Türkiye'de 3 Nisan'da vizyona girmesi planlanan ve başrolünde son haftalarda Türkiye'de Gelibolu ile ilgili yeni bir film çeken Russel Crowe'un oynadığı "Noah (Nuh: Büyük Tufan)" filmi 3 Ortadoğu ülkesinde yasaklandı!
Filmde ve afişinde 1976 yapımlı "Çağrı" filmindekinin aksine "Nuh" rolünü oynayan Russel Crowe'un, dolayısıyla Nuh'un yüzünün gözükmesi İslam ülkelerini rahatsız ediyor! Bilindiği gibi, "Çağrı" filminde "Muhammed" rolünü oynayan Anthony Quin, yüzünü göstermemiş ve İslam ülkelerinden büyük bir takdir toplamıştı. Pardon, cebini doldurmuştu!
El Arabiya'nın haberine göre, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Bahreyn, İslami inançlara aykırı olarak Kuran'da adı geçen peygamberlerin yüzünü gösterdiği gerekçesiyle filmin gösterimini yasakladı.
Mısır'daki El Ezher Üniversitesi geçen hafta yayınladığı bir fetvayla filmin İslam'a aykırı unsurlar taşıdığını ileri sürmüştü. Üç ülkenin ardından Mısır, Ürdün ve Kuveyt'in de filmin gösterimini yasaklaması bekleniyor.
Fragmanları Türkiye'deki sinemalarda şimdiden gösterime giren filmde halen İstanbul'da yeni film çekimi çalışmalarını sürdüren
Russell Crowe'un yanısıra
Anthony Hopkins ve
Emma Watson gibi diğer ünlü oyuncular rol alıyor.
Kaynak: Russel Crowe'un Nuh Filmi 3 Ülkede Yasaklandı!
Filmin Konusu
Filmin Türkçe Fragmanını "
NUH: Büyük TUFAN"ından izleyebilirsiniz!
Kabil'in soyundan gelen insanoğlu, kuşaklardır Yaradan'ın çizdiği iyilik yolundan sapmış, dünyanın tüm güzelliklerini ve nimetlerini sonuna kadar emip tüketerek yeryüzünü yaşanmaz hale getirmiştir. Dahası bir parça et için her türlü ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet ve kaos normal hale gelmiştir. İnsanlığın bu sefil hali karşısında
Nuh rüyasında, Yaradan'ın kendisini yaşanacak büyük bir tufana karşı uyardığını görür. Yaradan ondan büyük bir gemi inşa etmesini ve yeryüzünde yaşayan tüm hayvan cinslerinden bir çift almasını emreder. Bu gemi aynı zamanda ailesinin de tek kurtuluşu olacaktır. Tufanın yaklaşmakta olduğunu öğrenen sapkın insanoğlu ise geminin içine girmek için
Nuh'a karşı saldırıya geçecektir....
Nuh Peygamber rolünde Akademi Ödüllü
Russell Crowe'u izlediğimiz filmde
Crowe'a
Jennifer Connelly,
Emma Watson ve
Anthony Hopkins gibi isimler eşlik ediyor. Epik öğelerin yanısıra fantastik unsurları da bir araya getiren filmin yönetmeni ise en son
"Siyah Kuğu (Black Swan)" filmiyle izleyici karşısına çıkan ünlü yönetmen
Darren Aronofsky.
Fantastik ve Ütopik Bir Hikaye
Konusunu Kutsal Kitaplar'dan alan film tamamen fantastik ve ütopik bir hikayeye dayanır. Çünkü arkeologlar 1872'de Asurbanipal'in Kütüphanesi'nde 12 tane tablet bulmuşlar ve bunlardan XI. Tablet'te Kutsal Kitaplar'da anlatılan
"Büyük Tufan"dan söz ediyordu.
Bu konuda JEAN Bottéro’nun Kırmızı Yayınları tarafından yayınlanan “Tarihte Tanrı Fikrinin Doğuşu (Naissance de Dieu, La Bible et l’historien; Editions Gallimard)” adlı kitabı şu çarpıcı cümle ile başlar:
“3 Aralık 1872’de Kutsal Kitap, ‘bilinen en eski kitap’, ‘ötekilerden farklı bir kitap’, ‘bizzat Tanrı’nın yazdığı ya da dikte ettiği kitap’ olma gibi çok eski dönemlerden gelen niteliğini yitirmiştir.” (s. 23)
SEÇMELER KİTABI TEVRAT
O gün Londra’nın Society of Biblical Archelogy’sinin önünde ilk Asur bilimcilerden biri olan
George Smith olağanüstü bir keşif yaptığını açıklıyordu; bu Asur bilimciler çivi yazısını sökmek için 50 yıl çaba ve gayret göstermişlerdi ve artık antik Mezopotamya toprağından çıkan tabletler hazinesinin dökümünü yapmaya başlamışlardı.
Smith orada Kutsal Kitap’ta geçen tufan öyküsüne çok yakın bir öykü ve bu konuyla ilgili ayrıntılar bulmuştu.
