Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 18-11-2007, 22:44
-Maximus- -Maximus- isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Sep 2007
Mesajlar: 149
Standart Kültür meselesi..

uzun zamandır bu konuda yazmak istiyordum, bildiğiniz gibi *türkler *uzun geçen arap türk savaşlarından sonra *güçlü *arap ordularına daha fazla direnemeyerek büyük bir kısmı islam dinine geçmişlerdir. bu süreç yaklaşık 300 yıla dağılır, türklerin yaklaşık 300 yıl süren bir süreçte islamı kabul etmeleri, islamı pek’de benimsemediklerinin kanıtı. türkler *arap istilası öncesi yerleşik düzeni olmayan göçebe kabileler halinde yaşardı, yaşam biçimleri ve kendilerine özgü kültürleri vardı, taki arap istilacıları ile tanışıncaya kadar. ancak araplar sadece istila etmekle kalmıyor aynı zamanda kendi yaşam biçimlerinide istila ettikleri topraklara zorla kabul ettiriyordu. önderleri muhammed, islami yaşam biçimini ve islamı kabul etmeyen herkesin *öldürülmesini tanrı buyruğu olarak nakletmişti, arap hakimiyetine girmiş topraklarda yaşayan insanların iki seçeneği vardı, islamı kabul etmek veya ölmek.

bu süreç arap sömürgesi altındaki halkların kendi kültürlerini kendi yaşam biçimlerini
unutmasına neden olmuştur, bugün anadoludan tutun afganistan hindistan pakistan ve
diğer afrika ülkelerinde arap ideolojisinin arap kültürünün izlerine rastlanmaktadır.

osmanlı döneminde arap kültürünün izleri açıkca görülmektedir, görkemli ibadethaneler,
arapça dil ve arapça okuma yazma, kadınların araplar gibi örtünmesi, erkeklerin serin iklim
olmasına karşın anadoluda başlarını araplar gibi sarması, adalet sisteminin arap bakış açısı ile yürütülmesi, kadınlarda parlak ziynet eşyası ve parlak kumaşlara düşkünlük, araplar gibi yere oturarak ve elle yemek yeme, *vs,, vs..

osmanlının çöküşünden sonra atatürk *bunu iyi gözlemleyip halkı arap kültüründen kurtarmak için avrupa kültürünü seçmiştir, ancak bu durum halk arasında bir ikilem yaratmıştır, zira atatürkün arap kültürü olarak gördüğü şey halk için vazgeçilmez islami yaşamın bir parçası *idi, harf devrimi kılık kıyafet devrimi zoraki olarak halkın sadece dış görünüşünü değiştirmişti
dinleri olarak gördükleri arap kültüründen vazgeçmeye hiç niyetleri yoktu, o kültür kafalarına öylesine yer etmiştiki *bu kültürden vazgeçmek dinlerinden vazgeçmek anlamına geliyordu.

bu günlerde koparılan fırtınalar, milliyetçi söylemler, senin kültürün yok benim var söylemleri, bana göre boş lakırdı, bu gün bu ülkede yaşayan halkların tamamı arap kültürünü yaşamaktadır.

yükseldikçe, uçma bilmeynlere daha küçük görünmemiz kaçınılmazdır
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 18-11-2007, 22:52
asmara asmara isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Nov 2007
Mesajlar: 115
Standart Re: kültür meselesi

ben değil
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 19-11-2007, 00:54
aydoe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
aydoe aydoe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Oct 2007
Mesajlar: 3.982
Standart Re: Kültür meselesi..

Ne arapın yüzü ne şamın şekeri iyide nasıl kurtulacağız bu araplardan
Hatta bir laf var yalan söylüyorsam arap olayım diye
yalanıda sevmem arapıda
içecen şarapı sevecen arapı diyede bi laf var
demekki arap serhoş iken sevilebiliniyor
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 19-11-2007, 08:36
dolfen dolfen isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2006
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 880
Standart Re: Kültür meselesi..

şöyle biliyorum moldovyada tam bagımsızlıgını kazanamamış ama özerk bölge statüsüne geçmiş bir türk yerleşim birimi var...

yüzıllardır ordalar gagauz türkleri...

hatta gök oguzdan isimlerinin geldigini söylerdi oranın kültür bakanlıgını yapmış olan arkadaşım.

dimitri savastin...

biz derdi sizler gibi degiliz biz hristiyandık ve hristiyan kaldık müslümanlardan korkup yada kılıç zoruyla dinimizi degiştirmedik...

yüzyıllardır neye inanıyorsak öyleyiz ve hala türküz...

galiba bizim türklerden daha orjinaller...

http//dolfen.blogcu.com/

Son söylediğim her zaman doğrudur, bir sonraki onu yalanlasa da...!
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 19-11-2007, 08:58
dilaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dilaver dilaver isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Kültür meselesi..

olayı salt bir kültür meselesine indirgemek yanıltıcı olabilir kanaatindeyim. Kapitalizme geçişe demokratik devrim diyoruz, en şanlı örnegini Fransa yaşamış, ancak yaşadıktan sonra da bir şeyin farkına varmış burjuvazi. Kendisini takip eden sınıf onun aynı zamanda da kuyu kazıcısıdır. Bu yüzden bizim gibi ülkelerde devrim tamamlanamamış, çarpık bir kapitalistleşme yaşanmış.

