaç kişinin önlemesiyle kalabalık bu fikirden vazgeçti ve kadının çıplak fotoğraflarını çekmeye, bazılarını da eline tutuşturmaya başladılar. Bu esnada kadın gözyaşları içindeydi ancak kalabalık onu bir obje olarak değerlendirme konusunda ısrarcıydı…

Vahşileşen çoğunluğa rağmen kalabalık içinde bulunan bir grup insan bu durumdan rahatsızlık duymaya başladı. Ancak cesaret edip bir eylemde bulunamadılar. Ta ki kalabalıktan çıkan bir kadın, Abramovic'in gözyaşlarını silip ona sarılana kadar…

Kadının peşi sıra, sanatçıya yapılanlardan rahatsız olan azınlık grup, onu adeta bir koruma çemberine alarak, kıyafetlerini geri giydirdi, boynundaki yarayı kapattı, vücudundaki diğer kanayan kısımları bantla kapattı ve kadına sigara ikram ettiler.

Bir performans sanatından daha çok toplumsal bir deneye dönüşen bu olay, çoğunluğun birbirinden cesaret alarak içindeki kötülüğü kolayca ortaya çıkarabilmesine karşın, bu durumdan rahatsız olan iyi niyetli kişilerin aynı dayanışma cesareti gösterememesinin ya da bu konuda geç kalmasının nelere sebep olduğunu gözler önüne seriyordu.

6 saat sonunda performans sona erdiğinde Abramovic, tekrar hareket etmeye başladığında, kalabalık korkunç biriyle yüzleşmişcesine oradan kaçıştı. Az önce çekinmeden işkence yaptıkları kişinin, tekrar bir birey formu kazanarak hareket etmesi kalabalığı dehşete düşürmüştü.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kabeye ilişkin 2 soru ve soruya bir yorum huzurcan İslam 1 10-07-2014 18:23

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:10 .