“Gılgamış Destanı” idi söz konusu olan. Tevrat’ta anlatılan Tufan Öyküsü ile yaratılış sürecinin kaynağı Asur-Sümer mitolojisi ise şimdi ne olacaktı? O zaman Tevrat’ın yapısal varlığı da değişmeyecek miydi? Bu durumda Tevrat, İsrail anonim (sözlü) edebiyatından bir seçmeler kitabı olmuyor muydu? Doğrusunu söylemek gerekirse Tevrat bir seçmeler kitabı oluyor. Zaten öyle olduğu 1872’den sonra iyice kanıtlandı.
KAYNAK MEZOPOTAMYA’DAN
Tevrat (Eski Ahit) insan elinden çıkma ise, İncil (Yeni Ahit)’in de insan elinden ve ağzından çıkması gerekmiyor muydu? Bizim için buraya kadar iyi de, bundan sonrası zor: İncil ve Tevrat’ın, Kuran gibi vahiy yoluyla oluştuğuna (indiğine) inanan Müslümanların da dünyası yıkılmayacak mıydı? Kuran’ın Tevrat ve İncil’den yaptığı alıntılar ne olacaktı? Tevrat ve İncil insan imgeleminin ürünü ise Kuran da insan imgeleminin ürünü olmayacak mıydı?
Müslümanları bir yana bırakalım. Yahudiler ile Hıristiyanların büyük bir bölümü kutsal kitaplarının Mezopotamya mitolojisinden kaynaklandığını ve İsrail halkının tarihini anlattığını kabul ediyorlar ama dinlerine inanmaktan vazgeçmiyorlar. Bu, sağaltıcı, iyileştirici ilişkiyi çok iyi anlamak ve değerlendirmek gerekir. Yahudi ve Hıristiyan inancına sahip insanlar dünyanın 5770-5771 yaşında olduğuna inanç kültürü olarak inanıyorlar ama bilimsel olarak dünyanın gerçek yaşının milyarlarca yıla dayandığını da kabul ediyorlar.
İki bin yıl İsa’dan sonra, 3 bin 770 yıl İsa’dan önce! Bu sayı tarihe de uygun!
İZLEYİN, OKUYUN, AKLINIZ AÇILSIN!
Bırakın bu filmi, bundan önceki 1956 yapımlı
"10 Emir (Ten Commandments)" filminde de bize yalan söylememiş miydiler?
Hatırlarsanız, bu filmde
Firavun Ramses II rolünde oynayan
Yul Brynner ve
Musa rolünde oynayan
Charlton Heston yine Tevrat'a göre oynamışlar ve aralarında şu diyalog geçmiş;
Musa (Charlton Heston): Mısır üzerine bir musibet daha gelirse, Tanrı bunu senin sözlerin üzerine gerçekleştirecektir.
-Tüm ülkede o kadar büyük figan kopacak ki insanları kesinlikle bırakacaksın.
Firavun (Yul Brynner): Bir daha gelme Musa! Çünkü bir daha yüzünü gördüğüm gün, kesin öleceksin!
Musa: Böyle yazılsın!
Firavun: Bu köle tohumu ve tanrısına dünyanın unutamayacağı bir yanıt vereceğim.
-Ordu komutanı, Talis’ten savaş arabalarını çağır!
-Bir bela daha olacak... Fakat bu kez Goşen kölelerinin üzerine! Her evde ilk doğan bebek öldürülecek, önce Musa’nın oğluyla başlayın!
|
ve biz de bu diyaloğun Tevrat'ın "
İlk Doğan Çocukların Ölümü"nde kelimesi kelimesine geçtiği için aldanmıştık ya da en azından, tutarlı olduğu için kabul etmiştik. Oysa #
44 no'lu mesajımda gördüğünüz gibi bu mümkün değildi ve arkeologlar yakın bir zamanda
Ramses II'nin ilk oğlunu bulmuşlar, uzmanlar tarafından
Ramses II ile ilk oğlu
Amon-her-kepeşef'in mumyalarından hareketle morfolojik çalışması yapılarak gerçekte nasıl göründükleri ortaya konulmaya çalışılmış, NatGeo tarafından güzelce bir belgesel filmi yapılmış ve bu konuda daha bir sürü çalışma yapılmıştı.
Demek ki
Yul Brynner ve
Charlton Heston rollerini çok iyi oynamışlar ve bizi de bir güzel keklemişlerdi. Şimdi onların bu yaptıklarını
Russel Crowe,
Jennifer Connelly,
Emma Watson ve
Anthony Hopkins'ten oluşan bir başka güçlü kadro,
"NOAH" filmiyle yapıyorlar. Ama ne ilk kadronun, ne de şimdiki kadronun kaygısı gerçekler değil, tamamen ticaridir.
Bence, bu filmi herkesten önce dindarlar izlemeli ve filmde Nuh ile ilgili anlatılanlar ile Kutsal Kitaplar'da anlatılanlar doğru mu diye kontrol etmelidirler. Bu filmi ve ilgili metinleri, özellikle
"Gılgamış Destanı"nı, sindire sindire okurlarsa, dinden çıkmak yerine daha iyi, daha bilinçli mümin olacaklarına inanıyorum. İnsan imgeleminin, insan dehasının ürünü olmak, insan imgeleminden, insan elinden çıkmak hiçbir din kitabını değersizleştirmez.