* * Ulusal devrimimize başlayanlar 1930 lardan itibaren geri adım atmaya başlarlar. Bir demokratik devrimin birinci sacayagı dine karşı iken ve tanrının yerine insanın demokratik otoritesini getirirken, ikinci ayagı milliyetler meselesinin çözümünü ve son ayagı ise özgürlük ve hukuksal eşitlik ile demokrasiyi getirir. Bizde ise gerek burjuvazi ve gerek işçi sınıfının cılız olması bu devrimi bir halk devrimi olarak getirmedi. Üstyapısal olarak yukarıdan aşşagı olarak gelişti ve gerici yapıları tasfiye edecegine onları koruyarak onlarla birlikte gelişti.

* * * Din kurumu ve dine dayalı feodal sınıflar korundu. Din devlet denetimine alındı. Aşiret, agalık ve toprak köleligi sistemi yıllarca mevcudiyetini sürdürdü. Son on yıllarda çözülmeye başladı, o da tedrici olarak. Doguda hala büyük ölçüde varlıgını devam ettiriyor, siyasi partiler hala bu aşiret ilişkilerinden nemalanıyorlar.

* * * *60 yıllarda yükselen sınıf mücadelesi 12 eylül karşı devrimci cuntasına yol açtı. Ve yışşar sonra darbecilerin kendi agızlarından itiraf ettikleri ile başımıza ne tür çoraplar örüldügü ortaya çıktı. İslam özellikle ön plana çıkarıldı ve insanlara kulluk ve itaat bilinci aşılanmaya çalışıldı. Aşiret ve feodal ilişkiler devletin en üst kademelerine kadar taşınarak Susurluk olarak patlak verdi.

* * * * Hal böyleyken olaya bir Arap kültürü gözüyle bakmak meselenin özünü kavramamaktır diye düşünüyorum. İslamiyetin buradaki rolü tedricidir. İslamiyet sebep degil bir araçtır. Sömürü mekanizmasına en uygun oldugu için yeşertilip desteklenmiştir. Diyanetin tam da işlevi budur. Bu süreçten kurtulmak gerçek anlamda bir demokratik devrimle olur. Yani, laik, demokrat, ulusal meselelerini çözebilmiş bir ülke. Ancak buna önderlik edecek diri güçler kimlerdir, Türkiye milli burjuvazisi buna önderlik edebilir mi. Bu ayrı bir tartışma konusu, ama bunca zamandır önderlik edemedigi gibi artık komprodorlaşma sürecine girerek gericilikten beslendigi de bir gerçektir.


* * * * *saygılarımla

Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...

Nazım Hikmet

www.dilaverkom.blogcu.com
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 19-11-2007, 10:14
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: Kültür meselesi..

Yediğinden çıkardığına kadar herşeyi İngiliz olmuş birilerinin Arap emperyalizminden bahsetmesi oldukça komik.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 19-11-2007, 10:28
gercekisim gercekisim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyelikten Ayrılanlar
 
Üyelik tarihi: 05 Oct 2007
Mesajlar: 479
Standart Re: Kültür meselesi..

İlk mesajda belirtilen Türkler'in yerleşik düzeni olmayan göçebe kabileler halinde yaşadıkları söylemi doğru değil.Sırf bir kısmı yazın yaylaya kışın kışlık yerleşim yerlerine gidiyor diye göçebe demek doğru olmaz. http://www.geocities.com/IslamPencereleri/turkler.htm adresindeki geniş anlatımın ikinci başlığı altında da yerleşik düzende oldukları açık.
Araplaştırılmaya çalışıldığı ise bir gerçek,ama herşey aslına rucu edermiş derler.Atatürk devrimleri ile başlayan bu süreç te aslına dönmek olarak görülebilir ve birgün arap etkilerinden kurtulma işi gerçekleşecektir.En azından kendim için bu sürecin hızlandığını söyleyebilirim.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 19-11-2007, 11:00
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: Kültür meselesi..

Kardeş sen Türkleşebilirsin amma velakin halk İngilizleşiyor.Kur'anda da buna uygun bir tabir var maymunlaşmak gibi.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 19-11-2007, 11:14
gercekisim gercekisim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyelikten Ayrılanlar
 
Üyelik tarihi: 05 Oct 2007
Mesajlar: 479
Standart Re: Kültür meselesi..

hiramusta";p=&quot´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kardeş sen Türkleşebilirsin amma velakin halk İngilizleşiyor.Kur'anda da buna uygun bir tabir var maymunlaşmak gibi.
Evet bu konuda haklılık payın var elbette.Aslına dönmek yerine arap kültürünün etkisinden kurtulup,bu defa da başka milletlerin tesirine girmek gibi bir hataya düşenler de var maalesef.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 19-11-2007, 14:59
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.698

Onur Üyeliği 

Standart Re: Kültür meselesi..

Sevgili Gercekisim

Türkler'in göçebe kültüre sahip olması konusunu iki açıyla ele alabiliriz.
1.Göçebe olmak küçümsenecek bir şey değildir aksine pozitif bir şeydir. Bakmamız gereken açı dönem, çağ, koşullardır.
2. Hayır tarih yazını bu konuda yanılmaktadır.

Birincisinden başlayalım, göçer toplumlar biz adına göçer dediğimiz için değil, toprak üzerinde bireysel mülkiyetin olmadığı şekliyle ele alınmalıdır. Böyle yaklaştığımızda göçerlik bir mülkden bir başka mülke gidiş değil, tamamen doğanın içerisinde, doğa koşullarınca hareket etmek, bir yaşam biçimidir. Doğa içerisinde olduğumuz sürece ve mülki bir yerden bir başka yere geçişden söz edemediğimiz sürece, doğanın ahenkine yaşamlarımızı adapte etmektir bu. Bu gün açısından yerleşik, mülki bir açı ile baktığımız için, dönemin doğal koşullarını yalıtarak, göçme kelimesine farklı anlamlar yüklüyoruz. O zamanlar ölen elbiseleri ile gömülürdü, çünkü bireysel olarak toplumun üstünde bir menfaat yada mülke sahip değildi, dolayısıyla biret anlamında miras hukukuna bile rastlayamazsınız....

Oysa adına İslam dediğimiz politik yapı(araç), feodal sistem ile, yerleşik kültür ve iktidar ilişkilerine bir araç olarak gelişmektedir. "Bozuk düzende sağlam çark olmaz" söylemi, yerleşik kültürün(neolotik çağ edinimi) mülki ilişkileri gereği, toplum içerisinde topluluk menfaatleri dışında bireysel ayrıcalıklar oluşturuyor ve topluma, bu bireysel ayrıcalıklı kişilere KULLUK dayatılıyordu. Oysa bu gün bizim göçer diye hitap ettiğimiz ve ederken küçümseme sinyalleri algıladığımız yaşam biçimi aksine doğal, toplumsal yapı bireysel menfaatler ile zedelenmemiş ve kirlenmemiş bir yapıdır. Hayatın dengesi bir suyun akışı kadar doğal edinimlerle, insan topluluğu olarak süregiden bir biçim oluşturuyordu...

İslam Ortadoğunun kabile ve kavim yönetimi ile temellenmiş, yerleşik köleci düzenlerine karşı, yeni gelmekte olan, kabileler ekseninde değil, daha fazla kesimi etkisi altına alacak, mülki egemenliğin sınırlarını kabile-aile olmaktan ziyade dahada geniş bir coğrafyaya egemen kılacak olan Feodal yerleşik yaşamı oluşturmaya çalışıyordu, mülki egemenliğin çap olarak açısı dahada genişletiliyordu. Bu düzen, Çin ve Hindistan'da çok daha eskilere dayanmakta ve ilham kaynağı olarak model buralardan alınmakta idi, köleci toplum düzeninden daha ileri ve mülki egemenlik alanı kapsamı bakımından çok daha geniş alan ve menfaatler sunuyordu. Köleci toplumlarda küçücük bir alanın hakimiyeti ve sahipliğine sahip olan egemenlerin yerini, ümmet faktörünün yaşadığı tüm alanlar olarak genişletmekte idi. Yerleşik hayat tarzının temelinde mülkiyet yatar, oysa göçer toplumlar bireysel menfaatleri değil, toplumsal menfaatler doğrultuusunda hareket ettikleri için, içlerinde ne ilahi bir gücü meşruiyet kılıfı yapmış ayrıcalıklı köle sahipleri nede bunlara kölelik(kulluk) eden binlerce köle vardır. Neyse uzamasın;

Batılıların Kızılderililere yaptığı ne ise İslam orduları kisvesi altında dönemin soyguncularının yaptıklarıda odur, bunun adına istila diyoruz ve o günün koşullarını anlayabilmek için Kızılderili özdeyişlerine başvurmak gerekir. Her istila özünde gerekçelere muhtaçtır, gerekçe ise dini alet ederek yapılan istilalarda olduğu gibi Tanrı yada Allah'dır. Burada milli bir menfaat gözetmek değil amaç, amaç mülki-ekonomik menfaatler temelinde Arap egemenlerinin yerleşen ve oturan feodal egemenleikleri altındaki sömürü sınırlarını genişletmek(toplum içindeki bireysel menfaat ve ayrıcalıklarını dışarıya doğruda genişletmek), yayılmak ve istiladır. Eğer birazcık gerekçelere eğilip, savaşlarda sunulan bunları kabul edeceksiniz maddelerine bakarsanız göreceksiniz ki dayatılan maddeler 1. Vergi vereceksiniz 2. Her yıl şu kadar erkek-kadın köle vereceksiniz vs şeklindedir.......

Türkler istilacı islama direndikleri gibi bu dirençlerini Osmanlı dönemlerine kadar sürdürmeye devam etmişlerdir. Kula Kulluk etmek olan yerleşik, bireysel mülke dayalı feodal sistem ret edilmiş, bu doğrultuda egemen sınıfın üst örgütlenmesine dönüştürdüğü saray erkanlarının sürekli ihanetiyle uzun dönemler sürmeye devam etmiştir. Toplum içerisinde fahiş bireysel menfaatleri olanlar, doğal olarak yönetiminde, mülkünde(sınırların) ve içinde kalanlarında sahibi olduklarını öngörmüşler ve dayatmışlardır. Kula kulluk noktasında kendi toplumundan kulluk bekleyen egemenler ise sürekli kendi insanı ile çatışmak zorunda kalmış, kulluğu kabul etmeyen Türkleri, türk Devletler kılıfı altında oradan oraya sürmüştür. Bu sindirme politikaları Osmanlı'ya kadar devam etmiş ve dönüm noktalarından bir taneside Yavuz Sultan Selim olmuştur. Feodal toplum yaşamı, göçer toplum yaşamı ile kökten çatışmaktadır, egemenlerin oluşması ve toplumun kulluk düzeyine çekilebilmesi için geçmişin toplumsal yaşam biçimi yıkılmalıydı, bu konuda Selçukluda, Osmanlı'da sürekli İslam bölgelerindeki feodal güçlere yandaşlık etmiş, kendi insanlarına karşı bu gücü kullanmıştır..... Neyse bu bölümde fazla uzamasın, kaba saba anlatıyorum aslında her şey bu kadar basit değil... Sorun insan kalmak ile kulluk arasında alevlenen bir çatışmadır ve Türkler kulluğu ret etmişlerdir, taki Yavuz'a kadar gelen ihanetin kılıca olan eğilimi artana kadar... Çünkü İslam kulluk demekti, tarih sahnesinde bunun için vardı.

Bu arada bir başka bilgide, Mevlana ile Nasreddin Hoca arasındaki çatışma varsayımları, Moğol işbirliğinin yapıldığı yerin Saray'ın bizzat kendisi olduğu konularında(Araplarla olanlarda böyle) araştırma yapmak lazım, tabi Mevlananın sarayın yanında yer aldığı konularında da. Saraylar neden kendi toplumlarına karşı işbirliği içinde olmuşlardır, neden öldüğünde bile üzerindekilerle, takısından atkısına kadar gömülen insanlar kimi bireylerin malı, mülkü-kulu olma noktasına doğru baskılanmışlardır? İşte cevap burada, göçer dediğimiz yaşam biçimi ile islam kisvesi altında yerleştirilen yerleşik sömürü düzeni arasındaki çatışmanın kökeninde ne vardı? Burada sorun göçer olup olmamak değil başka bir şeydir.
Yayla kültürü ise mülki ilişkilerin geliştiği dönemlere yani feodalitenin oturduğu dönemlere mülki bir biçimde girmiştir, birde belirli bölgelere zorla yerleştirilen, sıkıştırılan toplulukların zorunlu olarak yaşam biçimlerini sürdürme çabasıdır.

Arzu eden Çaldıran savaşına bakabilir, savaşı Türkler kazandı diye geveleyen resmi tarih, cephede Osmanlı ordusunun kimlerden oluştuğuna karşı tarafın kimler olduğuna iyi bakması gerekir, bu resmi tarih yazınında dahi İslami egemenliğin ve yapının ölçüt kabul edildiği ayan ve beyandır .

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:50 .